Hayalet Dünya [Hayalet Serisi...

Av kayciayca

132K 12.1K 3.2K

#1 15.03.2017 Akça ve Pars, artık avlanılması gereken birer hedeftir. İhtiyarlar, şimdiden bir araya gelmiş i... Mer

1. Bölüm 'G. Kore'
Yeni Kapak Oylaması
Yılbaşı Çekilişi
Karakter Seçimleri :)
2. Bölüm 'Hayalet Dünya'
Hazır mısınız?
3. Bölüm 'Arayış'
4. Bölüm 'Ortak İye Meclisi'
5. Bölüm 'Dokkaebi'
6. Bölüm 'Rüya'
Fantastik Roman
7. Bölüm 'Özgürlük'
8. Bölüm 'Kasa Obake'
9. Bölüm 'Tongdosa'
10. Bölüm 'Kilin'
11. Bölüm 'Dolunay'
12. Bölüm 'Morçi'
13. Bölüm 'Geçmiş'
14. Bölüm 'Kamçı'
15. Bölüm 'Astana'
16. Bölüm 'Tatil'
17. Bölüm 'Al Bozkurt'
18. Bölüm 'Niyet'
19. Bölüm 'Soura'
21. Bölüm 'Mücadele'
22. Bölüm 'Soruşturma'
23. Bölüm 'Hikaye'
24. Bölüm 'Öfke'
25. Bölüm 'Cüce'
26. Bölüm 'Köprü'
27. Bölüm 'Çöl'
28. Bölüm 'Avcılar'
29. Bölüm 'Savaş ve Ölüm'
30. Bölüm 'Dönüş'
31. Bölüm 'Hak'
32. Bölüm 'Oturum'
33. Bölüm 'Sorular'
34. Bölüm 'Oğlum'
35. Bölüm 'Torun'
36. Bölüm 'Teklif'
37. Bölüm 'Hırsız'
38. Bölüm'Vicdan'
39. Bölüm'Kan'
40. Bölüm 'Yalan'
41. Bölüm 'Kayrak'
42. Bölüm 'Kayıp'
43. Bölüm 'Hüzün'
44. Bölüm 'Son'
Ek Bölüm

20. Bölüm 'Zehir'

2.1K 256 72
Av kayciayca

Selamünaleyküm,

İki günden sonra bomba gibi bir bölümle karşınızdayım. Çok pis bir bölüm yazdım, bilesiniz. :D

_______

"Acıdı." Baybora zor zar derin bir nefes alarak doğruldu. Vücuduna elektrik yemiş gibi hissediyordu ve acısı hala tam olarak geçmemişti. "O neydi be?"

Ecmel, oğlanı elinden tutup kaldırdı. Kan örneklerinin olduğu torbaları pardösüsünün cebine koydu. "Çok kötü değil mi? Bir kere ben de bundan muzdarip oldum." dedi, Baybora'ya. "Elektrik yüklü top gibi bir şey atıyorlar."

Yaşlı cadı yavaşça bir iki adım daha attı ve siyah gözlerini kısarak ikilinin üzerinde gezdirdi. Elini talepkâr bir şekilde uzattı. "Kan örnekleri."

Ecmel'in eli istemsizce cebine gitti. "Hayır."

"Hey ihtiyar, torunlarına ait kan istiyorsan bak yerde bolcana var."

Cadı gerilmiş yüz ifadesini bozmadan cebinden iki minik cam küre çıkardı. İçinde renksiz bir sıvı vardı. Bir tanesini kan birikintisinin az olduğu tarafa atınca cam kırıldı ve içindeki sıvı yayıldı; kurumuş kana değince anında bir duman yükseldi ve kısa sürede kanı yok etti. Diğer küreyi de Ariel'in kanının olduğu yere atınca aynı şey orada da oldu.

Asit gibi, diye düşündü Ecmel. Tam olarak asit değildi aslında, kokusunu alıyordu; yakıcıydı ama farklı ve daha önce almadığı bir kokuydu.

"Sanırım kanlarını hatıra olarak almak istemiyorsun." dedi, Baybora.

Kadın buz gibi durmaya devam etti; ifadesiz, mimikten yoksun ama tehditkar bakışlı. Bu kadın, ısırmadan önce havlayacak biri değildi. Ecmel en tehlikeli insan türünün böyle kişiler olduğunu düşünürdü. Az konuşan, tehditler yağdırmayan insanlar genelde saldırıya geçerken de uyarı vermezdi. Hatta çoğu zaman böyle kişiler tehdit olarak bile görülmezdi.

"Sessiz olanlar en kötüsüdür." demişti, dedesi. Bir cadı için ise daha kötü olsa gerekti.

Ecmel, Baybora'nın sesini duyana kadar kadınla deli gibi savaşmayı kafaya koymuştu. "Beni iyi dinle." dedi, Baybora. Olağan bir insanın duymasının çok zor olduğu bir tonlama ile konuşuyordu. Bu yüzden ancak keskin duyuları olan kişiler duyabilirdi. "Ben kadını oyalarken sen kaçacaksın. O örnekleri anneme yetiştirmen gerekiyor."

Ecmel hemen başını olumsuz şekilde salladı. Böyle bir şeyi kabul edemezdi. Nasıl olurdu da Baybora'yı bu cadıyla beraber bırakıp kaçardı? Böyle bir şeyi yapabileceğini düşünüyorsa delirmiş olmalıydı.

"İtiraz etme!" dedi, kısıklı sesle. "Ben miyim önemli olan yoksa o örneklerin yerine ulaşması mı?"

"Sen de önemlisin." dedi, Ecmel hüzünlü bir sesle.

Baybora yarı şaşkın bir ifadeyle Ecmel'e döndü ve genç kızı hayatında ilk kez görüyormuş gibi baktı. Öyle ki Ecmel, oğlanın bakışından dolayı utanıp gözlerini kaçırdı.

Ecmel, Baybora'nın haklı olduğunu biliyordu ama Baybora da bilmeliydi ki Ecmel de haklıydı. Aynı anda hem Baybora'yı hem de Akça'yı koruyup kollamanın bir yolu olmalıydı ki genç kızın aklına gelen ilk şey iki Bozkurt'un bu cadıya saldırmasıydı.

"Zaten tek kişi." dedi, Baybora. "Yaşlı da."

Ecmel gülümsedi. Baybora da aynı şekilde karşılık verdi.

Cadı, istediğini nezaketle alamayacağını anlayınca elini geri indirdi ve kollarını iki yana açtı. Bu bir davetti. İlk saldırı hakkını Ecmel ve Baybora'ya veriyordu.

İki Bozkurt, bir anlığına yaşlı ve tek bir kadına saldırmayı yanlış buldu. Tamam, kadın tam bir şeytandı ama yine de ikiye karşı bir de adil görünmüyordu.

Yaşlı cadı da bu ikilemi görmüştü. İki gencin aksine o, ikileme girecek biri değildi. Bir şeyi istiyorsa talep eder, yerine gelmiyorsa zorla istediğini yaptırırdı. Kollarını içeri doru kapatınca onlarca irili ufaklı taş parçası havalanmış bir şekilde Ecmel ve Baybora'nın üzerine doğru uçmaya başladı.

İki Bozkurt son anda arkalarından yaklaşan taşları fark etmişti. Dönüp karşılık vermeye niyetlendiklerinde geç kalmışlardı. Yapabildikleri tek şey kollarını başlarına siper etmek oldu. Birkaç saniye içerisinde taş yağmurunun içinde kaldılar ve yere kapaklanmak zorunda kaldılar.

"Davet değilmiş." dedi, Ecmel. Baybora bir şey söylemedi ama genç kızın ne demek istediğini anlamıştı. Kadın, gerçekten de havlamadan ısıranlardandı. Ecmel yanılmamıştı.

Yaşlı cadı durmadı, kollarını tekrar açtığında taşlar etrafında toplandı ve kadın bu sefer kollarını ileriye doğru savurduğunda onlarcası yeniden Bozkurtlara doğru uçtu.

Ecmel ve Baybora bu sefer direnmeye karar vermişti; ayağa kalkıp kadına doğru ilerlemeye başladılar. Meteor yağmurunu anımsatan taş yağmurunun içine girdiklerinde, acıyı umursamadan, taşları kolları ve pençeleri ile sağa sola savurdular hatta elleri ile ezip parçaladılar. Ecmel eline geçirdiği orta büyüklükteki taşlardan birini yakaladığı gibi cadıya doğru fırlattı.

Taş, cadının sol alnına çarptığı anda kuda bozuldu ve taşlar yeniden yer çekiminin etkisine girerek toprağa düştü. Yaşlı cadı elini alnına götürdüğünde kanadığını fark edip, öfke ve acı karışımı garip bir ses çıkarttı. Dişlerini sımsıkı bastırarak üzerine doğru hızla gelen Bozkurtlara döndü.

Baybora ilk varan oldu, pençesini savurduğu anda kadın geriye kaçındı ama sağ yanağını kurtaramadı; boydan boya pençe izinde bir yara açıldı. Ecmel hemen ardından kadının böğrüne pençesini savurdu ama kadın bu sefer daha hazırlıklıydı; Baybora'nın ikinci darbesini göze alarak vücudunu kıvırdı ve Ecmel'in elini bileğinden tutup çevirdi. Bu Ecmel için etkisiz olmuştu ama yaşlı cadı aynı anda tüm gücüyle yeni bir kuda yaparak Ecmel'e çok güçlü bir elektrik topu gönderdi. Genç Bozkurt harap olmuş Bizans kilisesine savruldu ve başını taşlara çarpıp kendinden geçmiş bir şekilde harabenin üstüne yığıldı.

"Ecmel!"

Baybora, kadının kalbini sökmekle Ecmel'e yardım etmek arasında kaldı. Tam kararını vermişti ki gözü yerdeki beyaz şeylere takıldı. "Kan örnekleri!" dedi. Son darbede Ecmel'den düşmüş olmalıydı.

Baybora kan örneklerini almak için öne atladı ama tam alıyordu ki bir anda kan örnekleri elinin altından çekilip yaşlı cadının eline kondu. "Hayır!" dedi, Baybora. Onlar kız kardeşini kurtarmak için gerekliydi.

Cadı, yüzünde intikam almanın verdiği hazla, avucunu açtı; kan örneklerinin olduğu sargı bezleri alev alarak yok olup gitti. Kadın külleri üfleyerek, esen hafif rüzgarın kollarına teslim etti.

Baybora korkunç bir şekilde kükredi; gözünü kan bürümüş bir şekilde ayağa kalktı ve cadıya saldırdı. Cadı, ilk defa Baybora'yı gerçek bir tehdit olarak gördü. Yüreğine sızmaya başaran korku tohumu vakit kaybetmeden filizlenmeye başlamıştı. Yaşlı cadı için rahatsız edici bu durumun üstesinden gelmenin tek yolu vardı.

Yere çömeldi, ellerini toprağa koydu ve bir şeyler mırıldandı. Ellerini havaya kaldırdığında zaten tenha olan ağaçlara ait kökler birden topraktan çıktı ve Baybora'nın karnını delip geçti.

Baybora felç olmuş bir şekilde durdu ve nefes dahi alamadı. Vücudu şok içindeydi.

Ecmel, başındaki acıyla gözlerini açtı. Zorla da olsa olduğu yerde doğruldu. Acı dolu inleme sesinin kendinden geldiğini anlaması fazla sürmemişti. Elini başına götürdü. Eşarbı ıslaktı. Eline baktığında kırmızı kanla kaplandığını gördü. Eh, en azından kanıyordu. Beyindeki dış kanama demek iç kanama olmaması demekti. Bir parıltı gözlerini alınca otların arasına gizlenmiş bir gümüş parçası gördü. Almak için elini uzattığında acı dolu bir hırıltı sesi duydu.

Kısa bir anlığına nerede olduğunu ve kiminle uğraştığını unutmuştu. Kafaya darbe almanın yan etkilerinden biri de buydu. Başını iyice kaldırdığında, kısa bir baş dönmesi yaşadı, Baybora'yı ve vücuduna saplanan ağaç kökünü görünce küçük bir çığlık attı.

Hiç düşünmeden yerinden kalkarak Baybora'ya doğru koştu. Ağaç kökü saplandığı yerden çıktığında Baybora, Ecmel'in kollarına yığıldı.

"Baybora!" Ecmel kendine hakim olamayarak gözyaşlarını akıttı. "Sakın ölme." Yarasına baskı yaparak kanamayı durdurmaya çalışıyordu.

"Torunlarımı öldürdünüz." dedi, yaşlı cadı. "Onların ölüsüne saygısızlık yaptınız... İki kişiye karşı iki kişi. Kana kan."

Cadı, kolunu kaldırdı; ağaç köklerinin Ecmel ve Baybora'nın etrafını sarmasını bekledi. Niyeti son darbeyi indirmekti. Ecmel zayıf düşmüştü ve kafasına aldığı darbe yüzünde tam olarak da kendinde sayılmazdı. Ağaç köklerinin mızrak gibi çevresini sarmasını görmesine rağmen algılayamadı.

Yaşlı cadı sırıtarak elini ileriye savurdu ama garip bir şekilde ağaç kökleri hareket etmedi ve geldikleri yere, toprağın altına geri döndü. O zaman elini hissetmediğini fark etti. Sivri tırnaklar etine batıyordu.

Kumral, limon yeşili gözlü bir oğlan kadını boğazından yakaladığı gibi dişlerini geçirdi. Yaşlı cadının acı dolu çığlığı dört bir yerde yankı yaptı. Genç oğlan yılan gibi tıslayarak geri çekildiğinde cadının boynunda zehirli bir yara açılmıştı, damarlar ortaya çıkarak yayılıyordu.

Cadı, sağlam elini boğazına götürdü. Bunun ne yarası olduğunu biliyordu. Titreyen vücudu zehrin değil korkunun eseriydi. Zaten yakında zehir de vücudunu acıyla titremesine neden olacaktı. Bu kadın uzunca bir süredir ölüm korkusu olmadan yaşıyordu ama şimdi yeni yetme bir Meran'ın zehri yüzünden ölümle burun buruna gelmişti. Yaşlı cadı ikinci kez düşünmeden ardına dönüp kaçtı, zaten istediği asıl şeye sahip olmuştu.

"Baybora!" dedi, oğlan.

Baybora yavaşça gözlerini açıp, üzerine eğilen tanıdık yüze baktı. "Yılan çocuk, burada işin nedir?"

Serdar endişesini gizlemeye çalışarak gülümsedi. "Ben yılanım, oğlum. Soğuk nevaleyim, unuttun mu? Yeni döneme az kaldı, hala güneş varken tatil yapıp, kemiklerimi ısıtmam gerekir. Melodi ile konuşunca sizin burada olduğunuzu öğrendim. Belki yardıma ihtiyacın olur, dedim. Gerçi böyle bir yardıma ihtiyacınız olacağı aklıma gelmemişti."

Ecmel minnettar bir şekilde Serdar'a baktı. Bir de Baybora bu çocuğa o kadar kaba davranmıştı.

"Serdar, cadı tüm kan örneklerini yok etti."

"Yapacak bir şey yok."

"Anlamıyorsun, o kadını yakalarsak..."

"Şimdiye çoktan kaybolmuştur. Zaten yakında ölecektir... Şimdi seni ve Ecmel'i bir an önce hastaneye götürmemiz gerekir. Kan kaybediyorsunuz."

"Ben iyiyim." diye itiraz etti, Ecmel.

Serdar çatık kaşla kızın mavi gözlerinin içine baktı. "Buraya gelmeden önce eşarbın ne renkti?"

"Ne?"

"Ne renkti?"

"Açık mavi."

"Şu an baştan aşağı mora dönmüş. Ayrıca yanağından kan akıyor."

Ecmel bu kadar kan kaybettiğini fark etmemişti. Yine de önceliği Baybora'ya vermek istiyordu. Ne de olsa bir ağaç kökü tarafından delinmemişti.

"Kardeşim..." diye itiraz etti, Baybora. Yavaş yavaş kendinden geçiyordu. Ağzından gelen kanı öksürerek tükürdü. "O cadı... lazım."

"Merak etme," dedi Ecmel, pardösüden gümüş bir parça çıkartarak. "Sanırım bu da cadıların burada olduğuna dair bir kanıt niteliği taşıyor."

Ecmel, elinde gümüş bir hançer taşıyordu. Kabzasına defne ağacının yapraklarından yapılmış kapanmamış bir çelenk ve hemen içinde duran güneş simgesi işlenmişti. Hançerin bıçak kısmında ise kurumuş kan vardı. Ecmel, kanın Akça'ya ait olduğunu biliyordu. Kokuyu tanımıştı.

Serdar hafifçe gülümsedi. "Apollon Cadı Meclisinin simgesi. Bu hançer cadılara ait."

"Burada olduklarını kanıtlayabiliriz." dedi, Ecmel.

"Ben de tanıklık ederim. Ayrıca eminim ki hiç kimse Baybora'nın kendi kendine vücudunda bir delik açtığını düşünmez."

"O zaman kardeşimi kurtarmanın yolunu bulduk." dedi Baybora, gülümseyerek ve gözleri tamamen kapandı. Bundan sonra Akça'nın kendisine ihtiyacı olacağını sanmıyordu. Baybora bir ağabey olarak artık vazifesini yerine getirmişti. 

Fortsätt läs

Du kommer också att gilla

10.2K 296 15
Orman, yağmur, yaralı genç bir adam, şömine ve şefkat. Merhametin sonuçları belki iyi ve belki de ağırdır... Yazdığım ilk hikaye çıtır çerez İçinizi...
7K 2.1K 16
~ Winterfest 2020 yarışmasının kazananı.~ ~ {11.02.2021} ~ Yalanların, gerçeklerin ve gizemli mektupların arasında yolunu b...
514K 23.4K 41
Eşini ilk kalp atışlarında bile hissetmişti Marcos Vidal. Peki mühür onları bir arada tutabilecek mi? Bunca zaman normal bir insan olduğunu düşünmüş...
12.3K 1K 9
"Lan bu çok şirin yanımıza alalımmı abi?" Dedi arkadaki adamlardan biri hevesle. Neyi yanına alıyor ki? Arkama dönüp konuşan kişiye şaşkınca baktım b...