3G

By hayalperestnevrotik

232K 14.3K 2K

Birbirine bağlı iki kardeş ve bir kuzen. Gökçe, Göksu ve Gece. Göksu'nun kıskanç pandaları, Gökçe'nin en kıym... More

"Yakışıklı muavin!"
"Kurdu kuzuya emanet ediyor!"
"Senin ruhun aptal sarışın!"
"Sarı çıyanım, kumral çiçeğim ve esmer şekerim..."
"Kardeş kardeş gidin!"
"Sadece Sarışın!"
"Siz öpüşenler utanacaksınız!"
"Hayır Parliment!"
"Belki de kendimi abin olarak görmüyorumdur!"
"Berk! Videoya al!"
"Terbiyesizler!"
"Çok uyumlu değil mi?"
"Onu Benimlen Garı Bilir Sen Ne Bilecen Ki!"
"Kenka bildim ben seni!"
"TUNÇ!"
"Adana Merkez Patlıyor Herkes!"
"Fotoğraf meselesi."
"Kötü Kız!"
"Empati."
"Bülent Arslan olmak bunu gerektirir!"
"Sürpriz."
"Ya çayı bırakın da..."
"Belalar!"
"Romantik."
"Değişik bir karşılaşma."
"Oyun usulü."
"Kaza."
"Haklısın!"
"WOWOW HARAM!"
"Cicikuğğğş!"
"Duygusuz, Ruhsuz."

"Didem?"

7.6K 509 64
By hayalperestnevrotik

 Selamlar! 1K olmuşuz resmen! Ya çok mutluyuum! 

Neyse sevincimi sonraya bırakacağım :D 

Eee civcivlerim okullar nasıl gidiyor bakalım? Tamam, sıkıcı olduğunu hepimiz biliyoruz. Hele bir de erken kalkma meselesi var ya insanı öldürüyor resmen. Altı da kalkıyorum bir de resmen acı çekiyorum falan işte. Ama baktım 1K olmuşuz çok mutlu olduum! 

Ay 1K olmuşuz resmeen! 

Bu bölümün şarkısı olarak Pera'nın Sensiz Ben şarkısını seçtim. Çünkü şarkı duygusal, romantik anlara falan çok güzel gidiyor. Hani her türlü sahneye konulabilecek bir şarkı çok güzel. Dinle dinle bıkamıyorum ben mesela şfkljasdfşljkas.

Medya da bölümün şarkısı var civcivlerim! İyi okumalar!

-Çok sevinçli yazarınız.

GÖKSU

Sevmiyordu işte. Sevemiyordu belki de bilmiyorum. Ya da aklının ucundan bile geçmiyordu. Dün gece o heyecanlandıran cümlelerin altında benim düşündüğüm gibi bir şey yokmuş mesela.

"Abiden daha çok dostmuş gibi mesela..."

Çok acı değil mi? Ona ne ara bağlandığım konusunda bir fikrim yok. Ben anlamadan gelişti sanki her şey.

Bilmem kaçıncı kez burnumu çekip elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Dün akşam bir şey demeden odama çıkıp yatmıştım. Moralimi bozmakta üstüne yoktu resmen.

İnşallah 'sevdiğim kız bana abi deyince' triplerine girersin ilerde. Ah pardon o beni 'kardeşi' olarak değil 'dost' olarak görüyordu.

Gökçe yanıma geldi.

"Göksu?" deyip yanıma oturdu. Suratına bakarken gayet ifadesizdim.

"Ya boş ver Buğra'yı. Olmazsa olmaz. Üzülmene değmez gerçekten." Dediğin de başımı omzuna koydum.

"Boş veremiyorum. Olmuyor." Dediğim de bir şey demedi. Daha sonra yerinden kalkıp suratıma baktı.

"Cidden mi Göksu? Burada böylece oturup ağlayacak mısın? Şu haline bir bak. Gözlerinin altı morarmış ve emin ol iğrenç duruyor. Kalk kendine gel dışarıya çıkalım. Beni sinir etme." Dediğin de aynaya baktım. Gerçekten de iğrenç duruyordum. Kendime söverek yerimden kalktım.

