Hayalet Dünya [Hayalet Serisi...

By kayciayca

132K 12.1K 3.2K

#1 15.03.2017 Akça ve Pars, artık avlanılması gereken birer hedeftir. İhtiyarlar, şimdiden bir araya gelmiş i... More

1. Bölüm 'G. Kore'
Yeni Kapak Oylaması
Yılbaşı Çekilişi
Karakter Seçimleri :)
2. Bölüm 'Hayalet Dünya'
Hazır mısınız?
3. Bölüm 'Arayış'
4. Bölüm 'Ortak İye Meclisi'
5. Bölüm 'Dokkaebi'
6. Bölüm 'Rüya'
Fantastik Roman
7. Bölüm 'Özgürlük'
8. Bölüm 'Kasa Obake'
9. Bölüm 'Tongdosa'
10. Bölüm 'Kilin'
11. Bölüm 'Dolunay'
12. Bölüm 'Morçi'
13. Bölüm 'Geçmiş'
14. Bölüm 'Kamçı'
15. Bölüm 'Astana'
16. Bölüm 'Tatil'
17. Bölüm 'Al Bozkurt'
18. Bölüm 'Niyet'
19. Bölüm 'Soura'
20. Bölüm 'Zehir'
21. Bölüm 'Mücadele'
22. Bölüm 'Soruşturma'
23. Bölüm 'Hikaye'
24. Bölüm 'Öfke'
25. Bölüm 'Cüce'
26. Bölüm 'Köprü'
27. Bölüm 'Çöl'
28. Bölüm 'Avcılar'
29. Bölüm 'Savaş ve Ölüm'
30. Bölüm 'Dönüş'
31. Bölüm 'Hak'
32. Bölüm 'Oturum'
33. Bölüm 'Sorular'
34. Bölüm 'Oğlum'
35. Bölüm 'Torun'
36. Bölüm 'Teklif'
37. Bölüm 'Hırsız'
38. Bölüm'Vicdan'
39. Bölüm'Kan'
41. Bölüm 'Kayrak'
42. Bölüm 'Kayıp'
43. Bölüm 'Hüzün'
44. Bölüm 'Son'
Ek Bölüm

40. Bölüm 'Yalan'

2.1K 283 55
By kayciayca

Allah'ın selamı üzerinize olsun (bu sefer de Türkçe yazayım. :D ),

Yeni bölüm geldi, hoş geldi. Bakalım Akça'nın suçlamalar karşında tavrı nasıl olacak? :P

_______

Pars

Pars sinirden yerinde duramıyordu. Son 10 dakikadır küçük, karanlık odanın içinde volta atıyordu. Akça'nın annesi, babası, amcası, teyzesi ve ağabeyi de bir köşede durmuş, şeffaf sorgu camından Akça'yı izliyordu.

Akça, dün akşam apar topar gözaltına alınmış ve buraya getirilmişti. Pars, bu haberi aldığında delirmiş ve içinde yükselen öfkeyi salmamak için çok çaba sarf etmesi gerekmişti. Akça'nın suçlandığı şeyi duyduklarında Algün, neredeyse baygınlık geçirecekti, Baybora öfkeli bir adım atıp ortalığı ayağa kaldırmaya niyetlenmişti ki Berkut ve Balaban tarafından zor engellenilmişti. Kanı deli atan Baybora ile uğraşmak yeterince zor olduğu için Pars'ın soğukkanlı kalması, herkesin rahat bir nefes almasına neden olmuştu. Gerçi Turgut, ne olur ne olmaz diye, sorgu odasına gelene kadar, gözünü üzerinden ayırmamıştı.

Akça, sorgu odasının ortasında oturuyordu. Filmlerde gördüğü metal soğuk masaya elleri kelepçelenmişti. Pars, onu bu şekilde görünce hem öfkesi bilenmişti hem de bir ejderhayı kelepçeleyerek zapt edebileceklerini sanacak kadar aptal oldukları için içten içe gülmüştü. Eğer Akça arzu etse, iyelere özel tasarlanmış, kelepçeleri kopartır ve masayı kafalarına geçirir, kapıyı parçalar ve dışarı rahatça çıkardı. Onun yerine gayet sakin ve kendinden emin bir şekilde oturmayı sürdürüyordu. Akça'nın yanında Vural ve tanımadıkları Siren soyundan bir başka komite üyesi vardı. Adamın bronz teni kendini ele veriyordu.

Kapı açıldı. Günden'in girmesiyle kapının kapanması bir olmuştu. Kadın sakin dursa da diğerleri gibi huzursuzdu.

"Kızımın yanında senin olman gerekirdi." dedi, Algün.

"İşte tam da bu yüzden beni ondan uzak tutuyorlar, abla."

Berkut elini karısının omuzuna koydu. Sakinleştirici bir ses tonuyla, "Hayatım, Günden, Akça'nın yakını. Onu sorgulaması ahlaki değil, izin vermezler." dedi.

Pars biliyordu ki Algün de bunun farkındaydı ama bir annenin çocuğu için endişesi zaman zaman mantıksız talepler ve düşünceleri de beraberinde getirebiliyordu.

"Yine de bir Bozkurt soyundan birinin olması iyi olurdu. İtbarak da olur."

"Aynı sebeple kabul etmeyecekler." dedi, Balaban.

Baybora öfkeli bir nefes aldı. "Ama benzer sebepleri göz önüne alıp bir Siren'in kardeşimi sorgulamalarına engel olmuyorlar!"

Baybora'nın hakkı vardı. Sirenlerin, kurt adamlara, daha belirgin konuşmak gerekirse Bozkurt soyuna karşı ciddi bir diş bilenmesi vardı. Hal böyle iken Akça'yı sorgulayanlardan birinin bir Siren olması da ahlaki bir soruntu. Neyse ki Meçik adam, Algün'ün ve Akça'nın ailesinin yılardır tanıdığı ve güvendiği biriydi.

"Dün akşam Azna Bozkurt'un odasında işiniz neydi?"

Siren, Akça'yı sorgulamaya başlamıştı.

"Bir işim yoktu." dedi, Akça. Aslında kısmen yalandı. Azna'nın odasında muhtemelen Kayrak'ı arıyordu, zira küçük adam ortadan kaybolmuştu. Şu an kızlar onu arasalar da bulabileceklerinden emin değildi. Cüceler, bulunmak istemediklerinde ortadan kaybolmakta mahir canlılardı.

Konuşmayı Vural devraldı. "İşinizin olmadığı bir yerde bulunma sebebiniz neydi? Tesadüf mü?"

"Hayır." Meçik ve Siren aklı karışmış bir halde kısa bir an birbirine baktı. "Tesadüfe inanmıyorum." diye açıkladı, Akça. "Tevafuk diyelim. Kan kokusu alınca endişelendim. Ben de kokuyu takip ettim ve Azna Bozkurt'u o halde buldum. Yaşayıp yaşamadığını denetlemek için nabzına baktım, tabi beyhude bir girişimdi, zira öldüğü her halinden belliydi."

Akça'nın sesi sakin, denetimliydi. Sükuneti ve rahatlığı açıkça göze çarpıyordu. Aferin kızıma. Dedi Pars, içinden. Akça'nın bu hali onun lehine işleyecek bir durumdu. Eğer endişeli, terlemiş, korkmuş ve titrek bir sesle konuşuyor olsaydı onu izleyen ve dinleyen herkesin gözünde soru işaretleri gezer, şüphe kurtları beyinlerini yerdi.

Suçsuz bir insan neden endişelensin ki? Neden korksun? Neden titrek sesle konuşsun? Onlar sakin ve kendinden emin olurlar... En azından işini bilen biri böyle davranır. Pars duygu ve düşüncelerini saklamada iyi biriydi, kolaylıkla yalan söyleyebiliyordu. Aslında bundan hoşlanmıyordu. Bu güzel bir şey değildi. Zaten her önüne gelene de yalan söylemiyordu, patolojik bir vaka değildi ki böyle yapsın. Fakat çocukluğundan beri çevresinin cellatlarla çevrili olduğunu hissederken daha iyi bir yöntem bulamamıştı; kim olduğu, nereden geldiği ve ne yapmak istediği gibi nice konularda doğru şeyler söylemezdi. Söyleseydi çoktan ölüydü. Kimseye güvenemez olmuştu.

Akça bu durumu değiştiren kişiydi. Şimdi çevresinde o ve onun ailesi vardı. Berkut ve ailesine güvendiğini söyleyemezdi ama kendisine verilecek bir zarar ve ihanette Akça'yı da kaybetmiş hatta ona da zarar vermiş olurlardı. Bu yüzden şimdilik buna güveniyordu. Akça ise bambaşkaydı. O, duygu ve düşünceleri konusunda Pars'a hep dürüsttü ve kendisine de öyle davranmasını istiyordu. Çünkü birine yalan söylemek onun güvenine ihanet etmek demekti ve hangi çeşit bir insan ihanet ederdi?

Biraz zor olmuştu ama Akça'ya dürüst olmayı başardığına inanıyordu ama hala her konuda açık seçik fikirlerini ve bilgilerini paylaşmıyordu. Bu kısım biraz kişiliği haline gelmişti herhalde. Karısı da bunu kabullenmişe benziyordu. Eh, bazı şeyler değişmezse kabullenmeyi de bilmek gerekirdi. Neyse ki Akça, insanı zorla istediği şekle kalıba sokmaya çalışan, değiştirmek için uğraşan biri değildi. Onu olduğu gibi kabulleniyordu.

