OTUZ ÜÇÜNCÜ KİLİT

113 39 146
                                    

"Mevcut bir savaşın ortasında sulhun timsali olmuştu. Ne var ki hiçbir savaş, kan dökülmeden zafere ulaşamazdı. Bir muharebenin ilk kurbanı ise her seferinde barış olurdu."

.

.

.

Can fotoğrafı incelemeye devam ederken çalan telefonunun sesiyle flaşı kapatarak ekrana baktı. Arayan Süleyman Amirdi.

Yutkundu ve "Şimdi olmaz." diyerek aramayı reddetti. Ardından tekrar sağındaki duvara baktı. Telefonun flaşını yakarak o tarafa doğru yaklaştı. Duvara yapıştırılmış fotoğrafları yakından incelemeye başladı.

Gördükleri karşısında gittikçe artan siniri; hızla kaslarına, kemiklerine ve damarlarına hücum ediyordu adeta. Kalbinin atışı ve vücudunda dolaşan kanın hızı artıyor, kafasının içinde tonlarca ağırlık üst üste biniyordu. Kesik kesik aldığı nefes artık iyice sıklaşmaya başlamıştı. Bedeninde gezinen adrenalini hissediyor gibiydi.

Şaşkındı. Bir o kadar da sinirli...

Çünkü şu an karşısındaki duvarda yaşamının özetini görüyordu.

Demek ki Büyük Patronun yapacağı hamleleri her seferinde ustaca seçebilmesinin nedeni buydu.

Hatta şu an o Can'ın hayatını kendisinden bile iyi biliyor gibiydi. Her an sanki onunlaymış gibi çoğu hâlini ve tavrını yakalamıştı bu karelerde.

Büyük Patronun bugüne kadar yakalanmamasının veya herhangi bir açık vermemesinin sebebi nihayet ortaya çıkmıştı. Bu adam Can'ı ve etrafındaki herkesi bir nefes gibi yakından takip ediyordu.

Asıl soruysa Candan ne istediğiydi. Ona olan bu kininin nedeni ne olabilirdi?

Yoksa Büyük Patron o gün spor kulübünde söylediklerinde ciddi miydi?

Gerçekten eskiden Can ile birlikte mi çalışıyorlardı? Fakat bu nasıl olabilirdi?

Söylediği gibi Can da onun gibi bir katilse tüm bunlardan sonra nasıl polis olabilmişti?

Can aklındaki düşünceleri defetmek için başını hızla iki yana sallayarak gözlerini kapattı. Şu an düşündüklerine kendisi bile inanamıyordu. Sinirliydi. Büyük Patron onu öyle bir hâle getirmişti ki artık kesinliği kanıtlanmış doğrulardan bile şüphe eder olmuştu.

Aynı zamanda oldukça şaşkındı. Karşısındaki duvar hayatında var olan herkesle çekilmiş fotoğraflarla doluydu.

Süleyman Amir, Metin, İlyas, Selim, Tolga Amir, Yiğit, Fırat Genel Müdür ve diğerleri...

Bu duvar Can ile doluydu ve ekibin diğer üyeleri tek duvarda toplanmışken Can'a özel bir duvar ayrılmıştı. Belli ki Büyük Patron onun için ince eleyip sık dokumak istemişti.

Can duvara bakmaya devam ederken bir saniyeliğine gözü en altta ve sağda duran fotoğrafa kaydı. Bu fotoğraf Duru ile kendisine aitti. Hastanenin çatısında çekilmişti. Duru Can'a Can ise  Duru'ya bakıyordu. Uzaktan çekilmiş olmasına rağmen Can kendini ve Duru'yu tanıyabilmişti.

Fotoğrafa bir süre baktıktan sonra yumruğunu sıktı. Demek ki Büyük Patron çatıda yaşanan olaylardan haberdardı. O zamanda Can'ı izliyordu.

Bu adam ne yapıyordu böyle?

Nasıl her an ensesinde olabiliyor ve fark edilmemeyi başarıyordu?

Can Duru'nun fotoğrafına tekrar baktıktan sonra "Lanet olsun!" diye haykırdı.

KİLİT KAPI CİNAYETLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin