Bölüm 110

10.4K 401 26
                                    

Fırat ve Savaş aşağı indiğinde Filiz ve Esra’da yukarı çıkıyorlardı. Esra’nın rengi biraz solmuştu ama bunun haricinde iyi gözüküyordu.

-  Nasıl oldun Esra, iyisin değil mi?

-  İyiyim Savaş, biraz dinlenirsem bir şeyim kalmaz.

- Sana bir kutu meyve suyu getireyim mi? Rengin solmuş, iyi gelir.

- Bilmem ki, olabilir aslında.

- Tamam siz çıkın ben getiriyorum.

-  Sağ ol Savaş, çok iyisin.

Savaş adımlarını hızlandırarak mutfağa gitmişti, Fırat Savaş’ın arkasından sinsice sırıtıyordu. Fırat salondaki koltuklardan birine oturmuş olan Selim’in yanına gitmişti.

- Ne yaptın kuzen?

- Ne yapayım işte, kızcağızın koluna düzgün bir pansuman yaptım. Gerçekten çok şanslıymış.

- Haklısın, bu sefer gerçekten şanslıydı.

- Sen ne yaptın, konuştun mu kimseyle?

- Cemal abiyle Fuat abi yukardaydılar, onlarla konuştum. Benim dediklerime katılıyorlar ama bazı çekinceleri var. Adamlar hakkında çok az şey bildiğimiz düşünüyorlar.

- Pek de haksız sayılmazlar, belki dışarı çıkanlar kadar içerde de adam vardı. Belki içinde çeşit çeşit silahların bulunduğu bir cephanelikleri var. Bunların hepsi olasılık dahilinde Fırat, ama sen de haklısın hiçbir şey yapmadan beklemememiz de mümkün değil. Yarın Abbas ağabeylerle konuşup ona göre bir plan yapalım.

- Biz de zaten öyle karar verdik. Bu arada Fuat abi adamlar peşimize düşmüşlerse teknenin hemen dikkatlerini çekeceğini söyledi ki hiç de haksız değil.

-  Doğru, koskoca tekne ben buradayım diye bağırıyor. Ne yapacağız?

-  Fuat abi onu da düşündü.

Fırat Fuat’ın anlattıklarını hızlıca Selim’e de anlatmıştı. Bu plan Selim’e de oldukça mantıklı gelmişti.

- İyi o zaman ben bir yukarıdakilere bakıp geleyim. Sonra da tekneye gideriz. Sen silah falan alacaksan onları ayarla ben beş dakikaya geliyorum.

- Tamam kuzen, o iş ben de sen merak etme.

Selim hızla yukarı çıkarken Fırat da önce odasına daha sonra da silahların bulunduğu çalışma odasına gitmiş ve gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra Selim’i beklemek üzere oturmuştu. Bu sırada Savaş da aşağı inmiş ve Fırat’ın karşısındaki koltuğa oturmuştu.

- Nasıl, meyve suyu iyi geldi mi?

Artık yavaş yavaş Fırat’ı tanıyan Savaş, onun neyi ima ettiğini anlamış ama anlamazlıktan gelmişti.

- Çok iyi geldi. Ben de birkaç defa sosyal sorumluluk kampanyasına katılıp kan vermiştim. Kan verdikten sonra hemen meyve suyu veriyorlardı. Oradan aklıma geldi.

- Öyle olsun. Savaş, ben ve Fırat teknede nöbet tutacağız. Sen de burada nöbette kalacaksın, tamam mı kardeşim? Zaten Fuat abinin anlattıklarını duydun o planı aynen uyguluyoruz. Gerçi umalım öyle bir şeye gerek kalmaz.

-  Ben adamların gece gece kalkıp sizin peşinize düşeceklerini pek zannetmiyorum ama tabi ki tedbirli olmamız lazım.

- Ben de aynı fikirdeyim. Sen ters bir durumda hemen Fuat abiyle Cemal abiyi kaldırırsın. Sonra da hemen Abbaslara koşarsın.

- Tamamdır Fırat.

Onlar konuşurken Selim de gelmişti.

- Tamam mısın Fırat?

-  Tamamdır kuzen, her şey hazır. Savaş’la da planın detaylarını konuşuyorduk.

