15-PEKİ...

47.3K 3.4K 1.1K
                                    

Haftada bir yasanan aşiret tutulması.

Mutlaka her hafta aşiretler bu evde toplanıp, bir dolu ev yapımı yemeklerden yer ve çocuklarını ortalığın anasını siksin diye etrafa salarlardı.

Acayip canım sıkılıyordu çünkü bu misafir olaylarından nefret ediyordum, özellikle karşımda oturmuş gülerek sohbet eden İso yüzünden. Kalabalık olunca ona yaklaşamıyordum.

Çay bardağını tutan parmaklarına gözlerim kaydı, şimdi içimde olsalardı ne kadar güzel olurdu.

"Canım," yandan gelen sesle hayaller aleminden çıkıp yanımda oturan Filiz'e döndüm. Gözüm yüzünde turladı, o şimdi beni kocası olarak görürken ben İso'yu kocam olarak görüyordum. Garipti, hem de çok.

"Efendim?"

"Biraz daha tatlı yer misin?" dediğinde ilk başta düşüncelerimden dolayı anlamadım, ardından ise kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Yok, çok yedim." o tamam diyerek önüne döndü ve ortada dönen sohbete odaklandı.

"Eee, senin torun falan yoktur?" diye sordu sigaradan bıyıkları sararmış aşiret ağası. Kayınpeder elini salona doğru uzattı gülerek.

"Her yer torun."

"Doğru, doğru." dedi adam gülerek ama sormak istediği şeyi anlamıştım.

Zaten kayınpeder ile göz göze geldiğimizde ters ters baktı yüzüme. O an 'Ne lan? Kızın vermiyor.' diyesim gelmişti ama götüm yemediği için sustum.

İso bana döndü, o da sessizleşmişti. Biz ikimiz sessizce otururken diğerleri sohbetine geri döndü. O an sanki bu yabancı ailenin yanında tek tanıdığım İso gibi hissettim. Onun duruşu bile güven vericiydi.

Ona nasıl baktıysam çenesinin kenarını eline yaslamışken ne oldu anlamında göz kırptı, ardından kaşını kaşıdı ve kısaca etrafına bakındı biri gördü mü diye.

Cebimden telefonumu çıkardım ve ona belli etmeden gösterdim. Bugün misafirlerin yanından kalkıp gidemezdik çünkü ayıp olacaktı, saatlerce oturmamız gerekiyordu. Telefon ekranını açtığım an Filiz'in bakışlarını hissettiğim için öylesine bir sosyal medya açıp ardından esneyerek geriye yaslandım, ondan uzaklaştım.

Hem vermiyor hem de mesajlarımı okuyordu.

Onun sohbet kısmına girdim.

Akşam çardağa mı kaçsak?*

Bir mesaj sesi geldi, ardından yazdığını gördüm.

Bugün kalacaklarmış burada, olmaz.*

Şansımı sikeyim.

Peki...* 

Telefonu indirip sıkıntılı bir nefes aldım, o sırada İso birkaç dakika daha telefona bakarken onu izledim. Mesaj yazmıyor, bir şeylere bakıyordu. Ekranı kapatıp kenara koydu ve sanki sohbeti dakikalardır dinliyormuş gibi birden bir şey söyleyerek muhabbette dahil oldu.

Ortalama iki saat boyunca orada kazık gibi otururken canımın sıkıntısından aklımdan matematik hesabı yaparken en sonunda birkaç kişide olsa dağıldılar. Böyle olunca damatlar olarak bizimde gitmemizde problem yoktu.

İkimiz mutfağa girdiğimizde buranın kalabalık olduğunu gördük ama bir kere girdik diye aynı anda çıkamadık. Zaten kaynana takımı bizi görünce sorguya tutmuşlardı.

O sırada ikimiz avuç içlerimizi tezgaha yaslamışken birden serçe parmağımda ufak bir dokunuş hissettim. İrkilsemde göz ucuyla elimizin olduğu yere baktığımda onun serçe parmağını, benim parmağıma sürdüğünü gördüm.

Normalde parmaklarımız içimize kadar girmişken sebepsizce bu dokunuşu beni daha da fazla etkiledi.

Arada bir su içmek için benim olduğum tarafa yönelip bilerek bana yaklaşıyordu, saniyelik hatta saliselik anlar bile olsa öyle güzel geliyordu ki, yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyordum.

BİRADER Where stories live. Discover now