8. Bölüm

5.2K 279 43
                                    

Adam Ahmet'in verdiği kağıdı okuduktan sonra suratı değişmişti. Etrafına dikkatlice bakmış ve sonra da burada yazılanlar doğru mu dercesine Ahmet'in suratına bakmıştı. Ahmet onaylar şekilde kafasını sallayınca adam düşünmeye başlamıştı.

- Çocuklar siz dikkatli olun benim Ahmet'le dışarıda küçük bir işim var.

- Ne oldu Halil abi, ters bir durum mu var?

- Önemli bir şey yok, on dakikaya dönerim. Dediğim gibi siz dikkatli olun.

Çetenin lideri Halil ve Ahmet binadan çıkmışlardı. Selim saklandığı yerden yavaşça çıkmış ve onlara yanına gelmelerini işaret etmişti. Kısa bir süre sonra Selim ve Halil karşı karşıya gelmişlerdi.

- Arkadaşlarımızı hemen serbest bırakacaksın.

- Ağır olun bakalım, onları serbest bırakırsak bize bir şey yapmayacağınızı nereden bileyim?

- Aslında bize yaptıklarınızdan sonra belki de sizi öldürmemiz gerekiyor ama bu gece yeterince kan döküldü. Şu otobüs sizin değil mi?

- Evet.

- Şimdi içeri döneceksin ve bütün adamlarını toplayacaksın sonra da o otobüse binip İstanbul'dan gideceksiniz. Yoksa hemen burada önce seni sonrada içerdeki bütün adamlarını öldürürüz. Anlayacağın bize güvenmekten başka şansın yok. Hem merak etme biz sizin gibi kalleş değiliz. Hem silahlarınızı almıyoruz. Biz size ateş edersek siz de bize ateş edersiniz. Belki sizi yok ederiz ama bizden bazıları da hayatını kaybedebilir. Bunu istemiyorum.

Halil Selim'in yüzüne dikkatlice bakıyor ve onun doğruyu söyleyip söylemediğini anlamaya çalışıyordu. En sonunda Selim'e güvenmekten başka çaresi olmadığını anlamıştı.

- Teklifinizi kabul ediyorum ama sözünüzde durmazsanız emin olun biz öbür tarafa giderken sizden bazıları da bize eşlik eder.

Halil ve Ahmet park halindeki otobüse binmiş ve Halil cebinde çıkardığı anahtarla otobüsü çalıştırıp binanın kapısının önüne çekmişti. Halil otobüsten inmemiş ve Ahmet'i içerdekileri çağırmaya yollamıştı. Kısa bir süre sonra içerden elindeki silahlarla her an çatışmaya hazır çete üyeleri çıkmaya başlamıştı. Otobüs dolar dolmaz Halil gaza basmış ve otobüs uzaklaşmaya başlamış, Selim ve diğerleri hızla binanın içine doğru koşmaya başlamışlardı. Ayhan ve Fuat saklandıkları noktalardan çete elemanlarının çıkarken ters bir şey yapıp yapmadıklarını kontrol etmiş oldukları için içerdekilerin güvende olduklarından eminlerdi. Çete üyelerinin büyük bir telaşla dışarı çıkmalarından bir şeyler döndüğünü anlayan Fırat ve ekibi Selim ile diğerlerinin binadan içeri girdiğini görünce çok sevinmişlerdi. Selim hemen Fırat'ın ağzındaki bandı çıkartıp ellerini ve ayaklarını çözmeye başlamıştı.

- Çok şükür, bu pisliklerin hazırladıkları tuzağa düşeceksiniz diye içim içimi yiyordu.

- Tuzağa düştük ama neyse ki kurtulmayı başardık. Hadi buradan gidelim bir an evvel.

- Sağ ol kuzen, seni dinlemeliydim.

- Bakın herkes şahit değil mi? Seni dinlemeliydim diyor. Yarın yine beni dinlemediğinde bu anı hatırlatırım.

- Hakkındır, hem kendimi hem de arkadaşlarımı tehlikeye attım.

- Neyse olan oldu çocuklar, hadi gidelim buradan.

- Haklısın Cemal abi.

Herkes dışarı çıkmış ve bir kısmı oraya geldikleri minibüse kalanlarda yan binanın otoparkındaki minibüse binmişler ve yola çıkmışlardı. Rahat bir yolculuğun ardından güvenli bölgeye ulaşmışlardı. Selimlerin olduğu minibüs saraya girmişti. Saat gece yarısını çoktan geçmiş neredeyse üç olmuştu ama saraydaki kimse yatmamış bahçede onları bekliyordu. Bahçede oturanlar minibüsün park ettiği yere doğru yürümeye başlamışlardı. Minibüsten önce Fırat inmiş ve Lale Fırat'ı görünce göz yaşlarını tutamayarak Fırat'a koşup sarılmıştı. Daha sonra Filiz başta olmak üzere geriye kalan herkes minibüsten inenlerin yanına koşmuştu.

