Kayıp Dudaklar

By gokadan

779K 37.3K 12.5K

"Ben de papatyaydım. Kokumu merak eden bir adam için kırmıştım boynumu. Soldum. Çok yağmur yağdı. Hiç açm... More

Kayıp Dudaklar Hakkında
1. Bölüm: "Önyargı."
2. Bölüm: "Sarhoş."
3. Bölüm: "Kimse beni aslen tanımıyor."
4. Bölüm: "Tatlı Laden."
5. Bölüm: "Saklı kalan."
6. Bölüm: "Özlemek?"
7. Bölüm: "Sanal arkadaş."
8. Bölüm: "Sana ihtiyacım yok."
9. Bölüm: "Korumak."
10. Bölüm: "Korku."
11. Bölüm: "Tanıdık."
12. Bölüm: "Kardeş."
13. Bölüm: "Maskeli."
14. Bölüm: "Hissetmek."
15. Bölüm: "Sevgili."
16. Bölüm: "İlk öpücük."
17. Bölüm: "Boşlukta."
18. Bölüm: "Pişman Prens."
20. Bölüm: "İçindeki İyi."
21. Bölüm: "Yardım."
22. Bölüm: "Yalan."
23. Bölüm: "Taciz."
24. Bölüm: "Öldürmeyen Acı."
25. Bölüm: "Eray'dan"
26. Bölüm: "Lütfen..."
27. Bölüm: "Gerçekler."
28. Bölüm: "Platonik."
29. Bölüm: "Yalancı."
30. Bölüm: "Git."
31. Bölüm: "Yeniden."
32. Bölüm: "Takip."
33. Bölüm: "Ateş."
34. Bölüm: "Gözyaşı."
35. Bölüm: "Karşılama."
36. Bölüm: "Dilek."
37. Bölüm: "Karanlık."
38. Bölüm: "Özlem."
39. Bölüm: "Kırık."
40. Bölüm: "Gülümseme!"
41. Bölüm: "Arkadaş."
42. Bölüm: "Af."
43. Bölüm: "Teşekkür."
44. Bölüm: "Gül güzeli."
SON: "beni böyle bırakma."
EPİLOG: "masal."

19. Bölüm: "Şaşırtıcı bir çift söz."

13.8K 823 346
By gokadan

Imagine Dragons-Roots

ÖNEMLİ!

LADEN'İN MEZARDA ZIYARET ETTİĞİ YEŞİM ARKADAŞI OLAN YEŞİM DEĞİL. SADECE İSİM BENZERLİĞİ DOLAYISIYLA ONUNLA SOHBET EDIYOR. ARKADAŞI OLDUĞU YEŞİM HALA HAYATTA, IZMİR'DE YAŞIYOR.

-

PişmanPrens:

Beni Çağlar sanman komik gerçekten.

Kaşlarım çatıldı. Onun gibiydi işte... Oydu... Veya ben onun olmasını istiyordum. Bir tarafım onu deli gibi özlemişti ve bana dönmesini istiyordu. Bir tarafım ise, ondan nefret ediyor ve o dönse bile ona siktiri çekeceğinden bahsediyordu.

O karşıma çıksa hangi tarafımı dinlerdim bilmiyorum...

Değilsin yani?

Emin olamamış bir şekilde bekledim vereceği cevabı.

PişmanPrens:

Emin ol Çağlar olsam seninle bu şekilde görüşmem, direkt yanına atlar gelirdim.

Fark ettiğim şeyle kaşlarım çatıldı. Çağlar'ı ona anlattığımı hatırlamıyordum... Çağlar'ı nerden biliyordu?

Sen Çağlar'ı nerden biliyorsun?

Kameradaki dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Çağlar gibi gülümsememesi beni ikna etmişti ama kimdi bu Pişman Prens?

PişmanPrens:

O da bana kalsın.

Daha sonra kamera karardı ve bilgisayarda bir tek benim dudaklarım kaldı. Ben ekrana bakarken o çoktan çevrimdışı olmuştu bile.

"Kimsin sen..." Diye mırıldandım kendi kendime. "Kimsin?"

-

"Hadi gençler! Herkes bir shot atsın." Diye bağırdı Gökberk. Sarı kafasını arkaya atıp elindeki küçük bardağı kafasına dikerken yüzünü buruşturdu.

