TEPELERİN KIZI

By odnoliub

204K 16.9K 7.5K

Karanlık yükseliyor. Drunemeton bir mıknatıs gibi kötüleri kendine çekiyor. Sayısız intihar ve sayısız kurban... More

İTHAF
Bölüm 1: "KURBAN"
BÖLÜM 2: "FERYAT"
BÖLÜM 3: "SIRLAR"
BÖLÜM 4: "TAKVİM"
BÖLÜM 5: "İNAN"
BÖLÜM 6: "İYİLEŞME"
BÖLÜM 7: "KÖPRÜ"
BÖLÜM 8: "EKİP"
BÖLÜM 9: "İNTİHAR"
BÖLÜM 10: "RÜYA"
BÖLÜM 11: "ORMAN I"
BÖLÜM 12: "ORMAN II"
BÖLÜM 13: "MEZAR"
BÖLÜM 14: "PLAN"
HAKKIMDA YİRMİ ŞEY
BÖLÜM 15: "KURTARMA"
BÖLÜM 16: "PASTANE"
BÖLÜM 17: "ORMAN III"
BÖLÜM 18: "AİLE"
BÖLÜM 19: "OKUL"
BÖLÜM 20: "EĞİTİM"
BÖLÜM 21: "KAMP I"
BÖLÜM 22: "KAMP II"
BÖLÜM 23: "GERGİNLİK"
BÖLÜM 24: "KORKU I"
BÖLÜM 26: "ÇIĞLIK"
BÖLÜM 27: "ÖLÜM"
BÖLÜM 28: "VİCDAN"
BÖLÜM 29: "İFADE"
BÖLÜM 30: "CEREM"
BÖLÜM 31: "ORMAN IV"
BÖLÜM 32: "ARAYIŞ"
BÖLÜM 33: "KATİL"
BÖLÜM 34: "KRETA"
BÖLÜM 35: "HASRET I"
BÖLÜM 36: "HASRET II"
BÖLÜM 37: "SON"
TEŞEKKÜRLER
2.KİTAP YAYINDA

BÖLÜM 25: "KORKU II"

3.2K 371 149
By odnoliub

Hava yine birisi ölüyormuş gibi kokmaya başlamıştı. Kokudan dolayı Yasemin'in midesi bulanıyordu. Gücünün sanki bir cımbızla vücudundan çekildiğini hissediyordu. Bu daracık dolap nefes almasını zorlaştırıyordu. Deli gibi korkuyorken her an bayılacak gibi hissediyordu. Koku fazla ağırdı. Sanki git gide artıyordu. Neden böyle oluyordu? Gözleri kararırken ölmek istemediğini düşündü. Daha işi bitmemişti. Burada ölürse eğer katilin kim olduğunu bulamazdı. Melisa'ya bunu yapamazdı.

Yasemin dışarıdan gelen nefes alışverişlerini dinliyordu. Neredeyse yaklaşmıştı. Elindeki bıçağı iyice sıktı. Dolabın kapağı yavaşça açılırken Selim hızlı bir şekilde kapağa tekme attı. Yasemin refleks olarak gözlerini sımsıkı yummuştu.

Selim'in tekmesi sonucu kapak hızlıca dışarıdaki kişiye çarptığında dışarıdaki sendeleyerek yere düşmüştü. Selim bundan yararlanarak kendini dışarı attığında Yasemin de onun peşinden çıktı. Gördükleri manzara karşısında birbirlerine ve yerde yatan kişiye bakakaldılar.

Yasemin rahatladığını hissettiğinde havadaki ölü kokusu dağılmaya başladı. Selim kaşlarını çatıp "Kerem?" dediğinde Kerem yerden destek alarak kalktı.

***

Herkes gözyaşları eşliğinde karşılarındaki manzarayı izliyordu. Yasemin ve Selim göz göre göre ölüyorlardı. Buna engel olamamak hepsinin elini kolunu bağlamıştı.

Rima oraya girip Yasemin'in yanında olmak istiyordu; ama arkadaşları buna izin vermediler.

Ali ve Vildan Hazan'ı sakinleştirmeye çalıştılar; ama başaramadılar. Yeğeni ölüyordu. Nasıl sakin olabilirdi ki?

Rima büyük bir çığlık koparıp kendini yere attı. Yasemin'in ölmesini istemiyordu. Ölmesi gereken o değildi. Ölmemeliydi. Daha katili bulamamıştı. Daha Selim'le konuşmamıştı. Erkendi. Çok erkendi.

Ayberk Rima'nın yanına oturup ona sakin olması gerektiğini söyledi. Rima çocuğun suratını inceledikten sonra onu omuzlarından tutup itti. Bu durumda sakin olamayacağını bilmiyor muydu? Gelip bunu söylemesi anlamsızdı.

Rima "Sakin olmak falan istemiyorum. Gidin başımdan!" diye bağırdığında Ayberk'in suratı iyice bozuldu. Yerden kalkıp kafasını salladı. Bundan sonra ona yaklaşmayacaktı.

Rima oturduğu yerde ileri geri sallanmaya başladı. Bir yandan da dua ediyordu. Kendini çaresiz ve işe yaramaz hissetmeye başlamıştı yine. Bu hayatta ne işe yaramıştı ki? O sadece istediğini elde etmeye çalışırdı. Küçük bir çocukken bile içindeki kıskançlık yüzünden arkadışının ablasının ölmesini isteyecek kadar zavallı biriydi o. Belki de içindeki saf kötülükten dolayı bu kadar kötü şey yaşamıştı.

"Bakın." dedi kalabalığın arasından bir çocuk. Selim ve Yasemin artık eğilmiyordu. Kısa bir süre de olsa tehlikeyi atlatmışlar demekti bu. Ayrıca Selim'de Kerem'in elini tutmuştu. Yine herkesin gözünden yaşlar akmaya başlamıştı. Ali ve Vildan, Kerem de o ikisinin yanında olduğu için rahat bir nefes vermişlerdi. Tek yapmaları gereken kızı ve Cihan'ı da bulup oradan çıkmak için düşünmekti.

Afra ve Cerem birbirlerine sarıldılar bu manzara karşısında. Sevinçliydiler. Ayberk ve Barlas "Evet." diyerek yumruklarını birbirine vurdular. Rima'nın gözyaşları bu sefer küçük de olsa bir umut için akıyordu.

***

"Evet benim." dedi Kerem bileğini ovuşturarak. Canı yanmamıştı. Yaptığı sadece refleksti.

Oda hala biraz ölü gibi kokuyordu. Kerem o ikisinin ciltlerindeki solgunluk ve göz altlarındaki morlukları incelerken Selim ve Yasemin'in gözüne odadaki oyuncak bebek ilişti. Bebeğin suratında korkunç bir gülümseme vardı. Ayrıca ellerinde iki bıçak tutuyordu. Bu bebek daha önce burada değildi. Muhtemelen Kerem'le birlikte gelmişti.

Selim bebeği eline alıp "Bu ne böyle?" dediğinde bebek çalışmaya başladı. Ellerindeki bıçakları birbirine sürterken metal sesi ve bebeğin robotik gülmesi kulakları doldurdu. Selim bu olay karşısında elindeki bebeği çığlık atarak fırlattıp "Aklım çıktı Kerem! Bu ne?" diye bağırırken Yasemin gülüyordu. Az önce yaşadığı korkuyu unutmuş gibiydi. Midesi de bulanmıyordu ayrıca.

Kerem derin nefes alıp odadaki pembe yatağa oturdu. Dizlerini sallarken eğilip yerdeki bebeği aldı.

"Mezarlıkta uyandım. Hiçbir şey hatırlamıyordum. Sonra bu bebek iğrenç kahkahasını atarak yanıma geldi. İlk başta ne olduğunu insan anlamıyor tabii. Az kalsın şu bıçaklardan korkacaktım." Durup güldü. Yasemin bir şey anlamamıştı. Herkes korkusunu yaşıyorsa neden Kerem'in başına korkmadığı bir şey gelmişti ki?

"Bebeklerin katil olmasından korkmuyorsun öyle değil mi?" diye sordu Selim düşüncesini teğit etmek için. Kerem korkmuyorum anlamında kafasını salladı.

"Neden o zaman senin başına geldi ki? Ben Selim'in öldüğünü gördüm, Selim katili gördü. Toplam beş kişi olduğumuz için korku salanın kafasının karışması gerekiyordu. Böylece onun etkisinden çıkacaktık." dedi Yasemin sıkıntıyla nefes verip. Anlamıyordu. Her şey çok karışıktı.

Selim umutsuzca "Belki de bu olayı çözersek buradan çıkarız." dedi. Kerem'in suratında emin olmayan bir ifade vardı. Aklına bir şey gelmiş gibi ağzını açtı. Bir iki saniye düşündükten sonra "Bir şey atmosferi titreştirdi. Bunu fark ettiniz mi? Buraya nasıl geldiğimi bana hatırlattı." dedi. Selim neyin atmosferin titreştirdiğini biliyordu. Onu da kendine getiren bu olmuştu.

Selim "Yasemin çığlık attığı için atmosfer titreşmişti." dediğinde Yasemin işaret parmağını göğsüne koyarak ben mi der gibi bakmıştı. İşler giderek karışıyordu.

"Demek çığlık attın." dedi Kerem düşünür gibiydi. "O çığlıktan sonra kendimize geldik. Ben sizi aramaya başladım. Yolum nasıl olduysa buraya çıktı. Üstelik bu evi daha önce gördüğümü de hatırlamıyorum."

Selim oflayıp saçlarını karıştırdı. Aklı karmakarışık olmuştu. "Bakın." dedi. "Bu şey her neyse çok değişik. Cihan'ı ve kızı da bulalım sonra oturur konuşuruz."

Kerem kafasını salladı; ama onları nasıl bulacaklarını bilmiyordu. Düşünmeleri lazımdı. "Onları nerede bulacağız peki?" diye sordu. Anlaşılan kimsenin bir fikri yoktu.

Selim elindeki bıçağı sallayarak Kerem'in yanına geldi. Kerem ve Yasemin'in ona bakışlarını umursamadan Kerem'in elindeki oyuncağı alıp bıçakla bebeğin kafasını gövdesinden ayırdı. Bu bebek onu tedirgin ediyordu. Bu sefer risk almak istemiyordu.

Yasemin ona şaşkın bir suratla bakarken Selim "Korkmuyorum. Sadece risk almıyorum." diye açıklama yaptı. Kerem kendine engel olamayıp güldü.

Yasemin kafasını kaşıyıp "Hadi çıkalım şu lanet evden." dedi. Bu ev onu ürkütüyordu. Selim ve Kerem de aynı fikirdeydiler.

Merdivenlerden inip mutfağa girdiler. Kerem de kendi için bıçak aldı. Sonra banyodan temizlik fırçasının sapını alıp bıçağı onun ucuna koli bandıyla iyice sabitledi. Selim onun bu davranışını tebrik ediyordu.

Evden çıkıp sokak boyunca yürüdüler. Ne yapacaklarını bilmedikleri için ilk sokak ayrımında durmuşlardı. Cihan ve kızı nerede bulacaklardı ki? Eve geri mi dönmeliydiler acaba?

"Düşünmeliyiz." dedi Yasemin bıçağın sapıyla oynarken. Selim de ona katılıyordu.

"İçinde bulunduğumuz bu durumda nasıl düşüneceğiz?" diye sordu Kerem. Aklına hiçbir şey gelmiyordu.

Selim parmağını şıklatıp "Küçük bir kız neden korkar mesela?" dedi. Bu düşünmeye başlamak için harika bir soruydu.

"Bir kızın bilinçaltını nereden bilebiliriz ki? Korku salan daha benim neden korktuğumu bilemezken hem de." dedi Kerem. Bu da mantıklı bir yaklaşımdı. Yasemin tüm olanları zihninde birleştirmeyi denedi. Grubun zekisi Ayberk burada olsa o da aynı şeyi yapardı diye düşündü. Korku salan bilinçaltlarındaki korkulara saldırıyordu. Kerem hariç ikisi korkularıyla yüzleşmişlerdi; ama bir korku salan birden fazla kişiye karşı dayanamazdı. Demek ki korku salan Kerem'in bilinçaltına girememişti. Bilinçaltı olayı kesinlikle karışık bir şeydi. Yasemin hala o evin sırrını da çözemediklerini düşünürken birden aklında şimşekler çaktı. Sırtından bir yük eksildiğini hissetti. Her şey bilinçaltıyla ilgiliydi.

"Buldum!" diyerek gülümsedi. Kerem ve Selim onun bu enerjisinden etkilenmişlerdi. İster istemez onlar da heyecanlanmıştı.

Yasemin elindeki bıçağa dikkat ederek ikisini kenara çekti. Yol ortasında konuşmak onu rahatsız ediyordu.

"Her şey bilinçaltıyla ilgili. Eğer beşimiz birden korku salanın içine girseydik korku salan bizi etkilemeyecekti. Kızdan sonra girdiğimiz için bir nevi kızın bilinçaltına girdik. Hepimiz kızın varolan korkularını yaşıyoruz."

Tüm bunları anlatırken Ayberk gibi jest ve mimiklerini fazlaca kullanıyordu. Demek ki insalara önemli bir şey anlatırken jest ve mimikler oldukça çok kullanılıyordu. Bunda anlatıcının heyecanı da etkili olabilirdi.

Yasemin "Benim Selim'in öldüğünü görmem sizin başınıza da gelebilirdi. Katili ya o korkunç bebeği ben de görebilirdim." derken Selim ve Kerem kafalarını anladıklarını belirtmek için sallıyorlardı. Kerem sözü Yasemin'den devraldı.

"Sevdiği birini kaybetmekten korkuyorsa neden ailesinden birini görmedi ki?"

Yasemin bunu düşünmemişti. Kızın Selim'i daha önceden tanıdığını düşünmeye başladı. Muhtemelen karşılaşmışlıkları vardı.

"Bekleyin." dedi Selim. "Kızı hatırlıyorum. Daha önce onu yanında bir arkadaşıyla bakkalda görmüştüm. Elindeki bozuk paraları bakkala gösterip bisküvi ve iki meyve suyu alıp alamayacağını soruyordu. Bakkal paranın yetmediğini söylediğinde ona ve arkadaşına bisküvi ve meyve suyu almıştım."

Yasemin Selim'in bu naifliği karşısında gülümsedi. Bilinçaltına giren kişilerden Selim kaybetme korkusunu tattırmak için seçilmiş olabilirdi. Oyuna başka biri dahil olmaması için korku salan kolayı seçmiş olabilirdi.

"Ayrıca okul bahçesinde uyandım." dedi Selim. "Okula yeni başladıysa okuldan korkuyor olabilir. Kerem mezarlıkta uyandığına göre muhtemelen oradan da korkuyor."

Kerem elindeki eskiden fırça sapı olan, şimdilerde mızrak türevi bir şey olarak görev yapacak olan silahıyla oynarken evin sırrını hala açıklayamadıklarını hatırladı. Yasemin de bunu hatırlamış olacak ki Kerem sormadan açıkladı.

"O evde muhtemelen kızın bilinçaltında hayal ettiği ev. Yani evini masaldan fırlamış gibi hayal ediyor."

Yaklaşık bir dakika boyunca üçünden de ses çıkmadı. Buldukları tüm bu bilgileri unutmamak için kafalarında tekrar gözden geçirdiler.

Kerem nefesini verip "Peki kızı nasıl bulacağınızı biliyor musunuz?" diye sordu. Olayın büyük kısmını Yasemin, küçük bir kısmını Selim açıkladığı için bu görevi de onlara paslamıştı. Ne yazık ki Yasemin'in de bu konuda bir fikri yoktu. Oysa Selim'in zihninde şimşekler çakmaya başlamıştı bile.

"Sanırım ben biliyorum." dedi Selim kendinden emin sesiyle. Yasemin ona bir kez daha hayran kaldı. Ayberk kesinlikle haklıydı. Ondan sonraki zeki kişi Selim'di. Oysa neredeyse tüm olayı kendisinin çözdüğünü unutuyordu. Selim'e olan hayranlığı baskın geliyordu.

"Anlat bakalım." dedi Kerem ve mızrağıyla oynamayı kesti.

"Biz buraya ölmek üzere olan küçük bir kızı kurtarmak için geldik. Ölmek üzere olan bir kızı kim bulabilir?" dedi Selim ve beklentiyle diğerlerine baktı. Kerem Selim'in dalga geçtiğini zannetti. Ne demek kim bulabilir? Üçü bulacaktı işte.

"Lan it!" deyip Selim'in kafasına bir şaplak attı. Davranışında ciddi değildi. "Ne demek kim bulabilir? Biz bulacağız işte."

Selim gözlerini devirerek gözlerini Yasemin'e çevirdi. Anlaşılan Kerem bugün anlamamakta ısrarcıydı. Halbuki sorunun cevabını onun vermesini beklerdi.

Yasemin beklentiyle Selim'in aralanmış dudaklarına bakıyordu. Onun vereceği cevap ilerlemelerine yardımcı olacaktı.

Selim son kez Kerem'e bakıp bakışlarıyla Yasemin'i işaret etti ve "Bir ölüm perisi." diye fısıldadı.

***

Selim'in bu fikri oldukça makuldu. Yasemin denemek istiyordu. Elindeki bıçağı Selim'e verip derin nefesler aldı. Rahatlamaya ihtiyacı vardı. Onu en çok mutlu eden şeyleri düşünmeye başladı. Birden gözlerinin önüne ailesi geldi. Gözleri dolacak gibi oldu. Sonra Selim'in gülümseyişini gördü. İşte bu diye düşündü. Ona huzur veren bir görüntüydü bu. Kısılan gözleri ve kırışan göz kenarlarıyla Selim öyle güzeldi ki!

Kızı hissetmeyi denedi. Zihninde hiçbir kıpırtı olmadı. Ölüm perisi olmayı kontrol edemiyordu. Birden zihnini dolduran seslerin şimdi hiçbiri yoktu. Konsantre olması lazımdı. Bir kez daha denedi. Yapamıyordu.

"Yapamıyorum." dedi umutsuzca. Zaten neyi doğru düzgün yapabildim ki diye düşündü. Her zaman ki gibi fazla kötümserdi. Havayı kokladı. Ölüm kokusu dolaptaki gibi fazla değildi. Sadece rüzgar estiğinde hissediyordu o kokuyu. Ne olduysa her şey birden oldu. Minik hıçkırıkları duydu önce. Etrafına bakındı. Etrafta ağlayan kimse yoktu. Bıçakların ucunu birbirine sürten Selim'e durması için işaret verdi.

"Şunu duyuyor musunuz?" diye sordu sessizce. Kerem'den de Selim'den de tepki alamayınca dinlemeye devam etti. Bir kız çocuğu ağlıyordu ve Yasemin o çocuğun kim olduğunu biliyordu. Zihnindeki sese odaklandı. Ses bedenine tanıdık bir enerji yollarken bedeninin çekildiğini hissetti. Kendini serbest bıraktı ve sesin onu çekmesine izin verdi. O yavaş yavaş sese doğru yürürken Kerem ve Selim onu takip ettiler.

Yine o evin önüne gelmişlerdi. Bu sefer karşılarından tanıdık bir kişi daha geliyordu. Yasemin bedenindeki çekimle fazla meşgul olduğu için karşıdan gelen kişiyle ilgilenmedi. Evin içine ağır adımlar atarak girdiğinde Kerem karşısındaki kişiye acele etmesini söyledi. Her nasıl olduysa Cihan'ın da yolu buraya çıkmıştı. Kız buradaysa muhtemelen onları o buraya çekmişti. Bilinçaltının merkezi burası olmalıydı.

Kerem, Selim ve Cihan vakit kaybetmeden Yasemin'in peşinden eve girdiler. Yasemin merdivenlerden çıkıp daha önce girmedikleri bir odaya girdi. Odada çift kişilik bir yatak, koyu kahverengi bir dolap ve sandık vardı. Yasemin'in zihnindeki ses artık kaybolmuştu; çünkü sesi kulaklarıyla duymuştu. Bir kız ağlıyordu. Korku salan kızın korkusundan beslendiği için kız ölüyordu. Haliyle oda ölü gibi kokuyordu.

Bir hışımla sandığa ilerledi. Kızın sesi sandıktan geliyordu. Kız muhtemelen kapalı yerde kalmaktan korkuyordu. Sandığın kapağındaki küçük metali kaydırıp kapağı açmasıyla o iğrenç koku etrafa yayıldı. Yasemin kusacakmış gibi hissetti. Gözleri yaşarırken nefesini tutup kızın sandıktan çıkmasına yardım etti. Kız krem rengi halının üzerine oturup göz yaşlarını silerken diğerleri de kokudan dolayı burunlarını tıkadılar.

***

Heyecanlı bekleyiş devam ederken bir kıpırtı dikkatleri çekti. Cihan da nihayet Kerem'in elini tutmuştu. Rima yerinde zıplarken birkaç kişi alkışladı. Hazan'la birbirlerine sarıldılar. Şimdi sadece kız kalmıştı.

Sadece birkaç dakika geçmişti ki kızın minik elleri Cihan'ın ve Yasemin'in elleriyle birleşti. Oraya girdiklerinde bozulan çember bir kez daha oluşturulmuştu.

Herkes yanında gördüğü ilk kişiye sarılırken ilk kez kızın annesinin yüzündeki umut ışığı dikkatleri çekmişti.

***

Kızın teni bembeyazdı. Göz altları morarmaya başlamıştı. Ağlamaktan gözleri ve burnu kızarmıştı. Yasemin dolapta kısılı kaldıklarını zannederken kendisinin de böyle görünüp görünmediğini merak etti.

Kız minik eliyle Selim'i işaret edip "Seni tanıyorum." dedi ince sesiyle. Selim elini burnundan çekip kıza el salladı. Kızın yanına gidip oturacaktı; ama kokuya dayanamayacağını anlayınca yerinde kalmayı tercih etti.

Selim kıza olmayan kaslarını gösterirken "Seni kurtarmaya geldim." dedi. Küçük kız gülümsediğinde odadaki koku hafiflemeye başladı.

Cihan zorlukla nefes alarak kızın yanına oturdu. Gülümsemeye çalışarak kızın kıvırcık saçlarıyla oynadı. Amacı kızı rahatlatmaktı.
"İsmin ne?" diye sordu sakin bir şekilde.