- Çok şükür, kimseye bir şey olmadı değil mi Selim?

- Olmadı tatlım, her şey yolunda.

- Siz geç kalınca bizim de aklımıza kötü kötü şeyler geldi. Neden bu kadar geç kaldınız?

- Bu uzun bir hikaye Filiz hepimiz yorgunuz, yarın sabah konuşuruz. Hadi bakalım herkese iyi geceler.

- İyi geceler.

Selim ve Filiz başta olmak üzere herkes odasına çekilmeye başlamıştı. Selim odaya girdiğinde kendini güç bela yatağa atmıştı.

- Şu an ılık bir duş için neler vermezdim.

- Kova ağzına kadar su dolu tatlım, hava sıcak zaten tam istediğin kıvamdadır. Hadi gir banyoya.

- Sen de gelsene?

Selim böyle söylerken Filiz'e çapkınca göz kırpmıştı.

- O su ancak sana yeter tatlım, ben burada bekliyorum.

- Öyle olsun bakalım.

Selim banyoya girmiş ve kısa süren ama kendisine ilaç gibi gelen bir duş almıştı. Banyodan çıktığında ise Filiz'in uykuya yenik düştüğünü görmüştü. Selim de şortunu giydikten sonra karısının yanına uzanmış ve bu cehennem gibi geceyi kazasız belasız atlattıkları için Allah'a şükredip uykuya dalmıştı.

Aradan bir saatten az bir süre geçmişti ki Selim ve Filiz'in odalarının kapısı kırılır gibi çalınmaya başlamıştı. Selim zorlu zamanlarda kazandığı alışkanlıkla hemen yataktan fırlamış ve kapıyı açmıştı. Karşısında binanın çatısındaki nöbetçilerden biri olan Nedim duruyordu.

- Ne oldu Nedim?

- Abi camdan baksan iyi olacak.

Selim hızla cama koşmuştu. Açıkta iki tane arabalı vapur arkada ise iki tane büyük tekne vardı ve hepsi onların bulunduğu yöne doğru son sürat geliyorlardı.

- Bunlar ne lan, bu kadar gemi yaklaşırken siz neredeydiniz oğlum?

- Abi boğazda gecenin karanlığında hiçbir şey gözükmüyor ki, seslerini duyardık diyeceğim ama iyice yaklaşana kadar çok düşük hızda gelmişler sanırım. İşin boku arabalı feribotların üçü de ağzına kadar zombi dolu.

- Ne diyorsun Nedim?

- Buradan hemen kaçmamız lazım diyorum abi, biraz geri çekilip diğerlerini toplarsak bunlarla baş edebiliriz.

- Sen hemen koştur Abbas abileri kaldır onlara söyle dışarı çıkın saldırıya karşı adamları toplayıp hazırlık yapın. Ben de sarayı boşaltıp yanınıza geleceğim.

- Anladım abi.

Bu sırada Filiz de kalkmış dehşet içinde camdan dışarı bakıyordu eğer bu hızla gelmeye devam ederlerse on beş dakikaya kadar sarayın iskelesine ulaşırlardı.

- Filiz hadi tatlım şimdi paniğe kapılmanın sırası değil, gidip hemen Cemal abileri falan kaldır. Saraydaki herkese haber verelim iki üç parça bir şey alıp hemen buradan çıkmamız gerekiyor. En fazla on dakikamız var.

Selim ve Filiz hemen diğerlerini uyandırmaya başlamışlardı. Uyanan herkes hızla yanına en gerekli birkaç parça eşyasını almaya başlamıştı. On dakika sonra herkes lobideydi. Selim camdan dışarı baktığında gemilerin iyice yaklaşmış olduğunu görmüştü. Beş dakikaları ancak vardı.

- Cemal abi, Fuat abi, Enver abi siz kadınları ve çocukları da alıp garajdaki otobüsle güvenli bölgenin gerilerine doğru gideceksiniz.

- Ama Selim...

- Aması yok Cemal abi, herkesin güvende olduğunu bilmem lazım, biz de geriye çekilip Abbas abiler ve diğer adamlarla birleşip bu gelenler kimse onlarla ilgileneceğiz. Korkmayın hiçbir şey olmayacak. Zaten biz de işin sonunun kötü olduğunu görürsek geri çekiliriz. Zincirlikuyu'nun oradaki büyük otel var ya bizi orada bekleyin. Hadi hemen gidin.

Selim'in kararlılığı karşısında hepsi dediklerini yapmak üzere hareketlenmişti. Birbirleriyle hızlıca vedalaştıktan sonra bir grup otobüse binip gitmiş, Selim ve diğerleri de Abbaslar ile buluşmak üzere dışarı çıkmışlardı.

Zombiler İstanbul'daHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin