Lyssa | KAI ✓

By Elyios

686K 70.6K 29.7K

Hayran Kurgu #1 Gerçeği saklamak istiyorum, Seni her şeyden korumak... Ama biliyorsun, İçimizdeki kötülüklerl... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Final Part 1
Final Part 2
Teşekkürler
Yeni Kitap | Elyora

Bölüm 15

12.5K 1.2K 391
By Elyios

Seleme 🍷

Karanlık sokağı bir kez daha gözlerimle taradım. Korktuğum söylenemezdi ama böyle karanlık ve sonu görünmeyen sokaklar ürpermeme neden oluyordu.

Elimdeki çantaya tekrar gözlerimi çevirdim, kendimi aptal gibi hissediyordum. Baş olmam gerekirsen başkalarının ayak işlerini yapıyordum.

Beni resmen kurye olarak kullanıyorlardı, ayak işi denildiğinde akıllarına ben geliyordum herhalde.

Bana küçük bile olsa bir şey emanet etmiş sayıldıkları için çok sinirlenmemeye çalışıyordum ama yine de beni kullandıkları gerçeği gözümde değişmiyordu.

Aslında normal şartlarda açıp bu pakete bakmam gerekirdi, onlar hakkında öğrendiğim her şey kardı ama bana güven vermiyorlardı.

İtiraf etmeliyim ki zeki pezevenklerdi, gidip iki günlük kıza hayatlarının sırrını emanet edecek değillerdi.

Basit bir mal teslimatı için de paket açıp kendimi riske atacak değildim, şanssızlığım falan tutardı ve daha tam kazanmadığım güvenlerini kaybederdim.

Riske ne gerek vardı?

Paketi verenin Sehun olmasından dolayı, mal taşıdığımı düşünüyordum ama çokta emin değildim. Boş çanta bile taşıyor olabilirdim.

Bu gerizekalıların sağı solu belli olmuyordu.

Gideceğim ortam tam bir bela çukuru olduğu için kendimi güvende hissettiğim söylenemezdi ama bu teklifi reddetmek mantıksızdı. Bana verecekleri her göreve açıktım.

Tuvalet bile temizliyordum, buna mı hayır diyecektim?

Sola dönüşü gördüğümde derin bir nefes verdim, döndükten sonra bir caddeye çıkacaktım ve yolu kısaltmak için üst geçiti olan yolu alttan geçecektim.

Canıma susamış olabilir miydim? Yüksek ihtimalle öyleydi.

Alt geçitin hizasına geldiğimde bomboş yola bakarak derin bir iç çektim, ürkütücü otoban hikâyelerinin aklıma gelmesini engelleyemiyordum.

Tam yola ilk adımımı atacağım sırada bileğime ve belime dolanan bir kol hissettim, refleks olarak bağırmak için ağzımı açacağım sırada bir el dudaklarımın üstüne kapandı.

Şimdi kusacaktım, bu adamın elleri ne kokuyordu böyle?

Tamam, boka batmıştım ama bu kadar da abartılı şekilde gerçeğe dökmeye ne gerek vardı? Kendimden tiksinmeye başlayacaktım.

Sırtım duvarla buluştuğunda elimde tuttuğum çantanın sapını biraz sıktım, buradan ölüm çıkmadan bu çantayı kaybetmeyecektim.

"Güzellik, bu saatte burada ne işin var senin?"

Nedense söylediği komik gelmişti, sanki küçük bir kızı uyarır gibi tembihleyip beni buradan gönderecekmiş gibi konuşuyordu.

Karşı koymasam burada ecdadımı bile sikerdi, tipinden bile okunuyordu.

"Uğraştırma beni, bırak."

Kolumu kurtarmak için ufak bir hamle yaptım, ellerinden masum kız ayağıyla kurtulmam mümkün değildi. Gerçi masum bir kıza acıyacaklarını da çok sanmıyordum.

"Neden, eğlenirdik?" Bir tanesi beni duvara yaslı tuttuğu için diğeri işaret parmağını boynumdan göğüslerime doğru indirdi. "Eğlenmek istemiyorsan da bize çantayı verirsin, biz sensiz devam ederiz."

Bir çanta için adamın altına yatacak değildim ama şansımı sonuna kadar deneyecektim. Bir çantayı bile teslim edememiş olarak oraya dönemezdim.

"İkisini de almayayım, siz yolumdan çekilin ve akşam akşam başınıza dert almayın bence."

Beni tutan asalak güçlü bir kahkaha attığında kafalarının hafif güzel olduğunu anlamıştım. Eh, en azından dövmesi daha kolay olurdu.

