TEPELERİN KIZI

By odnoliub

204K 16.9K 7.5K

Karanlık yükseliyor. Drunemeton bir mıknatıs gibi kötüleri kendine çekiyor. Sayısız intihar ve sayısız kurban... More

İTHAF
Bölüm 1: "KURBAN"
BÖLÜM 2: "FERYAT"
BÖLÜM 3: "SIRLAR"
BÖLÜM 4: "TAKVİM"
BÖLÜM 5: "İNAN"
BÖLÜM 6: "İYİLEŞME"
BÖLÜM 7: "KÖPRÜ"
BÖLÜM 8: "EKİP"
BÖLÜM 9: "İNTİHAR"
BÖLÜM 10: "RÜYA"
BÖLÜM 11: "ORMAN I"
BÖLÜM 12: "ORMAN II"
BÖLÜM 13: "MEZAR"
BÖLÜM 14: "PLAN"
HAKKIMDA YİRMİ ŞEY
BÖLÜM 15: "KURTARMA"
BÖLÜM 16: "PASTANE"
BÖLÜM 17: "ORMAN III"
BÖLÜM 18: "AİLE"
BÖLÜM 19: "OKUL"
BÖLÜM 20: "EĞİTİM"
BÖLÜM 21: "KAMP I"
BÖLÜM 22: "KAMP II"
BÖLÜM 23: "GERGİNLİK"
BÖLÜM 24: "KORKU I"
BÖLÜM 25: "KORKU II"
BÖLÜM 26: "ÇIĞLIK"
BÖLÜM 27: "ÖLÜM"
BÖLÜM 28: "VİCDAN"
BÖLÜM 30: "CEREM"
BÖLÜM 31: "ORMAN IV"
BÖLÜM 32: "ARAYIŞ"
BÖLÜM 33: "KATİL"
BÖLÜM 34: "KRETA"
BÖLÜM 35: "HASRET I"
BÖLÜM 36: "HASRET II"
BÖLÜM 37: "SON"
TEŞEKKÜRLER
2.KİTAP YAYINDA

BÖLÜM 29: "İFADE"

2.8K 304 58
By odnoliub

Sandalyeyi çekip oturdu. Parmak uçlarını önündeki masanın cilalı yüzeyinde gezdirirken gözleri duvardaki televizyondaydı. Bu sabah kasabada olanlar medyaya düşmüştü. Ülkenin gündemi artık yuvası bildiği bu topraklardı. Parmaklarıyla yaşadığı masada duygu karmaşasından dolayı ritim tutarken Ahmet Komutan ve savcı gibi televizyondaki sarışın spikeri dinledi.

"Son zamanlarda ağızlardan düşmeyen tek bir soru var: 'Tepearası Kasabası'nda neler oluyor?' "

Bu soru kırmızı zemin üzerinde beyaz harflerle televizyonun alt kısmında yazıyordu. Yasemin yazıyı içinden okurken birazdan bu sorunun cevabını vereceğini düşündü. Dikkatini dağıtmadan sarışın spikeri dinlemeye devam etti.

"Bu sabah da Tepearası Kasabası'nda oldukça korkutucu ve tuhaf bir olay meydana geldi. Nereden geldikleri ve ne oldukları bilinmeyen bir grup yaratık kasabaya dehşet saldı. Jandarmalar ve bir grup gönüllünün desteği ile yaratıkların tamamı öldürüldüğü bildirilirdi. Ancak alınan bilgilere göre gönüllülerden biri bu yaratıkların saldırısına uğradı ve hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden kişinin kim olduğu açıklanmasa da liseye giden bir kız olduğu gelen bilgiler arasında. Kimse ne olduğunu bilmezken yetkili birinin yapacağı açıklamayı büyük bir sabırla bekliyor, hayatını kaybeden gönüllünün yakınlarına baş sağlığı diliyoruz."

Televizyondaki sarışın, siyah ceketli spiker konuşmasını bitirdiğinde Ahmet elindeki kumandayla televizyonu kapattı. Savcı Yasemin'in karşısına ceketinin düğmesini açıp oturduğunda Yasemin parmaklarıyla tuttuğu ritmi kesti. Ahmet odadaki koyu kahverengi dolaba sırtını dayamış Yasemin'in konuşmasını bekliyordu.

Yasemin gözlerini televizyonun karanlık ekranından çekip karşısına oturan kır saçlı iri adama baktı. Her şeyi anlatacaktı; ama önce bir şeyi bilmesi lazımdı. Bundan sonra her konuda iş birliği yapmalıydılar. Boğazını temizleyip
"Size her şeyi anlatacağım; ama bir şartım var." dediğinde Savcı kaşlarını öyle mi der gibi havaya kaldırdı.

"Seni dinliyoruz Yasemin." dedi Ahmet boğuk sesiyle.

"Katil oldukça tehlikeli ve muhtemelen güçlü biri. O yüzden yakalandığında öldürülmesi lazım."

Katil elbette güçlüydü. Eski zamanlarda Druidler iyileşmek için ayinle bir insanı kurban ediyorlardı. Katilin birçok kurbanı olduğuna göre kazandığı güç çok fazla olacaktı. Bu insanlar için açık bir tehditti. Sonuçta katilin neden böyle bir gücü kendinde topladığını ve en önemlisi gücünü nasıl kullanacağını kimse bilmiyordu.

"Bu bizi aşar." dedi Savcı net bir şekilde. Yasemin'in dudakları alayla kıvrılmıştı.

"Onu yakalasanız bile elinizden kaçıracaksınız." dedi bilmiş ama fazla iddialı olmayan bir şekilde. Kızın bu dediğinden iki adam da bir şey anlamamış boş gözlerle kıza bakıyorlardı. Ahmet Yasemin'e açık konuşması gerektiğini söylediğinde Yasemin pes etti. Belki gerçeği öğrendiklerinde katilin öldürülmesini kabul ederlerdi.

"Pekala." deyip derin nefes aldı. Birazdan yapacağı uzun konuşmada bu nefes ona çok yardımcı olacaktı. Tedirgin değildi. Rahat da değildi. Sadece üzgündü. Okuldan çıkma vakitleri gelmişti. Eğer Yasemin arkadaşlarını peşine takmasaydı şu an okuldan eve doğru yürüyor olurlardı. Akşam Selim'le olan buluşması hala geçerliliğini koruyor olurdu ve en önemlisi Cerem burada olurdu.

"Melisa, yani ablam her sabah ormanda koşardı. Ormanın çıkışında bir tepe olduğunu, oraya gidip kafa dinlediğini söylerdi. Ortada bir katil varken onun oraya gitmesi çok garipti. Defalarca onu bu konuda uyardım..."

"Ama dinlemedi." diye tamamladı Ahmet onun cümlesini. Yasemin kafasını sallayıp anlatmaya devam etti.

"Kaybolduğu sabah ben pastanede bir müşteriyle ilgileniyordum. Sonra ablamın erkek arkadaşı, Kerem geldi. Melisa'ya ulaşamadığını söyledi. Ormanın çıkışındaki tepeye bakmayı önerdim; ama Kerem o tepeyi Melisa'sız asla bulamayacağımızı söyledi. Sonra çok korkunç bir şey oldu. Garip sesler duymaya başladım. İlk başta ne olduğunu anlamadım. Saniyeler sonra seslerin evimizin önündeki üvez ağacından geldiğini fark ettim. Sesler bana Melisa'nın öldüğünü söylerken aynı şeyi zihnim ve kalbimde de hissettim. Sonra feryat etmeye başladım."

"Bu ne demek oluyor? Ablanın kayıp olduğunu sanıyordum." dedi savcı memnuniyetsiz bir şekilde. Karşısındaki yeni yetmenin onu kandıracağı konusunda endişeleri vardı; ama Ahmet Yasemin'e güveniyordu. Bu kadar olaydan sonra kız yalan söylemezdi. Kendi gözleriyle çok tuhaf yaratıklar görmüşken ona inanmamak abes kaçardı.

Yasemin savcının sorusuna soruyla karşılık verdi. Savcının sorusunu bu yolla cevaplayacaktı. "Mitoloji bilir misiniz Sayın Savcım?"

Savcının kaşları çatılırken kafasını evet anlamında salladı. Yasemin memnun olmuş bir ifadeyle "Peki ya Kelt Mitolojisi'ni?" diye sordu. Savcı huzursuzca yerinde kıpırdanırken Ahmet oldukça rahattı. Savcının sabırsızlandığı her halinden belliydi.

"Sadede gel kızım." dedi otoriter bir sesle.

"Ölüm perileri... Kelt Mitolojisi'nde en dikkat çeken yaratıklardır. Genelde tepelerde yaşarlar. Tepeler onları kendilerine çeker bir nevi. Bu yüzden onlara Tepelerin Kızı da deniyor. Eskiden her ailenin bir ölüm perisi olurmuş. Bu kişiler yakınlarda birinin öleceğini hissettikleri zaman feryat ederler. Feryadı duyan bazı kişilerin kısa süreli ruh sağlığının bozulduğu da biliniyor."

Son cümleyi geçenlerde babasının defterinde okumuştu. İlk okuduğunda fazla aldırış etmemişti; ama şu an bu bilginin fazla önemli olduğu kanısına varmıştı. Öyle ki Selim Yasemin'in ilk feryadında kaçıp gitmişti. O kaçışın sebebi bu olmalıydı.

Savcı ellerini masada birleştirirken "Bunları neden anlatıyorsun?" diye sordu. Yasemin dudaklarını kemirip cevap verdi.

"Anlatıyorum; çünkü ben de onlardan biriyim. Bir ölüm perisiyim. Tepelerin Kızı'yım."

Savcı gülerek sandalyesinde geriye doğru yaslanırken Ahmet ciddiyetini koruyordu. Yasemin savcının suratını yumruklama isteğiyle dolup taştı. Biraz olsun ciddi olamaz mıydı? Kerem "Ben anlatırım." dediğinde inat etmeyip onun ifade vermeye gelmesine izin vermeliydi. "Ah aptal kafam!" diye yakındı içinden.

"Sanırım fazla hayal dünyasında, siz gençlerin dediği gibi takılıyorsun."

Ahmet masaya yaklaşıp savcıya bir şeyler fısıldadığında savcının gülen yüzü ciddileşti. Boğazını temizleyip "Bunu kanıtlayabilir misin?" diye sordu. Yasemin omuz silkerken "Hıh." dedi. Sandalyesine yaslanıp Ahmet'e baktı ve "Bunu size daha önce kanıtlamıştım." dedi. Ahmet kızın neden bahsettiğini anlamadı. Yasemin bunu fark ettiği için açıklamada bulundu.

"Ölüm perilerin çığlıkları o kadar güçlüdür ki yetişkin bir insanın kafatasını bile çatlatabilirler. Hatırlarsanız Afra zorla hastanede tutuluyordu. Anahtarımız olmadığı için camı kırmak zorundaydık. Başta Barlas yumruğuyla kırmayı denedi; ama cam o kadar sağlamdı ki beceremedi. Sonra Ayberk'in aklına çığlık atıp camı patlatma fikri geldi." Kaşlarını kaldırdı. Ayberk ve Barlas'ı hatırlamak onu üzmüştü. Kısık sesle Ayberk hakkında ki düşüncelerini dile getirdi. "O olmasa bu fikir aklımıza bile gelmezdi. O gerçek bir deha!"

"O camı öyle mi kırmıştınız?"

Ahmet büyük bir hayranlık duydu. O zaman bu işte bir şeyler olduğunu biliyordu. Bunu kanıtlamak istercesine yumruğunu havaya kaldırıp sıktı. Sonradan bu hareketin fazla genç işi olduğu kanısına vardı. Sanki az önce sevinen kişi o değilmiş gibi ciddiyet postuna büründü.

Yasemin kafasını ağır ağır sallarken aklına başka bir ayrıntı daha takıldı. Bu sabah okulda çığlık atmıştı. Ayberk Ahmet'e birinin öleceğini haber verecekti. Bunu da söyleyerek savcıyı kendine inandırmayı hedefledi.

"Bu sabah okuldayken çığlık attım. Ayberk birinin öleceğini haber vermek için sizi aramıştı. Siz onu konuşturmayarak önemli bir şey olduğunu söylemişsiniz." deyip onaylaması için Ahmet'e baktı. Adam kafasını sallayıp cevap verdi.

"Evet. Ormana gelmeniz gerektiğini söyledim. Kerem sana ulaşamayınca ben söylemiş oldum."

Yasemin savcıya döndü.

"O çığlık birinin öleceğinin habercisiydi. Kurbanın bizi katile götüreceğini düşündüm;ama öyle olmadı. Ormanda ikinci bir çığlık attığımda kimin öleceğini hissettim. Ölecek kişiyi katil öldürmeyecekti. O yaratıklar öldürecekti."

Kısa bir sessizlikten sonra savcı fevri bir hareketle sandalyeden kalkıp dışarı çıktı. Yasemin ve Ahmet ne olduğunu anlamazken kısa süre sonra elinde bir su bardağıyla geri geldi. Bardağı masaya koyup yerine oturduğunda Yasemin adamın söyleyeceği şeyi tahmin etmişti bile. Adam konuşurken ağır hareketlerle bardağı kendine doğru çekti.

"Madem öyle bu bardağı da sesinle kırabilirsin. Öyle değil mi?"

Yasemin kafasını sallamakla yetindi. Küçük bir bardak için büyük bir çığlığa gerek yoktu. Bu yüzden endişelenmeyi kendine yasakladı. Bardak önündeyken elleriyle ağzının çevresini sardı. Böylece sesine bir odak noktası verecek ve çığlığın yönünü kontrol edecekti. Savcı sandalyesinde geriye yaslanıp bir eliyle sandalyenin kolunu tutarken diğer eliyle kafasına destek sağlıyordu. Eli çenesinin hemen altındaydı. Suratındaki gülümseme Yasemin'in sinirini bozuyordu. Yasemin'in yapamayacağını düşünüyor olmalıydı. Yasemin artık adamı pataklamak istemediğini fark etti. Bir çığlık atsa yeterdi.

Nefesini verip gözlerini kapadı. Tiz bir çığlık attığında odadaki iki adam kulaklarını kapattılar. Her ne kadar zayıf bir çığlık olsa da onları rahatsız etmişti.

Bir çatlama sesi geldiğinde Yasemin çığlığı kesti. Gözlerini açıp bardağı elinde aldı ve herkesin görebileceği şekilde havaya kaldırdı. Bardağın üst kısmından alt kısmına doğru uzanan bir çatlak vardı. Savcı çatlağı gördüğünde gözleri kocaman olmuştu. İnanması onlar için bir bardağa mal olsa da en sonunda inanmıştı.

"Vay canına." deyip suratına ciddi bir ifade yerleştirdi. Ahmet çenesini kaşırken kafasını sallıyordu. Şu andan itibaren aradığı soruların bir kısmının cevabını bulmuş olmak onu sevindirmişti. "Demek anneannesinin ölümünü de hissetmişti." dedi yalnızca kendisinin duyabildiği bir ses tonuyla.

"Hikayenin katille olan kısmını da anlatırsan seviniriz." dedi savcı ciddi bir yüz ifadesi eşliğinde. Yasemin kafasını sallayıp elindeki bardağı masaya bıraktı ve anlatmaya devam etti.

"Ben nasıl Melisa'nın öldüğünü hissettiğimi düşünürken Kerem geldi. Benim ve ablamın birer ölüm perisi olduğumuzu söyledi. Başta inanmadım; ama Melisa'nın annem ve babamın şehir dışına çıkmalarından önce onları gitmemeleri için uyardığı aklıma geldi. O gece kaza yapmışlardı."

Bunları tekrar dile getirmek Yasemin'in boğazına yumru oturmasına sebep oldu. O an aklına daha önce hiç düşünmediği bir soru takıldı.

Madem annem de bir ölüm perisiydi. O zaman neden kendi ölümünü hissetmedi? Melisa'nın da ölüm perisi olma ihtimalini neden göz önüne alıp onu dinlemediler?

Kafasını iki yana sallarken bunları düşünmek için uygun bir zaman olmadığına kanaat getirdi. Bir an önce şu hikayeyi bitirmek istiyordu.

"Her neyse... Ben Kerem'in anlattıklarına inanınca o bambaşka bir hikaye anlattı. Eskiden Druid isimli insanlar yaşarlarmış. Kendilerine kutsal bir ağaç seçerek onun etrafında ayinler yaparlarmış. Seçtikleri bu ağaç meşe ağacı olurmuş; çünkü meşe gücü temsil edermiş. Ağaca genelde Nemeton ismi verilirmiş; ama ülkemizdeki, Galatya'daki ağacın ismi Drunemeton. Eskiden Galatya halkının yaşadığı yerde şu an biz yaşıyoruz. Drunemeton bu kasabada bir yerlerde."

Son anlattığı kısımları internetten araştırma yaparak bulmuştu. Druidlere ait az da olsa bilgi vardı orada.

"Hasta olan Druidler iyileşmek için bir kişiyi kurban ederlermiş ve böylece iyileşirlermiş. Bu onları daha güçlü yaparmış. Katil de tam olarak bunu yapıyor. İyileşmek veya güçlenmek adına doğaüstü güce sahip canlıları kendine kurban ediyor."