"Tabii ya! Ben bu hale düşecek kız mıyım be? Şu tipime bak? Hah ne olmuş ki en fazla dostu olarak görüyor? Ne var bunda?" derken sesim çatallaşmıştı. Ama bunu umursamadan banyoya gittim ve hızlıca duş aldım. Sonra aynı hızla üstümü giyindim ama saçımın kuruması o kadar hızlı olmamıştı tabii ki. Odama gidince kızların odasına doğru kapıdan,

"Gökçe dışarı çıkacağız! Hazırlan! Gece sen de !" diye bağırdığım ve içeriye geçtim. Gece odama geldi ve,

"Ben gelmiyorum. Geç kalktım." Diyerek odamdan çıktı tekrar. Gözlerimi kıstım ve içimden uzunca bir küfür savurdum. Daha sonra saçlarımı taradım ve makyaj yapmaya başladım. Yüzüme hızlıca pudra sürdüm. Pudra gözümün altını kapatmaya yetmişti aslında. Abartmış sanki Gökçe biraz. Neyse ne.

Gözüme eyeliner çektim. Neyse ki çok uğraşmadan adam gibi sürebilmiştim. Rimelle kirpiklerimi iyice belirginleştirdikten sonra dolabın karşısına geçtim. Ne giyeceğim konusunda hiçbir fikrim yok. Nereye gideceğimiz konusu daha başka tabi.

Neyse en fazla evde oturur fotoğraf çekiliriz.

"Ya ne giyeceğim ben?" diye dolabıma atar yaptım. Evet, dolabıma atar yaptım. Hak etti bence bunu. Dolabıma uzun uzun bakıp sonunda bronzlaşmanın da verdiği mutlulukla beyaz elbisemi üstüme geçirdim. Beline kadar dar ve belinden aşağısı da boldu. Hızlıca üstüme giyindim ve saçımı tekrar taradım. O sıra da Gökçe gelmişti.

"Hazır değil misin hala?" dediğin de sırıttım ve ona döndüm.

"Hazırım tabi ki tatlışım!" dedim ve sırıtarak yanağından öptüm. Daha sonra mor dudak kalemimin yakışacağını düşünerek hızlıca sürdüm. Daha sonra sırıtarak Gökçe'ye döndüm ve,

"Bebeğim sana da süreyim mi?" dedim. Hızlıca kafasını 'hayır' anlamında sallayınca ona kötü bakışlarımı attım.

"Ya kanka bak bu kırmızı sana çok uyar! Geç otur hadi!" dedim ve zorla koltuğa oturttum. Gözlerini devirdi.

"Ya Göksu hayır!" dediğinde kaşlarımı çattım ve,

"Bu kalem sürülecek! Aksi takdir de gece uyurken yüzüne apaçi makyajı yapıp Murat'a atarım!" dediğim de gözlerini belertti. Böyle bir şeyi yapar mıydım? Kesinlikle.

"Tamam lanet olası. Sür." Deyince Gökçe'ye zafer sırıtışımı yaptım. Daha sonra düzgünce sürdüm. Hayır bu salağa yakışıyordu ama sürmüyordu. Apaçi. Tabii ki sadece kırmızı dudak kalemi sürmekle yetinmeyip birkaç bir şeyler de yapmıştım. Ama konumuz bu değil. İşimi bitirdiğim de şah eserime baktım. Çok güzel yapmışım ya! Helal olsun bana! Tebrik ediyorum kendimi!

"Ay ay nasıl da güzel olmuş!" dedim ve sırıttım. Daha sonra o da kendine bakıp sırıttı ve aşağıya indik. Gece koltukta yatıyordu. Ona kötü bakışlarımızı attık.

"Emin misin gelmeyeceğine?" dedi Gökçe. Gece kafasını salladı. Gece'ye gözlerimizi devirip evden çıktık. Kapının önünde Murat'la Buğra'yı görmek kesinlikle beklediğimiz bir şey değildi. Gözlerimi devirmeden edemedim.

"Nereye siz böyle?" dedi Murat. Gökçe sırıttı ve,

"Öyle gezeceğiz işte. Muhtemelen bir kafeye gidip hunharca takılırız." Dediğin de Murat sırıttı bu sefer. O sırıtış hiç hayra alamet değil ama.

"Biz de gelelim o zaman yalnız bırakmayalım. Değil mi kardeşim?" dedi Murat, Buğra'ya dönerken. Buğra da kafasını sallayıp onayladı. Nereden intihar ediyoruz kendimizi?

"İyi gelin bakalım." Dedi Gökçe. Tabi ben 'hayır damat' dememek için zor tutmuştum kendimi. Dün kızlar önemli bir şey anlatacağım dediklerinde onları takmayarak ağlamaya başlayınca ne yaptıklarını takmamıştım tabii ki. Sadece olanları anlatmıştım. Gene çok pisliğim.

Sahil de olan her zaman gittiğimiz kafeye gittik. 'Nasıl da değişik bir yer' diye düşünmeden edemedim tabii gene ben. Garsona siparişlerimizi verdik. Tabi ki de çay içeceğim lütfen.

"Eee Gece nerede?" dedi Buğra. Gözlerimi devirmeden edemedim. Neden geç kalktım diyerek gelmez ki bir insan? Uyuz ya gerçekten.

"Ne sen sor ne ben söyleyeyim." Dedi Gökçe. Ben hala konuşmamakta ısrarcıyım galiba. Ya cidden niye konuşmuyorum ben? Trip mi atıyorum? Atıyorsam neye atıyorum? Bilmiyorum.

"Göksu çok sessizsin baldız?" dedi Murat. Tam cevap verecekken gözlerim bir anda kocaman açıldı. Ve içtiğim çayı püskürttüm.

"Ne demek baldız?" dediğim de Murat sırıttı. Gökçe dudaklarını büzdü ve,

"Daha bir teklif alamadım ben." Dediğin de Murat gözlerini devirdi. Buğra gülüyordu. Ne kadar güzel güldüğünden bahsetmiş miydim daha önce?

"Kız haklı Murat." Dedi hala gülerken Buğra. Yalnız birazdan ciddi anlam da yere kafa atacak gibi bir hali var. Tabi sandalyeden düşmesi de ayrı bir ihtimal. Buğra'nın bu haline gülmeye başladım.

"Gül abi sen gül." Dedi Murat. Gökçe kaşlarını çattı.

"Gülsün tabii. Neden gülmesin ki? Haklı çocuk." Dedi ve gözlerini devirdi Gökçe. Ne kadar da tripli bir insan diye düşünmeden edemedim.

"Gökçe haklı Murat." Dedim ben de gülmemi durdurarak.

"Hadi Buğra bana güldü. Sen neye güldün?" dedi Murat. Kıkırdamadan edemedim. Murat'ın şu an öyle bir suratı vardı ki.

"Buğra'nın gülmesine güldüm ben ya. Her an sandalyeden düşmek veya yere kafa atacakmış gibi bir hali vardı. Açıkçası bu hali beni daha çok güldürdü." Dediğim de Buğra sırıtarak eliyle burnuma vurdu.

"Vurmasana be." Dedim bende gülerken. Daha sonra çayımı içerken telefonum titredi. Kimin aradığına baktığım da yabancı bir numara aradığını fark ettim. Telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.

"Alo?"

"Göksu?"

"Çıkaramadım?"

"Fuat ben. Gökçe yanındaysa eğer ona çaktırma."

"Niye ki?"

"Ona sürpriz yapacağım da. Cide'ye gelip."

"Yapma bence. Yani pek sağlıklı olacağını sanmıyorum."

"Bak zamanın da Gökçe'ye baya atar yapmış olabilirim ama bence biz fazla yakışırız."

"Yapma sen yapma. Valla gençsin daha."

"Abilerinizden korkmuyorum."

"Öldürecek misin kendini illa?"

"Gerekirse, evet."

"Manyak mısın be?"

"Muhtemelen."

"Saçma düşüncelerini sil kafandan. Hadi görüşürüz." Dedim ve telefonu kapattım. Ne olur ne olmaz numarayı da kaydettim.

"Kim?" dedi Buğra.

"Şey ya tanımadık. İntihar edecekmiş de." Dedim en basitinden sallayarak. Çünkü şimdi bundan bahsedip Murat'la Gökçe'nin arasını bozmak gibi bir niyetim yok.

"İntihar edecekmiş?" dedi Gökçe. Kafamı salladım. Daha sonra çayımı içmeye devam ederken hala bana bakıyorlardı.

"Manyak mısınız? Çayınızı için." Dedim ve çayımı içmeye devam ettim. Daha sonra hepsi bana aldırmayarak içeceklerini içmeye devam ettiler. Buğra'ya baktığım da onun baktığını fark ettim. Gülümseyince utanıp bakışlarımı çektim. Utanacak ne vardı ki? Mal mıyım ben?

Daha sonra Murat'la Gökçe'yi yalnız bırakmak amacıyla Buğra'yla masadan kalktık. Daha doğrusu bizi postaladılar. Madem yalnız kalmak istiyorsunuz yani neden biz kalkıyoruz? Siz kalkın gidin.

"Sahil kenarına gidelim mi?" dedi Buğra. Onaylarcasına başımı salladım. Daha sonra sahile geçip kenara oturduk. Hava çok açık değildi. Sahilde de çok kişi yoktu zaten.

"Muhabbetin sarardı genel de bu sefer neden sarmıyor?" dedi gülerek Buğra. Ufak çaplı bir kahkaha attım.

"Hastayım ya ondandır. Göz kapaklarım bile ağrıyor." Dediğim de gülümsedi. Göz kapaklarımın hastalıktan değil de ağlamaktan ağrıyordu. Orası ayrı mesele.

"Buğra aşkım?" diye gelen sesle arkamı döndüm. Esmer kızın biri geliyordu.

"Didem?"

GECE

Kızlar gidince iyicene koltuğa yayıldım. Giray Abim, Tunç'la buluşmaya gitmişti. Heyecanlı mıyım kesinlikle.

"Gece sen niye çıkmadın?" dedi Gökcan Abim. Gözlerimi devirdim ve suratına baktım,

"Beni de gönderip eve kız mı atacaksın Gökcan Abi? Aşk olsun." Dediğim de sırıttı ve saçımı karıştırdı. Biliyor çünkü saçım karıştırıldığın da uyuz olduğumu.

"Tabii ki atacağım esmer civciv." Dedi ve sırıttı. Daha sonra televizyonda maç açtı.

"Giray nerede? Tunç'la konuşmaya mı gitti?" dediğin de kafamı salladım.

"Siz ne ayaksınız kızım Tunç'la? Neyse ki Tunç iyi çocuk. En kötü Buğra'ya da bağlanabilirdin." Dediğin de kaşlarımı çattım.

"Neden ki?" dediğim de gözlerini devirdi.

"Buğra iyidir falan ama üzer. Biliyorum yani. Göksu'ya da o yüzden kızıyorum. Araların da bir şey yok değil mi?" dediğinde 'hayır' anlamında kafamı salladım.

"Yok." Dediğim de başıyla onaylarmışçasına kafasını salladı.

"Hem zaten olsa da olmaz herhalde. Didem'e geri döner." Dedi Gökcan Abim. Şu an bildiğim bir şey varsa Göksu'nun çok üzüleceğiydi.

Kapı çaldığın da koşarak gittim baktım. Giray Abim gayet sinirli gözüküyordu.

"Abi?" dediğim de kaşlarını çattı ve alkışlamaya başladı.