"Kötü kız ayakları mı? Olur, sert severiz."

Gece gece bu orospu çocukları ile muhattap olduğuma mı yoksa bu durumda olmama neden olanların da en az bunlar kadar orospu çocuğu olmasına mı yanayım?

"Belanızı sikmeden çekilin önümden."

Tekrar güldüklerinde beni tutan çocuğu basitçe iterek duvarla aralarından çıktım, bu kadarla kalmayacağını bilmeme rağmen gitmek için adım attım.

Omzuma dokunan elle kendi kendime gülümsedim, kendileri kaşınmıştı.

Hızlı bir hareketle arkama döndüm ve omzuma uzanan elini tuttuğum gibi büktüm ve acı dolu inlemesinin kulaklarıma dolmasına aldırmadan kolunu kırmak için hamle yaptım.

Aslında başaracaktım ama arkadaşının boğazımdan tutarak beni geriye doğru itmesi sonucu kendime yerde buldum.

Bu hayvanlığın kaçıncı seviyesiydi?

Çantayı hala bırakmadığımı fark edince kendimi bir kez daha takdir ettim, ben başkası olsam kendime canımı bile emanet ederdim.

"Orospu çocukları."

Ayağa kalktım ve tekrar karşılarına dikildim, boynumun ağrısını bir süre görmezden gelecek gibiydim.

"Seni sikmeden ver şu çantayı sürtük."

Eli kırık olana doğru yavaş hareketlerle yürüdüm, benim dövüşmeyi bildiğimi fark etmiş olmaları lazımdı ama hala yanlarına yaklaşmama izin veriliyorlardı.

Ne diyeyim, Tanrı herkese böyle salaklık versin.

Demin zorladığım kolunu tekrar tuttuğumda panikle kolunu çekmeye çalıştı, tüm gücümü kullanarak onu yanımdaki duvara ittim. Kafasını çarptığını kısa bir an görmüştüm. Zaten zar zor ayakta duruyor gibiydi, zor olanı diğer arkadaşıydı.

"Sen çok oluyorsun."

İğrenç ellerini bana doğru uzattığını fark edince tiksinerek bedenimi geri çektim. Ona rağmen kolumu tuttu ve beni ideal bir uzaklığa getirerek yumruk yaptığı elini hedef aldığı yüzüme doğru savurdu.

Elini kaldırdığından beri geçen sürede ne yapacağını tahmin ettiğim için biraz sola doğru kafamı çektim ve boşa giden yumruğundan sonra dizimi kaldırarak erkekliğine güçlü bir tekme geçirdim.

Normalde bu asla dövüş etiğine uymazdı ama burada etik olduğunu sanmıyordum zaten.

"Seni ömür boyu prezervatif parasından kurtardım, teşekkürünü sonra edersin."

Göz kırparak tam arkadaşına döneceğim sırada kendime doğru gelen bir şey hissetmemle içgüdüsel olarak kendimi yere attım.

Yerden kafamı kaldırdığım an gördüğüm manzarayla gözlerim büyümüştü.

Kai adamın elindeki sopayı tek eliyle tutuyor ve onu her an öldürecek gibi bir ifadeyle bakıyordu. Bir süre ikiside hareketsiz kaldı, daha sonra ilk hamle bizim ayyaştan geldi.

Kaiye doğru yönelmesi büyük bir hata oldu, saniyeler içinde adamı yere devirip üstüne çıkmıştı bile.

Bir iki yumruktan sonra çocuğun üstünden kalktı. Ben de kalkıp çantayı tekrar elime aldım, kendimi yere atarken onu bırakmıştım.

"İyi misin sen?"

Vay be, ben bana güveniyorlar diyordum ama bir çanta için peşime adam bile takmayıp direkt kendi takılmıştı.

"İyiyim."

Kafasını salladı ve anlamsız bir ortam oluşmasın diye yürümeye başladım, o da beni takip ediyordu.

"Burada ne işin var?"

Elini omzuma attı ve beni kendine çekti. Benim gibi tamamen siyah giyinmesi onu oldukça çekici göstermişti, uzaktan güzel durduğumuza emindim.

Benim içinse katlanması zor bir görüntüydü.

"Seni takip ediyorum."

Açık sözlülüğü gülmeme neden oldu, en azından buradan geçiyordum gibi gerizekalı bahanelerine sığınmamıştı.

"Neden, bana güvenmiyor musunuz?"

Bana döndü ve boyundan dolayı kafamı kaldırarak onunla göz teması kurdum. Yüzünde alaycı bir ifade vardı.

