Kayıp Dudaklar

By gokadan

779K 37.3K 12.5K

"Ben de papatyaydım. Kokumu merak eden bir adam için kırmıştım boynumu. Soldum. Çok yağmur yağdı. Hiç açm... More

Kayıp Dudaklar Hakkında
1. Bölüm: "Önyargı."
2. Bölüm: "Sarhoş."
3. Bölüm: "Kimse beni aslen tanımıyor."
4. Bölüm: "Tatlı Laden."
5. Bölüm: "Saklı kalan."
6. Bölüm: "Özlemek?"
7. Bölüm: "Sanal arkadaş."
8. Bölüm: "Sana ihtiyacım yok."
9. Bölüm: "Korumak."
10. Bölüm: "Korku."
11. Bölüm: "Tanıdık."
12. Bölüm: "Kardeş."
13. Bölüm: "Maskeli."
14. Bölüm: "Hissetmek."
15. Bölüm: "Sevgili."
16. Bölüm: "İlk öpücük."
17. Bölüm: "Boşlukta."
18. Bölüm: "Pişman Prens."
19. Bölüm: "Şaşırtıcı bir çift söz."
20. Bölüm: "İçindeki İyi."
21. Bölüm: "Yardım."
22. Bölüm: "Yalan."
23. Bölüm: "Taciz."
24. Bölüm: "Öldürmeyen Acı."
25. Bölüm: "Eray'dan"
26. Bölüm: "Lütfen..."
27. Bölüm: "Gerçekler."
28. Bölüm: "Platonik."
30. Bölüm: "Git."
31. Bölüm: "Yeniden."
32. Bölüm: "Takip."
33. Bölüm: "Ateş."
34. Bölüm: "Gözyaşı."
35. Bölüm: "Karşılama."
36. Bölüm: "Dilek."
37. Bölüm: "Karanlık."
38. Bölüm: "Özlem."
39. Bölüm: "Kırık."
40. Bölüm: "Gülümseme!"
41. Bölüm: "Arkadaş."
42. Bölüm: "Af."
43. Bölüm: "Teşekkür."
44. Bölüm: "Gül güzeli."
SON: "beni böyle bırakma."
EPİLOG: "masal."

29. Bölüm: "Yalancı."

11.8K 662 133
By gokadan

Sıla'dan *Geçmiş*

Alp'in, "Bu çocuktan nefret ediyorum!" Diye tısladığını duyduğumda başımı kaldırıp kime baktığını görmek için bakışlarını takip ettim. Tanımadığım bir çocuktu. İfadesiz suratı bizim olduğumuz noktaya kilitlenmiş bakarken yanındaki dingiller gülüşüp duruyordu.

"Neden ki?" Diye sordum merakla. Bir şey mi olmuştu aralarında?

"Dokuzuncu sınıftan beri kavga ederiz. Siz kızlar ne dersiniz buna... Yıldız uyuşmazlığı?" Gözlerini kısıp devam etti. "Evet, yıldız uyuşmazlığı dersiniz."

"İyi de bu çok saçma. Bir neden bile yok mu kavga etmeniz için?"

"Erkeklerin kavga etmek için bir nedene ihtiyacı yok. En ufak bir ters bakış kavga çıkarır."

Hah'ladım. "Çok saçma. Bu önyargı!"

Omuz silkti. "Napalım, yapımız böyle."

Gözlerimi çocuğa geri çevirdiğimde gözlerindeki hüzünü yakalamam zor olmamıştı. Bize bakıyordu ama sanki bunun farkında bile değil gibiydi.

Alp, "Ne o, beğendin galiba?" Diye sorduğunda sesindeki tuhaf tınının umut ettiğim şey olması için içimden dua ettim.

"Çocuk çok yakışıklı Alp." Dedim onu sırf sinir etmek için.

"Kavgalı olduğum biri. Onunla herhangi bir yakınlaşman olursa bana, sana arkadaşım diyerek hata yapmış olduğumu gösterirsin." Dedi sinirle. Amacıma ulaşmıştım.

Ama onun arkadaşı olduğum düşüncesi beni yine üzmüştü. Beni hüzün dağından aşağı iten bu kelimeye sıkı sıkı tutunmak ve en azından onun varlığıyla mutlu olmak istiyordum.

Katilime güvenen bir kurban gibiydim.

-

Gökçen ve Alp karşımda oturmuş gülerek sohbet ederlerken gözlerimi kapatıp bu gürültüde uyumayı diledim. Bu görüntüyü karşımda görmek acı veriyor ve kalbimi kırıyordu.

Her seferinde kalbimi habersizce kırıp bana toplatmaktan usanmamıştı lanet çocuk.

Birinci dönem son bulmuştu. Karne günü, akşam dışarı çıkmayı ve biraz eğlenmeyi teklif etmişti Alp. Ama bunu söylerken Gökçen denen sarı yellozun da geleceğinden bahsetmemişti.

Gökçen geçen gün Alp'in beni yalnız bırakıp yanına gittiği kızdı. Kız uzaktan nasıl görünüyorsa yakınlışınca da aynıydı.

Bir sürtük gibiydi.

Dekolteli ve dar bluzü göğüslerini bilerek ortaya sermiş havası veriyordu.

Kırmızı rujun renklendirdiği dudaklarını arada bir ısırıyor Alp'in söylediklerine kahkahalar atıyordu.

Kızın amacının bu yaşta birinin altına girmek olduğunu anlamam zor değildi.

Ben haddimi aşmış, önümdeki koca bira bardağını kafama dikmiştim. İlk defa içmiş olduğum çişimsi içecek ağzımda iğrenç bir tat bırakmıştı. Öğürmemek için kendimi zor tuttum.

"Yalnız olacağımızı sanıyordum aslında." Diye mırıldandığını duydum kızın. Kulaklarıma dolan Kaan Tangöze'nin sesine yoğunlaşmışken Gökçen'in dediğini duymam dikkatimi onlara vermemi sağlayan şey olmuştu.

"O en yakınım." Dedi Alp. Onları dinlemiyor gibi yapmak benim için kolaydı. "Onunla da vakit geçirmek istedim."

"Benden daha çok mu?" Diye sordu Gökçen.

Alp'in gülüşü kalbime saplanmıştı.

"İçecek misin?" Diyerek Alp'in önündeki birayı gösterdim. "Bana lazım." Derken ima ettiğim şeyi anlamasını istemiştim.

Anlamadı. "İç sen. Ben kendime sipariş ederim."

Alıp o koca bardağı da kafama dikerken tadını umursamadım.

Unutmak istiyordum.

Filmlerde veya kitaplarda öyle olurdu. Alkol alan insanlar unuturdu.

Ümit ettiğim şey şuan unutmak ve canımın acısını hafifletmekti.

Başımın döndüğünü hissettiğimde kıkırdadım. Sanırım sarhoş olmuştum. Ağzımdaki tiksindirici tada karşılık yüzümü buruşturdum.

"Bu şeyi nasıl zevkle içiyorlar anlamış değilim." Diye mırıldandım ve yerimde çalan müziğin ritmine göre kımıldamaya başladım. Omuzlarımı hareket ettiriyor ellerimi havada sallıyordum. Karşımda bana küçümseyen gözlerle bakan Gökçen'i umursamadım. Alp'in yüzündeki tebessüme odaklanırken içimden onu öpeceğim zamanı düşündüm. Bakire dudaklarımın bekaretini çalanın Alp olmasını diledim. En kısa sürede onun boynunu koklamayı, oraya küçük bir öpücük kondurmayı da dilerken yüzümdeki gülümseme büyüdü ve büyüdü.

Allah'ım. Biliyorum bunlar sapkın düşüncelerdi. Özellikle de benim yaşımdaki bir kız için. Ama biz gençtik ve her ergen gibi arzularımıza yenik düşebiliyorduk.

Sırf düşüncelerim yüzünden bile günahkar olabilirdim.

Bakışlarımın Gökçen'e kilitlendiğinin farkında değildim. Alp'in, "Sıla?" Demesiyle kafamı ona çevirdim. "Eve gidelim yorulduysan?"

Başımı sallayıp yanımdaki çantamı aldım. Gökçen mızmız bir şekilde, "O yoruldu diye hemen gidecek misin?" Diye sordu.

"Onu yalnız bırakamam." Dediğini duydum ve mutlulukla gülümsedim. Benim için! Benim için Gökçen'i yalnız bırakmıştı!

İçimdeki pohpohlanan taraf bulutlarda dans ediyordu. Hissedebiliyordum.

Bardan çıkınca derin bir nefes çektim ve, "Bu sefer yanımdasın?" Diye sordum.

"Aynı hatayı ikinci kez yapmam."

Böyle demesi bile içimdeki kırgınlığı geçirmedi. "Neden o kız?" Diye sordum.

Sahi, neden öyle bir kızı tercih etmişti? Daha iyi niyetli ve daha anlayışlı, sürtük olmayan biri olsa olmuyor muydu? Yani illa beni sevsin demiyorum, iyi biri olsundu yeter.

Omuz silkip, "Güzel." Dedi.

Sinirle ona döndüm. Yürümeyi ikimizde bırakmıştık. "Bu mu yani? Güzel... Vereceğin cevabı sikeyim. Senin bu kadar basit düşüneceğini tahmin etmezdim." Derken sesim giderek yükseliyordu. "Yeter ya! Bir kere de olsun erkekler hak eden kızlara değer versin! Ucuz, herkesle öpüşmeye meraklı kızlara değil!"

Yüzündeki şaşkın ifade daha da büyüdü. "Bu tepki neye?"

"Sana ve tüm erkeklere!" Diye bağırdım. Sokakta kimseciklerin olmaması işime geliyordu. "Hepiniz körsünüz. Gözünüzü açmak için ne yapmamız gerekiyor! Biz de götümüzü başımızı açıp, gelene gidene kendimizi mi sunalım? Napalım anlamadım ki?"

Sinirden ağlamak üzereydim. Ama ağlamadım.

Sinirle sıktığım yumrukların üstüne kapanan ve onları gevşetmeye çalışan elleri fark ettim. Ellerini yumruklarımın üzerine koydu. "Anladım. Bu sinirin bana. Görmem gereken bir şeyi görememişim." Gevşeyen yumruklarımın üstünden ellerini çekti ve önüme dökülmüş saçlarımı geri çekmek için hamle yaptı.

Parmaklarını saçlarımda hissettiğimde gözlerimi kapatmamak için kendimi zorladım.

"Beni görmedin sen Alp..." Diye mırıldandım ağlamak üzere çıkan sesimle. Bir anda ağlama moduna geçmem beni bile şaşırtmıştı. "Görmek istemedin veya, bilmiyorum."

"Senden ilk gördüğüm andan beri hoşlanırken senin beni sadece arkadaş olarak görmen çok büyük bir haksızlık." Diye fısıldadım.

Ağzı şaşkınlıkla açılmış bana bakarken bu şaşkın, tatlı haline gülmek ve onu öpmek istedim.

"Karşımda lanet bir kızla otururken bile sakin kalmaya çalıştım çünkü eğer arkadaşlığımız bozulursa sesini bir daha duyamazdım."

Ofladım. İçimden bir lanet okurken iyice boka battığımı hissediyordum.

Aptal gibiydim.

Niye gerçeği söylemiştim ki?

Yutkunup, "Özür dilerim..." diye mırıldandı. Şoktan çıkamamıştı daha ama yine de özür dilemişti.

Benim özüre değil onun sevgisine ihtiyacım vardı.

"Özüre ihtiyacım yok... Her şeyi bok ettim." Kafamı yerden kaldırmadan kirpiklerimin arasından ona baktım. "Bu sarhoş aptal kafamla her şeyi bok ettim."

O hala bir şey söylemezken konuşmaya devam ettim. "Biliyorum. Bu arkadaşlık devam edemez artık. Bende istemiyorum zaten. Canımı yakıyor."

"Ben sadece senden tek bir şey istiyorum."

Sarhoş kafamla düşünmeden içimden geçen şeyi söylerken utanmama fırsat vermedim. "Bir kerecik... Sadece bir kere..." Dudağımı ısırıp hata yaptığımı tekrar ettim kendime. Ama ne fayda? Hayat hata yapmamız için devam ediyordu.

Cümlemi bitirmedim. Ondan iznimi de almadan parmak uçlarımda yükselip bakire dudaklarımı dudaklarına bastırırken, hayatımın en güzel anı diye düşündüm.

Allah'ım...

Kalbimin boş olan kısmı Alp'le birlikte sızlayıp dolduğunda dudaklarımı acemice hareket ettirdim. Alt dudağına dilimi değdirip onun tadını almak için adeta çırpındım.

Bir süre sonra geri çekilmek için hamle yaptığımda Alp'in elini yüzümde hissettim. Beni kendine iyice çekti ve dudaklarımı kavradı.

