Asgarte 2.Kitap - Kuzey Karışıyor
"Her şey bitti..."
Antholos gördüğü manzara karşısında neye uğradığını şaşırdı.Bir süredir yoktu ve bunun gerçekten kötü sonuçlara sebep olacağını biliyordu ancak bu kötülerin içinde bile en kötüsüydü.Bilinen Dünyanın sonu olacak kadar kötüydü.
"Sanırım haklısın."
Engel şaşkınlıktan büyüyen göz bebekleri ile karşısındaki manzaraya baktı.Sayıları belki on binleri bulan Lanetli Yaratıklar, toplu bir şekilde ilerliyorlardı.Şuan bulundukları yer nedeniyle tehlikede değillerdi ancak yapmaya geldikleri şeyi yapmaya kalkarlarsa, işte o zaman büyük bir tehlikede olacaklardı.
"Sadece sayıları bile yeterliyken, seviyeleri bile bu kadar yüksek..."
Antholos yıllardır Lanetli Yaratıklarla savaşıyordu ve hangisinin nasıl bir güçte olduğunu biliyordu.Aralarında en düşük seviyeye sahip olan bile en azından Dünya Seviyesinde olmalıydı.Kutsal seviye olanların sayısı yüzlerceydi.Ayrıca dağdan inmeye devam edenler ile birlikte sayıları sürekli artıyordu.İki kişi buraya atılmak ancak intiharın başka bir türlüsü olabilirdi.
"Yeterince gördük sanırım..."
Engel bunu dedikten sonra elini Antholos'un omzuna atarak başını sağa sola salladı.Buraya yapabilecekleri hiçbir şey yoktu.Geri dönüp tüm krallıkları alarma geçirmeleri gerekiyordu.Bu sadece Kuzey Krallığının sorunu değildi.Bu tüm dünyaya yayılabilecek bir felaketti.
"Ne düşündüğünü biliyorum ancak biz geri dönene kadar Kuzey dayanamaz.Onları yavaşlatacak bir şeye ihtiyacımız var."
Antholos her ne kadar ihanete uğramış olsa da bir vatanseverdi.Ülkesini ve insanlarını seviyordu ve onları korumalıydı.Diğer yandan da eski Başkumandan Dreogan'ı düşünüyordu.O olsaydı canını vereceğini bilse bile burayı bir şekilde tutmaya çalışırdı.Bunu bilmesine ve eski Başkumandan olmasına rağmen kaçabilir miydi?
"Ben onları tutmalıyım!Belki de rotalarından saptırmayı denemeliyim.Bir şekilde ilgilerini çekmeliyim.En azından denemeliyim."
Antholos tek çıkar yolun bu olduğuna inanıyordu.Belki de sadece bedel ödemek istiyordu.Kuzey eğer kralsız kalmamış olsaydı belki de burayı tutacak bir ordu olabilirdi.O zaman hayatından vazgeçmiş olsaydı,dünyayı böyle bir tehditle baş başa bırakmamış olacaktı.
"Kaç saniye tutabilirsin ya da dakika mı?Onları daha uzun süre yavaşlatabilecek bir şeye ihtiyacımız var, ya da..."
Birden duraksayan Engel ile birlikte sessizlik oluştu.Bir şey bulduğu açıkça belliydi ve Antholos'un tanıdığı kadarıyla, Engel ne bulmuş olursa olsun savaşmaktan daha mantıklı ve yararlı olacaktı.
"Ya da bizi hızlandıracak bir şeye ihtiyacımız var!İtiraf etmeliyim bir gün bunu yaptığım için sevineceğim hiç aklıma gelmezdi ancak,iyi ki Yoshioka olduğum zamanlar karşına çıkmışım."
Bunu dedikten sonra gülümsedi ve elini Antholos'un omzuna atarken bir yandan da sözleri söyledi.
"Boyutsal Değişim!"
