Bölüm 36

328 26 5
                                    

Darius, elindeki parşümene uzun uzadıya baktı. Planları tıkır tıkır işliyordu, Mirize gönderdiği askerleri sayesinde kral Rebid kendisine karşı bir kumpas hazırlandığını düşünerek askerlerinin yerlerini degitirmeye başlamıştı. Bunun neticesinde Nubdu doğu orduları büyük oranda iç kesimlerde tampon bölge oluşturulacak şekilde hareket ettirileceklerdi. Apki ve Ganaf krallarına avantajlarını çok da derine inmeden anlatmalı ve onları da bu savaşın içine çekmeliydi. Artık daha büyük adımlar atması için birkaç günü kalmıştı: birkaç gün sonra Apki ve Ganaf kralları Nira başkentine ulaşmış olacaklardı. Tabi bu adamları ilk önce askerlerinin gücü ile mest etmesi gerekiyordu bu yüzden de onları Nira sınırında karşılamak üzere en seçkin askerlerini yollamıştı bile: adamları şaşırtmaya erken başlamıştı. Bu esnada içeriye habercilerinden birisi girdi,

"Yüce Darius, lanetli toprakalara giden askerlerimizle ilgili gelişme var sadece bir askerimiz geri dönebildi" istemeden de olsa iğrenen gözlerle baktı, bir işi de başlarında kendisi veya kahin olmadan başarabileseler bileklerini kesecekti. Yüzüne bir iğrenme ifadesi takarak askerin getirilmesini emretti. Zaten huzura çıkartılmak üzere bekletilen askeri görmesi uzun sürmemişti. Adam korkmuş bir tavşan gibi sağa sola bakıyordu ama Dairus bile olsa bilgi almadan öldürecek değildi,

"benden bu kadar korktuğun halde gelmeye nasıl cesaret edebildin" karşısındaki askerin yüz otuz seviyesinde olmasına rağmen çok fazla dayak yemiş bir uyuz köpek gibi kendini saklamaya çalışmasına sinir olmuştu. Tam adamı öldürmek için hamle yapacakken adam konuşmaya başladı,

"sen kimsin ki ..." herkesle beraber Darius da diyecek bir şeyi bulamadı adam yine de konuşmaya devam etti,

"sen kimsin Darius? Buz kaplanın karşısına mı çıktın bu zamana kadar" adamın gürlemesi karşısında iyice afalladığını hissetti Darius,

"sen kendini ne zannediyorsun; lanetli topraklarda karşılaşacağın en basit yaratık kar kaplanı –" Darius daha fazla dayanamamıştı ve adamın kafasını daha doğrusu beynini patlatmıştı,

"temizleyin şurayı... kar kaplanıymış yok smurg bana beyni olan bir adam bulun hemen..." Darius kükreyerek konuşmuştu ama niyeti kimseyi öldürmek ya da zorlamak olduğu için kimse etkilenmemişti, daha doğrusu kimseyi etkilemek istememişti. Arkasını dönüp giderken tek niyeti askerin söylediklerinin doğru olup olmadığını kahine sormaktı...

-*-*-*-*-*-*-

Nultas babasının bu kükremesini ne zaman duysa birşeylerin içinden çıkamadığından emin oluyordu, bu yüzden de sesi duyar duymaz koridorlara düşmüştü. Niyeti koridorlarda peşine takılarak kahinle buluşmasına dahil olmaktı. Babasının gizli bir gerilim içerisinde olduğunu biliyordu ve buna kayıtsız kalmak istemiyordu. Daha doğrusu kraliyet soyundan kimse kalmadığı için tahta geçtiği zaman nelerle uğraşacağını bilmek istiyordu. Hem kahini de bir görse fena olmazdı.

Koridorlarda babasına yetiştiğinde ister istemez içine bir kurt düştü zira yüce Darius kızı bile olsa arkasından gelen kişiyi fark ettiğini belli etmek için omzunun üzerinden arkasına bakardı. Bu sefer Kral Yüce Darius o kadar dalgındı ki gittiği yolu bile görmüyor gibiydi, neyse ki kahinin odasına çok bir yol kalmamıştı. Meraktan kurtulacağı için seviniyordu Nultas..

"hoş geldinizi Yüce kral ve Prenses"

"Prenses mi – senin burada ne işin var defol"

"unutma 'yüce' Darius göstermelik de olsa konseyinde ben de varım ve senin aklını bokuna karıştıran mevzunun ne olduğunu bilmeye –"

"senin hiçbir şeye hakk-"

"aklını yiterecek durumdaysan her şeye hakkım var Darius" ikisi de bir birlerine o kadar şiddetli bağırıyorlardı ki Nultas sarayın sallandığını fark etmişti ama geri adım da atmayacaktı,

ejderha günceleriWhere stories live. Discover now