Aşiret Paket

By icheisseniss

1.8M 107K 56.5K

Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz... More

1
DUYURU
2-karakter Tanıtımı-
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
43
44
45
46
47
FİNAL

42

13K 973 1.2K
By icheisseniss

Selamzi nis gelenzi.

Her satirda yorum olanzi siz nisi cok sevenzi nis de yorumlarinizla mutlu olup sizi cok openziiii...

Medya: Doruk ile kaçamak yapıp ortadan kaybolan Bora'nın minimum mutluluk seviyesi.

Bana bakmakta olan adama, ben de tıpkı onun gibi gözlerimi dikerek bakmaya başladım. Ne istiyordu bilmiyordum ama bende onun istediği bir şey olsa da vermezdim. Ne Seymen denen herifi ne de Karan deden adamı sevmiştim. Benim amcalarım zaten bana yetiyordu be, geriye kalan ikisi de lüzumsuzdu.

Kendimi Yekta amcamın kolunun altına daha fazla soktum. Amcam ara sıra elimle oynuyor, aynı zamanda sohbetinden de geri kalmıyordu. Sohbet dediğim de klasikti çünkü Seymen fazla muhabbetlere dahil olmuyordu. Zaten yaklaşık on ya da on beş dakika önce Karan ile birlikte ortalıktan kaybolmuşlardı.

Musa abimle göz göze gelmemle birlikte kaşlarıyla kalkmamı işaret edince söylediğine uyarak kalktım ve amcama içeri gideceğime dair birkaç şey söyledim. Karadeniz'den gelen kuzenlerimin hepsi burada, ailelerinin dibinde oturuyorlardı.

İlerlerken boynumu kıtlattım ve kapının önünde dimdik duran Burak Abi'ye göz kırpıp içeri girdim. Dedemlerde kaldığımız bu kısa süre boyunca abimle konuşacak bir yerde karar kılmış ve saat başı orada buluşmaya başlamıştık.

İlerledim ve büyük olan odanın kapısını açtım direkt. Kapı, geniş bir terasa açılırken terasa girdim ve korkuluklarının önünde durup Antep'in eski konaklarını izlemeye başladım abimi beklerken.

Fazla uzun sürmemiş ki arkamda hissettiğim adımlarla birlikte arkama dönmüştüm gülümseyerek. Abimin de yüzüne tıpkı benimki gibi küçük bir gülümseme yapışmıştı. Kollarını açınca direkt arasına girdim.

Saçlarımı okşadı hafifçe. "Nasılmış güzel kızım?" diye sormasıyla başımı onu görmek adına hafifçe kaldırdım ve ardından ondan uzaklaşıp kalçamı korkuluklara yasladım. 

Ellerimle kendimi işaret ettim. "Harika görünüyorum öyle değil mi? Aynı şekilde hissediyorum da zaten." diye ardı ardına konuştum cevap beklemeden.

Kısa bir gülüş sundu bana ve gülüşü yerini terk etti. Ciddi bir şeyler konuşacaktık ha? 

Derin bir nefes aldı. "Kararlarına müdahale etmediğimi biliyorsun ama merak ettiğim bir durum var kızım." demesiyle konuşması adına kafamı salladım göz temasını kesmeksizin. Benden beklediği hamleyi almış olacak ki devam etti. "Konu Seymen ve Karan." demesiyle alayla gülümseyerek kafamı salladım.

Daha fazla konuşmasına izin vermedim zaten cümlesinin sonunu anlamıştım. 'Seymen'i sevmemeni anlıyorum ancak Karan sana yanaşmaya çalıştıkça onu itiyorsun' diyecekti. Musa abimi tanımayan biri, onun bu durumdan mutsuz olduğunu falan düşünürdü belki ama abim ciddi anlamda soruyordu. Bilmediği için değil, duymadığı için de değil; duymadıkları için. 

"Karan denen herif ve onun yan çarı, benim benliğimi çiğnedi abi. Beni çiğnediler, beni tanımadılar! Bana saygı duymadılar ve onlar benim nazarımda saygının zerresini dahi hak etmiyorlar. Doruk Abim bana, 'mazlum olup acı çekeceğine, zalim ol acı çektir.' demişti, biliyorum ki sen de bunu savunuyorsun ve ben, Seymen denen adama acımıyorum. Acımayı geç, tek bir his bile yok içimde ona dair." dedim ve kısa bir ara verip arkamdaki evlere döndüm.

Yeniden abime baktığımda dudaklarının kenarında hafif bir kıvrılma görmüştüm. "Kendisi benden onun yeğeni olmamı istemiyor, istemesin de sakın çünkü terbiyeymiş şuymuş buymuş zerre önemsemeden yumruğumu indiririm yüzünün ortasına! Konağa karısının elini tutup girdiği an, karısının söylediği cümleyi duydum abi ben cümleyi! Hayatımı karartmak bu kadar kolaydı işte o üç şerefsiz için! Seymen ve karısı bunu direkt yaparken, Karan da onlara destek oldu. Ya siz onun arkasında dursaydınız, o zaman ne olacaktı? Henüz on sekizine girecek bir kızı yirmi dokuz yaşındaki adamla mı evlendirecekti abi bunlar!?" 

Sinirden ellerim titremeye başlarken ilk defa bu denli dolduğumu hissettim. İkisi hatta belki de üçü beni duyuyorlardı. Duyacaklardı tabii abimden bunu onlar istememiş miydi sonuçta?

"Seni çok seviyorum abi biliyorsun, kendimden fazla değer veriyorum ve her sözünü, ağzından çıkan tek cümleyi bile yerine getirmek için didindiğimi de biliyorsun ama açık açık konuşalım, ben bu adama ne amca derim ne de karısına yenge derim. Seymen'e amca dersem Yekta, Civan ve Korkut amcalarıma hakaret etmiş olurum; Jinda mıdır ne haltsa ona yenge dersem Songül, Esra ve Feride yengelerime hakaret etmiş olurum. Bu yüzden bu konu hakkında bir daha konuşmayalım rica ediyorum." dedim ve derin bir nefes aldım hızla konuştuğum için biten oksijenime söverek.

Abim şefkatle gülümsedi. "Bebeğim seni hiçbir şey için zorlamayacağımı biliyorsun keza fikirlerimiz de aynı zaten bu konuda. Doruk da gayet haklı bir cümle kurmuş. Kimseye amca ya da yenge demek zorunda değilsin, seni zorlayan olursa ben onu zorlarım." dedi son kelimesini dişlerinin arasından söylerken.

Gülümsedim ve ona yaklaşıp sarıldım. Arkadan gelen alkış sesiyle abimden ayrıldım ve alkışı çalan kişiye bakıp gülmeye başladım ama o gülmüyordu.

"Ulan biz de abiyiz biz de! Yeter artık şu Musa abim niye geldiği yere geri dönmüyor!?" diye kudurarak konuşan Barlas abime kahkaha attım ve koşarak kendimi kollarının arasına attım.

"Hiç sarılma Selin hiç sarılma, ilk ben vardım ama şimdi onlardan bana sıra gelmiyor." demesine karşı dudaklarımı üst üste bastırdım. Haklıydı ama yapacak da bir şey gelmiyordu ki elimden, bir değil iki değil hatta beş bile değillerdi abi ben hangi biri ile ilgilenip kendimi bölseydim?

Gülümsedim ve parmak uçlarıma çıkıp yanağına sıkı bir öpücük bıraktım. Kollarım beline sarılıyken gülümseyerek konuştum. "Yerinin hepsinden ayrı olduğunu biliyorsun abi." diye mırıldandım.

Kafasını salladı." Bilmiyorum güzelim, inandırman gereken durumlar var." diye munzurca konuştu. 

Yüksek bir kahkaha attım. O sırada Musa abim kolunu Barlas abimin omzuna atmıştı. "Oğlum beni mi kıskanıyorsun sen?" diye konuştu o da zevkle.

Barlas abim yan bir şekilde Musa abime baktı. "Yalnız aramızdaki samimiyete dikkat edersek." deyip Musa abimi dibinden ittirmesiyle güldüm ve daha bir sokuldum ona. Ardından kafamı kaldırıp ona baktım. Ne var anlamında başını sallamıştı. "Konuşalım mı biraz, hmm?" diye gülümseyerek sordum.

Gözlerini sorgular anlamda kısıp ardından kafasını salladı ve ikimiz öylece Musa abimin yanından ayrıldık. Yalnızca Musa abimin değil, bizi terasın arka tarafından dinleyen Seymen ve Karan'ın da yanından.

<>

Abimle güzelce bir saat boyunca konuştuktan sonra Cenk abim ortadan kaybolduğumuzu anlamış olmalı ki odayı basmış ve bir süre de onunla sohbet ettikten sonra sıkılarak kalkmış ve Karadeniz'den gelen kuzenlerime Antep'i gezdirmeye karar vermiştik.

Bahçeye inip herkesi aldıktan sonra araçlara bölünmüştük ve şimdi Korkut amcamın kebapçıya gidiyorduk.

Alphan abinin kolunu omzuma sarıp beni kendine çekmesiyle Burak Abinin yoldaki gözleri dikiz aynasından bize döndü. Güzelim sıraya gir hayranlarım fazla deme isteğimi bastırdım ve Gökçe malına döndüm.

"Kardeşim bak sen çok oluyosun alırım ayağımın altına." dedim kudurarak.

Bakışlarını bana döndürmeden elindeki - arabada uyumak için Cihan abim tarafından koyulan- peluşu kafama vurdu. "Sus Selin, biz sana böyle mi yaptık lan Karadeniz'de?" diye kudurdu o da.

Güldüm ve Alphan abinin kolunun altından çıkıp hafifçe öne eğildim. "Bacım Gümüşhane senin değil ama Antep'in yarısı benim." deyip güldüm eşek gibi.

Aslı elini kapak yapıp Gökçe'ye gösterecekken Demir abi onun kafasına vurmuştu. Dudaklarımı üst üste bastırdım ve Aslı'nın saçlarını okşayıp duygulu bir buse bıraktım kafasına. Cenkingen strize.

Ya bu arada bütün Karadeniz tayfanın olduğu araçta niye ben ve Burak Abi tek Antepliydik aga? Seyit abişlerim kudurup beni yanlarında isteseler de abimler beni zorla yollamışlardı. Bana kalsa heterojen bir şekilde dağılacaktık ama izin vermemişler üstüne üstlük beni ikizimden ayırmışlardı. 

E ben de Selinsem onları pişman etmez miydim?

Burak Abi'nin koltuğuna eğildim. "Abiiim," diye fısıldadım. Gözü dikiz aynasından bana kaydı ve yeniden gülerek önüne döndü. "Buyurun Selin Hanım." demesiyle onayı aldığımı saydım. E Selin Dinçsoy'a kim izin vermeyecekti ki?

"Abi telefonu bağlıyorum, sen de aracın üstünü açıyorsun."

"Hayır, Selin Hanım." duyamadım krdsm tekrar soyle?

Yüzümü buruşturdum ve ona eğildim yine. "Bana bak Burak mısın Buğra mısın bilmediğim Abi, bana hayır demek falan hayırdır kardeşim? YA BEN BAHADIR ABİMİ ÖZLEDİM NEREDE O!?" Diye sonda cırlamamla o da yüzünü buruşturdu.

"Bahadır, Musa Bey'in korumalığını üstleniyor ben de sizin." demesiyle yine yüzümü buruşturdum. "Ya bacım ben mi istedim seni? Ben onu istiyorum, kim seni benim başıma sardı ya!?" diye kudurdum.

Kuduruşuma karşı yalnızca güldü. Güldü. Dalga geçerek güldü. E ben de Selinsem burnundan getirmez miyim senin?!

Telefonumun çalmasıyla bu işi sonraya erteledim ve Burak Abi'nin isteğim üzerine açtığı radyoyu Hasan abiye kapattım. "Arkadaslar susun manitam arıyor." deyip telefonu açtım.

"Ne var?" diye sertçe girdim konuşmaya. 

"Ne var ne ya sarışın?" diye soran salak Poyraz'a göz devirdim. "Sarışın falan deme bana, ayrıldık biz." demem ile ciddili ciddili manitam olduğunu anlayan Demir abiler bana dönmüşlerdi ama onları önemsemedim. Burak Abi de eşşşşşşek gibi bakıyordu zaten.

"Ne ayrılması saçmalama Selin." diye sertçe konuştu. Buna karşılık yalnızca güldüm. "Uzatma ya, ayrıldık işte biraz medeni ol, arkadaş falan kalırız istersen. Şakaydı, senden sonraki manitalarımı görürsen üzülürsün. Hatta bak bi asker var, dur foto-" bilerek Alphan abi üzerinden sinirlendirmem karşısında sözümü kesip bağırdı.

"Ne sikim saçmalıyorsun Selin sen!? Askerini de Alphan'ını da siktirtme bana! Neredesin yanına geleceğim, konuşacağız adam akıllı!?" diye bağırışına güldüm. Gökçe ve Aslı da dip dibe girmiş ve kulaklarını telefona dayamışlardı.

Alayla güldüm. "Gel canım gel, Alphan abimle dışarı çıkıyoruz. Ayrıca ben Musa abime de söyledim, ayrıldık dedim yani bitti canım bak Hasan abi çok kötü bakıyor hadi kapayanzi-"

"Selin salak saçma konuşma, en ufak sorunda ayrılacak mıyız?" diye sorması karşısında hiç şüphe etmeden konuştum. "Evet, en ufak sorunda ayrılacağız kardeşim! Sıçtığımın ufak sorunu yüzünden iki gün benimle konuşmadıysan ayrılacağız!" diye yükselmiştim.

Alphan abinin ses duymak amacıyla kafasını telefona yaslamasına izin vermeden tek parmağımla kafasını ittim. "Alphan Beycim biraz durur musunuz yoksa kafayı mı gömeyim?" diye telefondan uzaklaşıp mırıldanmam karşısında gözlerini kısarak uzaklaştı.

Hattın ucundan derin nefes alma sesleri gelirken önemsemedim ve Aslı'nın tırnaklarıma sürüp şekiller çizdiği ojelerimi incelemeye başladım. Bu sırada Poyraz konuşmuştu zaten. "İlk öpücüğünü ben aldım Selin, bütün ilklerin benim. İlk sevgilin de bendi-"

"Ya bi sie, ilk sevgilim falan değilsin istersen bunu Doruk abimle de konuşabilirsin. İlk sevgilimin kim olduğunu güzeel güzel açıklar sana. Tabii ikinci sevgilimin sen olduğunu duyarsa büyük bir kıyameti de peşinden getirir; örneğin Fırat abim duyarsa ne olur biliyor musun? KONAĞINI BASAR GERİ ZEKALI!" 

"SİKMİŞİM KONAĞI! KONUŞACAĞIZ!" Diye bağırmasını önemsemedim. "Konuşmayacağız canım benim, bak beni bekliyor kuzenlerim hadi görüşenzi-"

"Nefret ettiğin kuzenlerinden mi bahsediyorsun!? Karadeniz aşkından ölüp biterken sırf onlar yüzünden Antep'e dönmek için Musa abine ağladığın kuzenlerin mi!?" diye resmen boğazı patlarcasına bağırmıştı. "Ya da Selvi'den mi bahsediyorsun hm? Durmadan ego yarışına girdiğin Selvi?" diye konuşmasıyla dişlerimi sıktım ama konuşmadım. "İlk öpücüğün benim Selin, ilk öpücünü ben ALDIM! Beni öyle kolay unutabileceğini mi zannediyorsun?"

Gökçe ve Aslı'nın yanımdan uzaklaşıp yüzlerinin düşmesiyle dişlerimi daha fazla sıktım. "Siktir lan öpücük almışmış, sen değil ben aldım ben! İlklere niye takılıyorsun kardeşim sen ha? Önemli olan ilk değil, son! Ve sen bundan sonra bırak son olmayı, son olacak insanlar arasında bile olamazsın anladın mı aptal çocuk!?" diye sertçe konuştum valla Hasan abiye dedikodu çıkmış olmalı ki, torpidodaki çekirdeği alıp çitlemeye başlamıştı.

"Sen hastanedeyken ben senin yanına geldim ben! Yalnız kalma diye evine sabahın körlerinde kalkıp geldim, ailen sıçtığımın baskıcısı diye onlar görmesin diye sen beni odana aldın! Söyle Selin, baban bunları duyunca seni bu kadar savunmaya devam eder mi? Birbirimizi banyoda o denli hırsla öptüğümüzü öğrenince de aynı şeyi yapar mı?" demesi bende son nokta olmuştu ve işte tam o an, yeniden neden ayrıldığımızı hatırladım. 

Yalnızca abim değildi ayrılmamızdaki neden, tabii ana neden abimdi ama ayrıldıktan sonra Poyraz'ın sırf sevgilim olmasın, ondan başka biriyle konuşmayayım diye attığı iftira da üstüne eklenmişti.

'Çünkü bu şerefsiz üstüme iftira atmıştı.' okulda mahkeme kurduğumuz gün işte tam bu yüzden saldırmıştım ona ama ne çabuk unutmuşum. 

Dişlerimi sıktım ve alayla güldüm. "Feriştahını si-" derken öksüren Demir abiye bakmadan gözlerimi yumup derince nefeslendim. "Siktir git söyle bakayım, Musa abimi kapına göndermezsem en adi orospu evladı benim Eroğlu! Azadoğlu'na yaptığı şeyden bir posta da sen istiyorsan, siktir git adımı tüm Antep duvarlarına yaz ama soyadım üzerine yemin ediyorum ki, Musa abim seni gebertirken kılımı dahi kıpırdatmam. Şimdi ananınkine kadar yolun var, seni adam sanan beynimi cima eyleyeyim!" 

Telefonu direkt yüzüne kapatırken derince nefeslendim ve soran gözlere, kırgın gözlere dönmeye cesaret edemedim ama benim yerime zaten önce Hasan abi elindeki çekirdekleri çöpe dökmüş ve arkasına dönmüştü. 

"Bak güzelim, sevgilinin olması çok normal, aranızda böyle şeyler olması ve ayrılmanız da çok normal bu yüzden kendini üzme. Yaşın çok küçük elbette ki böyle şeyler olacak, gerektiğinde bağıra çağıra da kavga edeceksiniz." deyip omuz silkmişti. Demir abi de neşeyle bana döndü ve saçlarımı karıştırdı. "Hem sen şu Alphan itinin eski manitalarından neler çektiğimizi bilmiyorsun ohoo!" deyip gülmüştü.

Alphan abi de saçlarımı karıştırdı önce ardından gülümsedi. "Aranızda yakınlaşmalar olması da normal Selin, siz ergensiniz ha dersen önerir miyim? Ağzına bile sıçarım bir daha duyarsam. Ayrıca endişelenme, bir şey yaparsa kapı gibi asker kuzenin burada." deyip kaslarını sıkmıştı. O an öyle bir utandım ki, ne yapacağımı bilemez halde gözlerim doldu.

"Ben aglicm galb." diye kısık bir sesle konuşmama karşı Gökçe ve Ebsa dayanamayıp sarılmış, Aslı ise biraz daha durup göz devirerek bize sarılmıştı. Burnumu çektim ve onlara döndüm. "Valla sevmediği diye bahsederken sizden bahsetmiyordu, Alphan ve Demir abilerden bahsediyordu." deyip yeniden burnumu çektim.

Ebsa güldü. "Tamam ya sorun yok, sonra da konuşuruz." demesiyle Demir abi bana döndü hızla. "Duyamadım galiba, sevmediği derken?"

Ben Selin Dinçsoy'um kardeş, hiçbir şeyin altından kalmam deyip bismillah diyerek yükseldim ben de. "Selvi denen Karadeniz eşeğini savunmasaydın seni de severdim Demir fizikçisi!" diye kudurdum.

Biz biraz daha yolda tartışıp aramızı tatlıya bağlayıp birbirimizi öpmüş ve sonunda kebapçıya gelmemizle birlikte araçtan inmiştik. Ya bu Selvi yarram niye her zaman abilerim neredeyse oraya düşüyordu amk? Büyü falan mı yapmıştı bu yarramın başı acaba?

Neys deyip bizimkilerin peşine takıldım ama Musa abimi arabaya yaslanırken görünce direkt yanına ilerledim. Beni görünce gözündeki güneş gözlüklerini çıkardı ve sorgularcasına baktı. "Bir şey olmuş." demesiyle kafamı salladım.

"Eroğlu ile ayrıldık, ayrıca ben sana şeyi anlatmayı unutmuştum." deyip şey dediğim şeyi hatırlayınca ona döndüm. "Ben okulda bundan nefret ediyordum ayrıldıktan sonra, eve gidince hatırlat abi sana anlatayım." dedim ve koluna girdim.

Kafasını salladı ve yürürken bana döndü hafifçe. "Sana kötü bir şey söylemedi değil mi? Öyleyse sakın bana yalan söyleme Selin, en nefret ettiğim şey yalandır." demesiyle shiti yedik bakışlarıyla yola baktım.

Ensemi kaşıdım. "Yalan söylemem sana zaten de, bence bunların aramızda kalması daha iyi olur abi. Sen yalnızca onun bir daha yüzüne bile bakmayacağımı bilsen yeter." dedim.

Kafasına yatmamış olmalı ki kafasını iki yana salladı. "Selin,"

"Aaaa aşkım naber?" diye yanımıza yaklaşan kadınla birlikte, tıpkı bir karıncayiyenmişçesine kollarımı havaya kaldırıp savunma pozisyonuna girecekken kendimi zorlukla bastırdım ve abime sarılmak üzere olan kadın ile abimin arasına girdim hafifçe. Kadın sarılamadığı için bana hafifçe memnun olmayan bakışlarını atarken yeniden abime döndü.

Abim hafifçe gözlerini kıstı. "Nergiz?" diye sormasıyla bende şalterler atacakken zor durdum vallahi yanisi. Demek abim de benim manitam olunca böyle hissetmişti he, Allah çarpanzi bir daha yapmayacaktım- tövbe-.

Kadın cilveyle güldü. "Adımı hatırladın ha, o geceden sonra zaten unutabileceğini düşünmemiştim. Valla adım bir senin kısık sesinle öyle gü-"

"Höst lan! Düzgün konuşun hanımefendi!" diye sertçe araya girdim.

Kadın beni baştan aşağıya süzdü ve hafifçe göz devirdi. "Tatlım ben Musa'nın sevgilisiyim, sen kimsin?" diye sormasıyla dişlerimi sıkıp gülümseyerek abime döndüm. 

"Öyle ha?" diye sordum cevap vermesini beklerken. Yüzünü buruşturdu ve sonra bana döndü. "Kızım sen bizimkilerin yanına geç, ben geleceğim." demesiyle dişlerim neredeyse kırılacak derecede sıkma evresine gelmişti.

Abime dönüp hafif alayla ama kadına belli etmeden güldüm ve dibine girip dişlerimin arasından fısıldadım. "Gidersem bak bakayım sonra Demir abiden bir farkın kalıyor mu benim için." demem ile birlikte derince ofladı.

"Nergiz, sen neden geldin buraya?" diye sordu. Kadın cilvesinden hiçbir şey kaybetmeden kıkırdadı. "Seni özledim, her gece yanıma geliyordun ama uzun zamandır İstanbul'a uğramıyorsun bile!" diye sitemle konuştu. Ula valla bayılacağum!

Yanımızdan telefonuyla ilgilenen Cihan abimin geçmesiyle birlikte hiçbir şey söylemeden Cihan abime, sırta yapışan tarantula misali yapışanzi. "Naber Cihanımişko?" diye sordum ve koluna girdim. Musa abimin arkamdan seslenen sesini duysam da duymamış gibi davrandım.

Beni fark etmesiyle gülerek kolunu omzuma attı. "Yengenle konuşuyorum cadı." diye konuştu keyifle.

"Hadi lan! Barıştınız mı!?" diye heyecanla sorunca kafasını salladı ve kafamı sertçe çekip öptü. "Hepsi senin sayende sarı arım senin!" demesiyle göz devirdim.

"Yalnız hırkıslık yapma, sarı arı benim uydurduğum bir şey taam mı? Ayrıca herhalzi canım, flört barıştırma işinde üstüme yoktur." deyip omuz silkince güldü. "Harbi gülüm, ne yaptın da barıştı bu kız benimle?" diye sordu.

"Abi Aslı, ben, Ebsa bi de Gökçe bir grup oluşturduk taam mı fake hesaplarımızdan sonra başladık aşk acısı anlatmaya e tabii o da durmadı daha iki günlük flörtüsün başladı anlatmaya yok benimki şöyle şöyle diye, ben de verdim fitili! Dedim seninki ne iyiymiş, doktormuş da evlenecek adammış-"

"Kızım saçmalama, evlenmem ben o kızla." demesiyle kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Sen eğlence mi arıyorsun doktor efendi? Kızı çoluklu çocuklu kapıda mı bırakacsın Cihan EFENDİ!!!" diye kudurmama güldü.

"Bizden olmaz, sadece konuşuyoruz yavrum hem ben senin görücü usulü evleneceğim zaten. Anamın seçeceği kadın benimkinden daha iyi olur." deyip omuz silkti. Zaten o sırada kalabalık olan masaya oturmuştuk.

Siparişlerimizi vermiş ve bekliyorduk. Sırtımı ikizime dayadım hafifçe ve yan dönüp telefonumu açtım. Bütün bildirimlerim neredeyse Poyrazdandı  ve bulunduğum yeri öğrenip buraya geleceğini söylüyordu. Yarramın Eroğlusu, gelsin. 

Tam bu an kapıdan içeri girmesi Allah'ın belamı vermesi miydi bilmiyorum ama aşiretini toplayıp içeri girmiş ve tam karşımızdaki masalara yerleşmişlerdi. Kuzenleriydi muhtemelen yanındakiler çünkü arada bir birçoğu bize dönüyor, beni tanıdıklarını belli ediyorlardı.

Derin bir nefes aldım ve çalan şarkıyla Selim'e ve Barlas abime baktım. Berkcan yüksek bir kahkaha atarken Çınar direkt abla n'olur diye yalvarmaya başlamıştı.

Hasan abi anlamadığını belli edercesine bize dönünce Seyit abi kendini düzeltip ayağı kalktı ve Selim de elimi kavrayıp beni kaldırdı. Gitmeden önce Aslı'ya eğildim. "Halaya ula halaya!"

Ortaya geçince kadın halayından başlamıştık çünkü çalan şarkı tam da buna uygundu. En başa Fırat abi geçmiş, onun yanında da Kadir, Seyit, Aziz, Cihan, Barlas ve Cenk abim sıralanmıştı. Ben ve Selim ise Kadir ile Aziz abilerin arasında bir yerdeydik. Boy farkından dolayı ben zorlanırken hızla aralarındna çıktım ve Fırat abinin yerini alıp halayın temposunu belirledikten sonra bize bakan Berkcan'a telefonu Gökçe'ye vermesine dair onay verdim. Ne yapacağımızı anlayıp koşarak kebapçıya koşup içeriden kürt sarısı bir mikrofon getirmesi kahkaha atmama neden olmuştu.

Kerim ile Rojhat ile aramda fazla boy farkı olmadığı için Fırat abinin yanına yani benim elime girdiler ve ikisi de oynamaya başladı. Birbirimiz ile öylesine uyumluyduk ki, ilk defa bu denli uzun süre koordine halde halay çekiyordum.

Berkcan kuduruğu mikrofonu açtı o sırada Gökçe ayaklanıp bizi çekmek için gelip karşımıza geçmişti. 

Berkcan mikrofonu ağzının önüne getirdi. "HAYS HAYS HAYS! ADANA KEBAPÇİNE," Deyip mikrofonu ağzımın önüne getirmseyile birlikte aynı şekilde bağırdım. "ADANA KEBAPÇİNE!"

Rojhat'ın yanına ilerledi ve halay çekmeye devam ederken bağırdı. "AMEDLİ BIÇAKÇİNE!" Normalde amed ne amk desem de, halayda sustum ve Rojhat'ın bağırışını gülerek dinledim. "DİYARBAKIR BIÇAKÇİNE!" Deyip halayına devam etmişti. ASLAN YEGENİM

Kerim'e gelince omuzlarını titretti hızla ve yine bağırdı. "BATMANLİ PETROLCİNE, BATMANLİ PETROLCİNE!"

Kerim kahkaha attı ve eğildi mikrofona. "BATMANLİ PETROLCİNE, BATMANLİ PETROLCİNE!" Sıranın Fırat abiye gelmesiyle daha fazla  oynadı ve alnındaki teri silerken sanki düğündeki şarkıyı söyleyen adamlarmış gibi yine mikrofona konuştu. "iro zav germe lo! (Bugün çok sıcak lo.)"

Mikrofonu Fırat abinin ağzının önüne getirdi. "ANTEPLİ FISTIKÇİNE, ANTEPLİ FISTIKÇİNE!" Deyip diğerlerinden daha bir şevkle bağırdı. Eroğulları ve müşteriler gülerek bizi izlese de, halayımıza devam ediyorduk hatta Demir abi ve Ömer halay çekmeyi bilmemelerine rağmen araya girmiş ve kısa bir sürede uyum sağlayarak öğrenmişlerdi.

Kapıdan giren Onur ile Konur direkt küfür savurarak Kerimlerin yerlerini aldılar. O sırada Fırat abi bağırdı. "Antepli fıstıkçine!" diye. Bu bu şekilde devam ederken Berkcan hepimizden uzaklaştı ve ortaya geçti.

"Her bıji Nasuh AĞA! HER BIJİ NASUH AĞA!" Diye kudura kudura mikrofona bağırmasıyla birlikte biz de onunla birlikte bağırdık. Elimle alnımdaki teri sildim ve bağırdım. "HER BIJİ NASUH AĞA, HER BIJİ NASUH AĞA!" Diye hep bir ağızdan bağırdık. 

Yorulmamla birlikte artık durmam gerektiğini anlayarak elimi kaldırıp elime ne zaman geldiğini bilmediğim mendili dibimdeki Konur'a verdim ve derince nefeslenerek kendimi sandalyeye attım ve sırtımı Alphan abiye yasladım. Alnıma vurdu hafifçe. "Kızım sen ne ara öğrendin böyle halay çekmeyi?" diye sormasına karşı güldüm.

"Abi ben folklorda öğrenmiştim hem halay çekmeyi hem de horon tepmeyi." diyerek sesimi ona iletmek adına bağırdım. Aramızdaki yakınlıktan ötürü Poyraz'ın az önce gülen yüzü solarken, hafifçe çenesini sıktı. Ya ben kuzenlerimle yakınlaşamayacak mıydım amına koyayım? Kardeş gibi olduğumu söylerken götüyle mi dinlemişti bu beni? Ben de onu kuzenleriyle görüyordum ama böyle tepki vermiyordum kız kuzenlerine sarılınca çünkü kuzen benim nazarımda kardeş demekti.

Abilerimin de halay çekmeyi bırakması ve masaya oturmasıyla birlikte bakışlarımı Musa abimden uzak tutarak yemeğimi tıkındım. O sırada Musa abimin telefonu çalmış ve tüm bakışlar onun üstüne dönmüştü. Müziğin sesinin kısılması adına elini kaldırınca garson direkt içeri koştu ve birkaç saniye içerisinde ses kesildi.

"Beje dede? (söyle dede)" dedi önce ardından biraz daha dinledikten sonra onay vererek telefonu kapattı ve bize döndü. Bana dönünce bakışlarımı direkt flörtüyle mesajlaşan Cihan abimin telefonuna kaydırdım. Allah'ım kaydırmaz olaydım! Abimin bakışlarının üstüme dönmesiyle gözlerimi kaçırdım ama görmüştü işte.

"Selin Allah belanı vermesin! Gördün mü?!" diye kudurmasına karşı pişman bir şekilde kafamı salladım. Dibine girdim ve fısıldadım. "Artık yalnızca senin değil benim de helalim. Memişlerini gördüm." diye fısıldadım.

Musa abimin elini masaya vurmasıyla birlikte kahkahalarla gülen Fırat abi, abime döndü. "Kardeşim ne gerilim yaratıyorsun söyle?" diye konuşmuştu eğlenerek ama abim ben ve Cihan abime bakıyordu.

Bakışlarını sertçe bizden çekti ve Fırat abiye döndü. Ardından Gökçe ve Ebsa ile göz teması kurdu. "Daha önce hiç Kürt düğünü görmüş müydünüz?" diye sormasına karşı hepsi kafa salladı hayır anlamında. O da ayaklanmadan önce konuştu. "İyi, Seymen amcamın nişanı yarın, kınası diğer gün ve düğünü de ondan sonraki gün içinde olacak. Şimdi hazırlıklar için eve gitmemiz gerekiyor." deyip onunla birlikte gitmem adına kara gözlerini üstüme dikmişti.

Cihan abim bana döndü. "Selin, seni geberteceğimi biliyorsun değil mi?" diye fısıldamasına karşı zorlukla Musa abimin bakışlarını önemsemeden ona döndüm. "Zort yani Cihanilişkom, ben mi dedim memiş fotisini önümde aç diye?" 

"Kızım öyle dem-"

"Cihan! Kızım ne lan?!" diye sertçe bağıran Musa abim yüzünden yerimden zıplamıştım. Öyle ki, Eroğullarının zaten üstümüzde olan gözleri daha bir üstümüze dönmüştü. Cihan abim bana 'bu niye böyle sinirli' bakışı atarken omuz silktim ama Musa abim de ayakta durmaya devam ediyor ve benim kalkmamı bekliyordu.

Fırat abi eğlenircesine ona baktı. "Bra niye gitmiyorsun? Geldiğin gibi NNNNERGGGİZ Hanımı da alsana." dedi aramızdaki sorunun o olduğunu bilerek. Sonra bana döndü. "Yavrum benim hayatıma hiçbir kadın dişisi bayanı girmedi biliyor musu-"

"Fıraaaatt ay canım nasılsın ya, uzun zamandır görüşemiyoruz hani arayacaktın!?" diye sitemle konuşan kadın karşısında kahkaha atmamak adına elimi ağzımın üstüne getirmek yerine Selim gülmesin diye onun ağzının önüne getirdim. O da kendi elini benim ağzımın üstüne kapatmıştı.

Fırat abi derince küfredip hızla ayaklanırken Aziz ve Seyit abi, Demir abiye vura vura gülüyorlardı. Demir abi de gülüyordu ama aralarında sıkıştığı için ikisine de vuramıyordu.

Musa abim bana sertçe baktı. "Selin, kalk arabaya. Benimle döneceksin." Pardon, bu umarım bir soru cümlesidir.

Kafamı salladım. "Sen git abi, ben Cihan abimle geleceğim. Zaten konuşmamız gereken bir öhomemiş! Meselesi var." dedim öksürükle bastırırken ana kelimeyi.

Abim direkt kolunu omzuma attı. "AHAHAHAHHA Canım kardeşim ya, aynen abi sen git ben getiririm güzeller güzeli kardeşimi." deyip beni sevmekle dövmek arasında bir şekilde bir şeyler yaptı ama anlamadım.

Musa abim dişlerini sıkarken daha fazla zorlamak istemeyip ayaklanacaktım ama Selvi benden önce atladı ve ayaklandı. "Musa abi, beni de götürür müsün?" diye sormasıyla götüm kalkmadan yerine yapıştı ama yeniden ayaklandım ve Cihan abimin kolundan tutup kaldırdım. Cenk abime bakıp öpücük attım. "SARI arım hırr öptüm seni çok çok." deyip abimi de peşimden sürükleyerek kaçtım oradan.

Bu arada Cenk abime sarı arım deme nedenim, eski flörtünün- gerçekten aşırı tatlı ve çok çok feminen bir kızdı- ona sarı arım demesiydi. Arada Selim'e de söylüyordum ama o işin şakası, Cenk abim ise zevk kısmıydı. 

Cihan abimin kudurmalarını kahkaha ile dinlerken arabanın kapısını açmak üzereydim ki kapı sesli bir şekilde araca yapışmıştı yeniden. Hızla arkaya döndüm ve sinirden alnındaki damar belli olan bir Musa Dinçsoy görmüştüm. Cihan abimin flörtünün memişleri bence abimin sinirinden daha az önemliydi diyerek hiçbir şey söylemesine izin vermeden koşa koşa arabasına bindim. 

Musa abim de arkamdan gelmiş ve aracın kapısını hınçla kendine çekip açmıştı. Bir an kopmasından falan korksam da hocam bu 'pooasssat' yani diyerek kendimi telkin ettim ve kucağımdaki parmaklarımla oynamaya başladım.

O sırada telefonuma gelen mesaj ile birlikte, aracın içindeki büyük sessizlik benim şaşkınlıkla karışık kahkahamla bölünmüştü.

Cihan doktor aşkiloppam

Selin Allah belanı vermesin Selin

kız bana üçlü tejlid etti swlin!? 

Eliö ayapm titriyo hem de kimiöde teklis ediyow biliyow muaun???

KIZ KARWDEİMLE 

S3NİN KAQRDEİM OLDUĞUNU BİMİYPR


Hızla ses kaydını açtım ve doyasıya kahkaha attım. Az daha kafamı torpidoya vuracaktım kahkahamla birlikte ama kahkaha atmaktan da geri kalmıyordum. "AJADLADHSKDJSL CİHAN ABİ-" Diye kahkahama devam edecekken Musa abim elini direksiyona sertçe vurmuştu. Hasssingen.

Kaydı gönderdim ve telefonu kapatıp kendimi düzgün bir pozisyona aldım. "Niye beni dinlemiyorsun kızım sen!?" diye bağırınca kafamı çevirip dışarı baktım ama abim yine bağırdı. "KİME DİYORUM DİNÇSOY BEN?!" Zort sıçanzi.

"Abi dinliyorum ya seni, abimle işim vardı azıcık işte-"

Derince nefeslenmeye çalıştı ama bu sakinleşmesine yetmiyordu. "Tamam Nergiz'i kıskanıyorsun anlıyorum ama niye Nergiz'i kıskandığın için beni sinirlendirmeye çalışıyorsun Selin?!" diye bağırdı yeniden.

"Of abi ne saçmalıyorsun sen, ben kızı kıskanmıyorum; benim sinirlendiğim konuyu bile anlamamışsın Cihan abime sinirinden dolayı. Benim yükseldiğim nokta, bu kadından bana hiç bahsetmemiş olman. Ben sana her haltı anlatmışken sen kendi hayatından, ben hayatına girmeden önce olan hayatından hiçbir şey anlatmadın." dedim sakin bir şekilde. Nergiz'i yolacakken bu denli sakinleşmem şakonzi mi?

Direksiyonu sıkan parmak boğumları beyazlaşırken susmadım ve devam ettim. "Ayrıca masada abiye bağırman ne saçmalıktı abi? Tamam sinirleniyorsun falan ama Cihan abime niye bağırıyorsun sen milletin içinde?"

"Selin-"

"Yok Selin falan, abi ben diğerlerini seninle zaman geçirmek için boşluyorsam onlarla zaman geçirmek için de seni boşlayabilirim. Bir değilsiniz ki zaten annem de doğur doğur bitirememiş, o yüzden bazı şeyleri abartmayalım. Bu kadının kim olduğunu da sonra konuşalım çünkü Cihan abinin manitası galiba bana aşık ve onunla dalga geçmem gereken konular var."

Hızla telefonumu çıkardım ve tatmin olmadığını bile bile Musa abime bakmadan ses kaydını açmadan önce öksürdüm ve açtıktan sonra yüksek bir kahkaha patlattım. "AHASŞJFŞALSJDŞALJSŞLJFADSŞL NUDE ATARSA BANA DA GÖNDER AŞŞŞKIIIM! CİHANİŞKOM Bİ NUDE GELİR Mİ KOCAM!?" Diye kudururken abim çenesini sıkarak radyoyu açmıştı. Ona göz devirdim ve sesi gönderdikten sonra abimin sevgi dolu (!) mesajlarını okudum yol boyunca.


<>

Selamzi nis gelenzi 

Bir dahaki bölüm Seymen ve Jinda kaşarının düğünleri olacak inşallah-u teala. 

Neyse nabaysunuzi

Poyraz hakkında ne düşünenzi?

Musa hakkında ne düşünenzi?

Ya abi baktım musa ile hic tartismamislar ve bence tartismalar insanlari birbirlerine baglar onlar yine eskisi gibi olacak.

Poyraz konusunda kafamdaki net şema buydu. Poyraz'ın karakteri zaten en baştan beri böyle, ergen erkek kafasıydı ve hani gerçek hayattan da bir parça olsun istedim. İkisinin ilişkisi şu an milyonlarca genç Türk erkeği ve Türk kızının ilişkisi.

Poyraz enişte olsun mu, olmasın mı? Bu kararı size bırakacağım ve enişte olmasın diyenler nasıl biri görmek istediklerini yazarsa ona göre ortak bir şey çıkaracağım ortaya. Hadi bu da size kıyağım. Ancak Poyraz enişte olsun isteyenler çoğunlukta olursa, yeniden barışacaklar.

Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım.

Nis kacccanziiii opdum bu arada Nergiz snei cok cok sevenzii openzi askim


Continue Reading

You'll Also Like

39.9K 3.6K 18
0537*******: Biliyor musun, gökyüzü herkese mavi değil. ٠ Kitap son bölümün hâtırına Wattpad'den kaldırılmamıştır. ٠ 05.02.2021 - 25.02.2021
179K 12K 38
Reagan küçüklüğünden beri güçlerini kontrol edemiyor, bu güçlerle nasıl başa çıkacağını bilemiyordu. Birde bu yetmezmiş gibi gözlerini açtığında bir...
644K 39.8K 45
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
257K 14.4K 70
Silah alım satımı ile ilgilenen bir kızın taşındığı şehirde tanıştıkları insanlar ve bazı eylemlerinden doğan aşklar, dostluklar... Ortaya çıkan bazı...