Bir anda hem Antholos hem de Engel ortadan kaybolmuştu.Geriye ise etrafı örten kar kütlelerini eze eze ilerleyen on binlerce Lanetli Yaratık kalmıştı.Hedefleri ise Kuzey Krallığının başkentiydi.Şimdi ne olacağıysa zamana karşı bir yarıştı.
O sırada Bergaru...
"Sonunda farkettiler."
Toplanan tanrılardan Bishamot gülümseyerek olanları izlemeye devam etti.
"Demek istediğin sonlarını mı farkettiler yoksa yaklaşan tehdidi mi farkettiler?Her ikisi de aynı şey gerçi."
Atsushi yine aklına geleni söylüyordu.
"Herhalde tamamen yok olmalarına izin vermeyeceğiz!Gidip düzinelercesini öldürmek istiyorum!"
Bishamot yumruklarını sıkıyordu.Heyecanı alev alev parlayan gözlerinden bile okunabiliyordu.
"Sen bile sadece düzinelerce öldürebilecek kadar güçlüys..."
"O lafını bitir ve ölümsüz olmana rağmen ölümü tattırayım sana!"
Bishamot, gözlerini öfkeyle Atsushi'ye dikti.Atsushi'nin esprilerine kimse gülmezdi ancak Bishamot sadece gülmemekle kalmıyor aynı zamanda nefret ediyordu.
"Sadece şakaydı Bishamot.Heyecanlı olduğunda bile şaka kaldıramıyorsun."
Alluriana araya girince Bishamot bakışlarını yeniden önüne çevirdi.Atsushi biraz şaşırmış olsa da Alluriana'nın kendisini savunmasına sevinmişti.
"Beni önemsediğini biliyo..."
"Aptallarla uğraşarak zamanımızı boşa harcayamayız!"
Alluriana birden lafı Atsushi'nin ağzına tıkmıştı.Gücenmiş olmasına rağmen Atsushi kendini hemen toparlamıştı.Zaten istese bile Alluriana'ya darılamıyordu.
"Gregor'un astları olarak bir avuç aptalsınız."
Aeron'un sesi ortamda yankılanırken, bakışlar da kendisine çevrilmişti.Durduk yere niye böyle dediğini anlamak zordu ama ona bir şey diyemezlerdi.
"Gerçekten insanlara yardım edebileceğinizi düşündürten şey nedir?"
Aeron bunları söyleyince orada bulunan çoğu tanrı şaşkına döndü.Sadece beş kişi şaşırmamıştı.Gregor,Jeane,Zeo,Linn ve Helia hiç şaşırmamıştı.Hepsinin ortak özelliği ise en üstte bulunan tanrılar olmalarıydı.Aynı zamanda ilk tanrılardı ve var olan en güçlü kişiler onlardı.Tek başlarına olsalar bile insanlara yardım edecek güçlere sahiptiler fakat buna rağmen yardım etmeye hiç niyetleri yokmuş gibi duruyorlardı.
"Ne yani onları kaderlerine mi terkedeceğiz?"
Alluriana sakince sormuştu.Eğer yardım etmeyeceklerse bile bunun bir sebebi olmalıydı.
"Binlerce yılın ardından sonunda şüphelenecekleri zaman geldi.Ne diyorsun Gregor?Sence de sırrını açıklama zamanı gelmedi mi?"
Aeron'un sözü Gregor'a devretmesi üzerine bakışlar ona çevrilmişti.Bir şeylerin açıklığa kavuşacağı belliydi ancak bunu neden Gregor açıklıyordu.Orada bulunan diğer 4'ü neden sadece sessiz kalıyordu ve neden Aeron şu an çığırtkanlık yapıyordu.
"Ne düşünüyorsun?Şimdi onlara bir şeyleri açıklayacağım ve hepsi pişmanlık duyup ne yapabileceklerini mi düşünecekler?Bunun olacağına gerçekten inanıyor musun?Bizler tanrıyız Aeron."
Gregor sözlerini yeni bitirmişti ki Aeron bir anda cümleye başladı.