Saçları bugün rampaydı. Ona farklı bir hava katmıştı bu model. Daha olgun ve daha yakışıklı göründüğü belliydi. Elime bardağı tutuşturduğunda parlayan mavi gözlerine baktım.

"Hadi bakalım sende iç." Dedi. "Sensiz olmaz." Sırıttı.

"Ben içmesem ya... Annem farkeder falan." Tereddüt içindeydim. Sarhoş olmak istemiyordum. Sarhoş olup da yine saçma sapan şeyler yapmaktan korkuyordum.

Geçen seferki olanlardan sonra korkmam gayet normaldi.

"Sen bilirsin..." dedi anlayışla. Ağzıma elindeki leblebileri sıkıştırdığında gülerek yedim.

Küçük bir çocuk gibiydi enerjisi...

"Derya nerede?" Diyen Tuna'nın sesini duydum. O tarafa dönüp kime sorduğuna baktım. Bersu'nun gözlerinin içine bakarak bir cevap almaya çalışıyor gibiydi.

Bersu, "Serkan'la birlikte." Dediğinde Tuna'nın çatılan kaşları dikkatimden kaçmamıştı.

"Serkan.... Şu Derya'dan hoşlanan mı?" Emin olmak istiyordu.

Kaşlarım hayretle kalktı. Tuna'nın da Derya'ya karşı hisleri vardı... Bu açıktı. Veya sadece koruma iç güdüsüydü ki, bence bu değildi.

"Evet... Sen bilmiyor musun Derya Serkan'la çıkmaya başladı." Diyerek konuşmaya katıldım. Tepkilerini incelerken sezgi gücümü de kullanmayı ihmal etmedim.

Tam bir insan okuyucuydum. Bu yeteneğimi malum olaylardan sonra geliştirmiştim. İnsanlarla iletişimimi kestikten sonra... İşime yarıyordu.

"Derya ve Serkan sevgili mi şimdi?" Şaşkın bir şekilde mırıldandı.

Arkasına yaslanıp telefonunu eline alırken kaşları çatılmıştı. "Derya'yı çağırıyorum. Gelsin. Biz arkadaşıyız, Serkan denen çocuktan daha değerliyiz sonuçta." Diyerek açıklama yaptı.

İçimde Derya adına çırpınan bir kelebek vardı. Hisleri karşılıksız değildi. Derya'ya anlatmak için sabırsızlanıyordum.

Etrafıma bakınırken gözüm Sarp'a takıldı. Elindeki bardağı çeviriyordu. Bizimle alakası yokmuş, sanki yabancıların arasına oturmuş da sıkılmış gibi duruyordu. Onun bu bıkkın tavrı ben gelmeden önce de mi vardı yoksa sırf ben aralarına katıldım diye mi böyle suskundu?

Gözlerini bardağından kaldırdığında göz göze geldik. Bir süre gözlerini kaçırmadan bana baktı sonra oflayarak elindeki bardağı önümüzdeki masaya bırakıp ayaklandı.

"Ben hava almaya çıkıyorum. Dışardayım." Diye açıklama yaptı gitmeden önce.

Aklımdaki sorular beni dürtüklemeye çoktan başlamıştı.

Onunla eskiden aynı okuldaydım. O bana bu konuda yalan söylemişti ama neden? Neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuştu ki?

Beni tanıyor muydu?

Cesaretimi içimde biriktirdikten sonra bende ayaklandım. "Lavaboya gidiyorum." Deyip bir şey demelerine fırsat vermeden yanlarından ayrıldım.

Onu bulup konuşmam lazımdı. Şimdiden heyecanla titriyordum. Öğreneceğim şeyler beni şimdiden heyecanlandırmıştı.

Onu kaldırımda oturmuş sigarasını içerken buldum. Gözleri sadece tek bir noktaya bakıyordu. Üstündeki deri ceketin fermuarını boğazına kadar çekmişti.

Yanına oturup bana dönmesini bekledim. Bu sırada da kendi hırkamın kollarını parmak uçlarıma kadar çekmekle meşguldüm.

Bana kısa bir bakış attı. Bir şey demeden önüne geri döndü.

Onun konuşmayacağını anladığımda sesimi bulup ben konuştum. "Neden bana yalan söyledin?"

Sigarayı ağzına götürmekte olan eli durdu. Bunu beklemiyormuş gibi bana baktı önce. Sonraysa hemen toparlandı. "Ne yalanı?"

"Cumhuriyet Anadolu Lisesi... Kolej değildi en son." Dedim alayla.

Kimi kandırmaya çalışıyordu hala? Anlamıştım işte.

"Cumhuriyet Anadolu Ankara'ya gelmeden birkaç ay önce okuduğum okuldu. Ondan önce Kolej'deydim." Diye açıkladı.

Mantıklıydı ve ben bunu hiç düşünmemiştim.

Ben okuldan ayrıldıktan sonra gelmiş olmalıydı...

O yüzden tanımıyordum onu.

"Ben de orda okuyordum da..." dedim. "Beni tanımıyorsun yani?"

Aklıma takılan bir soruydu bu. Beni tanıyor gibi olduğu için böyle bir soru sorma ihtiyacı hissetmiştim.

"Seni tanıyorum Laden." Sonunda bana döndü. Gözleri o kadar boştu ki.

Diyeceği şeyin devamı için sabırsızlandım.

"Sen Çağlar'ın eski sevgilisisin. Yeşim ve Ahsen'in en yakın arkadaşı. Ve..." Durdu. Yüzüme hiç bakmadan sigarasını yere attı ve ayağıyla ezdi.

Devam etmesini istediğimden, "Ve?" Dedim sabırsızca.

"Ve'si yok. Boşver." Ayağa kalktı.

Onu anlamaya çalıştım. Ve diyordu ama cümlesinin devamını getirmiyordu. Boşu boşuna beni merak ettirdikten sonra çekip gitmek olur muydu?

"Cümlenin devamını getir Sarp." Dedim hızlıca ayağa kalkarken.

"Cümlenin devamı yok Laden." Dedi. Umursamazca durmadan ve beni beklemeden içeri girdiğinde sinirle soludum.

Ben meraklı bir insandım.

Peşinden içeri girip bizimkilerin yanına vardım. O çoktan oturmuştu bile.

"Yeşim ve Ahsen'i tanıyorsun öyleyse?" Diye sordum konuyu değiştirmek için. Bana bir şeyler anlatsın istiyordum. Anlatsındı ki bende içimdeki İzmir'de kalan şeylere karşı olan merakımı gidereyim.

"Tanıyorum. Aynı okuldaydık sonuçta."

"Konuştun mu hiç onlarla?"

"Evet... Senden bahsetmişlerdi bana."

Gözlerimi ondan kaçırdım. Eski hayatıma dahil olan biriyle konuşmak beni tuhaf hissettirmişti. "Onlar.... iyi mi?" Diye sordum tereddütle. Onların bensiz mutlu olması beni hem üzüyor hem de mutlu ediyordu. Tuhaf hislerin içinde boğuluyordum.

"En son iyilerdi Laden." Boğazını temizleyip yerinde dikleşti. "Seni özlediklerini söylüyorlardı."

Kafamı salladım. Yutkunmak bir anda zor gelmişti. Dudaklarımı ıslatıp kafamı başka yere çevirirken ona teşekkür edip etmemek konusunda tereddütte kalmıştım.

"Teşekkürler." Dedim en sonunda. Cevap vermedi.

-

Derya'dan

"Serkan bizimkiler çağırıyor. Sen de gelsene benimle. Hem tanışmış olursun Alp, Yağmur ve Laden'le..." dedim gülümseyerek.

Gelmek istemezse onu anlardım. Sonuçta Tuna'dan pek haz etmiyordu. Bunun nedenini bilmiyordum. Sormak da gelmemişti içimden.

"Sen istiyorsan eğer..." O da gülümsedi. Tuna'nın mesajında söylediği yere doğru yürürken biraz heyecanlanmıştım. Tuna'nın bizi el ele göreceğinde yüzünün alacağı ifadeyi merak ediyordum.

Kafeden içeri girmeden önce derin bir nefes alıp Serkan'ın elini daha sıkı tuttum, ondan güç bulmak ister gibi.

O da tutuşunu sıkılaştırdı ve birlikte içeri girdik. Masalara bakıp bizimkileri ararken Serkan beni çoktan bir yere çekiştirmeye başlamıştı.

"Oooo... Sonunda geldiniz Derya hanım. Bizi unuttun falan sanmıştık." Diyen Alp'in sesiyle o tarafa döndüm. Herkes masanın etrafına oturmuştu. Grup tam görünüyordu. Bir ben eksiktim. Gözüm ister istemez Tuna'ya kaydığında onun Serkan'la benim birleşmiş ellerimize baktığını gördüm.

"Üzgünüm gençler..." Dedim gereksiz bir neşeyle. Bu kadar abartmamalıydım...

"Sizi Serkan'la tanıştırayım." Deyip Serkan'ı gösterdim. "Serkan Alp, Yağmur ve Laden hariç diğerlerini zaten tanıyorsun." Onları takdim ederken gözlerim buluşmaması gereken kişiye temas etmişti.

Lanet olsun!

Neden öyle kaşlarını çatmıştı? Neden yumruklarını sıkıyordu

Boğazımı temizledim ve Serkan'ın benim için çektiği sandalyeye oturdum.

"Sevgili olmuşsunuz duyduğuma göre?" Tuna'nın soğuk sesiyle ona döndüm. "Bunu neden en son ben öğreniyorum?"

"Neden sana söyleme ihtiyacı hissedeyim ki?" Diye sordum şaşkınca.

Onun bilmesi niye bu kadar önemliydi? Sonuçta o kadar da yakın sayılmazdık. Ona her şeyimi anlatmazdım ki hiçbir zaman. Zamanı gelince, öğrenmesi gereken bir şeyse öğrenirdi.

"Doğru dedin. Niye bana söyleyesin ki zaten?!" Yükselmekte olan sesi bir anda alçaldı ve kendi kendine, "Ben de ne düşünmüştüm..." diye mırıldandı. Ayağa kalkarken bir an önce burayı terk etmek istiyor gibiydi.
"Ben gidiyorum. İyi eğlenceler."

Uzaklaşmakta olan sırtını izlerken Laden'in beni alttan ayağıyla dürtmesiyle ona baktım.

Kafasıyla Tuna'yı işaret etti. Git, demek istediğini anladım.

"Noldu buna birden bire?" Diye sordu Alp. Sesi şaşkındı.

"Valla Tuna kardeşim ama ben bile anlamadım." Dedi Gökberk. Sarı saçlarını sıkıntılı bir şekilde karıştırdı. "Sanırım özel gününde falan."

Yaptığı espriye gülüp ayağa kalkarken Serkan'a, "Döneceğim birazdan. Sen rahat ol. Hepsi iyi insanlar." Demeyi ihmal etmedim.

Bana kafasını salladı. Derin bir nefes alırken bana bakmadı bile. Ama onun gönlünü almasını bilirdim ben.

Şuan amacım Tuna'ya bakmaktı.

Serkan'ı şimdilik erteliyordum.

Kafeden hızlıca çıkarken etrafıma bakınıp Tuna'yı aradım. Bu kadar kısa vakitte gitmiş olamazdı değil mi?

Biraz ilerleyip kafenin yan sokaklarında gezdirdim gözlerimi.

Tam ara sokaklardan birine girecektim ki arkamdaki ses buna engel oldu.

"Beni mi arıyorsun?"

Ona döndüm. Ayaktaydı. Duvara yaslanmış, ellerini ceplerine sıkıştırmıştı. Kafası ise duvara dayalıydı.

"İyi misin sen?" Diye sordum yanına gittiğimde. Tam önünde ona bakmak beni aşırı bir heyecana boğmuştu. Bu heyecanı geçirmek için derince bir nefes çektim içime.

Tuna'nın kokusu doldu ciğerlerime.

Nasıl da güzeldi kokusu. Bıkmadan, usanmadan sabaha kadar onun kokusunu içime çekebilirdim.

"İyi olmamak için bir sebebim yok."

Gözlerini açıp bana baktığında, "İçerideki karı tribi neydi öyle?" Diye sordum. Karı gibi trip atmıştı baya.

"Trip miydi yani yaptığım?" Sesinin bir anda yükselmesi kötü hissetmemi sağlamıştı. "Sen hayatında değişiklik yapıyorsun ama benim haberim bile yok."

Dayanamayıp, "Sanki senin yaptığın değişikliklerden benim haberim oluyor da..." Dediğimde gözlerini sıkıca kapattı.

"Ulan bugün sana Derin'den ayrıldığımı söyleyecektim be! İlk öğrenen sen ol istedim nedensizce."

Dediği şeyle şaşkınca baktım ona. Gerçekten de... Ayrılmış mıydı Derin'den?

