İçgüdülerinize Güvenin

37 5 0
                                    

Otele dönüp dün kimlerin geldiğini Halbert'ın verdiği listeden anlamaya çalıştım ama yazan hiçbir ismi bilmiyorum. Düşündüğümden daha zor olması yüzünden kendimi kafeteryanın en uzak köşesinde elimde kahveyle isimlere bakarken buldum.

Gelenlerin gerçek ismi olması bile imkansıza yakındı. Biri hariç. Vincent!

"Gördüğümde bezmiş haldeydin şimdi ise gülüyorsun. Ne bulduğunu merak ettim."

Halbert'ın sandalyeye oturmasıyla ismi ona gösterdim. "Tanıdığım tek kişi bu."

"Aynı zamanda?"

"Aynı zamanda burda olmaması gereken ve bölge cadıları arasından anlaşamadığım tek cadı olma özelliği taşıyor." benim dişlerimi sıkarak sinirden gülmeme rağmen o oldukça gerçekçi şekilde gülümsedi.

"Atalarını kızdırdığın günden beri daha öfkeli sana karşı." tek kaşımın şüpheyle kalkmasını engellemek için alnımda parmaklarımı gezdirip vereceği cevabı bekledim.

"Klaus mu söyledi?"

"Başka kim biliyor ki?" sadece ben, Alexandre, Genevive ve Vincent. Yani Klaus bilmiyor. "Ne oldu?"

"Hiç. Peki kiminle görüştü girdiği oda yazmıyor?"

Halbert bunu birinden öğrenmiş olabilir ama bana sadece Klaus'un adını vermesi tuhaf. Tabii dedikodu yapan cadıları benden saklamak istemiyorsa.

"Öğleden sonra gelmişti, günün en kalabalık saati. Bilmiyorum burda oturmuş da olabilir yine de kamera kayıtlarına bakarız. Odaya koymuştum."

"O halde burdaki işim bitti." toplanırken dirseğimi tutup gözlerini bir süre etrafta gezdirdi.

"Bugün vampirlerin Marcel'in nerde olduğuna ve neden bir cadıya koruduğuna dair söylentiler geziyor Nerina. Klaus'u ilgilendirdiği için işin ucu sana da dokunacak dikkatli ol."

"Merak etme o işlerin ucunda uzun zaman harcadım." elini hafifçe itip otelden eve geçtim. Bugün listedeki bie konu daha silinecek. Marcel sorunu. Tabi benim listemde ek olarak barmen de vardı.

Klaus'a direkt söyleyip bana inanmasını çok istesem de akşam her şeyi kendisi görmeli ve bana inanmaktan balka çaresi kalmamalı. Bunun planını yaparak eve girdim. Sia Efruz'u emeklemesi yönünde eğitmeye çalışırken sadece başıyla selam verip işine, Nim telefonunda gülümsemesinden belli olarak Yul ile konuşmaya, Louis ve Ale de eski püskü kitapları karıştırmaya dönmüştü.

Aralarından sıyrılıp evin en geniş balkonuna çıktığım zaman Cassie'nin soğumaya başlayan kahvesiyle oturduğunu gördüm. Ona sarılıp benimle konuşması için yalvarmak istesem bile kendimi tutup sadece boş sandalyeye oturarak geriye yaslandım. En azından hala o çiçek kokusunu alıyorum.

"Babam nerde?"

"Bilmiyorum. İşi vardır dışarıda." Gözlerini bahçeden alıp bana çevirince söylediğim şeyi farkettim.

"Artık babamın evden çıktığından işe gitmediğini biliyoruz. Şehirle ilgileniyor."

"Doğru."

"Büyük babam iyi mi? Bay Swayze Sia teyzeyi aradığında duyduk."

Cassie'nin Wilson'ı ilk görüşü olaylı olsa da benden bile daha hızlı kabullenip sevdiği bir gerçekti. Bu yüzden çoktan onun durumunu öğrenip hatta yetinmeyip aradığını bilmem için söylemesine gerek yoktu. Demek benim çiçeğim gururunu kırıp benimle konuşmaya karar verdi ama inadını kıramıyor.

"Evet iyi görünüyordu. Tatile çıkma işinizi biraz ertelemek zorunda kaldınız."

"Sorun değil zaten ablamın doğum gününü kaçırmak istemiyorum."

ECNADEYN: IŞIĞIN BATIMIWhere stories live. Discover now