XVII- Another Place

1.9K 217 338
                                    

İthaf; larythebrave

☆•○●☆●○•

Harry, dizginini tuttuğu atını sürerken üç günlük yolculuk sebebiyle her ne kadar yorgun hissetse de, hissettiği heyecanla atan kalbi âdeta göğüs kafesini yumrukluyordu. Bu yüzdendir ki elleri sıkıca tutuyordu atın dizginini.

Üç günlük yolculukta, Hunlarda tıpkı Doğu Roma'da olduğu gibi konaklamak için bir han bulunmadığından el yapımı, kumaşların üst üste konduğu bir yer yatağında uyumak zorunda kalmıştı. Elbette Louis ve askerler için bu önemli değildi, Hunlar bu tür şartlara doğuştan hazır oluyordu zaten. Ancak Harry için oldukça zordu. Yine de Louis'nin ateş yakması, baş ucunda durması ve askerlere çok belli etmeden, Harry yorganın içindeyken ve yanağına yakın yerde elini konumlandırmışken, gizlice Louis'nin, askerlerin komutanının, kralın, bir İmparator'un elini tutmanın tutkusu ve sevgisiyle huzurlu bir uyku uyuyabilmişti bedeni altındaki o sert zemine rağmen. Parmak uçları birbirine sürtünürken, Harry hafif tebessüm ederken, Louis ateşin dansıyla parlayan onun güzelliğini izlerken gece bir şekilde daha hızlı geçmişti.

"Gülüşün içimi açıyor," dedi İmparator Louis keyifli bir tebessümle. Akşam üzeri olmak üzereyken parlayan o mavi gözler, kıvırcık saçlı güzel prensin yüzünü keşfe çıkmıştı bir süredir. Ancak ne kadar süredir izlendiğinden elbette Harry'nin haberi olmayacaktı.

Harry, yanında at süren adama şaşkınca baktı. Dediğini algıladığında da heves ve sevgiyle tebessüm etti karşılık olarak. Adamın, ilk zamanlarda 'tamam, ye, güzel' gibi bir iki kelimeyi geçmeyen cümleleri şimdilerde bir şiiri anımsatıyordu. Harry kendini şanslı hissetme noktasında oldukça haklıydı.

"Güldüğümün farkında bile değildim."

"Mutluluktan gülmenin farkına varmak güçtür." Ardına bakıp birkaç metre uzağında olan askerleri kontrol etti ve tekrar önüne döndü. Harry'le sohbet etmek istediği için bilerek uzak kalmalarını istemişti. "Az kaldı, neredeyse ovaya yaklaştık."

"Sence beni severler mi Louis?"

"İsterlerse sevmesinler," dedi huysuzca kaşlarını çatarken. "Ne olursa olsun, seninle evleneceğim."

Gülümsedi. "Bana olan sevgini görmek mutluluğuma mutluluk katıyor. Lâkin önemli olan onların sevgi ve saygısını da kazanmam, değil mi? Aksi takdirde seninle evlenmeme mâni olabilirler ve bu, istediğim bir şey değil."

"Korkma. Kendin olduğun müddetçe herkes seni hoş bulur."

"Bunda çok emin konuşuyorsun."

"Eminim." Keyifli bir sırıtışla önüne dönerken, "Bana ilk davrandığın gibi davranma da..." diye mırıldandı.

Harry de ilk zamanlardaki huysuz ve şımarık hallerini hatırlayarak, yakınında atını süren Louis'ye kötü bir bakış atmak için uğraştı ama sonrasında istemeden bir kıkırtı kaçtı kendi dudaklarından.

"O günlerde senden nefret ediyordum çünkü."

"Yine de seviyordum."

"Neyi?"

"Tavırlarını. Bana karşı yaptığın her şeyi."

Harry, huysuz hallerinin ne kadar çekilmez olduğunu biliyordu. Ancak Louis'nin ileriye bakan gözleri yumuşak ve sıcak bir bakışla parladığı için dediği hoşuna gitmiş, ısındığını hissettiği yanaklarla tebessüm ediyordu.

"Beni nasıl avlayacağını iyi biliyorsun. Ama yine de bu hoşuma gidiyor, Louis."

"Hoşuna gitmediğini hissetseydim, sana yaklaşmazdım."

Constantinople | Larry ✔Where stories live. Discover now