Asgarte 2.Kitap
Bölüm 31 - 60 Saniye
"Kendine bu kadar güveniyorsan adamlarını geri çek!"
Büyük Patron başını iki yana salladı.
"Adamlarım seni korkutmamalı.Sonuçta hepsi benim olduğum yerde benim sözümün dışına çıkılmayacağını bilir.Ayrıca koskoca bir Lord'un düşük sınıf haydutlardan korkmasına oldukça şaşırdım.Bizim gibi değersiz haydutlar sizi korkuttu mu Lordum?"
Pelerinli kişi saygıyla Gareth'in önünde eğildi.Ardından ise kahkahalar atarak ayağa kalktı.Bu yaşanan şeyin üzerine haydutlar da kahkahalara boğulmuştu.
"Olayın şaka kısmını üzülerek bitiriyorum.Çünkü bu iş fazla uzadı.Bir bakalım..."
Büyük Patron elini çenesine koyarak düşünürmüş gibi yaptı.Yine de öfkesi patlama noktasına gelmiş olan Gareth'in daha fazla beklemeye tahammülü kalmamıştı.Elindeki kılıçla koşarak karşısındaki kişinin gövdesine doğru kılıcını savurmuştu.
"Bununla birlikte GEBERRR!"
Pelerinli kişi geriye sıçrayarak bu darbeyi kolayca atlatmıştı.
"Sana ayıracağım süreyi buldum!"
Pelerinli kişi elini şıklatarak aydınlanmış gibi yaptı.
Gareth onu dinlemeden öfkeyle ikinci bir saldırıya hazırlandı.Bu sefer sol alttan çapraz bir şekilde geliyordu.
Gelen bu saldırıyı yeniden geriye sıçrayarak kolayca atlatmıştı.Kılıcın ağırlığı yüzünden Gareth'in saldırıları oldukça ağır gerçekleşiyordu.Bu yüzden saldırılarını okumak çok kolaydı.Buna rağmen karşısında durmak imkansızdı.Kılıç büyülü olduğu için en ufak temas bile öldürücü olabilirdi.En azından gücünü anlayana kadar uzak durmak zorundaydı.
"60 saniye vereceğimi söylememe neden izin vermiyorsun?"
Gareth sanki hiçbir şey duymuyormuş gibi yeniden saldırıya geçti.
Kılıcını bir sağa bir sola savuruyor ama bir türlü isabet ettiremiyordu.Atik bir vücuda sahip olan Büyük Patron her saldırısından başarıyla sıyrılıyordu.
"Son saniyelere girmek üzereyiz."
Gareth bu zamana kadar bir saldırısını bile isabet ettirememişti.Bu yüzden durum oldukça kötü gözüküyordu.Ancak Gareth son on saniyede devreye sokacağı tekniği ile bu dövüşü kazanmayı planlıyordu.
"Juggernaut!"
---------------------------------------------------------
Yazar Notu:Şu ana kadar inatla türkçe yazmaya çalışıyordum böyle teknik,büyü isimlerini.Ancak bu kelime tam oturması sebebi ve Türkçede belli bir karşılığı olmaması beni bu kelimeyi kullanmaya itti.Anlamı "Her şeyi yok eden güç" ve bunu türkçe yazmak pek mantıklı değil.
---------------------------------------------------------
Gareth'in haykırışıyla birlikte Büyük Patron birkaç adım geri çekilmişti.Bilmediği bir büyü kullandığı için önlem alıyormuş gibiydi.
Gareth etrafını saran kızıl auraya hırsla baktı.İçine dolup taşan gücü hissediyordu.Bununla birlikte karşısındaki pelerinli kişiyi öldürebileceğine inanıyordu.
Gareth kılıcını sıkıca kavradıktan sonra yavaşça bir adım atmıştı ki göz açıp kapayıncaya kadar Büyük Patron'un dibinde belirmişti.Kılıcını büyük bir hızla savururken her şeyin bittiğini düşünüyordu.
"Hmph!"
Büyük Patron iç geçirdi.Darbe tam kendisine ulaşmak üzereydi ki bir anda ortadan kaybolmuştu.Gareth kılıcını savurduğu boş alana bakınca şok oldu.
"Son 5!"
Gareth duyduğu ses ile öfkeden deliye döndü.Arkasından gelen kendini beğenmiş ses onu çıldırtmak üzereydi.Belki de çoktan çıldırmıştı bile.
"3 saniyen kaldı."
Gareth kılıcını sıkıca kavrayarak aniden arkasına döndü.Var gücünü kullanarak yeniden kılıcını savurmuştu ki Büyük Patron'un canice bakışını gördü.
"Kandırdım!"
Kelimeleri bittiğinde Gareth saldırısını isabet ettirmek üzereydi.Ancak kılıç Gareth'in elinden fırlayıp gidince Büyük Patron bu saldırıdan da hasar almamış oldu.
Gareth fırlayıp giden kılıcına şaşkınlıkla bakmıştı.Nasıl elinden fırlayıp gidebiliyordu ki.
"Hem kalın kafalı olup hem de Lord olmayı nasıl başardın merak ediyorum."
Büyük Patron sol eliyle sıktığı kolunu havaya kaldırınca Gareth öylece kalakaldı.Juggernaut'un etkisi geçince acısını da hissetmeye başlamıştı.Kolu mükemmel bir acıyla ve yanma hissiyle doluydu.
"Hala anlamadıysan cidden canımı sıkmış olacaksın."
Büyük Patron tuttuğu kolu bıraktığı zaman sanki bir taşı elinden bırakıyormuş gibi kol yere düştü.Gareth aniden yere düşen kolunu görünce daha da şok oldu.Acı hissi de gitgide artıyordu.
"Büyük Patron ne yaptı?"
"Bilmiyorum."
"Yine de o aptal kılıcını elinden kaçırdı değil mi?Şimdi de kolunu kontrol edemiyormuş gibi görünüyor."
Herkes demin konuşan ince sesli kişiye baktı.Normalde haydutların içerisine kadın alınmasa da bu kadın Büyük Patron tarafından alındığı için kimse bir şey diyemiyordu.
"Oldukça dikkatli izliyorsun."
Patron ona doğru yaklaşarak konuştu.
"Sence Büyük Patron ne yaptı?"
Patron'un konuşması üzerine haydut kadın düşünür bir ifade takındı.Ortamı gözlemlemesine rağmen tam olarak ne olduğunu çözmesi mümkün değildi.
"Kolunu yakmış olmalı."
Patron başını iki yana sallayarak bunu reddetti.
"Öyle olsaydı kılıcını bırakmasına gerek yoktu.Ayrıca şu an kolunu acıyor olsa bile oynatabilmeliydi."
Tüm bu konuşmaları duyan Büyük Patron umutsuzluk içerisinde arkasına döndü.
"Cidden Patron dışında kimse ne yaptığımı anlamadı mı?"
Büyük Patron kollarını iki yana açarak sordu.Ancak hiçbir hayduttan ses çıkmıyordu.
"Yani aşağıladığımız Lord Gareth ile aynı düzeyde olduğunuzu kabul ediyorsunuz."
Bunun üzerine kadın haydut elini havaya kaldırdı.
"Ne diyeceksin Marisa?"
Büyük Patron el kaldıran Marisa'yı görünce içten içe heyecanlanmıştı.
"Ben insan vücudunun nasıl çalıştığını pek bilmem.Ayrıca herhangi bir şekilde eğitim de almadım.Ancak bir şekilde kolunun içindeki bir şeyleri yakarak onu işlevsiz hale getirdiğinizi düşünüyorum."
Büyük Patron iki kolunu da göğüs hizasında kaldırarak Gareth'e döndü.
"İşte görüyor musun!Yıllarca ezdiğiniz haydutlardan birisi senin bile cevabını bilmediğin bir soruya cevap buldu.Hem de eğitim bile almamış olmasına rağmen!"
Büyük bir şevkle Marisa'yı överken aniden gözüne pelerinli kişi takıldı.Hareketlenmeye hazırlanıyor gibiydi.
"Şimdi sıra pelerinli kişiye gelecek ama hemen öncesinde ne yaptığımı açıklayacağım."
Büyük Patron daha önce elinden bıraktığı Gareth'in kolunu yeniden havaya kaldırdı.
"Basitçe söylemem gerekirse kolunu hareket ettirmesine imkan sağlayan sinirlerinin hepsini yaktım.Yani koluna emin vermesini sağlayan şey artık yok.Bunu bütün uzuvların için uygulayabilirim.Yine de seni göndermek istediğim bir yer var.Bu yüzden tek kolunla yetineceğim."
Büyük Patron yeniden elindeki kolu bıraktı ve pelerinli kişiye doğru yürümeye başladı.
"Şimdi büyük ihtimalle bu konuşan da kim diye düşünüyorsundur?Ya da bu kadar güçlü biri neden böyle haydutları yönetiyor?Hatta en merak ettiğin soru bizden ne istiyordur?"
Büyük Patron tam pelerinli kişinin dibine kadar gelmişti ki pelerinin içinden çıkan kılıç bir anda Büyük Patron'un boynuna doğru son hız ilerlemeye başlamıştı.
Büyük Patron hafifçe sola çekilerek bu saldırıyı atlatmıştı ki pelerinin içinden bu sefer bir hançer çıkmış ve Büyük Patron'un böbreğine doğru ilerlemeye başlamıştı.
"Faydasız!"
Büyük Patron hançeri tutan bileği kavradığı gibi havaya kaldırmaya hazırlanmıştı ki tuttuğu eli hemen bırakmak zorunda kaldı.
"Beni öylece saf dışı bırakabileceğini düşünmene oldukça şaşırdım.Düşündüğüm kadar iyi değilsindir belki de."
Büyük Patron sağ elinde bir ateş ortaya çıkararak sol elini oraya yaklaştırdı.Bir süre sol elini ateşin üzerinde gezdirdikten sonra ateşi yok etti.
"Bu kadar etkili bir şekilde elementini kullanabilen biri olduğunu düşünmemiştim.İşlerini daha çok etrafındakilere kitleyen bir kız olduğunu sanıyordum."
Büyük Patron alaycı bir şekilde bunları söyledikten sonra sol elini havada sallamaya başladı.Bu kızın elini buzla kaplayabileceğini hiç düşünmemişti.
"Ben böyle gaza gelecek biri değilim!"
Pelerinli kız sağ elindeki hançerle pelerinini tutan ipi kesti.Başını geri yaslayınca pelerin nihayet düşmüştü.
"Büyük Patron'un hedefi bu muydu?"
Patron şaşırarak karşısındaki kıza baktı.Diğerleri ise kıza değil Patron'un şaşırmasına şaşırdılar.Bu kız neden Büyük Patron'un amacıydı ki?
"Gaza gelecek biri olmadığını bir arkadaşım zaten söylemişti.Aynı zamanda ihanet etmeye bayıldığını da söylemişti.Öyle değil mi Prenses Eleonora?"
Bunu duyan haydutları şaşkınlık ve korku sardı.Kraliyetten biri her gün görebilecekleri bir şey değildi.Pelerini üzerinden düştüğü zaman güzelliğini de görmüş oldular.Çoğu hayatlarında bu kadar güzel birini bile göremeyeceklerini biliyordu.
Sarı saçları omuzlarına kadar geliyordu ve koyu mavi gözleri ile güneş ile denizin eşsiz uyumunu adeta insan suretinde gösteriyordu.Parlak pembe dudakları beyaz dişleri ve düzgün yüz hatlarına sahipti.Vücut hatları da yaşına göre epey belli oluyordu.
"Bu arkadaşın Tron Ulukurt olabilir mi?"
Eleonora kılıcıyla hançerini daha da sıkı tutmaya başlamıştı.Karşısındaki kişinin Tron ile bir bağlantısı varsa onu mutlaka alt etmeli ve Tron'un yerini öğrenmeliydi.
"Tebrikler küçük hanım.İlk seferde bildiğiniz için sizi tebrik etmek isterim.Yine de arkadaşım şu an kolunu kaldıracak güce bile sahip değil.Zihinsel olarak bir çöküş içerisinde ve yakın zamanda kendisine geleceğini düşünmüyorum.Bu yüzden de bunda payı olan seni ele geçirmenin onu kendine getirmek konusunda yararlı olacağını düşünüyorum."
Büyük Patron kibarca konuşarak onunla adeta dalga geçiyordu.Sanki karşısındaki kişi bir soylu kendisi ise halktan biriymiş gibi bir diyalog sürdürüyordu.
"Eğer Tron'un durumu bu kadar kötüyse artık elimden kaçamayacağı kesin!"
Eleonora kendinden emin bir şekilde ileri atıldı.Her ne kadar rakibi hızlı olsa da kendisi de oldukça çevikti.Ayrıca demin ki sürpriz saldırısıyla onu gafil avladığı için kendine güveni tamdı.
"Saatte oldukça geç olmuş değil mi?Oyalanmasak iyi olur Büyük Patron."
Patron havaya bakarak konuştu.Gerçekten de hava kararmak üzereydi.Bütün günü onların gelişini bekleyerek geçirdikleri için zamanın farkında olmamışlardı.
"Gerçekten de hava kararmak üzere değil mi?Bu sefer 60 saniye boyunca ben saldıracağım!"
Büyük Patron bunu dedikten sonra ellerinde oluşturduğu ateş toplarını art arda Eleonora'ya gönderdi.
"Sözler olmadan mı?"
Eleonora bu sefer bir tuhaflık olduğunu anlamıştı.Bu zamana kadar yaptıkları sadece element kullanımıydı.Basit alevler çıkarmak,alevlerin büyüklüğünü veya küçüklüğünü kontrol etmek ya da bir bölgeye odaklamak gibi şeylerin hepsi element kontrolü ile alakalıydı.Ancak şu an yaptığı şey element kontrolü ile halledilebilecek bir şey değildi.Bu yüzden sözlere ihtiyaç duyması gerekiyordu.
Eleonora kendisine gelen ateş toplarından sıyrılarak geri çekildi.Böyle bir şey beklemediği için şaşkındı.
"Bu da neydi böyle?"
Eleonora şaşkınlıkla haykırdı.Sözleri kullanmadan nasıl büyü yapabiliyordu.
Eleonora ateş topları yüzünden kalkan toz bulutu yüzünden rakibini net göremiyordu.Yine de duruşu sağlamdı.Acil bir durumda hemen harekete geçebilirdi.
Eleonora aniden omzuna dokunan parmakla birlikte irkildi.İleri atılmak için adımını atmıştı ki bir anda kendini yerde buldu.Ayağı bir şeye takılmıştı.
Başını çevirip baktığı zaman Büyük Patron denilen kişinin ona baktığını gördü.
"İncindiniz mi?"
Büyük Patron nazikçe sordu.Bu tavırları Eleonora'yı daha da sinirlendiriyordu.Elindeki hançeri fırlatarak kendini geriye itti.Hala direnmeye çalışıyordu ama aralarındaki güç farkı belli oluyordu.
Büyük Patron hançeri işaret parmağı ile orta parmağının arasında kolayca durdurmuştu.Böyle bir saldırının pek anlamı yoktu ama en azından Eleonora'ya ayağa kalkmasına yetecek süreyi vermişti.
"Kimsin sen?"
Büyük Patron başını hafif sağa yatırarak Eleonora'ya baktı.Kızmış gibiydi.Ayrıca vücudunun bazı bölgelerini kaplayan zırh parçaları parlaklığını kaybetmişti.Kıyafetinin geri kalan bölgeleri de toz içinde kalmıştı.
"Sabahtan beri bana ne diye seslendiklerini duymuyor musun?Ben Büyük Patronum."
Büyük Patron yavaş adımlarla Eleonora'ya ilerlemeye başlayınca artık Eleonora ondan bilgi alma fikrini bırakmıştı.Onu öldürmek için savaşacaktı.
"Buz Kazıkları!"
Eleonora kılıcını yere saplayınca yerden fışkıran buzdan kazıklar Büyük Patron'a doğru son hız ilerlemeye başladı.
"Beni daha çok endişelendirecek numaraların yok mu?"
Büyük Patron sağ elinin içini kendisine doğru ilerleyen buz kazıklarına çevirdi.
"Ateş Girdabı!"
Büyük Patron elinden çıkan spiral şeklinde devasa ateş ile buzdan kazıkları daha kendisine ulaşamadan yok etmişti.
"Yoğun Tipi!"
Eleonora kılıcını yerden çektiği gibi Büyük Patron'a doğru hücuma geçti.Söylediği sözler yüzünden etrafı yoğun bir kar fırtınası kaplamıştı.Bu şartlar altında Büyük Patron hiçbir şey göremiyor olmalıydı.Ayrıca bu mekansal bir büyü olduğu için yok edilmesi imkansızdı.
Eleonora fırtınanın içinde istediği gibi ilerleyebilmekle kalmıyor aynı zamanda Büyük Patron'un yerini de anlayabiliyordu.Bu yüzden bu çarpışmada avantaj kesinlikle kendisinden yanaydı.
Şu ana kadar Büyük Patron'un etrafında daire çizen Eleonora tam saldırıya geçecekti ki Büyük Patron'un etrafında gerçekleşen devasa patlama Eleonora'nın öylece donakalmasına sebep oldu.Bu Tron'un kullandığı 'Ateş Tufanı' yeteneğinin bire bir aynısıydı.Belki ondan daha güçlüydü ama aynısıydı.
"Mekansal bir büyü kullanabildiğine göre oldukça güçlü olmalısın.Arkadaşım bana bundan hiç söz etmemişti."
Eleonora şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyordu.Başta arkadaşının Tron olduğunu düşünmüştü ancak şu an karşısındaki kişinin aslında Tron olduğunu düşünmeye başlamıştı.
"Sen Tron musun?"
Büyük Patron oluşturduğu krater'in içinden bir sıçrayışta çıktı ve Eleonora'nın önünde yere indi.Eleonora kılıcını yere atmıştı.
"Daha fazla karşı koyamayacağını anlamış olmana sevindim.Sonuçta babana karşı kullanmam için canlı ve sağlıklı olman şart."
Büyük Patron pelerininin içinden çıkardığı kelepçeleri Eleonora'nın bileklerine takarken,Gareth sonunda yaşadığı şoku atlatmış ve etrafına bakınmaya başlamıştı.
"Bu kelepçeler her türlü büyünü ve fiziksel güçlendirmelerini iptal edecek bir tılsım barındırıyor.Ne kadara mâl olduğunu tahmin bile edemezsin."
Büyük Patron kelepçeleri takıp kilitlediği zaman sözlerini de bitirmişti.Artık Eleonora onun için herhangi bir tehdit değildi.
"Ne kadara mâl oldu?"
Aslında ilgilendiği şey bu değildi.Sadece Büyük Patron'un gerçekten kim olduğunu daha iyi anlamak umuduyla bunları soruyordu.
"Aslında tam bunu söyleyeceği zaman onu öldürmüştüm.Sonuçta yoldan geçen bir kervanı durduran haydutlar ondan alışveriş yapacak değiller değil mi?"
Patron araya girerek cevap verdi.
"Gerçekten öldürmüş müydün?"
Büyük Patron şaşırarak sordu.
"O an ortalıkta büyük bir tehdit olmadığı için bende saldırıya katılmıştım.Adam mallarını bırakmayı reddedince öldürmek zorunda kalmıştım."
Patron gururlu bir şekilde bunları söylerken Eleonora öfkeli bir şekilde ikisine bakıyordu.Gerçekten sabrı taşmış gibi görünüyordu.Karşısındaki kişi Tron olmuş olsaydı böyle bir şey karşısında mutlaka sert bir tepki göstermeliydi ama bu adam hiçbir şey yapmıyordu.
---------------------------------------------------------
Bu benimle birlikte olduğunuz son bölüm.Pek uzun bir süre birlikteliğimiz olmadı ama eğlenceliydi.Oğuzhan son vizelerine yarın girecek ve sonrasında bölümlerin sonlarında kendisi olacak.
Yorumları yine ben cevaplayacağım ya da cevaplayamayacağım ona göre he.
*****
1909
*****