bölüm otuz sekiz

300 25 5
                                    


Ganaf kralı Armo mahiyetiyle beraber Nira'ya doğru giderken aklında türlü türlü sorular vardı. Bu sorulardan en önemli olanı hiç şüphesiz yüzlerce yıldır devam eden geleneği bozmanın zararlarının ne olacağıydı. Kısaca Nira gibi bir bok çukuruna neredeyse yüz yıllardır kimse ziyarete gitmemişti. Bu da kendisinin gerilmesine sebep oluyordu. Kral Armo aslında böyle bir ziyaretin gerekli olduğunu düşünmüyordu: komşu devletlerin hepsi alenen biliyordu ki Nira imparatoru kendi çıkarının olmadığı her hangi bir işe girişmezdi. Ve eger Niran'nın bir çıkarı varsa bunun anlamı kesinlikle Ganaf'ın bir çıkarının olmadığı hatta ve hatta bu işten kesinlikle zarar göreceğiydi. Gerçi günlerdir devam eden yolculuk boyunca daha başka bir şey de düşünmemişti bu yüzden farklı bir şeye odaklanma ihtiyacı hissetti...

Bir tarafta 'Yüce Darius' diğer tarafta ise 'Bilge Rebid' ikisi de dünyanın yeni bir düzene doğru gittiğini söylüyorlardı. Darius her şeyi güllük gülistanlık toz pempe gösterirken Rebid daha gerçekçi olarak yaklaşıyordu her şeye. Rebid elindeki kozları açık ederken Darius daha gizemli bir tavır takınıyordu. Emin olabildiği bir tek şey vardı o da Rebid'in çok uzun zamandan beri plan yaptığıydı, bu planları da uygulamaya geçireli anladığı kadarıyla çok uzun zaman olmuştu. Bunun en bariz göstergesi de zaten Nira imparatoru ile buluşmaya gidiyor olduğu gerçeğiydi. Rebid neredeyse bir sene önce Darius'un kendisini davet edeceğini ve Nubdu'ya karşı güçlerini birleştirmeyi teklif edeceğini söylemişti. Oğlu Gıshar'ı da yanına almasını daha sonradan kendisine özellikle tembih etmişti "çok işe yarayacak, kesinlikle yanında götürmelisin ve ona bir tek şeyi tembih et 'küçük düşünmesin'. Bütün bunların ne demek olduğunu ise üçlü toplantınız biter bitmez söyleyeceğim" diye bitirmişti sözlerini.

'üçlü toplantı' diye düşünürken etrafındaki askerlerin savaş düzeni aldıklarını görerek hemen kendisini düşüncelerinden sıyırmıştı Kral Armo. Yanına kumandanı gelerek ufak bir bilgilendirme yaptı. Sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi heyetin yoluna bir grup çöl aslanı çıkmıştı. Yanındaki kafile ve askerlerin mühimmat ve teçhizatlarını düşününce bir grup aslan kimsenin gözünü korkutmazdı elbette ama çöl aslanlarına karşı her zaman dikkatli olmakta fayda vardı. Zira onlar çöl gibi tüm kaynakların kıt olduğu; hatta kaynakların olmadığı bir yerde hayatta kalmayı başarabilen canlılardı. Onları daha tehlikeli yapan şeylerden birisi de buydu zaten: her zaman aç ve her zaman saldırgan olurlardı. Saldırı esnasında da kolay kolay çaptan düşmezlerdi: inatçı hayvanlardı kısaca.

"Kralım Nira askerlerinden bir grup asker sizinle konuşmak istiyorlar, Darius'un yolladığını söylediler huzurunuza alalım mı?"

"gelsinler" yine ne gibi bir dalavera çevirmeyi planlıyordu Darius, merak etmişti Armo,

"Yüce Kral Armo, bizler Yüce Darius'un emriyle imparatorluğumuz sınırları içerisinde sizlere yoldaşlık etmek için görevlendirildik. Buyrun bu da buyruğumuz" Armo verdikleri buyruğu üstün körü olarak incelemişti askere buyruğu geri vererek konuşmasına devam etmesi için eliyle işaret verdi. Armo gelen askerlerin iyi eğitilmiş köpekler olduğunu düşünmeden edemedi: adamlar geldiklerinden beri dizlerinin üzerinden kalkmamışlardı ve başlarını da kaldırıp kendisine bakmamışlardı.

"aslanların icabına bakacağımızdan emin olabilirsiniz sizden kısa bir müddet bizlere izin vermenizi istirham ediyorum."

"gereği yok, icabına bakın şunların" madem Darius bir oyun oynama peşindeydi Armo bu oyunu elbette ki bozabilirdi. Emir vermesiyle askerlerinden dört tanesi önesi çıktı ve mekanizmalı yaylarını kurarak aslanların bulundukları yere doğru yürümeye başladılar. Aslanlar gelenleri dikkatle incelerlerken Armo da Nira askerlerini dikkatle inceliyorlardı: adamlar ne yapacaklarına tam olarak karar verememiş gibiydiler. Ne de olsa bir tarafta kendi imparatorlarının emri diğer tarafta misafir ettikleri kral vardı.

ejderha günceleriWhere stories live. Discover now