Hypnotic | nico di angelo

By F3LICIAHARDY

15.4K 1K 313

"Koruduğun hayatı öldürebilir misin?" [0.1 ve 0.2'yle birlikte çünkü neden olmasın.. Bu arada cidden 5 yıllık... More

giriş: ölü kızın gemisi
bir: uyku problemi yaşayan insanlar
iki: güneşin gözlerine girmesiyle uyanmak
üç: bir kişinin zamanını üslenmek
dört: cevaplanmayan birkaç soru
beş: kuğu gölü
altı: ölü hayaller, yaşayan hayaletler
yedi: savaşçı ve siyah
sekiz: içini dökmek
dokuz: göze alınabilecek şeyler
on bir: laviana solange
on iki: efsaneler
on üç: halattan kolyeler
on dört: yürüyen ölüler gecesi
on beş: altın ve kan
on altı: yarına kalanlar
on yedi: cehennemdeki melek
on sekiz: leo'ya göre ciddiyet her şeyi çözmez
on dokuz: fedakarlık ne kadar zarar verebilir?
yirmi: sevmek söylemek kadar zor değil
0:0 » karekterler
0:0 » karakterler
bir: başıboş tanrı
iki: kuzgun kral
üç: melezler ırkçıdır
dört: paralı asker
beş: mahşer
altı: kapılar ve kapılar

on: melek etkisi

370 34 14
By F3LICIAHARDY

İlk olarak aşağıda gördüğünüz gibi Leo var, Rachel var, gizemli Ariadne var. Yukarıda Zella Day Hipnotic. Ay bu arada final.

Yıldızları süpürürsün farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür.
Ciğerinde kuruludur orkestra, duyamazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlayamazsın
Uçar gider koşsan da tutamazsın..
Bazen/ William Sheakspeare.

Leo Valdez ormanda ilerlerken sıkın bir şekilde nefesini verdi. Bu kapkaranlık yolda üstünkörü ilerlemesi bir yana dursun, hiperaktif beyninde de durum aynıydı. Özellikle son birkaç haftadır. Zaman kavramı kaybolmuş olsa da daha önemli şeyleri kaybetmişti.

Hayatını geçirmeyi düşündüğü kız parmaklarının arasından düşüp bilinmezliğe doğru yol almıştı. Geçen bütün zaman dilimi boyunca kendini Percy ve Jason'la karşılaştırması ise işin trajikomik yanıydı. Üstüne üslük bir de kulağında dağlanıp duran iki mısra parçası vardı.

"Ne bir kahraman, ne bir fatih/ Hiçlik içinde ki mi galip?" Şahsen Leo'nun gururları okşanmıştı. En azından daha kötü ifadeler de kullanılabilirdi şaklaban, palyaço ve aklına gelemeyen daha niceleri.

Geçip giden günlere rağmen Leo Valdez'in hayatı boyunca alacağı tek sıfat hiçlikte ya da yedinci tekerlek. Eh iş başvurusu kısmında oldukça güzel duracağından emindi hatta alev saçan bir elf olduğunu da söyleyebilirdi. Belki Noel Baba'nın şömine ısıtılırsın olarak işe başlayabilirdi.

Zaten hepsinin suçlusu ateş değil miydi? Kalipso'yu ölüme sürükleyen onun kendi elleriyle yaktığı ateşti. Zarar vermek için yaratılmıştı, Hazel da ondan bu yüzden kaçmamış mıydı?

Arkasında duran sarışın kız çığlığı bastı. Leo bu soğuk havaya rağmen kızın nasıl kendini ısıtıp aynı zamanda bağırmaya enerji bulduğunu şaşırdı. Kalbinde dönüp dolaşan ejderha bile mağarasına çekilip Doctor Who'nun bölümlerini izliyordu.

"Nehirde bir oğlan var!" diye çığırdı Andromeda. Leo o yöne doğru sıkın bir bakış fırlattı fakat ağzı bir karış açık kaldı.

Gölde anadan doğma bir melek vardı? Oğlanın sırtında yaklaşık bir buçuk metre uzunluğunda bir çift kanat vardı. Bir anda kanatlar toza dönüşüp suya karışınca oğlan ufak bir çığlık içinde karaya çıktı.

Oğlanın kollarını ısıtmak birbirine dolaması ve titreyen dişlerini birbirine vurması Leo'ya bu meleğe yardım etme zamanın geldiğini hatırlattı. Üzerindeki kalın şişme montu çıkardı ve temkinli adımlarla oğlana yaklaştı.

Meleği tanıyordu. Yüz çehresi, renksiz kahverengi gözleri, soğuk tavırları.. Karşısında soğuktan donmak üzere olan Nico di Angelo duruyordu. Leo adımlarını sıklaştırdı ve neredeyse koşarcasına çocuğun yanına gitti.

Arkasındaki kız duraksadı ve önden giden Leo kendini açıklık alanda bulduğunda sık çalıların arasından kızı bile göremedi. Soğuktan korunmaya çalışan Nico kafasını kaldırdığında Leo'yu görünce şaşkın ifadesini gizleyemedi.

Oğlan cekete sarılırken minnettar bir havaya bürüdü ve başıyla teşekkür etti. Leo buna karşılık sadece sırıttı. Tanıdık bir yüz beklemeyi ummuyordu doğrusu fakat buna o kadar üzülmüş de değildi.

Bütün bedeni soğuktan titreyen Nico ise Leo'nun elinde oluşturduğu ateşe kötü kötü bakıyordu. Leo elindeki ateşi biraz daha güçlendirdi Nico ise bakışlarını yumuşatmakla yetindi.

"Gölge yolculuğu mu yaptın?" dedi Leo. Nico ise çatık kaşlarla ona baktı.

"Sen ölmüştün." Hades'in genç evladı şaşkına dönmüş bir şekilde kıvırcık saçlı oğlana bakıyordu ve gözlerini kırpıştırıyordu. Leo hafifçe güldü.

"Uzun hikaye, senin burada ne işin var?" dedi Leo ve cekete sinen Nico'ya baktı. Kanatları yok olmuştu ama arada bir gözü oraya gidiyordu. Nico nefesini verdiğinde buhar çıktı.

"Yeraltına hapsolduk ama bu da uzun bir hikaye." dedi oğlan. Leo'nun ise kafasındaki küçük Leo'lar ellerinde kağıtlarla koşuşmaya başladılar. Hapsolduk, kimle hapsoldu, neden biz kalıbını kullandı? Bunları sormadı elbette sormadı onun yerine başını salladı ve elindeki ateşi söndürüp ormana girdiler.

Ağacın altında duran kız gözlerini iki arasında gezdirirken şaşkınca siyah oğlanda durdu ve kahverengi gözlerini kapattı. Leo ona gülerken Nico sadece titremekle yetindi.

✖️✖️✖️✖️

Carmen sabun kokusunu içine çekti ve babasının olmadığı sarayda dilediği gibi gezmeye başladı. Aslında aradığı şey Nico'nun rüyasına girmek için şu meşhur beyaz tozdu.

Lehte'nin özü olan uyku tozunu babası durmadan kullanırdı ama Carmen Nico'yla iletişime geçmek zorundaydı. Oğlana yaşadığını haber vermeliydi en azından onu pişmanlıktan kurtarmalıydı.

Her gece vakti Nyx'la birlikte gökyüzüne çıkan Hypnos ve Thanatos o zaman yaşadıkları yerleri bırakıp giderlerdi. Birkaç gün önce Thanatos bir türlü ruhu bedenini terk edemeyen onu görmüştü ve babasının sarayına bırakmıştı.

Carmen onunla arasının düzeldiğine seviniyordu doğrusu.

Babasının odasının önünde duran deimonlara yeşil gözlerini doğrulttu. Beyaz elbise giymiş olan iki genç oğlan görünümünde olması az da olsun kızı rahatlatmıştı daha korkunç olanlarını da görmüştü.