Midemdeki kelebek ordusu amaçsızca çırpınırken diğer arzumu gerçekleştirmek için dudaklarımı Alp'in dudaklarından ayırdım. Ama çok geçmeden burnumu boynuna gömmüştüm bile.

Sıcak boynundan yayılan müthiş koku ondan hiç ayrılmamak istememe neden olmuştu. Boynuna küçük bir öpücük bırakıp geri çekildim.

Alp sıradaki hamlenin ne olacağını merak edercesine suratıma baktı. Herhangi bir yorumda bulunmamıştı.

"Üzgünüm. Artık arkadaşın olmak istemiyorum." Arkamı dönüp hızlı adımlarla ondan uzaklaşırken ona dönüp bakmadım. Bakarsam geri dönmekten korktum.

-

Çalılıkların arkasına gizlenmiş kendimi ağlamamak için kasıyordum. Okul yeniden başlamıştı. On beş lanet gün geçmişti Alp'i görmeyeli ve onunla konuşmayalı. Şimdi onu yeniden görmenin nasıl bir acı verdiğini hissetmek istemiyordum ama bir yandan da onu özlemiştim.

Ölmek isteyecek kadar çok.

Yanımdaki hareketlilikle başımı dizlerimden kaldırdım ve yanıma oturan kişiye çevirdim bakışlarımı.
Alp'in nedensizce sevmediği çocuk yanımda oturmuş tam karşıya bakıyordu. Yüzü yine ifadesizdi. Kasıldım. Neden yanıma oturmuştu?

"Üzgün görünüyorsun." Dedi.

"Sende öyle." Diye cevapladım onu.

"Alp'le kavgaettiniz?"

Duraksadım. Kavga etmemiştik... Onu aşıkken onunla arkadaş kalamazdım sadece.

"Hayır. Sadece artık arkadaş değiliz."

"Birbirimizden pek hoşlandığımız söylenemez. Ama beni başından beri yanlış anladığını düşünüyorum." Dediğinde gözlerini bana çevirmişti. Donuk bakışları biraz önce gözyaşı dökmüş olan gözlerimle buluştu.

"Neden birbirinizden hoşlanmıyorsunuz?"

"Geçen sene ters bir anımda kavga etmiştik." Yutkundu. "İyi şeyler yaşamıyordum o sıralar. Alp bunun üstüne denk gelince..."

Anladığımı belirtircesine başımı salladım.

"Anlatmak istersen dinlerim." Dedim samimi bir şekilde.

"Ben de seni dinlerim." Dediğinde gülümsedim.

Anlatmak istersem yanımda beni dinleyecek bir arkadaş olacaktı. Bu harikaydı ama anlatmak ve o hisleri yeniden yaşamak istemiyordum.

-

Birkaç gündür Eray ile takılıyordum. Tabiki sadece arkadaşça. Ama Alp'in bizi yanlış anladığına emindim.

Gözlerini bize dikiyor ve rahatsız etmek istercesine üzerimizden çekmiyordu.

Geçen gün kantinde Eray'la otururken söylediği şeye kahkaha atmam ve tam o sırada Alp'in kantine inip bizi görmesi benim açımdan iyi olmamıştı. Benim hakkımda yanlış düşünmesini istemiyordum.

Ama bakışları çoktan kötü düşündüğünün göstergesiydi.

Okulun bahçesinde Eray'ı beklerken Alp'in yavaş adımlarla yanıma yaklaştığını görünce kalbim ağzıma kadar çıktı.

Tam önümde dikilip bana alaycı bir gülüş sergilediğinde kötü şeyler olacağını anlamıştım.

Kalbimi kıracaktı.

Yine.

"Bakıyorum benden sonra yeni birini bulmakta fazla zorlanmamışsın. Söylesene, neden sevmediğim birini tercih ettin?"

Diyecek hiçbir şeyim yoktu. Sadece sustum.

"Canımı yakmak mı amacın? Başarısız olacaksın Sıla. Çünkü seni sevmiyorum ve sevmediğim insanlar canımı yakamaz."

Ama o benim canımı fena yakmıştı.

"Bu sürtüklüğüne devam et." Dedikten sonra yanımdan ayrıldı. Dolan gözlerimi okulun kapısına dikmiş öylece bakıyordum. Eray'la konuşmam beni sürtük biri mi yapardı?

Ben Alp'e onu sevdiğimi söylemiştim. Onun beni anlamasını umuyordum ama anlamamıştı demek ki.

İki damla yaş yanaklarıma doğru süzüldüğünde onları silmek yerine yenilerinin gelmesine izin verdim. Sadece hıçkırmadım.

Okulun ortasında sessizce göz yaşı dökerken kimse umurumda değildi.

-

Yeni boyanmış sarı saçlarımı önüme alıp aynadaki yansımama baktım. Yeşil gözlerim donuktu.

Aynadaki yansımama baktığımda tek gördüğüm mutsuz bir kızdı.

Mutsuz ve kendini ablasına benzetmeye çalışmış bir kız.

Kahverengi saçlarımı şimdiden özlemiştim ama buna da alışabilirdim. Alışmam gerekiyordu.

Bu eve yeni bir Selin gerekliydi. Ablamın gitmesi bu kadar yakınken o gitmeden benim nasıl değiştiğimi görmeliydi.

Ondan daha iyi bir sürtük olabilirdim.

Yaptığımın saçma ve çocukça bir davranış olduğunun farkındaydım. Ama ailem için denemekten zarar gelmezdi.

Okula adımımı attığımda herkesin şaşkın bakışlarına gülümsememle karşılık verdim. Çekingen Sıla gitmişti.

Alp'in de dediği gibi, sürtüktüm.

Kalbimin acısı her adımımda kendini belli ediyordu. Sanki kaburgalarım kalbime batıyor gibiydi.

Acısını bariz hissedebiliyordum.

Alp'in bana demiş olduğu sürtük sıfatını layığıyla yerine getirebilmek için Eray'ı kullanmış ve ortaya bir dedikodunun çıkmasını sağlamıştım.

"Bu yaşta yaptığı şeye inanamıyorum!"

Elbetteki saçlarımı boyatmamdan bahsetmiyorlardı.

"Orospu! Eray'ın altına girince girince keyfi yerine gelmiş."

Tüm bu söylenenlere kulaklarımı tıkadım. Hem ne diyebilirdim ki? Bu yalanı ben uydurmuş ve ben duyulmasını sağlamıştım.

Eray'ın haberi olsaydı beni engelleyeceğine eminim. Ama yoktu işte ve şimdi herkes benim ne kadar sürtük olduğumu konuşuyordu.

Onca kişinin arasında gözlerim tek bir kişiyi buldu ve ona kilitlendi. Bakışları sahip olduğu öfkeyi net bir şekilde belli ediyordu. Belli ettiği başka bir şey daha vardı.

Nefret.

İntikam almak ve Alp'in canını yakmak istemiştim. Benim canımı nasıl yaktıysa bende onun canını yakmak istemiştim.

Ama şuan canı yanan yine bendim.

Her şeye rağmen gülümsedim.

Alp'in dudaklarının kıpırdadığını gördüm. Dediği kelime bana ait olan bir sıfattı.

"Yalancı."

-

Alp'in Sıla'ya neden öfkeli olduğunu okudunuz.

Ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında gerçekten merak ediyorum.

Sıla'nın yerinde olsanız ne yapardınız?

Hata Alp'te mi Sıla'da mı?

Bir sonraki bölümde kimi görmek istersiniz?

Kimin ağzından olsun bölüm?

*Yeni bölüm çok gecikmeyecek. Zaman bulabilirsem yarın yazar ve paylaşırım*

Multimedyadaki şarkının sahibi boy epic'tir. Ve şiddetle dinlemenizi öneririm. Tabi ki esas videosundan dinleyin. Ben burada bulamadım... Bu şarkının bu versiyonu vardı bir tek.

Neyse çok konuştum

Continue Reading

You'll Also Like

620K 23.2K 43
Sevmek biraz da vazgeçmektir aslında. Biraz kendinden vazgeçersin... Biraz da hayallerinden...Bazen ise sevdiğin için hayatını altüst edersin hiç düş...
80.8K 37.3K 35
Onunla aynı yaranın kanamasıydık. Geçmiş bizim kalpteki yaramızdı, ve ben onunla aynı yaranın en orta yerinden kanıyordum. En acısı da, onu seviyordu...
361K 15.7K 39
Küçük ve narin bir kar tanesi düştü yeryüzüne. Kasvetli ve boğucu acılar doğrudan onun tenine nüfuz etti. Acı, sivri ve uzun tırnaklarını çıkararak...
662K 44.5K 43
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...