"Yani tüm cinayetlerin sebebi bu, öyle mi?" dedi Ahmet. Yasemin kafasını evet anlamında salladığında savcı bir soru sordu.

"Şimdiye kadar böyle yaratıklar yoktu. Nasıl oldu da birden bu kadar çok yaratık üredi? Sabahki yaratıklar birden varolmuş olamaz."

Yasemin kafasını kaşıdı. Drunemeton için kurban verme kısmını atlamış olmalıydı.

"Drunemeton Melisa'nın gittiği tepede. Druid'in kelime anlamı meşeyi bulan olduğu için Melisa Druides, bu kadın Druidler için kullanılan bir kelime, olabilirdi. Bir Druid olmadan o ağacı asla bulamayız. Melisa'yı bu yüzden kimse bulamadı."

"Druides evinizin duvarında ultraviyole kalemle yazıyordu." dedi Ahmet gözlerini kısarak. Yasemin kafasını salladı.

"Evet." dedi. Kaldığı yerden anlatmaya devam etti. "O sabah Melisa orada olduğu için katil onu orada kurban etti. Bu Drunemeton'a güç verdi ve ağaç doğaüstü güçleri kasabaya çekmeye başladı. O yaratıkların hiçbiri kasabada üremedi. Drunemeton onları yaşadıkları yerden buraya çekti."

İki adamda kızın anlattıklarını düşünürken Yasemin onların suratlarını inceledi. Savcı gözlerini masadan ayırmıyordu. Bu sessizlik kızın ruhunu daraltıyordu. Diğer kurbanlarla ilgili de bilgi verip buradan gitmek istiyordu.

"Anlatacağın başka bir şey var mı?" dedi Ahmet alnını sıvazlarken.

"Evet." dedi Yasemin. Durup bıkkınca nefes verdi. "Bana diğer kurbanların dosyalarını getirebilir misiniz?"

Ahmet kafasını sallayıp kapıya yöneldi. Kapının hemen dışında bekleyen askere emir verdikten sonra biraz bekledi. Asker elinde dosyalarla geldiğinde Yasemin kibarca teşekkür etti. Asker komutanına selam verip odadan çıktığında Yasemin en üstteki dosyayı açtı. Kerem bu kız için Drude demişti. O dosyanın hemen altında kızın kardeşi vardı. İki dosyayı yan yana koyarak resimleri işaret etti.

"Rüya tahmini yaparlardı. Söylediklerinin harfi harfine tuttuğunu söylerlerdi. Rüyalarla ve büyüyle ilişkilendirilen bu cadılara Drude ismi veriliyor."

İki dosyayı yan yana kenara koyup diğer dosyalara geçti. Yine iki dosyayı alıp yan yana koyarak konuştu.

"Şekil değiştiren tengular... Yarı insan yarı karga canavar. İstedikleri zaman kanatlarını çıkartabilirler. Şu çıkıntıları görüyor musunuz?"

Savcı kızın sol, Ahmet sağ tarafına geçerek resmi incelediler. Cesetlerin sırt kısmında iki çıkıntı vardı.

"Muhtemelen katil onları kanatları açıkken avladı. Dikkat çekmemek adına onları kesmiş olmalı."

Elindeki iki dosyayı biraz önce yan yana koyduğu iki dosyanın altına koydu. Üstteki japon turistle ilgili olan dosyayı atlayarak anneannesi ve Melisa'nınkine geçti. Dosyaları açmadan onları da tenguların alt kısmına yan yana koydu. Dosyaların içine bakmak istemiyordu. Bu kalbindeki yükü artırmaktan başka bir işe yaramayacaktı.

"Ailemdekiler ölüm perisiydi." dedi fısıltıyı andıran bir sesle. Gözleri dosyalarda takılı kaldı. Boğazındaki kuruluk ne yapsa geçmedi. İç çekip gözlerini kırpıştırdı. Bu kadar zayıf olmayı kendine yasakladığını hatırlıyordu. Ağlamak istemiyordu. Sadece geceleri başına yastığa koyduğunda ağlama izni veriyordu kendine. Kafasını iki yana sallayıp son dosyayı eline aldı. Konuşmaya başlayacaktı ki Ahmet lafa atladı.

"Her türden iki kişi var."

