Kayıp Dudaklar

By gokadan

779K 37.3K 12.5K

"Ben de papatyaydım. Kokumu merak eden bir adam için kırmıştım boynumu. Soldum. Çok yağmur yağdı. Hiç açm... More

Kayıp Dudaklar Hakkında
1. Bölüm: "Önyargı."
2. Bölüm: "Sarhoş."
3. Bölüm: "Kimse beni aslen tanımıyor."
4. Bölüm: "Tatlı Laden."
5. Bölüm: "Saklı kalan."
6. Bölüm: "Özlemek?"
7. Bölüm: "Sanal arkadaş."
8. Bölüm: "Sana ihtiyacım yok."
9. Bölüm: "Korumak."
10. Bölüm: "Korku."
11. Bölüm: "Tanıdık."
12. Bölüm: "Kardeş."
13. Bölüm: "Maskeli."
14. Bölüm: "Hissetmek."
15. Bölüm: "Sevgili."
16. Bölüm: "İlk öpücük."
17. Bölüm: "Boşlukta."
18. Bölüm: "Pişman Prens."
19. Bölüm: "Şaşırtıcı bir çift söz."
20. Bölüm: "İçindeki İyi."
21. Bölüm: "Yardım."
22. Bölüm: "Yalan."
23. Bölüm: "Taciz."
24. Bölüm: "Öldürmeyen Acı."
25. Bölüm: "Eray'dan"
27. Bölüm: "Gerçekler."
28. Bölüm: "Platonik."
29. Bölüm: "Yalancı."
30. Bölüm: "Git."
31. Bölüm: "Yeniden."
32. Bölüm: "Takip."
33. Bölüm: "Ateş."
34. Bölüm: "Gözyaşı."
35. Bölüm: "Karşılama."
36. Bölüm: "Dilek."
37. Bölüm: "Karanlık."
38. Bölüm: "Özlem."
39. Bölüm: "Kırık."
40. Bölüm: "Gülümseme!"
41. Bölüm: "Arkadaş."
42. Bölüm: "Af."
43. Bölüm: "Teşekkür."
44. Bölüm: "Gül güzeli."
SON: "beni böyle bırakma."
EPİLOG: "masal."

26. Bölüm: "Lütfen..."

12.8K 748 243
By gokadan

"Beni sinir ediyorsun." Dedim kaşlarımı çatarak.

Cidden.

Bu gıcık konuşmaları ve sataşması beni sinir ediyordu. Onun bana doğru yaklaşan suratını pataklama isteğimi ortaya çıkarıyord- Bir saniye. Ne?

Bana doğru yavaşça yaklaşan Eray'ın yüzüne bakakaldım. Elleri belimi daha çok sıkarak beni tutarken sadece yutkundum.

Beni öpecek miydi?

Yüzü biraz önümde durdu. Dudakları ve dudaklarım arasında santimler kalmıştı. Biraz hareket etsem değecek gibiydi.

Çağlar'dan sonra hiçbir erkekle bu kadar yakınlaşmamıştım. Öpüşme yarışmasını saymazsak tabii. Ama şimdi, önceden ölümüne gıcık olduğum çocuk birkaç santim uzağımdayken duygularım birbirine girmiş, gidecekleri yolu şaşırmışlardı. Nefesini dudaklarımda hissediyordum.

Rahatsız olup kendimi geri çekeceğim sırada aniden kafasını benden uzaklaştırdı. Afallamış bir halde bana bakıp saçlarını karıştırdı ve yataktan kalktı.

"Çok sinir bozucusun." Dediğinde kaşlarımı çatıp yatakta doğruldum.

"Yine birbirimize laf mı sokacağız?" Diye sordum. Halbuki şu ana kadar her şey iyi gibiydi.

"Olması gereken bu." Alayla sırıtıp odadan çıktığında kendimi oflayarak yatağa bıraktım.

Lanet çocuk.

-

Eray'dan

Odadan çıktıktan sonra ne yapmam gerektiğini düşündüm.

Ona o kadar yaklaşırken ne düşünüyordum ki?

Ona o kadar yaklaştıktan sonra öpmemek...

Öpmemeliydim zaten. Bu düşünce aklıma nerden yerleşmişti? Lanet olsun!

Konudan uzaklaşmak için başka şeyler düşünmeye çalıştım. Bu zor olmadı çünkü hala sinirliydim. Laden'in yaşadığı iğrenç şey duvarları yumruklamak istememe sebep oluyordu. O mesajı ona kim attıysa onu bulacaktım.

Sıla'ya bakmak için odasına doğru adımlarken Alp'i gördüm. Sıla'nın odasının önünde duvara yaslanmış bekliyordu. İstemsizce kaşlarım çatıldı.