"Ama görüyorum ki öğrenmesen de olurmuş... Serkan'la gayet iyi bir çift olmuşsunuz. Mutluluklar..."

Omzuma çarpıp yanımdan ayrılırken arkasında bıraktığı kişinin hayal kırıklıklarının farkında bile değildi. Gerçi farkında olsa bile umursamazdı ya, orası ayrı konu.

-

Laden'den

Derya'nın yüzü içeri girdiğinden beri asıktı. Bunun farkında olan bir tek ben ve Bersu vardık sanırsam. Bersu'yla birbirimize bakıp olayı anlamaya çalışırken, "Biz gidelim artık. Geç oldu." Deyip ayaklanan Derya ve Serkan'a baktım.

Serkan herkesle tokalaştı ve tanıştığına memnun olduğunu söyledi. Biz de memnun olmuştuk tabii ki. Iyi bir çocuktu. Derya'dan gerçekten hoşlanıyordu, bu belliydi.

Umarım Derya iki kişi arasında kalmazdı.

Onlar kafeden çıktıklarında bende ayaklandım. "Bende gideceğim ya... Yürümek istiyorum. Anca varırım eve."

Herkesle vedalaşıp çıktım.

Bugün her şeyden farklı olarak Sarp'la konuşmak beni biraz olsun iyi hissettirmişti.

Çünkü Yeşim ve Ahsen hakkında birkaç bir şey duymuştum. Onların iyi olması beni de iyi etmişti.

Onlara her ne dediysem bile, hiçbiri gerçekten hissettiğim şeyler değildi...

"Laden, bekle..." Sarp'ın nefes nefese kalmış sesini duyunca yerimde durdum ve ona döndüm şaşkınca. Koşarak bana doğru gelmesi beni bir hayli şaşırtmıştı.

"Evet?"

"Yakın oturuyoruz... Birlikte gidelim." Dedi. Nefesini düzenleyip yine eski havasına geri dönerken ellerini cebine sokmayı da ihmal etmemişti.

Yorumda bulunmadan yürümeye başladım.

Yol boyunca o konuşmadı, ben konuşmadım. Ta ki, ayrılma zamanı gelinceye kadar.

Durdu ve kolumu tutarak benim de durmamı sağladı. Yerinde kıpırdanırken bir şey söylemek istiyor gibi bir hali vardı.

"Bi şey mi söyleyecektin?"

"Evet... Eskiden," diye başladı sözlerine. "Eskiden böyle olmadığını biliyorum. Yani böyle siyah, böyle gotik..." Yutkundu. Adem elması yukarı aşağı hareket etti. "Eskiden sevimli ve iyimser olduğunu da biliyorum."

Parmakları dudaklarımdaki piercinge dokunduğunda kaşlarım çatıldı ister istemez.

Ne demeye çalışıyordu, hiçbir bok anlamıyordum.

"Mesela bu piercing burda değildi önceden değil mi?"

Sorusuna sadece başımı sallamakla yetindim. Şuan onun parmakları dudaklarıma değiyordu ve ben iyi hissetmiyordum.

"Bence bunun dudaklarından çıkma vakti gelmiş bile. Dudaklarında bu metal yerine bir gülümseme görmek fena olmaz." Birden bire bu şekilde konuşması beni şoka sokmuştu.

O benimle asla ama asla böyle konuşmazdı. Bırak böyle konuşmayı, benimle iki çift kelime bile etmezdi ki!

"Yeniden eski Laden olmak istemez misin?"

-

Sizce Kameradaki kişi kim? Hala Çağlar olduğunu mu düşünüyorsunuz yoksa başka bir isim düşünen var mı?

Sarp'ın şok edici sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çağlar geri dönmeli mi, dönerse Laden'in nasıl bir tepki vermesini istersiniz?

Yorumlarınızı bekliyorum.

Pamuk eller klavyeye.

Continue Reading

You'll Also Like

23.5M 1.4M 77
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
950K 42.3K 68
Bir yaralı yürek.. O yaralı yüreğe tek derman yine yaralayan.. Urfa da sevdaları konuşulacak kadar büyükken ayrı düşen iki kalp.. Yıllar sonra bir a...
3M 87.9K 50
18 yaşında sırf abisinin mutluluğu için hiç tanımadığı ve sevmediği bir adamala berdel için evlenmeyi kabul eden Evin Güler'in hayatını okumak ister...