ejderha günceleri

Autorstwa atila-s

31.3K 2.5K 447

bildigin bütün dünyaları unut, bu dünya başka; burada herşey bambaşka... Więcej

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Part 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
kartal bakisli kiz
yeni bolum degil
Bölüm 32
Bölüm 33
bölüm otuz dört
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm otuz yedi
bölüm otuz sekiz
Bölüm 39
Gök Gri Kurt
Bilinmezler Girdabı
Omchur
SAVAŞ DAVULLARI
Hasat
Keşmekeş
Karanlık
Ukdema
Rehberlik
Ayak sesleri
veda
kuzey batı ordusu
nultas
eski sehir
karşılaşma
Deniz ötesinden gelen
DEGISEN DENGELER
eski şehre doğru
BEKLENMEYEN
GİRİŞ
KARAKTERLER HAKKINDA
GÜZERGÂH
SEVGILI GÜNLÜK
KARTAL
SAVAŞ
ELÇİ
ANTRLAR DİVANI
ANTRLAR DİVANI II
ANTRLAR DİVANI III
ANTRLAR DİVANI IV
ILK SAVUNMA HATTI
DUYURU DUYURU DUYURU

BATI ORDULARI KOMUTANI

170 13 3
Autorstwa atila-s



Ritka elinde Üykül'ün kendisine hediye ettiği; nasıl yapıldığı hakkında en ufak bir fikri olmayan ejderha kemiğinden yapılmış kılıcın sımsıkı tutarken kendisini ne zaman bu denli zalim olduğu konusunda düşünürken bulmuştu. Apsyny'de yaşayan veya ölü olup uyandırılan her çeşit mahluk, Üykül'den gelen emirle damızlık hayvanlar gibi katledilmişti. İradesinin olup olmadığına; yaşayıp yaşamadığına; bir hayatının veya ailesinin olup olmadığına hiçbir şekilde bakılmamıştı. Emrinin altındaki 'khudch ordusuyla' beraber Apsyny'nin bir ucundan diğer ucuna kadar antrlara düşman olan veya olabilecek olan her canlı istisnasız olarak bu infazın kurbanı olmuştu.

Bu esnada kimse istememiş olsa bile, Apysny'nin doğal dokusu da bu kıyımdan payına düşeni almıştı. Ancak Ritka'nın kafasına takılan şey yer yer yıkılan, yakılan veya tarumar olan doğa değildi. Hafif hafif dalgalanan denizden gözlerini alarak gerisin geri döndüğünde yarattıkları yıkımı tekrardan görebilecekti ancak henüz buna hazır değildi. Arkasından kendisine kurmayı saygıyla yaklaşıp selam verene kadar da dönmemişti,

"komutan Ritka, emrettiğiniz gibi Apsyny üzerindeki antr düşmanı tüm canlılar katledildi" Ritka kendisi ile konuşan komutanın yüzünü görebilmek için arkasını döndüğü zaman khudchun arkasındaki manzaraya istemeden gözleri ilişmişti: ortamdaki çalı çırpıdan daha fazla sayıda ceset vardı. Çoğunluğu sadece gırtlakları kesilerek veya kalpleri deşilerek öldürülmüş olsa da paramparça olmuş ve oradan oraya savrulmuş ceset parçaları da dikkat çekiyordu. Ortamdaki kokular ise kelimelerle anlatılacak türden değildi. Ne de olsa burada katledilen canlılar sadece kan sahipleri değildi. Her ne kadar kan kokusu tüm diyara egemen olmuş olsa da diğer canlılardan akan diğer yaşam sıvıları ve ateş, elektrik gibi saldırılar sonucu oluşan o iğrenç kokular da herkesin burun deliklerini dolduruyordu. Ritka daha fazla bu manzarayı izlemeye tahammül edemeyeceğini düşünerek askere emir vermişti,

"herkesi topla buradaki işimiz şimdilik bitti" Ritka, bu emirle beraber askerin bir boru ve ya borazan çalarak askerleri toplamasını beklerken asker sakin bir şekilde sağ elini açık vaziyette yukarı kaldırmış ve sonrasında yumruk yaparak bir çember çizerek elini hızlıca aşağı indirmişti. Hareketin bitmesi ile beraber de tüm khudchlar askerin bulunduğu yerin iki metre kadar ilerisinde nizami olarak sıralanmışlardı. Askerin hemen arkasında bekleyen Ritka ise khudchların mutlak nizamları ile beraber üzerlerinde parlayan zırhlarını ve siyah pelerinlerini hayranlıkla izlemişti. Aklının bir köşesine askere bunu nasıl yaptığını sormayı not etmişti.

Tüm askerler toplandıktan sonra Ritka elinde biriktirdiği bir enerji ile havaya seri bir şekilde rün çizmişti. Normalde yumruk saldırısı olan bu hareket, Ritka ve Üykül'ün ortak çabasının bir sonucu olarak, karşısındaki askerlere bir rün olarak uçmuştu. Rünün askerlere çarpması ile beraber de tüm askerler gözden kaybolmuşlardı bile. 'Enerji temelli saldırılarla rün kullanımını' tekrardan düşünmüştü Ritka. Sonrasında ise, kendisinin 'batı orduları komutanı' olarak tayin edilmesiyle bahşedilen ve sınırsız olduğunu düşündüğü gücünü kullanarak Apsyny'ı terk etmişti.

Ritka kraliyet sarayının önüne geldiğinde ise dehşetle oradan oraya emirler savuran diğer komutanları görmüştü. Ve ne olduğu birden kafasına dank etmişti,

"asker dikkat" diye enerjisini serbest bırakarak haykırmadan edememişti. Nubdu askerleri serbest bırakılarak üzerlerine çullanan enerji ile birlikte dizlerinin üzerine çökmüştü ve savunma hatları dağılmıştı bile. Güçlerini henüz tam olarak kontrol edemiyor olmasının sıkıntısını hala yaşıyordu,

"hepinizden çok özür dilerim millet. Herkes sakin olsun... lütfen beni dinleyin..." diyerek utangaç bir başlangıç yaptığında Atlia'nın kendisine doğru geldiğini görmüştü. Atlia enerjisini serbest bırakarak tüm öldürme isteğini açığa çıkartmıştı. Hemen arkasındansa Kral Rebid ve Prens Shavkhan geliyordu. Bu manzara karşısında Ritka iyice utanmıştı. Ama yapabilecek bir şey de bulamamıştı. Koskoca 'batı orduları komutanı' kendisinden daha alt seviyedeki birisinin önünde diz çökemezdi. Bu yüzden de Atlia'nın öldürme arzusunu görmezden gelerek direk Kral Rebid'e karşı konuşmaya başlamıştı,

"Kralım kusurumu mazur görün: size haber veremedim. Bunlar Apsyny'nin Khudch ordusu ve önümüzdeki savaşta bizlere yardımcı olacaklar" nubdu askerleri daha yeni yeni kendilerine gelirken Atlia bir adım geri gelmek zorunda hissetmişti. Ritka'nın krala karşı olan bu saygılı tutumu, hem Atlia'nın hem de diğer Nubdu askerlerinin rahat bir nefes almasına sebep olmuştu. Bu sırada kendisinin gönderdiği Khudch askerleri ne bir tereddüt ne de bir korku belirtisi göstermişti zira hepsi karsılarındaki bu insancıkların tüm güçleri ile saldırsalar bile kendilerine her hangi bir zarar veremeyeceğini gayet iyi biliyorlardı. Ritka nın düşünceli durumunu bu esnada fark etmiş olan kral korkarak konuşmuştu,

"Ritka yoksa Üykül'e bir şey mi oldu?" Ritka daldığı derin düşüncelerden Üykül ismi ile beraber sıyrılmış ve hemen cevap vermişti,

"Üykül mü – yok hayır kralım bildiğim kadarıyla kendine has çalışan kafasıyla bir şeylerin peşinde kötü olduğunu sanmıyorum benim aklımda farklı şeyler vardı – kusuruma bakmayın son gelişmeler – nereden başlayacağım konusunda en ufak bir fikrim yok – Üykül iyi –" kral konudan konuya atlayan Ritka'nın pek de iyi olmadığını düşünmüştü ister istemez ve onu sakin bir yere götürmek için hamle yaptı. Ama son anda Ritka'nın aklına bir şeyler gelmiş gibi tekrar konuşmaya başlamıştı,

"Kralım bunlar Khudch ordusu: Apsyny'den savaşımıza yardımcı olmak için buraya getirildiler. İvedi olarak elimizin altındaki tüm askerlerinizi kendilerine teslim etmenizi isteyeceğim" daha konuşmaya devam edecekti ancak araya Atlia çok hızlı bir şekilde girmişti,

"Nubdu askerlerini neden başka askerlere –"

"görmeyeli kendini gayet geliştirmişsin Atlia, tebrikler ancak irfanın istihbaratçılığın kadar sağlam değil. Ben Batı orduları komutanı Ritka, bu savaşımızda tüm insanlardan oluşan ordunun batı kanadını yöneteceğim ve sen de senin kralın da diğer tüm krallar ve ordular gibi benim komutam altına gireceksiniz. Bu görev de bana antrlar tarafından verildi. O yüzden bu zamana kadar bildiğin bütün dereceleri seviyeleri umut: unut elçiden bile üst düzeydeyim. Şimdi tekrar sözümü kesme!" bitirdiğinde Atlia da kral da süt dökmüş kedi gibi sinmişti ancak Ritka enerji bile kullanmamıştı bunları söylerken. Onların bu halini gördükten sonra konuşmasına devam etti,

"khudchlar, insanlara benzeyen bir tür ancak onları bizden farklı kılan özelliği antrların kendilerine ilk kez saf enerjiyi bahşetmiş olmaları. Bu yüzden güçleri sizlerin bildiklerinizden çok daha ötede. Ve bildiğiniz gibi Prens Üykül, gitmeden önce sizlere enerji salınımlarının rün temelleri ile birleştirmeleri hakkında bilgiler bırakmıştı. Bu bilgileri Khudch eğitimi ile birleştirdiğinizde nasıl bir avantaj kazanacağınızı düşünün: tekniklerin en temelini, en kadim olanlarla birleştireceksiniz." Herkesin gözlerinin içine tek tek bakmaya çalışmıştı bunları söylerken. Ne de olsa o artık hayallerinin bile ötesinde bir seviyedeydi: Nubdu krallığının doğu orduları komutanı olmayı hayal ederken şimdi tüm insanlığın mücadelesinde batı orduları komutanı olmuştu. Tek farklı nokta yön'dü. Bu esnada Khudch ordu komutanı ileri çıkmıştı,

"efendim söyledikleriniz her ne kadar sizden gördüğümüz kadarıyla mümkün olsa da siz antr orduları komutanı olarak farklı bir seviyedesiniz bu insanlar –"

"bu insanları da sizin tekniklerinizi kullanmaya hazır hale getirmeye başlarsanız iyi edersiniz o zaman. Ve sen ivedi olarak Krala ve Atlia'ya öğretmeye başlasan iyi olur" diyerek tehditkar bir tonda konuşmuştu. Bu esnada aklına, nereden bakılsa on bin kişilik Khudch ordusuna karşı durup duramayacağı gelmişti. Ama önemli olan güç değildi: bazen blöf yapmak gerekirdi, bazen de yetkileri yerinde kullanmak. Batı orduları komutanının emrinden kimse çıkamazdı ne de olsa...

Rebid, Shavkan ve Atlia, Ritka'nın yanından ayrılmadan önce son durum hakkında görüşmek istediğini krala bildirmişti. Kral kendisine yaşlı Druid Antrak'ın her türlü bilgiye sahip olduğunu söylemişti. Bunun üzerine Ritka hızlı bir şekilde sinsi enerjisini kullanarak Yaşlı Druidin yerini tespit etmişti. Kafası o kadar karman çormandı ki, yaşlı druidin yerini krala veya bir başkasına sormayı akıl bile edememişti.

Tüm askerler kendilerinin başına getiren eğitmen Khudchlar eşliğinde saray havlusunda eğitimlerine başlamışken, Ritka kafasını evraklara gömmüş olan Antrak'ın odasından saray bahçesini izlemekle meşguldü. Yaşlı Druid o kadar odaklanmıştı ki, odaya neredeyse yarım saat önce giren Ritka'dan henüz haberdar değildi. Yaşlı Druid bir anda tüm öfkesini serbest bıraktığında saray hafiften titremişti. Bu durum Ritka'yı gayet şaşırtmıştı, yaşlı druidin bu kadar güçlü olabileceğini tahmin etmemişti hiçbir zaman,

"Oooo Ritka – kızım nasıl?"

"Ben de iyiyim Sen nasılsın Antrak?" gülümseyerek cevap vermişti Ritka. İlk kez Antrak'ı ayık görüyordu ve bu durum şaşırmasına sebep olmuştu. Antrak cevap vermeyince Ritka devam etmişti,

"Niran iyi Antrak, gayet iyi... güney orduları komutanı oldu" Antrak hiçbir şeyden haberdar olmadığı için panikle karşılık vermişti,

"ne demek güney ne ordusu ne komutanı?"

"senin de haberin yok değil mi Antrak. Şu raporlarla beraber ben de anlatmaya başlayayım madem: zaman az, düşman yaman" diyerek yaşlı adamın gözlerinin içine bakmıştı.

Ellerindeki veriler hiçbir şekilde iyimser değildi. Ritka nedense bu işin gizli mimarı olan Arkhana'nın bir savaş stratejisi olduğunu düşünmüştü ilk önce ve bu ona gayet mantıklı gelmişti. Ama eldeki bilgilere göre yaratıkların çıktıkları yerler, zamanlar, sayılar; yaratıkların türleri kısaca herşey tamamen rastlantısaldı. Kendisi batı orduları komutanı olurken karşısına orma tarafından gelen ve daha çok yıkım gücüne sahip yıj gibi yaratıklarla uğraşacağı gibi bir izlenime kapılmıştı. Ancak Orma tarafından yıjlar da geliyordu; mumkhiller de cadılar da uyandırılmışlar da. Diğer taraftan doğu ordularına mumakhiller haricinde, kara druidler, ölüm hırsızları, ağaç halkları ve diğer bir sürü garabet düşmüştü. Ennab belki nispeten şanslı olabilirdi zira kuzeyden gelen bilgiler sosyal olarak örgütlenme özelliği olmayan hayvan türünden yaratıkların olduğu yönündeydi. Bu durumda Nubdu ve doğal olarak birleşik ordu, ordu düzenini asker sınıflarına göre yapılandırarak aslında büyük bir hataya düşmüştü. İşte tam da bu yüzden tüm askerlerin hızlı bir şekilde khudch tekniklerini öğrenmeleri, ülkelerinden kaçan insanları da hızlı bir şekilde sınıflandırarak eğitime almaları gerekliydi.

"Antrak, kızını artık düşünmeyi bırakmalısın. Geç buldun erken kaybetme ihtimalin var gibi görünebilir ama bildiğin gibi Niran kara-doğa druidi olduğunda bile bizlerden bariz bir şekilde güçlüydü. Sonrasında elçi en sonunda da komutan oldu. Şu an ne sen ne ben ne de başkası onun güçlerini hayal edemez. Başının çaresine bakacaktır. Bizim dertlerimiz daha büyük. Şimdi şu ormadan gelenler, onları nerede topladınız?"

"sınır hattında, başka nerede olabilir Ritka?"

"hayır tam olarak nerede hemen oraya gitmem –"

"en iyi ihtimalle bir aylık yol emin yok katırın –"

"apsynyden buraya iki saniyede geldim Antrak istersen sus. Orduyu da bir saniye de gönderdim. Gerçekten şaşırdın mı?" ritka adamın yüzündeki ifadeyi eğlenerek incelemişti. Sonrasında ise yine aynı tekniği kullanarak Ormalıların getirildikleri alana gitmeye karar vermişti...

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-

Ritka alana ulaştığı zaman, gördüğü şey açıkça sefaletti. İnsanların anlattıklarını etraftaki askerlerden dinleyince insanların delirmemesine bile şaşırmıştı. Her ne kadar Nubdu, istihbarat teşkilatı ve dolaylı olarak Üykül sayesinde bir takım garip olayların yaşanacağını öngörmüş olsa da Orma'nın olaylar hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Daha da kötüsü, ordularının büyük bir kısmı savaş sırasında katledilmiş, ülkede enerji kullanabilen doğru düzgün kimse kalmamıştı. Enerji kullanabilen ufak bir azınlıksa, yaratıkları fark ettikleri anda tüm güçlerini ve imkânlarını kullanarak kaçmaya çalışmışlardı. Yaratıklar da bu enerji kullanıcılarına daha büyük bir kin ve nefretle saldırmaya başlamışlardı. Onlarla işleri bittikten sonra da eğlence olsun diye sıradan ve zayıf insanlara musallat olmuşlardı.

Yıjlar, mumakhiller, uyanmışlar bir tarafta olsa da kara druidler ve cadılar özellikle sıradan insanları kendilerine hedef almışlardı. Kimilerini delirtmişler kimilerine işkence etmişlerdi, kimilerini ise –ki belki de bunlar en şanslı olanlardı- zevk için öldürmüşlerdi, derilerini canlı canlı yüzmüşlerdi, uzuvlarını parçalamışlardı: binbir türlü kara büyünün ve lanetin en ağırlarını kullanmışlardı. Daha da kötüsü bu insanların bir kısmını kendi büyüleri için kullanmışlardı. Bu yüzden de insanların bir kısmının elleri, kolları gözleri, burunları, dilleri yoktu. En şanslı olanlarsa sadece tırnaklarını feda ederek kurtulmuş olanlardı. Ritka, üzülerek tüm kafaları kazınmış çocukları üzülerek görmüştü. Yanındaki askere sorduğunda ise sadece saclarının kazınmadığını, bakire olan herkesin bekaret ve hastalık kanlarının hasat edilerek saclarının da büyü yapımında kullanılmak üzere kazındığını duymuştu. Ne çeşit bir varlığın bu şekilde bir şey yapabileceğini düşünürken, yanındaki asker sadece 'cadılar' diyebilmişti.

"cadılar bize anlatılan masallardaki gibi değiller efendim. Birkaç tanesini alcham sayesinde öldürebildik ama alcham için bile gayet zorlar. Askerlerimizi ve insanları korkutmak ve ya delirtmek için çeşitli lanetler yapıyorlar ancak bunların druid lanetleri ile en ufak bir ilgisi yok. Sizi görmeleri gerekmez. Birkaç hafta önce bir şey kullandılar, bizim alchama benzer bir şey tek farkı duman çıkartmasıydı. Soluyan bir düzine askerimiz kendilerine 'karanlık varlıkların saldırdıgını' söyleyerek delirdiler. Kimisi intihar etti kimisi ise arkadaşlarını öldürmeye çalışırlarken öldürüldüler..." adamın yüzünden kederi belli oluyordu, kimse kendi askerlerine bir şey olmasını istemezdi ama bu adamların başına olabilecek en kötü şey gelmişti: kendi silah arkadaşlarını öldürmek zorunda kalmak. Ritkanın yüzü buruşmuştu ama yaşlı komutan devam etmişti,

"şu devler, sanırım siz onlara yıj demiştiniz, bizim bildiğimiz devlerden daha –sanırım- deliler. Yapmak istedikleri tek şey yıkmak yok etmek. Sadece insanlara değil geçtikleri yerlerde ekinlere de zarar vermişler. Buraya gelirlerken de yapmaya devam ettiler. Ormalılardan bu bilgiyi teyit edince, tarlarların ve ambarların etrafına alchamlarla tuzaklar kurduk. –bu sırada kokmaya çoktan başlamış bir yıjı göstermişti adam- ateş temelli alcham pek bir işe yaramıyor. Öldürebildiklerimiz de şu buz kesen alchamlarla öldürebildiklerimiz. Diğer herşey daha fazla sinirlendiriyor ve daha hırçın bir hale getiriyor..." ritka adamın daha fazla anlatmasını istemiyor olsa da bu bilgilerin tamamı hayati öneme sahipti. Düşmanlarını yenebilmek için ilk önce onlar hakkında bilgi sahibi olmaları gerekiyordu. Bu yüzden de her ne kadar istemese de aklındaki tek soruyu sormak zorunda kalmıştı: canlı ele geçirebildikleri neler vardı...

Komutanın yönlendirmesi ile Ritka birkaç yaratığın hapsedildiği yere gelmişti. Askerlerin barakalarına benzer bu yerde Ritka'ya tanıdık gelen sadece kara druidler olmuştu. Diğer mahlukların ne olduğunu ise tahmin bile edemiyordu. On beş metre uzunluğunda on iki metre genişliğinde olan bu hapishanenin dört köşesinde Niranın gönderdiği druidler bekliyorlardı. Buradan anladığı bir tek şey vardı Ritka'nın: içeridekiler her ne ise duridler onları bir şekilde engelleyebiliyorlardı. Adamları geçip kapıya yöneldiğinde ise iki druid tarafından yolu kesilmişti,

"efendim buradan içeriye geçmemenizi sizin kendi iyiliğiniz için tavsiye etmek zorundayım" Ritka sadece adamın gözlerinin içine bakmakla yetinmişti. Yeni üniformasının üzerindeki kraliyet amblemi ona tüm kapıları açma özelliğine sahipti ne de olsa. Amblem adamın geri adım atmasına sebep olmuştu,

"içeride kalbinizden başka hiçbir şeye inanmayın efendim. Kara druidleri cadılar hmechuchler ve diğer bir takım şeyler tüm duyu organlarınızı kandırabilirler..." Ritka yüreğindeki korkuya fırsat vermeden ve adama ikinci kez bakmadan içeriye doğru süzülürken bir tek şeyi fark etmişti kapıdaki altı druidle beraber diğer dört druid gerçekten çok güçlülerdi.

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

193K 15.8K 41
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
7.1M 643K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
7.7M 446K 83
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
482K 81.4K 71
❝Karanlık çöktüğünde parlayan tek yıldız benim. Ben, sonsuz ışığın başladığı yerim.❞ Eleta tanıdığı bütün kişiler tarafından yalanlarla kandırılmıştı...