ejderha günceleri

By atila-s

31.3K 2.5K 447

bildigin bütün dünyaları unut, bu dünya başka; burada herşey bambaşka... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Part 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
kartal bakisli kiz
yeni bolum degil
Bölüm 32
Bölüm 33
bölüm otuz dört
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm otuz yedi
bölüm otuz sekiz
Bölüm 39
Gök Gri Kurt
Bilinmezler Girdabı
Omchur
SAVAŞ DAVULLARI
Hasat
Keşmekeş
Karanlık
Ukdema
Rehberlik
Ayak sesleri
veda
kuzey batı ordusu
nultas
eski sehir
karşılaşma
Deniz ötesinden gelen
DEGISEN DENGELER
eski şehre doğru
BEKLENMEYEN
GİRİŞ
KARAKTERLER HAKKINDA
GÜZERGÂH
SEVGILI GÜNLÜK
KARTAL
SAVAŞ
ELÇİ
ANTRLAR DİVANI
ANTRLAR DİVANI II
ANTRLAR DİVANI IV
BATI ORDULARI KOMUTANI
ILK SAVUNMA HATTI
DUYURU DUYURU DUYURU

ANTRLAR DİVANI III

158 15 4
By atila-s

arkadaşlar gecikme yaşadım ama umarım beklediginize degecek bir bölümle karşınızdayım :) iyi okumalar...

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*


Güzeller güzeli bir kız; bir avuç antr ve ne olduğu belli olmayan bir kişi kendi aralarında hararetli bir şekilde tartışırlarken izlendiklerinin farkında değildiler. Olmaları da pek muhtemel değildi zira fark edebilecek olsalardı, şimdiye kadar yaptıkları bütün divanlarda kendilerini en az bir kişinin izlediğini; yaptıkları tüm planlardan haberdar olarak onların işlerini zorlaştırdığını da fark ederlerdi. Şimdiki konuları ise Antr Sid'i buraya getirerek mührü kaldırmayı denemek olacaktı. Heyhat ki bilmedikleri bir şey vardı: bu mühür herhangi bir şekilde kaldırılabilecek bir mühür değildi ve daha da önemlisi antrları dünyadan soyutlarken, dünyayı da enerjiden soyutlamak gibi bir özelliği vardı. Sırf bu yüzden, zaman içerisinde Apsyny'a uzak olan bölgelerde yaşayanlar yavaş yavaş enerjilerini kaybetmişlerdi...

Arkhana, devam eden toplantıyı izlerken hepsinin aslında ne kadar zavallı olduklarını düşünmeden edememişti ama hak verdiği bir nokta da vardı: Antr Sid'i uykusundan uyandırıp getirmek. Belki bu zavallılar kendi başlarına bir şeyleri halledemezler ve ya arif olmayanların gözlerinden gizlenenleri göremezlerdi ama Antr Sid farklıydı. Antr Sid, Arkhana'nın sır katibiydi: antrların kimler olduğunu; nereden geldiklerini ve hatta antrların çoktan unutmuş oldukları 'bu dünyaya gelme sebeplerini' hatırlayabilecek irfana sahip tek antrdı. Heyhat ki, Arkhana bile gücünü mühürleyerek uykuya dalan bir antrı bulamazdı. Bu zavallıların nasıl bulacaklarını daha doğrusu bulmaya çalışırlarken daha ne kadar değersizleşecekleri izlemek hoşuna gidecekti.

"Neyse Niran, işin bundan sonraki kısmında senlik çok bir şey olmayacağı aşikar: sen de sana verilen görev için ayrılabilirsin"

"Üykül, belki burada –"

"tabi Niran burada bize yardımcı olmaya çalışabilirsin ama onun öncesinde antrların kendilerine yardımcı olacakları bir yolun olup olmadığı konusunda kendilerine yardımcı olmaları gerekiyor" diyerek sabırsızlandığını açık etmişti Üykül denen genç ya da olmaması gereken Antr. Arkhana bu garip ve sonuçsuz tartışmayı izlerken, 'olmaması gereken antr'ı bir kez daha düşünmüştü. Antrlar, Arkhana'ya ilk kez başkaldırmaya karar verdiklerinde yürürlüğe koydu bir plandı bu. Kısaca antrlara göre 'olmaması gereken antr' bu dünyanın kaderinde gayet 'olması gereken bir antr'dı. Kız gözden kaybolunca Arkhana da divandakilere tekrardan şöyle bir göz gezdirme ihtiyacı hissetmişti ama çok da umursamamıştı. Ne de olsa bu dünya onundu ve onun üzerindeki en güçlü şey bile Arkhana'nın kendisinden daha güçlü olamazdı.

"Evet Usta Shouaphie, Antr Sid uykuya yatmadan önce en son seninle görüştü yerini bilmesi en muhtemel kişi ancak sen olabilirsin" demişti Thelepsh. Bu yüzden de tüm gözler umutla Shouaphie'ye dönmüştü,

"aslında konuştuk, hem de baya bir konuştuk. Şimdi düşününce aklıma bir şeyler gelmiyor değil" diyerek herkesin beklentilerini yükseltmişti Shouaphie. Zaten onun en iyi yaptığı şeylerden bir tanesi insanları manipüle etmekti. Diğeri de keskin zekâsı ve keskin dilinin arkasında Thelepsh'e bile kafa tutacak gücünü saklamasıydı.

"öyleyse bulabiliriz." Diyerek heyecanlanmıştı Üykül,

"yok hayır kesinlikle öyle bir şey demiyorum. Tam aksine aslında konuştuğumuz şey onun hiçbir şekilde bulunamayacak olması." Shouaphie'ye şaşırarak cevap verense Eynetes Hanım olmuştu,

"nasıl yani?" bu soru üzerine Shouaphie'nin gözlerindeki sinsi gülüş yerini kedere bırakmıştı zira o da diğer tüm Antrlar gibi Eynetes Hanımı üzmektense ölmeyi tercih ederdi. Bu esnada Üykül de belki gençliğinin verdiği heyecanla yerinde durmakta ve susmakta zorlanarak kıvranıyordu,

"Şöyle Eynetes Hanım, ilk gelenler olarak hepimizin burada kendince bir görevi vardı değil mi –cevap beklemeden devam etmişti- Üstad Thelepsh bu dünyanın imarından ve gelişmesinden sorumluydu, siz Eynetes Hanım içindeki insanların gelişmesinden sorumluydunuz ve ben siz ikinizin kurduğunuz sistemin korunmasından sorumluydum. Peki, Sid'in görevi neydi – sorgulayan gözlerle diğerlerine bakmıştı Shouaphie. Arkhana ise Shouaphie'nin kendi başına bunu çözmesine gayet şaşırmıştı- işte biz bunu hiçbir zaman düşünmedik. İşte Antr Sid, uykuya yatmadan önce konuştuğumuz konu tam olarak buydu: Antr Sid'in buraya gelmesindeki amaç veya onun görevi neydi?" bu soru karşısında diğer 'ilk gelenler' düşünceli bir hal alırlarken diğer antrlar sanki uzun zaman önce bulmaları gereken bir şeyi bulmuş gibi bir ifadeye bürünmüşlerdi. Arkhana gerçekten onların var oluş amaçlarını çözüp çözemediklerini merak etmişti. Kendisine isyan edecek kadar cahil olan bu ahmakların bunu yapabileceklerine ihtimal vermiyordu. Bu zavallıların aklından geçenleri okuyarak seviyesini alçaltmak niyetinde de değildi.

Antrlara belki de yüzyıllar gibi gelen kısa bir sessizliğin ardından Thelepsh ve Eynetes bilmediklerini kabul eden gözlerle Shouaphie'ye beklenti dolu gözlerle baktıklarında Shouaphie tekrar konuşmaya başlamıştı:

"onun bizimle beraber buraya gelmesinin tek sebebi, bizim gelişimimizden sorumlu olması ve heyhat ki, bizler onu uykuya yatırana kadar olması gerektiği gibi gelişiyorduk ve ne olduysa sonrasında oldu. O gün bana Sid'in söyledikleri şunlardı:

'ustamı utandırdım, bu yüzden geri dönemem; sizlerin yolunuzdan ayrıldığınızı; görevinizde başarısız olduğunuzu da görmek istemediğim için sizinle kalamam. Bu yüzden uykuya yatmayı kabul ediyorum. Ama aklından bir tek şeyi çıkartma: sizinle beraber kalamam sadece geri dönmeye utandığım için dönmüyorum'

Anlayacağınız üzere Antr Sid, ne bulunmak istiyor; ne uyandırılmak istiyor ne de geri dönmek istiyor –"

"kimmiş bu bahsettiği usta; ona ulaşamaz mıyız?" sabırsızlıkla sormuştu yine Üykül,

"tabi ulaşabiliriz, nasıl ulaşmamızı istersin başka bir isyan çıkartalım mı mesela?"

"ne demek oluyor bu Usta Shouaphie?"

"basit Üykül: Antr Sid'in ustası bizim savaş açtığımız Arkahana idi..." Shouaphie'nin bu sözünden sonra da divana alenen bir sessizlik çökmüştü zira olası tek çözüm herkesin fark ettiği üzere ana sorunun kendisiydi...

Arkhana, Antrların kendi aralarındaki tartışmalarını sıkılarak izlerken bir an Üykül'ün gözünde bir parıltı gördüğünü düşünerek şüphelenmişti. Sonrasında ise Üykül gibi bir zavallının gözündeki parıltının bile gereksiz olacağını düşünerek dikkat etmekten vaz geçmişti. Yine de planlarında değişiklik yapmayarak, bu sefer divanı ziyaret etmek üzere kendini göstermişti. Bu gösterme şekli yapmayı en sevdiği şeylerden bir tanesiydi: neredeyse hava formuna girerek kendisini 'havadan' oluşturacaktı. Enerjisini kimsenin fark etmeyeceğini bildiği için de anın keyfini çıkartarak ortamda oluşmaya başladı...

"Eveet sanırım şu meşhur Arkhana ile tanışma şerefine en sonunda ben de nail olacağım. Sizler bana benim hakkımda bir şey söylemediniz ama belki o söyleyebilir" diyerek konuşmaya başlayan Üykül'ü duyduğunda şaşırmadan edememişti Arkhana 'Üykül böyle bir fenomeni nasıl fark edebilirdi ki?'

"seni hafife mi aldım diye düşünmeden edemedim şimdi 'olmaması gereken antr' Üykül" diyerek keyifli bir şekilde konuşmasına başlamıştı Arkhana. Ortamda her hangi bir değişiklik olmamasına rağmen ilk etapta Thelepshin tahtının arkasında beyaz altından; elmas, yakut, pırlanta gibi değerli taşlarla bezenmiş ve üzerinde çeşitli motiflerin olduğu bir taht 'beni görün' dercesine peyda olmaya başlamıştı bile. Her ne kadar Antrlar, Arkhana'ya isyan edip ona savaş açmış olsalar bile şu anda ortaya çıkan taht önünde diz çökmüş olmaları hoşuna gitmişti Arkhana'nın. Gerçi Üykül halen diz çökmemişti, hem de Thelepsh'in Üykül'ü diz çöktürmek için aurosunu serbest bırakmış olmasına rağmen. Arkhana, hafiften etkilenmeye başlamıştı.

Bu esnada, yani bütün antrlar tahta dönük diz çökmüşlerken, Üykül'ün kendisinin ortaya çıkacağı noktaya odaklanarak bekliyor olması bir nebze de olsa Arkhana'yı şaşırtmıştı. Bu teknik çok fazla enerji sarf ettiren veya kimseciklerin ulaşamayacağı bir teknik olmasa da kullanan kişinin neredeyse hava gibi olması tespit edilmesini gayet zorlaştırıyordu. Tabi kullanan kişinin beden formunu değiştirebilecek nitelikte olması ayrı bir gereklilikti. Üykül'ün merakla izleyen gözlerini bayram ettirmek isteyen Arkhana ise olabildiğince yavaştan aldığından emin oluyordu.

"siz bunu biliyor muydunuz ya da daha önce hiç görmüş müydünüz?" diyen Üykül, ilk kez enerjisini keşfeden bir çocuğun heyecanını taşıyordu,

"Üykül –" Thelepsh araya girmek istemişti ve bu arada aurası korkunç derecede artmıştı ama Üykül yine de etkilenmemiş bir şekilde ayakta dikiliyordu: Arkhana antrları seviyor olsaydı şayet muhtemelen Üykül'ü çırak olarak almayı düşünebilirdi,

"kes Thelepsh – bir çocuğa diz çöktürmekten acizken konuşmaya mı cüret ediyorsun?" Arkhana gayet kindar ve net konuşmuştu, şu andan sonra da Thelepsh konuşmaya cesaret edemezdi,

"emredersiniz efendim" diyerek susmuştu Thelepsh,

"demek adın Üykül –"

"demek sen de Arkhana'sın –"

"şaklaban mısın yoksa aptal mı?"

"burada şaklaban olması muhtemel bir tek kişi var o da havaî olan –" Üykül bunu söylediğinde diğer tüm antrların auroları baskıdan korkuya dönmüştü: ölüm korkusu bile bunun yanında hiç kalırdı. Çünkü Üykül alenen Arkhana'nın kendisini havadan var etmesini kullanarak ona 'havaî' yani gereksiz demişti. Diğer antrların hepsi ölümü hissederlerken Üykül keyifle Arkhana'ya bakmaya devam etmişti.

"hah – ha ha – haaa- Shouaphie senin çırağın falan mı bu? Bu kadar keskin dilli bir kişi ancak senin çırağın olabilir." Diyerek eğlenmişti Arkhana,

"kesinlikle –"

"zavallı Shouaphie, tabi ki senin çırağın değil senin gibi bir ahmaktan cevap beklediğimi gerçekten düşünmedin değil mi? O kadar da değerli değilsin –"

"şimdi bi dakka lütfen burası kızışacak gibi ama biz resmen tanışmadık. O yüzden başa dönelim yoksa alenen orospu muhabbetine dönecek muhabbet. Ben Üykül, Nubdu Krallıgı ikinci Prensi ve siz deee –"

"sana gerçekten ismimi bahşedeceğimi düşünmüyorsun değil mi zavallı?"

"bu kibir, bu gösteriş; antrlardaki bu korku bir tek anlama gelir: sen şu meşhur Arkhana'sın. Ve tüm samimiyetimle hiç beklediğim gibi değilsin Arkhana –" Arkhana Üykül'ü eğlenerek izliyordu sadece bu yüzden cevap vermedi ve konuşmasını devam etmesini sağladı,

"yani ne biliyim, ben böyle daha babacan; daha müşfik; daha olgun bir şey bekliyordum. Bu kadar çocuksu, hırslı ve kadınsı değil –"

"kadınsı demek – sen benim kim olduğumu bildiğine gerçekten emin misin Üykül?"

"hee gayet eminim – Arkhana Üykül'ün hadsiz cevabına gayet şaşırmıştı ama bunu belli etmemişti, Üykül ne kadar konuşursa onu o kadar çok keşfederdi ne de olsa- işte antrları buraya salmışsın, bir şeyler yapın demişsin, onlar istediklerini yapınca da 'küstüm oynamıyorum' demişsin bu karakterde bir şeysin – her neysen artık antr veya başka bir halt" Arkhana artık daha fazla bu küstahlıklara katlanmak istemediğinden Üykül'e basit bir teklif yapmaya karar vermişti,

"Şimdi, olmaması gereken Antr, seninle bir oyun oynayacağız: iki dakikamız var, eğer bir dakika içinde bana vurmayı başarabilirsen tüm yaratıkları, ejderhalar ve diğer bütün hepsini, geri çekerim; üstüne bir de antrların buradan çıkması için mührü kaldırırım. Aksi takdirde o prens kıçını kanatana kadar tokatlayacağımdan emin olabilirsin. Ne dersin?"

"sen ne zaman istersen ihtiyar"

"ahh be çocuk, hiç mi bir şey öğretmediler mi: seni düelloya ben davet ettim ilk hamle senin olur bu durumda" diyerek onun hamle yapmasına izin vermişti. Ve bunun hemen üzerine, Üykül hamlesini yapmışı. Arkhana gerçekten bu hamle karşısında şaşırmıştı zira Üykül, Arkahana'nın beklediğinden çok daha iyi bir performans sergilemişti: Arkhana Üykül'ün hamlesini görür görmez buharlaşarak başka bir yerden ortaya çıkmaya düşünmüştü. Havaya karışacağı için de bu şekilde bir teknik karşısında Üykül'ün her hangi bir tepki verebileceğini düşünmemişti. Üykül ise her nasılsa onun ortaya çıkacağı yeri ön görerek, hamlesinin güzergâhını değiştirmişti. Adım attığı yerlerde, antr sarayı gibi güçlü bir yapı olmasına rağmen, yerlerde gökten kayalar düşmüşçesine çukurlar oluşmuştu; oluşan rüzgar antrların bile ayaklarını daha sağlam basmasına sebep olmuştu.

Ama Arkhana gerçekten güçlüydü, hem de Üykül'ün tahmin edebileceğinin çok ötesinde güçlüydü. Zamanı veya mekanı ya da aynı anda her ikisine de bükebilecek kadar güçlüydü. Bu yüzden de Üykül'ün kendisine vurabilecek kadar yakınlaşabileceğini fark ettiği için mekanı bükmüştü ve Üykül'ün arkasında ortaya çıkmıştı. Tehdidi en uygun şekilde bertaraf edebilmek adına da zamanı bükerek, Üykül'ün bu hamlesini bir dakikaya çıkartmıştı bile. Artık bu iddia kendisi için çok bir şey ifade etmiyordu...

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-

Elçiler bir anda kendilerini bulundukları ortamdan çeken bir güçle karşılaştıklarında içten içe bunu yapanın Üykül olduğundan kendi adları kadar eminlerdi. Üykül de bunu tüm bilinciyle gayet iyi bir şekilde biliyordu. Üykül, arkasını yemyeşil bir ormana vermiş sakin bir şekilde dalgalanan denizi izliyordu. Ormandan ilk çıkan Üykül'ün beklediğinin aksine Ennab olmuştu,

"Prens Üykül, kötü bir durum mu var?"

"Diğer arkadaşlar da gelsin de konuşalım Ennab – hah onlar da geldiler" Ritka, Nultas ve Niran aynı anda çıkmışlardı ormandan ve ilk konuşan Nultas olmuştu,

"burası da neresi böyle – ba- yıl- dım." Demişti sevinçle. Üykül hafifçe tebessüm ederek cevap vermişti,

"hoş geldiniz gençler. Aklınızda birçok soru olabilir ama şu anda pek de soru cevap durumunda değiliz. –bir müddet susmuştu Üykül zira nereden başlayacağından kendisi de emin değildi, sonrasında devam etmişti- iyi haberler ve kötü haberler bir sürü haberim var sizin için. Öncelikle, şu Arkhana denen elemanla tanıştım. –diğerleri heyecanla bir şeyler söylerken Üykül elini kaldırarak onları susturmuştu- sizlerin ve benim burada olmamız da zaten bu tanışma sayesinde oldu...

Tanışma şu şekilde oldu: bu adam – veya antr her ne haltsa artık, canı sıkıldığı zaman antrlar divanına girerek, hem de kimseye fark ettirmeden girerek, onları izleyebiliyormuş. Son yaptığımız divanda da elemanın orada olduğunu fark ettim. Ve yine fark ettiğim şeylerden bir tanesi şu oldu: bu eleman bu dünyayı dümdüz etmeyi kafasına koymuş: dünya üzerinde ne insan ne de antr görmek istiyor... bu yüzden de onunla kavga ettim –"

"e madem o kadar güçlü neden kavga ettin ki?" diyerek Niran araya girmişti ve yüzünde açıkça bir endişe vardı,

"basit Niran, yani o anda aklıma gelen en basit çözüm bu oldu: derin meditasyon durumuna geçmek. Ama biliyorsunuz ki ben derin meditasyon durumuna geçemem."

"bu yüzden sen de adamla kavga ettin ve ne olmasını bekliyordun?" demişti Ritka, yüzündeki ifade ise 'tam Üyküllük bir hamle diyordu'

"gençler bildiğiniz üzere ben sizin gibi meditasyon yapamam, oradan buradan enerji çekemem, falan filan... ama bir şekilde derin meditasyon durumuna girebilirsem, girebilirsem diye düşündüm –"

"ne olacaktı geri zekalı – ölmeye mi çalışıyorsun?" Niran alenen delirmişti ama Üykül pek de endişe etmemişti ne de olsa bu Üykül'ün derin meditasyonuydu,

"hayır Niran sizinle direk irtibata geçebilecektim. Tek derdim buydu. Şimdi elimizdekiler şunlar, birincisi bu adam bu dünyayı dümdüz etmenin derdinde, ikincisi adama karşı koyamayız –koyamayız derken ciddiyim bu konuda herif kıçımı tokatlayarak beni komaya soktu- üçüncüsü bir çıkış yolumuz bir umut ışığımız halen var –"

"neymiş çok merak ettim" diyerek Ennab araya girmişti buna cevap veren de Ritka olmuştu,