"Aşık olacak çok iyi birini bulmuşsun! Tebrikler! Ama o işi unut kızım sen! Seni sevmediğini söyledi. Sana bakmayacağını söyledi bir de. Öylesine takılıyormuş, koruyormuş." Dediğin de gözlerimin dolmasına engel olamadım.

Yaşadığım hayal kırıklığını anlatabilir miyim ki?

Bir şey demeden odaya çıktım. Ve Tunç'u her türlü takipten çıkardım ve engelledim.

GÖKÇE

Dün neyse ki Gökcan Abim'i atlatabilmiştik. Abimlerin Murat'a çok bir şey söyleyeceğini sanmıyorum ama sinirlenecekleri kesin. Bize fazla değer verdikleri için üzülmememiz için bu zamana kadar her şeyi yaptılar ki bundan sonra da yapacaklarını biliyorum. Buğra'yla Göksu'yu yolladıktan sonra Murat bana döndü,

"Bak bu teklif işlerinden anlamam ben tamam mı? Ben sadece aşkı biliyorum sanırım. O da yeni öğrendim ve bunu öğreten sensin. Bunu bil yeter tamam mı?" dediğin de gülümsedim. Teklif işlerinden anlamasa da olurdu bu söylediklerinden sonra.

"Benimle misin?" dediğin de kafamı salladım. Kendine çekip sarıldı. Saçıma öpücük kondurdu.

"Seni seviyorum." Dediğin de gülümsedim ve daha çok sarıldım. Daha sonra yüzümü çenemden tutup kaldırınca suratına baktım. Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurduğun da kalem bulaşmış olduğunu görünce gülmeden edemedim ve elimle sildim.

"Bulaştı." Dediğim de yanağımdan öptü. Daha sonra gülümsedim ve aklıma gelen gerçekle durgunlaştım biraz. Nasıl durgunlaşmayayım ki?

"Abimlere söyleyecek miyiz?" dediğim de daha sıkı sarıldı. Ne alaka daha sıkı sarıldın ki şimdi sen?

"Söyleyeceğiz." Dediğin de yutkundum. Hazır olduğum söylenemez. Abimlerin tepkisinden fazlasıyla çekiniyorum. Bana çok bir şey yaparlar mı bilmem ama Murat'ı dövmeden durmazlar gibime geliyor.

"Hemen söylemeyelim bence. Yani işte çekiniyorum." Dediğim de tepkisini ölçmek için suratına baktım.

"O zaman söyleyince de aynı tepkiyi verecekler." Dediğin de gözlerimi devirdim.

"Ya Murat! Lütfen! Hemen söylemek istemiyorum. Ölmek için gençsin." Dediğim de gülümsedi. Daha sonra alnıma öpücük kondurdu ve,

"Bu kadar korkma. Elbet alışacaklar. Eğer şimdi geri çekiliyorsam seni düşündüğüm için. Bunu unutma." Dediğinde gülümsedim.

"Teşekkür ederim." Dedim ve ayaklandım.

"Nereye?" dediğin de sırıttım.

"Buğra'lara bakalım diyorum. Onlara da biraz geç söylesek bir şey olmaz bence." Dediğim de gözlerini devirdikten sonra ayağa kalktı. Daha sonra hesabı ödedik. Tabii hesabı bize kilitledi bunlar. Kafeden çıktıktan sonra Murat, Buğra'yı aradı.

"Alo kardeşim neredesiniz?, Tamam. Niye gittiniz lan? Ha oha tamam. Tamam ağabeycim kapat hadi." Dedi ve telefonu kapattı. Daha sonra bana döndü.

"Bir tanem, Didem gelmiş. Daha sonra Göksu da biraz durup eve gitmiş. Buğra çok iyi olmadığını söyledi. Hastaymış hala ve başı ağrıyormuş. Sen git bak istersen." Dediğinde kafamı salladım. O baş ağrısı değildi be Murat. Kalp ağrısıdır o.

"Tamam görüşürüz." Dediğim de gülümsedi ve kulağıma,

"Seni seviyorum." Diye fısıldadı. Gülümsedim ve yanağından öptüm.

"Ben de seni." Dedim ve el sallayarak evin oraya gittim. Göksu kapının önünde öylece oturuyordu.

"Göksu?" dediğim de tepki vermedi. Ov bu sefer gerçekten fenaydı.

"Göksu bak daha çok hasta olacaksın hadi eve girelim." Dediğim de bir şey demeden ayağa kalktı.

"Tamam." Dedi ve kapıyı çaldı. Daha sonra Giray Abim ve Gökcan Abim salonda oturuyorlardı. Giray Abim bizi görünce ayağa kalktı.

"Kızlar, Gece'ye ufak bir şaka yaptım. Bunu ona söylemeyin ama gidin teselli falan edin." Dedi gülerek Giray Abim. Kafamı salladım ve Göksu'yu da iteleyerek yukarıya çıkardım. Gece'nin odasına girdiğimiz de Gece ağlıyordu.

"Gece? Kuzum ne oldu?" dediğim de kafasını yastıktan kaldırdı ve bana baktı.

"Sevmiyormuş! Öylesine takılıyormuş tamam mı!" dedi ve tekrar yastığına gömülüp ağlamaya devam etti. Şu an Gece'yi teselli etmek istiyordum ama gülesim geliyor. Ne yapayım canım Giray Abi şaka yapmış işte. Şimdi ona bunu söylesem Giray Abi kafamı kopartır belki bilmiyorum. Hem onun 'şaka yaptım' deme zevkini ona bırakıyorum. Böyle bir konu da ben olsam beni öldürürdüm.

"Gece ya boş ver. Başkası mı yok sana?" dediğim de bir şey demedi. Göksu hala ruh gibi takılıyordu. Bu halini sevdiğim söylenemez.

"Göksu?" dediğim de kafasını kaldırıp bana baktı.

"Ne istiyorsun?" dedi ve tekrar kafasını indirdi.

"İyi misin?" diye sorduğum da sorduğum sorunun mantıksızlığını alkışlamak istedim. Daha sonra yerinden kalktı ve odadan çıktı. Gece hala ağlıyordu. Çok geçmeden Göksu'nun odasından yüksek müzik sesi gelmeye başladı. Gece kafasını kaldırdı,

"Göksu'ya ne oldu?" dediğin de dudağımı dişledim.

"Didem gelmiş. Buğra'nın yanına." Dediğim de gözleri kocaman oldu. Daha sonra yüzünü sildi.

"Oha." Dediğin de kafamı salladım. Daha sonra beraber Göksu'nun odasına gittik. Pijamalarını ne ara giydiğini bilmiyorum ama elbisesinde ki rimel izi belliydi. Yüzüne bakınca da zaten ağladığını anlayabiliyorum.

"Göksu?" dedim ve gidip sarıldım. Gece kapıyı kapatıp yanıma geldi.

"Abi dedi gene dayandım ama başka birinin ona 'aşkım' deyip sarılması. Bu çok ağırdı lan." Dedi ve eliyle yüzünü sildi. Daha sonra derin nefes aldı.

"Sarıldı lan. Gözümün önünde. Ne kadar koydu biliyor musunuz? Onun beni kardeşi olarak görüşü daha sonra dost deyişi. Bu kadar acıtmamıştı lan canımı. Yemin ederim bu kadar değil. Elimi ayağımı nereye koyacağımı bile bilmiyorum. Nasıl nefes alacağım konusunda bir fikrim yok. Dost deyişine bile katlanırım ama bu... Kızlar bu çok ağır bir şey. Hadi beni sevmesin ona da tamam. Ama niye o? Hadi o oldu. Niye gözümün önünde? Kime kötülük yaptım da yaşıyorum ben bunları?" dediğin de ne Gece ne de ben bir şey diyemedik. Ne diyeceğimiz konusunda tek bir şey bile bilmiyorduk.

