Çooook uzun zaman olduğunu farkındayım ama gerçekten bayram, okul ve başka işlerim de vardı. Okuldan çıktıktan sonra zaten pert...
Bölüm bu kadar geç geldiği için çok üzgünüm, gerçekten.
Bu bölüm çok azıcık Aras-Müge ağırlıklı olmuş olabilir. Çok şey yapmayalım şekerikolar!
Umarım bu bölümü beğenirsiniz, tşkrlr! ❤❤
-Yazarişko.
GÖKSU
Mini mini bir tatilin ardından İstanbul’a dönmüştük. Tatilimiz kısaydı belki ama hayatımda hiç bu kadar eğlenmemiştim sanırım.
Belki de yanımda Buğra olduğu içindir bilmiyorum.
O beni tamamıyla pozitifleştiren, neşelendiren minik tatilimizin arkasından karşılaştığım manzara pek güzel olmamıştı. Çünkü ertesi gün okula gittiğim an karşılaştığım manzara tüm sakinliğimi, neşemi ve pozitifliğimi sömürmüştü.
Kantinin köşesinde bir masada oturup dedikodu yaparken Müge ve Aras kavga ederek gelmişti. Onların uzun soluklu kavgası bizi hayrete düşürmüştü. Müge tekrar Sinan ile buluşacağını desteklerken Aras engel olmaya çalışıyordu. Neymiş efendim Aras Bey, Sinan’ı hiç sevmiyormuş.
Ya kardeşim sevdiğini itiraf etse gene ağzımı açmayacağım ama onu da itiraf etmiyor ki. Tutturmuş Selin de Selin! Eee Müge de haklı olarak umudunu kesti tabi. Çok azıcık Aras’tan hoşlanıyordu da...
Şu an ise Gece’yle oturmuş Aras’ın söylenmelerini dinliyor gibi yapıp Didem’le Ada’yı stalklıyorduk.
“Kanka bu kaşarları öldürsek ne olur?” diyen Gece’ye baktım. Bunu ben de çok düşünüyorum Gece. Ama bir sonuca varamıyorum.
“Ne kaşarı lan? Siz beni dinlemiyor musunuz?” diyen Aras’a baktım.
“Dinliyoruz tabii ki kankam ayıp ediyorsun.”
“Bok dinliyorsunuz. Ondan yarım saattir ne desem ‘hı hı’ diyerek geçiştiriyordunuz değil mi?”
“Ne alaka....”
“Kes ya kes. Bundan sonra var ya sizden yardım falan istemem.”
“Ya Aras manyak mısın?”
“Ne alaka manyak ne? Derdimi anlatıyorum şurada takmıyorsunuz bile. Konuşmayın lan benimle,” diyerek koltuğa oturdu. Yanına yaklaştım.
“Araaaaaas!” Cevap vermedi. Bu sefer Gece yaklaştı.
“Arasss?”
“Bebeğim... Barışalım hadi.”
“Araaaas bak sana ne diyeceğim...”
Ne desek ikna edemeyince ‘yeter’ diye çığlık attım. Hayır ben o kadar sakin bir kızken beni bile çıldırtıyorlar ya....
“Salak salak trip yapacağına ilk önce gerçekten Sinan’ı sevmediğin için mi yoksa Müge’yi kıskandığın için mi bu kadar sinirlisin onu düşün!”
Ani çıkışım üstüne Gece alkışlarken Aras şoka uğramış bir şekilde bana bakıyordu. İçeriye yeni giren Gökçe ise olayları çözmeye çalışıyordu.
“Ne oluyor?” diyerekten kendini koltuğa bıraktı. Gece olayları özet geçerken Gökçe,
“Tabii ki aşık olduğu için kıskanıyor şaka mısınız? Ne var bunu bilmemekte? Bir kere bakışları ‘ben aşığım’ diye bağırıyor. Ha tabi bizim oğlan salak orası ayrı mesele...” dedi. Kafamı salladım. Aras ise kaşları çatık bir şekilde halıyı izliyordu.
“Aras mala bağladı kaçın,” dedim ve güldüm. Ayağa kalktı.
“Ben gidiyorum ve siz saçmalamayı kesiyorsunuz,” dedi ve montunu alarak gayet net bir şekilde çıktı gitti. Kızlarla birbirimize baktıktan sonra gözlerimizi devirdik. Daha sonra Gökçe, Murat’la konuşurken biz de stalk yapmaya devam ettik. Tabii ki bol küfürlü bol sövmeli bir stalk oldu bu.
Ema benane.
“Kızlar ne sövdünüz de telefonda konuşturmadınız, hayırdır neye gene bu tripler?”
“Kanka senin başın Murat’tan yana rahat tabi. Biz... Bir yerden Didem çıkar bir yerden Ada. Bir de bu kaşargiller peşini de bırakmıyor.”
“Şu an ikisi de bir şey yap...” derken Gökçe’nin kafasına yastıkları fırlattık. Yarısından kaçtı da yarısı geldi çok şükür.
“Kes lan kaşar. Senin şu an bizimle beraber sövmen lazım.”
“Tamam kankam sövelim ben zaten şeyden şey ettim yani... Onlar aaa! Tabii ki kaşargiller yani lütfen!”
Gece’yle piç gülüşümüzü atıp stalk yapmaya devam ettik. Buğra’yla olan fotoğraflarını hala silmemiş. Geri zekalı. Ada en azından bunun gibi davranmamış da silmiş.