"bilge Ennab bile merak ettiyse biz zaten hayal bile edemeyiz, ee dinliyoruz Üykül"

"gençler mevzu benimle alakalı değil, en başından beri değildi. Mevzu sizlerle alakalı. Tüm kutlu hayvanlar benim değil sizin bu savaşı kazanacağınızı haber verdiler: bu yüzden antrlara bir tis göndermenizi istiyorum. Apsynydaki tüm khudchlar sizin emrinize girsinler. –" Ritka Üykül'ün sözünü kesmişti:

"durumdan haberdar değilsin değil mi Üykül, tüm ülkelerde kaos var: şu anda yaratıkların ortaya çıkmadığı bir bölge yok gibi. Kuzeyden güneyden doğudan ve batıdan: bir taraftan yaratıklar saldırıyor, diğer taraftan da kurtulabilenler nispeten güvenli bölgelere kaçışıyorlar."

"Öyleyse, Elçi Ritka antr orduları batı kuvvetleri komutanlığına; Elçi Ennab, kuzey kuvvetleri komutanlığına; Elçi Nultas doğu kuvvetleri komutanlığına; Elçi Niran güney kuvvetleri komutanlığına terfi edildiniz: unutmayın insanların son umutları ve son kaleleri sizlersiniz." Üykül bu sözü söyledikten sonra, arkasında duran deniz delirmiş gibi dalgalanmaya başlamıştı. Ama kimse gördükleri manzaradan korkmamıştı. Biraz sonra dalgalar, fırtınaya dönüştü ve sonrasında hiçbir şey olmamış gibi durulmuştu. Böylelikle dünya tarihinde ilk kez insanlar antr ordusunun komutanlığına getirilmiş olmuştu. Bu yüzden de gençler, Üykül'ün enerjisinden enerji çekerek yükselmişlerdi. Tabi her şey bu kadarla da kalmıyordu: Üykül verdiği enerji ile birlikte arkadaşlarına türlü türlü teknikler ve rünler de öğretmişti...

"şimdi dediğim gibi eleman beni çok aşağılayıcı bir şekilde patakladı. Bu sayede ben de sizinle irtibata geçtim ve artık enerjimi sizinle paylaşıyorum. Daha da önemlisi neden meditasyon yaparak enerji çekemediğimi anladım ve bunu tersine çevirmenin bir yolunu arayacağım. Umarım bana ihtiyaç duymazsınız ama duyma ihtimalinize istinaden... şimdi savaş stratejimize geçelim: siz bana en son bilgiyi verene kadar aklımda başka şeyler vardı ama şu anda daha iyi bir fikrim var. Aklınızda sinir bozucu bir şekilde parlayıp duran rün bir boyut kapısı rünü. Enerjisini benden çekeceğiniz bir rün: bu rünü yaratıklarla karşı karşıya geldiğinizde yapmanızı istiyorum böylelikle hepsi bir yerde toplanacak – Nultas maalesef bu toplanma yeri Nira içerisinde bir yer zira en çok açık alan orada var. Sonrasında askerlere, aklınızdaki diğer rünü yapacaksınız. Böylelikle yaratıkların içine düşmeden askerleri de bir yere taşıyabileceksiniz –"

"peki bu kadar şeye senin enerjin yetecek mi?"

"sorun çıkartacağını zannetmiyorum Ennab –"

"çünkü" diyerek Niran sözünü kesmişti Üykül'ün,

"çünkü ben bir antr'ım ve tahminlerinizden çok –" bu sefer sözünü kesen Ritka olmuştu,

"üykül anlat kendin hakkında ne öğrendin?" Üykül derin bir nefes vererek anlatmaya başlamıştı.

Enerji, iki şekilde aktarılabiliyordu. Birincisi Thelepsh'in Sahip Theshup'a yaptığı gibi enerji aktarımı yolu ile, ikincisi ise antrların diğer bireylerle ilişkiye girerek çocuk sahibi olmalarıyla. Tabi antrlar için diğer insanlarla ilişkiye girmeleri yasaklanmış bir durum olduğu için bu çocuklar gayet istisna olarak dünyaya gelmişlerdi. Zamanla pervasızlaşan antrlar insanlarla daha fazla ilişkiye girerek daha fazla çocuk sahibi olmuşlardı ki bu durum Arkhana'ya karşı yapılan ayaklanmaya kadar devam etmişti. Bugünün geleceğini, gelecekte olabilecek olayları görme yeteneği olan Akej, Abrit'e gelen tehlikeleri anlatmış ve Ebrid kartalının da verdiği tavsiyelerle 'büyük gün' için hazırlıklar yapmaya başlamışlardı.

