TEPELERİN KIZI

By odnoliub

204K 16.9K 7.5K

Karanlık yükseliyor. Drunemeton bir mıknatıs gibi kötüleri kendine çekiyor. Sayısız intihar ve sayısız kurban... More

İTHAF
Bölüm 1: "KURBAN"
BÖLÜM 2: "FERYAT"
BÖLÜM 3: "SIRLAR"
BÖLÜM 4: "TAKVİM"
BÖLÜM 5: "İNAN"
BÖLÜM 6: "İYİLEŞME"
BÖLÜM 7: "KÖPRÜ"
BÖLÜM 8: "EKİP"
BÖLÜM 9: "İNTİHAR"
BÖLÜM 10: "RÜYA"
BÖLÜM 11: "ORMAN I"
BÖLÜM 12: "ORMAN II"
BÖLÜM 13: "MEZAR"
BÖLÜM 14: "PLAN"
HAKKIMDA YİRMİ ŞEY
BÖLÜM 15: "KURTARMA"
BÖLÜM 16: "PASTANE"
BÖLÜM 18: "AİLE"
BÖLÜM 19: "OKUL"
BÖLÜM 20: "EĞİTİM"
BÖLÜM 21: "KAMP I"
BÖLÜM 22: "KAMP II"
BÖLÜM 23: "GERGİNLİK"
BÖLÜM 24: "KORKU I"
BÖLÜM 25: "KORKU II"
BÖLÜM 26: "ÇIĞLIK"
BÖLÜM 27: "ÖLÜM"
BÖLÜM 28: "VİCDAN"
BÖLÜM 29: "İFADE"
BÖLÜM 30: "CEREM"
BÖLÜM 31: "ORMAN IV"
BÖLÜM 32: "ARAYIŞ"
BÖLÜM 33: "KATİL"
BÖLÜM 34: "KRETA"
BÖLÜM 35: "HASRET I"
BÖLÜM 36: "HASRET II"
BÖLÜM 37: "SON"
TEŞEKKÜRLER
2.KİTAP YAYINDA

BÖLÜM 17: "ORMAN III"

3.1K 362 115
By odnoliub

Geçen sefer hiçbir şey bulamadıkları için bugün tekrar ormana girmişlerdi. Yasemin ufacıkta olsa katille ilgili bir ipucu bulmak istiyordu. Tabii bir de Drunemeton vardı. Nasıl bulacaklarından hala emin değildi. Geceleri başını yastığa koyduğunda ettiği dualar gerçek olsun istiyor, içindeki intikam ateşini söndürmek istiyordu.

Katili bulduğu zaman nasıl bir hastalığı olduğunu sormak istiyordu. Nasıl bir hastalık insanları öldürerek son bulabilirdi ki?

Bu sefer Ayberk'in onlarla birlikte olmayışı Yasemin'nin "Aklına acaba bu işten sıkıldı mı?" düşüncesini getirmişti. Hâlbuki en çok ona ihtiyacı varmış gibi hissediyordu. O ve diğerleri Ayberk'in ne kadar zeki biri olduğunun farkındalardı. Er ya da geç onun bir şeyler bulacağından emindiler.

Yasemin Barlas ve Selim'e bakarak "Ayberk niye gelmedi demiştiniz?" dedi. Aslında bunu çocuklar bir kez açıklamışlardı; ama Yasemin o sıra bir an önce ormana girmeyi düşündüğü için onları dinleyememişti.

Selim sağ eliyle sarı saçlarını karıştırarak "Basketbol oynadıktan sonra bir işinin olduğunu söyledi; ama ne işinin ne olduğunu söylemedi. Bugün ormana bizimle gelemeyecekmiş o yüzden." dedi. Yasemin anlıyorum der gibi kafa salladı; ama Ayberk'in bu kadar önemli ne işi olduğunu anlamamıştı. "Her neyse." diye fısıldayarak yürümeye devam etti.

Yerdeki kurumuş dal ve yapraklara basarken sanki bir şeyi uyandıracakmış gibi içinde bir endişe vardı. Olabildiğince sessiz yürümeye gayret etse de arkadaşları bu işi bozuyordu. Hele ki Barlas! Çocuğun elindeki cips paketinden çıkan sesler onu rahatsız ediyordu. Neyse ki Cerem Yasemin'in düşüncelerine tercüman olup onu uyarmıştı.

