13. Bölüm Part I

23.4K 1.8K 400
                                    

Lütfen hikayeye başlamadan önce yıldıza dokununuz.

herdem6060 beni takip etmeyi unutmayınız.

Ana sayfamda instagram linkim vardır. nerimanvurgunkitaplari instagram hesabını takip ederseniz çok eğleneceğinize inanıyorum.

İYİ OKUMALAR SİZLERİ SEVİYORUM.

Şuan tek duam öyle bir şey olsun ki GÖNLÜMDE SENDEN ESER KALMASIN...

Hoşça kal... Ecem

Ali Buğra mektubu bitirdikten sonra kaygılı bir şekilde kuzenine bakmaya başladı. Okumaya başladıktan sonra da ara ara hep gözü kaymıştı. Cihat bacaklarını açmış, dizlerine doğru eğilmiş, sadece elinde ki sarı sıvı olan kadehe bakıyordu. Ali Buğra, o can yakan satırlar arasında kuzeninin ellerinin kadehi nasıl sıktığını fark ettiğinde, okumaya devam etmemeyi düşünmüştü. Ancak Ecem'in bir nevi aşkını itiraf ettiği ve ne kadar yaralandığını anlatan her şeyi bilmesi gerektiğine karar verip, devam etmişti. Bazen boğazına yumrular oturdu. Hele annesi ile ilgili anlattığı şey Ali Buğra için bile acıtıcı oldu.

Cihat ise hala Ecem'in tek duasını düşünüyordu. Gönlümde senden eser kalmasın. Bu cümle sürekli beyninde dönüyordu. Çizgi filmlerde ki denizkızına benzettiği ve güzelliğine hayran olduğu aşkına, neler yapmıştı.

"Cihat!" Ali Buğra'nın seslenişiyle biran irkilip, başını kaldırdı. Kardeşine, çocukluğuna bakıyordu. Bir şey desin, bu içinde kor gibi yanan yüreğinin üstüne su döksün hatta buz tutsun ki, biraz olsun ferahlatsın istiyordu. Bakıştılar bakıştılar ve Cihat'ın elindeki bardak avucunda tuzla buz oldu. Avucunu o kadar sıkıyordu ki Ali Buğra sadece bileğinden tutabildi. Yine aynısı oluyordu. Yine kendini kilitliyordu.

Artık vicdan mahkemesi kurulmuştu. Bu mahkeme öyle bir şeydir ki insanlığın içindeki en vicdansız adamı bile kendine getirirdi. Haksızlığı yapan kim olursa olsun, er ya da geç bu mahkemede bedelini öderdi. Böyle bir durumu dünya da yaşayanlar çok şanslı kişilerdi. Çünkü tövbe etme şansları olup, kul hakkının yükünden kurtulma ihtimalleri vardı.

Olur ya yaptığından pişman olmayanlar, işte onlar ebedi ateşlerde yanarlardı. Cihat'ın içi harlı alevlerle yanmaya başladı. İki yıldır acı çektirdiği, ağlattığı, her türlü hakareti ettiği kızın affına mazhar olabilecek miydi? Bu uğurda nelerini feda edecekti?

Bu dünyada yaşattığını yaşamadan kimse ölmez derler, bakalım Ecem'in çektiği kadar acı çekecek, Ecem'in döktüğü kadar gözyaşı dökecek miydi?

Ali Buğra tüm gücü ile bağırıyordu. Ancak Cihat duymuyordu. Duyduğu tek şey Ecem'in mektubunda yazanlardı. Ecem kulaklarının dibinde benim hakkıma girdin diye fısıldıyordu.

*Gelme diyor Rabbim, gelme bana... Neyle gelirsen gel ama kul hakkıyla, masumun ahıyla, nedeni olduğun mazlumun gözyaşlarıyla gelme diyor. Tövben karşılığında her günahını affederim ama insanların haklarını yeme, ahlarını alma çünkü onların affını, mazlumların kendilerine bıraktım.

Yani ya emredildiği gibi dosdoğru yaşa ya da hakkını yediklerinden helallik almadan ölme diyor.

Cihat transa geçmiş gibiydi. Aklından sadece Ecem'in mektuba sıraladığı satırlar geçiyordu. Ne yazmıştı? Ben annemin kaderinin devamıymışım meğer, bende bana hakaret eden adama aşık oldum. O bunları hak etmemişti. Kendi korkaklığının acısını nasıl ondan çıkarırdı? Gözlerinden yaşlar yağmur gibi yağıyordu. Ali Buğra'nın ve anneannesinin seslerini uzaktan duymaya başlamıştı. Yıkılma zamanı değildi ama böylesine acıya bedeni dayanamıyordu. Güçsüz bir adam mıydı? Bunun cevabı belki evet belki de hayırdı ama etleri parçalara ayrılıyordu. Vurulduğu zaman bile, bu kadar canının yandığını hatırlamıyordu.

GURUR SAVAŞI Güzel Seven Kadınlar Serisi 2 (Bitti)Where stories live. Discover now