52- YAKLAŞA YAKLAŞA MESAFE KALMADI

27.1K 2.5K 1.6K
                                    

Bölüm şarkısı; Tarkan 'Usta-Çırak'

Siparişleri en arka masaya götürürken camdan dışarı baktım, hava kararmak üzereydi ve muhtemelen müşteriler birazdan gidecekti. Eğlence yerine dönüştüğünde sabahki müşteriler usul usul buradan ayrılıyor, yerini sarhoşlar alıyordu.

Sohbet eden dörtlü, orta yaşlardaki erkek grubuna siparişlerini götürüp tek tek masaya bıraktığımda onlar bana aldırmadan muhabbetlerine devam ediyordu. Masaya bakıp eksik var mı diye baktım ve olmadığını görünce geriye çekildim.

"Afiyet olsun."

"Eyvallah reis."

Kafa selamı verip çok yoğun olmayan mekanda sandalyeleri düzelterek kasa kısmına ilerledim, o sırada müşterinin olmadığı kısımları paspas yapan genç çocuğa diktim gözlerimi, bir yandan kulaklıkla müzik dinleyip diğer yandan temizliğini yapıyordu.

Şimdi ona çuvalları getirdi mi diye sorsam duymayacaktı, inşaatte çalışan dayılar gibi bağırmakta olmazdı. Bu yüzden derin bir nefes alıp masada oturan insanların bir şeyler istemediğine emin olup restorantın önüne ilerledim.

Bahçe kısmına ilerlerken tek tük arabanın geçtiği sakin ve güzel caddeye kısa bir bakış attım. Bu kısım acayip huzurlu geliyordu, hele ki güneş batarken turuncu ışıklar ile aydınlatıldığında oturup saatlerce izleyesim geliyordu.

Bahçenin arkalarına ilerleyip üç tane çuvalın olduğu toprak alana ilerledim, salak çocuk bunları içeri götür dediğim halde bırakmıştı. Ancak sevgilisiyle konuşup şarkı dinliyordu, klasik liseli.

Çuvalların önüne geldiğimde derin bir nefes aldım, tam eğilip ucundan tutup sırtıma atakacaktım ki sırtımda hissettiğim sertlik ile kaşlarım çatıldı. Metalden gelen soğukluğu hissediyordum.

"Sesini çıkarma." dediğinde sesinden direkt tanımıştım, Akgün?

Sırtımı dikleştirip omzumun üzerinden arkaya sakince kısa bir bakış attığımda onun kara gözlerini yüzüme dikmiş, büyük bir öfkeyle bakıyordu.

"Sen nereden çıktın lan?" dedim sıkıntıyla, niye siktir olup memlekete gitmemişti bu.

"Kes, sakince yürü." dedi silahın namlusu ile bana yön verirken. Önüme dönüp gözlerimi kapatıp açtım ve sola doğru ilerledim.

Kolumdan tuttuğunda hâlâ silahın namlusu üzerimdeydi. Bahçenin en kuytu yerine yürüdük, ağaçlardan ve yakılacak odunlardan dolayı kolayca görünmüyordu burası.

Duvar kenarına geldiğimizde beni itip kolumu serbest bıraktı, kafamı geriye atıp sakince ona döndüm ve bıkmış bir ifadeyle öfke dolu suratına baktım.

"Bu kadar mı gözün döndü?" dedim, resmen İstanbul'un göbeğinde adam öldürmek istiyordu.

"Merak etme, senin gibi ibneyi böyle insanların olduğu bir yerde öldürüp polisleri başıma toplamayacağım. Araba geldiği an binip gideceğiz, sesini çıkarırsan amına korum." kafamı eğip yüzüne baktım.

"Niye ses çıkarmayayım? En sonunda öleceğim zaten geri zekalı." dedim tek kaşımı kaldırıp, güldü ve sinirle soludu.

"Evet ama eğer bağırırsan o aşığını da öldürürüm." dedi yüzünü sinirle buruşturup.

Gözlerimi heyecanla açıp güldüm.

"Cidden mi?" dedim sevinirken. "Yardım edin!"

Bağırışım ile gözlerini irileştirip bir adımda yanıma gelip avuç içini dudaklarıma kapattı ve sesimi tenine hapsetti.

"Napıyorsun amına koduğumun manyağı..." sağına soluna bakarken dehşetle mırıldandı. Eğlenen bir ifadeyle yüzüne bakarken kolundan tutup avucunu ağzımdan çektim.

"Noldu aslan parçası, götün yemiyor mu?"

Bakışları bana döndü, kaşları çatık duruyordu.

"Seni öldüreceğim siktiğimin ibnesi."

Dişlerimi sıkıp ani bir hareketle ilk kolundan daha sonra da silahlı elinden tutup yerlerimizi seri bir şekilde değiştirdim, onun sırtı duvarla buluştuğunda irkildi. Konumunun farkına vardığında hareket etmek istedi ama afallamış halinden faydalanıp silahını elinden çekip aldım.

"Şşş..." dedim silahı bel boşluğuna denk gelecek şekilde tutarken. Soluk alışverişleri hızlandı, tedirgin olmuştu ama hâlâ öfkeyle bakıyordu. Güldüm ve diğer elimi de omzuna koydum.

"Çek o pis elini üzerimden." tükürür gibi konuştuğunda kaslarım sinirle gerildi ama ona sırıtarak bakmaya devam ettim.

"Lan hayırdır bu tavırlar ne?" küçümser gibi konuşup silahı daha çok bastırdım ve yaklaştım. "Beni mi öldüreceksin sen?"

"İbnelerin hakettiği tek şey ölümdür." gözleri, sözlerini destekliyordu.

"İbne öyle mi?" diye sordum kaşlarım havaya kalkarken, kardeş saydığım biriydi, aramızda çok yaş farkı olmasa da bana her zaman hürmet ederdi. "Bizimkiler gönderdi seni değil mi beni öldüresin diye?"

"Öyle," kafasını salladı. "Otogarda gördüğümde hâlâ inanmıyordum, sadece sorup gerçek olmadığını öğrenip gidecektim ve aileye anlatacaktım."

Güldüm ve dudaklarımı yaladım.

"O zaman aileye erkekciliğin ne kadar güzel olduğunu da anlat." dediğimde anlamayarak kaşlarını çattı.

Omzundaki elimi kaldırıp ensesinden tuttum ve dudaklarımızı birleştirdim. Yumuşak ve sıcak deriyle buluşan dudaklarımı ilk başta oynatmadım. O gözlerini sonuna kadar açmış bakarken alt dudağını dişlerimin arasına alıp dilimi sürdüm ve emdim. Şoktan dolayı hareket bile edemiyordu, yıllardır kardeşim diye bellediğim çocuğun dudağını dişlerimin arasına alıp sırıttım ve geri çekildim.

"De ki," elimi ensesinden çekip onu duvara yasladım ve siyah kumaş pantolonun üzerinden elimi aletine atıp sıktım. "Apo abinin yolu doğru."

Aralık duran, kızarmış dudaklarına bir daha bakıp yine yaklaşıp öptüm. Hareket dahi edemiyordu.

"Bunları aynen ilet." dedim sıcak nefesimi dudaklarına üflerken.

Erkekliğini okşarken aniden yoğun bir korna sesi geldiğinde kendine geldi, ilk başta dudaklarımdan kurtuldu daha sonra ise beni kenara itti.

İri iri açılmış gözleriyle yalpalayarak ve korkuyla hızlı adımlarla yürürken elimdeki silahla arkasından baktım.

"Koş Akgün, koş." dedim sırtımı duvara yaslayıp.

Akgün dışarı çıkana kadar dudaklarını kazır gibi silerken, en sonunda mekanın önüne gelen arabaya atladı. Araba hızla çalıştığında gözden kaybolana kadar onları izledim.

Cebimdeki paketten bir sigara çıkarıp dudaklarımın arasına aldım ve ardından çakmakla ucunu tutuşturdum.

Çakmağı cebime koyarken dudağımdaki sigaranın dumanı gözüme girerken gözlerimi kıstım. Elimi belime atıp silahı kemer kısmına yerleştirip üzerimi düzelttim ve sigarayı iki parmağımın arasına aldım.

Elimin tersiyle kardeşim dediğim adamın ıslaklığını silerken öfkeyle önüme bakıyordum.

Siktiğimin yerinde İso'dan başka belalarda bırakmıyordu peşimi.

***

Not; Kuzen değiller, erken yaşta evlenmiş amcası yaşında olan kuzeninin çocuğu.

Gerçi kuzeni olsa da bir şey değişmez çünkü kuzen bizim yöreye göre ensest değil ama işte rahatsız olan birileri olur diye uzaktan akraba gibisinden yaptım.

BİRADER Where stories live. Discover now