Hayalet Dünya [Hayalet Serisi...

By kayciayca

132K 12.1K 3.2K

#1 15.03.2017 Akça ve Pars, artık avlanılması gereken birer hedeftir. İhtiyarlar, şimdiden bir araya gelmiş i... More

1. Bölüm 'G. Kore'
Yeni Kapak Oylaması
Yılbaşı Çekilişi
Karakter Seçimleri :)
2. Bölüm 'Hayalet Dünya'
Hazır mısınız?
3. Bölüm 'Arayış'
4. Bölüm 'Ortak İye Meclisi'
5. Bölüm 'Dokkaebi'
6. Bölüm 'Rüya'
Fantastik Roman
7. Bölüm 'Özgürlük'
8. Bölüm 'Kasa Obake'
9. Bölüm 'Tongdosa'
10. Bölüm 'Kilin'
11. Bölüm 'Dolunay'
12. Bölüm 'Morçi'
13. Bölüm 'Geçmiş'
14. Bölüm 'Kamçı'
15. Bölüm 'Astana'
16. Bölüm 'Tatil'
17. Bölüm 'Al Bozkurt'
18. Bölüm 'Niyet'
19. Bölüm 'Soura'
20. Bölüm 'Zehir'
21. Bölüm 'Mücadele'
22. Bölüm 'Soruşturma'
23. Bölüm 'Hikaye'
24. Bölüm 'Öfke'
25. Bölüm 'Cüce'
26. Bölüm 'Köprü'
27. Bölüm 'Çöl'
28. Bölüm 'Avcılar'
29. Bölüm 'Savaş ve Ölüm'
30. Bölüm 'Dönüş'
31. Bölüm 'Hak'
32. Bölüm 'Oturum'
33. Bölüm 'Sorular'
35. Bölüm 'Torun'
36. Bölüm 'Teklif'
37. Bölüm 'Hırsız'
38. Bölüm'Vicdan'
39. Bölüm'Kan'
40. Bölüm 'Yalan'
41. Bölüm 'Kayrak'
42. Bölüm 'Kayıp'
43. Bölüm 'Hüzün'
44. Bölüm 'Son'
Ek Bölüm

34. Bölüm 'Oğlum'

2.4K 265 72
By kayciayca

Selamünaleyküm,

Bir günlük tatilden sonra dönüş bölümümüzle karşınızdayım. Bu bölüm bana göre oldukça şirindi, zira içeriği bakımından içimi hoş etti. İnşallah siz de beğenirsiniz. :)

Bölümden önce +18 üstü gençlere bir kamu spotum var. Malum yarın Pazar günü, referandum var. Game of Thrones karakterleri de size bu konuda bir şey demek istiyor. :)

__________________________

"Ne demek, nerede olduğunu bilmiyorsun?"

Akça omuzunu silkti. "Sabah namazı sonrası ortadan kayboldu. Kendince işler çeviriyordur."

Baybora soru soran gözlerini kardeşinin üzerine sabitledi. Sert çehresi ve yakışıklı yüzü ile Baybora, zaman zaman babasına zaman zaman da amcasına benziyordu. Lakin gamsız ve şakacı hali ortadan kaybolup, biraz da öfkeli göründüğünde garip bir şekilde dedesi Baykal gözlerinin önünde canlanıyordu. Kayrak'ın hakkı vardı, erkek kardeşi kesinlikle dedesinden de bir şeyler almıştı. Aslında bundan daha doğal ne olabilirdi ki? Sonuçta amcası ve babasına benziyorsa onların babasına da hayli hayli benzerdi. Zaten aile erkeklerin hepsi birbirine benziyordu. Hatta bir süre düşündüğünde uzaktan kuzen olduklarını öğrendiği Pars bile acımasızlık yönüyle Baykal'ı anımsatıyordu.

Ailesi, en son 2000 yıl önce yaşamış olan Al Bozkurt'un soyundan geliyordu. Bunca zaman boyunca Al Bozkurt ve ebeveynlerinin özellikleri nesiller boyu aktarılmıştı. Üstüne bir de Al Bozkurt'un çocukları başka ailelerle evlenince bu soyun özellikleri de geniş kitleler arasında yerini almıştı. Annesi Algün, Başkurt ve ejderhanın sadece Bozkurtlardan çıktığını, İtbaraklardan asla ejderha doğmadığını söylemişti.

Dedesinin sahip olduğu Başkurt gücü, ejderhalardan geliyordu ama buna rağmen onları yok etmek istemişti. İlk başlarda bunu korkunun bir ürünü olarak görse de artık bunun çok ötesinde, güç ve taht sevdası olduğunu düşünüyordu. Elbet dedesinin, bunu kendi kafasında meşru gösterecek bir bahane ürettiğinden adı gibi emindi. Bir keresinde Ecmel'in insan beyninin çelişkiyi kabul edemediğini ve buna katlanamadığını, bu yüzden de bahaneler üreterek çelişkiyi yok ettiğini söylemişti. Örneğin, sigaranın ölümcül olduğunu bilmesine rağmen içmeye devam eden biri; bu çelişkiyi, sigaranın baş ağrısına ya da ruh sağlığına iyi geldiğini iddia eden bahanelerle yok ederdi.

Akça, kardeşiyle revire; Bengi'nin büyük ninesi ve dedesini ziyarete gidiyordu. "Ne?" dedi, sonunda.

"Hamileliğine alışmaya çalışıyorum."

"Alışması gereken Pars ve ben, sen değil."

"Yine de bir günde bir eniştem ve yeğenim olduğunu öğreniyorum. Ayrıca geçen seneye kadar bir babam ve kız kardeşim olduğunu dahi bilmiyordum. Dayı olacağım! Bırak da alışma hakkım olsun."

Akça güldü. Haksız değildi. Bir insanın hayatı bir senede değişir mi diye soru sorulsa, kendi hayatını ve yaşadıklarını örnek göstermesi yeterdi. Yıllarca babasıyla beraber sessiz sedasız sıradan bir baba kız gibi yaşarken lise sonda Pars'ın ve Baybora'nın hayatına girmesiyle birlikte hayatı, 180 derece dönüşüme uğramıştı.

"Dur bir dakika." dedi, Baybora. "Hekime gittin mi? Böyle durumlarda sürekli hekim denetiminde olman gerektiğini duydum. Son birkaç günde yaşadıklarını düşünürsek bir görünsen iyi olur."

Akça dudaklarını bastırdı. Bu daha önce hiç aklına gelmemişti. Yani aslında gelmişti ama o zaman hekim bulma gibi bir imkanı yoktu ama şimdi öyle değildi. Elinin altında bir revir ve bir sürü hekim vardı.

"İlk seferinde hekim bir şey demedi mi? Bir görünme düzeni falan. Hem kaç aylık hamilesin?"

"Ş-şey, bilmiyorum. Aslında hiç hekime gitmedim."

"Hı? Gitmedin mi? O zaman hamile olduğunu nereden biliyorsun?"

"Avcı kız dedi, Aldacı."

"Buyur? Yani deli bir avcı, sana hamilesin dedi diye mi hamile olduğunu söyleyerek ortalıkta dolanıyorsun? Miden bulanıyor mu?"

"Hayır, bulanmıyor. Deniz Perilerinin öngörülerinden haberim var."

"Benim de var ama bu, senin hamile olduğunu göstermez. Belki bir iki ay sonrasını ön görmüşlerdir?"

Akça ofladı.

"Revire gitmişken hekime görünelim. Onaylasın. Nasıl olsa herkes hamileliğini duyduğu için görünmekte sakınca olmaz."

"Tamam." dedi Akça, pes etmiş bir sesle. Sonuçta kaç aylık olduğundan tut, sağlığına kadar her şeyi öğrenmesi gerekirdi, değil mi? Hem belki cinsiyetini de öğrenirdi? Hemen kafasını iki yana salladı. Cinsiyet tespiti için henüz çok erkendi.

Revire çıkar çıkmaz Akça, Morçi nine ve Yağaç Bey'i ziyaret etmek istemişti; zira ikisi yaşından dolayı Bengi kadar hızlı toparlanamamıştı ama Baybora, kendisinden daha heyecanlıydı. Akça'yı kolundan tuttuğu gibi bir Elf olan, doğal kızıl saçlı bir kadın hekimin yanına götürdü.

Kadın, orta yaşlarda, ela gözlü ve yüzü hafif çilli olan biriydi. Burnu da azcık büyük ve kemerliydi. Akça'nın bu kadının Karadenizli olduğunu anlaması için daha fazla kanıta ihtiyacı yoktu.

"Merhaba." dedi, yumuşak sesiyle. "Rahatsızlığınız nedir?"

Akça, kadının sesinin hipnoz edici olduğunu düşündü. Oturup saatlerce dinler ve bir an bile sıkılmaz, her anından zevk alırdı. Kadının sesi, bir nevi saçını okşatmak gibi bir his veriyordu. Belki de içine bir Siren kaçmıştır? Genelde böyle hipnotik seslere onlar sahipti.

"Bebeğimin sağlık durumunu öğrenmek istiyordum." dedi Akça, şüpheli bir sesle. Burası hastane değil bir revirdi. Bu yüzden gerekli teçhizatların hepsine vakıf olduğundan şüpheliydi.

"Aslında kesinkes hamile mi, onu öğrenmek istiyoruz."

Akça ters bir şekilde baksa da Baybora umursamadı. Akça biliyordu ki hamileydi, emindi ama Baybora işi sağlama bağlamak istiyordu.

Bebek lafını duyar duymaz kadının yüzü aydınlandı. "Elbette, lütfen muayene odasına geçelim. Buradan."

Kadın, Akça ve Baybora'yı hemen yan kapıdan geçirip ilk girdikleri odadan daha büyük bir odaya soktu. Sedye başta olmak üzere gerekli, standart tüm malzemeler vardı. Akça, göz ucuyla bir ultrason cihazı görünce şaşırdı.

"Siz uzanın, ben cihazı hazırlayayım."

Akça, yavaşça Baybora'nın kulağına eğildi. "Burası da hastahane gibi mübarek. Çok fazla hamile hasta oluyor mu ki?"

"Ultrasonun yegane kullanım alanı hamilelik değil. Bir keresinde teyzemin safra kesesinde taş sorunu vardı. Hekim, onu ultrasona sokmuştu."

"Şöyle geçin, lütfen." dedi, kadın.

Akça derin bir nefes alıp sedyeye tırmanıp uzandı. Hekim, nazikçe gömleğinin alt düğmelerini açıp karnını görünür hale getirene kadar atletini kaldırdı. Kadın tecrübeli gözlerini Akça'nın karnına dikti ve hafif şişkinliği eliyle bastırdı. Akça'nın 'ayva' dediği göbeğiydi. Babasına göre ise karpuzdu ama o karpuz, tekrar ayva idi. Belki az buçuk biraz daha büyüğü.

"Hmm. Sanırım bir hayli ilerlemiş bir hamilelik. Genelde gözlerime güvenilirim. Tecrübe." dedi, gülümseyerek. "Sizin için 4 boyutlu ultrason kullanacağım, bu sayede gerçeğe çok yakın görüntüler elde edeceğiz."

Garip bir sıvıyı göbeğine sürdükten sonra prob denilen aleti karnına koydu ve hafifçe bastırıp, gezdirmeye başladı. Akça monitöre bakmak için çaba sarf etse de çok net göremiyordu ama Baybora, kartal gibi hedefine kitlenmişti. Bir an için kurt gözlerini kullanacağını düşündü.

"Ah, işte burada!" dedi, kadın sonunda.

"Yani hamile?" diye sordu, Baybora.

Hekim kaşlarını çatıp, Baybora'ya kısa bir bakış attı ama hemen sonra monitöre bakmaya devam etti.

"Görünüşe göre aşağı yukarı 11. haftanıza girmişsiniz. Bebeğin gelişimi olağan seyrinde."

Baybora kıkırdadı. "Ayak ve elleri oluşmuş, Akça. Kafası falan... burnu bile. Neredeyse tamamen bir bebek. Boyu ne kadar ki?"

"4 santim." diye yanıtladı, hekim.

"O kadar küçük mü?" dedi, Akça. Sedyeden hafifçe doğruldu. Kadın da cihazı biraz çekerek görebileceği bir noktaya döndürdü. Ekranda daha büyük görünüyordu ama aslında minicik bir şeydi. Hareket etmeye başlayınca gözleri doldu. Resmen canlıydı. Kıpırdıyor ve sanki kelebek yakalamaya çalışır gibi kollarını kaldırıp indiriyordu.

"Hayatta." dedi, Akça mırıldanır gibi.

"Elbette yaşıyor." dedi, hekim. "Beyin gelişimi yerinde, bu da hareket etmesinden belli. Kalp atışları da yerinde."

Yani hem beyni gelişmiş hem kalbi gelişmişti. Gerçekten de bebeği hayattaydı! Canlıydı! Kıpır kıpırdı ve büyüyüp, doğmak için sabırsızlanıyordu. O zamana kadar annesinin rahminde, güven içerisinde, hazır olana kadar bekleyecekti.

Akça, nasıl olur da bazı anne adaylarının çocuklarını kürtajla öldürebildiğini, merak etti. Bildiği kadarıyla yasal kürtaj sınırı 10. haftaya kadardı. Beyin oluşumu 3. haftadan itibaren başlarken 5. haftada kalp atışının duyulmaya başlandığını uzun zaman önce okulda öğrenmişti. Haliyle kadınlar ve erkekler, sorumsuzluklarının bedelini nasıl bu masum canlılara ödetirlerdi? Sadece gayrimeşru değil, evli olduğu halde ruhsal olarak hazır olmadığını iddia eden veya kariyer planları yapan kadınların da kürtaj olduğunu biliyordu. Bir de bana şu kadar çocuk yeter, fazlasına bakamam diyenler de eklenebilirdi. Çocuk öldürmek, cahiliye döneminde müşriklerin yaptığı bir şeydi ve onlar da kendilerince bahanelerle haklı olduklarını iddia ediyordu. Oysa bugün kürtajı destekleyenlerin bile ayıpladığı bir gelenekti.

Garipti ki devletler, birkaç haftalık hamile bir kadının kürtaj ile bebeğini öldürme hakkını ona veriyordu ama bir başkası bebeğin ölümünden sorumlu olsa cinayetten yargılanıyordu. Neden anne ve baba yargılanmıyordu? O cinayet değil miydi? Bir çok kürtaj destekçisinin "Benim bedenim, benim kararım!" diye protesto yaptığını da görmüştü ama öyle değildi. Beden onlara aitti ama bedenleri içinde büyüyen bebek, onların ne malıydı ne de bedeniydi. Bebek, kol ya da bacak değildi ki! O beden ve can, o bebeğe aitti ve onun üzerinde yaşam hakkı bir tek o bebeği yaratan Allah'a aitti. Anne denen varlığın görevi, Allah'ın verdiği emanet bebeği korumak iken öldürmek de neydi?

Kürtajı destekleyenlerin, terörist ve canilerin çocuk öldürdüğünde kınamasını iki yüzlülük olarak görüyordu. Sanki kendileri bir bebeğin öldürülmesini savunmuyor veya hiç öldürmemişler gibi! Çelişki kuramında olduğu gibi kendilerini bu çelişkiden kurtarmak için herhalde bebeğin, anne karnında iken cansız olduğunu varsayıyorlardı ama Akça şu an açık seçik görüyordu ki bebeği sağ ve hayat doluydu. Hareket ediyordu! Bunlar, istemsiz kas hareketleri falan değildi. Bas bayağı bebek bilinçli bir şekilde hareket ediyor ve kalbi atıyordu.

11. hafta demişti, değil mi? Yani hamileliğinin 3. ayındaydı. Şaşırmıştı. Bir ya da bir buçuk aylık falan olduğunu düşünmüştü. Bunca zaman nasıl olur da bir işaret görmezdi? Hiçbir şey olmasa bile adet döneminin kesildiğini fark etmesi gerekirdi. Herhalde olan bitenlere odaklanmaktan kendine hiç dikkat etmez olmuştu.

Baybora dudağını sarkıtmış, koca gözlerle ekrana bakıyordu. Gerçekten de içindeki kurdu serbest bırakmıştı. Kırmızı gözleriyle monitöre öyle eğilmişti ki hekim kadın rahatsız oldu. "Biraz geri çekilebilir misiniz? Ekrana kafanızı soksanız da bebeğe ulaşma şansınız yok."

Fakat Baybora duymazlıktan gelip, parmağını ekranda bir yere odakladı. "Bu düşündüğüm şey mi?"

"Ne?"

"Şu şey işte."

"Ah, o plesanta."

"Hayır değil."

Kadın bıkkın bir iç çekti. "Bir bebeğin cinsiyeti 4. aylıkken belli olur."

"3. aylıkken belli olmaz mı?"

"Cinsel organları 3. ayda gelişir ama en net 4. aydan sonra belli olur."

"Bu soruma cevap değil."

Kadın gerilmişti ama üslubunu bozmadı. "Evet, şanslıysak belli olabilir."

Baybora gülümsedi. "Bak, orada. Bu gözlere boşuna sahip değilim, hekim hanım."

Kadın, Baybora'nın işaret ettiği noktaya baktı ve iyice eğildi. Bir anda şaşkınlıkla geri sıçradı. "Ah! Gerçekten de!"

"Ne oldu?" dedi, Akça.

Baybora sırıttı. "Erkek yeğenim oluyor!"

Akça güldü. "Öngörülebilir bir şey aslında. Yani sonuçta Al Bozkurt olacak."

Elf, neyden bahsedildiğini anlamıştı ama istifini bozmadı. Zaten Baybora'nın kim olduğunu gayet iyi biliyordu ve hamile Ak Bozkurt'un haberi çoktan her yere yayılmıştı. Hatta diyebilirdi ki Dünya'daki tüm iyeler, bu haberi duymuştu.

"Eee? Bu onun kız olmayacağı anlamına gelmezdi ki! Yani sen soy devamı deyince kafan erkek çocuğa mı gitti? Hiii, bunu bir erkek söylese ataerkil olmakla suçlanırdı."

Elf güldü.

"Yani kız da mı olabilirdi?"

"Evet."

"Ah, iyiymiş."

Baybora sırtını dikleştirip, kollarını havaya kaldırdı. "Erkek! Erkek adamın erkek yeğeni olur!"

"Ay lütfen!" dedi, hem Akça hem de Elf aynı anda. Hemen ardından her biri gülmeye başladı.

Kapı hızla açılınca Elf yerinden sıçradı. Pars kapıda dikilmiş, heyecanlı görünüyordu.

"Erkek mi dedin?"

"Sen neredeydin? Her neyse." Baybora o kadar keyifliydi ki Pars'ın sırtına bir patlak attı. "Tebrikler! İnşallah bana benzer."

Bu sefer Akça ve Pars aynı anda, "Allah korusun." dedi. Elf kadın bile aynı fikirde görünüyordu.

"Ne? Neyimi beğenmiyorsunuz?"

Kimse yorum yapmadı. Hekim gülümseyerek baba ve anneye baktı. "Bebeğin kalp atışlarını duymak ister misiniz? Elbette size ilk fotoğrafını da vereceğim, hatta videosunu."

Akça ve Pars'tan önce Baybora cevabı yapıştırdı, sanki ona sorulmuştu. "Evet!" dedi, heyecanla.

Kadın garip bir ifadeyle Baybora'ya bakış attı ve ultrasonun bir düğmesine bastı. Bir anda odanın içi hızlı hızlı atan kalbin sesiyle doldu. Üçü de büyülenmiş gibi Al Bozkurt'un kalp atışının esiri haline geldi.

DİPÇE: Al Bozkurt'un ultrason görüntülerini de koydum gerçeklik katsın diye. Gerçi kızmış galiba videonun asıl sahibi.(maşallah) :D

Continue Reading

You'll Also Like

7.5K 376 6
" Ben canavar değilim! " @xoxo-kk / Monster / Tüm Hakları Saklıdır!
71.9K 10K 30
1990'lı yıllar, yer ANKARA... Kurbanlarını öldürdükten sonra olay yerine rakamlar bırakan bir seri katil... Okuduktan sonra bırakamayacağınız gerilim...
888 63 10
İşte benim hikayem Safderun ... İhanetin aşka , geçmişin geleceğe , intikamın masumiyete hükmetme hikayesi ... Ne kadar iyi insan olur...
1.7K 1.1K 23
"Hastalığımın beni öldüreceğini zaten kabullenmiştim. Benim yüzümden tüm sevdiklerim öldü. Yaşayıp intikam mı almalıyım yoksa kendimi mi öldürmeliyim...