TEPELERİN KIZI

By odnoliub

204K 16.9K 7.5K

Karanlık yükseliyor. Drunemeton bir mıknatıs gibi kötüleri kendine çekiyor. Sayısız intihar ve sayısız kurban... More

İTHAF
Bölüm 1: "KURBAN"
BÖLÜM 2: "FERYAT"
BÖLÜM 3: "SIRLAR"
BÖLÜM 4: "TAKVİM"
BÖLÜM 5: "İNAN"
BÖLÜM 6: "İYİLEŞME"
BÖLÜM 7: "KÖPRÜ"
BÖLÜM 8: "EKİP"
BÖLÜM 9: "İNTİHAR"
BÖLÜM 10: "RÜYA"
BÖLÜM 11: "ORMAN I"
BÖLÜM 12: "ORMAN II"
BÖLÜM 13: "MEZAR"
BÖLÜM 14: "PLAN"
HAKKIMDA YİRMİ ŞEY
BÖLÜM 15: "KURTARMA"
BÖLÜM 16: "PASTANE"
BÖLÜM 17: "ORMAN III"
BÖLÜM 18: "AİLE"
BÖLÜM 19: "OKUL"
BÖLÜM 20: "EĞİTİM"
BÖLÜM 21: "KAMP I"
BÖLÜM 22: "KAMP II"
BÖLÜM 23: "GERGİNLİK"
BÖLÜM 24: "KORKU I"
BÖLÜM 25: "KORKU II"
BÖLÜM 26: "ÇIĞLIK"
BÖLÜM 27: "ÖLÜM"
BÖLÜM 28: "VİCDAN"
BÖLÜM 29: "İFADE"
BÖLÜM 30: "CEREM"
BÖLÜM 31: "ORMAN IV"
BÖLÜM 32: "ARAYIŞ"
BÖLÜM 33: "KATİL"
BÖLÜM 34: "KRETA"
BÖLÜM 35: "HASRET I"
BÖLÜM 37: "SON"
TEŞEKKÜRLER
2.KİTAP YAYINDA

BÖLÜM 36: "HASRET II"

2.5K 269 235
By odnoliub

FİNAL İÇİN SON BİR BÖLÜM!

Gelecek bölüm SON olacak. Yani bu bölüm her şey açığa çıkıyor. Asıl suçlu kim öğreneceğiz. Kitabı dikkatli okuyan kimin suçlu olduğunu anlar da neyse hadi. :D

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI ES GEÇMEYİN!!!

***

Cihan şaşkın bir şekilde Melisa'ya bakıyordu. Sonra gözleri Airmid'i buldu. Onun kim olduğunu biliyordu. Melisa'yı o getirmiş olmalıydı. Peki diğerleri bunu ne zamandır biliyordu? Onlarda mı kendileri gibi oyun oynamışlardı yoksa bunca zaman?

Burayı nereden öğrendiklerini bilmiyordu. Sadece onları takip etmişti. Dışarıdayken Gök'le kavga etmişlerdi. Başta onu öldürüp burayı terk etmeyi düşündü; ama sonra Afra'nın burada olabileceği düşüncesi aklına gelmişti. Afra onun için daha önemliydi.

Yasemin'in içinde buraya gelirken takip edildiklerine dair bir his vardı; ama gidipte çalıların arkasına bakmamıştı. Herkesi tehlikeye atmış sayılırdı. Cihan tehlikenin vücut bulmuş haliydi.
Gök'se şu an o adam tarafından rehin alınmıştı. Yasemin büyük bir vicdan azabı duydu. Gök onlar için kendini feda etmeye hazırken Yasemin kızı umursamamıştı. Ne ara böyle bir insan oldu bilmiyordu. Kendine çeki-düzen vermeliydi. Gök'ü pençelerin arasından çekip almalıydı.

"Kızı bırak!" dedi Ali elindeki tabancayı Cihan'a doğrultup. Cihan adamdan korkmuyordu. Suratındaki gülümseme odadakileri deli ediyordu.

"Afra'yı verin, kızı alın. Yoksa sizi üzmek zorunda kalırım." dedi Cihan net bir şekilde. Airmid adamın gülümsemesine aynı şekilde karşılık verdi.

"Ben istemezsem bu insanlara bir şey yapamazsın. Herkesten güçlüyüm."

"Ama benden güçlü değilsin." dedi Cihan tehditkar bir şekilde. Yasemin adamın neden böyle dediğini anlamadı. O bir insandı, Airmid'se bir tanrıça. Nasıl olurda bir insan bir tanrıçadan güçlü olurdu ki?

Airmid narin adımlarla yürüyüp Cihan'ın karşısına geçerken Afra'yı geriye çekti. "Kim olduğumu bilmiyor olmalısın. Yoksa bu cüreti gösteremezdin."

Cihan alayla gülümsedi. "Karşıdan bakılınca o kadar aptal mı görünüyorum Airmid?"

Airmid'in gülen suratı gerildiğinde Cihan'ın dişleri parladı. Vildan tabancasını Cihan'a doğrulttu. "İstesek şu an senin beynini dağıtabiliriz. Bence sen Hazan'ın nerede olduğunu söyle!"

Kadının bunu söylemesiyle Cihan'ın gözlerinde o ana kadar görmedikleri bir şey gördüler. Gözleri eskisi gibi keskin değildi. Gülümsemesi solmuştu. Acıya bulanmış hüzün müydü adamın gözlerindeki, yoksa timsah gözyaşları mıydı? Yasemin neredeyse onun için üzülecekti. Bunu hissettiği için kendini tokatlamak istedi.

Cihan tükürükler saçarak kükredi. "Hazan öldü! O çığlık Hazan içindi! Duydun mu beni? Onu siz öldürdünüz!"

Airmid adama acımadan onun damarına basmaya devam etti. Biraz önce onu bozmasının intikamını alacaktı. "Yazık. Önceden yaptığın gibi onu geri getiremiyorsun değil mi? O sadece bir sefer içindi."

"Evet getiremiyorum. Sizden intikamımı alacağım."

Cihan'ın tehditleri Yasemin'in içini ürpertiyordu. Yine de ona pabuç bırakmak istemiyordu. Tekrar karşısına çıkarlarsa ikisini de öldüreceğini söylemişti; ama bunu yapamazdı. O ölümü getirmezdi. Ölümü hissederdi.

"Onu biz öldürmedik." dedi Yasemin. Kararlı adımlarla yürüyüp Airmid'in yanında durdu. Gök'ün çaresizliği yüreğini acıtıyordu. Onu kurtaracaktı.

"Sen onu bu hale getirdin." dedi Yasemin sonra. "Kadere karşı gelip annemi..." Durakladı. "Eğer Hazan'ı annemin ruhunu Hazan için vermeseydin tüm bunlar olmayacaktı."

Cihan'ın yaşlı gözleri alayla parladı. Küçük bir kahkaha attı. "Hazan'ın anlattıklarına inandığını söyleme bana!"

Yasemin'in kaşları çatılırken Rima "Ne?" diye bağırdı. Dün duydukları her şey yalan mıydı? Yasemin Hazan'ın dün anlattığı şeyleri hızlıca kafasından geçirdi. Eğer Hazan yalan söylediyse neden annesini işin içine katmıştı ki?

"Hepsi yalan mıydı?" diye sordu Kerem. Melisa'ya kavuşmuşken eski sorunlarla boğuşmak canını sıkıyordu; ama buna mecburlardı.

"Hayır." dedi Cihan. Elbette bir kısmı doğruydu.

Selim "O zaman neden öyle bir şey söyledin?" sorunca adam sırıttı. Bu hali Ali'yi çileden çıkartıyordu. O yüzden "Aptal aptal gülmeyi kes ve ne dolaplar çevirdiğinizi anlat!" diyerek adama patladı.

"Anlatacağım." dedi Cihan sakinlikle. "Ökse otu efsanesini bilir misiniz?"

Kendisine bakan suratların tepki vermesini bekledi. Beklediği tepkiyi alamayınca anlatmaya başladı. Aslında Kerem, Ali ve Vildan hikayeyi biliyorlardı; ama tepki vermemişlerdi.

"İskandinav mitolojisinin en güçlü tanrısı Odin ve Frigg'in oğlu, en yakışıklı ve en sevilen Tanrı Balder'di. Gözde olan hep oydu. Bu yüzden Loki Balder'i hep kıskandı. Onu öldürmek istedi."

Yasemin bu hikayenin nereye gideceğini merak ediyordu. Bunun konularıyla olan alakasını kestiremiyordu. Aptal bir efsaneydi işte. İki güne unuturdu.

"Loki'nin Balder'i öldürmek istediğini öğrenen Frigg bunu engellemek istemiş. Bunun içinde dünyadaki bütün varlıklara Balder'i öldürmeyeceklerine dair yemin ettirmiş; ama sadece bir şeyi göz ardı etmiş. Ökse otunu... Loki bunu öğrenince Balder'i ökse otundan yapılmış bir mızrakla öldürmüş. O günden sonra bir daha ökse otunu unutmamak için kapılara ökse otu asılmış."

Yasemin dayanamayıp sordu. "Bunun konumuzla alakası ne peki?"

Cihan gözlerini kıstı. "Konumuzla alakası mı ne? Hala anlamadın mı aptal?"

