"Çok uyumlu değil mi?"

9.3K 491 106
                                    

Selam civcivleriiim! Nasılsınız bakalım? İyisinizdir inş.

Böyle sonun da akıllı bir Buğra'yla karşı karşıyayız. Umarım bizim bu tatlış abilerimiz öldürmez de. Hayırlısı. Sonra, Gece'ye çok uyuz oldum mesela ben bu bölüm. Neyse işte lksjdfklsad.

Bu bölümü daha erken paylaşacaktım ama okul saatleri yüzünden çok uykum vardı ve o yüzden birazcık geç kaldı. Yani, bugün paylaşacaktım gene ama olsun. Neyse ben gene çok konuşmaya başladım.

Sizi sefiyorum!

-Çok konuşan yazarınız.

Medya: Çetin-Fuat-Yiğit-Didem.

GÖKSU

Evimi hiç özlemediğimi tekrar fark ediyorum. Gözlerimi devirerek yataktan kalktım. Sıcak havadan kendimi kesme isteği bile geldi. Gerçi gene bu iyi haliymiş İstanbul'un falan. Günlerden Eylül falan. Ve biz İstanbul'dayız. Neymiş şirkette sorun çıkmış. Neymiş ikizlerin gelmesi gerekiyormuş. Onlar gelince mantıken biz de gelmiş olduk.

"Göksu! Kahvaltıya!" diye annemin bininci bağırışından sonra gözlerimi devirerek yataktan kalktım. Elimi yüzümü yıkadım ve aşağıya indim.

"Günaydın fıstığım." Dedi annem. Ve cevap olarak sadece kafamı salladım.

"Gökçe uyuzu nerede?" dediğim de Gökçe halay çekerek yanıma geldi ve,

"Şirkete gidiyorum canım. Murat'ı göreceğim." Dedi. Ben de gidip Buğra'yı mı görsem?

"Buğra orada mı?" dediğim de kafasını salladı. Annem ise Gökçe'nin kıyafetini inceliyordu.

"Murat iyi çocuk. Buğra da iyi. Ama ikizlerin söylediğine göre Buğra pek iyi değilmiş. Nerede serseri varsa ona bulaşıyorsun Göksu'cuğum. Tebrik ediyorum anneciğim." Dediğin de sırıttım.

"Annem biliyorsun en büyük hobilerim arasında bu var." Dedim ve kafamı salladım. Gülüştükten sonra kahvaltımızı yaptık.

"Dersleri seçeceğiz bugün. Beraber gidelim. Şirkete gittikten sonra buluşuruz." Dedi Gökçe. Koluna vurdum.

"Ben de geleceğim ya bana ne. Buğra'yı görmüyorum bir haftadır. Ne demek bu biliyorsun değil mi?" dediğim de güldü ve kahvaltısını etmeye devam etti. Ben de hızlıca bitirdim ve yukarıya çıktım. Yırtık kotumu ve üstüne beyaz salaş bluzumu çıkardım. Kendi kendime sırıttım ve üstüme giydim. Saçlarımı örme ihtiyacı duymadım ve sadece taradım. Yüzümü pudraladıktan sonra eyeliner çektim. Neyse ki düzgün oldu. Kirpiklerimi rimelle belirginleştirdim ve kırmızı dudak kalemimi sürdüm.

Aşağıya indikten sonra annemi öptük ve Gökçe'yle çıktık. Gece'yle daha sonra buluşacaktık ve bize Tunç rehberlik edecekti.

"Çok özledim ya." Dedim dudaklarımı büzerken. Gökçe güldü. Hani baya haykırdı.

"Mal mısın Gökçe?" dedim kaşlarımı çatıp. Sonun da güldürmesini durdu ve,

"Ya tam böyle kavuşacaktınız döndük ya. Yemin ediyorum film gibi ya." Dedi ve gülmeye devam etti. Suratına 'mal mısın' dercesine bakmak isterken ben de kendimi gülüyor buldum. Sonun da gülmemizi durdurunca taksiye bindik ve adresi verdik.

Şirkete gelince taksiden indik. Baya sessiz bir yolculuk olmuştu. Amca zaten psikopat gibi duruyordu ve biz sesimizi çıkaramamıştık.

"O neydi ya? Psikopat, katil kılıklı amca." Dedi Gökçe şoktan çıkamamış bir ifadeyle. Ben de kafamı salladım ve onayladım. Şirketten içeriye girdiğimiz de birkaç tanıdıkla karşılaşmıştık. Onlara selam verdikten sonra bizimkilerin olduğu kata çıktık. Muhtemelen toplantıdan çıkmışlardı. O Buğra'ya o takım elbise ne kadar çok yakışmış öyle? Giymesin bunu ya. Çok yakışmış. Öleceğim galiba.

3GHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin