Hayalet Dünya [Hayalet Serisi...

By kayciayca

132K 12.1K 3.2K

#1 15.03.2017 Akça ve Pars, artık avlanılması gereken birer hedeftir. İhtiyarlar, şimdiden bir araya gelmiş i... More

1. Bölüm 'G. Kore'
Yeni Kapak Oylaması
Yılbaşı Çekilişi
Karakter Seçimleri :)
2. Bölüm 'Hayalet Dünya'
Hazır mısınız?
3. Bölüm 'Arayış'
4. Bölüm 'Ortak İye Meclisi'
5. Bölüm 'Dokkaebi'
6. Bölüm 'Rüya'
Fantastik Roman
7. Bölüm 'Özgürlük'
9. Bölüm 'Tongdosa'
10. Bölüm 'Kilin'
11. Bölüm 'Dolunay'
12. Bölüm 'Morçi'
13. Bölüm 'Geçmiş'
14. Bölüm 'Kamçı'
15. Bölüm 'Astana'
16. Bölüm 'Tatil'
17. Bölüm 'Al Bozkurt'
18. Bölüm 'Niyet'
19. Bölüm 'Soura'
20. Bölüm 'Zehir'
21. Bölüm 'Mücadele'
22. Bölüm 'Soruşturma'
23. Bölüm 'Hikaye'
24. Bölüm 'Öfke'
25. Bölüm 'Cüce'
26. Bölüm 'Köprü'
27. Bölüm 'Çöl'
28. Bölüm 'Avcılar'
29. Bölüm 'Savaş ve Ölüm'
30. Bölüm 'Dönüş'
31. Bölüm 'Hak'
32. Bölüm 'Oturum'
33. Bölüm 'Sorular'
34. Bölüm 'Oğlum'
35. Bölüm 'Torun'
36. Bölüm 'Teklif'
37. Bölüm 'Hırsız'
38. Bölüm'Vicdan'
39. Bölüm'Kan'
40. Bölüm 'Yalan'
41. Bölüm 'Kayrak'
42. Bölüm 'Kayıp'
43. Bölüm 'Hüzün'
44. Bölüm 'Son'
Ek Bölüm

8. Bölüm 'Kasa Obake'

2.8K 257 45
By kayciayca

Selamlar,

Yeni bölümle karşınızdayım. Bölümü okumaya geçmeden önce bir duyurum var. :)


Gökbörü ve Oğuz Kağan romanımla ilgili...

Okuduğunuz için teşekkür ederim. :)

DİPÇE: Medya'da bizim kızıl saçlı Japon Meran hatun var :)

______


Pars, Akça'yı daha önce gittikleri yerden Hayalet Bölge'ye götürdü. Akşam saatleri müze kapalı olsa da iyelerin girişi için özel bir kapı bulunuyordu. Gece nöbetçileri olan iki iye de bu kapının önünde her daim hazır bekliyordu.

İlk seferde kullandıkları tarihi kayık yerine, sıradan bir odaya giriş gibi görünen bu kapıyı kullanma nedenlerini merak etti. Kendileri gibi üç iye de onlarla beraber kapıyı geçip gitti. Akça'nın seçebildiğine göre dişi bir Gumiho idi; daha doğrusu bir Kitsune. Tilki iyesinin Japon dilindeki söylenişiydi. Bu üç iye de Japon idi ama diğer ikisinin soyunu çıkartamamıştı. Görünüşe göre çoğu iye, bu saatlerde Hayalet Dünya'ya geliyordu.

"Erkek olan bir Bakeneko, kedi iyesi. Gözleri ve sesi taklit edebilirler." dedi, Pars. Belli ki yine Akça'nın zihnini okumuştu veya bakışlarından anlamıştı.

"Bukalemun gibi?"

"Onlar bulunduğu ortamın rengine girer, tatlım. Kamuflaj ustalıları ama onlar da bu alemde mevcut. İnsanların arasına en iyi karışan iye soyudur. Diğer kadın ise bir Amabie, yani deniz perisi. Japonlara has olanından elbet."

Akça, başını salladı. Pars'ın kulağına fısıltıyla, "Madem böyle bir giriş de vardı, neden geçen sefer kayığı kullandık?" dedi.

"Müzenin içini görmek istersin, dedim. Ayrıca kabul et, bu giriş diğerine nazaran sıkıcı."

Akça yorum yapmadı. Pars'ı ilk tanıdığında sert, otoriter ve aşırı disiplinli bir kişi olarak tanımıştı. Haliyle bu son aylarda gördüğü, tanıdığı Pars'ı gördükçe aslında onu tam manası ile tanımadığını anlamıştı. Evlilik sonrası eşlerinin değiştiğinden şikayetçi insanlar vardı ama asıl mesele onların değişmesi değil, gerçek hallerini rahatça ortaya çıkartmalarıydı. Kimi kişi bunu üçkağıtçılık olarak görüyordu ama belki de öyle değildi? Bir insan, evde, okulda, iş yerinde, sokakta; iş arkadaşlarıyla, okul arkadaşlarıyla ve ailesiyle farklı şekilde konuşmaz mıydı? Her biri ile davranışlarında da farklılık olmaz mıydı?

İnsanlar, çocukluklarından beri okulda böyle, sinemada böyle, büyükler yanında böyle davranılması gerekir gibisinden bir sürü sözle karşılaşıyorlardı. Haliyle büyüdükçe de herkesle ve her ortamda farklı davranış ve söz kalıbı geliştirmişlerdi. Bu iyi bir şey miydi, yoksa kötü bir şey miydi, emin değildi. Herkesle ve her yerde aynı şekilde davranmak ve aynı şekilde konuşmak daha doğru olmaz mıydı? Öbür türlü insanlar, kişilik bozukluğuna sahip hastalar gibi görünüyordu. Sonra da birileri çıkıp, "Eşim evlenmeden önce böyle değildi!" diyerek dert yanıyordu.

"Yine düşüncelere mi daldın?" dedi, Pars. "Haydi, düşünce dehlizinden çık, geldik."

Pars ile ardına kadar açık kapıdan girince, tanıdık manzara bir kez daha gözleri önüne serildi. Hayalet Dünya'nın bir parçası olan bu salon, iyelerin sosyalleşmesi için bir araya geldikleri sayısız tarafsız bölgeden biriydi. Pars'ın daha sonra anlattığına göre her ülkede bu salonların sayısı değişiklik göstermekle birlikte, her biri ya da birkaçı bir soya ait olurdu. Şu an içlerinde bulundukları yer, Gumiho soyunun hakimiyetindeki bölgelerden biriydi.

Barın arkasındaki bir bölmeden salona girip, doğruca ak bölgeye geçtiler. Akça, köşede duran deri masalardan birine oturdu ama Pars, ayakta kalmayı tercih etti.

Genç kadın, sorgularcasına baktı. "Sen oturmayacak mısın?"

"Sen burada beni bekle, etrafın tadını çıkart. Ben Kwan ile görüşüp geleceğim."

Akça kaşlarını çattı. "Neden ben de gelemiyorum?"

Pars, karısının başını öptü. "Sadece bekle, lütfen."

Akça şımarık bir çocuk gibi yüzünü astı ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Bu huyundan nefret ediyorum... Böyle anlarda zihninin okuyamamak çok kötü."

Pars gülümsedi ve bir şey demeden Kwan Wook ile görüşmek için özel odasına gitti. Akça bir an Pars'ı takip edip, kapıdan konuşulanları dinlemeyi düşünse de hızlıca bu düşünceyi kafasından attı. Pars muhakkak bilirdi. Hem çalışanların, patronlarının kapısı dibinde birini gördüklerinde sessiz kalmayacaklarından emindi. Bu durumda Akça'nın buranın tadını çıkartmasından başka bir çaresi yoktu.

Şirin yüzlü bir kadın Gumiho garson, elinde boş tepsisi ile masasına geldi. Ameliyatla büyüttüğü koca gözlerini kırpıştırarak gülümsedi. Akça, bu uzak doğu insanlarının küçük göz kompleksini anlamıyordu.

