Karanlık

320 23 3
                                    


"demek beni tanıyorsun ha" sahip Theshup bunu duyduğunda daha doğrusu duyduklarını algıladığında şaşırmıştı. Kendi zamanlarının bu dünya üzerinde çoktan dolmuş olduğunu düşünmüştü bunca zaman ama anlaşılan yanılmıştı,

"aslında tanıyorum denemez Sahip Theshup, biliyorum demek daha doğru olur: sizin şeklinizi şemalinizi isminizi cisminizi ve saire, krallığın kadim eserler kütüphanesinde görmüştüm. İlk kez bu sarayın kapılarındaki oymaları gördüğüm zaman sizi tanımam gerekirdi ama hak verin lütfen kaç senelik bir yazma olduğu hakkında bir fikrim olamayacak kadar eski bir şeydi" Theshup efkarlı gözlerle genci incelemişti: kendisinden en iyi ihtimalle on beş bin yaş küçük olan yeni yetme onu sanki bir kum torbası gibi yumruklamıştı; oradan oraya fırlatmıştı. Böyle bir şeyle daha önce hiç karşılaşmamış olmanın şaşkınlığını üzerinden atamamış olması da ayrı bir durumdu. Sesindeki efkarı bastırmaya çalışarak cevap verdi,

"evet, çok eski bir kitap olmalı uzun zamandan beri yer yüzünde görünmedik: hiç birimiz" tüm gençlerin yüzlerini tek tek incelemişti bu cevaptan sonra. Yüzlerindeki ifade on binlerce yıldır gördüğü hiçbir ifadeye benzemediği için bir şeyler anlamak isteğinden vaz geçmişti,

"ne demek yer yüzünde uzun zamandır görünmediniz, sürekli burada mıydınız?" kartal bakışlı kızın merak edilebilecek bunca şeyin arasında bunu bulmuş olmasını garipsemeden edememişti, ne yani insanlar hala en gereksiz şeyler hakkında mı kafa yoruyorlardı,

"şuraları bir toplasanız önce" bunu misafirlerine söylememişti tabi ki de kendi yoldaşlarına söylemişti: bunca zamandır onun yanında yürüyen; yanında savaşan; yanında yaşayan diğer sahiplere söylemişti. Burayı onlar inşa etmişti ne de olsa ve onarmak da sorun olmayacaktı. Daha cümlesini bitirmeden herkesin bir şeyler yapmaya koyulmuş olmasını tadını çok önceden unuttuğu bir yemeği görmüş gibi izlemişti. Koskoca yer altı sarayını tekrar inşa etmeleri birkaç saniye gibi kısa bir sürede olmuştu, tahtlar tekrardan kurulunca herkes yerine oturmuştu. Ama Theshup artık bu tahtı hak ettiğinden şüpheliydi,

"isminizin sahipler olduğunu bilmiyordum öncelikle bunu bir aydınlığa kavuşturalım: neyin sahibisiniz siz kimsiniz? Şu an bu sorular Ennab'ın sorusundan sanırım daha önemli" ne yani kitapta görmüş ama kim olduklarını nasıl bilmezdi nasıl bir kitap okumaktı bu böyle,

"kitapta gördüğünüz şeyi neden okuyamadınız peki?" Üykül denen genç aceleci olmayan bir tavırla izah etmeye başlamıştı,

"Sahip Theshup, sizin de farkında olduğunuz gibi on binlerce senedir yer yüzünden uzaktaydınız; sebebini merak ediyor olsam da size şunu söylemekle başlayayım: bu süre zarfında dünyada her şey değişti ve değişen şeylerden bir tanesi de maalesef sizin kullandığınız yazım. Artık onu bilen maalesef kimse yok. –"

"bu yüzden de sutünların üstündekileri kimse okuyamadı öyle mi?"

"bilmediğimiz çok şey var sahip Theshup. Yani nereden başlamak isterseniz aydınlatmaya bizim için o kadar yararlı olacaktır. Bu vesileyle ben de sizlere geliş daha doğrusu buradan geçiş amacımızı –"

"Ejderha avınız"

"aslına bakarsanız tam olarak öyle degil sahip: yani kısmen doğru. Niyetimiz Ejderhaları topraklarımızdan kovmak. Tabi bu mümkünse. Ancak şu ana kadar ejderhalarla ilgili olarak bulabildiğimiz maalesef dişe dokunur bir şey yok. Eski efsanelere göre 'Antrlar' bir kez ejderhaları bu topraklardan sürmüşler ama nasıl yaptıkları konusunda elimizde hiçbir şey yok. Ejderhalardan birkaç şey öğrenebildik ama bunların hiç birisi savaşmamıza yardımcı olabilecek şeyler degil." Theshup şaşkınlıkla dinliyordu, elinden geldiğince bu şaşkınlığını gizlemeye çalışıyor olsa da ne kadar başarılı olduğu konusunda en ufak bir fikri yoktu, ister istemez konuştu sonrasında,

ejderha günceleriWhere stories live. Discover now