Şeytan Üçgeni

713 48 39
                                    

Keyifli Okumalar

Tanrım gözyaşlarımı öpüyordu.

"Sakın bir daha ağlama. Seni ağlarken görmek istemiyorum."

Tekrar dudaklarımı esir aldığında dudaklarındaki tuzlu tadı almıştım. Bedenim de ruhuma ayak uydurarak dokunuşuna hemen tepki verdi. Elinin biri enseme doğru kaydı diğer eli de göğsümün üzerinde biraz oyalanarak belime oradan kalçama indi ve orada sabit kaldı. Bu az öncenin aksine daha talepkar ve ateşli bir öpücüktü. Çiftlikte yaşadıklarımızdan daha farklıydı. Daha duygulu ve de anlamlı... Bedenimi kaplayan hazla ıslanıp ağzının içine doğru inledim. İnlemem sanki kırılma noktasıymış gibi beni duvar ile kendi arasında sıkıştırdı ve sert bir şekilde kendini bana bastırdı. Boğazından bir hırıltı yükselince tahrik olup bir kez daha inledim. Bu öyle iyi hissettirmişti ki kendimi kaybederek alt dudağını ısırdım ve hafifçe dişleyerek çektim. Ağzından boğuk bir iniltiyle birlikte bir küfür döküldü ve aynı şekilde o da benim dudağımı ısırdı. Üzerimdeki etkisini ta kasıklarımda hissetmiştim. Acaba onda da aynı etkiyi mi gösterdi diye merak ettim bir an için. Hiç oyalanmadan dilini dudaklarımın arasına sokup sertçe derinlere daldırdı. Tanrım hemen burada bana sahip olmasını istiyordum Olivia bile anlamını yitirmişti o an için. Ağzı öylesine maharetliydi ki bana her şeyi unutturarak yeni bir dünyanın kapısını aralamıştı.

Asansör sarsıldığında başımı geri çekerek hayal kırıklığıyla ona baktım. Mavi gözlerinde karışık ifadeler vardı çözemediğim. Alnını alnıma yasladı ve nefes alış verişini düzene sokmaya çalıştı. Asansör tekrar hareket etmeye başladığında beni yavaşça bıraktı. Kendimi oldukça dağılmış ama harika hissediyordum. Kevın'a dair bir anım daha oluştuğu için mutluydum. Sırtımı duvardan ayırmadan kendime çeki düzen vermeye çalıştım. Sanki doğrulduğum an titreyen bacaklarım beni taşıyamayacakmış gibi hissediyordum. Bir şeyler söylemesini bekledim ama o kravatını ve saçlarını düzeltti.

Asansör en üst katta durdu ve kapıların açılmasıyla hızlı davranarak elimden gelen en ağır ve hanımefendi duruşumla asansörden çıktım. Onu geride bırakmış olmanın verdiği hazla kendimi teselli ettim bayanlar tuvaletine doğru ilerlerken. İlk iş yüzüme su çarpmak oldu. Ancak bu şekilde kurtulabilirdim az önce yaşananların etkisinden. Tanrım düşününce bile yüzümde güller açıyordu. Elim az önce Kevın tarafından öpüldüğü için kabarmış olan dudaklarımın üzerinde gezindi.

Kısa bir an sonra mantıklı yanım devreye girerek bana kızmaya başladı. Kevın'ın benimle oynamasına bir kez daha izin verdiğim için suçluyordu beni. Tanrım nasıl acınası bir halde olduğumu yeni yeni fark ediyordum. Gerçekten Betty'nin dediği kadar zavallıydım. Adamın sevgilisi vardı ve istediği her an beni öpmesine izin veriyordum. Tamam bunu ona olan çaresiz aşkımdan yapıyordum ama bu beni kullanıyor olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Heyecanımın yerini öfke ve kırgınlık almaya başladığın da hiç düşünmeden ayaklarımın beni onun odasına götürmesine izin verdim. Bay ukalaya haddini bildirmem gerekiyordu. Neyse ki Abigail meşguldü bu nedenle kapıyı çalmadan Kevın'ın odasına girdiğimi görmemişti. Gözlerimi dikip karşımda oturan adama baktım. Bakışlarımdaki öfke masasında oturan Kevın'ı delip geçiyordu.

"Odama böyle girdiğine göre önemli olmalı." Burnumdan soluyarak odanın ortasına doğru ilerledim.

"Az önce yaptığın şeyde neyin nesiydi? Ben senin oyuncağın değilim Kevın Brown. Beni istediğin her an öpemezsin." Evet yaptığı buydu canı istediği zaman azarlayıp, canı istediği zaman öpüyordu. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu benimle. Dudakları ağır ağır kıvrılarak gülümserken öfkem daha da büyüdü. Ayağa kalktı ve ağır adımlarla yanıma geldi. Bu defa onun yakınlığının beni etkilemesine ve kafamı kurcalamasına izin vermedim.

JuliettaWhere stories live. Discover now