Levi ve arkadaşları işlerini yeni bitirmişlerdi. Tütün kaçakçılığı işi, onlara dışarıda eğlenerek bir gece geçirmelerine yetecek kadar kazanç getirmişti.
"Şerefe!" Furlan bira kupasını kaldırdı. Levi ve Isabel onlarınkiyle onunkiyle çatıştı, sonra her şeyi susturdu. Birasına düşünceli düşünceli bakan Levi hariç.
"Neyi kutluyoruz ki?" diye mırıldandı Levi.
"Hey, iki haftadır ordudan bir haber bile yok ve onları görmüyoruz bile. Bu iyi haber değil mi?"
"Sanırım." dedi Levi. "Ama artık etrafta dolaşmaktan yoruldum. Can sıkıcı."
Furlan, "Eninde sonunda bizden vazgeçecekler." diyerek onu neşelendirdi. "Tıpkı polislerin yaptığı gibi."
Levi başını salladı, sonra pencereden dışarı baktı. Gecekondudaki silahlı çatışmaların ve kavgaların normal gürültüsü günlerdir arka arkaya kesilmişti, sıra dışı huzur bir şekilde rahatsız edici geliyordu.
Sokaktaki bir şey aniden Levi'ın dikkatini çekti.
Güzel ipekler ve bir kürk manto giymiş genç bir kadın, yeri ve zamanı için fazla sıcak ve gösterişli. Levi pencereye gitti ve daha yakından bakmak için pencere camına oturdu. Gözlerinde hafif bir parıltı görüldü. Kadının pırlanta işlemeli gümüş kolyesi sokakların ışığını yansıtıyordu.
"Ne oldu?" Isabel Levi'ın dikkatli bi şekilde baktığı yöne bakarak sordu.
Furlan, baktığı şeye bakmak için şimdi Levi'ın yanında duruyordu.
"Ah? Ne zamandan beri kızlarla bu kadar ilgileniyorsun?" dedi.
Levi, umursamadan ona dirsek attı. "Onunla değil, kolyesine bak seni aptal."
"Evet bu güzel, pahalı." dedi.
"Kendini öldürtmeye mi çalışıyor yoksa salak mı?" diye sordu Isabel gözlerini kızın kolyesinden ayırmadan şaşkınlıkla.
Furlan, kız geneleve girerken gözleriyle onu takip etti. "Belki de pahalı bir fahişedir." dedi.
"Buralı değil." dedi Levi kendinden emin bir şekilde. "Biri onu buraya gönderdi. Ve eminim ki onu buraya gönderen kişi Erwin Smith'dir."
Furlan kaşlarını çattı, şaşırdı. "Neden?"
Levi sessizce birasını içti, sonra bardağını indirdi. "Bilmiyorum. Hadi öğrenelim."
-
Genelevin içinde Erwin bir perdenin arkasına saklanıyordu. Yerde diz çökmüş, elinde silah, Petra'nın her hareketini izliyordu. Petra diğer odaya müdürün yanına geçtiğinde artık sadece yer ayırtmak için önceden para ödedikleri genelev sahibiyle konuşmasının sesleri geliyordu. Kılık değiştirmiş dört asker binanın dışında bekliyordu. Hange de dahil.
Uzun bir sessizliğin hüküm sürdüğü anlarda Erwin Petra'nın sesinin artık duyulmadığını farketti. Tam o sırada arkasındaki ahşap döşemenin gıcırdadığını duydu.
"Şimdi ne yapacaksın çavuş?" Sıcak bir nefes kulağının arkasını okşadı.
Dönmeye çalıştı ama Levi çoktan boğazına bıçak dayamıştı.
"Arkadaşlarına seslen de onlar bizim nerde olduğumuzu dahi bulamadan boğazını keseyim." Bıçağı Erwin'in boğazında küçük bir kan izi bırakana kadar bastırarak tehdit etti.
"Burada kapana kısıldın." dedi Erwin. "Dışarı adım atar atmaz adamlarım seni vurur."
Levi onun blöf yapıp yapmadığını anlayamadı. Güvenli oynamanın daha iyi olduğuna karar verdi. "O zaman sessiz olalım ha?"
ESTÁS LEYENDO
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