"Hayırdır?" Dedim. Sesim meraklı ve biraz sinir bozucu çıkmıştı.

Bana döndü. Gözlerini devirdikten sonra umursamazca, "Sıla Hanım'la konuşmam gereken bir şey var. Kapıyı açmıyor." Dedi.

Kapıyı tıklatıp, "Sıla, ben geldim." Dedim kapıyı açması için. Ama odadan ses gelmiyordu. İçimi kaplayan rahatsız edici korkuyla daha sert tıklattım kapıyı.

Kendine zarar vermiş olabilir miydi?

İntihar edecek kadar canı yanıyor muydu ben onu bıraktığımda?

Telefonumu çıkarıp Sıla'yı aradım. Odadan herhangi bir telefon sesi gelmiyordu. Sessizdeydi belki de.

Kapı açılmadığı için iyice endişelenirken, "Bu kadar endişelenecek ne var? Muhtemelen sıcak su dolu köpük banyosunun içinde uyuyakalmıştır." Dedi yanımda bıkkın bir şekilde dikilen aptal sarışın.

Orospu çocuğu, Sıla'nın ona bakışlarını bir türlü anlamadığı gibi onun acı çektiğini de göremiyordu.

Ona karşı "Aptal." Diye mırıldanıp görevli birini bulmak için resepsiyona yöneleceğim sırada elleri montunun cebinde, kaşları çatılı bir şekilde yere bakarak yürüyen Sıla'yı gördüm. Kafasını kaldırmadan yürüdüğü için bizi henüz görmemişti.

Onun kendine zarar vermemiş olması içimi ferahlattı. Nefesimi dışarı verip, "Sıla?" Diye seslendim ona.

Kafasını kaldırıp bana baktı. Alp'i görebilecek kadar kafasının yerinde olmadığını anladım. İçmiş miydi?

"Hmm?" Diye mırıldandıktan sonra esnedi. Baygın gözleri yorgun bakıyordu.

Alp sesini çıkarmadığı için onu hala görmemişti. Bunun ne kadar süreceğini merak edip bekledim. "Neredeydin?" Diye sordum.

Sıla pek fazla içmezdi. İçse bile sarhoş olacak kadar kendinden geçmezdi.

"Hava alıyordum sadece." Kafasını yanıma çevirdi ve Alp'i gördü. Yutkundu. Belki bir tepki verir diye dikkatle ona baktım ama herhangi bir harekette bulunmadı. Gözlerinin içi bile parlamadı.

Çok büyük bir sorun vardı.

Sıla Alp'i ne zaman görse eli ayağı titrer, gözleri parlar ve aşık olduğunu bir kilometre öteden belli ederdi. Ama şuan donuktu.

Tuhaf bir şekilde boş bakıyordu.

"Yorgun musun?" Diye sordum. "Uyu istersen."

Alp, "Yok öyle dinlenmek falan. Konuşmamız gerekiyor Sıla." Dedi.

Sıla omuz silkti ve odasına girdi. Arkasından Alp'in de girmesi ve odanın kapısının suratıma kapanmasıyla kaşlarımı çatarak beyaz kapıya baktım.

Alp Sıla'yı yeniden kırmasa iyi olurdu.

Gerçi binlerce parçaya ayrılan birini daha fazla kıramazdın ya, orası ayrı.

-

Sıla'dan

İrem denen kızla, Alp'in kız arkadaşıyla konuşmak hata mıydı emin değildim. Ama bir şeyleri öğrenmenin canımı yaktığından tam olarak emindim.

Onunla arkadaşça konuşmuştum. Kesinlikle bir tehditte veya herkese gösterdiğim çirkef Sıla karakteriyle ona yaklaşmamıştım. Sadece aralarında bir ilişki olup olmadığını merak etmiş, varsa bile bunun ne derece ileri olduğunu bilmek istemiştim.

Öğreneceklerimin kalbime yapacağı baskının önceden farkındaydım. Mutlaka acıyacaktı bir yerlerim. Mutlaka sıkışacaktı sol yanımdaki yüreğim.

Dökülecekti gözyaşlarım.

Ama yine de onunla konuşmak istemiştim.

Bana, "Alp'e sanırım aşığım." Demişti. Gülümseyip elime tutunmuştu o heyecanla. Onu bozmamak için ve devamını merak ettiğim için gülümsemeye çalışmıştım.

Dudaklarım acımıştı.

"O sana aşık mı?" Diye sormuştum.

"Henüz ikimiz de hislerimizi itiraf edemedik birbirimize. Ama onun da beni sevdiğine inanıyorum." Demişti.

İçim biraz rahatlasa da kalbimdeki baskı ortadan kalkmamıştı.

"Ne kadar ileri hislerin?"

"Şey..." diye mırıldanıp kafasını önüne eydiğinde sabırla bekledim. "Sürekli ona dokunmak isteyecek kadar yoğun duygular besliyorum."
Kıskandım.

Karşımda oturan bu kızı ölesiye kıskandım.

Ona dokunan ellerini, onu öpen dudaklarını kıskandım. Ona doyasıya bakabilen gözlerinin yerinde benim gözlerim olsun istedim.

O kızın yerinde olmak istedim.

"Şey bunu sana anlatmam ne kadar uygun bilmiyorum ama sana kendimi çok yakın hissettim." Dediğinde ne söyleyeceğini merakla bekledim. "Doğum günü yaklaştı. Ve şey... Ben hediye olarak ona... şey... Kendimi vermek istiyorum." Donup kaldım. O kadar inanıyordu demek ki Alp'e. Kendini verecek kadar güveniyordu.

"İrem... Bu şey ne kadar doğru bilmiyorum... Alp'e bu konuda güveniyor musun? Ya seni bırakırsa?" Diye sordum. Sesim çatlamıştı ama İrem kendi heyecanından bunu fark etmemişti.

"Beni seviyor. Bu o kadar belli ki.." Gülümsedi. Rahatsız oldum ondan. Gülümsemesi beni rahatsız etti.

Yorum yapamadım ve sadece kafamı salladım. "Benim şimdi gitmem gerekiyor. Arkadaşıma gidecektim." Yanından kalkıp uzaklaşmak için arkamı döndüğümde, "Senin arkadaşın var mı ki?" Dediğini duydum.

Şaşkın bir şekilde ona dönerken afallamıştım. "Ne?" Diye sordum emin olmak için.

Düz çizgi halinde duran dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Yani öyle demek istemedim. Senin hakkında Alp'ten iyi şeyler duymamıştım. Arkadaşının olamayacak kadar kalpsiz olduğunu söylemişti." Gülümsedi. "Ama öyle değilmişsin bence."

Kuruyan dudaklarımı yaladım. Arkamı dönerken dolan gözlerimi kırpıştırdım.

Kalbimi adadığım çocuk bana kalpsiz demişti. Tüm kalbimle onu seviyordum halbuki...

Kötü biriydim. Bunu biliyordum. Şu zamana kadar iyi şeyler yapmamıştım. Herkese kötü davranmış, sürtükçe hareket etmiştim. Hepsi ablama benzemek istememden dolayıydı.

Ailem onu herkesin içinde överken ve beni yererken onun neden bu kadar sevildiğine anlam verememiştim çoğu zaman. İyi biri değildi. İki yüzlü, iftiracının tekiydi. Yapmış olduğu suçların hemen hemen hepsini benim üstüme atmıştı. Sesimi çıkarmamıştım çünkü ablamı her şeye rağmen seviyordum ve onu korumak istiyordum. Başarılıyla liseyi bitirip üniversite için yurtdışına gittiğinde onun yerine geçmeye çalışmam niyeydi?

Sırf ailem beni sevsin diye mi yapmıştım?

Saçmalık.

Ailem beni sevmek istemediği için sevmiyordu.

Bir nedeni yoktu yani.

Ailemin sevgisini kazanamadığım gibi sevdiğim çocuğun ve daha bir çok kişinin nefretinin hedefi olmuştum.

Vurulmuştum ben.

Hüsrandım.

Cesettim.

Yatağımın içinde dakikalardır ağlarken Eray'ın da odadan çıkmasıyla tamamen yalnız kalmıştım.

Yapacak hiçbir şeyim yoktu şimdi.

Biraz daha yatakta uzandıktan sonra hava almanın iyi gelebileceğini düşünüp dışarı çıkmıştım.

Süs havuzunun mermerine oturmuş, yüzümü de ellerime gömmüştüm. Sadece kırık kalbimi ve üşüyen ellerimi hissediyordum.

"Dertlisin ha?" Diyen erkek sesini duyunca yerimde sıçradım ve yanı başımda duran çocuğa baktım.

Elindeki bira şişesini kafasına dikerken bana ufak bir bakış attı.

Omuz silktim. Bana sırt çantasından bir şişe bira çıkarıp uzattı. "Dert sende derman bunda." Dedi.

Tereddütlü bir şekilde baktım eline. Sonra, varsın tanımadığım biri tarafından zehirleneyim, nasıl olsa sevdiğim çocuk kadar acıtamaz canımı, diye düşündüm. Birayı elinden alıp açtım ve büyük bir yudum aldım.

"Türü nedir?" Diye sordu.

Anlamayarak ona baktım. "Ne?"

"Çektiğin acının türü?"

"Kırıldım." Dedim sadece. Aşk acısı çekmek kulağa baya ergence geliyordu.

"Kırdım." Dedi o da.

"Siz erkekler tam bir-"

"Piçiz, değil mi? Aptalız?" Güldü. "O da böyle demişti."

Elimdeki şişe bitene kadar tanımadığım, kapşonlu, aptal olduğunu söyleyen çocukla oturdum.

-

Alp'le aynı odada yalnız kalmak beni germeliydi. Çünkü onunla ne zaman bu duruma düşsem gerilir ve elim ayağım dolaşırdı. Ama şuan içtiğim biranın etkisiyle ve İrem'in dedikleri üzerine pek bir tepki gösteremiyordum.

Kırılmıştım, haberi olmayan sevdiğime.

"Ne diye İrem'le konuştun?" Diye sordu ben yatağa otururken.

"Sohbet ettik sadece." Omuz silktim.

Kendimi onun gözlerinin içine bakmaya zorladım.

"Niye benim sevgilimle konuşuyorsun Sıla? Amacın ne?"

Sevgilim.

Ona dediği küçük kelime değil de, benim için sürekli kötü düşünmesi sinirlerimi bozdu.

Yaptığım her iyi işte mutlaka benim bir amacımın olması mı lazımdı?

"Amacım yok." Sakince konuştum. Sesim yükselmiyordu. Bu şekilde olması iyiydi. "İyi biri olmuş olamaz mıyım?"

"Sen ve iyi biri olmak?" Sinir bozucu bir kahkaha attı.

Az kalsın kalbim yere düşecekti.

"Olmaz mı benden iyi biri?" Güldüm. Neredeyse ağlamak üzereydim. Gözlerimin dolmasına lanet ettim. "Sevgilinle arkadaş olmak istedim. Iyi biri gibi duruyordu."

Dudaklarındaki gülücük soldu ve gergin dudaklarıyla bana baktı. Bana doğru eğilip sertçe çenemi tutarken ona kirpiklerimin altından baktım. Çenemi sıkıyordu ve bu acıtıyordu.

Kalbimi acıttığı kadar olmasa da.

"Bana bak Sıla. Uzak dur artık." Sesi her kelimesinde biraz daha yükseliyordu. "Yeter. Senin iki yüzlü bir kız olduğunu bilmeyen yok. Herkes sana bir şans vermek istiyor ama hata yapıyorlar. Bunu fark ettiklerinde geç olmamasını umuyorum."

Çenemi daha fazla sıkarken ona hayal kırıklığı içerisinde ve pişmanlıkla baktım.

Ben ne kadar çok onu seviyorsam, o da benden o kadar çok nefret ediyordu.

Bana inanmak istemiyordu.

Elimi düşünmeme fırsat vermeden çenemi sıkan ellerinin üstüne koydum. Yutkunmak zordu. Yutkunmak için çaba sarf ettim konuşmadan önce.

"Lütfen..." diye fısıldadım sessizce. Gözlerim gözlerine, ellerim ellerine değiyordu. "Lütfen benden bu kadar çok nefret etme."

Afalladı. Ellerini çekmek istedi ama izin vermedim. "Ben sadece... Yeniden eskisi gibi iyi olmak istiyorum. Lütfen bana yardımcı ol."

"Lütfen benden nefret etme."

-

Çılgın Sıla Alp'i coşturuyor.

Mazoşistçe aşk acısı çekesim var. Bilin bakalım olması gereken kim eksik?

Ben çekemediğim için karakterlerime çektiriyorum....

Bu bölümde dikkat edilmesi gereken bir bölüm vardı. Haydi bakalım fark eden yazsın yorumlarını

İyi geceler diliyorum. (Saat; 2:40 )

Continue Reading

You'll Also Like

1M 46.4K 37
Bir hemşire hatası yüzünden yanlış kaderi yaşayan iki genç. Peki gerçekten bir hastane hatası mı? Yeni hayatında Ela'yı ne tür zorluklar bekliyor...
950K 42.3K 68
Bir yaralı yürek.. O yaralı yüreğe tek derman yine yaralayan.. Urfa da sevdaları konuşulacak kadar büyükken ayrı düşen iki kalp.. Yıllar sonra bir a...
977K 57.9K 55
Gerçek ailem kitabı. ''Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.'' ... "Kendi içinde kabullendiğini biliyorum. Sen de bildi...
648K 26.6K 32
Duru sıkıntı ile saçlarını karıştırırken Ayşe şaşkın bir şekilde lafa girerek "Duyucum ama biz abimi çizmiyoyduk ki öküz yesmini boyuyorduk" demesiyl...