Erwin yüzündeki duygusuz maskeyle marşı neredeyse mekanik bir şekilde söylerken komutanların kararı için aklından bir milyon düşünce geçiyordu. Bir süre sonra üzerinde bir çift göz hissetti. Kendisine bakan kişiyi bulmak için kalabalığa göz attı ve Levi ile göz göze geldi. Kısa bir bakışmanın ardından  Levi gözlerini kaçırıp Komutan Pixis'e baktı.

Kel adam anlamadığı bir sürü şey zırvaladıktan sonra sonunda ilgisini çeken bir şey hakkında konuşmaya başladı. Dünkü olay.

"Dünkü olayla ilgili kararımız verilmiştir." Boğazını temizledi. "Çavuş Erwin Smith sayesinde gecekondularda suç faaliyetini sınırladık ve birkaç silaha el koyduk."

Bir alkış için bir duraklama oldu. Levi, Erwin'in kızardığını ve sıkıntılı yüzünde minik bir tebessümün oluştuğunu gördü.

"En yeni askerlerimiz hoş geldiniz…”

Bir anlık sessizlik oldu. Herkes onlara döndü.

Levi, ne yapacağını sorar gibi Erwin'e baktı. Erwin'in kaşları inanılmayacak kadar yukarı kalktı, mavi gözlerini belertip sessizce "sadece bir şey söyle" dedi.

Levi boğazını temizledi. Kuru, isteksiz bir sesle, "Ben Levi Ackerman." dedi.

Kel adam gülümsedi. "Efendim..." diye ekledi.

"Levi Ackerman, efendim." Levi sessiz bir şekilde tekrarladı.

"Isabel Magnolia! Efendim! Bizi aranıza aldığınız için teşekkür ederim!" dedi Isabel rahat bir şekilde tabiki yüzündeki kocaman bir gülümsemesi yine ordaydı.

Yanındaki Furlan onun rahatlığı aksine herkes ona baktığı için kızarmıştı. Bir kaç saniye sessizliğin ardından sonunda söyleyeceği cümleleri belirleyip konuşmaya başladı.

"Furlan Church, efendim. Tanıştığıma memnun oldum.”

Pixis onların coşkusuna ve görgü kurallarının olmamasına kıkırdadı.

"Bende Church." Gözlerini Furlan'dan çekip konuşmasına kaldığı yerden devam etti. "Yarından itibaren, tüm yeni askerler eğitimlerini tamamlamak için güney bölümüne transfer edilecek."

Pixis kenara çekildi ve başka bir komutan devraldı. Komutanlar Levi'ın bilmediği saçmalıkları konuştular ve sonunda onlardan dağılmaları istendi. Askerler dağılırken Levi, Furlan ve Isabel muhabbet etmeye başladılar. Üç arkadaş sohbetlerine daha özel bir yerde devam etmeye karar verip kafeteryaya doğru yola koyuldular.

Çoğu asker adayı ve stajyer gittikten sonra Pixis, Hange ve Mike ile sohbet eden Erwin'e baktı. Onları yanına çağırdı.

"İyi iş çıkardın Erwin."

Erwin gururla gülümsedi. "Teşekkür ederim Komutanım."

Adam gülümsedi. “Hepinizin öğrenci olmanızın üzerinden 4 yıl geçtiğini düşünmek çılgınca. Kendine bir bak, Onbaşı Zoe, Onbaşı Zacharias. Ve sen, Erwin, yeni askerler topluyorsun."

Üçü de gülümsedi.

"Mike," diye devam etti Pixis. "Seni yarın güney tümenine gönderiyorum. Oradaki komutana yeni kursiyerler konusunda yardım edeceksiniz.”

"Ben?! Neden ben efendim?" Mike itiraz etti. “Onları içeri almak Erwin'in fikriydi. Onları eğitmeye o yardım etmeli. Artı, eğitim çoktan başladı, daha temelleri bile öğrenmediler…”

"Silah tutmayı veya ateş etmeyi öğrenmelerine gerek yok." Erwin tartıştı. “Onları çalışırken gördünüz, herhangi bir kursiyerden daha hızlı ve daha yetenekliler. Sadece disiplini öğrenmeleri gerekiyor.”

1918 •Eruri•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin