Aşiret Paket

By icheisseniss

1.8M 108K 56.8K

Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz... More

1
DUYURU
2-karakter Tanıtımı-
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
41
42
43
44
45
46
47
FİNAL

40

15.6K 1.1K 1.9K
By icheisseniss

Naber lan yarramin baslari?

Boool kaoslu bir bolum sizi bekleyenzi ve gayet de uzun bir bolum oldu diye dusunenzi.

Siz nis'i mutlu etmek isteyenzi eger oyleyse yorum yapanzi ve oy verenzi.

Nis hep sinir gecilmeden bolum atanzi ama bu defa 1.5k yorum gelmeden yarranin basini alanzi siz cunku emeklerinin karsiligini gormeyenzi

saka maka yorumlari okurken cok egleniyorum bu yuzden oy vermeseniz de yorumlarinizi gormek istiyorum. Noktalari bosluklari falan kabul etmiyorum cunku onlar yalnizca atmak icin atilan seyler.

Neyse sizi openzi hadi muzigi donguye alip okuyun. sg olun.

Kulağıma kulaklığımı takmış, insanlarla mümkün olduğunca az muhabbete girmeye çalışıyordum ama hepsinin bakışları üstümdeydi. Özellikle Atakan ve Doruk abilerim dakika başında beni gözleriyle kontrol ediyorlardı. Musa abimden bahsetmek dahi istemiyordum çünkü gergindi, sinirliydi, etrafa ateşler saçıyordu.

Dinlediğim şarkıdan sıkılınca spoti listeme göz attım ve DKTT'nin 'yarısı yok' şarkısını açtım. Bu şarkıyı dinlerken bağıra bağıra eşlik etme isteği dolup taşıyordum. İstanbul'dayken konserde bağıra bağıra söylemiştik ve Duman'dan sonra hayatımda gittiğim en güzel konserlerden biriydi.

Gözlerim abileriyle gülerek sohbet eden Selvi'ye dönünce göz devirmemek için ağzımın içinde şarkıyı mırıldanmaya başladım. 'Çekemez, delirir kudurursun.'

Babamın bakışları bana dönerken, dedemin konuşmalarını önemsemeden yanıma geldi ve saçımı okşadı. "İyi misin kızım?" konuşmasıyla birlikte kulaklığımı çıkardım ve kafamı salladım.

"İyiyim baba, niye iyi olmayayım?" diye sordum.

Dudağını ısırdı stresle. "Şu berdel işi kafana takılmıştır diy-"

Kafamı salladım ve onu rahatlatmak adına gülümsedim. "Baba, beni hastaneden aldığınız gün ne söylediğini hatırlıyor musun? "Sen rahat ol kızım, kimse Zemheroğulları'nın kızlarını öyle kolay isteyemez. Hele benim kızım evlenmek istemeyecek ama zorla evlendirecekler! Peh! Arkanda kapı gibi baban var kızım."

"Ben senden de, dedemden de, amcalarımdan da ve hatta abilerim ile kuzenlerimden de şüphe etmiyorum." diye kendimden emin bir şekilde konuşmam karşısında gülümsedi

Koltuğuma eğilip alnımın üstünü sertçe öptü. "Aferin aslan kızıma, dimdik dur çünkü Antep'te herkesin gözü senin, bizim üstümüzde olacak. Adımıza kara bir leke sürüldü diyecekler, Dinçsoylar arasında iç savaş çıktı diyecekler," dedi ve elimi tutup parmaklarını yüzüğümün üstünde gezdirdi. "Kızlarına değer vermiyorlar diyecekler, Selin. Senden tek istediğim, onlara parmağındaki yüzüğü ve senin kim olduğunu göstermen. Kimse seni zaten berdele kurban etmeyecek." kurduğu cümle karşısında yüzü buruştu. "Bırak berdeli, Civan, Korkut ve Yekta şimdi ortalığın anasını ağlatıyor kızımızı nasıl böyle bir konuda ortaya atarsınız diye. Seyit, Aziz ve Kadir şirketi bırakıp nefret ettikleri aşiret işlerine girmişler. Deden ağalarını toplayıp toplantılar yapmış, senin için kızım, sırf senin için."

Gülümsedim ve babamın, elimin üstündeki elini öptüm. "Merak etme baba, kim olduğumu anlayacaklar." deyip bu defa yanaklarını öptüm sıkıca. Ardından sordum. "Amcalarımı arasam açarlar mı?" gerginliklerini bir nebze de olsa azaltabilirdim ben, yani bence.

Kafasını bilmiyorum anlamında salladı. "Bir dene, ben arayınca açmadılar ama sen biricik kızlarısı- kızım niye benden başka herkes sana kızım diyor yav?" diye sonda yüzünü buruşturarak konuştu.

Kurduğu cümleye güldüm. Ağzımı açmış konuşacakken Selim ve Cenk abim yanıma kurulmuşlardı. Ardından Barlas abim de gelirken, oturduğum koltuktan ayaklandım ve Barlas abim ile Cenk abimin ortasına oturup bacaklarımı Selim ile Cenk abimin üstüne uzattım. En arkada bulunan dörtlü koltuklarda oturuyorduk.

Selim gülümsedi. "Ne yapıyoruz ikizim?" diye sordu.

Gülüp babamı kışkışladım. "Babam çıkarsa amcalarımı arayacağım." dedim babama psikolojik baskı yapmak adına bakarken.

Babam göz devirdi. "Selin, hadi kızım ara şu gereksiz amcalarını." diye söylene söylene yanımdan çıktı.

Omuz silktim ve Civan amcamın numarasını tıkladım hemen. Telefon ikinci çalıştan sonra açıldığında tablet koyma yerine telefonu yasladım ve abilerimin kafalarını da tutup kadraja soktum zorla.

"Selamzi amcamzi Civanımziii!" diye neşeyle girdim. Benim aksime kardeşlerim pek memnun değildi bu durumdan ancak umurumda mıydı diye bir soralım ya? Hayır.

Amcamın sert çehresi bizi gördüğünde rahatlarken, o da gülümsedi. "Nasılmış benim güzeller güzeli yeğenim?" diye sordu gülümseyerek. Üstündeki takım elbiseyle harika ötesi duruyordu ve ben onu ilk defa bu şekilde gördüğümü fark etmiştim.

Selim kaşlarını çattı hızla. "La amca biz de buradayız ha!" diye söylendi.

Amcam ona bakıp sahte bir şekilde göz devirdi. "Ben sadece güzel, sarı yeğenimi görüyorum, sokmasan olmuyor kendini." diye konuştu.

Cenk abim kahkaha attı ve kendini gösterdi. "Amcam ya, bana aşık olduğunu biliyordum." dedi hevesle.

Kurduğu cümleye ben de gülmüştüm. Kuzenlerimin bakışlarını üstümde hissediyordum ama önemsemedim ve göz deviren amcama döndüm. "Ya amcaaa, şu takım ne güzel olmuş senin üstünde öyle." diye mırıldandım hayran hayran.

Amcam direkt yerinde dikleşti. "Yav yeğenim, şöyle şeyler söylüyorsun ne diyeceğimi şaşırıyorum ha." dedi utanmış bir şekilde.

Tam ağzımı açmış konuşacakken dayım tebessümle yanımıza gelmiş ve elindeki dönerlerden birini bana uzatmıştı. "Alasun yeğenum, acikmişsundur." demişti.

Amcamın bakışları hızla sertleşirken kafasını kaldırmıştı sanki ekrana üstten ya da alttan baksa dayımı görebilecekmiş gibi.

"Sağ ol dayı." deyip elindeki döneri aldım ve amcama döndüm. "Bugün bizim ayrılık bitiyor he amca?" diye sorarcasına konuştum.

Ellerini dua edercesine açtı ve yüzüne sürdü. "Şükür yeğenim şükür-"

"Civan, bram bizim çocuklar yemek getirmişler ben de sana getirdim." diye konuşan Korkut amcamın sesini duyunca gülümsedim.

Civan amcam da kafasını arkaya çevirmişti. "Sağ olasın kekom, gel Selin'le konuşuyordum ben de." deyip bana bakmıştı. "Hadi ben telefonu Korkut'a veriyorum, Allah'a emanetsin gülüm. Sağ salim gelin inşallah." deyip telefonu Korkut amcama vermişti.

Ekranda Korkut'umu görünce erimiş gibi yaptım. Onun da yüzünde güller açmaya başlamıştı bile. "Yiiiaaa Korkut'um, nasıl da yakışıklı olmuşsun sen!" diye erimiş bir şekilde konuştum.

Barlas abim, Korkut amcamın konuşmasına izin vermeden konuştu. "Kimin amcası yav. Amca canım aşırı kebabından çekti, gelince birkaç porsiyon pişirir misin bize la?" diye sormuştu yağ çeke çeke.

Korkut amcam ona baktı ve yüzünü buruşturdu. Ardından sanki onu duymamış gibi bana döndü yine. "Sağ olasın yegenim, amcanın her zamanki hali işte. Sen ne yapıyorsun, nasılsın? deyip kendini övmesine güldüm.

Cenk abim kafasını kadraja zorla soktu. "Amca biz de burdayız alooo!" diye sinirle konuşmuştu.

Korkut amcam onu da duymamış gibi yaptı ve mimik oynamadan bana döndü. "Selin, niye konuşmuyorsun yegenim?" diye sormasıyla büyük bir kahkaha patlattım ve sinirle kuduran kardeşlerime döndüm.

"Cahiliye vol2 sizin için dönüyor şu an." deyip yeniden güldüm ve amcama döndüm. "Ay Korkut'um iyiyim ama çok özledim ben hem Antep'i hem de sizi." dedim. Cümlenin devrikliğine aldırmayın arkadassaklarim.

Sonra kaşlarımı kaldırdım hızla. "Amca sen yemek yedin mi?" diye sordum. Gözlerinin altı bile çökmüştü Korkut'umun ya.

Gözlerini kaçırmasına karşı gözlerimi kıstım. Tam o an, telefon onun elinden çekilmiş ve ben Yekta amcamla bakışıyor duruma gelmiştim.

"Korkut hadi, hadi." deyip onu yemeğe kış kışlayan amcam, idol amcamdı. Bakışları ilk defa ekrana kayarken, hepimizin birlikte ona el sallamasına karşı güldü. "Yeğenlerim, nasılsınız?" diye sordu hepimize karşı.

Selim sonunda derin bir nefes verdi. "Sonunda lan sonunda! Bir amcamız sordu bizi sonunda!" diye bağırarak konuşmuştu.

Dedemlerin bakışları buraya dönerken, annem arabanın önünden arkaya bağırdı. "Selim bağırma oğluşum!" diye. Annemin şu hitap şekillerine düşmem şaka mıydı ya?

Yekta amcam kahkaha attı. "Yazık yav yeğenlerime, Korkut'la Civan sizi sormadı mı?" diye gülüşlerinin arasından konuştu.

Barlas abim duygulu bir şekilde kafasını salladı. "Amca bırak sormayı, yüzümüze bile bakmadılar be!" diye sinirle konuştu.

Cenk abim de kafasını salladı onay verirmişçesine. "Olsun be amca, biz artık senin tarafındayız." dedi.

Yekta amcam onaylarcasına kafasını salladı ve gözleri bana döndü. "Kızım bizden başkasına amca demedin değil mi?" diye sordu saçma bir şekilde.

Kaşlarımı çattım. "Ne alaka amcaların bir tanesi? Benim burada amcam değil, dayım var." deyip omuz silktim.

Kafasını salladı. "Aferin işte, buraya gelince de olmasın bizden başka amcan." ekrana eğilip fısıldayarak söylemişti bunları. Ardından arkada kalın bir erkek sesi duyulmuştu. "Ağabey! Şu Musa ne zaman gelecek?" diye sormuştu adam.

Kaşlarımı çattım. Yoksa şu Seymen denen adam bu muydu?

Yekta amcam bana baktı. "Tahmini ne zaman varacaksınız gülüm?" diye sormasına karşılık, bana diğerlerinden daha yakın duran Bora abime baktım. "Abi, ne kadar kaldı?" diye sordum.

Abim önce kolundaki saate baktı, ardından bana döndü. "Bir saat civarı bir şey kaldı yavrum. Çok az bir süre sonra Antep'e gireceğiz." dedi.

Kafamı salladım ve amcama döndüm. "Amca bir saat gibi bir şey kalmış." dedim. Buna karşılık kafasını salladı ve arkasına döndü. "Bir, bir buçuk saat sonra burada olurlar." demesiyle, adam yeniden konuşmuştu. "Kiminle konuşuyorsun? Beko'yla mı?" ne alaka kardeş? Amcam sadece bekoşa mı gülüm diyor?

Of ben bu amcalarıma görmeden sinir olmuştum ya. Ve ben, hoşlanmadığım insanlara pek iyi davranan biri değildim...

Adam kafasını kadraja sokmak isterken, Yekta amcam adamın kafasını itti kendinden. "Yok oğlum yok, Selin'le konuşuyorum." demişti.

Adam anladığını belli edercesine birkaç şey mırıldanınca amcam gülümseyerek bana baktı. "Seninle amcanı tanıştırayım gülüm, Karan amcan," deyip adamı yanına çekmişti. Bizimkilerden çok bir farkı yoktu açıkçası. Abi genlerimiz güzelse biz ne yapalım?

Lan bu arada Halise nenoşum bana Dedemle nasıl tanıştıklarını anlatacaktı bir ara, unutturmayın ben de hatırlatayım ona.

Karan denen adam ağzını açıp konuşmak üzereyken, gözlerimi Yekta amcama çevirdim. "Amca, Civan'ımla Korkut'uma selam söyle, ben kapatanze." deyip ekranı öpüp telefonu kapatmıştım.

Barlas abim bana döndü. "Kızım niye öyle yaptın lan?" diye sordu şaşkınlıkla.

Omuz silktim. "Abi ben hiç sevmedim yeni amca istemiyorum, üçü bana yetiyor zaten." diye konuştum.

Cenk abim ve Selim gülmeye başlamışlardı. Selim gülüşünü durdurunca konuştu. "İkiz bak Karan amcam aşırı harika bir adamdır, benden söylemesi, sonra pişman olursun." demişti.

Göz devirdim. "Kardeşim, benim olmayan bir şey elimden gitti diye niye üzüleyim? Hem benim tam ÜÇ tane amcam var, yeto bana bu kadar- AY YETER DARALDIM ÇIKIN YANIMDAN!" Diye kudurup kendim kalkmıştım aralarından.

Elimde telefonumla Musa abimin yanına gitmek üzereyken, elimden tutulmamla durdum. Demir abi gülerek beni yanına çekti. "Gel kızım buraya, azıcık da bizimle otur." diye konuştu keyifle.

Parmağımı ona doğrulttum, sonra pişman olup çektim. "İyi bari oturayım. Ne konuşuyordunuz?" diye sordum.

Gökçe kahkaha attı ve bana döndü. "Ebsa-" deyip yeniden kahkaha atmasıyla Aslı da gülmeye başlamıştı. Ben de onların gülüşlerine gülmeye başlamıştım. "Salak mısınız anlatsanıza." diye zorlukla konuştum gülüşlerimin arasından.

"Bu salak aşiret ağası bulmak istiyormuş." deyip omuz silkmişti Selvi, sanki imkansızmış gibi.

Alphan abi de Ebsa'ya dönüp omzunu sıvazlamıştı. "Boş ver be yavrum, erkekler boş zaten." deyip omuz silkmişti.

Selvi'ye döndüm ardından da bizimkilere. "Arkadaşlar bu zor bir şey değil ki." deyip beni izleyen ancak ben ona bakınca bakışlarını kaçıran Poyraz'a baktım.

Aslı göz devirdi. "Kızım herkes aşiret ağası bulsaydı ohoo-"

Göğsümü kabarttım. "Arkadaslar ben aşiretim biliyorsunuz değil mi?" diye sordum önce. Umutsuz gariban Ebsa'nın da bakışları bana dönerken kafasını sallamıştı. Dünya'nın en basit şeyini anlatıyormuş gibi gözlerimi üstlerinde gezdirdim. "Ben bulurum size aşiret paket bir beyefendi ya, lan- Lan benim kuzenlerim var! Onlardan biri- Yook! Onların arkadaşlarını ayarlarız olm size. Kudurmayın hemen." demiştim.

Alphan abi elini Gökçe'nin omzuna attı. "Ben kardeşimi çıkartın içinden, şimdi devam edebilirsiniz."

Hasan abi düşünür şekilde bana döndü. "Niye kuzenlerini ayarlamıyorsun?" diye sordu.

"Kardeşim benim olan benimdir, onların hepsi benim." dedim ama öyle bir şey yoktu bu arada. Şimdi kuduruyordum ama Ebsa ile Kaya'yı yapacaktım inş.

Demir abi anlamışçasına kaşlarını kaldırdı. "Ha sen diyorsun ki kuzenlerimi kıskanıyorum." dedi.

Omuz silktim. "E herhalde, gavat mıyı- ah Demir abi vurmasana be!" diye cırladım kafama vuran Demir abiye.

Gülerek elini dudaklarının önüne getirdi. "Ayıp lan ayıp." diye konuşmasına göz devirdim. "Ayıp yatakta olur gardaş." demem ile Hasan abi Alphan abiye dönmüştü. "Hanımefendi kızı ne hale getirmişler Antep'te." ve bu, samimiyetimi sonlandırmama yeterdi.

Göz devirdim ve kalktım yanlarından. "Ben abilerimin yanına gidiyorum." deyip konuşmalarını dinlemeden Musa abimin yanına geçtim. Atakan abim ile yan yana oturuyor oldukları için ufak bir yere sıkışmak istememiş ve ayakta durmuştum.

Abimin bakışları bana döndü. "Bir sorun mu var kızım?" diye sordu.

Kafamı salladım ve yola baktım. Antep'te olduğumuzu belirten tabelalar çıkmaya başlamıştı bile. Arından abilerime döndüm. "Benim kıyafetlerimi değiştirmem gerekiyor, bu şekilde arabadan inmek istemiyorum." dedim.

Araç otobüs terminalinde duracaktı ve sırf keyif olsun diye bile orada takılan insanlar vardı Antep'te. Sırf bundan ötürü bile kıyafetlerime dikkat ederek inecektim araçtan.

Musa abim gülümseyerek kafasını salladı ve ayaklandı. Atakan abim onun geçmesi için ona yer sağlarken, önüme geçip Selimlerin yanına ilerledi. "Hadi kalkın, şu bezi alın. Selim hadi oğlum." diyerek Selim'in eline bir parçasını, diğerini de Barlas abimin eline tutuşturmuştu.

İkisini de otobüsün sağ ve sol köşesine gönderirken bana döndü. "Bunun arkasında giyinebilirsin bebeğim." ve alnımı öpüp kulağıma eğildi. "Siyah istiyorum. Parmağındaki mücevher siyahların arasında parlasın." deyip yeniden Atakan abimin yanına ilerledi.

Onun arkasından kısa bir süre gülümsemiş, ardından da çarşafın önüne geçmiş ve arkada duran valizime zorlukla uzanıp birkaç şey çıkarmıştım. Pekala, gittiğimiz gibi ağaları evde görecektik bundan ötürü ciddili bir şeyler çıkarmam gerekiyordu.

Üstümü soyup çıkardıklarımı üstüme geçirdim hızla.

Musa abimin vermiş olduğu kolyeyi boynuma zorlukla taktım ve koluma da dedemin Antep'teyken aldırmış olduğu altın saatlerden birini takıp birkaç tane bileklik takmıştım aynı koluma.

Siyah gömleğimin kollarını kıvırdım ve Musa abimin vermiş olduğu yüzüğü çevirerek yüzünü dışarının göreceği şekilde ayarladım. Ardından valizi kapatıp makyaj çantamı çıkarmıştım. Abim ve ikizimin çok yorulduğunu düşünerek çarşafa vurup düşmesini sağladım. İkisinin de götü tutuşmuş, hızla düzeltmeye çalışmışlardı ancak beni gördüklerinde durmuş ve beni süzmeye başlamışlardı.

Bakışlarına güldüm ve Cihan abimle uyuklayan Berkcan'ı çağırdım. "Bekooşş! Gel buraya!" diye aracın içinde çığırmama karşılık hiçbiri bana dönmemişti. Selin üzgün.

"Selin böyle olmadı sanki he, değiştirsen mi bunları?" diye soran Selim'e gözlerimi devirerek baktım. "Kalk git sen de giyin, varacağız neredeyse." diye konuştum gergin gergin.

Ağzını açsa çarpacağımı fark ederek yanağımı öpüp çıkmıştı arka taraftan. Ben de ayna bulamadığım için hızlı adımlarla öne doğru ilerledim ve ön koltukta oturan dedeme döndüm. "Dede, yanına geleyim mi?" diye sordum elimde makyaj çantamla.

Güldü ve kafasını salladı. Dayım önde oturmaktan sıkılınca yan koltuk boş kalmıştı. Dikkatli bir şekilde, şoföre çarpmadan öne geçtim ve aynayı kendime çevirdim.

Nenem bana döndü. "Uiy, torinum ne cuzel olmişsun da." diye konuştu keyifle. Ardından bakışları kolumdaki altınlara dönünce kafasını anneme çevirdi ve bir şeyler fısıldadı. Ben aynaya dönmüş nasıl bir makyaj yapacağım diye kendime bakarken de, dedemi dürtmüş ve kaşlarıyla kolumu göstermişti.

Asiye teyzem neneme güldü ve direkt sordu. "Kizum ha kollarundakiler ne guzelmuş. Eniştem de zevk sahibuymuş ha." diye atıp tutmuştu.

Vay teyze vay vay, sen de az değilsin ha. Elime kapatıcıyı aldım ve gözlerimin altına sürerken gülümseyerek konuştum. "Yok teyze babam almadı. Antep'e ilk geldiğimde Nasuh dedoşum aldırmıştı bunları." dedim elime makyaj fırçamı alırken.

Hüsniye teyzem konuştu bu defa. "Ha bunlari nedur da? Coren de bir sanduk aldirmuş sanar." deyip kendi kendine gülmesiyle, annem bıyık altından gülerek gülüşünü eliyle gizlemişti.

Dağıtmış olduğum kapatıcıyla birlikte dudağımı ısırarak teyzeme döndüm. "Kilomun iki katı bir sandık eder mi bilmiyorum." deyip omuz silktim ve önüme dönüp bu defa kirpiklerimi kıvırdım. Ardından keskin bir eyeliner çekmiş, gözpınarlarımı da beyaz göz kalemiyle doldurduktan sonra maskara sürmüştüm.

Dedem tövbe çekti ve arkasına dönüp fısıldadı. "Dilek! Niye bana demeysun sen!" diye sinirle konuştu. Annem ona açıklamalar yapmaya çalışıyordu ama ne nenem ne de dedem onu dinliyordu.

Tartışmalarına kulak tıkadım ve krem allığımı yanaklarıma sürüp dağıttıktan sonra karmakarışık olan çantanın içinde dudak kalemimi aramaya başladım. Çürük vişne renginde bir ruj süreceğim için ona uygun bir kalem bulmuş ve kalın dudaklarımı onunla çevrelemiştim. İçine de rujumu sürdüğümde tamamen hazırdım!

Hayır değildim! Burnumun ucuna biraz heyelighter sürsem bir zararı olmazdı bence. Hem mis gibi burnum vardı! Ortaya çıkmasın da üzülsün mü? Üzülmesin diyerek küçük bir fırça çıkardım ve heyelighter kabını zorlukla tek elimle açıp burumun ucuna geleceğimden daha parlak bir şekilde yuvarlak şekilde sürdüm tozu.

Şimdi gerçekten hazırdım.

Dedem yüzümü tuttu ve yanağımı öptü. "Ohh, ne cuzel olmuş benum torinum. Aynı annesu aynı!" vallahi haklıydı. Babamdan aldığım tek şey huyumdu. Fenotip bakımından hep anneme çekmiştim.

Güldüm ve ben de dedemin yanağını öptükten sonra yeniden aynı zorluğu çekerek ön koltuktan arkaya geçtim. Annemin kuyruğumdan yakalamasıyla o söylemeden istediğini yapmış ve etrafımda dönmüştüm.

Sonunda yüzümü ona dönmemle gururlu bir şekilde gülümsedi ve teyzemlere döndü. "Ben doğurdum valla." deyip bana uzaktan öpücük attı.

Güldüm ve uzaktan beni beğeniyle süzen Musa abimin yanına ilerledim. Bu arada neredeyse gelmiştik çünkü yolu kısmen tanıyordum. "Nasıl?" diye sordum ona bakarak.

Elini koluma koydu ve gömleği bileklerimin birazdan daha fazla olacak şekilde üstüne getirip kıvırdı. Diğer koluma da aynısını yaptıktan sonra gözlerime baktı. "Harika olmuşsun güzelim." net bir şekilde konuşmasıyla ağzım kulaklarıma varırmışçasına gülümsedim.

Musa abimin telefonunun çalmasıyla, yanında uykusundan yeni uyanan Atakan abime güldüm ve Poyraz'ın yanındaki koltuğa oturdum. Abimin telefonla konuşma sesleri kulağıma ilişiyordu. Aracın durmasıyla birlikte otogarda bulunan siyah araçlar etrafımızı sararken, yanımdaki çantaya elimi attım ve siyah güneş gözlüklerimi çıkardım.

Herkes teker teker araçtan inerken, Poyraz inmeden önce kulağıma eğildi. "Çok güzel görünüyorsun." diye fısıldadı. Yalnızca kafamı sallamakla yetindim ve abilerimin arkasından ben de arabadan inip güneş gözlüklerimi taktım.

Derince etraftaki havayı soludum. Sonunda dönmüştük kendi şehrimize.

Zaten bizim sayımız oldukça kalabalıkken, sayısı yirmiyi aşkın siyah takım elbiseli korumalarla birlikte daha kalabalık duruyorduk. Karadeniz tayfanın yanına ilerledim ve cebimdeki telefonu çıkartıp aile grubumuza vardığımıza dair bir mesaj attım.

Alphan abi yanıma yaklaştı ve elini belime sardı. "Çok güzel olmuşsun kardeşlerin en sarışını." diye mırıldandı kulağıma doğru.

Güldüm ve tek elimi cebime atıp kendimi Alphan abiye yasladım. "E herhalde askerim, Dinçsoyların genetiği harikadır." diye kendini beğenmişlik kokan sesimle konuşmuştum.

Güldü ve belimi sıktı hafifçe. "Güçlülerin genetiği diyecektin ha yavrum?" diye konuştu.

"Tch, birazdan Dinçsoy genetiğini görece-"

"Selin?" adımı duyduğumda hızla geriye döndüm. Sorgular gözlerle bana bakan Kadir'ime karşı hızlı adımlarla ilerledim ve ellerimi boynuna sarıp ona sarıldım. Ulan çok özlemiştim ben Dinçsoy bebelerini ya.

Kollarımı ona sarmama karşılık Kadir abi de hızla kollarını belime sardı ve beni kendine çekti. "Çok özlemişim lan." diye mırıldandı başını boynuma gömmüşken. Kafamı salladım. "Bir de bana sor." diye ağzımın içinden konuştum.

Ondan ayrıldığımda bana bakmakta olan Aziz abiye sarılmış, ardından da Seyit abi ile sımsıkı sarılmıştık.

Ve sıra beni kaşlarını kaldırmış bir şekilde izleyen Fırat Bey'e gelmişti.

Sanki hiç hoşnut değilmişim gibi yanına gittim ve yandan bakıp yüzümü buruşturdum. "Ayh gel bari sana da sarılayım, sadakam olsun." diye konuştum sanki onun veli nimetiymişim gibi. Öyleydim bu arada.

O da bana aynı şekilde baktı ve sonra pes edip gülümseyerek kollarını açtı. Ben de gülüp kollarının arasına girdim. Saçlarımı karıştırdı sertçe. "Off nasıl da özlemişim seni be cadı." dedi. Pardon da nerem cadıya benziyor?

İşte tam da bunu söyledim. "Pardon da nerem cadıya benziyor? Sen hayatında böyle güzel cadı gördün mü?" diye çemkirdim hemen.

Kaşları havalandı hemen. "Gördüm, tam karşımda duruyor şu an." dedi o da. Göz devirdim ve arabalara dağılmakta olan aileme doğru ilerledim. Gökçelerin bakışlarına karşı, abilerimi sürükleyerek onların yanlarına götürdüm.

"Bu Fırat abim," dedim elimle onu işaret ederken. Hasan abilerle baş selamı ile anlaşmış, Aslılar da aynı şekilde karşılık vermişti baş selamıyla. Seyit abiyi gösterdim. "Bu Seyit abiiiiim, bu da Aziz abim ve son olarak bu da Kadir a-" Kadir abinin bakışlarının bana dönmesiyle kendi kendime yükseldim. "Nereden abim oluyorsun be! Abim değil, yalnızca Kadir'im, gelecekteki kocam inşallah." diye mırıldandım herkesin duyabileceği şekilde.

Demir abilerin kaşları çatılırken bizimkiler yalnızca gülmekle yetinmişti. Seyit abi kolunu omzuma attı. "Seninki seni aldattı yavruum, manita yapmış hem de aşiret kızı!" demesiyle bendeki şalterler hepsi atmıştı.

"Pardon?" diyerek Kadir abiye döndüm. Hızla göz devirdi. "Geri zekalı işte, saçmalıyor. Ben sana yalnız kaldığımızda açıklarım." deyip göz kırpmasıyla gözlerimi kıstım.

Selvi gülerek lafa girdi. "Bu kuzen ilişkilerine karşı olan halin mi?" diye sordu. Alphan abi direkt onu uyarmıştı ama buna karşılık omuz silkti.

Fırat abi, bu kız ne diyor bakışlarıyla bana bakarken dişlerimi sıktım. Dayak yemeden rahat etmeyecekti.

Tam ağzımı açmış ona bir şey söyleyecekken bakışlarım uzaktan bizi izleyen adamlara dönmüştü. Kaşlarım çatılırken Kadir abiye döndüm. "Bu adamlar bizden mi?" diye sordum.

Hepsinin bakışları oraya dönerken Aziz abi dişlerini sıkmış ve telefonunu çıkartıp birilerini aramıştı. Telefon açılınca konuştu. "Bavo, bu piçler bizi izliyor, ne yapalım?" diye sordu resmen tıslayarak. Yekta amcamın söylediği şeyleri beğenmemiş olmalı ki, hiçbir şey söylemeden kapatmıştı telefonu.

Bizi izleyen araçtan bir adam inmiş ve bize doğru adımlamaya başlamıştı. Ben bu adamı da tanıyordum lan bir yerlerden. Nerede ne halt varsa zaten içindeydim ben ya, Allah'ım niye böyle bir karakterim ben?

Adam yanımıza yaklaştı ve güneş gözlüklerini çıkardı. Gözleri benim üzerimde dolanırken, Kadir abi hızla önüme geçmişti. "Hayırdır birader, neye bakmıştın?" diye sordu sertçe.

Adam yan bir şekilde güldü. "Kızınıza bakıyordum Kadir efendi." Kadir abinin ipleri kopmuş, hızla karşıdaki adama saldıracakken kolundan yakalayıp çekmiştim kendime doğru. Zaten Musa abimin de gelmesi fazla sürmemişti.

Adamın karşısında durdu ve elimi sıkı sıkıya kavradı. Adamın korumaları da etrafında dururken, yalnızca bana bakıyordu. "Hayırdır Yaman CevherHAN, Zemheroğullarının karşısına ne dikti seni?" diye sormuştu rahatlıkla.

Adının Yaman olduğunu öğrendiğim adam gülümsedi. "Yine aynı senaryo yaşanmıyor mu Dinçsoy? Biri esmerdi bu da sarışın." deyip güldü. Abimin elimi tutan elinin kasıldığını hissederken, yüzük olan elimi kaldırdım ve güneş gözlüklerimi çıkartıp karşımdaki adamı aşağılayıcı bir şekilde süzdüm.

Gözleri parmağımdaki yüzüğe takılırken dişlerini sıktı. Abime döndüm ve gülümsedim. "Bu adam da çalışanlarımızdan biri mi abi? Her yerde çalışanımızı görmekten sıkıldım." deyip şımarıkça omuz silktim.

Yanımdaki Seyit abi gururla gülümserken, bize bakmakta olan babam yaptığımı onaylar bir şekilde kafasını sallamıştı.

Bu bana yetmemişti. Yaman ağzını açıp konuşacakken bu defa yanımıza yaklaşan Bora abime döndüm. "Bora abi, çalışanlarımızı biraz daha dikkat ederek seçsen iyi olur," deyip yeniden adamı baştan aşağıya süzüp yüzümü buruşturdum. "Göz zevkimi bozuyor bu." deyip omuz silktim.

Yaman'ın sinirle bana yaklaşmasıyla Musa abim de ona doğru bir adım atıp beni kendisinden birkaç adım geride bıraktı. Yaman güldü. "Bir saat sonra evindeyken de bu şekilde konuş, olur mu küçük hanım? Dilini yutmuş bir şekilde karşımda dururken hepinizi izlemek çok keyifli olacak." arkasını dönüp gitmek üzereyken geri döndü. "Bu arada, kendini hazırla, İstanbullardan buraya gelip berdele kurban gideceksin ve işte tam o zaman, bu göz zevkini bozan adama muhtaç kalacaksın!" diye tıslamıştı.

Gitmesine izin vermeden abimin elini bıraktım ve ona yaklaştım birkaç adım. Fırat abi her an Yaman'ın üstüne atlamaya müsait bir şekilde tetikte dururken ben alaycı bir şekilde güldüm. "Karşında Dinçsoy duruyor Cevherhan. Zemheroğullarının benim için neler yapabileceğini aklının ucundan bile geçiremezsin ama merak etme, bugün buna yakinen şahit olacaksın. Sana bir Dinçsoy tavsiyesi, abilerimi çok fazla tahrik etmeye çalışma; aksi takdirde tenhada yakalarlarsa," dedim ve güneş gözlüğümü takıp geri dönmeden önce konuştum. "Ne senin için ne de ailen için hiç iyi olmaz." deyip cevap vermesine izin vermeden babamın yanına ilerlemeye başladım. Yanına gittiğim gibi beni kolunun altına alırken, ellerini sıkmış bir şekilde bize bakıyordu. Fazla uzun süre orada durmamış, hızlı adımlarla aracına binip otogarı terk etmişti.

Kafamı sağa çevirdiğimde Berkcan'ın kamerasının bana dönük olduğunu görmüştüm. Kardeşim yetenzi, ben bıkanzi, sıçarken bile video çekenzi.

Hızla yanıma koştu ve telefonunu salladı. "Abla o neydi abla! Kerim ile Rojhat'a attım hemen edit yapıp aile grubuna atacağız şimdi!" deyip telefonunu sallamıştı yeniden önümde.

Gözlüklerimin altından göz devirmekle yetinirken babam "Aferin aslan kızıma, işte eve gittiğimizde senin üstüne geldiklerinde de böyle konuşacaksın. Sakın, sakın susayım deme! Dinçsoy olduğunu hepsinin yüzüne vur bu şekilde." deyip kafamın üstünü öpmüştü.

Güldüm ve kafamı salladım. "Sen merak etme baba, hepsi öğrenecek." diye konuştum. Bana bakıp konuşmakta olan Aslılarla konuşmayı da aklıma kazıdım. Şu saçma berdel işi bittiği gibi Antep gezisi yapacaktım kuzenlerimle. Tabii ki yalnızca kız kuzenlerimle.

Babam bana döndü. "Hangi arabada geleceksin? Dedenler seni yanlarında istiyormuş." diye sordu.

Kafamı salladım. "Musa abimle gitmem daha iyi olur diye düşünüyorum baba. Şu aşiret işlerinin asıl yöneticisi o olduğu için kısmi bir gözdağı verebiliriz." dedim.

Kafasını salladı onaylar mahiyette. "Ben de öyle düşünüyorum. Bora da sizinle birlikte gelsin, Antep ağaları ona çok değer veriyor." dedi.

Kaşlarımı çattım hafifçe. "Öne binmeyi düşünmüştüm." diye konuştum.

Gülümsedi. "Öne bineceksin zaten. Bora, saygıya aşırı düşkün bir adam kızım ve normal bir durumda o varken senin öne oturmanı onaylayacak biri değil. Bunu herkes bu şekilde biliyor ama şimdi sen öne, o da arkaya oturacak. Onun bile sana bu denli değer verdiklerini görmek iyi bir psikolojik etki yaratacaktır üstlerinde." diye konuşmasıyla kafamı salladım.

"Peki ya Bora abim, ona söyledin mi?" diye sordum.

Kafasını salladı. "Kumar oynayacağız güzel yavrum, kumar. Abinin sana verdiği değeri görmek istiyor musun? Birazdan öğreneceksin." deyip yeniden kafamı öpmüş ve dedemlerin yanına ilerlemişti. Geniş ve büyük araçlarına kalabalık bir şekilde binip giderlerken ben de abilerime doğru ilerledim.

Doruk abim bana döndü. "Kiminle gideceksin?" diye sormasıyla Musa abimi gösterdim.

"Musa ve Bora abimlerle gideceğim. Babam üçümüzün gelmesinin daha iyi olacağını söyledi." dedim dalgın bir şekilde duran Musa abimin de dikkatini çekmek istermişçesine.

Musa abim daldığı yerden çıktı ve Doruk ile Cihan abilerime döndü. "Siz bizim çocukları alıp geçin. Aziz, Fırat, siz de Hasanları alın yanınıza. Seyit ve Kadir de kızları alıp gelsin." deyip bana baktı. "Geçelim mi kızım?" diye sorunca kafamı salladım ve Bora abimi çoktan yanına varmış olduğu araca baktım. Passat'tan asla vazgeçmiyorlardı.

Musa abim güneş gözlüklerini takıp sürücü koltuğuna geçerken, ben de gergin bir şekilde elimi arka kapının koluna atmıştım. Kolu kendime çekmek üzereyken Bora abim kendi kapısını açtı ve eliyle ön koltuğu işaret etti. Gözlüklerini taktıktan sonra konuştu. "Öne geç güzelim."

Kafamı salladım. "Abi, sen benden daha büyüksün." diye konuştum.

Yanıma yaklaştı ve elini belime koyup beni ön tarafa yönlendirdikten sonra kulağıma eğildi. "Benim saygı duyduğuma onlar sike sike saygı duymak zorundalar." dedi ve yanağımı öptü hafifçe.

Artık ona da tamamen güveniyordum.

Oturdum ve emniyet kemerimi taktım. Musa abime döndüğümde onun da bana baktığını görmüştüm. Gülümsedi. "Az önce yaptığın şey, tam sana yakışan türdendi. Yine beni gururlandırdın kızım ancak en zor kısmı, birazdan başlayacak. Hazır mısın?" diye sormasıyla bordo ojeli tırnaklarımı kemirmemek için kendimi zor tuttum.

Kendimden emin çıkarmaya çalıştığım ses tonumla, çenemi hafifçe dikleştirdim. Bana bakmakta olan Bora abime ve ardından yine Musa abime döndüm. "Siz yanımda olacaksanız, ben her türlü şeye hazırım abi." diye konuştum.

Bora abim güldü. "Ortalığın anasını ağlatmaya hazır mısınız Dinçsoylar?" diye sordu iki koltuğun arasından bize eğilip.

Musa abimle aynı anda birbirimize baktık ve gülümsedik.

"Hem de nasıl hazırız." diye fısıldadık ikimiz de.

<>

Korkut Dinçsoy's Pov

Önümdeki tabaktan aldığım plastik eriği oğlum Hanif'in kafasına fırlattım. "La oğlum ben ne yetiştiriyorum? İnsanlığa hiç mi faydan olmayacak senin he?" diye sinirle konuştum. Vallahi boşu boşuna çocuk yapmıştım, zaten bir halta yaramıyorlardı.

Benden kaçmakta olan salak evladım bağırdı. "Ya babağa! Kebapçıya gitmedim diye niye insanlığa faydam olmuyor benim!?" diye konuşmasıyla bendeki şalterler daha bir atmışlardı. Ne olurdu bu kütük herif ile Selin yer değiştirseydi.

Aklıma gelen yeğenimle birlikte oğlumu kovalamayı bırakıp köşedeki tekli koltuğa çöktüm mutsuzlukla. Sabahtan beri bizi gülerek izleyen Yekta ağabeyimin eşi Songül yenge gülerek yanımıza gelmişti.

"N'oldu Korkut, Karadeniz'de gemilerin battı?" diye sordu.

Elimi salladım. "Karadeniz bata inşallah!" diye beddua savurdum. Sonra vazgeçip geri aldım, vatanımızın toprağına bir şey olmasın.

Songül yenge güldü yine. "Ha sen Selin'i özledin, yav bram gelecek, azıcık sabredin." dedi. Gelip o sabretseydi! Sanki çok kolaydı ya beklemek.

"Sabredin?" diye sordum önce sonra devam ettim. "Başka kim sabrediyor?" diye sordum.

Güldü ve kafasıyla konağın avlusunu işaret etti. "Civan sabahtan beri kendini harap etti ha Selin ha Selin böyle diye." deyip gülmeye devam etti.

Ona bakıp yüzümü buruşturdum. "Ma sen ne anlarsın sanki!" deyip kardeşimin yanına ilerlemeye başladım. Beni anca o anlardı. Yanına vardığımda etrafında gülerek ona bakan çocuklarımızı, dalgın bir şekilde etrafı izleyen kardeşimi görmüştüm.

Hızla gidip yanına oturdum ve omzunu sıvazladım. "Gelecek gelecek, az kaldı. Şunun şurasında iki hafta nedir sanki?" deyip sıkıntıyla elimi alnıma koydum. Civan da bana dönüp kafa sallamıştı. "Değil Korkut? Gelecek çabucak." demişti kendini teselli etmek adına.

Kafamı sallayıp destek vermiştim ona.

İkimiz de avludaki kanepenin bir köşesinde akşamı ederken, evlatlarımız Ebu Cehil gibi bize zorbalık yapıp gülüyorlardı. Selin'im olsaydı 'Korkut'uma zorbalık yapmayın' diyerek sustururdu onları...

Akşam yemeğini de yemiş, sohbet amaçlı avluda otururken babam da karşımıza geçip bize gülmeye başlamıştı. Bıkmışçasına babama baktım. "Yav bavo bari sen yapmayasın!" diye inledim artık bıkmışlıkla.

Babam, bir araya sıkışmış olan benle Civan'a baktı ve yine güldü. "Oğul ne yapmayayım? Torunumu biz de özlüyoruz ama siz abartıyorsunuz." deyip pos bıyıklarının altından gülmeye devam etmişti.

Babamın en çok güldüğü sene de bu seneydi. Selin geldikten sonra sohbet her ondan açıldığında istisnasız onu güldürecek bir şey çıkardı.

Salak oğlum Kaya bıkmışlıkla bacaklarını kendine çekti ve oturduğu yerde bağdaş kurup telefonunu sıkıntıyla yastığın üstüne koydu. Yekta ona döndü. "Ne oldu Kaya?" diye sordu. "Yine oflayıp pofluyorsun." diye de ekledi.

Biricik zevcem güldü. "Yav Civan ağabey, sen bilmiyorsun oğlumu? Kudurmuştur yine bir şeye." deyip omuz silkti. Haklı olması karşısında güldüm.

Bu defa Onur sıkıntıyla telefonunu köşeye bırakmıştı. Kaşlarımı çatıp dalgayla ben sordum. "Hayırdır Konur, sen niye sıkıntıya düştün birden?" diye sordum bilerek adını Onur değil, Konur şeklinde söylerken.

"Of amca of!" deyip adının 'Konur değil Onur' olduğunu söylememesine şaşkınlıkla baktım. Civan da şaşırmış olmalı ki, konuşmuştu. "Haho, Konur değil Onur demediyse sıkıntı büyük he yeğenim?" diye konuştu.

Hiçbiri buna cevap vermezken bu defa Resul telefonu sıkıntıyla bıraktı. Feride yengem ona döndü. "He güzel oğlum ma ne olmuş size böyle?" dedi son kelimenin sonunu uzatırken.

Ardından Adil heyecanla telefonu köşeye koymuştu. "Aho bununki daha farklı herhalde." dedim gülerek.

Caner de sıkıntıyla telefonunu köşeye bırakıp bize döndü. "Yav baba, Selinle konuşuyorduk biz." dedi ama bunda bir sorun yoktu. Sonra devam etti. "Bizi özlediğini söyledi, bir de geldiğim gibi Adil'in yanaklarını vakumlayarak öpeceğim de dediği için keyifli bu bu kadar." demişti oflayarak.

Biz kurduğu cümleye gülerken sıkıntının nerede olduğunu tam kavrayamamış olan Yekta gülerek konuştu. "Eee yeğenim, burada kötü ne var?" diye sordu.

Fatih sıkıntıyla nefes verdi. "Sorun hepsinin daha iki hafta orada olması." dedi büyük bir mutsuzlukla.

Veysel ağzına elma atarken büyük bir sinirle konuşmuştu. "Keşke bir şey olsa da hepsi birden geri dönse." Kurduğu cümleye gülmekle yetindim ve önümdeki çayı içtim.

Konağın kapısının sertçe çalınmasıyla erkekler olarak hızla ayaklanmıştık. Kaşlarımı çattım ve kapının açılmasını bekledim. Kapı açılınca ilk önce Seymen'i görmüştük karşımızda. Oğlum Rojhat hızla "Seymen amca, hoş geldin!" diye bağırırken asıl olanın bu olmadığını hissetmiştim bile.

Seymen zorlukla gülümsedi ve yanımıza gelmek üzere adımladı ancak arkasında, elini tuttuğu bir kadın da vardı. Kaşlarımız çatılırken babam bağırdı. "Seymen! Gelesin buraya, kapıda durmayasın!"

Kapı hızla kapanmış, kardeşim Seymen elini sımsıkı kavradığı kızla birlikte yanımıza gelmişti. Yanımıza vardığında babama baktı. Annem ikisine bakıp gülümsedi. "Sevdiğin kızı getirmişsin Seymen? Xoş gelmişsin kızım." diye konuşmuştu gülümseyerek ama durumdan memnun olmadığını anlamıştım. Yine de kıza yansıtmamak için kibar davranıyordu.

Kardeşim kafasını salladı ve hayatında ilk defa babamdan tokat yemesine neden olacak o cümleyi kurdu. "Bavo bu Jinda, az önce onu Cevherhanların konağından kaçırdım. Biz birbirimizi seviyoruz evlenmek-" ve yanağına yediği tokatla susmak zorunda kalmıştı. Kafası direkt sola düşerken, dudağı patlamış ve kan akmıştı. Annem direkt kendini koltuğa atıp ağıtlar yakmaya başlamıştı bile.

Babam şu ana dek hiçbirimize el kaldırmamıştı. Bu bir ilkti.

Babam elindeki bastonu sertçe yere vurdu. "Sen ne halt yediğini sanarsın Seymen! Ben seni böyle mi yetiştirdim!?" bağırışı tüm konağı inletirken konağın kapısı açılmıştı. Diğer kardeşim Karan elindeki valizlerle gelirken, valizleri konağın çalışanına verip yanımıza gelmişti hızla.

"Ne oluyor burada?" diye sormuştu gergin bir şekilde çünkü herkes şaşkınlıkla babamla Seymen'e bakıyordu.

Seymen cevap veremezken birkaç saniyenin ardından kafasını kaldırdı ve sevdiği kızla kendini gösterdi. "Biz birbirimizi seviyoruz bavo! Sen söyle ağabey bu suç mu!?" diye bağırmıştı bize dönüp.

Karan kafasını salladı. "Suç değil bram suç değil, hallederiz, kız kimin kızı?" diye sordu.

Seymen yutkundu. "Cevherhanların." dedi. Buna rağmen Karan sesini etmedi ve yine konuştu. "Halledemeyeceğimiz ne var bizim bram? Zemheroğullarıyız biz, gider isteriz kızlarını, onlar da verirler paşa gibi!" diye konuşmuştu kendinden emin bir şekilde.

Jinda kafasını salladı. "Ağabeyimle konuştum be ağabey, ya berdel ya ölüm dediler, berdel yapacak kimse de olmayınca ölüm kaldı. Kaçmak zorunda kaldık." diye mırıldanırcasına konuşmasıyla şaşkınlıkla kafamı kaldırdım.

"Ne demek yok lan! O ne demek!?" diye konağın açılan kapısından içeri bağıran Fırat ve Kadir girmişti. İkisi de birbirlerinden sinirliyken, Seymen'in üstüne atlayacaklarında onları durduran Karan olmuştu.

Yakalarına yapıştı ikisinin de. "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz lan!? Amcanızın karısına öyle sesinizi yükseltmek de ne oluyor!?" diye konağı inletircesine bağırmıştı.

Yekta abim çocukluğumuzdan beri en sakinimizdi. Bir olay oldu mu soğukkanlılığını korur, en mantıklı tepkileri o verirdi.

Yekta abim hızla öne doğru atıldı ve Seymen'in boğazından yakaladığı gibi konağın kolonlarına yapıştırdı. Öldürecek gibi sıkıyordu boğazını. Jinda'nın bağırışı yükselirken, en sıcakkanlıları olan karım bile önemsememişti onu.

Yekta abim boğazını sıkmayı bıraktı ve Seymen'i oturduğumuz alanın ortasına fırlattı. Dizlerinin üstüne düşmüştü, Jinda da onun yanına eğilip ağlıyordu. Tama ağzını açmış konuşacakken abim sinirle bağırmıştı.

"Şu ana dek tek bir kez bile elimizi kaldırmadık Seymen sana, tek bir kez dahi bizi yanında değil karşında görmedin! ANCAK ŞİMDİ BEN SENİN KARŞINDAYIM! KADINIM DİYE GETİRDİĞİN KIZIN AİLESİ GELİR DE YA BERDEL YA ÖLÜM DERSE, BEN SENİN ALNININ ORTASINA HİÇ ACIMADAN SIKARIM! ÜÇ BEŞ VİCDAN AZABI ÇEKERİM AMA YEĞENİMİN HAYATINI KURTARDIĞIM İÇİN KENDİMLE GURUR DUYARIM!" Diye evi inletmişti.

Songül yengem, sakinleşmesi adına abimi tutarken Civan bir adım attı ileri ve yerde duran kardeşimin üstüne tükürdü. "Selin'in tek bir gözyaşı senin yüzünden dökülürse, bak işte o zaman ben nasıl tüm Antep'i ayağı kaldırıp senin üzerine atıyorum." dedi sakinliğini zar zor korurken.

Benim sessizliğimi korumam karşısında bakışları bana dönerken bir yardım parıltısı arıyordu ama benim onlardan daha beter olduğumu bilmiyordu.

"Korkut ağabe-"

"Sakın!" diye tısladım. "Sakın bir daha bana ağabey deme. Sen ağabeyini, yeğeninin geleceğini düşünmeden gidip o kızı kaçırarak sildin. Şerefim üzerine yemin ediyorum Seymen, senin için ölümü savunanların başında ben olacağım." deyip yüzümü buruşturup ona baktım.

"Ağabey tamam haklısınız ama vicdansızlık etmeyin, o kardaşımızdır bizim yav!" diyen Karan'a cevap verecekken benim yerime Fırat konuşmuştu.

Fırat çocuklarımıza döndü ve evi inletecek şekilde bağırdı. "Bundan böyle şu herife amca diyeni görürsem, Selin'e kardeşim demeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Sizi yanına bile yaklaştırmam." diye sertçe konuşmuştu.

Karan hızla onun boğazına yapışacakken babam elini kaldırdı durmaları adına. "Fırat'ın söylediğini duydunuz!" deyip hızlı adımlarla konağı terk etti.

Rojhat ve Kerim tiksinen bakışlarla Seymen'e bakıyorlardı. Rojhat, Seymen'i yıllar boyu kendine idol belirlemiş, onun gibi olmak için delirmişti ama şimdi ona bu bakışlarla bakacak kadar güçlü olması, oğlumla gurur duymama neden olmuştu.

Caner'e döndüm. "Git bizimkilerden birini ara, abime tez bir şekilde Antep'e gelmesini söylesin." deyip bana bakan Seymen'i önemsemeden odama çıktım. Arkamdan dolu gözlerle gelen karım direkt bana sarılmıştı.

"Korkut, bizim kıza bir şey yapmalarına izin vermezsiniz değil?" diye sordu. Kafamı salladım hızla. "Ne diyorsun sen Esra? Söylediğini ağzın duyar hiç? Yegenime kimse dokunamaz." Deyip saçlarını okşadım.

Şimdi yapmamız gereken şey, Seymen ve sevgilisini ölümden, biricik yeğenimi de berdelden kurtarmaktı.

Bir seçim yapmamız gerekirse yapacağımız seçim de kolay değil ancak ortadaydı.


<>

Bol kaoslu bir bölüm oldu ve ilk defa Korkut'un ağzından yazdım. Aşırı güzel bir tecrübe oldu benim için bu.

Bölümü beğendiniz mi?

Nasıl ilerleyeceğini düşünüyorsunuz?

Bölümde en sevdiğiniz yer neresiydi???

Bölümde favori ve en nefret ettiğiniz karakter kimdi?

Ay ben cok heyecanli heyecanli yazdim bu bolumu yiah, cok eglenenze. Umarim siz de okurken eglenmissinizdir karilarim.

Hadi nis sizi sevenzi, openzi mwah bb






Continue Reading

You'll Also Like

29.1K 1.4K 22
*** "Mira! Mira! Mira!" Bana seslenen milyonlarca hayranıma mutlulukla gülümsedim. Nasıl gelebilmiştim buralara ben? Monoton bir hayatım vardı benim...
257K 14.4K 70
Silah alım satımı ile ilgilenen bir kızın taşındığı şehirde tanıştıkları insanlar ve bazı eylemlerinden doğan aşklar, dostluklar... Ortaya çıkan bazı...
5.8K 581 36
Feza: Haberini aldım Feza: Obsesifsin demek ha? Feza: Fazla ergence bir yapay hastalık değil mi? Feza: Arkadaşınla konuşurken duydum Feza: Fazla dra...
191K 10.6K 37
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...