"Barlas keser misin şunu?"

Barlas bozuk bir suratla son cipsi de ağzına attığında paketi iyice buruşturup yere attı. Afra onun bu davranışı karşısında biraz sinirlenmişti. Kimse bunun farkına varmasa da o çevreci biriydi. Eğilip yerdeki paketi aldı ve sonra çöpe atmak üzere çantasına attı.

Sorunun son bulmasıyla yürümeye devam ettiler. Kerem bir an duraksayıp ağacın üzerindeki ökse otuna baktı. Aklına bu bitkinin hikayesini Melisa'ya anlattığı an geldi. Özellikle son kısmı hala hatırlıyordu.

"Ve Loki Balder'i ökse otundan yapılmış bir mızrakla öldürmüş."

Melisa ifadesiz bir suratla Kerem'e bakıyordu. Kerem ne der gibi kafa salladı. Kızın bir tepki vermesini bekliyordu.

Melisa omuz silkerek "Muhtemelen hiçbir işimize yaramayacak bir hikaye işte. İki gün sonra hatırlamam bile." dedi. Kerem onun bu haline gülümsemişti. Sevgilisinin açık sözlü olması hoşuna gidiyordu. Ayrıca Melisa omuz silkerken Kerem'in gözüne çok tatlı görünmüştü.

"Bir daha ki sefere daha gerçekçi şeyler anlat." diye fısıldadı Melisa. Kerem hafif gülümseyerek "Bunu bir ölüm perisi mi söylüyor?" dediğinde Melisa'nın kahkahaları da onun gülümsemesine eşik etmişti.

Aklına gelen bu hatıra ile suratını buruk bir gülümseme kapladı. Onun saçmalıklarını bile özlemişti. Bu nasıl anlatılırdı ki? Anlatacak bir yol bulsa bile anlarlar mıydı?

Adımlarını hızlandırıp diğerlerine yetişti ve sanki az önce hiçbir şey yaşamamış gibi diğerlerine eşlik etti. Yasemin Kerem de bir şeyler olduğunu fark etmişti; ancak onun üzerine gitmek istemedi. Bazen her şeyi oluruna bırakmak lazımdı.

Yine hiçbir ağaçta kutsal bir iz bulamamıştı. Baktıkları yerlerde tepe de yoktu. Umutsuzluğa kapılarak olduğu yerde durup saçlarını çekti. Önünde uzayıp giden ormanda gözlerini gezdirdi. Bu samanlıkta iğne aramak gibi bir şeydi. İmkansızdı resmen.

Duyduğu bir ses nedeniyle ani bir hareketle arkasına döndüğünde Rima'nın parmağını ağacın gövdesinde dolaştırdığını gördü. O parmağını dolaştırdıkça Yasemin bir takım sesler duyuyordu. İlerleyip Rima'nın yanına gittiğinde ağacın gövdesindeki sarmal dikkatini çekti. Bunun anlamını öğrenmek istiyordu.

"Kerem bunun anlamını biliyor musun?" diye sordu. Kerem Yasemin'in yanına gidip gövdeye kazınmış olan sarmalı inceledi.

"Bu... Bu..."

Buldukları bu ipucu kekelemesine sebep olmuştu. O şeklin anlamını açıklamadan hemen önce Selim, Barlas, Afra ve Cerem de yanlarına gelmişlerdi.

Herkes Kerem'in ağzından çıkacak kelimelere odaklanmıştı.

"Bu intikam demek."

"Derken?" dedi Afra gözlerini kısarak. Bu bilgi onu şaşırtmıştı.

"Katil birilerinden intikam mı alıyor yani?" diye sordu Barlas. İçi biraz rahatladı. Sonuçta kendisinden intikam alacak birini tanımıyordu. Bu onun için iyi bir haberdi.

Rima'nın aklındaysa başka bir fikir vardı. "Aynı zamanda yeniden doğuşu simgelemiyor muydu bu sembol?" diye sordu Kerem'e. Bunu bir yerde gördüğünü hatırlıyordu.

Kerem'in Rima'yı onaylamasının ardından Yasemin'in aklından türlü düşünceler geçti. Kendi kendine "Kimsin sen?" diye sorarken bedeninin çekildiğini hissetti. Anlayamadığı bir şekilde bir güç onu çekiyordu. Yavaş adımlarla ormanın çıkışına doğru yürümeye başladığında arkadaşları ne olduğunu anlamamışlardı.

Rima Yasemin'in peşinden gitti ve kızı kendine çevirip "Yasemin! İyi misin?" diye sordu. Yasemin kendini Rima'dan kurtarıp yürümeye devam etti. Adımları yavaş yavaş hızlanırken arkadaşları onu takip ediyorlardı.

"Nereye gidiyor?" diye fısıldadı Afra. Bu sorunun cevabını ne yazık ki hiçbiri bilmiyordu.

Yasemin'in kalbi deli gibi atıyordu. Kanının damarlarına yaptığı basıncı hissediyordu. Birden delirmiş gibi koşmaya başladı. Bir şeyin olacağını hissetti. Kötü bir şeyin... Bu histen nefret ediyordu. Ne zaman böyle hissetse başına bir şey geliyordu. Bundan sıkılmıştı artık. Eski normal günlerini özlüyordu. O günler bir daha gelmeyecekti.

Koşmaktan nefesinin kesildiğini hissetti; ama kendini durduramıyordu. Bu korkunç bir histi.

"Yasemin dur artık!" diye bağırdı Barlas arkasından; ama Yasemin durmadı, devam etti.

"Yapamıyorum." diye fısıldayabildi sadece.

Kerem onu teşvik etmek için arkasından "Sakın durma!" diye bağırdı. Çünkü o Yasemin'in neden koştuğunu biliyordu.

Ormandan çıktıkları anda Yasemin kasabanın içine doğru koşmaya başlamıştı. Yanağından boncuk boncuk akan ter damlaları patika yola damlarken içinden yalvarıyordu, bu seferde kötü bir şey olmasın diye.

Rima bu kadar fazla koşuya dayanamadığı için grubun arkasından yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Bu koşuşturmanın ona köpeklerden kaçtığı günü hatırlatması tüylerini diken diken etmişti. Onu arkada bırakmamak adına Barlas'ta yavaşlamıştı.

Kasabanın içine girdiklerinde daha fazla dayanamadı Yasemin ve kendini durdurmayı başardı. Tepearası Kasabası yazan tabeladan tutunup kaldırıma çöktüğünde diğerleri de dinlenmek için oturdular.

Tepearası Kasabası küçük bir ilçeden biraz daha küçük bir kasabaydı. Birkaç seneye kalmaz ilçe olabileceği varolan tartışmalar arasındaydı hatta.

Beş dakikalık molanın ardından Afra kaşlarını kaldırarak "Buraya mı gelecektik?" diye sordu. Buraya gelip oturmak anlamsız gelmiş gibiydi. Bunun böyle olmadığını sadece Kerem biliyordu; ama dile getirip milleti telaşa sokmak istemiyordu.

Yasemin "Hayır. İçimdeki bu tuhaf his geçene kadar gideceğiz." deyip tekrar ayaklandı. Kafasında bir takım uğultular vardı; ama sesleri net olarak duyamıyordu. Yürüdü... Yürüdü... Hissettiğinin yanılgı olmasını diledi.

***

Evlerinin bulunduğu sokağın başına geldiğinde içindeki korku hadsafhaya ulaştı. Bir kez daha kaybetmek istemiyordu.

Adımları eskisi gibi hızlı değildi. Son derece yavaşlamıştı. Kalbi göğüs kafesini parçalamak istercesine atıyordu. Kalp atışlarının dışarıdan duyulduğuna dair bahse girebilirdi.

Bir an durup kafasındaki uğultulara odaklandığında Kerem ona destek olmak için onun yanına gelip "Devam etmelisin." dedi. Yasemin kafasını tamam anlamında sallayıp önünde uzayan yola baktı. Kim bilir bu yol daha nelere şahitlik edecekti?

Yürümeye devam etti. Gözünde büyüttüğü o yolu hızlıca yürüyüp pastanenin önünde durdu. Bir müddet dışarıdan pastanenin içini inceledi. Teyzesi ve Cihan konuşuyordu. "Birbirlerini seviyor olmalılar." diye geçirdi içinden. Sonra bu düşünceyi içinde bulunduğu durumda zihninden geçirmesinin absürtlüğüne göz devirdi.

Binaya doğru ilerlerken Hazan ve Cihan gençleri fark edip dışarı çıkmışlardı.

