XII- Together

1.8K 248 722
                                    

İthaf: uydurulmusbiri

Harry, Serel hakkında ufak da olsa bilgi aldıktan sonra beş gün daha geçmişti. Bu da, Louis olmadan geçen dokuz gün demek oluyordu. Seferler çok yakın yer olmadığı müddetçe iki günde bitebilecek bir seyahat değildi, hâliyle atların hızına ve konaklamaya göre değişiyordu.

Harry, burada Louis yokken sıkılıyordu. Onunla sohbeti sık olmazdı ama bir konuşmaya başladıkları zaman da uzun uzadıya sohbet ederlerdi ve sohbetlerinin içeriği de hep Harry'nin merakını uyandırırdı. Konuşacak bir arkadaş olarak Irene olsa bile Louis'nin yerini tutamıyordu. Bu sebeple ne zaman kendisiyle veya Anchin'le baş başa kalsa yalnızlığa gömülüyordu.

Kardeşi Jovian'ı ve uşağı Flavius'u da özlemiyor değildi. Hâlâ onlara gönderdiği mektubun karşılığını alamamıştı ve bir haber alamamaktan babasının bu mektubu engellemesinden de endişeleniyordu. Çoğu zaman Jovian'ın küçük tahta oyuncağını alıp okşar ve geceleri onu düşünerek ağlardı. Şimdi paravanın ardında dalgın hâlde giyinirken de burnu sızlıyordu kardeşinin hatıraları eşliğinde. Jovian sert ve güçlü bir genç olsa da Harry onu küçük bir çocuk gibi görür ve sarmalar, Jovian da hiç ses çıkarmazdı.

Kardeşini düşündüğü o vakitlerde yatağın üzerine oturmuş, açık ten renginde dişleri ve sapı olan kemik tarakla saçlarını tarıyordu. Dışarıdan gelen gürültülü tok çan sesiyle bir an irkildi ve durdu. Çocukların, "İmparator geliyor!" diye bağıran seslerine çan sesi eşlik ederken Harry'nin kalbi hızlandı.

Gelmişti!

Aceleyle ve düzgünce saçlarını taramaya devam etti. Buklelerinin düzgün olduğu kanısına vardıktan sonra koşar adımlarla dolaba ilerleyip tarağı içine bıraktı ve küçük bir cam şişe aldı. Cam şişenin mantar kapağını pıt sesiyle açarak, şişenin açık kısmını bileğinin içine bastırıp çektiğinde lotus kokulu yağ tabakası belirdi. Hemen diğer bileğinin üstüne kapatıp yedirdi ve boynunun altlarına da aynı şekilde sürdü. Böylece koku hem bileklerine hem de boynuna yayıldı.

Şişeyi dolaba koyup kapağını kapattı ve kürkünü üzerine geçirip, ayakkabılarını da giyerek evden çıktı. Kapıya çıkar çıkmaz İmparator Louis'yi görmek, kalbini, onun geldiğini duyduğunda olduğundan daha da hızlandırdı.

Bembeyaz atı üzerinde dururken gümüş renkli zırhı göğsünü kuşatıyor, altına giydiği koyu bej rengi kadife kıyafetini büyük samur kürklü bir pelerin kapatıyordu. Bileklerinde siyah deri kalın bileklikler ve başında miğferi vardı. Gücünden hiçbir şey kaybetmiş gibi görünmese de gözlerindeki yorgunluk belli oluyordu.

Harry onun acıkmış olabileceğini de düşünerek hızlıca Irene'in evine yöneldi. Zaten kapısı önünde olduğundan genç kadının karşısında durdu. "Irene, İmparator yıkanmak isteyebilir, sıcak su için ateşi hazır edin. Ayrıca yemek yapmak için de dana eti gerekiyor. Haşlanmış pirinç ve kereviz çorbası da yapalım. Ben de birazdan yemeğe yardım için yanına geleceğim."

"Peki."

Harry evine geri dönerken, coşkuyla karşılanan Louis de atından inmiş, atı seyise teslim edip evine doğru ilerliyordu. Harry'nin karşısında durduğunda, Harry heyecanla gülümsüyordu. Louis de ufak bir tebessüm etti karşılığında. Harry'nin artık karşısında olması sebebiyle kendini şimdi daha dinç hissediyordu bu uzun yolcuğun ardından.

"Hoş geldin, Louis. Nasılsın?"

"Hoş buldum." Harry karşısında böyle heves ve heyecanla kendisine bakarken ona sarılmak ve saçlarını okşamak istedi, ancak bunca bakışın arasındayken bunları yapmak, ikisinin de insanlar tarafından tuhaf karşılanmasına neden olurdu. "İyiyim, asıl sen nasılsın?"

Constantinople | Larry ✔Onde as histórias ganham vida. Descobre agora