Onlar çekilirken kız lacivert kapıyı itip etrafta cam takırdamaları olan odaya girdi. Odada yaşlı bir adam dolaşıp duruyordu. Lacivert ve beyazın hüküm sürdüğü odada iki tane büyük kitaplık ve lacivert büyük bir duvarda ise titreşip İngilizceye dönen beyaz sözcükler vardı.

"Gecenin karanlığını al/ Ve gündüzün masumiyetini/ Hangisi doğru bilemem/ Yıldızlarla aydınlanan akşam mı/ Bulutlarla kararan sabah mı?"

Genç kız titrek bir nefes verdi ve odada koşan yaşlı adamın yanına ilerledi. Lacivert duvar çeşitli şekiller alıp kıvrılıyordu bazen resim, bazen dünyadan bir sahne.. Burası her zaman Carmen'nın en sevdiği yer olmuştu. Koşturup duran kahin ise en son beyaz bir koltuğa oturmuştu.

"Demek sen geldin, güneş meleğim?" dedi yaşlı kahin. Carmen daha küçük bir çocukken rüyalarında hep burayı ziyaret ederdi ve yaşlı kahinin ona böyle demesine bayılırdı.

"Benim geldiğimi nasıl biliyorsun?" dedi kız ve gülümseyerek yaşlı adamın karşısına oturdu. "Göremediğin halde ve yıllar içinde beni nasıl hatırlıyorsun?" kızın ardı ardına sorduğu sorulara karşın kahin parmaklarındaki yüzüklerle oynadı.

"Senin auran şu ana kadar duyduğum en güçlü auralardan birisi ve o kadar güçlü ki.. Neden buradasın bu arada?" dedi kahin ve altın bir kadehi masayı yoklayarak buldu. İçindeki beyaz sıvıyı içti ve arkasına yaslandı.

"Birinin rüyasına girmem gerek." dedi kız ve yaşlı kahinin tam karşısına oturdu. Kahin kaşlarını çatarak ona baktı. "Adı Nico di Angelo." Kahin içine sabun kokusunu çekti tam önünde olan ejderha derisi kitabı aldı. Aniden ortasını açtığında kızın gözüne üç adam çarptı: Hypnos, Thanatos ve Eros. Hepsinin sırtında gösterişli kanatları vardı.

"Gündüz ve Gece bir zamanlar iki ayrı krallıktı. Birbirlerinden korkarlardı ve yaşadığımız dünyanın çevresinde birbirlerinden kaçarlardı. Bir gün Gündüz yoruldu ve Gece ona tosladı. O gün Hypnos ve Thanatos ikizleri doğdu. Gece onları gündüzden korusun diye Karanlığa götürdü.

İlk başta her şey iyiydi fakat sonra insanlar korkuyu bir hisse değişti. Bu onları birbirine sarıyordu, onları mutlu ediyordu, benzersiz bir hisse neden oluyordu. Ona aşk dediler ve Eros ismini taktılar.

Ve bir gün iki kardeş karanlıktan sıkılıp dış dünyaya çıktılar. İkisi insanları gördüklerinde onları kıskandılar. Bütün vaktini isteklerine yoruyorlardı ve hiçbir zaman yorulmuyorlardı. Oysaki kardeşlerin omuzları kanatlarından yorulmuştu. Bir gün boyunca orada kaldılar sonra aydınlığın içinden onlar gibi biri daha geldi.

Ona düşündüklerini anlattıkları zaman kırmızı kanatlı gündüz askerinin aklına bu fikir yattı. Sonra üçü insanları lanetledi. Hypnos onların vücutlarını karartı, Thanatos onlara ölümü verdi ve Eros onları kalp kırıklığıyla lanetledi.

Bu sırada gündüz askeri kendisiyle taban tabana zıt düşen Thanatos'a karşı bir şey hissetti. Bunu öğrenen Gece ve Gündüz krallıklarını yıktı ve onları kendi içlerine hapsetti. Thanatos'un ruhu merhametle doldu, Eros'un ruhu acıyla yıkandı. İkisi farklı erdemler kazandı fakat bir daha asla bir araya gelemediler."

"Bunu bana neden anlatıyorsun." dedi Carmen ve Kahine baktı. Yaşlı adam kıza doğru döndü.

"Çünkü sen bu ölüm meleğine bir şeyler hissetmeye başlamışsın kızım."

✖️✖️✖️✖️

Kızıl saçlarını geriye iten kız telefonun diğer ucundaki oğlan göremese bile afili bir göz devirme yolladı. Dün akşam rüyasında gördüğü karanlığa zincirlenmiş kızı her anlattığında kızın tüyleri diken diken oluyorken Percy'nin bunu çok normal karşılamasına sinirli bir iç çekti.

"Gecenin karanlığını al,
Ve gündüzün masumiyetini.
Mutlu anıların bittiği karanlık diyarda,
Işığın bilgisi eşliğinde ilerle.
Sonra çıkacak aydınlıktan lanetli prensesle
Dil cambazı.
Bulacak mıdır ki,
Her şeyden vazgeçen ışığı?"

Kız gecenin bir yarısı aradığı oğlanın uykulu iç çekişini duyduğunda kırmızı saç diplerini çekmeye başladı ve bir domates gibi kızardı. "Uyuyabilir miyim?" Rachel en az yüzü kadar kırmızı olan telefonu kapattı.

Rachel kehanette bahsedilen kızı görüyordu fakat kim olduğunu bir türlü çıkaramayan kız kendini kehanette buluvermişti. Üstüne üslük Rachel bunun sadece kehanetin biten kısmı olduğunu da biliyordu -rüyasındaki kız karanlıkta zincirli bir şekilde duruyor ve iki sırtı dönük kişi çalılıkların arasından karanlığa ilerliyordu-. Anlık görüntüler de olsa, bu kızı iliklerine kadar korkutuyordu.

Yeni bir kehanetten çok ucunun ne kadarının dokunacağı çünkü yedililerden sonra pek meşhur kehanet gelmemişti -Afrodit'in kayıp saç fırçası için geleni saymıyordu-. Rachel yatağının üzerinde bağdaş kurdu ve gözlerini kapattı.

Odaklan.

Kız karanlıkta koşturuyor.

Derin bir nefes al.

Tahta kapıyı açıp içeriye giriyor.

Bunlar sadece rüya.

Beyaz ışıktan kanatları olan oğlanın yanına ilerliyor.

Beyninden geçen yüzlerce düşünceden biri.

Kanamış ellerini tutuyor ve meleğe sarılıyor.

Bunları sen düşlüyorsun.

"Bugünlük bırak ve birlikte acı çekelim."

Sonra ise karanlıktan gelen çığlıklar.

✖️✖️✖️✖️

Nico di Angelo kendini kapattığı odada en sonunda düşünme fırsatı buldu. Ayaklarını kendine çekmiş, kafasını dizleri üzerine, koymuş kapalı olan gözlerini hafifçe aralamıştı bütün bunlara karşın ilk defa kendini en rahat hisseyi bu durumda bile yalnızlık ilk defa onun için bir seçenek değildi.

Onun için vazgeçmişti. Kız öylece oğlanı bırakıp yok olmuştu ve Nico onu saran düşünce bulutunu bir türlü uzaklaştıramıyordu. Alnı sanki mühür basılmış gibi yanıyordu ve bütün damarları orada toplanmış gibi nabzını hissediyordu.

Gözlerine yaşlar hücum ettiğinde tek eliyle onları uzaklaştırdı. Ağlak bir kız gibi olamazdı aklında sadece tek bir düşünce vardı o da kaybolan kızı bulmaktı. Yatağına doğru uzandı ve açık olan yaralarını kapatan amborsinanın tatlı sızısıyla baş başa kaldı.

Işığı görünce ilk başta uyandığını sandı fakat ışık gerçek olamayacak kadar parlayınca sarı saçları omuzlarına dökülen ve küçük bir kızın elini tutan kadını gördü. Kadının siyah botları yere vuruyordu ve birikmiş su birikintilerine basarken yanındaki küçük kız hızla onu takip ediyordu.