Kız kızarmış gözlerini kocaman açarak "Elif." dedi. Cihan kıza çok güzel bir isminin olduğunu söyledi. Kızın hissettiği korku yavaş yavaş azalırken odadaki kötü koku dağılıyordu.

Cihan "Artık korkma Elif. Biz yanındayız. Hep beraber buradan çıkacağız." derken kendisi de buradan nasıl çıkacaklarını bilmiyordu.

Elif suratı yavaş yavaş bozulurken "Annemi istiyorum." dedi. Hala içinde bir miktar korku vardı.
Yasemin de kızın yanına oturdu. Selim ve Kerem'in de oturmaları için eliyle halıya birkaç kez vurdu.
Sonrasında sesini birkaç ton yumuşatarak kıza buraya nasıl geldiğini hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Tam tahmin ettiği gibi hatırlamıyordu.

"Bak şimdi Elif." dedi Selim. "Siyah bir bulut vardı. Hatırlıyor musun?"

Kız gözlerini yukarı kaydırıp biraz düşündü. Annesiyle sokakta yürüdüğünü hatırlıyordu. Sonra siyah bir bulut gördüğünü hatırladı.

"Evet. Siyah bir bulut vardı. Sonra..."

Sonrası yoktu. O kadardı. Selim gülümseyip kızın anlayacağı şekilde bir şeyler anlatmaya başladı.

"Şöyle düşün Elif. Çizgi filmlerde olur ya hani bir yerden geçersin, istemeden bir şey yaparsın ve çok farklı şeyler olur. Her şey tersine döner. Sanki bir rüya gibi. Biz böyle bir olayın içindeyiz şimdi. Sadece beşimiz o buluta girdiğimiz için böyle bir şey yaşıyoruz. Anladın mı?"

Kız yavaşça kafasını salladığında Selim başparmağını yukarı kaldırıp ona gülümsedi. Kız buradan nasıl çıkacaklarını sorduğunda Selim'in gülümsemesi soldu ve diğerlerine baktı. Sahi şimdi nasıl çıkacaklardı?

"Sanırım bunun cevabını biz de bilmiyoruz tatlım." dedi Cihan. Kız tekrar ağlayacak gibi olduğunda Yasemin araya girdi.

"Düşünürsek sorunun cevabını bulabiliriz, öyle değil mi?"

Kerem ellerini birbirine sürtüp "Korkuları yok etsek? Mekanları geçersek geriye katil kalıyor. Sen nerede buldun kendini?" dedi. Son sorusu Cihan'aydı.

Cihan nefes verip kafasını kaşıdı ve "Gölün içinde dibe doğru batıyordum. Yüzme bilmediğim için ilk başta korktum. Sonra bir şey oldu ve suyun altında nefes alabildiğimi hissettim. Bir şey beni yukarı doğru çekti. Suyun yüzeyinde ayakta durabiliyordum. Ben de yürüyerek gölden çıktım." dedi sanki tüm bu olanlar normalmiş gibi.

"Belki de evden çıkmalıyız." dedi Yasemin. Evi bilinçaltının bir yansıması olarak gördüğü için buradan çıkarlarsa kurtulacaklarını düşünüyordu.

Selim tek gözünü kapatıp tavana baktı. Damağını şaklattıktan sonra "Bence ikisini de deneyelim." dedi. Buradan çıkmak için deneyecekleri her yol mübahtı ona göre. Diğerleri de onun bu fikrine katılınca ayağa kalkıp toparlandılar. Selim elindeki bıçağın birini Cihan'a uzattı. Sadece buradan çıkmak istediği için onunla kendi kafasında ateşkes ilan etmişti. Aslında ilk başta Cihan'ı burada bırakma fikri de cazip gelmişti ya neyse.

Kerem mızrağını eline alıp koridoru kontrol ettikten sonra gelin işareti verdi. Yasemin Elif'in elinden tutup Kerem'in arkasından yürüdü. Selim ve Cihan da arkadan gelebilecek herhangi bir tehdite karşı onların arkalarından yürüdüler.

Hızlı ama sessiz bir şekilde merdivenlerden inip evden çıktılar. Sokak boştu. Demek ki evden çıkmak hiçbir işe yaramıyormuş. Başka bir plan yapmalıydılar.

"Ee?" dedi Cihan bir şeylerin olmasını bekler gibi. Onunda yavaş yavaş umudu tükeniyordu.

Yasemin'in içinde kötü bir his vardı. Bir şeyin yaklaştığını hissediyordu. Zihninde duyduğu sesler hislerini doğruluyordu. Birinin nefes alışverdiğini duydu. Sonra iki metal birbirine çarpmış gibi bir ses duydu. Gözleri dehşetle büyürken nefesleri hızlandı.

"Geliyor." diye fısıldadığında Selim yutkundu. Kimin geldiğini anlamıştı. Hem artık o sesler sadece Yasemin'in zihninde de değildi. Hepsi o çınlamayı duyabiliyordu.

Kerem arkasını dönüp sokağın başından onlara doğru gelen pelerinli kişiyi görünce "Onu öldürebiliriz, değil mi?" dedi. Her ne kadar onun elinde iki keskin pala olsa da ondan sayıca fazlaydılar. Onu öldürüp yüzüne bakabilirlerse katilin kim olduğunu da bulabilirlerdi.

"Denemeye değer." diye tısladı Cihan. Mavi gözlerinde ürkütücü bir parıltı vardı.

Yasemin Elif'in korktuğunu hissediyordu; çünkü o kötü koku tekrar havaya karışmaya başlamıştı. Onun korkmaması lazımdı. Yasemin bir şeyler yapmalıydı. Çığlık atsa kızı gerçekliğe sokabilir miydi? Ama hayır bu çok tehlikeliydi. Ya orantısız şekilde çığlık atıp diğerlerine zarar verirse ne olacaktı? Başka bir şey bulmalıydı. Şu an yanında akıllı birinin olmasını öyle çok isterdi ki.

Yere diz çöküp Elif'in ellerini tuttu. Onunla konuşsa biraz olsun onu rahatlatabileceğini düşünüyordu.

"Elif sakın korkma. Bak canım şu an anlamıyorsun; ama bunların hiçbiri gerçek değil."

Kafasını çevirip katile baktığında Elif de onu taklit etti. Katil yaklaşırken Elif'in korkusu artıyor, gittikçe kötü kokmaya başlıyordu. Yeni yeni düzelmeye başlayan ten rengi tekrar solmaya başlamıştı.

"O şey senin ondan korktuğunu hissedebiliyor. Tıpkı bizim yemek yediğimiz gibi o da senin duygularını yiyor. Çok karışık biliyorum." deyip gülümsemeye çalıştı. O sırada Kerem, Cihan ve Selim katilin yaklaşmasını bekliyorlardı. Yasemin kızın saçlarını okşarken konuşmaya devam etti.

"Bunun bir rüya olduğunu düşün. Tüm bunlar sadece senin gördüğün bir kabus. Uyandığında tekrar eskisi gibi gülebileceğin bir kabus."

Yasemin'in zihni son sözlerinde takılı kaldı. Tüm bunları düşünerek söylememişti. O an aklına ne geldiyse onu söylemişti. Bir kabustan nasıl uyanılabileceğini biliyordu. Güçlü bir çığlık ruhunu sömürebilen bir kabusu yutabilirdi ve Yasemin o güçlü çığlığı nerede bulabileceğini biliyordu.

Heyecanla ayağa kalkıp "Bir şey yapmayın!" diye bağırdı. Buradan kurtulmanın yolunu bulmuştu. Başından beri gözlerinin önündeki cevabı bulamadığı için kendine kızdı.

"Bu bir kabus tamam mı?" dedi yaklaşan katile aldırmadan. "Bir kabustan uyanmak için güçlü bir çığlık gerekir."

Selim'in ağzı duyduğu şeyle beraber şaşkınlıkla açıldı. Yasemin çığlık attığında hava bu yüzden titreşmişti demek. Peki o zaman neden hala buradaydılar?

Kerem dişlerini sıkıp "Eğer çığlıkla buradan çıkabilecek olsak ilk çığlığında çıkardık. Öyle değil mi?" dedi. Bunu moral bozmak için söylememişti. Sadece bir fikirdi.

Yasemin hayır anlamında kafasını salladı. Bir yandan da gözü katildeydi. Oldukça yavaş yürüdüğü için hala uzaktaydı.

"Kabus görürken bir şey çığlık atmamıza engel olur, öyle değil mi?"

"Evet." diye araya girdi Elif. Buraya geldiğinde çığlık atmayı denemiş; ama bir şey ona engel olmuştu. Belli bir zamandan sonra o da bunu yapmaktan vazgeçmişti. Yasemin ona bakıp gülümsedikten sonra devam etti.

"Çığlık attığımda atmosferin titreştiğini söylediniz. Belki Elif şimdi çığlık atabilir. Belki ben o çığlıkla bir şeyleri değiştirmişimdir." deyip omuzlarını silkti. Denemek istiyordu.

"Pekala." dedi Kerem. İçinden çığlığın işe yaraması için dua etmeye başladı. Yasemin Elif'e bakıp göz kırptı. Elif yapması gereken şeyi anladığı için gülümsedi. Hala korkuyor olsa da denemek istiyordu. Katil iyice yaklaşırken derin bir nefes aldı. O bir nefesin tiz bir çocuk çığlığına dönüşürken atmosfer titremeye başladı. Renkler birbirine girerken hepsi şaşkın gözlerle olanları seyrediyorlardı. Yasemin görüşünün bulanıklaştığını fark etti. Tırnaklarını bacağına batırırken acıyı hissetmediğini fark etti. Doğru ya bu bir rüyaydı. Rüyalarda fiziksel acı hissedilmezdi.

Tüm renkler kaybolmadan önce Yasemin Selim'i gördü. Bir yere doğru koşuyordu. Onu uyarmak istedi. Gitmesini istemiyordu. Yanında kalmasını istiyordu. Sonra aynı anda Kerem ve Cihan'ın Selim'e seslendiğini duydu. Selim koşuyordu. Katile doğru... Kerem'in yapmayı planladığı şeyi o yapacaktı belli.

Selim katilin ona savurduğu palalara aldırmadan onun üzerine atladı. Her şey kaybolmadan onun suratına bakmak istiyordu. Yerde yuvarlanırlarken katil ellerindeki palaları düşürmüş, küçük bir çocuğun tiz çığlığının yanında yere çarpan metal kulakları doldurmuştu.

Sokağın tamamı ve gökyüzü griye boyanırken Elif'in evinin kapısından ışıklar çıkmaya başladı. Elif attığı uzun çığlığı kestiğinde Cihan o ışığın çıkış yolları olduğunu söyledi. Kerem Elif'i kucağına alıp "Hadi!" diye bağırdı. Selim hala katille dövüşüyordu.

Yasemin bir kez daha korku tarafından esir alındığını hissetti. Kerem onu kolundan tutmuş çekiştirirken o gitmemek için ısrar ediyordu. Selim olmadan oradan geçemezdi.

Cihan geçidin önünde durmuş diğerlerini bekliyordu. Şu an o geçitten geçip kendini kurtarabilirdi. Tekrar Hazan'ın yanına dönebilirdi; ama Yasemin'i geride bıraktığı için ona bir şey olursa Hazan onu hiç affetmezdi.

Cihan Kerem'e "Siz çıkın." diye seslendi. O da burada Selim'i bekleyecekti. Kerem kafasını sallayıp geçitten adımını attığında geçit küçülmeye başladı. Bunda Elif'in gidişinin etkisi olmalıydı.
Eğer geçit kapanırsa sonsuza dek burada kalırlardı.

Yasemin "Selim hadi!" diye bağırdığında Selim altındaki katilin suratına bir yumruk geçirdi. Katilin kafası sertçe asfaltta çarptığında Selim onun suratindaki pelerini arkaya doğru çekip yüzüne baktı. Gördüğü şeyle suratındaki kanın çekildiğini hissetti. Katilin üzerinden kalkıp Yasemin'e doğru koşmaya başladı. Geçidin giderek küçüldüğünün farkındaydı. Bunun başka biri de vardı. Katil toparlanıp Selim'in sırtına atladığında Yasemin'in ağzından bir çığlık koptu. Katilin olmayan suratını görmek onu dehşete düşürmüştü. Katilin suratında sadece dudakları ve burnu vardı. Gözlerinin olacağı yerler dümdüzdü. Kafası keldi. O Yarık Ağız'dan bile daha korkunçtu.

Cihan geçidin giderek küçüldüğünü fark edince Selim'e yardım etmeye karar verdi. Yasemin çakılı kaldığı yerde olacakları izliyordu.

Cihan önce katili Selim'in üzerinden çekti. Katil sendeleyince suratına tekme atıp katili yere serdi. Yerden kalkan Selim katilin karnına tekme atıp "İşimi riske atmayı sevmem." dedi. Cihan gözlerini devirip Selim'in kolundan tuttu ve koşmaya başladı. Selim başta düşecek gibi oldu; ama sonradan kendini toparladı.

Geçit giderek küçülmüşken Yasemin bayılacak gibi olmuştu. Selim'in katilin üzerine atlamasından şu zamana kadar hissettiği korku ten renginin yine solmasına neden olmuştu. Kendini bitkin hissediyordu. Öyle ki Selim'in yanına geldiğini bile duymadı. Yorulmuştu. Minicikte olsa bir uyku ne iyi gelirdi yorgun düşmüş bedenine. Bacaklarının çözüldüğünü hissetti. Sonrası karanlık...

***

Kerem ve Elif aynı anda yere düşerlerken etraftan kopan çığlıklar kulakları doldurdu. Kızın annesi onu yerden kaldırıp kucağına aldı. Kızın gözleri annesini yeniden görmüş olmanın verdiği sevinçle parlıyordu. Yere düştüğünde yanan canına aldırmıyordu bile.

Ali ve Vildan Kerem'in yanına koşup onu yerden kaldırdılar. Vildan Kerem'e sarılırken Elif'in annesi gelip Kerem'e teşekkür etti. Kerem bu teşekkürü Yasemin'in hak ettiğini düşünüyordu. O olmasa o geçidi asla açamazlardı. Bileğinin acıdığını hissediyordu. Dolap kapağının çarpmasıyla bileğini ovuşturmuştu. Tam orası ağrıyordu. Demek ki bu rüya biraz gerçekçiymiş.

"Onlar neden hala orada?" diye sordu Rima. Diğerlerinin aklında da aynı soru vardı. Kerem susmayı tercih etti. Yeterince yorgundu zaten. Fazla belli olmasa da onun da teni solmuştu. Gözleri Yasemin'in eğilen bedenindeydi. Onun korktuğunu hissetti. Onu bu kadar korkutan şeyi merak etti.

Kim bilir ne kadar sonra geri kalan üçü de yere düştü. Selim katille dövüştüğü için bileğinin ve elinin üst kısmının ağrıdığını hissediyordu.

Onların yere düşmesiyle korku salan beslenecek bir şeyi kalmadığı için giderek küçüldü. Üvez ağacı külü çemberinin içinde yavaşça yere düşerken küçülmeye devam etti. Daha yere konamadan yok oldu.

Arkadaşları Selim, Cihan ve Yasemin'in başına toplandıklarında ters giden bir şeylerin olduğunu anladılar. Zira Yasemin'in bedeni fazla beyazdı ve bilinci kapalıydı. Selim onu uyandırmaya çalışırken Hazan Selim'i itip Yasemin'in yanına geçti. Bir iki kez ona seslendi. Uyanmadı.

"Yasemin." dedi Rima korkuyla. Gözlerindeki yaşlar her an akacakmış gibi kirpiklerine tutunmuşlardı.

Kerem'in bir eli belinde diğer eli yumruk halinde ağzındaydı. Yumruğunu ısırırken Yasemin'e bakamıyordu. Elif bile buradayken onun o halde yatıyor olması mantıksızdı.

Ahmet gereksiz olan kalabalığı dağıtmaya çalıştı; ama nafileydi. Herkes Yasemin'e ne olacağını merak ediyordu.

"Göz altlarınız mor, teniniz beyaz gibi. Bu ne demek?" diye sordu Ayberk. Sorunun cevabını duymaktan korkuyordu. Cihan, Selim ve Kerem aynı anda ellerini kokladılar. O bildikleri ölü kokusu hala üzerlerindeydi.

"Ölümden döndük de birazcık." dedi Cihan sanki normalmiş gibi.
Ayberk kafasını sallarken, Barlas dudaklarını oynatark "Vay be!" dedi.