"Annyeonghaseyo, dangsin-eun mueos-eul masineungeoya(Merhaba, ne içerisiniz)?"

"Annyeong, sinseonhan olenji juseujuseyo (Selam, taze portakal suyu, lütfen)."

Genç kız başını, gülümseyerek, sallayıp gitti ve birkaç dakika içerisinde taze portakal suyu dolu, koca bir bardakla geldi. Gumiho portakal suyu dolu bardağı bırakıp gidince Akça da adedi olduğu üzere pipeti çıkartıp, tabağın köşesine koydu ve bir dikişte içeceği bitirdi. Kimi kişinin aksine yudum yudum içmek yerine bir kere kafaya dikip, bitirmek gibi bir huyu vardı. Öbür türlüsünden pek zevk almıyordu.

Gumiho garson, bir anda boşalan bardağı görünce hafif bir şaşkınlık yaşadı ve gelip gelmemede tereddüt ettikten sonra tam gelmeye karar vermişti ki Akça, el işaretiyle, gelmemesini söyle. Genç kız da başını sallayıp diğer müşterilere hizmet etmeye geri döndü.

Pars'ın daha ne kadar burada kendisini bekleteceğini bilmediği için bir an kızı geri gönderdiğine pişman olsa da dakika başı bir şeyler içemeyeceğine karar verdi. Bir süre çalan müziği dinlese de çabucak sıkıldı. Kimseyi tanımıyor kimseye yanaşamıyordu. Başka bir zaman olsa hemen buradaki Koreli, Japon, Çinli ve diğer ülkelerden gelmiş Tengu, Kitsune, Gumiho gibi nice yerel iyelerle tanışmaya ve soylarının özelliklerini falan öğrenmek isterdi ama onun sorularına karşın onlar da aynı sorularla karşılık vereceğinden izleyici koltuğunda oturmaya mecburdu.

Sahte kimliklerine göre ismi Balahanım Bozkurt idi. Azerbaycan'dan uzun soluklu bir balayı için gelmişlerdi. Pars'a sorduğunda kimleri çok önceden hazırlattığını söylemişti. Neden bu ismi seçmişti emin değildi. Fakat Pars, kendisini bir süre uzaktan izlemiş, bu yüzden de Antalya'ya gelmenin bir yolunu bulup, atamasını yaptırmıştı. O zamanlar yaşça daha küçük olduğu için mi 'küçük hanım' adını seçmişti? Ya Pars, dalga geçmeyi çok seviyordu ya da geçmişe sandığından daha düşkündü.

"Annyeong."

Akça, masasına bir anda oturan kadına bakakaldı. Soluk sarı gözleri tanıdıktı; elindeki sarı şemsiyesini açmış, altına girmişti. Şemsiyeyi de görünce bu kadını nereden gördüğünü hatırladı. Buraya ilk geldiği zaman bir köşeye sinmiş, kendisine bakarken yakalamıştı.

O bir Kasa Obake idi, yani yoldan sapmış ama zararsız bir iye. Çünkü avcılar, onu yakalamış ve kendilerine has yöntemlerle uysallaştırmışlardı. Elbette bu uysallaştırma, anladığı kadarıyla; Orta Çağ'da batılıların delileri tedavi etmesine benzer bir şeydi.

Küçük bir araştırma sonucu da insanlar arasında Kasa Obake'nin gerçekten de zararsız ve şemsiyeli bir tür hayalet, canavar olduğu yayılmıştı. Fakat çok bir bilgi yoktu. Karşısındaki yarı boş bakan kadını görünce nedenini anlamak güç değildi. Pars, güneşin ve yağmurun acı verdiğini söylemişti. Geçen sefer gördüğünde karanlığın altında duruyordu, demek ki güçlü ışıklar bile canını yakıyordu.

"Annyeong." dedi kadın, tekrar. Kızıl saçları bu sefer odango şeklinde toplanmıştı. Akça'nın aklına bir an Ay Savaşçısı geldi. Çocukken, izlemek için okul sonrası koşturarak eve gelirdi.

"Annyeong." dedi, Akça yarı ilgiyle. Bakışlarıyla Pars'ı aradı. Ona bakmamasını söylemişken konuşmasına hoş gözle bakacağını sanmıyordu.

Kadın önce Japonca sonra Korece bir şeyler söylemeye başladı. Bazen ikisi arasında gidip geliyordu. Kafasının yarı gidik olduğu buradan da belliydi zira Akça'nın dinleyip dinlemediğini umursamıyor, sanki en iyi arkadaşıyla konuşuyormuş gibi anlatmaya devam ediyordu. Akça, kadının ne anlattığını merak etse de fazla iletişime girmekten kaçınıyordu.

Birkaç dakika sonra Akça, kadının varlığına da konuşmasını da kanıksamış bir halde bakışlarını bir köşeye geçip, gülüşen üç kişiye odakladı. İçeri birlikte girdikleri Japon turistlerdi.

Bakeneko adam, gözlüklerini çıkarttığında gerçekten de gözlerini kedi gibi olduğunu gördü. Yanındaki Kitsune ve Amabie kadınlara gösteri yapıyor, onların ya da başkalarının gözlerini taklit ediyordu. Birkaç kez de tanımadığı ama belli ki onların tanıdığı birilerinin sesini taklit etti. Hatta bir ara bir kadın gibi bile konuşmuştu. En sonuncunda bir kedi mırıldanıp, miyavlayınca Akça, kendini tutamayıp kıkırdadı.

Buz gibi bir el bileklerini yakalayınca, boş buluna Akça irkilerek yerinden zıpladı. Tehdit altında olduğunu hissettiği için içindeki iyeyi serbest bıraktı ve Ak Bozkurt'u ortaya çıktı, boğazından uyarı niteliğinde küçük bir hırlama sesi çıktı.

Kızıl saçlı Kasa Obake kadının gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı. Soğuk, buz gibi eli hala Akça'nın elinin üzerindeydi. Kolunda ise Pars'ın bahsettiği çelik bilekliği takıyordu.

Akça hata yaptığını anlayıp, kurdu içine geri sakladı ve tedirgin bir şekilde sağına soluna baktı ama kimse onu görmüşe benzemiyordu. Elbette ki kızıl saçlı Meran hariç. Akça sertçe kolunu geri çekti. Kadının teni oldukça yumuşak ve gerçekten de hassastı.

"Tatsu." dedi, kadın.

"Tatsu?"

Kadın yavaşça eğildi. Gözlerindeki heyecanı saklama gereği duymuyordu. "Dragon(Ejderha)."

Akça tedirgin bir şekilde ne yapacağına karar vermeye çalıştı; Pars'ın ellerine mi teslim etse ki zavallının zaten aklı dengesinin yerinde olmadığı ilk bakışta belli oluyordu ya da kaçıp gitse miydi? Pars'a bir şey söylemezdi.

Fakat kadın hiç beklemediği bir şey yaptı, tekrar elini uzattı ve avucunu avucuna koydu. Gözlerinde merhamet ve sevgi vardı. Hafifçe gülümseyince genç kız gibi göründü ama aslında yaş olarak en az Pars ve Wook kadar vardı.

"Şişşşt." dedi, şehadet parmağını burnuna götürerek ve göz kırptı.

"Akça?"

Pars, yanında Wook ile masaya geldi. Bakışları sertleşmişti. Bir kadına bir de Akça'ya dokunan eline bakıyordu.

Kwan Wook hafif bir tebessüm ve endişeyle kadını omuzlarından tutup, kaldırdı. "Seni rahatsız etmedi, değil mi? Bazen çok konuşur."

Akça gülümsedi. "O anlattı ben de dinledim. Aslında hiçbir şey anlamadım."

"Önemli değil, zaten çoğu söylediği şey de manasız."

"Tanıyor musun?" dedi, Pars.

"Evet, burada kalıyor. Gidecek bir yeri yok, ben de ilgileniyorum."

Kızıl saçlı kadın Wook'a sarıldı. Küçük bir çocuk gibiydi. Akça ister istemez gülümsedi. Bu kadının önceden suç işlemiş, tehlikeli bir iye olduğuna inanmak güçtü. Belki önceki halini tanısa ondan hoşlanmazdı ama şimdiki hali çok sevimli ve sevecendi.

Pars'ın bakışları bu sefer Kwan Woon ve kadın arsında gidip geldi. Yüzünde manalı bir tebessüm oluştu.

"Düşündüğün gibi değil." dedi hemen, Wook.

"Elbette."

"Öyle!"

"Tamam, bir şey demedim."

"Ş-şey..." dedi Akça, konuyu değiştirme ihtiyacı hissederek. "Koreceyi sen mi öğrettin? İkisi arasında gidip geldi."

Kwan gülümsedi. "Yarı Koreli yarı Japon. İki dile de vakıf."

"Ah, anladım."

"Sana iyi hizmet ettiler mi, güzel hanım?"

"Teşekkürler, evet."

"Harika. Size şimdi iyi geceler dilemek zorundayım, gördüğünüz gibi bizimki kendinden geçmek üzere."

Gerçekten de kızıl kadın, yarı uykulu bir halde başını Wook'un boynuna gömmüştü. Kwan Wook başıyla selamlayıp, kadını çekiştire çekiştire odasına götürdü.

"Bir sorun oldu mu?"

"Hayır." Meran konusunu söyleme gereği duymadı. Pars, aşırı tepki verebilirdi. "Sen yerini öğrendin mi? Şu şeyin işte."

Pars başını salladı. "Yarın onu görmeye gideceğim."

"Sen mi? Yine mi geride kalacağım? Ne dersen de kalmayacağım, geliyorum."

Pars bir süre karısına baktı. Akça'nın bakışları kararlıydı, bu sefer onu geride bırakabileceğini sanmıyordu. Biraz düşününce bu şekilde kendisine de ihanet etmiş olduğuna karar verdi. Sonuçta Akça'dan hiçbir şey saklamayacağına dair söz vermişti, değil mi? Onu korumak için olsa bile. Zaten gitmesi gereken yeri düşünürse aralarına bu kadar uzak mesafe bırakmak Pars'ın da içine sinmiyordu.

"Tamam, yarın birlikte gidiyoruz."

Akça neşeyle masadan kalkıp, kollarını Pars'ın boynuna dolayıp kocasını öptü. Kalabalık içinde olduğunu hatırlayınca hemen geri çekildi. Birkaç kişi ikisini görmüş ve gülümsemişti.

"Utandım."

Pars güldü. "Annem ne derdi bilir misin? Yarın olduğunda pişman olacağın şeyi; ortaya çıktığında utanacağın şeyi yapma."

"Annen, akıllı bir kadınmış."

"Öyleydi." dedi, Pars hüzünle. "Haydi, senin de gözünden uyku akıyor."

Akça çocuksu bir gülümsemeyle Pars'a banıp, ağırlığının hepsini ona verdi. Aklına üniversite iken Melodi'nin kendisini taşıtması gelmişti. Akça da hüzünlenmiş bir halde iç çekti. Ailesini ve arkadaşlarını çok özlemişti. Acaba ne yapıyorlardı?

Continue Reading

You'll Also Like

487K 22K 41
Eşini ilk kalp atışlarında bile hissetmişti Marcos Vidal. Peki mühür onları bir arada tutabilecek mi? Bunca zaman normal bir insan olduğunu düşünmüş...
12.9K 1.3K 6
BİLDİĞİNİZ TÜM KURT ADAMLAR VE VAMPİR HİKÂYELERİNİ UNUTUN. HİÇ BİLMEDİĞİNİZ YERLERE KEŞFE HAZIR MISINIZ? O ZAMAN SENDE KAHVENİ AL GEL ARAMIZA KATIL. ...
4.1K 354 6
"Lan bu çok şirin yanımıza alalımmı abi?" Dedi arkadaki adamlardan biri hevesle. Neyi yanına alıyor ki? Arkama dönüp konuşan kişiye şaşkınca baktım b...
7K 2.1K 16
~ Winterfest 2020 yarışmasının kazananı.~ ~ {11.02.2021} ~ Yalanların, gerçeklerin ve gizemli mektupların arasında yolunu b...