Tek bildiğimiz bir şey varsa o da Göksu'nun çok acı çektiğiydi. Ve bizim bir şey yapamayışımızdı.

"Boş versene. Bize başka birisi mi yok? Burada aptal gibi gözyaşı akıtıyoruz? Ne var seviyorsak. Sevmesini biliyorsak unutmasını da biliriz. Kendine gel ve git şu yüzünü yıka." Dedi Gece. Mantıklı konuşmuştu. Göksu bir şey demeden makyaj temizleme suyuyla beraber banyoya gitti. Onu içerek intihar etmez inşallah.

Gece de gidince salak salak kendi halim de takıldım. Telefonumu aldığım da Murat'tan gelen mesajı görünce sırıttım.

Kimden: Murat

Mesaj: Seni seviyorum.

Sırıttım ve Murat'a cevap yazdım. Daha sonra kızlar çıkınca hunharca olanları anlattım. Tabii hepsinin yüzünde ki sırıtışı silinmiyordu.

"Bir daha kalemimi kullandırmayacağım kanka." Dedi Göksu gülerken. Neyse ki neşesi azıcık yerine gelmişti. Daha sonra aşağıya indik. Buğra'lar bizdeydi.

"İyi misin?" dedi Buğra. Daha sonra Göksu kafasını salladı. Yemek hazırladık ve sofraya oturduk. Göksu 'benim moralim bozuk acı çekiyorum' diyerek olaya karışmamıştı. Zaten acı çekmese de hazırlamıyordu ama konumuz bu değil.

"Ha Gece şaka yaptım ben sana." Dedi Giray Abim. Gece'nin yüzünde ki ışıltı görülmeye değerdi. Daha sonra sessizce yemeği yemeye başlatık. Tunç ve Gece birbirine kaçamak bakışlar atarken Murat bana göz kırpmıştı.

"Sarı civciv? Neyin var senin?" dedi Gökhan Abim, Göksu'ya dönerek. Göksu kafasını salladı.

"Aç değilim galiba. Bilmiyorum." Dediğin de Gökhan Abim kaşlarını çattı.

"Ne demek aç değilim? Ye şunu sinirlendirme beni." Dedi ve yemeği biraz daha önüne itti. Göksu gözlerini devirerek zorla yedi. Tabi tabağı duruyordu. Bizse gayet tripliydik Buğra'ya.

Hak ediyor lanet.

"Aras nerelerde?" dedi Buğra sırıtarak. Göksu sırıttı ve,

"Kastamonu da işi vardı. Gelir birazdan." Dedi ve yemeğine geri döndü. Buğra suratını asmıştı. Amacının ne olduğu konusunda ciddi anlamda hiçbir fikrim yoktu.

Yemekten sonra elimi yıkamaya çıktım. Elimi yıkadıktan sonra banyodan çıktığım da Murat kapının önündeydi.

Daha sonra gelip sarıldı tabii. Bende sarıldıktan sonra,

"Bak bak bak biri orada biri burada. Ne ayaksınız lan siz?" diye gelen sesle karşıya baktığım da Tunç'la Gece sarılıyordu.

Aman! 


Continue Reading

You'll Also Like

136K 5.9K 37
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
4.4M 262K 83
Her şey; aslında bütün aile fertlerinin yapmak isteyip de yapamadığı, ailenin küçük oğlu Murat ve eşi Nalan'ın isyanıyla aile apartmanını terkedip, o...
703K 21.6K 17
Çorbayı ısıtıp bir kaseye koydum ve yanına iki dilim ekmekle su doldurup tepsiye koydum. Salona giderken acaba suya tükürsem mi diye de düşünüyordum...
571K 14.4K 15
24/03/2024 tarihinde düzenlenmiştir! "Dedim işte, sen babamızın yüzde 99,9 kızısın." Allah aşkına bu telefonda söylenir miydi? Tamam söyle diyen bend...