"İsmin Carmen." dedi kadın yürürlerken gerçi sesi gürültüye karışmıştı buna karşın küçük kız kahverengi kafasını salladı. "Soy adımız Smigilkin tamam mı?" dedi kadın tekrar kız başını salladı. Kadın bir anda durdu ve küçük kızın karşısına doğru eğildi. "Her ne olursa olsun seni seviyorum, Lavinia." dedi kadın ve kızın alnını öptü. Sonra koşarcasına ilerlediler.

Işık tekrar yoğunlaştı ve iki küçük çocuk göze çarptı. Beşten büyük olmayan çocuklardan biri az önceki kızdı diğeri ise Will'di. Bu oğlanın ona önceden gösterdiği fotoğraftı tabii fotoğrafta Carmen yoktu.

Odadan çıktı ve biraz önceki kadının daha genç halini gördü. Ona aşırı benzer başka bir kadınla mutfakta duruyorlardı.

"Lavinia'yı buradan uzaklaştıracağım ve geçmişini hatırlamasın diye ismini ve soyadını değiştireceğim yakın zamanda onu bulmaya gelecekler ve bu sefer aynı hatayı tekrar yapmayacağım." dedi kadın kararlılıkla. Yanında duran kadın ondan daha açık olan saçlarını geriye doğru attı.

"Güneş meleği ünvanı onu yok edebilir. Onu koru ve kamptan uzak tut. Will'i on üç yaşında oraya yollayacağım." dedi kadın ve elindeki tabağı kenara koydu. "Carmen." diye mırıldandı. "İsmi Carmen olsun hem benimkine de uyumlu. Camren Solange'la Carmen Solange." iki kardeş kahkahalar attı. Sonra tekrar ışık başladı.

Genç kız oğlanın elini tuttuğu zaman Nico kaşlarını çattı. Karşısında Carmen vardı aynı renk saç, göz.. tıpatıp aynısıydı. Üzerindeki giysiler dışında kabarık bir gömlek giymiş olan kızın altında keçeden bir pantolon vardı.

"Bir hanımefendi ata binerken daha dikkatli olmalı." kızı çeken oğlan ise siyah saçlarını savurdu. "Tabii karşımdaki hanımefendi bana ismini bahşederse dikkatsizliği gözardı edilebilir." bu da Nico'ydu.

"Lavinia Solange." dedi kız ve üzerini silkeledi. Ve ışık tekrar yandı.

✖️✖️✖️✖️

Gecenin karanlığını al,
Ve gündüzün masumiyetini.
Mutlu anıların bittiği karanlık diyarda,
Işığın bilgisi eşliğinde ilerle.
Sonra çıkacak aydınlıktan lanetli prensesle
Dil cambazı.
Bulacak mıdır ki,
Her şeyden vazgeçen ışığı?
Onlar için çarpışan savaşçıların kanı,
Yerde mi kalacak?
Hakketmeyen mi kurtaracak,
Güneşi, ayı, denizi ve ateşi?
Işık karanlığa hapis,
Karanlık düşüncelerinde boğulmuş,
Prenses elindeki kalp kırıklıklarıyla
Aşk için dilenir.
Ne bir kahraman, ne bir fatih
Hiçlik içinde ki mi galip?
Çırpınan iki melek birbirine kavuşacağı vakit,
Her şey hapsolacak güne.
Kaçabilecek misin sağanak yağmurlardan,
Su birikintisi bile sana derin gelirken?
Acı somutlaşınca,
Korkacak mısın benden?
Ey, tutsak!
Esir olacağına karar veren,
Senin alın yazın.
Kurtulmak için cesaret,
Senin gönül yazın.

Vuhu! Kehanet bitti.

Continue Reading

You'll Also Like

56.6K 2.7K 24
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
126K 14.6K 36
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.
135K 12.2K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
433 By ays

Fanfiction

1.4K 300 7
Çünkü seni otuz saniye hissettim, iki dakika yirmi üç saniye boyunca izledim, bir dakika kırk saniye ise hayal ettim. Benim mavi, yaz aşkım; dört dak...