"Hayır Gregor.Bizler tanrıyız geriye kalanlar ise ne olduğu belli olmayan canlılar.Onlara ne insan ne de tanrı diyemezsin.Senin aksine onlar tanrı oldukları zaman duygularını kaybetmiyorlar.Senin gibi düşünemiyorlar.Ya da senin gibi istedikleri zaman insanların dünyasına gidemiyorlar.Buraya mahkumlar."
Aeron cümlelerini bitirirken, Atsushi şaşkınlıkla olanları dinliyordu.Kendisi birçok kez insanların dünyasına gitmişti.
"Ben insanların dünyasına gidebiliyorum ama Efendi Aeron."
Atsushi neler olduğunu anlamıştı ancak aklında bu varken, tartışmanın devamında söyleneceklere inanamazdı.Bunun açıklığa kavuşması gerekiyordu.
"Orada bedeninle var olmuyorsun Atsushi.Sen sadece yapılan çağrıya karşılık veren bir ruhsun.Ayrıca orada bulunabileceğin sürenin bir sınırı var.Çünkü ruhun buraya bağlı ve kısa bir süre bile ayrı kalması tekrardan buraya dönmeni gerektiriyor.Eğer dönmezsen burasıyla olan bağın kopar ve yok olursun.Ölümsüz olmanı sağlayan şey tam olarak bu."
Aeron ardı ardına her şeyi açıklarken Gregor herhangi bir tepki vermiyordu.
"İstesek bile bizim onlara yardım edemeyeceğimizi söylüyorsun yani.Peki ya siz?Siz bizim aksimize bedeninizle insanların dünyasında var olabiliyor musunuz?"
Atsushi buraya kadar duymuştu ancak devamını da duymak istiyordu.
"Biz insanların dünyasına gidebiliriz ama diğerleri istemediği için gitmeyeceğiz.Tanrı olsak bile bu uyduruk ünvan sadece burada işliyor.Hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği güçlere sahibiz ancak insanların dünyasında biz bile ölümlüyüz ve öyle bir güçle savaşamayız.Tabi bu lanetli yaratıkların neden böyle güçlü varlıklar olduğunu açıklamaz veya neden ortaya çıktıklarını..."
Aeron ve Gregor birbirlerine göz ucuyla bakmışlardı.İkisinin de bu konuda bir fikirleri vardı.Yine de bunu sesli bir şekilde dile getirmeyeceklerdi.
"Bugünlük burada bırakın lütfen.Şimdilik insanların ne yapacaklarını görmek için bekleyelim."
Helia'nın sesiyle birlikte dağılmalar başlamıştı.Akıllarda soru işaretleri vardı ancak bunları cevaplayacak kişiler konuşmama kararı almışlardı.Helia'nın sözleri bunun kanıtıydı.
Sonunda orada sadece altısı kalmıştı.Her ne kadar Aeron ve Gregor kadar kutuplaşan kimse olmasa da, hepsinin Aeron'u haksız bulduğu belliydi.
"Yarattığınız düzenden ve kaderden mutlusunuzdur umarım..."
Aeron arkasına dönerek ilerlerken, içinden geleni de söylemişti.
"Sen de bu düzenin bir parçası ve yaratıcısısın.Kendini soyutlayarak masum çıkabileceğini mi düşünüyorsun?"
Gregor sakince cevapladı.Burada kimsenin suçsuz olmadığı belliydi ancak Gregor suçlu olmasına rağmen masum numarası yapılmasına izin veremezdi.O kendi suçunu bilerek yaşıyorsa, kimse kendini suçsuz olduğuna inanarak yaşamına devam etmemeliydi.
"Daha fazla hata yapmaya devam et o zaman.Taşıyabileceğin kadar suç işleyip, sonra onları sırtına alıp yaşamına devam etmeyi güç sayıyorsan, inandığın gibi yaşa."
Aeron bunları söyledikten sonra arkasına döndü.
"Buna rağmen yapılan hataları düzeltmek için bir çaba göstermeyeceksen, çaba gösteren kişinin yüzüne suçunu vurma."
Aeron'un kaşları çatıktı.Öfkelendiği için olmadığını biliyordu zaten öyle insani duyguları artık hissetmiyordu.Hala insan olduğunu hatırladığı zamanlardan gelen bir dürtü gibiydi.
"Biz insanlara bir inanç ve bir arada yaşayabilecekleri bir dünya sunduk.Savaşları bitirdik ve kenara çekildik.Onlara inanabilecekleri gerçek tanrılar verdik.Onlara tanrı olma şansı bile verdik.Bunlar suç mu?"
İkisi de olayı kendilerine göre yorumlayabilirdi ancak Gregor dediklerinde haklıydı.
"Tüm bunların bedelini yine onlara ödettik ve ödetmeye devam ediyoruz.Savaşlar devam ediyor ve biz sadece inandıkları ancak karşılığında onlara hiçbir şey vermeyen tanrılar olduk.Tanrı olabilmeleri için onları entrikalara ve birbirleri ile dövüşmeye zorladık.Şimdi en ihtiyaç duydukları anda ise kenara çekiliyoruz."
Bu konuşma tamamen farklı bakış açılarına yönelikti.Kim nasıl bakmak istiyorsa öyle bakıyordu.Hiçbir zaman ortak noktada buluşamayacaklardı.
Alhambra Kalesi...
Alhambra Kalesi avlusunda büyük bir hareketlilik vardı.Ron kale kapısının önünde duruyor ve adamlarına bakıyordu.Bir şekilde zırhlandırılmış 220 asker karşısındaydı.Güçlü oldukları veya iyi savaştıklarını söylemenin mümkün olup olmadığı tartışılırdı ancak sadakatlerinden emin olduğu askerlerdi.Sadakat ise güçten çok daha önemliydi.
"Bugün çoktan kendini kanıtlamış insanlara bakıyorum.Daha birkaç hafta öncesine kadar haydut olan sizler, artık kendi topraklarına sahip askerler oldunuz.Belki en başından bunu düşünerek yola çıkmadınız.Belki nefret ettiğiniz askerlere dönüşme korkunuz vardı ancak, günün sonunda çağrıma cevap vererek sadakatinizi kanıtladınız.Dün gece size sadece belirsizliğe hazır olanların gelmesini söyledim ve sabah 400 kişi ile karşılaşınca şaşırdım.Beklediğim sayı bir kenara hepiniz bu görev için aday olmuştunuz.Her ne kadar adam eksiğimiz olsa bile hepinizi bu belirsizliğe götüremezdim.Bu yüzden 180 kişiyi ne olursa olsun kaleyi savunmaları için Patron ile birlikte burada bırakma kararı aldım."
Ron sözlerini bitirdiği gibi surların tepesindeki Patron ile 180 askerine baktı.Çoğu daha önce yay kullanmış kişilerden oluşuyordu.Bu yüzden savunma için en iyi seçim onlardı.Kalan 220 işi ise baskınlarda bulunan haydutlar ve mahkumlardan oluşuyordu.Normalde bu kadar kalabalık olmamalarına rağmen Patron'un kuvvetli iletişim ağı ile bir sürü haydut onlara katılmak için Alhambra kalesine gelmişti.Artan sayı ile birlikte kale savunması artık daha kuvvetliydi ve saldırıya katılabilecek insan sayısı da artmıştı.Böylece Ron daha iyi bir plan kurabilirdi.
"Geriye kalan 220 kişiyse benimle birlikte Dornez'e hücüm edecek.Bir şehir olmasına rağmen şu an bir kaleden farksız durumda.Tüm kapıları kapalı ve devriyeleri dört bir yana dağılmış durumda.Yine de korkmamızı veya geri adım atmamızı gerektirecek bir durum yok.Hatta Alhambra kalesi kadar olmasa bile mümkün olan en az kayıpla şehri ele geçirmeyi planlıyorum."