- İyi, iki bidon da mazot götürelim, teknenin mazotu azalmış olabilir. Tedbirli olmak da fayda var.

-  Haklısın, hem herifleri oyalamak için biraz yol yapmamız gerekebilir.

Selim ve Fırat arka bahçeye gitmiş ve tankerden iki bidon mazot doldurmuşlardı. Bidonları ve Fırat’ın hazırladıkları aldıktan sonra Savaş’la vedalaşıp tekneye geçmişlerdi. Tekneye biner binmez önce teknenin deposuna mazotu doldurmuşlardı.

-  Evet, saat daha erken kuzen ne yapalım istersin?

-  Benim canım hiçbir şey yapmak istemiyor Fırat ve feci yorgunum. Sanırım senin daha uykun yok. İlk nöbeti sen tut sonra beni kaldırırsın. Tamam mı?

- Tamam da, yoksa sen bana kızgın mısın?

-  Gece gece başımıza bu işleri açtığım için?

- Belki fikir senden çıktı ama gitmeyi biz de istedik. Yani sana kızgın falan değilim. Hem belki de onlar bizi bulmadan bizim onları bulmamız daha iyi oldu.

- Ben de aynen öyle düşünüyorum. Peki o zaman ben uykum gelince seni kaldırırım. Belki de seni kaldırmama hiç gerek kalmaz.

- Kendini zorlama Fırat, bir anlık dalgınlık çok kötü şeylere mal olabilir. Uykun gelince beni kaldır.

- Tamam kuzen, kaldırırım.

Selim güvertedeki kanepelerden birine uzanmış ve kısa bir süre sonra da uykuya dalmıştı. Fırat’ın ise Selim’in aksine hiç uykusu yoktu. Görevi gereği çok uzun süreler uykusuz kalmaya alışıktı. Ne yapacağını düşünürken kenarda duran olta takımını görmüş ve kendine bir meşgale bulmanın sevinciyle hareketlenmişti. Fırat oltayı alıp yemi de taktıktan sonra denize sallamıştı. Fosforlu şamandıra karanlık denizde parlıyordu. Balıklar şamandıraya ufak ufak vurmaya başlamışlardı. Aradan iki saate yakın bir süre geçmiş ve Fırat’ın kovasında epey balık birikmişti. Fırat dikkatle şamandırayı izliyordu, birkaç ufak vuruşun ardından şamandıra birden suya gömülmüş ve Fırat da aynı anda oltayı çekmişti. Oltanın ucundaki balık çırpınırken Fırat da uzaklardan gelen küçük tekneyi görmüştü. Hemen oltayı yere bırakıp Selim’i uyandırmaya gelmişti. Birkaç kez dürtüp seslendikten sonra Selim uyanmıştı.

-  Ne oluyor Fırat? Uykun mu geldi?

-   Kalk kuzen, gelenler var.

Selim hemen doğrulmuştu. Fırat da evden getirdiği çantanın içinden gece görüş dürbününü çıkarmış ve gelenlerin olduğu tarafa bakmaya başlamıştı. Bir süre baktıktan sonra dürbünü indirmiş ve Selim’e uzatmıştı.

-  Buradan görebildiğim kadarıyla dört kişiler, ne yapacağız kuzen?

-  Acaba tekneye mi çıkacaklar?

- Evlerden hiç ışık sızmıyor. Hangi eve gireceklerini bilemezler, eğer teknenin ışığını açarsak buraya geleceklerdir. Ne dersin dört kişiyle başa çıkabilir miyiz?

- Eğer düzgün bir plan yaparsak onları rahatça etkisiz hale getiririz.

- O zaman ben ışığı yakayım. Sonra da şu kenarlara saklanalım. Herifler tekneye çıkıp içeri doğru ilerledikleri anda arkalarında bitiveririz.

-  Fırat, sence bunun bir tuzak olduğunu anlamayacaklar mı?

- Bu akşam gördüğüm tipler, öyle pek kafası çalışan tiplere benzemiyordu. Aslında plana bile gerek yok. Dört tane hanzoyla başa çıkamayacaksak bu devlet bizi boşuna bunca sene yetiştirmiş demektir. Ölelim gitsin, boşa nefes tüketmeyelim.

-   İyi o zaman, hadi bakalım. 

Zombiler İstanbul'daHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin