Bölüm 32

338 32 4
                                    

Neyseki Üykül bu sefer çok daha kısa bir sürede uyanarak planların bozulmamasını sağlamıştı. İlk olarak hızlıca bir rapor hazırlayarak kral hazretlerine yolladılar. Oradan zaten İlab Bey'e gerekli bilgiler verilmeyecek olsa bile yolları Miriz'e doğru olduğu için sorun çıkacağını zannetmiyorlardı. En azından Ritka'nın görüşü bu yöndeydi. Bir de temennisi vardı: Ennab'ın kendisini affedebilmesi. Tabi ne olacağını sadece zaman gösterebilirdi bu yüzden de sakin davranmanın yerinde olduğunu düşünüyordu. Aklına nerden esmişti de Üykül'e yine prens diye hitap etmişti diye hayıflanmaya çoktan başlamıştı bile. Tabi bunu bir yüz ifadesi olarak yansıtıyor olsa bile Ennab yüzüne bakmadığı için bunu görmesi imkansızdı. Bu sırada Üykül konuşmaya başladı,

"İslem ve Kedil'in muhtemelen bizi takip ediyor olduklarının farkındaydınız ama yine muhtemelen benim bir müddettir sizin yanınızda olmadığımın farkında değildiniz. Biliyorum bu görev-lerde benimle beraber yürümek istiyorsunuz ama karşılaşacağımız şeylerin ne olduğunu göremeden sizleri bir tehlikeye sokmak istemiyorum.

Size ufak bir bilgi vereyim: bir benim bildiğim Rebid vardır bir de sizin bildiğiniz Kral Rebid var. Bu ikisi bir birlerine asla karışmaz ve yine eğer Kral Rebid her hangi bir şeyi söylediyse –sizin veya diğer kişilerin hazır oldukları bir meclis gibi ki burada konuşan Kral Rebid'dir- bu bir emirdir; buyruktur; fermandır. Afaki yapılmış bir konuşma veya desteksiz bir tehdit değil...

Bu yüzden sizden ayrılarak buraya geldim. Güçsüz düşmemin sebebi de bu oldu: malum ortalıkta ejderhalar dolanırken enerji, rün vs tutturmak kolay olmuy-"

"e iyi de neden zorladın ki kendini o kadar?"

"gidiyorum deseydim beni tek göndermeyi kabul edecek miydiniz Ennab? –Ennab ve diğerleri cevap vermek yerine susmayı tercih etmişti- etmeyecektiniz bu yüzden de Kral'ın emrini de göz önüne alarak tek gitmeye karar verdim. Bir diğer durum, madem arkadaş olarak yolumuza devam etmekte sıkıntı çekiyoruz, bundan sonra hepimiz sınırlarımızı bilelim."

Ritka'nın tam olarak şoka girdiği nokta bu nokta olmuştu zira daha önce Üykül hiçbir zaman prenslik konusunun açılmaması haricinde bu konuyu açmamıştı. Oysa şimdi "sınırlarımızı bilelim " diyerek alenen "prens" olduğunu herkese alenen hatırlatmıştı. Bununla da yetinmeyerek yine sakladığı yeri belli etmeden prens olduğunun işareti olan yüzüğünü çıkartarak parmağına takmıştı. Daha ne Ritka ne de diğerleri bunun şaşkınlığını üzerlerinden atabilmişlerdi ki Nalmes'in öksürmek suretiyle yaptığı ikazı fark ettiler: Nalmes de İslem de yüzüğü görür görmez sol dizlerinin üzerine çökmüşlerdi. İkazla beraber ilk önce Ennab diz çökmüştü bile. Ritka aniden gelen kusma isteği ile sarsıldı, ne yazık ki kusacak olsa bile midesindeki kayayı çıkartamazdı.

Diz çökerken nedense aklında bir tek soru vardı: asker olmasına rağmen neden Kedil bu kadar yavaş kalmıştı? Yoksa hızlı olan Ennab mıydı? Hiç kimse ağzını açıp da tek kelime edememişti bu da Ritka'nın canını ayrıca sıkmıştı.

"şimdi, Efendi İslem; Efendi Nalmes, ivedi olarak Miriz'e geri dönüyorsunuz ve İlab Bey'i durum hakkında bilgilendiriyorsunuz: çevre yerleşimlerde halletmeniz gereken unsurlarla alakalı olarak İlab Bey' yardımcı olacaksınız –"

"emredersiniz efendim" iki adamın yerden ok gibi fırlayarak atlarına atlaması ve Miriz'e doğru yola çıkmaları diz çökmelerinden daha hızlı olmuştu,

"Kedil, hemen mektup yazmaya başlıyorsun. Durum bilgilendirmesi haricinde Ahakkir ve Dema beylikleri için de olağan üstü hal bildirimi de yap" Kedil de şaşkınlığını üzerinden atarak Prens'in söylediklerini yazmaya başlamıştı,

"Ritka ivedi olarak Miriz limanına gidiyorsun, açılmak için yapılması gereken hazırlıklar sende –"

"emredersiniz ef-"

ejderha günceleriWhere stories live. Discover now