49- İSO'NUN GÖKMEN AŞKI

27K 2.3K 2.4K
                                    

Televizyonda saçma sapan kanalları suratsızca geçerken ayağımı sehpaya uzatmış, umursamazca sigaramı içiyordum.

Dün anahtarın bende kalmasıyla tüm gün iş aramış ve en sonunda bir lokantada iş bulmuştum. Onlar da biz sizi ararız dediklerinde telefonumun bile olmadığını ve bu işe çok ihtiyacım olduğunu söyleyip kabul ettirmiştim kendimi.

Aslında İso'nun bulduğu işte bu işe kıyasla iyiydi ama sırf o bulduğu için gitmek istemiyordum. Lokantada işe girdiğimi ve haftaya başlayacağımı söylediğimde sorgulamalarına cevap vermemiştim. Çünkü lokantanın akşama doğru meyhane olduğunu anlatırsam orospu çocukluğu yapıp engel olacaktı. En sonunda görecek ya da öğrenecekti ama onu o zaman düşünürdüm artık.

Yüzden fazla kanal gezerken en sonunda eski çizgi filmlerin oynadığı kanalı bulunca saçma sapan programları izlemektense sobalı evimizde gözümü ayırmadan, annemin yaptığı dürümü kemirirken izlediğim çizgi filmlere bakardım. Daha iyi bir seçenekti. Sesini de aşırı derecede açtığımda Tom ve Jerry koşuştuyordu, efektlerin sesi beni eski günlere götürdü.

O sırada kapının kilidi açıldığında boş gözlerimi kapıya çevirdim, kimin geldiğini belliydi. Kapı açıldığında İso'nun suratını gördüm, sesi duyar duymaz yüzü buruştu.

Fazla tatava etmesin diye uzanıp kumandayı aldım ve televizyon ekranına bakarken sesini kıstım ve kanalı değiştirdim. Efektlerin sesi kesildiğinde başka bir ses odanın içine bomba gibi düştü.

"İçeride savaş var zannettim." tanıdık sesle kafamı hızla kapıya çevirdim, Gökmen.

"Koca oğlan çizgi film izliyor." dedi İso anahtarını kenara bırakırken.

O sırada onların dediklerine aldırmadan oturduğum yerde dikleştim, gözlerimi Gökmen'den ayırmıyordum. Mavi gözleri bana değdi, gülümseyerek selam verdi ve montunu çıkardı.

Ne yani bir de bu eve mi getirmişti?

"Aaa," dedi Gökmen mont elinde asılı kalmışken. İso hızla ona dönüp ilk başta etrafa baktı ve bir bebekmiş gibi tek eliyle montunu tutarken ona yaklaştı.

"Noldu?" dedi yumuşak bir sesle, sanki bir şeyi görmüşte korkmuş gibi tehlike arıyordu. Gökmen üzgünce dudaklarını birbirine bastırdı.

"Yemek almadık biz, yoldan geçerken alacaktık ya." dediğinde İso derin bir nefes aldı.

"Bebeğim benim, merak etme numarası var restorantın. Söylerim getirirler."

Dudağını kısaca öptüğünde bakışlarımı onlardan çekip önüme döndüm, yutkundum ama sanki boğazım küçülmüş gibiydi. Yüzüm buruştu, kalbim ise çok hızlı atıyordu. Ya da ağrıyordu.

"Bazen her şeyin telefondan hallolduğunu unutuyorum." Gökmen'in güldüğü sesinden belli oluyordu.

Kapı kapandı, dümdüz önüm bakıyordum. Az sonra ikisi görüş alanıma girdi, İso sanki kırılacak değerli bir eşyaymış gibi onun beline elini koymuş, çocuğunun ilk adımlarını izleyen baba gibi bakıyordu.

Gözlerinde çok farklı bir ifade vardı, daha önce hiç görmediğime emindim. Çünkü saf sevgi ve aşkla bakıyordu, tüylerim diken diken oldu.

"Kusura bakma habersiz geldim ben de." dedi Gökmen ikili koltuğa geçip otururken. İso onun oturduğunu görüp yanına geçti, gözlerini ayırmıyordu yüzünden. "Tanışırken İso ile ev arkadaşı olduğunu belirtmemiştin."

Soru sorar gibi kurduğu cümleye boş boş baktım, ağzımı açıp bir şey söylediğim anda sinirime ve hislerime engel olamayacağımı biliyordum.

BİRADER Where stories live. Discover now