Yasemin kafasını hayır anlamında salladığında Cihan arsız arsız güldü. "Bu hikayedeki Loki Hazan. Balder de Bahar."

Yasemin kafasında bunun ne demek olduğunu tarttı. Sonunda zihnindeki kilitli kapılar açıldı. Hazan Bahar'ın öleceğinden haberdardı. Bunun başka açıklaması olamazdı. Kızın gözleri doldu. Ağlamamalıydı. Burada bu adama zafer yaşatmamalıydı.

Ahmet adamın söylediklerinden bir şey anlamadığı için aval aval etrafa bakıyordu. Neyse ki Cihan hikayeyi anlatmaya devam etti de bu bakışları son buldu.

"Hazan boğulmadı. Duvara Druides yazan o değildi."

"Sana neden inanlım?" diye sordu Ayberk Afra'nın önüne geçerek.

Yasemin'se güçlü kız imajını silip atmıştı. Gözleri yine dolmuştu. "Yalan söylüyorsun." diye fısıldadı kafasını iki yana sallayıp.

Rima da öyle düşünüyordu. "İnanma ona Yasemin. Senin kötü hissetmeni istiyor." dedi kız sertçe.

Cihan güldü.

"Duvara Druides yazan bendim." dedi Airmid sessizce. Yine de onu duymuşlardı. Kimse onu umursamadı. Cihan'ın yalan söylediğine inanmak istiyorlardı.

Gerçekleri anlatmak Cihan'a bir şey kaybettirmeyecekti. O yüzden gerçekleri anlatıp buradan Afra'yla birlikte ayrılacaktı.

"Diyelim ki yalan söylüyorum. Söyler misiniz bana Hazan boğulduğunda onu denizden nasıl çıkardım? Üstelik yüzme bilmiyorken!"

"Şimdi de yüzme bilmediğine inanmamızı istiyorsun!" diye bağırdı Vildan.

Yasemin bu sefer gerçekten adama inanıyordu. Adam doğruyu söylüyordu. Korku salana girdiklerinde Cihan'ın söyledikleri zihnine doluştu. Gölün içinde uyanan adam yüzme bilmediği için korkmuştu. Gölden yürüyerek çıkmıştı.

Selim elini Yasemin'in omzuna koyup "Bu sefer doğruyu söylüyor." diye fısıldadığında kızın gözyaşı yanağından süzülüp çenesinde asılı kaldı. Sonra damladı.

"Neden boğuldum dedi o zaman?" dedi Yasemin. Sesi fırtına öncesi yaşanan sessizlik gibi ürkütücüydü.

"Köşeye sıkışınca bunları anlattı. Mecbur olduğuna inanmanı istedi."

"Ama mecbur değildi?" dedi Kerem adamın onaylamasını bekleyerek.

"Öyle." dedi Cihan.

"Neden yaptı o zaman?" diye bağırdı Yasemin. Yüzündeki yaşlar etrafa sıçramıştı.

"Çok açık değil mi?" dedi Cihan meydan okur gibi. "Güç için."

Yasemin titreyen elleriyle saçlarını tutup çekti. Dayanamadığını fark etti. Gücü yetmiyordu. Delirmekten korkuyordu. Hazan güç için ailesini katletmişti. Güç delisi canavarın tekiydi o.

Bir yanı tüm hikayeyi öğrenmek istiyordu, diğer yanı yeter diyordu. Artık yeter. Bundan daha kötü bir şey karşıma çıkmaz derken daha kötü bir şeyle karşılaşıyordu.

Cihan elindeki bıçağı Gök'ün boğazına biraz bastırıp blöf yapmadığını göstermek istedi. "Afra'yı verin, kızı alın."

"Sakın!" diyerek karşı çıktı Gök. "Ben hiçkimseyim o arkadaşınız. Sakın onu vermeyin."

Yasemin kafasını salladı. Arkasında kimseyi bırakmayacaktı. Odadakilerin üzerinde göz gezdirdi. Melisa boş boş bakıyordu. Neler olduğundan haberi bile yoktu. Diğerleri de sessizce ne olacağını izliyordu.

Kerem dişlerini sıktı. "Hazan öldü. Afra'yla ne işin olabilir ki?"

"Hala anlamadıysanız o sizin sorununuz." dedi Cihan meydan okur gibi.

Yasemin o an neler olduğunu anladı. Yapbozun tüm parçaları yerine otururken ağzı açık şekilde Cihan'a bakakaldı. Dün akşam ormanda karşılaştıklarında Cihan doğruyu söylemişti. Hazan'ı korumaya çalışmıyordu.

"Doğruyu söylüyordun." diye fısıldadı kız. Göz pınarları kurumuştu. Adam sırıtıp kafa salladı.

"Neler oluyor?" dedi Afra kaşlarını çatıp.

Cihan pençeleri arasındaki kızı yere fırlattı. Kız hemen ayağa kalktığında Yasemin ona sarıldı ve geriye çekti. Cihan uçup Afra'yı alacaktı; ancak beklediği gibi olmadı. Uçamadı. El ayalarını yere paralel olarak tutup uçmayı denedi yine olmadı. Suratı düştü. Kızarmaya başladı. Sanki gücü çekilmiş gibiydi.

"Bu da ikinci sürprizimiz." dedi Airmid adamı tiye alarak.

Kimse ne olduğunu anlamazken bir gürültü koptu ve adam acı içinde yere yığıldı. Elindeki bıçak savruldu. Önünde durduğu kapının ardında bir siluet belirince herkes nefeslerini tuttu. İkinci bir Cihan vakası yaşamak istemiyorlardı. İki adım atıp odaya girince suratındaki karanlık dağıldı. Elinde Ayberk'in buraya gelirken göremediği çoban püskülü sopaları vardı.

"İlk sürpriziniz ne bilmiyorum; ama bu da üçüncü sürpriziniz olsun." dedi çocuk ve elindeki sopayı omzuna koydu. Onu burada görmek arkadaşlarını gülümsetti.
Cihan yerde kıvranırken Kerem gidip onu kaldırdı ve yüz üstü duvara dayadı. Ali ve Ahmet tabancalarını ona doğrulttular. Artık kaçamazdı ya neyse.

Selim Yasemin ve Airmid'in yanından geçip Barlas'ın yanında durdu. Çocuğun sırtını sıvazlayıp "Seni burada görmek çok güzel." dedi. Barlas gülümseyip diğerlerine baktı. Aşina olmadığı iki surat hemen dikkatini çekti. Kızıl kadının kim olduğunu bilmiyordu; ama diğerini biliyordu. Kerem'in odasında onun resimleri vardı. Melisa... Çocuğun suratındaki gülümseme yavaşça silinince Yasemin kötü hissetti. Onun ablası gelmişti; ama Barlas'ın kardeşi gelmeyecekti.

"İlk sürpriz oydu." dedi Rima kısık bir sesle. Barlas'a olayları hızlıca anlattılar. O da burayı nasıl bulduğunu anlattı. Ormana gelip sopaları almıştı. Dönerken Cihan'ı görüp onu takip etmişti. Sadece ağacın önünde fazla oyalamıştı; çünkü Cihan'ın nasıl kaybolduğunu anlamamıştı.

Anlatılanlardan sonra o da Ayberk gibi düşünmüştü. Cerem'i geri getirmek istiyordu. Sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Bunu dışa yansıtıp arkadaşlarını üzmek istemedi. Normalde odayı birbirine katmak isterdi; ama bu yaptığının kimseye faydası olmayacaktı.

Airmid yürüyüp Cihan'ın sağında durdu. Kerem'e çekilmesi için işaret verip Cihan'ı o tuttu. Sol kolu adamın ensesinin üzerinde duruyordu. Adam tanrıçanın güçlü kolu altında acı çekiyordu. Kadın eğilip adamın sağ kulağına fısıldadı.

"Kreta Labirenti'ni duymuş muydun?"

"Ha... -yır." diye inledi adam. Sesinde korkudan eser yoktu.

"Biliyorum." dedi kadın son heceyi uzatarak. "Eğer sembolün anlamını bilseydin buraya gelmezdin."

Yasemin kadının ne dediğini anlamaya çalışıyordu. Kreta Labirenti kötü ruhlara kurulan tuzağı temsil ediyordu. Demek ki burası Cihan'a kurulan tuzaktı.

"Onları takip edeceğini biliyordum. Seni tuzağa düşürdüm." dedi Airmid. "Burada kötü ruhların güçleri emilir. Güçsüz kalmak nasılmış?"

Yasemin şimdi her şeyi öğrenmek istiyordu. Bunda arkadaşlarının da öğrenmek istemesinin önemi büyüktü. Buraya kadar onlarla gelmişti. Onların gerçekleri öğrenmeye hakları vardı.

"Şimdi seni bırakacağım. Kaçmaya çalışma; çünkü bunu yaptığın anda seni vuracaklar. Gerçekleri anlatmadığını anladığımız zamanda seni vuracaklar. Ayağını denk al." dedi Airmid. Cihan kafasını imkanların el verdiğinde aşağı yukarı sallayınca Airmid onu bıraktı.

"Anlat her şeyi." dedi Yasemin güçsüz çıkan sesiyle. Duyacaklarından korkuyordu; ama bunu yapmak zorundaydı. Adam başta anlatmayacaktı; ama Gök ona yumruk atınca anlatmak zorunda kaldı.

Adam zorla konuştu. Bunu yapmayı istemiyordu. Hazan'ı satmak istemiyordu. "Onca kişi öldü. Fark ettin mi? Hazan hiç çığlık atmadı."

Yasemin kafasını salladı. Bunu fark etmişti. Aklına tek neden geliyordu. "Ölüm perisi olmadığı için mi?" dedi. Adam sıkıntıyla nefes verip kafa salladı.

"Bahar'sa öyle değildi. Ölümle birlikte, ölümün kime geleceğini de de kolaylıkla hissediyordu. Bu yüzden anneannen daha çok onunla ilgileniyordu."

"Yani?" dedi Kerem.

"Hazan o zamanlar güçlü olmak istiyordu. Ben onu seviyorum ve..." deyip duraksadı. Adamın gözlerinden minik minik damlalar yuvarlanıyordu. "...ona yardım edeceğimi söyledim. Karadeniz'de hiç bulunmadık. Sadece çoğu kişi bizi orada biliyordu. Ona neler olacağını anlattım. Kabul etti. Küveti suyla doldurup içine girdi. Çıkmaması için omuzlarından bastırdım. Onun çırpınışlarını görünce az kalsın vazgeçecektim; ama ona verdiğim söz için bunu yapmaya devam ettim. Hareket etmeyi kesince biraz bekledim ve sonra büyüyü yaptım. Lanetli olacağından haberdardı. Asıl istediği buydu zaten. Yaşlanmayacaktı. Ettiği kurbanlar daha da güç kazanmasını sağlayacaktı. Bulunmak istemesi tamamen yalandan ibaretti. Sana takvimden bahsetti; çünkü böylece iyileşme gücüne sahip birini ona bulacaktın. Takvimden bahsetmesinin tek nedeni Afra'ydı."

Yasemin masaya tutunup yutkundu. Güçlükle çıkan sesiyle konuştu. "Senin bundan çıkarın ne olacaktı peki?"

"Her türden iki adet kurban edecekti. Biri benim için olacaktı. Ölüm perisi kurban etmek bana bir etki yapmayacağı için Melisa'yı Drunemeton için kurban verdi. Anneanneni kendisi için kurban etti. Japon kadını ve doktoru ortalığı karıştırmamaları için öldürdü. Sizin düşündüğünüz gibi kadının ikizinin gücünü almış olması diye bir şey yoktu yani. Asenayı benim için kurban verdi; ama o hayatta olduğu için bana güç vermedi. Buraya Hazan'ın başladığı şeyi bitirmek için gelmiştim."

"Dün akşam uçan sendin öyleyse?" dedi Ali dişlerini sıkarak. Cihan kafasını evet anlamında salladı. Yasemin "Her şey güç içindi." diye fısıldadı. Bir an olsun teyzesinin masum olduğunu düşünmüştü. Yanılmıştı. Bundan sonra kimseye kolay kolay güvenmeyecekti.

Cihan kendi masumiyetini ispatlamak istiyordu. Bu yüzden söylemesi gereken son bir şey vardı. "Melisa'yı öldürmeden önce ona ne demiş biliyor musunuz?"

Airmid Hazan'ın ne dediğini biliyordu. O yüzden Cihan'ın sözünü o tamamladı.

"Loki onun bu özelliğini hep kıskanmış ve bu yüzden onu öldürmek istemiş. Söylesene sen kız kardeşini böyle bir sebep için öldürmez miydin?"

Yasemin titreyen ellerini ağzına kapadı. Parmak uçları odanın aksine soğuktu. Hazan Bahar'ı öldürdüğünü kendi ağzıyla itiraf etmişti. Bundan sonra eskisi gibi olamamaktan korkuyordu. Şu an bile ruh sağlığından emin olamıyordu. Bu kasvetli oda herkesten çok onu boğuyordu. Buradan çıkmak istiyordu. Ardına bakmadan kaçmak istiyordu.

"İyi misin Yasemin?" diye sordu Rima. Yasemin'den ses çıkmadı. Soru gereksizdi. Teyzesi olacak aşağılık kadın ailesini katletmişti. Ona bu işte yardım eden adamla aynı odadaydılar. Nasıl iyi olabilirdi? İnsanlar neden bu soruyu sorarlardı ki? Nasıl olduğumuzu göremiyorlar mıydı?

"Gitmek istiyorum." diye fısıldadı Yasemin. Titriyordu. Rima kızın koluna girdiğinde Gök de diğer koluna girdi. Kızın ayakta durmasına yardım ettiler.

"Biraz daha sabret kızım." dedi Vildan.

"Melisa sizinle kalacaksa ben de kalacağım." dedi Kerem. Ailesi bu durum karşısında şaşkına döndü.

"Hayır Kerem. Tehlikeli olabilir." dedi Ali. Kerem diretecekti; ama Airmid ona engel oldu.

"Baban haklı çocuğum. Melisa'nın ne yapacağını kestiremeyiz. Bir anlaşma yapalım. Melisa'yı götüreceğim; ama bu onu görmenize engel olmayacak. Ayda bir kere onunla buraya geleceğim. Kasabadakilere Melisa'nın buradan uzaklaşmak için gittiğini söylersiniz."

Yasemin kafasını aşağı yukarı sallamakla yetindi. İtiraz etse de Melisa'nın onlarla kalamayacağını biliyordu. Şimdi ki sorunları Cihan olacaktı.

Barlas gözleriyle Cihan'ı işaret etti. "Şunu ne yapacağız?"

"Hazan'ı bize versin." dedi Ahmet net bir şekilde.

Cihan rest çekti. "Bunu neden yapacakmışım?"

"Eğer bunu yaparsan seni bu işten uzak tutacağız." dedi Ahmet.

Cihan uzun bir süre düşündü. Bu Hazan'a ihanet gibi olacaktı; ama en azından kendini kurtaracaktı. Hazan'a olan ihanetini sonradan düzeltebilirdi. En iyisi buydu. "Kabul." dedi.

Yasemin'in omuzlarındaki yük daha da hafifledi. Derin bir nefes alıp Melisa'ya baktı. Şimdi onunla eve gidebilirdi.

"Artık gidebilir miyiz?" diye sordu sakince.

"Evet." dedi Airmid. "Artık şu işi halledelim."

Yasemin kollarına giren arkadaşlarıyla birlikte geldikleri odaya yürüdü. İyi değildi. İçinde bulunduğu duygu yoğunluğu ağır geliyordu. Ağlamamak için kendini sıkıyordu. Cihan suçsuz sayılırdı. En azından Hazan'a göre. Ona en ağır gelen de buydu zaten.

Geldikleri ağacın üzerinde geri dönüş içinde bir sembol vardı. Yasemin elini sembolün üzerine koyup çekilmeyi bekledi. İlk o çıktı. Sonra Rima, Gök ve Afra çıktı. Airmid Cihan'ın kolundan tuttu ve birlikte çıktılar. Ahmet, Ali ve Vildan'dan sonra en son Kerem ve Melisa kaldı. Kerem Melisa'nın elinden tuttuğunda kız elini çekmeye çalıştı; ama başarılı olamayacağını anlayınca bundan vazgeçti. Birlikte ellerini sembole koydular ve bu kasvetli odadan çıktılar.

***

Aşağısının sıcaklığına alışınca yeryüzü soğuk gelmişti. Yasemin kollarını birbirine sardı ve geri dönüp Drunemeton'a baktı. Ağacı bulmak için, Melisa'yı bulmak için çıktığı yolu bitirmişti. "Bitti." diye fısıldadığında Rima arkadaşının sırtını sıvazladı. "Bitti." diye fısıldadı.

Eve dönüş yolunu tuttular. Hava eskisi gibi soğuk gelmiyordu. Melisa en önde tek başına yürüyordu. İnsanlarla iletişime geçmek istemiyordu. Barlas olabildiğince Ayberk'den uzak yürüyordu. Rima onu affetmesini söylemişti; ama çocuk bunu yapmak istediğinden emin değildi. Nasılsa birkaç gün sonra buradan gidecekti.

Ali, Ahmet, Airmid ve Vildan Cihan'ın etrafını sarmışlardı. Adam yeryüzüne çıktıklarında uçmayı denemişti; ama başarılı olamamıştı. Kreta tüm gücünü çekmişti. Yine de Hazan'ı bulmadan onun kaçmasını istemiyorlardı.

Kerem ve Ayberk yan yanaydılar. Arkalarında Rima, Gök ve Afra vardı. Rima artık Afra'nın yanında olup olmamayı umursamıyordu. Cerem'den sonra iyi bir insan olma kararı almıştı. Bu kararını sürdürecekti.

En arkada Selim ve Yasemin vardı. Konuşmadan yürüyorlardı; ama Yasemin bir yerden muhabbet açmak istiyordu. Neyse ki onun sessiz çağrısını Selim duymuştu.

"Bilmem hatırlar mısın, dün sana aptalca bir şey yapmandan korkuyorum demiştim. Dün tek başına ormana girdiğine göre hatırlamıyor olmalısın?"

Yasemin hafifçe kaşlarını kaldırıp dudağını ısırdı. "Dediğini hatırlıyorum; ama aptalca bir şey yaptığımı hatırlamıyorum."

Selim zekice düşünülmüş bu cevap karşısında gülümsedi. Yasemin aklına yeni gelen şeyle çocuğu durdurdu.

"Cihan konusunda sana güvenmeliydim. Üzgünüm." dedi. Gerçekten üzgündü.

"Önemli değil." dedi Selim.

"Hayır önemli." diyerek diretti Yasemin. "Bu bana iyi bir ders oldu. Sanırım.bir daha kolay kolay kimseye güvenemeyeceğim."

"Benim güvendiğim insanlara da mı?"

Yasemin omzunu silkti. "Bilmem belki."

Selim bir şey demedi. Yasemin içinde konuşma bitmiş gibiydi. Yürürken ikide birde gözleriyle Melisa'yı kontrol ediyordu. Onun hala orada olduğundan emin olmak istiyordu. Onu kaybetmek istemiyordu.

Selim aklına bir şey gelince elini cebine attı. Aşağıdayken yerde bulduğu bir şeyi belki Yasemin'den düşmüştür diye cebine atmıştı.

"Baksana." diyerek işaret ve orta parmağı arasında tuttuğu kağıdı Yasemin'e uzattı. "Bu sana mı ait?"

Yasemin Selim parmakları arasındaki kağıdı görünce panikle elini cebine attı. Mektup orada yoktu. Selim'in elindeki kağıt onundu. Kız ne diyeceğini bilmiyordu. Panikten kekeledi.

"Ha... -yır. Yani evet!"

"Senin mi değil mi? Karar ver."

Yasemin ensesini kaşıyıp derin nefes aldı. Madem her şey bitmişti, bu da bitmeliydi. Göz kapaklarını yavaşça indirip "Benim..." dedi. Yutkundu. Boğazı hala acıyordu. "...ama sende kalsa daha iyi olur."

Selim'in kaşları çatıldı. Yasemin onun anlayıp anlamadığını merak etti. Neden sonra gelen deli cesaretiyle Selim'in ona daha önce yaptığı teklifi sundu. Bunu Selim'i taklit ederek yaptı.

"Bilmem hatırlar mısın bir gün bana köprüde buluşalım demiştin de hayat buna izin vermemişti?"

Selim çarpık bir şekilde gülümseyip kafasını salladıktan sonra kağıdı tekrar cebine koydu. "Hatırlıyorum. Teklif hala geçerli. Ne zaman istersen köprüye gidebiliriz." dedi.

"Bu cumartesiye ne dersin?" dedi Yasemin heyecanını bastırmaya çalışarak.

"Olur."

"Senden tek ricam o kağıdı köprüye gelmeden önce okuman. Yani... Şey! Bugün okuma. Cumartesi oku!"

Selim güldü. Yasemin'in panik olmuş halini izlemek komikti. "Sakin ol." dedi gülerek. Tabii o Yasemin'in ne kadar heyecanlı olduğunu bilmediği için bunu demek kolay geliyordu.

Yasemin son kez derin nefes alıp "Pekala." dedi. Sona gidiyordu. Sakin olması imkansızdı; ama en azından sakinmiş gibi rol yapabilirdi. Bugün salıydı, cumartesiye çok vardı.

***

Ormandan çıkmadan Cihan'ın Hazan'ı bıraktığı kısma gittiler. Burada kayalıklar vardı. Kayalıkların alt tarafında bir kadın bedeni vardı. Yasemin devam etmek istemedi. Olduğu yerde durdu. Kızlar  onun yanında durdular.

Hazan'ın bedeninin yanına vardıklarında Ahmet telsizini çıkarıp birileriyle konuştu. Sonra da ambulansı aradı. Tabii bu önceden ayarlanılan bir ambulanstı.

"Çocuklar siz beklemeyin isterseniz?" dedi Ali. Ahmet de ona hak verdi.  Onların yapacağı bir şey yoktu.

"Tamam ben de onlarla giderim." dedi Vildan. Melisa ve Airmid de onlarla gideceklerdi. Hepsi yorulmuştu zaten. Dinlenmeye ihtiyaçları vardı. Kimseden itiraz gelmeyince eve doğru yürüdüler.

***

Akşam olmadan hemen önceydi. Güneş ne tam gitmişti ne de tam olarak görünüyordu. Pastanenin olduğu caddede Yasemin'in evine doğru yürüyorlardı. Mahalle sakinleri penceredeydiler. Bu kalabalığın sebebini merak ediyorlardı. Çok geçmeden merakları yerini heyecan ve sevince bıraktı. Melisa'nın geldiğini görmüşlerdi. Kız bulunmuştu. Komşu teyzeler pencerelerinden sorular soruyorlardı; ama kimse onları umursamıyordu.

"Sonra öğrenirsiniz ne olduğunu!" diye bağırdı Vildan. Birkaç kişi pencerelerinde durmaya devam ederken bazıları da "Aman iyi be!" diyerek evlerine çekilmişlerdi.

Pastanenin önüne gelince durdular. Yasemin artık nasıl yaşayacağını bilmiyordu. Okul ve pastaneyi aynı anda yürütmesi imkansızdı. Belki arkadaşları ona yardımcı olurdu. Emin değildi.

"Ben eve gitsem iyi olur." dedi Afra. Ailesini merak ediyordu. Onlara ne söylemesi gerektiğini biliyordu. Ailesi kızın iyileşme gücünden haberdardı. Yine aynı şeyi söyleyecekti. Bu sefer korunduğunu anlatacaktı tabii.

"Ben de gitmeliyim. Anneme yardım edeceğim." dedi Barlas. Elindeki sopaları omzuna dayadı. Normalde söylemeyecekti. Neden sonra söyleme gereği duydu. "Cumartesi günü buradan gidiyoruz. Babam ev ayarladı ve... Ve okul da ayarlandı. Sadece... Sadece bilin istedim. Vedalardan hoşlanmam. Yani... Şey... Veda etmeye gelmezseniz sevinirim."

"Gidiyorsun demek." dedi Selim gözleri doldu. O en yakın arkadaşlarından biriydi. Onun yanında olmak istemişti; ama o buna izin vermemişti. Şimdi de gideceğini söylüyordu.

"Biliyorsun bana bağlı bir şey değil." dedi. Sesi soğuktu. "Babam öyle istiyor."

Selim bir şey demedi. İki adımla Barlas'a ulaşıp ona sarıldı. "Bu hafta okula gelmezsin herhalde."

Barlas evet manasında kafasını salladı. "Kendinize iyi bakın." dedi ve bir elini deri ceketinin cebine  sokup oradan ayrıldı. Ardından Afra da oradan ayrıldı.

"Sanırım biz de gitmeliyiz." dedi Rima. Bunu söylerken Ayberk ve Selim'i de içine katmıştı. Onlar da aynı fikirdeydiler.

"Yarın görüşürüz o zaman." dedi Ayberk. Selim ve Rima da aynı şeyi söyledi.

Onlar da ayrıldıktan sonra geriye Yasemin, Melisa, Airmid, Gök, Kerem ve Vildan kalmıştı. Kerem aslında gitmek istemiyordu; ama hepsi beraber bu eve sığmazlardı. O yüzden annesiyle beraber kendi evlerine gideceklerdi.

"Ona dikkat edin." dedi Kerem. Melisa'dan bahsediyordu. Eve gitmek istememesinin sebebi karşısında duruyordu.

"Merak etme." dedi Airmid. "Burada olacağım. Ona şimdiye kadar nasıl göz kulak olduysam bundan sonra da o şekilde göz kulak olacağım."

"Hoşçakalın." dedi Vildan gülümseyip. Zorda olsa Kerem'i çekerek götürdü.

Yasemin yalnız kalmış olmanın verdiği rahatlıkla nefes verdi. Anahtarı çıkarıp giriş kapısını açtı ve ikişer ikişer merdivenlerden çıktı. Evin kapısını açarken heyecandan anahtar deliğini tutturmada zorluk yaşadı. Nihayet kapıyı açtığında geri çekilip sağ elini evin içine doğru uzattı.

"Evine hoş geldin abla."

***

Bölüm hakkındaki düşünceleri alalım!

Bu arada şu ana kadar en sevdiğiniz bölüm hangisiydi? Nedeniyle birlikte söylerseniz sevinirim.

Son bölümün çoğunu yazdım. Yazma işi biter bitmez sizlerle buluşacak.

Bu arada buraya birkaç ship bırakıyorum. Bakalım kimler neleri destekliyormuş!

#MiMa (Yasemin ve Rima dostluğu)

#RimAs (Rima ve Barlas aşkı)

#BarAf (Barlas ve Afra aşkı)

#SaRem (Melisa ve Kerem aşkı)

#AyBar (Ayberk ve Barlas dostluğu)

#AyEm ya da #CerAy buna pek emin olamamıştık 😂 (Cerem ve Ayberk aşkı)

#YaSel (Yasemin ve Selim aşkı)

#TeamRima vs. #TeamAfra

Eklemek istediğiniz ship varsa yazın. 😘

Continue Reading

You'll Also Like

4.5M 209K 67
(SATIŞTA) O an, bana döndü ama yüzü yoktu. Şaşkınlıkla ona baktığımda gözlerimi kıstım, korkudan nefes alamıyordum. Başında bir pelerin olduğunu...
891 45 4
"Bana yine yalan söyle." diye fısıldadı kız. "Seni seviyorum." dedi adam.
199K 13K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...
9.1K 2.6K 152
"Onlar tonlarca haram yese dokunmaz, Sen Niyet etsen zehirlenirsin.' Çünkü Allah seninledir ...