"Peki, İhtiyarlar Koridorunun sınırında ne arıyordunuz?" dedi, Vural. "Gün içerisinde iki kere oraya gittiğiniz ve oyalandığınız görüldü. Hepsi güvenlik görüntülerinde var."

Akça başını salladı. "İlkinde yürüyüş yapıyordum. Hamileliğim ilerlediği için bacaklarımı açmak istedim. Diğer yandan da telefonumla oynarken ne kadar zaman yürüdüğümü ve nereye geldiğimi fark etmem zaman aldı. Zaten orada da Azna Bey ve Avcı Üstatları ile karşılaşıp kısa bir sohbet ettim. İkincisinde de sağlık saatimi kaybettim. Çantamdaydı. Kamera görüntülerinde görmüşsünüzdür; Azna Bey, büyük bir kabalık edip eşyalarımı karıştırdı. O sırada düştüğünü sanıyorum. Onu aramaya gelmiştim. Gerçi bulamadım, belki başkası bulmuştur."

Pars içinden,Git gide kendini geliştiriyor. Dedi. Elbette ki karısının öyle bir saati yoktu. Akça ilk tanıştığı andan itibaren onun çok kötü bir yalancı olduğunu görmüştü ama şimdi... Şimdi neredeyse Pars'ı bile ikna edebilirdi. Bu duruma sevinse mi üzülse mi bilemedi.

Siren, Akça'nın karşısındaki metal sandalyeyi çekip oturdu. Önündeki dosyayı açıp birkaç saniye okuyup, bakışlarını karısına dikti. "Büyük Üstatlar Guro ve Deng Ze ile konuştuk. Onların söylediğine göre Azna Bey ile aranızdaki küçük bir atışma geçmiş."

Akça kaşlarını çattı. "Atışma mı?"

"Daha çok üstü kapalı tehdit yağdırmışsınız."

"Kim? Ben mi?"

Akça bu sefer samimiydi. Kaşları şaşkınlıkla kalkmıştı.

Siren, önündeki kağıdı yüksek sesle okudu. "Şu sıralar sağlığıma zararlı bir sürü şey çevremi kuşatmış. Her birini tek tek temizlemek gerek." Akça'nın tepkisini ölçmek için bir süre bekledi. "Bunu söylediniz mi?"

"Evet, söyledim." dedi, Akça. "Bu mu tehdit?"

"Sağlığınıza zararlı şeyleri temizlemeniz gerektiğini söylemişsiniz. Nereden bakarsanız bakın üstü kapalı bir tehdit."

Akça küçük bir kahkaha attı. "Cümlenin sonunu alıp, istediğiniz anlamı yüklemek size bir kanı yaratmaz. Değil birinci derece bilmem kaç bininci dereceden bile kanıt olmaz. Azna Bozkurt ile teknoloji ve getirileri üzerine kısa bir sohbetimiz oldu. Bahsettiğim şey tam da bu konu üstüneydi." Akça sırtını sandalyeye dayadı. "Eğer bu sizin için bir tehdit ise bir de şunu dinleyin; Topluma zarar veren her şey de yok edilmelidir."

Siren kaşlarını şüpheyle buruşturdu. Sanki bir tuzak kokusu almış gibi bakıyordu. "Bu tam olarak nedir?"

"Azna Bozkurt'un bana söylediği şey." diye açıkladı, Akça. "Ona söylediğim sözden önce söylendi. Kendisi ve ihtiyarlar, beni ve türümü topluma zarar veren bir şey olarak görüyordu."

"Onu bu yüzden mi öldürdünüz?"

Akça gülümseyip başını iki yana salladı. "İddianıza göre aramızda atışma oldu ve üstü kapalı bir şekilde birbirimizi tehdit ettik. Bunun üstüne ben de öfke patlaması yaşayıp birkaç saat sonra gidip odasında onu öldürdüm mü? Hem de tüm kameraların beni gördüğünü bildiğim halde? Gerçekten onu nasıl öldürmüşüm? Bıçaklamış mıyım? Yoksa pençelerimle mi işi bitirmişim?"

"Aşil tontonları kesilmiş. Bu da onun yere düşmesine neden olmuş. Sonra kasıklarına sivri bir şeyle darbe alınmış. Aynı sivri şeyle şah damarı kesilmiş." dedi, Vural Meçik.

"Bir bıçak ya da ona benzer sivri bir alet." dedi, Akça. Sanki kendi kendine konuşuyor gibiydi. Sessiz bakışlarını bir süre Meçik ve Siren'in üzerinde gezdirdi ve içindeki kurdu serbest bırakıp, tüm gücüyle kolunu çekti; kelepçeler koptu ve parçaları odanın zeminine düştü.

Akça'nın kolları artık serbestti ve dahası gözleri bulutlar tarafından işgal edilmiş gibi beyazdı. Bu sefer biraz farklı görünüyordu; beyaz gözlerinin ışıltısı biraz sönmüştü. Pars bunun sebebinin Akça'nın havadan uzak bir yerde bulunmasından kaynaklı olduğunu biliyordu. O yeraltındaydı.

"Ne yapıyorsun?" dedi, Siren. Korkuyla sandalyeden kalktı ve sandalye, gürültüyle yere düştü. Vural bile endişelenmiş, istemsizce şeffaf cama bakmıştı. Algün'ün orada olduğunu bildiğinden müdahale etmesini ister gibiydi. Fakat Algün kıpırdamadı. Öylece yeğeninin gösterisini izliyordu. Diğer herkes gibi.

"Burada güçlerini mi kullanacaksın?" diye sordu, Siren. Korktuğu her halinden belliydi. "Ne yapacaksın? Burayı başımıza çökertip kaçacak mısın?"

Akça gülümsedi. "Sakin olun. Yeraltındayız, değil mi? Burada başka bir ejderin hükmü geçiyor. Benim gücüm burada işlemez."

Genç kadın başını hafifçe çevirdi ve Pars ile göz göze gelip, kocasına içten bir gülümseme gönderdi.

Pars, farkında olmadan iyesi serbest kalmıştı. Yıldız çökmüş karanlık gözleriyle bir kaç adım atıp, camın dibine geldi ve elini şeffaf cama koydu. Akça'nın gülümsemesi daha da genişledi.

"Burayı başımıza çökertebilir misin?" diye sordu, Baybora.

Pars cevap verdi. "Muhtemelen."

"O zaman böyle bir şeyi yapmaya karar verdiğinde ilk önce bize söyle. Sıvışalım."

Genç adam güldü. "Olur."

Siren olabildiğince masadan haliyle Akça'dan uzak durmaya özen gösterdi. "O zaman bu gösteri ne için?"

"Bu gösteri size bir Bozkurt ya da herhangi bir kişiyi öldürmek için bıçak ya da benzer şeylere ihtiyacım olmadığını göstermek içindi." Akça elini kaldırıp sivri tırnaklarını gösterdi. "Kuşkusuz keskin pençelere sahip yegane iye soyu kurt adamlar değil ama benim soyum genelde pençelerini tercih eder. Beni Azna'nın cesedi başında bulduğunuzda ellerimin durumu neydi? "

"Eliniz kanlıydı." diye diretti, Siren.

"Çok az kan vardı." diye düzeltti, Akça. "O da nabzına bakarken oldu. O kadar çok kan vardı ki bu olağan. Eminim cesedi taşıyan ve otopsiyi yapan kişiye daha çok kan bulaşmıştır. Eğer Azna'yı ben öldürmüşsem pençemi kullanmış olmam gerekir. Elimin ve üstümün başımın kan olması gerektiği de cabası. Bir bıçak veya benzer bir şey buldunuz mu? Hayır. Demek ki katil ben değil, başka biri. Biraz klişe kaçacak ama ben sadece yanlış zamanda yanlış yerde oldum."

"Ha-haksız değilsiniz. Yine de şimdilik baş şüpheli sizsiniz."

"Baş şüpheli olmam için bir cesedin başında tek başıma dikilmemden daha fazla kanıta ihtiyacınız var." Akça elini masaya vurarak kalktı. "Öyle bir kanıt bulana kadar da burada tutulmak için geçerli tek bir sebebiniz bile yok."

Akça kapıya gitti ve açtı.

Siren parmağını suçlayıcı bir şekilde genç kadına uzattı. "Bir yere gidemezsiniz! Biz uygun bulana kadar olmaz!"

Akça, Siren'e bakarak gülümsedi, "Gücün yetiyorsa durdur." dedi ve odayı terk etti.

Pars bu gösterinin ardından kahkaha attı. Siren'in şaşkınlıktan ne yapacağını bilmez halde boş gözlerle bakması ve Akça'nın ailesinin bile şaşkınlığa düşmesi Pars'ı güldürmüştü.

Baybora sonunda, "Ben size söyledim." dedi. "Bu herif onu kötü etkiliyor."

Continue Reading

You'll Also Like

12.6K 1K 9
"Lan bu çok şirin yanımıza alalımmı abi?" Dedi arkadaki adamlardan biri hevesle. Neyi yanına alıyor ki? Arkama dönüp konuşan kişiye şaşkınca baktım b...
407K 27.4K 23
Ruh eşim vahşi bir alfaydı. omegaverse | mini fic
30.4K 1.6K 17
Işık Çelikel Bir fantastik yazar, iki öğretmenin tek kızıyım.Hayatım her zaman sakin geçti, hiç bir zaman huzurlu olmadığımı fark ettim. Onunla tanıs...
168K 17K 46
Savaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtad...