Kayıp Dudaklar

By gokadan

779K 37.3K 12.5K

"Ben de papatyaydım. Kokumu merak eden bir adam için kırmıştım boynumu. Soldum. Çok yağmur yağdı. Hiç açm... More

Kayıp Dudaklar Hakkında
1. Bölüm: "Önyargı."
2. Bölüm: "Sarhoş."
3. Bölüm: "Kimse beni aslen tanımıyor."
4. Bölüm: "Tatlı Laden."
5. Bölüm: "Saklı kalan."
6. Bölüm: "Özlemek?"
7. Bölüm: "Sanal arkadaş."
8. Bölüm: "Sana ihtiyacım yok."
9. Bölüm: "Korumak."
10. Bölüm: "Korku."
11. Bölüm: "Tanıdık."
12. Bölüm: "Kardeş."
13. Bölüm: "Maskeli."
14. Bölüm: "Hissetmek."
15. Bölüm: "Sevgili."
16. Bölüm: "İlk öpücük."
17. Bölüm: "Boşlukta."
18. Bölüm: "Pişman Prens."
19. Bölüm: "Şaşırtıcı bir çift söz."
20. Bölüm: "İçindeki İyi."
21. Bölüm: "Yardım."
22. Bölüm: "Yalan."
23. Bölüm: "Taciz."
24. Bölüm: "Öldürmeyen Acı."
25. Bölüm: "Eray'dan"
26. Bölüm: "Lütfen..."
27. Bölüm: "Gerçekler."
28. Bölüm: "Platonik."
29. Bölüm: "Yalancı."
30. Bölüm: "Git."
31. Bölüm: "Yeniden."
33. Bölüm: "Ateş."
34. Bölüm: "Gözyaşı."
35. Bölüm: "Karşılama."
36. Bölüm: "Dilek."
37. Bölüm: "Karanlık."
38. Bölüm: "Özlem."
39. Bölüm: "Kırık."
40. Bölüm: "Gülümseme!"
41. Bölüm: "Arkadaş."
42. Bölüm: "Af."
43. Bölüm: "Teşekkür."
44. Bölüm: "Gül güzeli."
SON: "beni böyle bırakma."
EPİLOG: "masal."

32. Bölüm: "Takip."

13.5K 755 159
By gokadan

Sonunda geldi bölüm! Sizin kadar bende sevindim çünkü yazamayınca özlüyorum hikayeyi, karakterleri ve sizi.

Neyse iyi okumalar!

-

Gözlerimi kapattım. Endişelerimi teker teker soludum.

Emin değildim. Korkuyordum. Tekrar aynı şeylerin olmasından, yapmacık olmamdan, sevilmemekten.

Sıla'nın ışık saçan gülümsemesini gördüm. Bana bakıyor ve tüm samimiyetiyle gülümsüyordu. Düz saçlarımdan ellerini geçirdi. Yanağıma eğilip küçük bir öpücük kondurdu ve, "Özür dilerim." Diye fısıldadı. Sesi yüzündeki gülümsemeyle büyük bir zıtlık oluşturmuştu. Neredeyse ağlayacak gibiydi.

Şaşkınca, "Neden özür diliyorsun?" Diye sordum.

"Sana yaptıklarım için. Rezil ettiğim için..."

"Dileme." Dedim sertçe. Sesimi sert çıkarmak gibi bir amacım yoktu ama üzülmesini istemiyordum.

Keşkeler keş ederdi.

Eskiye dönüp pişmanlıklarının onu yakmasına izin veremezdim.

Çünkü ben de yeterince yanmıştım.
"Biz aynıyız. Değiştik ve şimdi düzeleceğiz. Eskiye döneceğiz." Dedim kararlı çıkarmaya çalıştığım sesimle. Korkumu ona belli etmek istemiyordum.

"İnsanlar benim iyi biri olduğuma inanmaz." Diye mırıldandı. "Alp bile inanmıyor."

İnsanları umursama demek istedim. Onların düşüncelerini boşver, hayatına devam et demek istedim. Ama onlar diye nitelendirdiğim kişiler arasında Sıla'nın aşık olduğu çocuk da vardı. Bu yüzden çenemi kapadım.
Sadece, "Bizde inandırırız." Dedim.