Telefonum çalınca stalk yarım kaldı ama arayan benim canım sevgilim.
“Efendim aşkım?”
“Sarışınım, ne yapıyorsun?”
“Hiç kızlarla oturuyoruz öyle. Sen ne yapıyorsun?”
“Biz de Tunç ve Murat’la oturuyoruz işte öyle.”
“Ya neredesiniz? Biz de gelelim?”
“Limon Kafedeyiz.”
“Okey, geliyoruz biz de aşkım.”
“Gelin sarışınım. Çok özledim zaten seni be.”
“Yaaa... Ben de seni çok özledim. Hazırlanalım o zaman biz.”
“Tamam sarışınım.” Dedi ve telefonu kapattı. Gökçe’yle Gece’nin üstü zaten giyinik olduğu için tek giyinmesi gereken bendim.
Odaya çıkıp siyah pantolon ve kayık yaka bordo kazak giydim. Kazağımın renginde ruj sürdüm ve güzelce eyeliner çekip aşağıya indim. Montumla botlarımı giydim.
Kafeye gittiğimiz de Didem’le Ada’yı görünce kaşlarımı çattım. Bizim masanın başında.
Sessizce yaklaştım.
“Kimse oturmadığına göre boş burası Buğracığım.”
“Dolu canım dolu. Biz oturacağız oraya.”
Arkasını döndü.
“Vay vay vay küçük prenses de buradaymış!”
“Küçük derken?”
“Yaşın biraz küçük ya tatlım.”
“Hadi ya. Dikkat et o küçük dediğin kız seni şurada si....” Gökçe ağzımı tuttu.
“Bırak Gökçe.”
“Ayrıca da terbiyesizsin...”
“Bana baksana kızım sen. Ne zannediyorsun kendini? Buğra’nın sürekli etrafında bulunup geri kazanmaya falan mı çalışıyorsun? Hani haberin olsun bu küçük terbiyesiz kızın sabrı taşıyor. Ve emin ol ters tarafımı görmek dahi istemezsin. Şimdi paşa paşa buradan gidiyorsun ve biz de SEVGİLİMLE burada oturuyoruz. Anladın mı?”
“Senden korktuğumu düşünme. Sadece uğraşmak istemiyorum.”
“Hadi canım hadi... Uğraştırma bizi. Kardeşini de al bas git buradan.” Dedi Gece bana destek çıkarak.
“Sen ne karışıyorsun ya? Bu ikisinin arasında olan bir şey!” diye cırladı Ada. Gece,
“Ne o canım senin gibi korka korka mı bakayım? Benim kuzenimin sinirini bozan biri varsa onun sinirlerine sı...” Gene mi Gökçe? Hayır sen böyle şeyler yapmazsın. Ne oluyor sana? Didem sinirli bir soluk aldı ve,
“Burada bitmedi. Biliyorsun değil mi?” dedi. Gözlerimi devirdim. Tamam canım bitmesin.
Ada’yla beraber çekip gittiler. Buğra’nın yanına oturup öptüm.
“Ee ne habersiniz?”
“Şoktayız. Anasını satayım kızın gözünden ateş çıktı.”
Kıkırdadım.
“Gökçe tutmasa daha ne sövecektim de...”
“Onun için tuttum zaten.”
Güldüm. Buğra,
“Valla bu ilerde bana da şiddet uygular.”
“Kardeşim sen bir daha gözden geçir bu ilişkiyi.” Dedi Murat. Güldüm.
“Abartmayın, tamam. Sadece ufak bir uyarıydı.”
“Çok ufaktı canım.” Dedi Buğra yanağımdan öptükten sonra.
“Ee ne yapsın kız? Bence gayet haklıydın kankam!” dedi Gece. Bir beşlik çaktıktan sonra siparişlerimizi verdik.
“Görüyorsun değil mi Gökçe? Başın ne kadar rahat. Kıymetimi bil kıymetimii!” diyen Murat’ın yanağından uzun uzun öptü.
“Biliyorum zaten sevgilim sen merak etme.”
“O ağzını yerim senin.”
“Ulan Murat.. Açmıyorum bak ağzımı.” Dedi Buğra. Gökçe çok umursamadan sevgilisini sevmeye devam etti tabi. Siparişlerimiz geldiğinde,
“Gece sen niye tatlı söylemedin?” dedi Tunç şaşkın bir şekilde bakarken.
“Daha az tatlı yemem kanısına vardım. Diyetteyim.”
“Hadi hadi ye şundan...” deyip kendi elleriyle yedirdi Tunç. True love.
Bir iki saat orada takıldıktan sonra Muratlara geçmeye karar verdik. Eve girdiğimiz de Aras ve Müge o kadar hararetli kavga ediyordu ki bizi duymadılar bile.
“SEN NE İSTEDİĞİNİ BİLMEYEN, DENGESİZ HERİFİN TEKİSİN ARAS DEMİR!”
“BEN NE İSTEDİĞİMİ BİLİYORUM! SEN BİR DAHA O SİNAN DENEN ŞEREFSİZLE GÖRÜŞMEYECEKSİN VE...”
EEEEE?
“BENİ SEVECEKSİN MÜGE ATEŞ!”
Kolundan çekip dudaklarına kapandı. Buğra eliyle gözlerimi kapatmadan önce gördüğüm şey Murat’ın Aras’a uçuşuydu.
Ve o an Gökçe’nin ağzından o sihirli sözcükler döküldü,
“WOWOWO HARAM!”