Aşiret Paket

By icheisseniss

1.8M 108K 56.7K

Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz... More

1
DUYURU
2-karakter Tanıtımı-
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
FİNAL

36

16.7K 1.1K 943
By icheisseniss

Sea naber lan yarramin baslari?

Nasi da sasirdiniz ama dimi, sasirtmyi sevrrim. Ay su an arti elli dayilara benzedim yazamiyom hastaliktan olıyorum counku.

Neyse her satirsa yorum gormezsem bolumu ruyanizda bile gormeyenze

Opdum sg olun oy da atmayi unutmayin

<>

Ellerimi çıtlattım ve dedemin babama laf sokmalarını dinlemeye başladım.

Dedem omuzlarını gerdi ve kısık bir bakış attı babama. "Eee damat, sen nedeysun evde otirmaya devam mı edeysun?" diye sordu sonda öksürerek gülüşünü gizlemeye çalışarak.

Bunun üzerine benim gülmeye başlamamla birlikte babamın keskin bakışları üstüme dönmüştü. Ben de hızla öksürüğümle gizlemeye çalıştım gülüşümü. Dedem beni fark etmişti. "Torinum, niye uzakta oturaysun da, celesun yamacıma." dedi ve yanını pat patladı.

Cihan abişimin kolunun altından çıktım ve dedemin kolunun altına giriş yaptım. Babamın atmaca bakışları üzerimde dolanıyorken yalnızca omuz silktim.

Babam cevap vermek adına öksürdü. "Öhö! Evet babacığım, benim yerime çalışacak evlatlarım ve işçilerim olunca ben de oturup KARIMLA zaman geçiriyorum." dedi karım kelimesinin üstüne bastırarak. XZortingen strize. Dedemin bakışları anında kararırken, neneme döndü "Fehmiye, tuzlu ayran cetiresun." dedi ve gömleğinin düğmelerini gevşetti.

Bu arada babamın da evde oturduğu falan yoktu. Ya şirkete gidiyor, ki bu çok nadir gerçekleşen bir tutulmaydı, ya da Civan ve Korkut amcalarımın kebapçılara gidip onların arasını karıştırıyordu. Bazen de Yekta amcamın okuluna gidiyor ve henüz okul da açık olmadığı için ortamı karıştırarak amcamı hayattan bezdiriyordu. Uzun lafın kısası, babam ailenin büyüğü olmasına rağmen pek de büyük durmuyordu.

Bakışlarım Poyraz'a kayınca, onun da gülümseyerek bana baktığını görmüştüm. Of nenem of. Etraf da yakışıklı erko doluydu şimdi ben kime baksaydım ki? Sabahtan beri beni kesen mavi gözlü ve benden yaşça büyük olduğu belli olan adama baktığımda onun da bana baktığını görmüştüm. Poyraz gibi.

Ebsa gülerek elindeki çerezlerle odaya girdi. Kuzenlerim olduğunu düşündüğüm kazık kadar heriflerin bana bakışlarını görünce kaşları çatılmıştı. "Siz daha tanişmadinuz mu?" diye sordu.

Zortingen strizee. 

Gökçe de elinde ince belli çay bardakları dolu olan bir tepsiyle girmiş ve o da durmuştu. "Uheey, dede torinlarinu niye taniştirmaysun?" diye sordu.

Dedem bi bana bir de onlara baktı ve beni kolunun altına daha fazla çekti. "Torin benum değil mi? Taniştirmayrum." dedi çocuk gibi.

Gülerek "En iyisini yapayrsun dede." diyen B*ra ile gözlerim kocaman açılmıştı. Lan o neydi öyle? Bu Karadeniz ağzıyla konuşmayı da mı biliyordu?

Barlas abim kaşlarını çattı. "Ha sen niye gireysun? Kardeş senin değil bizim kardeşimizdur." demişti. BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM ALLAHİM NEREYE DUSTUK BİZ??

Şaşkın bakışlarımla onlara bakarken, içeri annemle birlikte altı kadın girmişti. Zaten biri Poyraz'ın annesiydi. İkisi Derya ve Figen yengelerimdi. İdris ve Dursun dayılarımın eşleri yani ancak diğer iki kadını tanımıyordum.

Kadınlar yanımıza geldiler ve dedemle benim önümüzde dikildiler. Abla pardon ne yapmamı bekleysun diye sorma isteğimi bastırdım ve anlamamış gözlerle kadına baktım.

Kadın güldü. "Kiuz, teyzene sarilmay misun?" diye sordu. He abla işte derdini böyle böyle anlat yani pilis.

Gülümseyerek ayağı kalktım. Kadın dünden hazır bir şekilde bana sıkıca sarılmıştı. "Ha ben Asiye teyzen." dedi içten bir şekilde gülümseyerek. Best teyzoşumu buldum.

Gülümsedim ve ben de kollarımı kadına sardım. "Memnun oldum teyze."  diye mırıldandım ağzımın içinden. 