"Bir sorun mu var?" diye sordu Cihan ciddi bir ses tonuyla ve bakışlarını herkesin üzerinde gezdirdi. Hazan da ne olduğunu merak ediyordu. Yasemin Cihan'a aldırmayıp binaya adım attığında Kerem onlara bir şeyler anlatmakla meşguldu.

Kesik kesik nefesler alarak ağır adımlarla merdivenden çıktı. Eliyle duvardan destek alıyordu bir yandan da. Birazdan çok kötü bir şey olacağına emindi. Sadece bu şeyle karşılaşma süresini uzatıyordu hepsi bu.

Evlerinin önüne geldiğinde karşısındaki manzara karşısında dona kaldı. Yasemin'in durmasıyla diğerleri de durmak zorunda kalmışlardı.

Selim aşağıdan "Ne oldu?" diye bağırdı. Yasemin bu sorunun cevabını verebilecek gücü kendinde bulamadığı için soruyu es geçti. Gelip kendisinin görmesini istedi.

Nefesini dışarı verdi ve birkaç adım atarak zaten açık olan evlerinin kapısından içeri adım attı. Ev mide bulandırıcı cinsten bir şey kokuyordu. Rima buraya girerse kusabilirdu.

Yasemin açık renk parkedeki çamurlu ayakkabı izlerini görmesiyle yere yığılacak gibi oldu. Kerem onu zamanında yakalamıştı; ama vücudu hala bir pelte gibiydi. Uzuvlarını taşıyamıyordu sanki.
Zeminin ayağının altından kayıp gittiğine yemin edebilirdi. Sanki her şey yerinden oynuyor gibiydi.


Barlas daha fazla dayanamayıp önündeki Yasemin ve Kerem'i geçip sol taraftaki salona doğru ilerledi. Salonun kapısında birkaç saniye bekleyip içeriyi izledi. Gözleri saniyeler içinde yaşardı. Yasemin'in burayı görmemesi lazımdı; ama Yasemin kendini Kerem'den kurtarıp salona doğru atağa geçmişti bile.

"Yasemin, hayır!" diye bağırdı Barlas. Artık evin içindeki herkes ne olduğunun farkına varmış ağlıyorlardı. Hazan yüzünü Cihan'ın omzuna koymuş bir daha aynı duyguyu tatmak istemediğini anlatıyordu. Cihan'ın yapabilecek bir şeyi yoktu. Çaresizdi tamamen.

"Barlas çekil lütfen." diye fısıldadı Yasemin; ama.Barlas kabul etmedi.

"Son kez." diyebildi Yasemin. Onu son kez görmek istiyordu. Cümlesinin sonu giderek kısıklaşmıştı. Son kez hamle yaptı.
Barlas onun hamlesini engellemek için onu son anda tutsa bile fayda etmedi. İçeriyi görmüştü. Yıllar geçse dahi zihninden silinmeyecek, kabusu olabilecek türden bir hatırası daha vardı artık. Hayatını zindan edecek olan yeni bir hatıra...

Kanlar içinde sandalyesinde oturan anneannesini görmüştü. Hangi kelime bu acıyı anlatabilirdi? Hangi kelime hafifletirdi yüreğindeki yangını? Yasemin yanıyordu. Hazan yanıyordu. Yanarak ölmek dünyadaki en acı verici olay diye bilinirdi. Peki ya yanarak yaşamak neydi? Bunun cevabı verilebilir miydi?

***

Kasaba adı tamamen benim uydurmamdır.

Nasıl bir bölümdü? Hislerinizi öğrenmek istiyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

1K 168 11
Soğuk iyice kendini göstermeye başlamış, gecenin karanlığı soğuk ve sisli havaya eşlik ederken bir ses yankılanmıştı. Hızla elindeki feneri çevirdi...
9.1K 2.6K 152
"Onlar tonlarca haram yese dokunmaz, Sen Niyet etsen zehirlenirsin.' Çünkü Allah seninledir ...
891 45 4
"Bana yine yalan söyle." diye fısıldadı kız. "Seni seviyorum." dedi adam.
2.6M 257K 53
☆YAKINDA KALDIRILACAK☆ Bir yıldız kaydığında hep tek dilek dilerdim... 'Uzaylı istilası istiyorum.' Ve bir uzaylı gelip tüm kalbimi istila etti. O bi...