"Evet öyle." dedi Yasemin son dosyayı açarken. "Bu kadın bir tilki. Buraya Drunemeton'u yok etmek için gelmiş. Doğaüstü dengeyi korumak adına... Bakın dosyada ikizini yediği yazıyor. Ameliyatla ikizinden ayrılmış. İkizinin gücünün kadına geçtiğini düşünüyoruz. Bu yüzden katil ikinci bir tilki avlamayacak."

Yasemin tüm hikayeyi anlatmış olmanın verdiği rahatlıkla geriye yaslandığında Ahmet cep telefonundaki bir şeyi ona gösterdi. Bu bir fotoğraftı. Büyük bir çukurun içinde iki Yeşil Cin ve iki Drop Bear vardı.

"Ormanda gömülü halde buldum." dedi adam. Yasemin hızlıca iki türün ne olduğunu anlattı. Şekil değiştirenlerden de bahsetmiş oldu. Ahmet'in merak ettiği siyah dumanın ne olduğunu da açıklamış oldu.

"Bakın." dedi Yasemin savcı sandalyesine otururken. "Yeni türler gelecek. Katil onları da avlayacak. Muhtemelen bugün katil cüceleri de avladı."

Cümlesi kapının çalınmasıyla bölündüğünde kapıya döndü. Asker elinde bir dosyayla gelmişti.

"Bu dosyayı unutmuşum."

Ahmet dosyayı alıp askere gitmesini söyledi. Afra'yı rehin tutan doktorun dosyasıydı bu.

"Bu adam ne peki?" diye sordu Ahmet. Maalesef bunu kimse bilmiyordu.

"Onu bizde bulamadık. Eğer şifacı falansa bir sonraki hedef bir şifacı olacaktır."

Kimseden ses çıkmayınca Yasemin artık gidip gidemeyeceğini sordu.

"Henüz değil." dedi Ahmet. "Tüm o kurbanların bilgilerini nasıl buldunuz? Yani önceden araştırdınız ki şu an rahatça her şeyi anlatabildin, değil mi?"

"Arkadaşlarımı hapse tıkmayacağınıza dair söz verirseniz söylerim." dedi Yasemin. Bu cevap iki adamı da gülümsetti.

"Söz veriyoruz." dedi Savcı Ahmet'e bakıp. Onun da onaylamasını bekledi. Adam kafasını sallayınca Yasemin gülümsedi.

"Ayberk birazcık bilgisayarınıza sızmış olabilir." derken baş parmağıyla işaret parmağını birbirine yaklaştırdı.

"Bayağı sistemli çalışıyorsunuz." dedi Savcı. Cümlesinde zerre kadar küçümseme yoktu.

"Söyleyecek başka bir şeyin yoksa hastaneye gidebiliriz." dedi Ahmet babacan bir tavırla. Başta bu çocuklara fazla ayar olsa da şu an o hisleri yok olmuştu. Her şeyi insanları korumak için yapıyorlardı. Onların gönülleri kocamandı.

"Evet her şey bu kadar." dedi Yasemin ve ayağa kalktı; ama savcı onu durdurdu.

"Afra neden hastanede tutuluyordu?" diye sordu. Yasemin oraları anlatmamayı düşünüyordu. Bu adamın sorusu hiç hoş olmamıştı. Onların katil olup olmadığını bilmiyordu. Arkadaşlarını tekrar tehlikeye atamazdı. Özellikle Afra katil için önemli bir kurban olabilirdi. Suratına ciddi bir mesafe yükleyerek konuştu.

"Sizin için şimdilik bu kadar yeter efendim."

Savcı gıkını dahi çıkaramadan Yasemin odayı terk etti. Ahmet kollarını iki yana açıp savcıya baktıktan sonra Yasemin'in peşinden gitti.

***


Continue Reading

You'll Also Like

4.5M 209K 67
(SATIŞTA) O an, bana döndü ama yüzü yoktu. Şaşkınlıkla ona baktığımda gözlerimi kıstım, korkudan nefes alamıyordum. Başında bir pelerin olduğunu...
6.8K 591 15
[ The WATTYS 2022 KAZANANI - "En Şaşırtıcı Olay" ödülü ve "Uyumsuzlar Kategorisi" ödülü ] Sultanahmet Camisi'nin hünkâr kasrındaki bahçesinde bulunan...
1.2K 333 15
Son dönemlerde sosyal medyaya, alışılmışın dışında bir yaşam koçu damga vurmuştu. Söylenenlere göre görüşmeye giden kişileri mutfağına davet ediyor...
199K 13K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...