Bölüm 3

30.7K 919 122
                                    

Sunucu hastalığın belirtilerini saymaya başladığı sırada kameranın açısı değişmiş ve kameramanlardan birisi hızla sunucunun üzerine atılmıştı. Selim’in yayın kesilmeden önce gördüğü son görüntü kameramanın sunucunun gırtlağını parçalayışıydı. Selim televizyonu kapatmış ve başını ellerinin arasına alarak düşünmeye başlamıştı. Selim sakin olması gerektiğini biliyordu. Yıllardır Hollywood yapımı zombi filmlerini boşuna mı seyretmişti? Hatta bu filmleri seyrettikten sonra bu filmleri eleştirmiş kendisinin böyle bir durumda neler yapacağını bile uzun uzun düşünmüştü. Ama gel gör ki gerçekten böyle bir durumla karşılaşınca kendisi de ne yapacağını şaşırmıştı. Hemen telefonunu tekrar eline alarak annesini aradı. Ama telefon sürekli meşguldü. Babasını ve birkaç kişiyi daha arayıp ulaşamadıktan sonra bütün telefon şebekelerinin çöktüğünü anlamıştı.

Televizyonda “Evden çıkmayın” denmişti ama Selim hem ailesini bulmak hem de daha güvenli bir yere ulaşmak istiyordu. Ayrıca bir de yemek sorunu vardı ki kendi mutfağının halini düşününce burada iki günden fazla dayanamayacağını kestirmek güç değildi. Bu arada sokaklardaki bağırış çağırışlar artmıştı, Selim kafasını dışarı uzattığında ortalıkta koşuşan insanları görebiliyordu. Bu hengamenin ortasında ise sokağın karanlık kalan köşesinde iki tane zombi yerde yatan birini yiyorlardı, vücudundan büyük parçalar kopan adam önce var gücüyle bağırmış fakat daha sonra acıdan bayılmıştı. Selim’in midesi bu görüntüyü daha fazla kaldıramamış ve kendini banyoya zor atmıştı. Banyoda hem içkiden hem de gördüklerinden dolayı allak bullak olmuş midesini biraz kusarak rahatlattıktan sonra elini yüzünü buz gibi suyla yıkamış ve biraz ferahlamıştı. Tam bu sırada evin eski ahşap kapısı kırılacakmış gibi vurulmaya başlamıştı. Selim korkudan ne yapacağını şaşırmış ve ağır adımlarla kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Kapıya yaklaştığında kapının ardındaki kişinin “ Yardım edin, ne olur açın kapıyı” dediğini duyunca hızla kapıyı açmıştı. Kapıda karşı dairesinde oturan kızlardan biri duruyordu. Kızlar daha yeni apartmana taşındıkları için Selim onları tanımıyordu ama apartman görevlisinin söylediğine göre hem okuyup hem çalışan sessiz sakin kızlardı. Kız Selim’in dairesine hızla girip kapıyı hemen kapatmıştı. Kızın gözleri ağlamaktan dolayı kan çanağına dönmüş ve korkudan olsa gerek rengi kaçan teninde gözleri daha da dikkat çeker hale gelmişti.

-  Sakin olun gelin şöyle oturun, size bir su getireyim.

Selim mutfağa gittiğinde kendisinin de soğuk bir suya ihtiyacı olduğunu anlamış ve önce kendisi büyük bir bardak suyu içtikten sonra kalan son temiz bardağa da misafiri için su doldurup tekrar salona dönmüştü.

- Şu suyu için lütfen.

Kız titreyen elleriyle bardağı almış ve suyu büyük bir iştahla içmişti. Selim kızın biraz sakinleşmesini bekledikten sonra konuşmaya başlamıştı.

-  Şimdi anlatın bakalım, ne oldu?

Kız derin bir nefes almış ve hala daha gerçek mi yoksa korkunç bir kabus mu olduğunu anlayamadığı olayları anlatmaya başlamıştı.

- Akşam işten çıktıktan sonra eve geldim. Ev arkadaşım Zeynep benden daha erken gelmiş ve akşam yemeği hazırlamış. Sevgilisi Ahmet’i de çağırmış yemeğe, hep beraber oturduk yemeğimizi yedik daha sonra Ahmet bir film getirmişti onu seyrettik.  Ben hem filmi pek beğenmediğimden hem de ikisinin yanında sıkıldığımdan yarın erkenden dersim olduğunu söyleyerek odama çekildim. Kulaklığımı takarak müzik dinlemeye ve kitabımı okumaya başladım bir süre sonra uyumuşum. Daha sonra su içmek için kalktım ve mutfağa gittim. Bu sırada Zeynep’in oda kapısının hafif aralık olduğunu gördüm. İçerden değişik sesler geliyordu. Bu sırada aklıma Ahmet’in de burada olduğu gelmişti, onlara duyurmadan hızla odama dönüyordum ki içerden gelen seslerin garipliği beni durdurdu. İçerden homurtular ve çok garip sesler geliyordu. Merakıma yenik düşüp odanın kapısına yanaştığımda gördüğüm…

Zombiler İstanbul'daHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin