Eylül
"Babamla yaşadığımız ev, onun hakkında bir şey biliyor mus-"
"Oooo, kimleri görüyorum?" Daha önce duyduğuma emin olduğum sese dönmek için hareketlendiğimde masadaki herkesin gözünün arkamdaki kişide olduğunu fark ettim. Hatta yanımdaki çocuk bile kolunu omzumdan çekmişti. Yavaşça dönüp arkamdaki çıplak da görme şerefine erdiğim ama bu haliyle bile oldukça seksi görünen bedene baktım. Doruk. Seksi bir gülümsemeyle bana bakıyordu.
Aynı biraz önce benim yaptığım gibi masadakilere hiç aldırmadan yanıma bir sandalye çekti ve oturdu. Masaya bir anda tuhaf bir sessizlik hakim olmuştu. Hatta şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki yanımdaki çocuk nefes dahi almıyordu ya da alamıyordu. Yoksa sebep benim yüzsüz komşum mu? Yüzüme çarpık bir gülümseme yerleştirip ona döndüm.
"Hımm, böyle müziklerden hoşlanmadığını sanıyordum ama nasıl olduysa sen bu masadasın."
"Öyleyim." Gülümseyerek kolunu sandalyemin arkasına doğru attı ve kulağıma doğru eğildi.
"Ahh, hadi ama. Buzları eritmemiş miydik biz?"
"Öyle miydik?" Ağır hareketlerle geriye çekilip biraz önceki pozisyonuna geri döndü ve aynı yavaşlıkla başını iki kere salladı.
"Öyleydik."
"Kuzenimi ziyarete geldim."
"Kuzenin?" Başımla Cansuyu işaret ettiğimde Cansuya küçük bir bakış atıp elini çenesine doğru götürdü ve sakince kaşıdı.
"Cansu senin kuzenin mi? Cansunun hayattaki tek akrabası-" Bir şey keşfetmiş gibi hızlı bir hareketle bana doğru döndü ve yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı.
"Yaniii... sen de bir Öztürksün?"
***
Ne olmuş Öztürksem? Tişörtümü çıkarıp bir yerlere fırlattım ve yatağıma atladım. Kim bu çocuk? Öztürkler hakkında ne biliyor? Ya da Öztürk olmamın altını neden öyle çizdi? Ahh, çok sinir oldum ya? Sadece ona da değil, aynı zamanda kendime. Hiç tanışmayacaktım işte, tonlarca beyin hücremi öldürse de kıs şu müziği demeyecektim hiç. Ahh benim akılsız kafam! İnsanlar acı verir, insanlar yıpratır, insanlar kafa yorar sen hala bunu anlayamadın mı? Salak Eylül! Üstüne Cansudan da hiçbir şey öğrenemedim iyi mi? Bilmiyorum deyip kestirip attı. Her şey çok zor ya, her şey.
Elimi kotumun düğmesine götürdüm ve uzandığım yerden çıkarmaya çalıştım. Bu bile zor ya! Kotumu çıkarmayı başarabildikten sonra onu da bir yerlere fırlattım ve telefonumu elime aldım. Sinirle arama kaydına girdim ve son aramaya baktım. Doruk. Ayy yüzsüz ya, bir de telefonumu alıp kendini çaldırıyor. Hayır ben izin verdim mi? Yüzsüz seksi şey!
"Yaniii... sen de bir Öztürksün?"
Aklıma geldikçe sinir oluyorum. İlk gördüğümde normal biri sanmıştım ama kesinlikle boş biri değil. Bildiği şeyler var ve ben bu şeylerin ne olduğunu çok merak ediyorum. Masada oturan herkes o gelince birden sessizleşti, bu demek ki sağlam pabuç da değil. Her neyse nasıl olsa öğrenirim. Benim için kolay yani bir tık ötemdesin Doruk... Soyadı neydi bu çocuğun?
Sinirle doğruldum ve yatağımda bağdaş kurdum. Soyadını bile bilmiyorum daha. Oysa Öztürkler hakkında bayağı bir şey biliyor ama. Cansunun yaşayan tek akrabalarının Öztürkler olduğu da dahil. Kim bu çocuk kimmmm?
Saçlarımı yolarcasına karıştırırken gözüm içeriye hafif ışık yayan balkon penceresine takıldı. Hımmm, neden bu kadar kasıyorum ki? Çocuk yan komşum ve ben... güzelim ya.
***
Dolabımın hemen yanımdaki boy aynasının önüne geçtim ve kendimi şöyle bir süzdüm. Kahretsin ya, ben cidden güzelim. Saçımı tek elimle havalı bir şekilde arkaya attıktan sonra yüzüne sevimli bir gülümseme yerleştirdim. Hayır hayır sevimli olmaz! Dilimi alt dudağımda gezdirdikten sonra hafif ısırdım. Hımmm bu biraz daha iyi. Azıcık cesur olalım değil mi? Hakkında biraz bir şey öğrensem yeter. Gerisini hallederim nasıl olsa. İlk hedefim soyadın Doruk.
Yavaş ve seksi olduğuna inandığım bir şekilde boy aynasına arkamı döndüm ve kapıya doğru ilerledim. Tam kapı kolunu tuttuğumda vazgeçtim ve balkon kapısına yöneldim. Azıcık şok olsun, öyle ne için geldiğimi belli etmeyeyim hemen. Biraz cazgır olayım, balkonunu kullandığımda kolyemi küpemi bir şeyimi düşürmüşüm falan diyeyim. Tamam güzel fikir. Sonrası gelir zaten. İii ya benim cazibeme karşı koyamaz da ileriye gitmeye falan kalkarsa... o zaman da bayıltıveririm canım. Tabi insan Yamaç Öztürkün kardeşi olunca birkaç küçük şey biliyor haliyle. Kendimi gayet de savunurum yani.
Balkona çıktığımda derin bir nefes alıp temiz havayı içime çektim. Yan tarafa başımı döndürdüğümde kapalı perdelerinden süzülen ışığı fark ettim. İyi bari odasında, sap gibi kalmam balkonda. Korkuluklara ilerledim ve bir bacağımı korkuluğun üzerine attım. Bir öncekinden daha rahat karşıya geçtiğimde üzerime çeki düzen vermeye başladım. Kaptım ben bu işi ya, balkondan balkona geçiş.
İyi göründüğüme emin olduktan sonra kapalı balkon kapısına yaklaştım. Elimi kaldırıp kapıyı çalacağım sırada vazgeçtim ve önce içeriye bir göz atmaya karar verdim. Bir adımda hafif aralık olan perde kenarına yaklaştım ve içeriye baktım.
Yanlış zamanlama Eylül, bu sefer gerçekten yanlış zamanlama. Şimdi git sonra gel. Bırak çocuk işini halletsin, kız arkadaşını bir göndersin evden de mi? Cidden kötü zamanlama.
Yeniden parmaklıklara ulaşıp göz ucuyla arkaya baktım. Keşke biraz daha az seksi olsaydın Doruk. Keşke!!!
BÖLÜM SONU