CORDELIA

Oleh Beyza_sari_

41.8K 2K 610

Cordelia, bir İzmir kızının ismidir... İzmir'in Karşıyaka'sındaki kızın ismi... Karşıyaka'nın ismi... Lebih Banyak

CORDELİA
İzmir'e Merhaba...
Büyük Buluşma
Şüphe...
Bırak Yansın!..
O Benim!..
Okyanusta Bir Damla
Tanık
İşte Şimdi Yandım!
Plan
Yapalım Şu İşi
Kurtulduk
Oyun
Günün Sonunda, Hayat Bir Ders
Günün Sonunda Hayat Bir Ders (Part II)
Başlıyoruz
Tehlike Çanları
Sen Nerden Çıktın?
Kuzen (!)
Dayımın Oğlu!
İşler Karışıyor
Yarış
Gidemem!
Kaçış Biletlerim
Gidelim Bu Şehirden
Hayat Devam Ediyor
Dönmek mi?
Düğün (part I)
Düğün (part II)
Yüzleşme
Bitmeyen Gecenin Laneti
Suçlu Kim?
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak
Gerçekler
Umarım Bir Elveda Değildir
SONUN BAŞLANGICI (FİNAL)
Teşekkür
Ben geldim :)
Özel Bölüm

Teklif

929 54 20
Oleh Beyza_sari_

multimedyamız Ela :D

Bu gece yaşadığım felaketleri mümkünse hatırlamak bile istemiyorum. Bora'yı kaybettiğimi sanmıştım. Ve tanıdık bir hisle dolmuştum.

Henüz 9-10 yaşlarındaydım. Kardeşimi parka götürmüştüm. Onu o kadar çok seviyordum ki. Birlikte ne kadar vakit geçirdiğimizi hesaplayamazdım. Hesaplamak istemezdim. Canının dondurma çektiğini söylemişti. Beraber dondurmacıya gittik. Ve bir anlık boş bulunduğumda Lara yanımda yoktu. Sağa sola bakınmaya başlamıştım. O benim kardeşimdi ve onu canımdan çok seviyordum. Henüz 5 yaşında bir kız nereye gidebilir ki?

Başım dönmeye başlamıştı. Acı bir fren sesiyle elimdeki dondurmaları yere fırlattım. Başımı caddeye çevirdiğimde başının etrafında kırmızı bir gölde yatan Lara'yı gördüm.

Gerisini hatırlamak istemiyordum. Ailem beni suçlamamıştı. Ama bakışlarında bir farklılık vardı sanki. Benimse psikolojim bozulmuştu. Uzun bir süre psikolojik destek aldım. O olayı mümkün olduğunca unutmaya çalıştım. Ama elbette unutmak mümkün değil. Bu nedenle en azından dışarıdan öyle görünmeye çalıştım. Ve herkes de buna kandı.

Zihnimin en gerisine itelenen bu duygular bu gece Bora'nın kaza yaptığı haberiyle gün yüzüne çıkmıştı. Değer verdiğim insanlarda bu duyguyu yaşamam haksızlıktı. Bu haberi aldığımız sırada Caner görünmüştü kapıdan. Beni titrer halde bulunca teselli etmeye çalıştı.

Ona ne söyledim bilmiyorum ama büyük ihtimal hep Bora'dan bahsetmişimdir. Sena ve Tuna sözü edilen hastaneye koştular. Sonsuzluk kadar uzun gelen bir süreden sonra Tuna beni aradı. Ve ölen kişinin Bora olmadığını söyledi. Caner hala yanımdaydı. O olmasa ne halde olurdum bilmiyorum. Caner'e bu haberi verdiğimde "Sana onu bulup getireceğim. Lütfen artık ağlama."dedi. ve çıktı.

(...)

Yaklaşıp gözünden inen yaşı yanağında yakalayıp öptüm. Onu kaybetmek istemiyordum. Bu hareketime karşılık sıkı sıkı sarıldı bana. Dayanamayıp tekrar ağlamaya başladım. Kollarımı ona dolayıp hıçkırıklara boğuldum.

"Şşşt. Tamam, geçti." Sesi rahatlatıcıydı. Ama bu saate kadar neredeydi.

"Ner-er-deydi-in?"nefesim hala düzensizdi ve doğru düzgün konuşamıyordum.

"Çok önemsiz bir yerdeydim. Unutalım olur mu? Artık buradayım. Geçti."

Beni tekrar kendine çekti. Ve dört kişi kalacağımız odaya gittik.

(...)

Öğlene doğru da ilk biz uyanmıştık. Sena bana sus işareti yaptı ve telefonun kamerasını açarak çekyata doğru ilerledi. Ne çekeceğini görmek için doğruldum.

Tuna, Bora'nın kollarının arasındaydı. Ve bir bacağını Bora'nın üstüne atmıştı. Gülmemek için dudağımı dişledim. Ve bir flaş patladı.

"Kahretsin flaş!" Sena sessiz bir küfür savurdu. Ama artık çok geçti. Bizimkiler uyanmıştı. Bora şaşkınlıkla kollarını arasındaki Tuna'ya baktı.Tuna da kafasını çevirince Bora'yı gördü ve ikisi de aynı anda dişerinin arasından "Kalk üzerimden!" diye tısladı. Ve biz de tuttuğumuz kahkahamızı serbest bıraktık.

(...)

Araba sallandıkça başım düşüyor uykum bölünüyordu. Hafta sonundaydık. Dün geceki yağmurlu İzmir yerini güneşli İzmir'e bırakmıştı. Feribottan çıkmıştık. Feribotta bulunduğumuz süre boyunca hepimiz arabanın içinde uyumuştuk.

Evimin önüne gelince Bora da benimle birlikte indi.

"Imm. Sanırım bir şeyleri konuşmamız gerekiyor." Heyecanlandım. kapıya doğru yürüyorduk.

"Ne gibi şeyler?"dedim. Düşündüğüm konuysa şuracıkta bayılabilirdim.

"Konuşunca öğrenirsin. Akşam seni yemeğe çıkarabilir miyim?"diyince elim ayağıma dolaştı. Ama fazla heyecan yapmamalıydım. Yani ya düşündüğüm şeyi söylemezse?

"Tamam. Akşam görüşürüz."diyip uzaklaşıyordum ki bileğimdeki eli gitmeme engel oldu. Beni kendine çekince ona yapıştım. Şaşkınca nefesimi tutmuş bekliyordum. Başını saçlarımın arasına soktu. Kalbim ağzımda atıyordu. Yavaşça kafamı ona çevirdim. Gözlerini kapatmıştı. Trans haline geçmiş gibiydi. "Bora.." diye fısıldadım. Gözlerini açtı, alnıma bir öpücük kondurdu.

"Akşam 7'de seni alırım." dedi ve uzaklaştı.

Heyecanla kapıyı açtım. Saat anca 11 flandı. Güler teyze beni görünce sanki yıllardır görmüyormuş gibi sarıldı.

"Ah Ela. Ne işin var Karşıyaka'larda. O yağmur neydi be kızım. Gök yarıldı sanki."

"Ya evet Güler teyze sorma mahsur kaldık orda. Ama bak iyiyim."

"Tamam kızım. Hadi sen dinlen biraz. Bak gözlerinin altı çökmüş."

"Tamam," diyip odama çıktım. Banyoya gittiğimde aynaya şöyle bir baktım. Güler teyze haklıydı. Uykusuzluktan gözlerimin altı çökmüştü. Bir de ağlamıştım dün. Yani tek kelimeyle berbat görünüyordum.

Hızlı bir duş aldım ve yatağıma yerleştim. Bir iki saat uyusam kendime gelirdim. Tam gözlerimi kapatmıştım ki telefonum titredi. Sena bana sabah çektiği resmi yollamıştı. Sesli bir kahkaha attım. Tuna'nın Bora'ya sarılışı aklıma gelmişti. Telefonumu iki saat sonrasına kurdum ve derin bir uykunun kollarına bıraktım kendimi.

(...)

Yavaş yavaş uyandıran alarmlardan nefret ederim. Böyle sanki beynime işliyip uyandırıyorlar. İçimde hissediyorum çalan gıcık melodiyi. Bu yüzden hareketli bir parça koymuştum alarma. Ve enerjik bir şekilde uyandım.

Biraz daha kendimi toplamıştım. Daha iyiydim. Saçlarımı toplayıp Ahsen'in odasına gittim. Ona baktığımda bir an Lara'yı görür gibi oluyordum. Ama sonra geçiyordu. Kapıyı çaldım.

"Bisküvi istemiyorum Güler teyze!" kapıyı araladım. Her zamanki gibi bilgisayarın başında. Önünde patlamış mısır, nutellalı ekmek ve daha niceleri... Hayretle bakmış olacağım ki bana sırıttı.

"Ahsen, kardeşim bunların hepsini sen mi yiyeceksin?"

"Ya hayır ya. Güler teyze habire getiriyor. Midem bulanmaya başladı."güldüm.

"Sen yemezsen ben yerim." Zaten karnım acıkmıştı. Nutellalı ekmek tabağını önüme çektim. Koca bir ısırık alırken Ahsen beni izliyordu.

"Abla hayrola niye geldin?" sorusu karşısında bir an afalladım. Onu ihmal ettiğimi biliyordum. Yanağından bir makas aldım.

"Seni özlemiş olamaz mıyım?" dedim manidar bir sesle.

"Ne bileyim, pek uğramazdın."

"Neyse ne yapıyorsun bakalım yine nette?" Önüne dönüp bana nelerle uğraştığını anlatmaya başladı. İlgimden memnun görünüyordu.

(...)

Telefonumun titremesiyle kendimi Ahsen'in anlatımından uzaklaştırdım. Konuşmayalı ne kadar olmuştu onunla? Küçük kardeşim gerçekten büyümüştü. Lara'yla olan olaydan dolayı ondan uzak durmuştum. Onu hiç parka götürmemiştim mesela... olur da canı dondurma çeker yine aynı olayları yaşarım diye çok korkmuştum.

Telefonumun ekranına baktım. Sena. Mesajı açtım.

'Canım müsaitim istersen şu kaset işini halledelim.' Saate baktım. Hazırlanmam için daha vardı.

'Tamam.'yazıp yolladım.

(...)

Sena'yla o ormanlık alana gelmiştik. Kaseti boyundan asmalı çantamdan çıkardım.

"Ela bak orda teneke gibi bir şey var. Onun içinde yakalım. Şimdi bir de beceremezsek ormanı yakmayalım."

"Tamam."dedim ve tenekenin başına geldik. Çantasından bir plastik şişe çıkardı.

"Sena o ne?"

"Mangal yakıcı" dedi sakin bir tonla.

"Ateşle zaten yanar, abartmayalım bence."

"Burda akşama kadar yanmasını bekleyemeyiz. Bir an önce bitsin hem."diye söylenirken bir yandan da kaseti tenekenin içine attı ve neredeyse şişenin hepsini üstüne boca etti.

"Ateşin var mı?"diye sordum. Çünkü kendine alev almayacaktı değil mi? Bana baktı.

"Almayı unutmuşum."

"Ne?!"

"Ya ne var onu unutmuşum."dedi. "Sende ateş yok mu?"

"Bekle birazdan ateşim çıkacak Sena."

"Of tamam be kızma. Hem biz ne öğrenmiştik?"

"Ne öğrendik?"

"Çakıl taşlarından ateş çıkarmayı!" dedi ve arkasını dönüp taşları incelemeye başladı.

"Çıldırdın mı sen? Gerçekten mi?"

"Çok konuşma da taş ara." Diye beni bir güzel de azarladı. Oflayıp arkamı döndüm. Sonbahar olduğu için her yer sarı yaprak doluydu. Biz de deli gibi yaprakları ayıklayıp taş arıyorduk.