Ron kendinden emin konuşuyor ve kendisini tanıyanlara güven aşılıyordu.Onu tanımayanlar bile söylentiler sayesinde ona inanıyordu.Bu da Ron'un emirlerini harfi harfine yerine getireceklerini gösteriyordu.Her şey planladığı gibi giderse, gerçekten kolayca ele geçirebilirlerdi fakat işin sonunda her şey devriyeye yakalanmamalarına ve Alhambra Kalesinin düşmemesine bağlıydı.
"Kimsenin diyecek bir şeyi yok sanırım."
Ron askerlere baktı ancak kimse bir şey demiyordu.Hepsi harekete hazır görünüyordu.Gerçekten başarabileceklerine inanıyor gibilerdi.Ron bunu onlara aşılamıştı.
"O zaman ileri!"
Bilinmeyen Boyut...
"Gerçekten burayı böyle kullandığına inanamıyorum."
Antholos şaşkınlık ve heyecanla konuştu.Onca yıl yaşamasına ve o kadar şey görmesine rağmen, bunu görmek şaşırmasına ve heyecanlanmasına neden olmuştu.
"Bir gün bunun bu şekilde kullanılabileceğini söyleseler ben de inanmazdım.Zamanın burada daha yavaş ilerlemesi tam ihtiyacımız olan şey ancak nerede çıkacağımızı tam olarak kestiremiyorum.Buradan çıktıktan sonra tam olarak nerede olacağımızın bir garantisi yok."
Belki de telaş etmeleri gereken en son konu buydu ancak yine de düşünmeleri gerekiyordu.Tahmini bir şekilde Alucard Krallığının başkentine doğru ilerliyorlardı.Yön bilgileri nedeniyle doğru yönde gittiklerini biliyorlardı ancak ne kadar ilerlemeleri gerektiğini tam olarak bilmiyorlardı.Her halükarda kazandıkları vakit çok fazla olacağı için buna aldırmıyorlardı.Normalde haftalar sürecek yolu birkaç güne indireceklerdi.Belki sonunda Lanetli Yaratıklar herhangi bir şehre ulaşamadan onlar varmış olurlardı.Engel sözü geçen birisi olduğu için ikna konusunda bir sorun yaşayacaklarını düşünmüyorlardı.Tek sorun ne kadar sürede hazır olacaklarıydı.Ayrıca Trakai İmparatorluğu ile Dortzak Krallığına da haber vermeleri gerekiyordu.Sadece Alucard Krallığı ile halledemezlerdi.
"Bir sürü vakit kazanmış olacağımız için problem olmayacak.Yine de onları ilk kez bu kadar toplu gördüm.Normalde de birkaç türün bir arada olduğunu görmüştüm ancak o kadar toplu olmaları garip.Ayrıca aylardır neden parça parça olduklarını dair bir şeyler düşünüyordum ama toplanıyor oldukları hiç aklıma gelmemişti.Başlarda geri çekildiklerini düşünüyordum ancak bu kadar saf olmamam gerektiğini biliyordum."
Antholos kızgındı ama bunun hiçbir anlamı yoktu.Şimdi tek yapabilecekleri iyi bir savunma hattı oluşturabilmek ve Lanetli Yaratıkları yenebileceklerini ummaktı.
"Karamsar olursak baştan kaybederiz.Kendini topla ve en iyisini düşün.Ayrı ayrı pek güçlü gözükmüyor olsak bile, birleşince her şeyi yapabilecek bir türüz.Kendimize inanalım yeter."
Engel en iyisini umuyor olsa da, onlar gittiğinden beri pek çok şey değişmişti.Büyük bir şoka uğrayacaklarından habersiz Kronosos Şehrine doğru yola devam ettiler.
---------------------------------------------------------
Bu sefer geç gelmesi benim hatam.Bir düzen oturtmaya çalışıyorum ama bakalım.Sanki oturttum gibi ama hala emin değilim.Zaman gösterecek artık ne olacağını.
Bu arada beğendiyseniz belirtmeyi unutmayın.Hepinize iyi günler.
*****
1806
*****