3G

By hayalperestnevrotik

232K 14.3K 2K

Birbirine bağlı iki kardeş ve bir kuzen. Gökçe, Göksu ve Gece. Göksu'nun kıskanç pandaları, Gökçe'nin en kıym... More

"Yakışıklı muavin!"
"Kurdu kuzuya emanet ediyor!"
"Senin ruhun aptal sarışın!"
"Sarı çıyanım, kumral çiçeğim ve esmer şekerim..."
"Kardeş kardeş gidin!"
"Sadece Sarışın!"
"Siz öpüşenler utanacaksınız!"
"Hayır Parliment!"
"Belki de kendimi abin olarak görmüyorumdur!"
"Didem?"
"Berk! Videoya al!"
"Terbiyesizler!"
"Çok uyumlu değil mi?"
"Onu Benimlen Garı Bilir Sen Ne Bilecen Ki!"
"Kenka bildim ben seni!"
"TUNÇ!"
"Adana Merkez Patlıyor Herkes!"
"Fotoğraf meselesi."
"Kötü Kız!"
"Empati."
"Bülent Arslan olmak bunu gerektirir!"
"Ya çayı bırakın da..."
"Belalar!"
"Romantik."
"Değişik bir karşılaşma."
"Oyun usulü."
"Kaza."
"Haklısın!"
"WOWOW HARAM!"
"Cicikuğğğş!"
"Duygusuz, Ruhsuz."

"Sürpriz."

5K 365 45
By hayalperestnevrotik

Selam bebişlerim! Ne yapıyorsunuz bakalım? 

Yeni bir bölümle gene karşınızdayım. Bu bölüm Murat'ı hepiniz affedeceksiniz. Çünkü hak ediyor bence. Buğra deseniz... Onun icabına sonra bakacağız. 

Medya'ya Murat'ın söylediği şarkıyı koyuyorum. Gökçe'nin kısmından başlayıp açabilirsiniz. Dilerseniz hikayenin başından açabilirsiniz. Ama dinleyin ya şarkı valla çok güzel. 

Şarkı: Pera- Sevgilim İyi Ki Doğdun

-Yazarişkonuz.

GÖKSU

"Ya sus nefret ediyorum senden. Nasıl bir pisliksin sen ya? Hayır, gece planı anlatacağım diye uyutmadın. Bir de sabahın köründe uyandırıyorsun. Nesin sen ya? Valla yıkarım her yeri!" dedim karşımda oturup gülen Murat'a.

"Ya bak hala gülüyor. Uykumu alamadım diyorum pislik insan!" dediğimde 'yav he he' diyerek kafasını salladı ve Müge'ye döndü.

"Sen biliyorsun ne yapacağını. Göksu sen buraya getireceksin eks yenge," dediğinde kafasına elime gelen süslerden fırlattım.

"Bırakır giderim salak salak konuşma," dediğim de güldü ve yerine oturdu. Saçlarımı tepeden topuz yaptım ve görüntüme baktım. Bu nasıl bir çirkin görüntüdür?

"Ya sizi Allah kahretmesin birinizde çirkinsin git bir kendine bak, dememişsiniz. Sizin gibi arkadaşlar olmaz olsun," dedim ve orda bulduğum sandalyeye oturdum. Bu mekan güzelmiş ama. Kocaman camlarla çevirili ve camdan dışarı bakınca üç cam da denize bakıyor. Deniz temalı bir doğum günü olacağı bas baya ortadaydı bence.

"Neden deniz teması?" dediğim de Murat derin bir iç çekti ve gülümsedi.

"Çünkü onu ilk öptüğüm yer deniz," dediğinde gülümsedim. Ne kadar da romantik. Mesela Buğra doğum günüm de bana ilk sevdiğini ima ettiği yeri düşünse tuvalet gibi bir yerde olacaktı bence. Düşünsenize Buğra'nın tuvaletin önünü süslediğini...

Neyse şu an kahkaha atarsam muhtemelen deli damgası yerim. O yüzden sakinim. Kapı açıldığında gelen kişiye baktım. Buğra. Üstünde takım elbisesi vardı. Koyu lacivert bir takım, açık mavi bir gömlek ve lacivert-krem çizgili bir kravatı vardı. Ulan bir insan nasıl bu kadar yakışıklı olur takımın içinde? Açıklaması falan yok bunun. Bir de benim şu anki tipime bakın arkadaşla... Dar kot pantolon ve süngerbob baskılı tişört. Evet arkadaşlar ben susuyorum. Ulan bu işe böyle mi gidiyor şimdi? Orada ki sekreter kızlar buna bakmıyordur inşallah. Gebertirim o kızları. Biz şu an arkadaş bile olsak Buğra benim. Bu gerçeği hiçbir şey değiştiremez. Şu doğum günü işi geçsin de arkasından ayarlayacağım yani. Gerekirse kaçırırım gene ama o Buğra beni affedecek arkadaş!

"Öldün mü Göksu?" diye öküzce omzuna vurdu Murat. Kafamı kaldırdım ve ona baktım,

"Ya ben neden o akşam konuşmaya geldim ki? Gece gelseydi de onunla uğraşsaydınız. Ben neden geldim? Neden buradayım ben?" dediğimde tekrar kahkaha attı. Daha sonra karşıma geçti ve oturdu.

"Asıl zorlu görev seni bekliyor. Abinlerden izin alır mısın?" dediğinde gözlerimi devirdim.

"Şu kılıkta hiçbir yere gitmem. Anca eve gitmem lazım," dediğim de Murat, Buğra'ya baktı ve sırıttı.

"Kardeşim benim bee! Canım kardeşim tabi ki sen şimdi Göksu'yu eve götürürsün ve sonra da şirkete?" dediğinde Buğra gözlerini devirdi.

"Yani kardeşim illa hayır diyorsan Çetin'den falan rica edeyim?" dediğinde Buğra'nın gözünden ateş çıktı arkadaşlar. Şimdi kıskandı mı bu beni? Yerim şu tipe bak.

"Aman iyi, kalk," dediğinde kalktım ve Buğra'nın peşine takıldım. Arabaya bindikten sonra telefonum titredi.

Kimden: Murat Enişte

Mesaj: Bu iyiliğimi de unutmazsın baldız.

Güldüm ve mesajlardan çıktım. Geri zekalı bu ya. Valla. Sessiz bir yolculuktan sonra eve geldik.

"Bekliyorum," dediğinde kafamı salladım ve arabadan indim. Daha sonra eve girdiğim de Gökçe kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu.

"Nereden geliyorsun sen?" dediğinde gözlerimi devirdim.

"Hiç," dediğim de umursamadan bilgisayarın başına geçti. Ne izliyor diye baktığım da Doctor Who izlediğini görünce çok bulaşmadım ve hızlıca yukarıya çıktım. Dolabımı açtım ve lacivert dar eteğimi çıkardım. Üstüne de beyaz bir gömlek geçirdim. Ayağıma tabi ki lacivert küçük topuklu bot giydim. Bu botları Gökçe'nin zoruyla almıştım. Ben daha bakalım demiştim ve Gökçe 'yeter sabahtan beri yeter al şunu' diye bağırınca mecbur almıştım. Teşekkürler Gökçe!

Ayakkabıları giydikten sonra üstüme ne giysem diye düşündüm. Hava soğuktu. gri montumu giydim ve yoluma devam ettim. Gökçe heyecanlı bir şekilde izlerken evden çıktım tabi. Evet, dışarıya çıktığım an götüm dondu arkadaşlar.

Bu nasıl soğuk be?

Arabaya koşar adımlarla bindim. Buğra suratıma baktı,

"Gelmeseydin?" dediğinde gözlerimi devirdim.

"Ya bir kere kıyafet bulmak ne kadar zor biliyor musun? Sen yakışıklısın çuval giysen yakışıyor tabi. Nereden bileceksin?" dedim ve sinirle kollarımı kavuşturdum. Daha sonra dediğimi farkına vardım ve Buğra'nın suratına baktım. Güldü ve arabayı sürdü. Gene sessiz bir yolculuk geçirdik tabi. Şirkete geldiğimiz de arabadan indim. Nasıl açıklayacağım ki şimdi ben bunu? He? Nasıl?

Abimlerin odasına girerken sekretere baktım. Umay'ı uyarayım da gelip görünsün bir. Abimlerin odasına girdiğim de ikisi de oturuyordu. Gülümsedim ve gidip yanaklarından öptüm.

"Sarı civciv hangi rüzgar attı seni?" dedi Gökhan Abim sırıttım ve oturdum.

"Ya şimdi biliyorsunuz bu Murat'la Gökçe kavgalı ve bizim Gökçe'nin de bugün doğum günü. Sürpriz yapacakta onun için izin alabilir miyim? Yani izinden kastım sizin eğer bir sürpriziniz varsa bir kıt geç olsun," dediğim de Gökcan Abim gözlerini devirdi.

"İyi bakalım öyle olsun. Şu kumral civciv o havadan çıksın da bir. Neyse ki sen o kadar triplere girmedin," dediğinde gülümsedim. Benim içim yanıyor hiçbirinizin haberi yok. Neyse.

"Tamam, ben kaçtım o zaman," dediğim de kafalarını salladılar. Gülümsedim ve onları öpüp odadan çıktım. Neyse o kadar zor olmadı. Gitmeden Buğra'ya da uğradım.

"Görüşürüz, ben gidiyorum," dediğimde kafasını salladı. Böyle ayrılmayacaktık biz. Böyle olmayacaktı. Oradan çıktıktan sonra taksiye atladım ve kafeye gittim. Orasıyla biraz daha uğraştıktan sonra oradan ayrıldım ve eve geçerken Gece'yi aradım.

"Bebişim ne yapıyorsun?" dediğim de kahkaha sesi geldi.

"Ay Tunç gıdıklayıp duruyor geri zekalı. Kafede oturuyoruz Tunç'la bebişim sen ne yapıyorsun? Gökçe için ne yapıyoruz?"

"Valla kanka ona yapan yapıyor. Biz de akşam pasta keseriz,"

"Ooo tamam kanka. Konuşalım da ben alır gelirim pastayı,"

"Tamam, kuzum size Tunç'la iyi eğlenceler. Eve giriyorum bende,"

"Tamam, kanka görüşürüz," dedi ve telefonu kapattılar. Ne kadar da mutlular ya. Bari onların arası bozulmasın. Sırayla hepimizin bozuldu sanırım. En çok ben!

Eve girdiğim de Gökçe hala bir şeyler izliyordu. Gözlerimi devirdim ve interneti kapattım. Birkaç dakika sonra Gökçe,

"Ne yapıyorsun ya?" diye bağırmaya başladı. Gözlerimi devirdim.

"Kalk hadi be. Doğum günün bugün. O salak, geri zekalı yüzünden evde mi kalacaksın bütün gün? Kalk hazırlanıyoruz kalk," deyip sürüklemeye başladığım da zorla geldi. Sandalyeye oturttum ve saçlarına maşa attım. Daha sonra orda ki dekoru düşünerek mavi bir elbise buldum onu koltuğa attım. Sırıttığım da gözlerini devirdi ve elbiseyi giydi. Ona bakıp sırıttıktan sonra fotoğrafını çekip Murat'a attım. Ona uygun giyinsin çünkü.

Daha sonra tekrar koltuğa oturttum ve gözlerinin altını kapattım. Çünkü o kadar ağlamaya morarır o gözler. Hafif bir allık sürdüm ve eyeliner çektim. Daha sonra da ilk önce pembe dudak kalemini sürdüm ve onun tonuyla aynı olan bir ruj sürdüm.

"Bitti mi?" dediğinde kafamı salladım. Daha sonra siyah topukluları fırlattım. Onları da üfleyerek giydi ve daha sonra da evden çıktık. Ben hazırım tabi. Gerçi orada ben olmayacağım. Taksiyi çevirdikten sonra sırıttım. Daha sonra kafenin adresini verdiğimde Gökçe kaşlarını çattı.

"Orası neresi be?" dediğinde sırıttım.

"Ay yeni keşfettim," dediğim de kafasını salladı daha sonra,

"Sen bugün hazırlanıp nereye gittin?" dediğinde nefesimi üfledim.

"Nerede olacağım ya? Buğra'yla konuştuk. Gene kavga ettik tabi," dediğim de kaşlarını kaldırıp baktı.

"Ne olacaksınız şimdi siz? Bir hiç uğruna ayrıldınız," dediğinde nefesimi verdim.

"Farkındayım ama... Ya ben çok kırdım Buğra'yı. Ona kızmaya hakkım yok. Gerçekten," dediğim de kafasını salladı.

"Yani aynısını bana sevgilim yapsa kızardım. Hani biz ayrıldık ama... Aramadı bile lan. Hadi onu geçtim doğum günüm bugün," dediğinde gözlerimi devirdim.

"Kız kıza kutlayacağız işte. Umay'la Gece de gelecek. Çok eğleneceğiz," dediğim de kafasını salladı ve gülümsedi. Daha sonra sarıldı ve,

"Çok teşekkür ederim. Siz olmasanız belki şu an daha kötü durumda olacaktım," dediğinde güldüm.

"Aptal aptal konuşup ağlama. Sen malsın ağlarsın. Makyajın akar mal gibi gezersin ortalıklarda," dediğimde kahkaha attı. Kafeye girerken Buğra kolumdan tutup çevirdi.

"Konuşalım mı?" dediğinde suratına baktım. Bir anda karşımda durunca şaşırmıştım.

"Sen içeri geç. Geliyorum Gökçe," dediğimde kafasını salladı ve içeriye geçti. Kapı kapandıktan sonra Buğra'ya baktım.

"Ve sanırım bizim işimiz bitti," dediğim de kafasını salladı.

"O zaman görüşürüz," dediğinde gülümsedim. Böyle olacağını biliyordum.

"Görüşürüz," dediğim de arkasını döndü ve gitti. Öylece kaldım arkasında. Ona gidip sarılmak istiyordum ama öyle olmuyor işte.

GÖKÇE

İçeriye girdiğim de kapkaranlıktı. Kaşlarımı çattım arkamı döndüm çıkacaktım ki bir anda o noktaya ışık geldi ve karşımda Müge vardı.

"Müge?" dediğimde sarıldı.

"Sanırım büyük bir yanlış anlaşılma olmuş. Ben depresyonda olduğum için saçımı sarıya boyattım ve evde kıyafetlerimin üstüne bornoz giydim. Benim depresyonum biraz saçma oluyor da. Neyse demek istediğim abim senden başkasını sevmiyor. Zaten senden başkasını da kabullenmem. Onun bir suçu yok. O sana çok aşık, abimi üzme olur mu? Bu arada iyi ki doğdun yengelerin bir tanesi!" dedi ve boynuma sarıldı. Gülümsedim. Ve daha sonra da kendime kızdım. Cidden nasıl düşünebilmiştim? Neden konuşmamıştım ki? Tamam, gördüklerimin yanlış anlaşılması normaldi ama en azından gidip bir konuşabilirdim. Murat'a sonuna kadar güveniyorum ama gördüklerim çok normal değildi açıkçası. Her kızın aklına aynı şey gelirdi.

Müge'yle sarıldıktan sonra ışık başka bir yöne geldi. Oraya döndüğüm de karşımda Murat vardı. Lacivert takım elbise giymişti ve gömleği, elbisemin rengindeydi. Uyumluyduk. Bir anda camlar açıldığında tüm etrafımızın denizle çevrili olduğunu gördüm. Gülümsedim. Ben hayran bir şekilde ona bakarken müzik çalmaya başlamıştı bile.

Murat söyleyecekti.

Benim için şarkı söyleyecekti.

Her zaman çiçekler açar da bugünkü bir başka
Her sabah güneş yine doğar da bugün doğan bir başka
Sıcağı başka yanışı başka
Sarılıp beni ısıtır aşkla
Duruşu başka sevişi başka


Her yanım sarılsa acıyla içim bugün bir başka
Her gelen hoş gelir elbet onun gelişi başka
Bakışı başka gülüşü başka
Ruhuma dokunup öper beni aşkla
Gizemi başka tılsımı başka


Bugün ne güzel bir gün
İyi ki gördüm iyi ki sevdim seni
Sanki unutmuş gibisin iyi ki doğdun
Senin doğum günün bugün
Ne güzel bir gün
Bir dilek tut o güzel kalbinde
Yerim değişmesin her daim
Sevgilim iyi ki doğdun
Sevgilim


Gel zaman gitme başımdan onun yanı bir başka
Aldığım her bir nefeste onun soluğu başka
Gözleri başka sözleri başka
Bana koşup sarılır telaşla
Mutluyum diyor gözünde biraz yaş ve kalbinde aşk

Bugün ne güzel bir gün
İyi ki gördüm iyi ki sevdim seni
Sanki unutmuş gibisin iyi ki doğdun
Senin doğum günün bugün
Ne güzel bir gün
Bir dilek tut o güzel kalbinde
Yerim değişmesin her daim
Sevgilim iyi ki doğdun
Sevgilim

Bütün şarkıyı gözlerimin içine bakarak söylemişti ve onu ısırma isteği oluşmuştu. Şarkıyı bitirdikten sonra yanıma geldi. Gözlerimin içine baktığında tek yapabildiğim şey boynuna sarılmak olmuştu. Uzun zamandır koklayamadığım kokusunu içime çektim. O kadar özlemişim ki.

"Sevgilim iyi ki doğdun," diye mırıldandığında boynundan kollarımı kopardım ve gözlerine baktım. Bir şey söylemek istiyorum ama söyleyemiyorum. Gözlerine baktığım an gidiyor hepsi. Sözler boğazımda düğümlenip kalıyor.

"Teşekkür ederim," diye mırıldanabildim sadece. Bir şey demeden dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Dudaklarımızı ayırdıktan sonra etrafın deniz olması hoşuma gitmişti. Beni ilk orada öpmüştü.

"Neden denizi tercih ettin?" dediğim de gülümsedi.

"Seni ilk öptüğüm yer," dediğinde güldüm. İkimizin de aynı şeyleri düşünüyor olması aşk değil de ne şimdi? Bas baya aşk işte.

"Murat ben bunları gerçekten hak etmiyorum. Sen benim için çabalarken ben daha seninle konuşmadan seni suçlamaya başladım... Göksu'ya da aşk olsun git bir konuş demedi. Ne konuşacaksın falan dedi," dediğim de kahkaha attı. Kahkahasını da özlemişim be.

"Göksu biliyordu. Onunla anlaştım, genel her şey bana aitti ama onun da baya yardımı var," dediğinde gülümsedim. Ağzından kaçırmadığına veya belli etmediğine şaşırdım ama. Sonuçta Göksu'dan bahsediyoruz burada.

"Gerçekten bir pastayla gelsen bile ben affederdim," dediğim de gülümsedi ve alnımdan öptü.

"Meleğim, canımın içi sen her şeyin en güzelini hak ediyorsun. Ve deniz faktörü bizim için önemli," dediğin de sarıldım. Daha sonra suratıma baktı ve,

"Bakarsın çocuğumuzun adı Deniz olur? Kız veya erkek fark etmez," dediğinde kaşlarımı çattım. Ben kızıma Deniz adını vermem. Çünkü Deniz adını verirsem arkadaşları 'hadi denize girelim' deyip psikolojisini bozar yavrumun. Dayanamam. Ama erkek olursa olur o iş.

"Kız olursa olmaz," dediğimde kaşlarını çattı.

"Neden?" dediğinde başımı omzuna yasladım.

"Çünkü aşkım bunu sana daha sonra açıklayacağım. Şu an bu anın tadını çıkarmalıyız bence," dediğim de kafasını salladı ve daha sonra cebinden çıkardığı kutudan kolye çıkardı. Kolye de ismimizin birleşimi olan 'GökMur' yazıyordu ve yanında da sonsuzluk işareti vardı. Ya valla yerim ben bu çocuğu. Kolyeyi taktıktan sonra yanağından öptüm.

"Teşekkür ederim, bu... Harika," dediğimde gülümsedi ve yanağımdan öptü.

"Senin kadar değil," dediğinde erime modlarına geçtim. Murat... Benim başıma gelebilecek en güzel şeydi bence.

"Meleğim bir daha beni dinlemeden kendi kendine triplere girmek yok anlaştık mı? Bu sefer gerçekten yanlış anlaşılacak bir manzaraydı, haklısın. Ama bir daha ısırırım o dilini," dediğinde güldüm. Ama gerçekten yanlış anlaşılabilecek bir manzaraydı. Yani öyle bir durumda sevgilinizi görseniz ne yaparsınız? Ben tekme tokat dalarım açıkçası. Baya böyle ağzına kürekle vururum yok öyle şey.

Gerçi ben hiçbir şey yapmadım orası ayrı mesele. Bunu daha sonra tartışırız.

Denize karşı puflara sarılıp oturduk. Sadece ikimiz. Pasta geldiğinde ikimizin fotoğrafı vardı. Gülümsedim ve mumu üfleyecektim ki Murat,

"Dilek tut," dedi. Kafamı salladım ve dilek tuttum. Aslında çok zor değildi dileğim,

'Murat beni hiç bırakmasın...' 

***

Diğer bölüm görüşmek üzere bebişler!

Continue Reading

You'll Also Like

244K 14.3K 27
"Peki en sevdiğin renk ne Şervano?" Gökyüzüne bakıyordu bende ona. Onu izlemek gökyüzünü izlemekten daha cazip geliyordu bana. "Firuze. " " Efendim...
59.3K 2.1K 20
deli dolu bir asistan doktor, kendinden ve ciddiyetinden asla taviz vermeyen asker...
191K 10.8K 41
devin, annesinin en yakın arkadaşının kızı aylin'e aşıktı.
248K 13.5K 40
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...