*

Yağmur'dan

Kızların yanından Kaan'ın attığı mesaj yüzünden ayrılmıştım ve şimdi onun bakışları altında eziliyordum.

Sanki beni sorguya çekmiş gibi gözlerini üzerime dikmişti. Rahatsız bir şekilde kıpırdanıp kirpiklerimin altından ona baktım. "Ne?" Diye sordum tersçe.

Beni yanına sadece bana bakmak için mi çağırmıştı?

"Aylin'i niye geziye çağırmadın?" Dediğinde duraksadım.

Aylin aklımın ucundan bile geçmemişti bu geziye gelmeden önce. Hatta artık onunla sevgili olduğumuzu bile unutmuştum.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve, "Unutumuşum." Dedim.

Beni şaşırtacak kadar sakin çıkardığı sesiyle, "Şuana kadar hoşlandığın tek kızı nasıl unutursun?" Diye sordu. Kaşlarını kaldırmış yüzüme cevap ister gibi bakıyordu.

"Ben ondan hoşlanmıyorum!" Diye bağırmak istedim. "Ben eşcinsel değilim!" Diye haykırmak. "Seni seviyorum ben.." diyebilmek.

Ama hiçbirini demeden güzel yüzüne dik dik baktım.

"Ne bu sorgu?" Diye sordum. "Beni buraya sorgulamak için mi çağırdın." Aklıma gelen şeyle duraksadım. "Hem niye Öykü'yü çağırmadın sen?"

"Çağırdım. Şuan yoldalar."

"Yoldalar?"

Tahmin ettiğim şey olmaması için dua ettim. Aylin'i buraya çağırmasını istemiyordum.

"Aylin'le birlikte geliyorlar." Deyip gülümsedi.

Sinirden ağlamak, bağırmak, haykırmak isterken buldum kendimi. Bedenim kasılmıştı. Yumruk haline gelen elimi Kaan'ın yüzüne sallamamak için zor tutuyordum.

Onun o güzel, esmer suratını dağıtmak şuan bana o kadar cazip geliyordu ki.

"Süper." Dedim ruhsuzca. Ona belli etmek istemiyordum ama karşımda salak olan biri bile anlardı.

Herkes anlardı ama Kaan sanki anlamamak için yemin etmiş gibiydi.

O güzel kafası nasıl olur da basmazdı?

"Birlikte takılırız." Deyip gözlerini gözlerime dikti. Yutkundum. Bilerek mi yapıyordu bunu bana?

"Öyle bir şey olmayacak." Dedim. Direk gözlerinin içine bakıyordum. Ona meydan okuyor gibiydim.

"Neden?"

"Çünkü Aylin'le yalnız kalmak istiyorum."

Önce şaşırdı. Kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı dik dik. Sonra ise sırıttı. "Yeni aşıklar ne yapar?" Diye sordu imayla. Sorusu kendine gibiydi. "Tabi ki... Ah, düşünemedim." Diye söylendiğinde yüzümü buruşturdum.

"İğrençsin!"

"Sizde öyle!" Dedi anında. Sonra sessizleşti. Afallamış bir halde ona bakarken o kafasını başka bir yöne çevirmişti. Bana bakmamakta ısrar ediyordu.

"Benden iğreniyor musun?" Diye sordum.

Cevap gelmedi.

Kafasını çevirip bakmadı bile.

"Eşcinsel olduğum için mi?" Bu soru ağzımdan korkuyla çıkmıştı çünkü ben onu kaybetmemek için bu yalanı uydururken onun benden iğrenebileceği düşüncesini hiç aklıma getirememiştim.

Yine cevap gelmedi.

Yutkunarak ayağa kalktım. "Tüm iğrençliğime rağmen benimle arkadaşlık etmeye devam etme." Dedim odadan çıkmadan önce.

-

Benden iğreniyordu. Onun için bu zor rolü üstlenirken bu aklıma hiç gelmemişti. Onca kızla onun yüzünden çıkarken benden iğreniyor muydu? Çift randevuları ayarlarken gözünün önünde olmama neden katlanmıştı?

Arkadaşlığımız niye devam etmişti?

Elimdeki kalem kitabı hoyratça karalarken kulağımda çınlayan sesini bastırmak için müziğin sesini daha fazla açtım.

Onun ağzından bu kelimelerin dökülmesi ve kalbime düşmesi benim aptal hislerimi hiç iyi etkilememişti.

"Yağmur?"

Aşağılık hissi tüm bedenimi kavuruyordu. Birinin iğrenç olması için bir kızdan hoşlanması yeter miydi?

O güne dönmek istedim.

Kantinde Kaan'a gözlerimi dikip baktığım o zamana.

Eğer geri dönebilseydim, gözlerim gözlerine değdiği an kaçırırdım.

Veya yanıma gelip bana doğru eğildiğinde ona, sırf onu kazanmak için eşcinsel olduğum yalanını söylemezdim.

"Yağmur!" Kulağımdan çekilen kulaklıkla birlikte kafam yanımda oturan ve bana seslenen Derya'ya döndü. Kaşlarını çatmış bana bakarken bir sorun olduğunu anladığına emindim.

"Ne?" Diye sordum. Önümdeki kitabı karaladığım kalemi masanın üzerine bırakıp ona döndüm tüm bedenimle.

"Asıl sana ne?"

Kaşlarım çatıldı.

"Yine saçmalıyorsun." Dediğimde, "Neyin var?" Diye sordu açıkça.

"Hiç." Dediğimde doğruyu söylemiştim.

Hiçbir şeyim yoktu.

"Yalancı."

"Yalan değil." Dedim ikna edici sesimle. "Aylin geliyormuş. Sabırsızlandım, ondan böyleyim."

Anlamak ister gibi yüzüme baktı uzunca. Çatık kaşları uzun bir bakışın ardından düzeldi. "Bir derdin olduğunda çekinmeden anlatabileceğini biliyorsun değil mi?"

Kafamı salladım.

Ama anlatamazdım.

Onlar bile gerçeği bilmiyorken nasıl anlatırdım? Bir gün gerçek ansızın açığa çıkacaktı.

Yalancının mumu yatsıya kadardı. Bunu biliyordum.

İşte o zaman onların yüzüne nasıl bakacaktım?

Kütüphaneden içeriye doğru giren Aylin'i gördüğümde huzursuz bir şekilde kıpırdandım. "Geldi seninki." Dedi Derya.

Ona cevap veremedim.

Aylin beni görünce gülümsedi ve bana doğru hızlı adımlarla yaklaştı.

"Hoşgeldin." Dedim onun konuşmasına izin vermeden.

"Hoşbuldum." Hala gülümsüyordu. Onu kırmamak için bende gülümsedim.

Derya yanımdan kalkıp Aylin'e yer açtı. Onun gitmiş olması içimi rahatlatmıştı. Rol yaptığımı anlayabilirdi.

Gerçi anlayan şuana kadar gayet rahat anlardı.

Kaan orospusu bir türlü anlayamamıştı.

Aklından çoğu kez şüphe etmiştim.

"Ders mi çalışıyordun?" Diye sordu gözlerini karaladığım kitaba dikerek.

"Evet." Diye mırıldandım. "Çalışmaya çalışıyordum."

Gülümsedi. "Anlamadığın olursa yardım ederim?" Dediğinde ona biraz şaşırmış bir şekilde baktım.

"Matematik de bile mi?" Diye sordum.

"Matematik de bile." Diye cevap verdi.

Omuz silktim. "Sen kaşındın."

O bana gülerken kütüphane kapısından içeriye giren Kaan ve Öykü'ye diktim gözlerimi. Öykü Kaan'a bir şeyler söyledi ve gözlerini benim bulunduğum yere çevirdi.

Göz göze geldiğimizde kocaman gülümsedi.

Kaan'ın diğer sevgili olduğu kızlardan farklı olarak normal şirin bir kızla birlikte olması beni fazlasıyla şaşırtıyordu.

Daha fazla hissettiğim duygu ise kıskançlıktı.

Öykü iyi biriydi ama kim olursa olsun Kaan'la birlikteyse onu kıskanırdım.

İçimdeki kırgınlık Kaan'ın gözlerine değen gözlerimle büyüyüp yeniden alev aldığında yutkundum.

Bu zordu.

Her daim mutlu, umursamaz rolü yapmak gerçekten zordu.

Kaan kalbimi çoğu defa kırıyordu. Ama ben onu her defasında affediyordum. Çünkü ben onun gözünde bağışlayıcı bir arkadaştan öte olamazdım.

Bağışlayıcı iğrenç bir lezbiyen arkadaş.

Onun gözünde şuan tam olarak böyleydim.

Öykü yanıma gelmedi. Kaan'da gelmedi. Bizden uzak bir köşeye geçmişlerdi. Onlara bakmaya çekindiğim için tam önüme baktım. Matematik test kitabındaki iğrenç sorularla bakıştım saniyelerce.

Tenimi karıncalandıran bakışlarını hissedebiliyordum. Gözlerimi kaldırdığım an gözleriyle buluşacaktı gözlerim.

Hatasını fark ettikten sonra olduğu her zaman gibi yine pişman olmuştu.

Benden af bekliyordu.

Onu affetsem bile içimde bir yer hep kırık kalacaktı. Bunu bilmiyor muydu?

Sonunda dayanamayıp kafamı kaldırdım ve onlara doğru baktım. Öykü yanında Kaan yokmuşçasına test kitabına odaklanmıştı. Elindeki kalemin ucunu dudakları arasına almış önündeki kitaba dikkatle bakıyordu.

Kaan ise düşündüğüm gibi gözlerini bana dikmişti. Özür dileyen bakışları içimi sızlattı.

İçimde Kaan'ı affetmek isteyen taraf çoktan Kaan'ın kırdığı parçaları eğilip toplamaya başlamıştı. Bir tarafının kesileceğini umursamadan topluyor ve yeniden birleştirmeye çalışıyordu kalbimi.

Ama mümkün değildi bir araya getirmek. Çünkü defalarca kırılan kalp tekrar birleşemezdi.

-

Laden'den

"Bütün gün böyle oturacak mısın?" Diye sordu Sıla sıkıldığı belli olan sabırsız sesiyle.

Salladığım ayağımı farkedip onu durdurdum.

"Evet." Dedim yeniden. Bu soruyu farklı şekillerde birkaç kere daha sormuştu.

Ve ben yine evet demiştim.

Odadan çıkmak istemiyordum.

Gerçekten.

Burada durup sadece uyumak ve daha fazla düşünmemek istiyordum. Eve dönmek de istiyordum tabii ki.

Çünkü burada yeterince yorulmuştum.

Tamamen ruhen.

"Biraz sonra, sabrım taştığında, seni o ince, nazik kolundan tutup zorla odadan çıkartacağım."

Dik bir şekilde ona baktım.

"Zorlama lütfen." Dediğimde ofladı ve sonunda ayakta dikilmeyi bırakıp yanıma oturdu.

"Neden çıkmıyorsun anlamıyorum?!"

"Bak," diye başladım cümleye. "Şuan çıplak hissediyorum. Makyajım yok, saçlarım kabarık değil. Uzun zamandır alışmış olduğum hiçbir şeye sahip değilim. Ve bu garip."

Kaşlarını kaldırıp kafasını salladı. "Bunu düşünmemiştim." Dedi. "Ama her şeyin bir ilki vardır, öyle değil mi?" Gülümsedi şirince.

Tam o sırada kapı çaldı. Kapıyı açmak için Sıla'nın hareket etmediğini gördüm. "Ne?" Diye sordu bana anlamazca. "Bugün yoruldum. Kapıya sen bak."

"Zaten bakıyorum." Deyip kapıya gözlerimi dikmeyi düşündüm.

Böyle bir espriyi kaldırabilir miydi emin değilim. Bu yüzden itiraz etmeden ayağa kalktım.

Kapıyı açtığımda Eray'ı tam karşımda buldum. Yorgun gözlerini bacaklarımdan yukarı doğru kaydırırken kendimi bir filmde gibi hissettim.

Güzel bir başrol kız gibi.

Beni ilk defa makyajsız görüyor değildi. Daha önce de görmüştü. Bunu bildiğim halde rahatsız hissettim. Gözleri gözlerimi bulmadan önce dudaklarımda oyalandı. Ağzını açtı. Sonra kapattı. Yutkundu. Tekrar ağzını açtı.

"Sıla içerde mi?" Diye sorduğunda derin bir nefes aldım.

Sıla için gelmişti tabii.

"İçerde." Dedim kapıyı açmadan. Sıla'yı üzmüşlerdi. Alp'e de soracaktım bunun hesabını.

Kaşlarını kaldırdı ve, "Ya çağır ya da içeri gireyim." Dedi.

Omuz silktim. Kapıyı yüzüne kapatmadan önce, "Ya da hiçbiri." Dedim.

Sıla, "Eray mıydı o?" Diye sorduğunda onu onayladım.

Kapı tekrar tıklatıldı. Bu sefer çok daha sert.

Eray'ın özür dilemeye geldiğini biliyordum ama Sıla onunla konuşmak istemiyorsa, onun fikirlerine saygı duymam gerekirdi.

"Aç şunu!" Diye sertçe tısladı kapının ardından. Güldüm.

"Kal orda!"

"Kırarım!"

"Bok kırarsın!" Dediğimde tereddüt etmiştim.

Sahiden kırar mıydı?

"Denemeyelim istersen Laden! Aç şunu!"

Sıla'ya hitaben, "Açıyım mı?" Diye sorduğumda biraz duraksadı.

Sonra, "Aç." Dedi sadece.

Bende açtım.

Eray odaya girdiğinde bana kısa bir bakış attı.

Sonra Sıla'nın yanına gitti ve diz çöktü önünde.

Onlara bu kadar dik bakmak istemiyordum. O yüzden kafamı başka bir yere çevirdim. Ama Eray'ın fısıltılarını duyuyordum.

"Özür dilerim." Diye fısıldadı. "Seni tanıdığım halde bu suçu üstüne yüklememeliydim. Özür dilerim Sıla."

Yutkundum.

Özür dileyebiliyor olması ne iyiydi.

"Sana bunu yapanı bulacağız."

Tekrar yutkundum.

Bana ne olduğu onun umurunda olmazdı zaten. Neden olsundu ki?

Taciz edilmemin kimse için önemi yoktu.

-

Elimde sırt çantamla kapıda dikilirken neden anahtarı almadığımı sorguladım ve kendime küfrettim.

Sonunda eve gelmiştim ama annemler evde yoktu ve daha da fenası anahtarım da yoktu.

Yeniden ofladım.

Kapıda dikilmenin bir fayda etmeyeceğini ve sıkıcı olduğunu fark ettiğimde apartmandan çıktım ve her zaman gittiğim parka doğru adımladım.

Her adımımda ağırlaşan sırt çantam omzumu ağrıtmıştı. Bütün kaslarım ağrıyordu. Üstelik hava da soğuktu. Hırkamın kollarını parmaklarıma kadar çekip elimi ağzıma götürdüm ve nefesimi parmaklarıma doğru üfledim. Biraz olsun ısınabilmek istiyordum.

Annemi aramak gelmişti aklıma ama yapamazdım. Annemlere gereksiz bir gurur yapıyordum. Anahtarı almadığım için aptal durumuna düşmek istemiyordum.

Park boştu. Bu havada kimse eğlenemezdi zaten.

Anneler de çocuklarını dışarı çıkarmazdı.

Düz ve kabarık olmayan saçlarımı geriye attım. Makyajsız suratım kim bilir ne duruma gelmişti. Soğukta kızaran yanaklarım domates olmuştu eminim ki.

Burnumu hayal etmek bile istemiyordum.

Banklardan birine oturdum ve çantamı sıcak tutması umudu ile bacaklarımın üstüne koydum.

Şunu anlamıştım ki, Ankara ayazı insanı sonbahar yaprağı gibi kurutuyordu.

Sessizlik kulaklarıma dolan eşsiz melodisiyle beynime doluşurken arkamda bir hışırtı duydum.

Umursamadım.

Gözlerimi kapatıp biraz daha hırkama sarındım.

İzmir bu kadar soğuk olmazdı ve bu beni delirtirdi. Kış mevsimi soğuk geçmeliydi. Adı üstüne, kıştı. Ama yine de özlediğimi biliyordum. İzmir'i deli gibi özlemiştim. Özlediğim sadece İzmir de değildi üstelik.

Sessizliği kafamdaki düşünceler eşliğinde dinlerken yakınımdan gelen telefon melodisiyle gözlerimi açıp etrafıma bakındım. Biri mi vardı?

Arkamı döndüğümde hızlıca uzaklaşan kapşonlu birini gördüm. Elinde biraz önce müzik sesi yükselen telefon vardı. Sıkı sıkıya tutmuştu.

Kaçar gibi uzaklaşması bende saçma bir paranoya oluşturdu.

Hızla ayağa kalktım. Çantamı sırtıma takıp önümdeki adamın peşine takıldığımda kalbim tutuşmuştu.

Heyecanlanmıştım.

Saçmaydı bu yaptığım ama garip bir istekle kalkmıştım ayağa.

Önümdeki adam onu takip ettiğimin farkında değildi. Bunun verdiği rahatlıkla sessizce arkasında adımlamaya devam ettim.

Gittiğimiz yerde, otelin bahçesine çıktığımda duyduğum hışırtıya bakmadığım için içimde bir boşluk vardı. Bu yüzden bu yaptığım takipten dolayı pişman hissetmiyordum.

Adam adımlarını yavaşlattı. Heyecanla soludum. Beni fark etmemesi için içimden dua ettim ve bende adımlarımı yavaşlattım.

Tam o an ayağımın altında ezilen cam kırıklarının sesini duydum. Sessiz sokakta duyulan çıtırtı kalbimi gümbürdetmişti.

Adam duraksadı. Soğuk bir esinti yüzüme çarptığında yeniden ve yeniden yutkundum.

Kafası hafiften yana döndü. Başındaki şapka yüzünü görmeme engel oluyordu.

Benim gibi sık aldığı solukları sessiz sokakta duyuldu.

Niye durmuştu?

Yürümeye devam etmesi gerekiyordu.

Ona bir şey belli etmemek için ileriye doğru adımladığımda kasıldı.

Duraksadım.

Bu tepkilerine anlam verememiştim.

Şuan fark ettiğim şey, paranoyak bir hasta gibi öylesine bir adamı neden takip ettiğimdi.

Beni takip ettiğini mi düşünmüştüm?

Eğer öyleyse bile neden salak biri gibi o benden uzaklaşırken onun peşine düşmüştüm?

Aklıma düşen dehşet düşünceyle kanım dondu. Bana taciz eden kişi miydi?

Birkaç adım geriledim.

Ama saçmaladığımı biliyordum.

-

Yoldan geçen herhangi bir adam elbette değil. Bunu anlamak için süper zeka olmaya gerek yok.

Kaan - yağmur ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gelecek bölümlerden beklentiniz ne? Ne olmasını istersiniz? Beni aydınlatın...

Iyi geceler efenim.

(Saat 1:55)

Continue Reading

You'll Also Like

990K 58.1K 59
-----> TÖRE HIKAYESI DEĞİLDİR!! Sevdası Öyle Bir Ateşti Ki.. Söndürmeye Kalksan, Su Yanardı..
364K 21.8K 47
Bir kız düşünün küçücük yaşta hayatında ki tek kahramanını kaybeden veya o kahraman gittikten sonra küçük kızın kararan dünyasını. Bir küçük kız düşü...
2.4M 108K 68
Bir tutam, ego! Üç tutam, yakışıklılık! Azıcık akıllı, bayağı çapkın! Hiç olmayan terbiye, ve karşınızda Uraz Kandemir! Hayatı sadece bir gecede değ...
3.5M 138K 54
Her şey Afra'nın yeni okula gitmesiyle başlar. Bu gittiği okulda Aras ve çetesi ile tanışır. Ve bu çete'nin kötü şakalarına uğrayacak yeni kişidir. B...