Bu hazırlıklar aslında basitti: antrlarla insanların ilişkisinden doğan çocukları güçlendirmek. Bu fikir Abrit'in aklına daha iyi bir fikri getirmişti: bir antr ve bir insanın çocuğu olan ilk çocukları bir birleri ile evlendirerek antrlardan gelen saf enerjiyi korumak. Planlarının gerçekten güçlü olabilmesi adına da istememiş olsalar bile Akej ve Abrit de kendi çocuklarına sahip olmuşlardı. Ama ihtiyaçları olan şey bütün antrların kanını taşıyan antrları bulmaktı ki bu onlar için gayet zor olacaktı. Çünkü ilk gelenler olan Thelepsh, Shouaphie ve Eynetes'in çocukları varsa bile kimse bilmiyordu. Onlar da kendi hatalarını itiraf etmek isteler bile bunu dile getiremeyecek kadar asildiler.

Bu yüzden Abrit, dünyayı karış karış gezmeye başlamıştı: ta ki yolu "Sidra'a" adındaki şehre gelene kadar. Aslında burası kasabadan biraz daha hallice bir yerdi ama tertip ve düzeni yönetimi şehre benzediği için Abrit burasının şehir olduğuna kanaat getirmişti. Sessiz sedasız burada yaşayan insanları inceleyerek, kimlerin antr kanı taşıyabileceğini keşfetmek niyetindeydi ki, halktan birisi yanına gelerek şehir konseyine davet edildiğini söylemişti. Oysa ki Abrit şehir kapısından içeri gireli daha ancak bir saat olmuştu. Konseye adım attığında ise daha fazla şaşırmıştı zira konsey başkanı kendisini 'hoş geldiniz yüce Antr' diyerek karşılaşmıştı.

Konsey başkanı, Abrit'e kendisini özellikle konseye davet ettiğini zira oradaki insanların ne antrlardan ne de diğer insanlardan: bu şehrin geri kalanı haricindeki her şeyden bihaber olduklarını söylemiş ve eklemişti 'antr Sid, sizden birisinin geleceğini haber vermişti' daha sonrasında Abrit'in öğrendikleri ise daha şaşırtıcıydı. Çünkü antr Sid, Akej ve Abrit'in yüzbinlerce yıl önce çıkacakları yolu görmüş ve onlara ilk gelen antrların çocuklarının olacağı bu yeri hazır etmişti. Bu köyde yaşayan dört hane vardı: Sid hanesi, Thelepsh hanesi, Eynetes hanesi ve Shouaphie hanesi. Abrit orada kalmış ve günlerce bu insanların soylarını incelemişti: dört antr'ın kanını taşıyan çocuğunu böylece bulmuştu. Sonrasında oradan ayrılıp diğer antrların çocuklarını bulmaya başlamıştı.

"yok artık" diyerek ortamı bozan Ennab olmuştu,

"evet gençler, maalesef Antr Sid dahil tüm antrların torunu olan tek kişi benim. Enerjim direk kanımda var ve ben hepsinin torunu olduğum için hepsinden daha güçlüyüm" Ennab anlamaya çalışıyordu hala ve söze girdi,

"peki abin ve kız kardeşin neden senin gibi değiller?"

"deyim yerindeyse onlar dedelerimize çekmemişler Ennab..." diyerek cevap vermişti Üykül. Sonrasında ise arkadaşlarına son talimatlarını vererek onları kendi meditasyon aleminden atmıştı...

Continue Reading

You'll Also Like

8.7K 347 50
Benliğinden kaçmak için çabalayan, aynaları kıran, bir ucube gibi giyindiği halde güzel yüzü sayesinde bir takım kahverengi gözleri cezbeden o genç...
35K 458 24
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...
334K 5K 27
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
487K 81.5K 71
❝Karanlık çöktüğünde parlayan tek yıldız benim. Ben, sonsuz ışığın başladığı yerim.❞ Eleta tanıdığı bütün kişiler tarafından yalanlarla kandırılmıştı...