ejderha günceleri

بواسطة atila-s

31.3K 2.5K 447

bildigin bütün dünyaları unut, bu dünya başka; burada herşey bambaşka... المزيد

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Part 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
kartal bakisli kiz
yeni bolum degil
Bölüm 32
Bölüm 33
bölüm otuz dört
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm otuz yedi
bölüm otuz sekiz
Bölüm 39
Gök Gri Kurt
Bilinmezler Girdabı
Omchur
SAVAŞ DAVULLARI
Keşmekeş
Karanlık
Ukdema
Rehberlik
Ayak sesleri
veda
kuzey batı ordusu
nultas
eski sehir
karşılaşma
Deniz ötesinden gelen
DEGISEN DENGELER
eski şehre doğru
BEKLENMEYEN
GİRİŞ
KARAKTERLER HAKKINDA
GÜZERGÂH
SEVGILI GÜNLÜK
KARTAL
SAVAŞ
ELÇİ
ANTRLAR DİVANI
ANTRLAR DİVANI II
ANTRLAR DİVANI III
ANTRLAR DİVANI IV
BATI ORDULARI KOMUTANI
ILK SAVUNMA HATTI
DUYURU DUYURU DUYURU

Hasat

283 24 6
بواسطة atila-s


Darius'un belki de zayıf veya güçsüz olmasının tek sebebi etrafında yeteri kadar etkin kişinin olmamasıydı. Karşısına alıp da adam gibi konuşabileceği kişi sayısı belki de üçü geçmezdi. Bunlardan bir tanesi deli kahin ve diğeri de deli kızıydı. İkisinin de ne söylediğini; söylediklerinden tam olarak ne anlatmak istediklerini anlamak için özel çaba sarf etmek gerekirdi. Bu yüzden de bazen neyi nasıl yapacağı konusunda kesinlikle tereddüde düşüyordu. Bu zamana kadar tereddüt etmediği konu sayısı da zaten taş çatlasın beşti: birincisi babasını öldürerek tahta geçmesi; ikincisi onun cevherini kullanması; üçüncüsü askerlerinin güçlenebilmeleri için diğerlerinin cevherlerini kullandırmaları, dördüncüsü bunu devamlı hale getirerek güçlü bir ordu yaratmasıydı. Beş demesindeki tek sebepte ihtiyatlı davranmaktı zaten yoksa sayabilse dörtten yukarı çıkamazdı.

Nira'nın başkentine bağlı bir beldeyi sırf insan hasadı için geliştirmiş ve düzenletmişti. Buradaki insanların tamamı damızlık hayvanlar gibi geliştirilerek cevherlerini alıyorlardı. Burada bunlara bekçilik eden askerler de doğal olarak gayet güçlü askerlerdi. Her ne kadar dünyanın geri kalanında aşılması imkansız görünen sınır seksenbeş olsa da buradaki aşılması imkansız sınır yüz yirmiydi. Ne yaptılarsa ne kadar uğraştılarsa bu eşiği geçememişlerdi. Karşısında duran eserine gururla bakıyordu Darius, diğer insanlar bu manzarayı görse muhtemelen iğrenerek kusarlardı. Bu zamana kadar insanların güçlerini kaybediyor olmasının tek sebebi yumuşak davranılmasıydı. Oysa burada hiçbir şekilde insanlara imtiyaz gösterilmezdi: taciz, tecavüz, işkence, aşağılama, hakaret her şekilde davranışlara maruz kalırlardı.

İnsanlar dışarıdan gelen etkilere karşı güçlendikçe daha da güçlenmeye başlamışlardı. Karısının önünde kocası tecavüze uğrayan kadın kahrından ölmeyecek kadar güçlüyse yaşamaya hak kazanabilirdi. Bu kazandığı hak da onu daha güçlü bir birey haline getirirdi. İşte tarlada yapılan tam olarak buydu: insanları daha güçlü bir birey haline getirmek. Bunu da en iyi şekilde Letush yapardı, tüm ailesinin tecavüzünden sağ kurtulmuş ve onları hepsinin erkekliklerini keserek cezalandırmış Nira'nın en güzel en alımlı, en vahşi en gaddar, en deli orospusu. Nira gibi rezaletin gırtlağa dayandığı bir yerde bunun gibi bir orospunun böyle önemli bir işe gelmesi de gayet normal olurdu,

"Letush, bana iyi haberler ver"

"hasat süresini kısalttık Yüce Darius –"

"zaten kısaltmayacak mıydınız Letush?" tarlanın 'yönetim binası' olarak kabul edilen tarafına doğru yürüyorlardı ve Darius'un aklında bu esmer, badem gözlü simsiyah saçlı ve atletik yapılı kadının içine tohumlarını serpmekten başka bir şey yoktu,

"kesinleşti efendim, artık bir fikir olmaktan ziyade bir uygulama olarak daha kısa zamanda hasat yapabiliyoruz" iki katlı yalıdan bozma eve iyice yaklaştıklarında Darius aletinin iyiden iyiye sertleştiğini hissetmişti,

"peki hala yerimizde mi sayıyoruz?"

"maalesef yüce Darius: neyi denersek deneyelim yüz yirmi seviyesini aşmak mümkün olmadı ve bu seviyeye gelebilen de ancak yüzde on, onbeş civarlarında" sonunda binaya girmişlerdi ce Darius daha fazla dayanamayıp kadını kolundan tuttuğu gibi duvara yapıştırdı. Kafasına eliyle bastırarak yüzünü duvara gömmüştü diğer eliyle de kadının üzerindeki deri pantolonu vahşiler gibi yırtmaya başlamıştı. Kadının hayatı tecavüzlerle geçmiş olmasına rağmen hala karşı koymaya devam ediyordu ve bu da Darius'u daha fazla baştan çıkartıyordu. Kadının üzerine bedeniyle yaslanarak hareketlerini biraz daha kısıtladı ve kadının pantolonunu yırttığı elini boşa çıkarttı. Darius bu kadına her tecavüz ettiğinde kadının göğüslerinin kavun gibi olduğunu düşünürdü, parçalayacak gibi sıkmaya başladığında dışarıdaki muhafızları içeriye Letush'un adamlarının gelmesini engellemekle meşguldüler. Sanki kazanabileceklermiş gibi imparator muhafızlarına karşı savaşıyorlardı. Onlar savaştıkça da kadın daha fazla direnmeye çalışıyordu,

"her seferinde karşı koymaya çalışmaktan bıkmadın mı Letush?"

"her seferinde tecavüz etmekten bıkmadın mı Darius?" Darius'un aklına tam da bu anda bir şey gelmişti, tek bir şey ve sırf bu yüzden kadının bedenine bedeni ile ağırlığını vererek kadını iyice sıkıştırarak durdu. Bu kadının hala direnmesini sağlayan, buradaki insanların hala yaşamasını sağlayan, babasına Nira imparatorluğunu dirilten tek bir şey vardı. Nereden aklına estiyse bu gelmişti aklına ve eksik olan şeyin bu olduğunu anlamıştı,

"letush bundan sonra sana tecavüz etmeyeceğim. Hatta istediğin kişilerle bile evlenmene çoluk çocuğa karışmana izin verebilirim."

"karşılığında ne alacaksın Darius?"

"kesin şamatayı –gürlemişti Darius ve dışarıda muhafızıyla savaşan adamlar geberip gitmişti- buradaki insanların seviyesini artıracaksın. Hasatta daha yüksek seviyeli cevherlerimiz olacak ve bizler de daha fazla güçlenebileceğiz."

"mümkün olmayan bir şeyi istiyorsun benden"

"az önce bir yolunu buldum Letush az önce bir yolunu buldum..." ve Darius aklına gelen dahiyane planını anlatmaya başlamıştı. İlham aldığı tek şeyse genel olarak tecavüz ettiği kadının bir gün ulaşmayı umduğu kurtuluşta gizliydi. Umudunu kaybetmemek insanları güçlendirirdi ama umutları kırılan insanlar hayata her zaman daha güçlü tutunurlardı... Buradaki tüm esirlerin önce umutları yeşertilecekti: buradan kaçmaları mümkünmüş gibi umutlandırılacaklardı tek gereken şeyin biraz daha güçlü olunması gibi bir izlenim oluşturulacaktı. Sonrasında ise tam da kurtuluşu hissettikleri anda tekrardan esir edileceklerdi ve taciz, tecavüz, işkence her şey en başından geri başlayacaktı. Böylece hasatlarını daha iyi elde edeceklerdi. Darius kendi zekasına hayran kalmıştı tabi ilham kaynağını da es geçmemek adına kadına tekrar tecavüz ederek onu ödüllendirmeyi ihmal etmedi.

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-

Letush, üzerine sinmiş iğrençlikle düştüğü yerden henüz kalkamamıştı. Bir gün bu Darius denen şerefsizden intikam alabilmek en büyük hayaliydi ama bunu yapabilecek gücü maalesef yoktu. Zira Darius, Letush gibi tehlike arz edebilecek kişilerin gelişmemeleri için gerekli tedbirleri her zaman alırdı. Kısaca Darius kendisinden kat be kat güçlüydü. Kapının açılmasıyla düştüğü derin düşüncelerden sıyrılarak gelenin kim olduğunu anlamaya çalıştı: 'tarla'nın en kademeli subayıydı gelen adam ve Letush bu adamı gördüğünde bile kusmamak için kendisini zor tutuyordu,

"Letush" elinde bir paçavra tutuyordu ve ne hikmetse burada bulunan belki de en temiz şeydi, bacaklarını aralayarak cevap verme gereksinimi duydu,

"sen de mi istiyorsun?" kadının hiç beklemediği bir tepki gelmişti: adam elindeki paçavrayla kadının üstünü başını nazik bir şekilde temizledi ve açıkta kalan yerlerini kapatması için de üzerine kendi pelerinini attı. Bu yüzden iki üç dakika sonra cevap vermişti,

"gücümü zayıflığını bildiğim bir kadının üzerinde kullanacak kadar düşmedim Letush –"

"ne o yoksa bana aşık mısın?"

"olmalı mıyım?"

"bana aşık değilsin beni sikmek istemiyorsun o zaman neden buradasın?"

"kafanın çalışıp çalışmadığını görmek istiyorum, çalışıyor mu?" Letush bu adamı daha fazla dinlemek istemediğine karar verip demir örs tekniğini kullanarak saldırıya geçmişti. Adam karşısında çömelerek oturduğu ve kendisi de ayakları gayet serbest ve yerden de destek alabildiği için en iyi saldırı bu olacaktı. Her ne kadar adamın kendisinden güçlü olduğu gibi bir durum olsa da kafasına sağlam bir darbe atabilirse dövüşü lehine çevirebilirdi. Hızlı bir hareketle sol ayağı ve iki kolundan destek alarak bedenini yerden kaldırdı ve sağ ayağını sol içerden hareketlendirerek adamın kafasına doğru hamle yapmıştı. Bu işte bir terslik olduğunu da tam topuğu adamın kafasına temas edecekken fark etti. Adam istifini bozmamıştı ve tekme tam da kafasıyla buluşacakken kafasını hafiften öne eğerek sorgucu kullanılabilir bir açıya getirmişti: Letush tekmeyi patlattığı anda askerin miğferindeki sorguç kadının topuğuna girmişti ve askere en ufak bir zarar gelmemişti...

"bu kinin umarım sadece benim bir Nira askeri olmamdan kaynaklanıyordur yoksa seni kafası çalışmayan birisi olarak düşüneceğim. Bu arada kendini tedavi edebilmen için gerekli malzemelerin var mı?" Letush durumun garabetini görünce gülmek istemişti ama acısı buna engel olmuştu: sorgucun dikenli ve katmanlı yapısı dolayısıyla ayağını adamın kafasından çekememişti. Sırt üstü yere yatmış ve sağ ayağı adamın kafasında öylece bekliyordu. Adam da ilgisizce konuşmasına devam ediyordu.

"ne istiyorsun piç kurusu" adam ağır ve nazik hareketlerle miğferini başından çıkartmış ve dikkatlice kadının topuğuna bakmıştı. Sol eliyle kadının sağ bileğini nazikçe kavramıştı. Letush'sa neyin geldiğini görememişti: adam ani bir hareketle miğferi kadının ayağından çıkartmıştı. Bu esnada Letush kendi çığlığı haricinde miğfer sorgucunun topuk kemiğini yararken çıkarttığı sesi duymuştu. Sonrasında da kadını yatağa taşımıştı ve elindeki malzemeleri kullanarak kadının tedavi etmeye başlamıştı,

"şimdi Letush, bana iki yüz altın borçlandın öncelikle bu konuda anlaşalım. Zira kemiğine dolgu yapmak için kullandığım malzemeler gerçekten çok pahalıydı: gerçekten o tekmenin ben de işe yarayacağını düşünmedin değil mi? Hala bir aptal olduğunu düşünmek istemiyorum" Letush bu adamı sevmediğinden emindi: kalın ses tonu duygusuzdu ve vurgusuzdu, tek düze konuşuyordu. Hareketleri insan gibi değildi sanki büyülenmiş de sadece emredileni yapıyormuş gibiydi. Oysa dışarıda türlü işkencelere maruz kalan insanlarda bile duygunun bir izi olurdu,

"ne istiyorsun?"

"eğer içinde hala biraz onur gurur şeref kaldıysa senin istediklerini istiyorum..." adamın gözleri ilk kez çakmak çakmak olmuştu: Letush ilk kez adamdan bir duygu ifadesi görmüştü ve bu kez kesinlikle adamdan korkmuştu. Gözlerinden alev alev intikam yayılıyordu çünkü adamın...

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-

Üykül ve arkadaşları gergin adımlarla gecenin ve gündüzün sahibini takip ediyorlardı. Birini az çok tanımışlardı adam geceyi ve geceye ilişkin şeyleri manüpile edebiliyordu ama ikincisi neyin nesiydi ki? Üykül şu anda içten içe kuduruyordu zira gündüzün sahibine karşı nasıl mücadele edebileceği konusunda muhtemelen en ufak bir fikir bulamamıştı. Karanlık ve karanlıkla alakalı şeyler için –evet çok geniş bir tabirdi ama durum aynen buydu: karanlık'ın nelere gebe olduğunu maalesef hiçbir bilge kestirememişti- yapılacak büyüler, efsunlar tılsımlar vardı ama gündüze karşı yapılacak her hangi bir şeye henüz denk gelememişti. Birkaç dakikalık yürüyüşün ardından saraya varmışlardı. Gayet gösterişsiz bir yerdi burası: mimarisi sarayı andırmıyordu, ne yükseltisi vardı ne de ihtişamı. Buranın saray olarak düşünülmesini sağlayabilecek belki de yegane şey girişteki sütunlar ve onların arkasında kalan çift kanatlı geniş kapılardı. Kapıların üzerinde de aslan gövdeli, insan kafalı iki yaratık bir birlerine pençelerini gösteriyorlardı. Veya bir birlerine selam veriyorlardı Üykül anladığını sanmıyordu. Kapıya iyice yaklaştıklarında ise kapının üzerinde garip tılsımların ve rünlerin olduğunu fark etmişti. Ya çok kadim şeylerdi ya da yitik şeyler çünkü bunların hakkında da en ufak bir fikri yoktu.

Daha kapının üzerindekilerin ne olduğunu çözememişken ikinci ilginçliği de yaşamışlardı: kapılar yavaş yavaş kendi kendilerine açılmaya başlamıştı. İçeriye girmek üzereyken de 'hoş geldiniz' sesi duyulmuştu ama sesin ne sahibi ne de yeri belliydi. İçerisi ne hikmetse gece karanlığında bile gözleri yormayacak derecede aydınlıktı ama içeride belirgin bir ışık kaynağı da yoktu. Dışarıda dörtgen olan bina içeride yuvarlaktı: kapının hemen karşısında sunak taşı olabilecek bir yer vardı ama onlar sahipleri takip ederek sarayın aşağı tarafına doğru yönelmişlerdi. Onlar içeriye girdiklerinde sağ ve sol taraftan devam eden işlemeli yol yarıya kadar açılmış ve aşağı inen merdivenler ortaya çıkmıştı,

"Efendi Üykül, öncelikle uzun zamandan beri sarayımıza ilk kez teşrif edenlerin sizler olduğunuzu söylemek zorundayım. Nicedir misafir ağırlamadığımız için ufak tefek sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Şimdiden bizleri mazur görün." Konuşan gündüzün sahibiydi, gecenin sahibi yediği yumruktan beri çok fazla ağzını açmamıştı,

"dağlardan, ovalardan geçtik; yağmurlarda çamurlarda ıslandık: emin olun bir taş yatak bile bize kuş tüyü gelecektir –"

"evet, sadece bizleri doyurun yeter: yani ben acıktım kızlar sizde durum nedir?"

"Efendi Ritka, gece sizlere sunulmak üzere yemekler hazırlandı ve odalarınıza servis edildi hiç meraklanmayın."

"geri kalanlarınızla ne zaman müşerref olacağız peki Sahip?"

"Efendi Üykül bana neden adımla hitap etmez acaba bir hata mı ettim?"

"ahh hayır, kesinlikle kardeşinizden daha cana yakınsınız ve de saygılı. Ancak daha önce 'sahipler'le karşılaşmadığımız için ben bir hata etmekten korkuyorum" hafiften gülümsemeyi ihmal etmemişti Üykül bunları söylerken,

"öyleyse bana kısaca gün ona da kısaca gece diye-"

"diğerlerine ne diyecekler çok merak ettim şimdi." Gece sesizligini bozmuştu.

"onları sonra düşünürüz Eishtar daha tanışmadılar bile."

Bundan sonrası sessiz sakin geçmişti Üykül'ün huzursuzluklarına sadece yenileri eklenmişti. Bu arada yürüdükleri güzergah halen aşağıya doğru devam ediyordu. Bir daire seklinde gibiydi burası. Yürüdükleri taraf şimdi balkon gibi kalmıştı. Sol tarafları olduğu gibi aşağıya doğru boşluktu; sağ taraflarında ise yer yer kapılar ve geçitler bulunuyordu. Şimdiye kadar Üykül'ün hesaplarına göre beş kat aşağı inmişlerdi ve her kat aşağı yukarı yedi metre kadardı. Nerdeyse elli metre yerin altına girmişlerdi. İki kat daha aşağıya indikten sonra bir geçitten içeri geçerek bu saray denen yerin derinliklerine doğru ilerlemeye başlamışlardı. Bu sırada Üykül ilk kez insanlarla karşılaşmıştı ki anladığı kadarıyla bunlar hizmetçilerdi.

Üykül istirahat edecekleri odalara geldiklerini kapılarda bekleyen hizmetçilerden anlamıştı. Kaldıkları diğer yerlerde olduğu gibi kapının önünde hizmete hazır bir şekilde bekliyorlardı. Bunlardan üç tanesi diğerlerine taş çıkartacak kadar güzellerdi ve bu yüzden de Ritka bunların olduğu odalardan birisine doğru ilerlemeye başlamıştı,

"efendi Ritka, onlar hanımlar için" Thareisht bunu söylediğinde Ritka alenen hayal kırıklığına uğramıştı. Üykül de gülmeden edememişti,

"sen gülersin tabi piç adam" demekle yetinmişti sadece ve kendisine tahsis edilen odaya girip gözden kaybolmuştu Ritka. Kızlar da odalarına girdikten sonra Üykül ilk önce herkesi tek tek odalarında bir ziyaret etti ki bundan Niran hiç de memnun olmamıştı. Gördüğü kadarıyla bir an önce banyo yapmak niyetindeydi ve Üykül Niran'ın iki dakika içerisinde yarı yarıya nasıl soyunduğundan emin olamamıştı. Yine de Niran'ın pürüssüz cildini az da olsa görmek onu mutlu etmişti. Ve en nihayetinde herkesin güvende ve rahat olduğundan emin olduktan sonra kendi odasına yürümeye başlamıştı: Kedil'in odası; Niran'ın odası; Üykül'ün odası Ennab'ın odası ve Ritka'nın odası. Kendisi ortaya bırakılmıştı Kedil ve Ritka kanatlara, adamlar alenen savaş düzeninde yatış ayarlamışlardı. Odasına girdiği zamansa Ritka'nın ne demek istediğini anlamıştı: Annac buradaydı ve bu da demek oluyordu ki Üykül çok güzel bir gece geçirecekti. Aklından kızların ne yapacaklarını çıkartarak Annac'ın burada ne işinin olduğunu düşünmeye başladı. Daha makul bir cevabı kendisinde bulamamışken kadın usul usul yanına yanaşarak Üykül'ün kıyafetlerini çıkartmaya başladı. Üykül daha fazla düşünmek istemeyip kendisini olayların akışına bıraktı...

+7e!3 

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

1.8M 98.1K 50
Zengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde...
Kaçış بواسطة MaysaBerran

الخيال (فانتازيا)

193K 15.9K 41
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
Mafya Ve Psikolog Aşkı بواسطة Seda Goc

الخيال (فانتازيا)

68.6K 2K 80
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
TUĞRA [İNVERNESS 1] بواسطة Ebru Melek

الخيال (فانتازيا)

299K 26.1K 47
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...