"Soru mu bu?" Yanağımdan makas aldı. "Tabiki güvenmiyoruz."

Kafamı salladım, ne diyebilirdim ki?

"Çok haklısın, ben olsam şimdiye kendimi kapıya koymuştum."

"Abartma, o kadar da demedik."

Ah, doğru ya. Yatağına kadar almıştı, kapının önü gerçekten biraz abartı olmuştu. Ne kadar sanki hiçbir şey olmamış gibi davransa da umursamıyordum, ikinciyi isteyen o olacaktı nasılsa.

"Pardon, gaza geldim."

Sırıtarak beni biraz daha hızlandırdı, gerçekten hayvan gibi yükünü bana veriyordu. İnsan azıcık centilmen olurdu, dayak yemiş bir kızı kucakta taşıması gerekmez miydi?

"Üstüme bin istersen, zaten hırpalandım. Kucağına alman gerekirken ne yapıyorsun?"

Söylenerek kolunu itmeye çalıştığımda kafamı göğsüne bastırdı, gerçekten aptal mıydı? Öldürmeye çalışıyor gibiydi.

İstemsizce benim kim olduğumu öğrendiğini ve beni böyle yavaş yavaş öldürmeye çalıştığını düşündüm, eğlendirmişti.

"Buradan zevke gelmemi istediğini mi çıkarmalıyım?"

Sonunda kolundan kurtularak kendimi bir iki adım geriye attım ve ne dediğini anlamak için kendime biraz zaman tanıdım.

En sonunda jetonum düştüğünde neredeyse sokağın ortasına kusacaktım.

"Kusura bakma, patronuma bunu söylemek istemezdim ama," İşaret parmağımı aletini gösterecek şekilde doğrulttum. "Beynin oranda mı?"

Kafasını sallamasıyla dudaklarımı birbirine bastırarak tekrar onu hizasına geldim ve o da tekrar kolunu omzuma attı.

Bu sefer ağırlığını vermemişti.

"Bu dediğinin hesabını soracağım, biliyorsun değil mi?"

Kıçımın kenarı, ergenler gibi eline geçen bardağı yere atınca kendini bir şey sanmıştı herhalde.

"Paspasım ve ben hizmetinize amadeyiz."

Mekanın büyük kapısı görüldüğünde elimdeki çantayı ona uzattım, o varken benim vereceğimi düşünmüyordum bile.

"Sende kalsın."

Beni sanki onlardan biriymişim gibi yanında sokup, bir de teslimatı bana mı tamamlattıracaktı?

Yatağına girdiğimde her şeyin bu kadar güzel gideceğini bilsem ilk gün yapardım.

"Çok fazla konuşma, ölmek istemiyorsan."

Buralardan haberi olmayan bir çömeze bilgi verdiğini düşünüyor olmalıydı ama oldukça yanılıyordu.

Büyük kapı, ağır ve yüksek bir sesle açılınca kolunu omzumdan çekerek duruşunu dikleştirdi ve içeri doğru yürüdü.

Önümüze çıkan büyük eve bakarak derin bir iç çektim, şuraya kendi grubum için girmek varken yanımdaki şerefsizin ameleliğini yapıyordum.

Geçecek, İseul. Başarı basamağı olarak düşün, sonunda tepesinden herkesi iteceğin basamaklar.

"Kai? Seni burada görmeyeli uzun zaman olmuştu, Luhan nerede?"

Sehunu değil de neden Luhanı sormuştu ki? Küçük geyik, minik kardeşini böyle tehlikeli ortamlara sokmuyor muydu?

Aman, ne kadar şirin. Agucuk bugucuk diye seviyordur da Sehunu.

"Neredeler?"

Kainin net sorusuyla adam istifi bozmadan aşağıya işaret etti, harika. Bir de bodruma mı inecektik? Sizi buradan sağ çıkarmayız diye alınlarına yazsalardı?

Yanımda Kai varken ölmek istemiyordum, rica etsem beni farklı yerde öldürürler miydi ki?

Basamakları inmeye başladığımızda burnuma gelen rutubet kokusuyla yüzümü buruşturdum, burada insan yaşadığına şüphe ediyordum.

"Neden bizi öldürecekler gibi hissediyorum?"

Kai sırıtarak tek elini cebine koydu ve duvarlarda gözlerini gezdirdi. O bakınca otomatik olarak ben de dönmüştüm, loş ortamdan dolayı duvardaki lekeleri görüyordum ama tam olarak ne olduklarını ayırt edemiyordum.

"O çantanın içindekilere ufacık bir şey olduysa bile, öldürülürüz. Ondan olabilir."

Kai gelmese ya çantaya sahip çıkmaya çalışırken ayyaşların elinde ya da azıcık zarardan bir şey olmaz diyerek buraya getirdiğimde ölecektim.

Ne güzel, bu orospu çocuğuna bir can borcum mu var olmuş oluyordu?

Önümüze çıkan tahta kapıyı ittim, Kai de beni takip ediyordu. Büyük masanın başında oturan ve kağıt oynayan üç adama bakışlarımı diktim. Duruşum oldukça dikti, onlardan korkuyor gibi gözükecek kadar amatör değildim.

"Kai, özlettin."

Görünmez miydim ya ben? İnsan bu yanındaki taş gibi hatunda kim Kai falan derdi.

Gerçi sonum onlardan birinin yatak odasında bitebilirdi, dememeleri daha iyi gibi görünüyordu.

"Malları getirdim."

Aynen, sen getirdin. Dayağı da sen yedin, gecenin bir yarısı sokaklarda sen gezdin ve sen takip edildin. Aynen.

Büyük adımlarla masaya doğru yürüdüm ve çantayı masaya koyarak Kainin yanına döndüm, kısa bir an göz göze geldiğimizde kısaca göz kırpmıştı.

Sanırım bana cesaret vermeye çalışıyordu, sanki ihtiyacım varmış gibi .

"Bakmama gerek var mı Kai?"

"Bakacağını ikimizde biliyoruz, uzatma."

Adam pis bir şekilde gülerek çantayı eline aldı ve yere atarak içini açtı. Fermuar sesini duyduğumdan biliyordum, masanın arkasında açtığı için çantayı görmüyordum.

"Bu kız kim acaba?"

Masanın sağında oturan adam sonunda beni gören ilk kişi olmuştu, gerçekten alkışlamak ve adamın alnından öpmek istiyordum.

"Yeni eleman."

Bir an duraksadım, çetenin yeni elemanı mı barın mı? Ne diyordu acaba bu çocuk? Hayır, ona göre umutlanacaktım da.

Adamın bakışları vücudumda dolaştığında kıpırdanmamak için kendimi sıktım, rahatsız olduğumu fark etsin diye gözünün içine bakıyordum ama gözü başka yerlerde olduğu için fark etmiyordu.

Simsiyah kıyafetleri içinde hatları çok belli bile olmayan bir kıza böyle yiyecek gibi bakıyorsa, altına girenlere acıyordum.

"Öyle mi?" Çantaya bakmayı bırakan adam bize döndü. "Buralara daha çok yollayın belki bizimle de kalmak ister."

Gelsin orospumuz olsun mu diyordu, ben mi yanlış anlıyordum?

Kainin elini belimde hissedince bakışlarımı ona çevirdim, adama ifadesiz bir suratla bakıyordu.

"Teslimat tamam mı?"

"Her zamanki gibi Kai."

Kai hiçbir şey demeden benimle birlikte kapıya doğru yürümeye başladı. Sessiz kalması ve gergin bedeni bir şeyler mi ifade etmeliydi?

Göndeririz diyerek alaya alması lazımdı, buranın adabını biliyordum. Böyle yaparak beni sahiplenmiş olurdu.

Dışarı çıktığımızda hala belimdeki elini çekti ve tekrar omzuma koydu. Bu şekilde yürümek hoşuna gidiyordu herhalde.

"Ben şimdi senin kadının mı oldum?"

Dalga geçerek söylediğim şeyle sırıttı ve bakışlarını diktiği sokağın sonundan bana çevirdi. Omzumdaki elini saçıma çıkararak bir iki telini nazikçe okşadı.

"Yatağıma aldıklarımı bu kadar ciddiye almam ama böyle demek istiyorsan, diyebilirsin."

+350 VOTE ATIVERİN :*

Continue Reading

You'll Also Like

156K 9.7K 55
Soo Yun yine bütün arkadaslarindan daha hızlı bir şekilde yapbozunu tamamlarken yüzünde ki tebessüm yapbozunun onun gibi kücük elleri olan biri tar...
9.7K 1.2K 25
Gökyüzüne salıncak kurdum, sonra yıldızlara dokundum parmak uçlarımda. Gün güneşten öncedir, kraliçe ise hepsinden önce. Rosékook AU Düzyazı
252K 18.1K 68
Senin gözlerinde, beni olmak istediğim gibi tarif eden bir şey vardı.
58.5K 5.7K 26
O gün, ikimizde zamanın yanlış gittiği o yerde duraksadığımızda ruhumuza binlerce masal yazıldı. Ve bu masallardan ilki, altın saçlı bir peri kızının...