YİRMİ SEKİZİNCİ KİLİT

109 36 179
                                    

"Ama hayatta öyle şeyler olurdu ki bazen, göz gördüğüne, kalp ise hissettiğine şüphe duyardı. Ve siyahın içine bulaşan beyaz, iyiliğin mayasına karışan kötülük kendini bir şekilde saklamayı başarırdı."

.

.

.

Can şaşkınlıkla İlyas'a baktı ve "Ne?" dedi. İlyas ise telefonuna atılan videoyu daha dikkatli bir şekilde izlemeye başladı.

Can başını yere eğerek derin bir nefes aldı. Düşünmeye başladı. O hemşire kız aradıkları adamı gerçekten de tanıyor olabilir miydi?

Çok geçmeden "Neden olmasın?" diye mırıldandı.

Suçu kanıtlanmayan herkes masumsa masumiyeti kanıtlanmayan bir kişi potansiyel suçlu olmaz mıydı?

Evet. Bu olasıydı. Peki bu ihtimal Can'ın aklına neden gelmemişti? Halbuki Kilit Kapı Cinayetleri Dosyasında herkes şüpheli olabilirdi. Bunu en iyi bilen kişi Candı.

Ama bu kızın o adamla nasıl bir bağlantısı olabilirdi ki?

O kız muhtemelen merkezdeki hastanede çalışan sıradan bir hemşireydi. Geçen gün Can'ın odasında onunla konuşurken ki tepkileri düşünüldüğündeyse ürkek bir kadındı.

Yine de böyle tehlikeli ve karanlık işlere karışmış olabilir miydi?

Peki ya Can'ın odasına bilerek girip onunla konuşmuş olma ihtimali var mıydı?

Yoksa bu kızda Alper gibi bir iş birlikçi miydi?

Aklı Can'a böyle olabileceğine dair onlarca ayrı ihtimal sunsa da Can'ın içinden tüm bunlara inanmak gelmiyordu.

Çünkü o kızın gözlerinde böyle bir zehir sezmemişti.

Ama hayatta öyle şeyler olurdu ki bazen göz gördüğüne, kalp ise hissettiğine şüphe duyardı. Ve siyahın içine bulaşan beyaz, iyiliğin mayasına karışan kötülük kendini bir şekilde saklamayı başarırdı.

Kim bilir? Belki de zehir o kızın gözlerinde değil içindeydi. Belki de bu yüzden Can inandığı doğrularla gözünün gördüğü gerçekler arasında kalmıştı.

Peki şimdi hangisini seçmeliydi? Kalıplaşmış doğrularını mı? Yoksa kendi gözüyle gördüğü bir masumiyeti mi?

Her şeye rağmen bildiği bir şey daha vardı Can'ın. Kim ne kadar masum olursa olsun eğer o kişiyle ilgili soru sormaya başlanıyorsa masumiyet ortadan kalkardı. Can'ın aklında da şu an o kızla ilgili onlarca soru dolaşıyordu.

Bu sorulara cevap almasının tek yolu da bir an önce hastaneye gitmekti.

Bu nedenle İlyas'ı dürttü ve:

-Hemen hastaneye gidelim.

-Tamam ama ekibin geri kalanına haber verelim Can. Böyle kendi kendimize mi hareket edeceğiz?

Can koridorun sonuna doğru yürümeye başladı ve:

-O kadar vaktimiz olduğunu hiç sanmıyorum. Eğer o kız aradığımız adamla birlikte çalışıyorsa da, hiçbir şeyden haberi olmayan bir kurbansa da şu an birilerini beklemeye vaktimiz yok.

-Nasıl yani?

Can durdu ve sinirle İlyas'a dönerek:

-Eğer o kız iş birlikçiyse biz şimdi Büyük Patron için çalışan iki kişiyi yakalamaya gidiyoruz. Ama eğer olanlardan haberdar değilse şu an biz bir kurdun dişlerinin arasına kuzuyu vermiş ona ne yapacağını bekliyoruz. Bu yüzden yapmamız gereken tek şey elimizi çabuk tutmak...

KİLİT KAPI CİNAYETLERİWhere stories live. Discover now