Asgarte 2.Kitap Bölüm 44 - Sandığın Kişi Değilim
Bakışların çevrildiği kapıdan içeriye girmesi beklenen Büyük Patron denilen kişiydi.Theris sonunda bu isyanın liderini görebilecekti.Krallığın varislerini ve iki lordu esir almış, hatta Kral Ardmore suikastını gerçekleştirilmesini sağlamış olan kişi.artık görünüyordu.Ona ne diyeceğini veya nasıl bir ruh halinde karşısına çıkacağını bilmiyordu.Belki de buraya gelmek yerine başka bir ülkeye gitmeliydi.Şu an belki can güvenliği vardı ama bu ne kadar sürecekti?Burası eninde sonunda büyük bir ordu tarafından kuşatılacaktı.O zaman geldiğinde Büyük Patron buna karşı koyabilecek miydi?
Sonunda Büyük Patron'un görünmesiyle birlikte aklındaki tüm sorular uçup gitti.Patron onu görünce şaşırdı.Onu ilk kez pelerini ve kapüşonu olmadan görüyordu.Yüzünde yine bir maske vardı ancak üstündeki kıyafetler önemli bir görüşme için gayet uygundu.Parlak beyaz iplerle bağlanmış koyu mavi bir gambeson giymişti.Altında ise yine koyu mavi bir pantolon vardı.Uzun zaman sonra ilk kez rahat ve şık bir ayakkabı giymiş gibi duruyordu.Normalde siyah çizmeler giyerdi ama bu sefer normal bir ayakkabı giymişti.Sadece maske takması garipti.Beyaz bir tilki maskesi takmıştı.Bu tilki maskesinin ve renklerin kendisine uymadığını düşünmesine rağmen böyle giydirilme fikrini aklına sokan biri vardı.Köşkte hizmetçi olarak çalışmaya başlamış olan bir kadın.Kale ele geçirildiği zaman, burayı terketmeyen yerli halktan biriydi.
Büyük Patron'u ilk kez bu haliyle gören ve şaşıran tek kişi Patron değildi.Eleonora da bir o kadar şaşkındı.Vücut hatlarını ilk kez bu kadar net görebiliyordu ve bu vücut tanıdığı birinin vücuduna epey benziyordu.Yine de hala emin olmadığı şeyler olduğu için sessizliğini bozmadı ve gözlemlemeye devam etti.Büyük Patron masanın önüne kadar geldikten sonra sandalyesini çekti ve oturdu.Tek kelime etmeden diğerlerinin de oturmasını işaret etti ve Theris'e döndü.Theris ne yapacağını bilmediği için afallamıştı.Onu nasıl selamlaması gerektiğini biliyordu.Biliyordu bilmesine ancak Eleonora ve diğerlerinin önünde bunu yapmaması gerekiyor gibi hissediyordu.Öte yandan Büyük Patron'un ondan bir şeyler beklediği de belliydi.Şimdiye kadar tavrını net olarak belli etmemesi onu daha da sınırlandırıyordu.Eleonora'ya mı sadık kalacaktı yoksa Büyük Patron'a sadakatini mi sunacaktı.
"Kafanda soru işaretleri ile mi buraya geldin Theris?"
Düşünceleri birden yok olup gitmiş ve bakışlarını Patron'a çevirmişti.Buraya soru işaretlerinden çok daha fazla şeyle gelmişti.En basitinden ölüm korkusu bunların başındaydı.
"Onu zorlamaya gerek yok Patron.Misafirimiz nasıl rahat ediyorsa öyle davranabilir.Tabi ki misafir olarak aldığı sürece geçerli olan bir durum bu."
Büyük Patron cümlelerini bitirir bitirmez karşısındaki yüzlere baktı.Theris,Lord Gareth,Lord Alhambra,Emma,Prenses Eleonora ve Prens Owairan...Sakince oturmuşlar ve beklemeye koyulmuşlardı.Lord Alhambra bu durumdan rahatsız gibi görünmüyordu.Prens Owairan zaten herhangi bir şekilde duygularını belli edemiyordu.Öte yandan Lord Gareth fazlaca tedirgindi.Buraya ne zaman gelse bir canavarla aynı masayı paylaştığını hissediyordu.Prens Eleonora ise onun tam aksine öfkeliydi.Masayı kimle paylaştığına emin değildi.Tron muydu?Tron'un bir dostu muydu?Tron'un bir adamı mıydı?Yoksa onun adını kullanan fakat Alucard Krallığını karıştırmak için başka ülkeden gelen birisi miydi?Sonuçta Ulukurt ailesinin, Kadim Kral Gregor ile bağlantısı olduğu bilinen bir şeydi.Bunu kullanarak karışıklık yaratmaya çalışmaları gayet mümkündü.Öyleyse bile bunu hangi krallık yapabilirdi ki?
"Bugün de düşünceli görünüyorsun Prenses.Aklından neler geçtiğini anlamak hiç zor değil."
Büyük Patron kibarca konuştu.Theris ve Emma neler olduğunu anlamamışlardı ve ortama adapte olabilmeye çalışıyorlardı fakat bu nasıl bir ortamdı böyle?Büyük Patron denilen kişiye nefret besleniyordu ancak nefretin yanında saygı da vardı.Belki de saygı değil çaresizlikti.Belki de ona saygısızlık yapmaları durumunda cezalandırılıyorlardı.Durum bu olsa bile bu sessizlik ve kabullenmişlik tuhaftı.
"Şu kelepçeleri çıkarırsan, gerçek düşüncelerimi sana gösterebilirim!"
Eleonora öfkesini kontrol edemeyen tek kişi olmalıydı ancak bir sebepten ötürü Büyük Patron tebessüm ediyordu.Yeri geldiğinde ne kadar korkutucu olduğu bilinse bile Eleonora'nın bu tavırlarına hiçbir zaman sinirlenmemişti.En azından hakaret etmediği sürece öyleydi.
"Başka bir yenilgi almanıza içim el vermiyor Prenses.Bu yüzden bunu unutalım gitsin."
Büyük Patron keyifli bir şekilde bunları söyledikten sonra Theris'e döndü.Yüzündeki tebessüm silinmişti.Gözlerini Theris'e dikmiş ve sessizce beklemeye başlamıştı.Artık Theris'in kendini tanıtması gerekiyordu.
"Kabalığımı bağışlayın.Ben Theris adında basit bir tüccarım.Basit bir tüccar demem sizi yanıltmasın.Sadece işimi basit yaptığım için kendimi böyle tanımlıyorum.Uzun zamanda büyük kârlar elde etmek yerine, kısa zamanda küçük kârlar elde etmeyi sevdiğim için basit bir tüccar olarak çağrılıyorum.Ne derler bilirsiniz."Sıcak altın her zaman işe yarar."Gerçi benim hakkımda bir şeyler bildiğiniz hissine kapılmadan edemiyorum.Yanlış mıyım Büyük Patron?"
Theris kendisinden kısaca bahsetmiş ve topu Büyük Patron'a atmıştı.
"Kral Ardmore'a düzenlenen suikastın başarılı olmasında küçümsenemeyecek bir payın olduğu dışında mı?Belki birkaç şey biliyorumdur."
Theris her şeyin yolunda gittiğini düşünürken ve ortam gayet sakinken, bir anda her şey tersine dönmüştü.Emma dışındaki herkes beyninden vurulmuşa dönmüştü.Lord Alhambra her ne kadar şaşırsa da kendini çabuk toparladı.Böyle bir olasılığı zaten düşünmüştü ancak ihtimal vermesi pek kolay değildi.Yine de kalenin neden hala saldırıya uğramadığını anlamıştı.Kral'ın suikastı ile başkent kaos içinde olmalıydı.Bu durumda orayı boş bırakamazlardı.Üstelik tüm veliahtlar buradaydı ve onlara zarar gelmesine göz yumamazlardı.
"Sen ne dedin Ron?"
Eleonora kulaklarına inanamayarak sordu.Her an bayılacak gibiydi.Tüm bu yaşadıkları bir rüya gibiydi hatta rüyada demek yanlış olurdu.Bu yaşadıkları korkunç bir kabus gibiydi.
"Artık adımla mı sesleniyo..."
"SANA NE DEDİĞİNİ SORDUM?!"
Ron daha sözlerini bitiremeden Eleonora bağırarak araya girmiş ve yumruklarını masaya vurmuştu.Bu hareketi normalde karşılıksız kalmazdı ancak Ron bu durumda bir şey demedi.
"Theris'in Kral Ardmore suikastında küçümsenemeyecek bir yardımda bulunduğunu söyledim.Değil mi Theris?"
Ron sakince konuyu Theris'e devretti.Tam bir kaos ortamı oluşacağı çoktan belli olmuştu.Belli edemese bile Prens Owairan, en az Eleonora kadar öfkeliydi.Sadece o ikisi değil, Lord Gareth bile öfkeliydi.Kral Ardmore herkesin saygı duyduğu ve sevdiği bir isimdi.En azından soylular arasında durum buydu.O halde Theris neden böyle bir şey yapmıştı.
"BABAM ÖLDÜ VE SENİN BUNDA PARMAĞIN MI VAR THERİS?!"
Eleonora sandalyesini arkaya itmiş ve Theris'in oturduğu yere gelmişti.Gözleri dolmuştu fakat ağlayacak gibi değil, Theris'i öldürecek gibi bakıyordu.
"Benim bir suçum yok.Yemin ederim.Bir adam geldi ve sarayın bodrumuna inen kapının anahtarını ona vermezs..."
Theris sözlerini bitiremeden Eleonora'nın havaya kalkan kollarını görmüş ve aniden kollarını yukarı kaldırarak kendini savunmaya çalışmıştı.Eleonora ellerini birleştirmiş ve balyoz gibi Theris'in kafasına savurmuştu.Theris kendisini darbeye hazırlamıştı ki, Eleonora'nın elleri ilerleyişini durdurmuştu.Darbenin gelmediğini gören Theris kollarını indirince karşısındaki manzarayı görmüş oldu.Ron ileri atılarak Eleonora'nın iki elini de bileklerinden tutarak yukarıya kaldırmıştı.
"İstediğin soruyu sorup,istediğin hakareti edebilirsin.Bunları yapmana hiçbir lafım yok.Yine de misafirime şiddet uygulamana müsaade edemem."
Ron diyeceklerini bitirdikten sonra Eleonora'nın bileklerini bırakmış ve bir anlığına Emma ile göz göze gelmişti.Onun tüm bu olanlara bu kadar tepkisiz kalmasına anlam verememişti.Her şeye karşı tepkisizdi.Ne düşünüyor olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.
"İşine yaradığı için onu koruyorsun tabi ki.Misafir olması hiç umurunda değil aslında."
Ron bakışlarını yeniden Eleonora'ya çevirmişti.Ağlayacak gibi duruyordu.Belki de tüm bu olanlar onun için çok zordu.
"Bir saniyeliğine durup kendini onun yerine koymaya ne dersin?Yalan söylediğini düşünüyorsan bana söyleyebilirsin.Sana yalan söylemediğinden emin olurum fakat bana söylesen bile adamın cevabı değişmeyecek.Ailesini öldürmekle tehdit edildiği konusunda doğruyu söylüyor."
Ron ortalığı karıştıran kişi kendisi değilmiş gibi bir anda ortaya çıkmıştı ve etrafı sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Kral'ın öldürülmesine ettiği yardımı unut demiyorum.Ancak ona kızgın olmanın nedeni Kral'ın değil babanın öldürülmüş olması.Eğer babanın öldürülmesine yardım etmeseydi neler olacağını bir düşün.Theris'in ailesini öldürebilirdi veya Theris'i öldürebilirdi.Yine birilerinin ailesi ölmüş olacaktı."
Ron ortamı sakinleştirmek için gerçekten çaba harcıyor gibi gözüküyordu ancak büyük bir konuda yanılıyordu.
"NE AİLESİNDEN BAHSEDİYORSUN SEN?ONUN BİR AİLESİ YOK!KENDİ CANINI KURTARMAK İÇİN BABAMIN HAYATINI FEDA ETTİ!"
Eleonora öfkeyle Theris'i gösteriyordu.Theris ise ne yapacağını bilemiyordu.Eleonora'yı kimse sakinleştiremezdi.Sakinleşse bile yaptığı şeyden kurtulamazdı.Belki de buraya hiç gelmemeliydi.
"Gerçekten sadece canınla tehdit edilmen yetti mi?Belki de suikastçı düşündüğümden daha korkutucudur."
Ron suikastçıyı tanımıyormuş gibi yapınca Patron şaşırmıştı anca bunu çabucak atlatmıştı.Belli ki bir planı vardı.Ayrıca şu an bu suikastın arkasında olduklarını belli etmemeleri daha iyi olacaktı.
"HİÇBİR ŞEY BU ADAMIN YAPTIĞI ŞEYİ HAKLI ÇIKARAMAZ!"
Ron önce Theris'e, ardından Eleonora'ya baktı.Burada bir çekişme vardı ancak çok daha büyük bir şey vardı ve bunun tek farkında olan Patron'un ta kendisiydi.
"Madem öyle, al bunu."
Ron beline asılı kından bıçağı çekip aldı ve Eleonora'nın eline tutuşturdu.Hemen ardından ise Theris'in ellerini bileklerinden tutarak, sandalyenin arkasında birleştirdi.Theris neye uğradığını şaşırmıştı.Daha birkaç dakika önce kendisini koruyan Büyük Patron şimdi Eleonora'nın eline bir bıçak vermişti.Üstelik kendini korumasına bile izin vermiyordu.
"Sen ciddi misin?"
Eleonora şaşkınlıkla sordu.Bu hareketi beklemiyordu.Kendi işine yarayan bir adamı açık açık öldürmesine izin veriyordu.
"Cana karşılık can.Gayet adil değil mi?"
Ron sözlerini bitirmişti ki, Theris panikle ağzını açtı,ancak Ron hemen ağzını eliyle kapamıştı.Eleonora soğukkanlılıkla Theris'e yaklaşırken, Theris ayaklarını sağa sola sallayarak debeleniyordu.Ölmek istemediği açık açık ortadaydı.Ölmek istemediği için buraya kaçmıştı zaten.
"Fakat onu öldürmen demek,katilin kayıplara karışması demek.Bunu yapmak istediğine emin misin?"
Ron şimdi söylediği ile Eleonora'nın duraklayacağını düşünmüştü.Gerçekten kaçak bir katil vardı ancak Theris'in bundan haberi bile yoktu.Yine de Ron bir şeyler planlıyor gibiydi.
"İstediğin olmayacak Ron.Beni manipüle edemezsin!"
Eleonora bunları dedikten sonra bıçağı Theris'in göğsüne sapladı.Theris göğsünde hissettiği acı ile nefesinin kesildiğini hissetti.Eleonora bıçağı çıkarıp ikinci kez sapladı.Sonra bir daha ve bir daha bunu yapmaya devam etti.Theris'in ağzından ve göğsündeki yaralardan kanlar fışkırıyordu.Bir anda olaylar buraya nasıl gelmişti.
Patron bu olanlardan hiçbir şey anlamamıştı.Tüm bu olanlar ne içindi.Büyük Patron bu durumdan ne gibi bir kâr elde edebilirdi?
"Başkalarını manipüle edip kandırabilirsin, ancak ben sana kanacak değilim!"Onu canlı tutalım!" dememi beklediğine eminim.Hayal kırıklığına uğramak nasıl bir duygu?"
Eleonora hala öfkeliydi ama Theris'i öldürmek ve Ron'u kendince alt etmek onu daha iyi hissettirmişti.Kan sıçramış kıyafetine veya kanla kaplanmış elleri umrunda değildi.
"Tahminimce bunu iyileştiremezsin.Değil mi?"
Ron, bakışlarını Emma'ya çevirerek sordu.Emma ise şaşırarak ölmüş olan Theris'e baktı.Onu iyileştirmesine imkan yoktu.O artık bir ölüydü.Yapabileceği tek şey yaralarını kapatmak olurdu.
"Yaşasaydı bile iyileştirmem mümkün olmayabilirdi, ancak şu an bir ölü.Onun için yapılacak hiçbir şey yok."
Eleonora bu konuşulanları keyifle dinliyordu.Gerçekten de Ron'un istemediği bir şey yapmış olmalıydı.
"Yine de tamamen yok etmek iyi olacaktır."
Ölü Theris'in kolundan tutarak onu masadan uzaklaştıran Ron taş zemine yatırdıktan sonra ondan biraz uzaklaşarak elini ona doğrulttu.
"Ateş Girdabı!"
Elinden çıkan girdap şeklinde alevler, Theris'in cesedinden bir şey kalmayana dek yanmaya devam etti.Sonunda cesetten geriye sadece külleri ve kemik kalıntıları kalmıştı.Böylece Theris sanki hiç burada var olmamış gibi yok olmuştu.Eleonora dahil herkes bu işlemi izlerken şok olmuştu.Böyle bir sonu olacağını düşünmemişlerdi.
"Sanırım artık Dornez Şehri ile aramızda bir engel kalmadı.Askerleri hazırla Patron!"
Patron aniden gelen emirle şok olmuştu.Burada neler dönüyordu?Tüm bu olanlar ne içindi?Neden şimdi harekete geçiyorlardı?Maden bölgesindeki ordu öylece yerinde dururken Dornez'e mi saldıracaklardı?
"Peki Büyük Patron."
Aklında bir sürü cevaplanmamış soru olmasına rağmen bu sorgulanması gereken bir emir değildi.Bu da bir an önce emri yerine getirmesi gerekiyor demekti.
"Sanırım zeki insanlar gerçekten de manipüle etmesi en kolay olanlar.Aptallar soyut şeylerle değil somut şeylerle ikna edilirken.Zekileri soyut şeylerle yönlendirebiliyorsun.İstediğimi yaptırmak için birkaç cümlem yeterli geldi."
Eleonora yeniden sakinliğini kaybetmişti.Ron'un blöf yaptığının farkındaydı.Gerçekten bunu planlamış olamazdı.Planladıysa bile ona ne kazandıracaktı ki?
"Bunun sana bir şey kazandırmadığının ikimizde farkındayız, değil mi?"
Eleonora oyuna geldiğini kabullenecek değildi.Onun istediğinin tam tersini yaptığına emindi.
"Theris'in ileride ayak bağı olacağı kesindi.Yine de bana hizmet edecek birini öldürmem mümkün değil.Bunun insanlar üzerinde nasıl bir etki yaratacağının farkındasın değil mi?Ancak bunu ben değil başkası yaparsa ve bunu tüm uyarılarımı görmezden gelerek yaparsa ne olur?Cevap gayet ortada, değil mi Prenses?"
Eleonora buna hak verebilirdi ancak buna kim şahit olmuştu ki?Burada kendilerinden başka kimse yoktu.Tabi Patron işin içine dahilse durum başkaydı.Burada en başından beri olmasına rağmen, hiçbir şey anlamamış tek kişi oydu.Ayrıca askerlerle arası da iyiydi.Yani burada olanların burada kalmayacağı belliydi.Anlatacak kişi Patron olursa, Ron bir orta yol bulucu gibi gözükecekti.Oysa her şey tam tersiydi aslında.
"Gözlerine bakınca anladığın anlaşılıyor.Bir şeyler kaybetmenin nasıl olduğunu da anladığına göre, artık Tron'un nasıl hissettiğini anlıyorsundur.Aciz hissediyorsan ağlayabilirsin veya kızabilirsin.O da bunları yaptı."
Ron yavaş adımlarla masadaki yerine vardı.Kan gölü olan yerlere basmayı umursamadan sandalyesine oturdu.
"Yine de onun aksine ayağa kalkıp alabileceğin bir intikamın var.Onunsa intikam alabileceği kimse yok.İhanet eden öldü.Acı çekmesine neden olan kral öldü.Öldürebileceği herkes o yapamadan öldü.Geriye sadece tüm acılarının kaynağı olan bir tanrı kaldı.Onu öldürmesi şu an mümkün değil.Yine de günün birinde onun öleceği zaman gelecek.Tron değilse bile ben yaparım.O zamana kadar bir şeyleri engellemeliyim.Önümde duran herkesi yok etmem gerekse bile umurumda değil."
Ron sözlerini bitirdikten sonra,Emma oturduğu yerden kalkarak kendisine doğru ilerlemeye başladı.Ron ayağa kalkarak ona baktı.Neden kendisine doğru ilerlediğini bilmiyordu ancak şu an bir şey yapamazdı.Ellerini açıkça görüyordu ve gördüğü kadarıyla bir silah taşımıyordu.Ayrıca güçlerini de kullanamazdı.O zaman ne yapabilirdi ki?
Emma sonunda Ron'un önüne kadar gelince, elleriyle Ron'un omuzlarını tutarak ona yaklaştı ve başını onun göğsüne koydu.Oradaki kimse buna anlam verememişti ancak Ron ne olduğunu biliyordu.
Elleriyle Emma'nın omuzlarına tutan Ron, ondan bir iki adım uzaklaştıktan sonra arkasını döndü.
"Üzgünüm Emma.Sandığın kişi değilim."
Sözlerini bitiren Ron yavaş adımlarla salonu terk ederken, Emma gözyaşları içinde kalmıştı.Ancak gözyaşları akan tek kişi kendisi değildi.Kimse farketmese bile Ron'un gözlerinden de yaşlar süzülüyordu.
---------------------------------------------------------
Seri üretime geçme çalışmalarıma tam hız devam ediyorum.Yanımda ilk kez bir yardımcı var ve işleri bayağı kolaylaştırıyor açıkçası.
Normalde şimdiye finali yapmam gerekiyordu ancak bırakıp bırakıp gelmeler yüzünden temposu yavaşladı kitabın.İlk 30 bölümde yaşanan hızlı gelişen olaylar ve zaman atlamaları varken,son 14 bölüm olabildiğince konuşma ve detaylı anlatma barındırıyor.Böyle giderse iki üç bölüm daha var finale.
O zaman şimdilik veda vakti.Sonra görüşürüz.
*****
2083
*****