"Buldum!" sesiyle kafamı ona çevirdim. Taşları birbirine sürtüyordu. Yanına giderken şok oldum. Vay be! Böyle ateş yakılıyor muymuş? Bana zafer gülümsemesiyle baktı.

"Ne oldu Ela. Bak yaktım."

"İyi aferin sana." Dedim. Ve omzuma bir darbe yedim. Cevap vermedim ve öylece eriyen kasete baktık. Bitmişti artık değil mi?

(...)

Üstüm başım is kokmuştu. E normal tabii. Orada kaset eriyip bitene kadar durmuştuk. Kendimi hemen banyoya attım. Bir günde bu kadar sık yıkanırsam hasta olacağım kesindi.

Hazırlanmama az kalmıştı. Çok heyecanlıydım. Ne giysem acaba? Hiçbir şeyim yok diye oturup ağlamayacaktım çünkü geçen sefer Sena ile alışveriş yaptığımda gereğinden fazla almıştık zaten. Ama hangisini giyeceğimi bilemiyordum.

Havalar eskisi gibi değildi. Biraz daha soğumuştu. Elbise giyemezdim. Ben de bir siyah dar paça pantolon üstüne kırmızı bir tişört ve üstüne de deri ceketimi giydim. Ne fazla spor ne fazla ciddi... Nereye gideceğimizi bilsem ona göre giyinirdim. Pek de içime sinmemişti açıkçası. Uzatmadan makyaj masama gittim. Bir eyeliner çektim ve hop! Gözlerim ortaya çıktı. Saçlarım zaten hafiften dalgalıydı. Bir iki fırça darbesiyle düzelttim. Ve çantamı alıp aşağı indim.

Bora kapımızın önünde arabasından inmiş kollarını göğsünde bağlamış beni bekliyordu. Bakınca onunda benim gibi yarı spor yarı şık olduğunu gördüm. Gülümsedim. Beni görünce başını kaldırdı ben de ona doğru yürümeye başladım. Yaklaşınca kapımı açtı. Ona gülümseyerek bindim. Oda dolaşıp sürücü koltuğuna geçti.

"Nereye gidiyoruz?"dedim.

"Seni kaçırıyorum."dedi gülerek. Ciddi değil?

"Ahaha. Şakacı seni."dedim gülerek.

"Belki şimdi değil ama bir ara kaçırabilirim." Sadece gülümsemekle yetindim. Ve önüme döndüm.

(...)

İzmir her haliyle güzeldi. Güneşiyle, yağmuruyla, soğuğuyla... Ama Bora yanımdayken daha güzel olduğunu fark ettim. Beni Kordon'a getirmişti. Hava evet, soğuktu biraz. Ceket giydiğim için şanslıydım. Boş bir bank bulup oturduk.

"Ela sana söylemem gereken bir şey var."dedi gözlerime bakarak. İşte bu rengi seviyorum. Dünkü gibi kopkoyu değil. Işıl ışıl. Parlıyor.

"Dinliyorum."dedim kısık sesle.

"Ben aslında bunu yapmayı daha önce planlamıştım. Karşıyaka'dayken söyleyecektim ama biliyorsun... fırsat olmadı hiç." Devam etmesini beklerken sustum. Sadece dinlemek istiyordum.

Önüne dönüp eline baktı. "B-ben daha önce hiç böyle hissetmedim."diye devam etti. Uzanıp elimi tuttuğunda titredim. Hala gözlerine bakıyor devam etmesi için yalvarıyordum.

"Ela, ben sana karşı farklı şeyler hissediyorum."dedi. Bu cümleyi istemiyor muydum zaten? Neden şok geçirmiş durumdaydım? Elimde olan elini kalbine götürdü. Allah'ım! Çok hızlı atıyordu. Yanıma biraz daha yaklaştı.

"Anlıyor musun?"

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

1.6M 57.1K 55
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
25.4M 904K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
2.8K 78 36
sadece seversin sesini duymadan kokusunu almadan ona dokunamadan sadece seversin...
243K 15.8K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...