Kayıp Dudaklar

By gokadan

779K 37.3K 12.5K

"Ben de papatyaydım. Kokumu merak eden bir adam için kırmıştım boynumu. Soldum. Çok yağmur yağdı. Hiç açm... More

Kayıp Dudaklar Hakkında
1. Bölüm: "Önyargı."
2. Bölüm: "Sarhoş."
3. Bölüm: "Kimse beni aslen tanımıyor."
4. Bölüm: "Tatlı Laden."
5. Bölüm: "Saklı kalan."
6. Bölüm: "Özlemek?"
7. Bölüm: "Sanal arkadaş."
8. Bölüm: "Sana ihtiyacım yok."
9. Bölüm: "Korumak."
10. Bölüm: "Korku."
11. Bölüm: "Tanıdık."
12. Bölüm: "Kardeş."
13. Bölüm: "Maskeli."
14. Bölüm: "Hissetmek."
15. Bölüm: "Sevgili."
17. Bölüm: "Boşlukta."
18. Bölüm: "Pişman Prens."
19. Bölüm: "Şaşırtıcı bir çift söz."
20. Bölüm: "İçindeki İyi."
21. Bölüm: "Yardım."
22. Bölüm: "Yalan."
23. Bölüm: "Taciz."
24. Bölüm: "Öldürmeyen Acı."
25. Bölüm: "Eray'dan"
26. Bölüm: "Lütfen..."
27. Bölüm: "Gerçekler."
28. Bölüm: "Platonik."
29. Bölüm: "Yalancı."
30. Bölüm: "Git."
31. Bölüm: "Yeniden."
32. Bölüm: "Takip."
33. Bölüm: "Ateş."
34. Bölüm: "Gözyaşı."
35. Bölüm: "Karşılama."
36. Bölüm: "Dilek."
37. Bölüm: "Karanlık."
38. Bölüm: "Özlem."
39. Bölüm: "Kırık."
40. Bölüm: "Gülümseme!"
41. Bölüm: "Arkadaş."
42. Bölüm: "Af."
43. Bölüm: "Teşekkür."
44. Bölüm: "Gül güzeli."
SON: "beni böyle bırakma."
EPİLOG: "masal."

16. Bölüm: "İlk öpücük."

17.6K 774 106
By gokadan

Massive Attack- Angel

-

Bazen geçmişteki kötü anıları silmek için kendimize yeni bir dünya yaratırız. İyisiyle kötüsüyle yeni bir dünya.

Geçmişin kötülüğü üstünüze sinmiştir belki ama deneriz unutmak için. Dünyamız değişir, bizler değişiriz.

Böyle olması gerekirdi. Dünyamın değişmesi ve sonra da benim değişmem. Ama öyle olmamıştı.

İçinde yaşadığım dünya aynıydı. Ama ben değişmiştim. Her şey aynı kalırken ben her şeyimle değişmiştim.
Benliğim, gülüşlerim, hissettiğim tüm o güzel şeyler kalbimin karanlık ve derin okyanusunda boğulmuştu. Belki hala kurtulma şansları vardı o derin sudan. Ama ben bunu istemiyordum.

Çünkü kendime ceza vermem gerekiyordu. Hak etmeyenlere değer verdiğim, şirin ve aptal olduğum için cezalıydım.

*

Kantinde oturmuş Yeşim'i dinliyordum. Gökhan'la mesajlaşmıştı buluşmadan sonraki gün. Yeşim her ne kadar artık onu umursamıyor gibi görünse de öyle değildi. Gökhan'ın bunu bilmesini istemiyordu çünkü yine onunla alay edeceğini biliyordu.

"Gökhan beni sahile çağırdı. Kalbim o kadar gümbürdüyor ki! Gidemem onun yanına tek başıma. Konuşma yetimi kaybederim. Kekelerim! Belki ayağım kayar ve denize düşerim o anki heyecanımla!"

Yeşim heyecanla konuşuyordu. Bu haline gülmeden edemedim. Gökhan'ın ne yapmaya çalıştığını pek anlayamamıştım. Ilk başta benden uzak dur, senin gibilere bakmam dememiş miydi bu çocuk? Şimdi ne bok düşünüyordu da Yeşim'e böyle bir teklifle gelmişti?

Okuduğum kitapların yardımıyla iddiaya girmiş olabileceği düşüncesi kafamda dolaşıp duruyordu. Eğer öyleyse onu ciddi anlamda hadım ederdim.

Yeşim'in üzülmesine katlanamıyordum.

"Yeşim sakin ol. Mantıklı düşün. O çocuk terslememiş miydi seni?" Diye sordu Ahsen. Ahsen tam bir feministti.  Bu konulara karşıydı ve erkeklerden ölesiye nefret ediyordu. Onlardan tiksindiği apaçık ortadaydı. Pek konuşmazdı aynı zamanda. Soğuk bir kişiliği vardı ama gerektiğinde bizimle güler, eğlenirdi. Onunla lunaparkta yaptıklarımızı unutamazdım hala.

"Bende öyle düşünüyorum zaten. Bir şeyler olduğu ortada. Ya da benden birden hoşlandı, ki bu çok saçma ve imkansız bir ihtimal."

Ayağa kalkıp kantinci amcanın yanına doğru yürüdüm. "Amca bana bir tane portakallı ve 2 çikolatalı kek."

Elimde keklerimle masamıza doğru yürüyecektim. Yani ben öyle düşünmüştüm. Ama Çağlar'ın bir kızla konuştuğunu görünce adımlarımı yavaşlattım. Kafam onlara dönüktü ve ben mal gibi önüme bakmadan yürüyordum.

Kız Esmerdi. Esmerdi ama güzeldi de.  Düz siyah saçları beline kadar uzanıyordu. Eteği poposunun hemen altındaydı. Yüzündeki gülümseme Çağlar'la konuşurken hep dudaklarındaydı. Hiç eksilmemişti. Ne konuştuklarını merak ettim. Ölesiye!

Damarlarımda dolaşan kıskançlık bütün vücudumu ele geçirmişti. Ki ben bu kıskançlık yüzünden tenimin yandığını, canımın acıdığını düşündüm.

"Ah!" Deyip elimi yakan kaynar çaya baktım. Görevli teyzenin elindeki tepsi üzerime dökülmüş ve beni haşlamıştı. Tepsinin ve üzerindeki bardakların yere düşüş sesi bütün kantinde yankı bulurken ben ağzım açık bir şekilde teyzenin sinirli yüzüne bakıyordum. Şaşkınlıktan ölünebilseydi şuan ruhumu teslim etmiş olurdum.

Şaşkınlıkla ağzımı kapatıp Çağlar'ın olduğu tarafa döndüm.

Yanındaki kızla birlikte bana bakıyorlardı. Kız yüzünde alay dolu gülümsemeyle bana bakarken Çağlar'a bir şey dedi. Büyük ihtimalle benim hakkımdaydı.

Yanan ellerimi sıkı sıkı tutuyordum diğer elimle. Büyük bir acıydı şuanki hissettiğim. Gözlerim dolmuştu. Ağlayabilirdim acısından. Bütün kantin bana bakıp gülerken ve bazıları şaşkınlıkla gözlerini büyütmüşken Yeşim ve Ahsen yanıma geldi. Bu sırada teyze, "Eh be kızım! Önüne baksana!" Diye söyleniyordu. Düşen bardakların camlarını toplamak ve biraz olsun teyzeye yardım etmek için eğildim.

Büyük camları titreyen kırmızı ellerimle aceleyle topladım. Son parça elimi kesmişti. "Özür dilerim teyze." Dedim. "Kusuruma bakma."

Koşarak tuvalete girip ellerimi soğuk suyun altına soktum. Şuan canım yanıyordu ama soğuk su rahatlatmıştı.

Bileklerim ve ellerim kırmızının ateşli tonundaydı. Gerçek anlamda en ateşlisi olmuştu zaten. Şuan cehennemde gibi hissediyordum.

Yeşim ve Ahsen'in getirdiği buzu yanan yerlerime tuttum. Biraz olsun geçmişti acısı ama hala yanıyordu.

Buz erimeye başlamıştı. Sınıfta Ahsen'le birlikte oturuyordum. Ahsen elindeki telefonda bilmediğim bir oyun oynuyordu. Bense dümdüz karşıma bakıyordum.

Kapıdan Yeşim girdi ve bana bir krem uzattı. "Bunu Çağlar verdi. Yanık kremiymiş. Revirden almış." Dedi Yeşim. Yüzü şaşkınlıkla ve mutlulukla parlıyordu. En az benim kadar şaşırmıştı.

Tereddütle elindeki kremi aldım ve yanan yerlere sürdüm. Ne işe yarayacağını bilmiyordum. 

Bana bu iyiliği neden yaptığını da bilmiyordum. Benimle alay etmesini bekliyordum oysa.

-

"Dün çok sevimliydin." Diye kulağıma fısıldadı. Göğüs kafesim heyecanla inip kalkıyordu.

Bunun sebebi Çağlar'ın bana olan yakınlığıydı. Ellerini arkamdaki duvara dayamış ve bana doğru iyice yaklaşmıştı. Gözleri dudaklarım ve gözlerim arasında mekik dokurken, ben utançtan gözlerine bile zor bakıyordum.

Dün sevimli olduğumu söylerken ciddi miydi yoksa değil miydi emin olamamıştım. Dün tam bir rezildim kendime göre.

Yine sakarlığımı konuşturmuştum. Ve bu durum Çağlar'ın gözü önünde olmuştu. Biraz da diğer öğrencilerin.

"Dalga geçme." Deyip onu üzerimden itmeye çalıştım. Beni konferans salonunun içine çekmişti yanından geçerken. Şaşkınlığımı hala atamamıştım.

"Dalga geçmiyorum. Şaşkın halin çok tatlıydı." Elleri saçlarımı önümden çekti. "Ağzını kapatıp bana bakman... Kırık camları toplarkenki aceleciliğin."

Dünkü kızı hatırladım aniden. Yanında o esmer kız vardı. Ve bana gülmüştü. "Yanındaki o esmerden daha çok dikkatini çekebilmem şaşırtıcı olmuş." Deyip yine ittirmeye çalıştım. Ama başarısız olmuştum.

"Sıla'dan mı bahsediyorsun?" Dedi. Yüzünde yine bir sırıtma vardı.

"Evet. Başka esmerler de mi var yoksa?"

"Çevremde dolu kız var." Dedi çekinmeden. "Ama hiçbiri senin kadar tatlı değil."

Dalga geçiyordu resmen. Yoksa bana böyle şeyler demesi mümkün değildi.

"Hepsi at gibi olunca..." diye mırıldandım. Dudaklarındaki genişleyen sırıtmadan beni duyduğunu anlamıştım.

"Benimle Cumartesi günü Lunapark'a gelir misin?" Diye sordu.

Şaşkınlıkla soludum. Allah'ım! Yüce Rabbim! Bana çıkma teklifi mi etmişti o az önce?

Rüyada mıydım?

Çaktırmamaya çalışarak kendimi cimcikledim. Ama o bunu farkeder etmez kahkaha atmıştı. "Çevrende o kadar kız var. Onlarla gitsene."

"Onlarla yapacağım tek şey yiyişmek olur."

Gözlerimi devirirken biraz da kızardığımın farkındaydım. Benimle yiyişmeyecek olması iyi bir şeydi. Demek ki beni diğer peşinde olan kızlar gibi görmüyordu.

Yanan bileğimi nazikçe kendine doğru kaldırdı ve ufak bir öpücük bıraktı. Onun dudaklarını tenimde hissetmem daha çok yanmama neden olmuştu.

"Neden?" Diye sordum bilinçsiz bir halde. Şuan kendimi sarhoş gibi hissediyordum. Sözcükler ağzımdan yuvarlanarak çıkacaktı neredeyse. Onun dudaklarını hala tenimde hissedebiliyordum. Sanki hala oradaydı ve beni yakıyordu.

"Ne, neden?" Diye sordu anlamazlığa vurarak. Ama anlamıştı. Biliyordum.

"Neden benimle bir yere gitmek istiyorsun?"

"Seninle Lunapark'a gitmek istiyorum. Çünkü eğlenmek istiyorum ve bunu seninleyken çok kolay yapabilirim. Sen beni eğlendiriyosun." Gülümsedi. "Cumartesi günü saat 8'de. Beni korku tünelinin önünde bekle."  Daha sonra konferans salonundan çıktı ve beni bir başıma bıraktı.

-

Üstüme bordo dantelli tek kol bluzümü geçirdim. Altıma da beyaz dar paça pantolonumu. Saçlarımı hafif maşalamıştım. Dalgalı halde belime dökülüyordu. Yüzümdeki sade makyaj abartıya kaçmak istemediğimin göstergesiydi ama bir yandan da güzel olmak istiyordum. Yanına yakışmak ve onun gözlerinin sadece benim üzerimde olmasını istiyordum.

Burası Izmir'di. Bir sürü güzel ve açık saçık giyinmiş kız olacaktı orda. O kızlara bakması beni öldürürdü

Sıra izine gelmişti. Rahatsız hissediyordum bu durumdan. Annemlerden izin almaya çalışmak tam bir işkenceydi bana göre. Bu saatte nereye gideceğimi sorduklarında Yeşim'e diyerek cevaplamam ve Yeşim'i arayıp onaylatmam gerekmişti. Göndermeyecekler diye ödüm kopmuştu. Ama birkaç mırın kırın etmeden sonra izin vermişlerdi.

Yeşim Çağlar'la buluşacağımı öğrendiğinde tam bir şok geçirmişti. Öyle bir şeyi o da, ben de ağzımız açık karşılamıştık. Tabi en çok şaşıran bendim bu duruma. 

Bana şans dilemiş ve göz kırpmıştı. O göz kırpmasının bir anlamı elbetteki vardı ama bunu düşünecek durumda değildim. Öncelikle düşünmem gereken tek bir isim vardı.

Çağlar.

Onun gibi birinin çevresinde bir sürü kız vardı. Hepsi en güzeliydi. Fizikleri mükemmeldi. Taş gibi hatunlardı.

Bense çocuk gibiydim. Bunu biliyordum. Uzun boylu ve zayıf olmam fiziğimin güzel olduğu anlamına da gelmezdi. Onun çevresindeki kızlarla yarışamazdım bile.

Yarışsam sonuncu olmaya bile hak kazanamazdım.

Kalbimin sonunda kırılacağını biliyordum.

Bunu bile bile uçuruma gidiyordum.

İntihar ediyordum.

-

Korku tünelinin önündeki gorilin yanında durmuştum. Goril gözlerini kırpıp gülüyordu. Gorilin bu komik görüntüsüne kıkırdadım.

"Nihahaha!" Eşliğinde gülerken sağa sola bakınması beni daha da krize sokan şey oldu. Bu hayvan maketini bu hale kim sokmuştu?

Ellerimle ağzımı kapatıp gülerken omzuma dokunan elle o tarafa döndüm. Çağlar tek kaşını kaldırıp bana bakıyordu. Dudaklarına yapışan küçük gülümsemeye gözüm takıldığında hemen geri çevirdim gözlerimi gözlerine.

"Çok mu bekledin?" Diye sordu.

"Yoo... Yeni geldim sayılır."

"Oldukça eğlendirmiş seni bakıyorum." O gorile bakıyordu. Bende ona. Yüzündeki gülümsemeyle bana döndü.

"Yaa, evet. Komik gülen bir arkadaş." Dedim. Saçmalamaya başlamadan sesimi kesmem gerekiyordu. "Korku tüneline binelim mi?" Bu teklifin benden gelmiş olmasına şaşırmış gibiydi. Kızlar normalde korkak olurlardı ama ben değildim. Korku filmleri en sevdiklerimdi. Vazgeçilmezlerim.

Ve şimdi de korku tüneline binmek için can atıyordum.

"Korkmaz mısın?"

Kahkaha attım. "Tabii ki hayır! Bayılırım. Hadi binelim."

Rayların üstünde hareket etmeye başladığımızda ona baktım. Dikkatle bana bakıyordu. Cidden korkup korkmadığımı anlamak ister gibiydi.

Boynuma yediğim darbeyle ellerim boynuma gitti. Bunun olacağını biliyordum. Ama Çağlar bilmiyor olacak ki yerinde sıçradı. Bir anlık boşluğuna gelmiş olmalıydı.

Canınız acımıyordu ama gelen kırbaç sesiyle korkuyordunuz tabii.

"Neydi o?" Diye sordu şaşkınca. Elleri boynuna gitmişti.

"İpti sanırım." Dedim. Gözlerimi etrafımda olan bitene çevirmiştim. Hamile bir kadın karnını deşiyordu. Bu görüntü lezizdi gerçekten. Böyle iğrenç şeyleri beğenmeden edemiyordum

İkinci katına çıktık. Çağlar'a gözüm kaydı ister istemez. O sırada o da bana bakıyordu. Göz göze geldik o karanlıkta. Sadece gülümsedim ve kafamı maketlere çevirdim. Ona yakından bakmak ve onun da bana yakından bakması utanmamı sağlıyordu.

Her ne kadar karanlık olsa da.

Korku tünelinden çıktığımızda etrafımdaki  oyuncaklara baktım. Yükseğe çıkaran ve şehrin manzarasını gösteren bir alet istiyordum. Sarı renkli alete baktım. Uzundu. Iki ucunda da oturaklar vardı. Biri yukarıdayken diğer ucu aşağıda duruyordu. Buna daha önce de binmiştim. Kendini etrafında döndürüyor ve aşağı son hızla iniyordu.

Ankara'daki adı Adrenalin'di yanlış hatırlamıyorsam.

Çağlar'ı dürtüp aleti gösterdim. "Binelim mi?" Diye sordum. Bilet paralarını şimdilik o veriyordu ama gece sonunda cebine harcadığım kadarını koyacaktım.

"Ciddi misin?" Diye sordu. Şaşkındı ama gülüyordu da aynı zamanda.

"Çok ciddiyim. O şey bir harika!" Dedim. Yükseklik tutkunuydum. 18 yaşıma geldiğimde paraşüt eğitimi almayı bile düşünüyordum.

Aynı babam gibi uçaktan veya helikopterden atlayacaktım. Belki babamla el ele tutuşur birlikte atlardık.

"Sen gerçekten farklısın..." Yürümeye başlamıştı. Bende onun hemen yanındaydım. "Başka bir kız olsa korkar, binemezdi."

"Tanıdığın kızlara göre çocuk gibi görünüyor olabilirim. Ama yüreğim bir aslan yüreği gibi." Diyerek saçmaladım.

Kahkaha attı. Adem elması aşağı yukarı hareket etti ve ben bunun nasıl da seksi olduğunu düşünmeden edemedim. Heyecandan dilim damağım kurumuştu. Kalbim gümbürdüyordu. Sesini duyabiliyordum.

Yan yana oturduk. Görevli adam kemerlerimizi taktı. Üstümüze bir şey daha geçirdi ve onun da kemerini taktı. Aleti hareket ettirerek bizi yukarı çıkardı. Şimdi şehir ayaklarımın altındaydı. Mutlulukla gülümseyip Çağlar'a döndüm. O da gülümsüyordu manzaraya karşı. Bana baktı. "Korkacağını düşünüyorum." Dedi.

"Ben korkmam."

"İddiaya var mısın?" Benim önceden buna bindiğimi bilse böyle bir şey istemezdi. Alayla gülüp, "Varım." Dedim. "İnince istediğim şeyi söylerim." Cümlem bittiğinde alttaki binenler de binmiş olacak ki alet çalışmaya başladı.

Ben kendi çevremde dönerek aşağı inerken heyecanla bağırıyordum. Korku çığlığı değildi attığım. Mutluluk ve heyecan karışımıydı. Rüzgar yüzümü okşadı. Giderek daha çok çarpıyordu yüzüme rüzgar. Bu hissi seviyordum.

İzmir'imin manzarası önümdeyken böyle eğlenmem muhteşem hissettirmişti beni. Çağlar'da kahkaha atıyordu. Onun sesi kulaklarıma melodi gibi gelirken alet yavaşladı.

Biz yine üstte kalmıştık. Alttakilerin inmesini beklerken, "İddiayı kazandım." Dedim Çağlar'a.

"Farkındayım." Gülüyordu. Nefes nefese kalmıştı.

Aynı şekilde ben de nefes nefeseydim ve saç baş dağılmıştı. İndiğimde saçlarımı ellerimle düzelttim. Etrafıma bakındım ve iddia sonucu istediğim ödülü aradım.

Çağlar'ı satıcıya doğru çekmeden önce tereddüt ederek elini tuttum. Bana karşı çıkabilirdi. Korktuğum şey de buydu ama çıkmadı ve onu pamukşeker arabasına sürüklememe izin verdi.

Pembe ve mavi rengine sahip pamukşekerlere ağzım sulanmıştı. Şekerin ağzımda eriyeceği ve bırakacağı tadı düşündükçe sabırsızlanıyordum.

"Pembe olandan." Sırıtarak baktım suratına.

Kaşlarını kaldırdı. "Ne yani, bunu mu istiyorsun?"

Kafamı salladım. Pamukşekerci amca bana pembe pamuk şekeri uzatırken gülümseyerek aldım ve direkt olarak paketi açtım. Bu şekerleri seviyordum. Bayılıyordum hatta!

Büyük bir parça koparıp ağzıma tıkarken Çağlar'ın bakışları üzerimdeydi. Bende ona bakıyordum. Ona da bir parça kopardım ve uzattım.
"Al, sende ye." Elimdeki şekeri almak yerine bileğimi tuttu ve kendine çekti. Elimden pamukşekeri yerken gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Parmaklarıma yapışan şekeri diliyle yaladığında şok içinde baktım ona. Pancara döndüğüme emindim. Bu yaptığı şey... o kadar erotikti ki!

Midemdeki kelebeklerin kanat çırptığını ve karnımı gıdıkladığını hissettim. İçimde fokurdayan bir şey vardı sanki.

Yutkunup elimi ondan çektim.

Dudaklarını yalayıp, "Çok güzel..." dedi.

Pamuk şekerim bittiğinde onu hız trenine doğru çektim. Kamikaze'ye de binebilirdik ama o aleti sevmiyordum. Korktuğumdan değil... Sadece ayaklarım bir oraya bir buraya savrulurken eğlenmek kolay değildi. Rahatsız edici bir ortamdı. Kafesin içinde kendimi rahat hissetmem mümkün değildi zaten.

En güzel oyuncaklara binmiştik. Binilecek doğru düzgün bir oyuncak kalmamıştı. Dönme dolaba binip bir klasik yapmak gibi bir isteğim olmamıştı çok şükür. Tüm o dizilerdeki ve kitaplardaki romantik kızlardan değildim.

"Gidiyor muyuz?" Diye sordum. Ayaklarımı çıkışa doğru yönlendirmiştim ama o bileğimden tutarak yürümemi engelledi.

Tam gorilin önündeydik. Goril hala komik gülmelerine devam ediyordu. Dikkatim dağıldı ve gorile baktım. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

Benim bu çabamı gören Çağlar kafasını iki yana sallayarak güldü ve beni daha az insanın olduğu, görünmeyen bir köşeye çekti.

"Bugün... Eğlendim. Gerçekten." Elleri hala bileğimdeydi. "Bu yaptığımız şeyi bir daha tekrarlamak isterim. Senin istememe gibi bir durumun söz konusu değil çünkü zaten benden deli gibi hoşlanıyorsun." Alayla gülüyordu.

Onun ağzına laf vermemek için, "Hiç de bile! Nerden çıktı bu? Hoşlanmıyorum!" Diyerek itiraz ettim. Kaşlarım çatılmıştı.

"Hoşlanıyorsun işte." Hala gülüyordu. Ellerini belime sardı.

Vücudum onun ellerini üzerinde hissedince kasılmıştı. Onun dokunuşu beni öldürüyordu.

"Hoş-lan-mı-yo-rum!" Diye heceledim. Kekelemediğime seviniyordum. Ellerini yüzüme doğru çıkardı. Yanaklarımı baş parmağıyla okşarken gözlerimi kapatmamak için direndim. Kalbimin sesi kulaklarımdaydı. Bayılacak gibiydim. Bu kadar heyecan bana bir gün için fazlaydı!

"O zaman neden seni öpmem için dudaklarıma bakıyorsun?"

Gözlerim aniden dudaklarından yukarı çıktı ve gözlerine kilitlendi. Allah'ım! O diyene kadar farketmemiştim bile!

"Seni öpmemi istiyorsun değil mi?"

İtiraz edecektim. Etmeliydim. Ağzımı açıp cevap vereceğim sırada beni dudağıma koyduğu baş parmağıyla susturdu. Parmağı dudağımı okşarken gözlerini dudaklarımdan ayırmıyordu.
Yutkundu. "Aslında senin isteyip istememen umurumda değil. Ben seni öpmek istiyorum." Başımı aniden kendine doğru çekti. Elleri yanaklarımı tutuyordu.

Dudakları dudaklarımla buluşmadan önce söylediği tek şey, "Ve şimdi seni öpeceğim." Olmuştu.

-

Önemli!

Diğer bölümde Laden'in neden değiştiğini öğreneceksiniz! Sonunda, dediğinizi duyar gibiyim.

Bu kadar geç öğrenmenizin sebebi her şeyi oldu da bittiye getirmek istemememdi. Hikaye uzun olacak. Karanlıkta Dans Etmek kadar kısa olmayacak yani....

Yorumu bol isterim! Öptüm çok.

Continue Reading

You'll Also Like

44.3M 2M 84
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...
648K 26.6K 32
Duru sıkıntı ile saçlarını karıştırırken Ayşe şaşkın bir şekilde lafa girerek "Duyucum ama biz abimi çizmiyoyduk ki öküz yesmini boyuyorduk" demesiyl...
364K 21.8K 47
Bir kız düşünün küçücük yaşta hayatında ki tek kahramanını kaybeden veya o kahraman gittikten sonra küçük kızın kararan dünyasını. Bir küçük kız düşü...