Herkes umutla Yasemin'in uyanmasını beklerken Afra onun yanına çöktü. Onu iyileştirmek istiyordu. Yasemin'in bileğinden tuttu. Nabzını hissedince derin bir nefes aldı. Vücutlarından geçen enerji akışını hissedince gözlerini kapattı. Ahmet ve diğer normal insanlar Afra'nın yaptığı şeyi dikkatlice seyrediyorlardı.

Afra vücuduna yayılan acıyla çığlık atmak istedi. Tüm o acıyı beyninde hissederken daha fazla dayanamayacağını hissedip geri çekildi. İyileştirme süreci kısa da olsa işe yaramıştı. Yasemin gözlerini açmıştı.

İlk baştaki bulanık görüntü netleşirken Yasemin kendisine bakan kalabalığı fark etti. Grilik yok olmuştu. Korku salandan çıkmışlardı. Geçmişti.

"Başardık." diye fısıldadı gözlerini kapatırken. Bu sözü herkesi gülümsetmişti.

"Sen olmasaydın orada tıkılı kalmıştık." dedi Kerem. Gözleri ıslaktı; ama gülüyordu. Yasemin'in dudakları yavaşça yukarı kıvrılırken etraftan büyük bir alkış koptu. Yasemin kalkmak için hareketlendiğinde yanıbaşında duran Hazan ve Afra ona yardım etti. Rima'yı da o sırada fark etmişti.

"Gelmişsin." deyip Rima'ya sarıldığında Rima Yasemin'den gelen koku yüzünden bayılacak gibi oldu. Yasemin onun midesinin halini bildiği için geri çekildi. Üstünde onun yemek artıklarını görmek istemezdi.

Birinin ona seslendiğini duyunca arkasına baktı. Elif ve annesini görünce gülümsedi.

"O sana teşekkür etmemi söyledi." dedi kadın Kerem'i göstererek. "Bu dünyanın sizin gibi cesur gençlere ihtiyacı var. Cesaretiniz için, kızımı kurtardığınız için teşekkür ederim."

Yasemin ne diyeceğini bilemedi. Sadece gülümsedi. Kadına bunun önemli olmadığını anlatmak isterdi; ama yorgundu. Dinlenmek ve beslenmek istiyordu. Zira solgun bedenini görünce korkudan bayılabilirdi.

Kalabalık dağıldığında ferahlayan havayla derin bir nefes alındı. Yasemin ve ekibi pastanedeki yerlerini aldılar. Burası kafa dinlemek için idealdi. Tabii Ahmet olmasaydı.

"Sizinle konuşurken omzumdaki yıldızları dışarıda bırakacağım." dedi Ahmet. "Şu olayı savcılığa bildirmeyeceğim."

Kerem adamın suratına "Lütfettiniz efendim." dememek için kendini tuttu. Hazan ve Vildan o sırada yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa gitti. Kerem, Selim, Cihan ve Yasemin'in bir an önce toparlanmalarını istiyorlardı.

Ahmet "Bana tüm bu şeyleri artık açıklar mısınız?" dedi. Yasemin yine başladıklarını düşünürken Kerem'in babası Ali araya girdi.

"Zamanı geldiğinde öğrenirsiniz. Acele etmeye gerek yok. Çocuklar dinlensin önce."

Ahmet itiraz etmedi. Er geç öğreneceğini biliyordu.

Yasemin bunu da atlattıklarını düşünürken pastanenin kapısı açıldı. Kalabalık bir grup pastaneye gelmişti. Grubun sözcüsü olan uzun esmer bir adam "Düşündük de buraya gelmememiz aptalcaydı." dedi. Yasemin'in suratı ışıldarken bir şey demedi. Boğazı kurumuştu. Konuşmak istemiyordu. O korku kapanı onu tüketmişti.

Anneannenin de ölümünden sonra bu pastane lanetli olarak görülmüştü. Günlerdir sinek avlayan pastaneye yaptıklarının yanlış olduğunu düşünerek gelen bu grup pastanenin kaderini değiştirecekti. Yasemin bir gün her şeyin eskisi gibi olacağına inanıyordu.

Kalabalık grup pastanedeki yerlerini alırken Ayberk ayağa kalkıp "Bu yaptığınız gerçekten aptalcaydı." dedi. Arkadaşları onun bu sözüne gülerken diğer müşteriler gülmeye başlamıştı.

İçerden gelen sesleri duyan Hazan ve Vildan ellerindeki tepsilerle yine neler oluyor diye düşünerek mutfaktan çıktılar. Gördükleri kalabalık karşısında dona kalırlarken Hazan pastane batmayacak olduğu için mutlu olmuştu. Yasemin'in cesareti sayesinde pastane kurtulmuştu.

***

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Satır arası yapmayanlardan bölümün genel yorumunu istiyorum ona göre. :D

Continue Reading

You'll Also Like

8.3K 633 19
Bu evlilik zorunluluktan ibaretti. [190717 - 030917] *Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükkanı'ndan satın alınmıştır.
1.1M 73K 52
Lâl Su , psikoloji bölümünü okuyan biri. Yaşamı,hayatı,eğlenceyi, müziği,yazmayı seven biri.En büyük hayali ise yazar olmak. Psikoloji okumak onun iç...
1.3M 26.1K 15
2. KİTABIN YAZIMINA ŞİMDİLİK ARA VERDİM. TEKRAR BAŞLADIĞIMDA DUYURU YAPARIM. Bir gece vakti küçük bir bebek ormana bırakıldı. Ölsün diye götürüldüğü...
6.9K 593 15
[ The WATTYS 2022 KAZANANI - "En Şaşırtıcı Olay" ödülü ve "Uyumsuzlar Kategorisi" ödülü ] Sultanahmet Camisi'nin hünkâr kasrındaki bahçesinde bulunan...