Asiye teyzemden ayrıldığım gibi diğer teyze hanım bana sarılmıştı. "Hoş celmişsun cüzel kizuum, Husniye teyzanim ben." diye konuşmuştu. Konuşması karşısında gülmemek için dudaklarımı ısırarak bana gülen Berkcan kaşarına baktım ve dudaklarımı üst üste bastırarak kollarımı teyzeme sardım. 

Beni bu durumdan kurtaran kişi Cenk abişim olmuştu. "Ya dede bizim namazlıklar nerde?" diye sordu. 

Ben teyzemden ayrılıp kıkırdamaya başlamıştım direkt. Abimin kısık bakışlarını görünce elimi ağzımın önüne getirmiş ve öksürerek gülüşümü saklamaya çalışmıştım.

"Uiiyy benim torinum namaza mi başlamuş? Kurban olsun ona ninesuu! Ha, ha bak ahan da unitenun altindadur namazluklar. Boyle onumuzde kil da hepimuz sevap kazanalum e mi torinum?" diye elinde kocaman çaydanlıklarla girmişti nenem hanım.

Neneme kahkaha atmak üzereyken dedemin yanına oturmadan direkt olarak Berkcan kaşarı ve Selim'in ortasına geçip kolumu Beko'nun omzuna koydum. O da köşedeki onunla yaşıt kuzenlerine bakarak kedi gibi sırnaşmıştı bana.

Çınar güldü. "E hadi abi, kılsana namazını." dedi sinirle bize bakan abime. 

Cenk abim televizyon ünitesinin altında namazlığı ararken dişlerini sıktı. "Abim istersen konuşma yoksa dişlerini sökerim e mi abim." diye konuşmuştu.

Aslı kahkaha attı. "Cenk abi, neyi abartaysun kilasun işte akşam namazinu." dedi Ebsa'yı mıncıklarken.

Abim gözlerini devirdi ve namazlığını alıp odadan hızla çıktı. O sırada tüm gözler benim üzerime dönmüştü. Antep kekoluğumu konuşturdum ve ağzıma çerezi attıktan sonra tek gözümü kapayıp kafamı salladım 'hayırdır' anlamında.

Herkes gülerken babam kafamı okşamıştı sanki malmışım gibi. Samimiyetsiz bir kahkaha attı. "Kızııım Antep'te değiliz yavrumcum." dedi. 

Göz devirdim ve kollarımı önüme koydum. "Bak baba tam şurayı kessen Antep fistuğu akar Antep fistuğu." dedim fısıldayarak. 

Kafama vurdu. "Selo bunlar bizi kurşun yağmuruna tutar kızım, buradayken Karadenizlisin bak kan alırlar bizden." dedi o da fısıldayarak.

Dedem direkt olarak bağırmıştı. "Ula damaaatt! Sen kimun torinuna vuraysun da!?" diye yükselmişti babama. PUHAHAHAHA.

"Olur mu öyle şey ba-"

"Sus da sus! Sesini duymaya tahammül edemeyrum!" demişti dedem sanki başı ağrıyormuş gibi başını tutarak. Elinin altından bana göz kırpmasıyla şaşkınlıkla gözlerimi açıp gülmüştüm.

<>

Çaylar dağıtılmış, çerezler neredeyse bitecek konuma gelmişti ve ben henüz erkek kuzenlerimle tanışmamıştım. Of ulan of.

Kafamı Cihan abimin omzuna yaslamış bir şekilde bayılmama az kalmış durumda uzanma ve oturma arasındaydım.

"Anlat torinum, nerelerden celmişsun, hayatun nasildu, bu damat sana bakmiş mu?" diye ardı ardına sorularını sıralamıştı dedem.

Kafamı abimin omzundan kaldırdım ve elimi kucağına koydum. O da elimle oynamaya başlamıştı. "Valla dedem İstanbul'dan geldim, hayatım normaldi, babam da bana bakıyor tabii arada dövüyor, kafama vuruyor, saçımı çekiyo- ah baba niye vuruyorsun be?" diye  kafama uzanan babama konuşmuştum. 

"Ula damat ula damat, ben seni yarın kurşuna dizmez miyum?!" diye bağırmıştı babama. Tabii babam kendini açıklama girişimlerinde bulunsa da pek dinlememişti. Ben de ikisinin arasını karıştırdığım için kendimden memnun bir şekilde Cihan abime yine kendimi yaslamış hem Poyraz'ı süzüyor hem de çayımı zıkkımlanıyordum. Tabii arada beni süzen mavi gözlü beyefendiyi de süzüyordum. Lan ben bu adamı bir yerden hatırlıyordum ama neyse.

Bakışlarımı gülümseyerek beni izleyen adamdan Poyraz'a çevirip rahat bir nefes alacağım sırada kaşları çatık bir Poyraz ile karşılaşmıştım. Lan buna n'oldu şimdi?

Kaşlarıyla Çınar'ın eline oynaması için verdiğim telefonumu işaret etti. 

"Çınarişkoloşkom, telefonumu ver yavruşum." dedim kardeşime. 

"Abla dur el bitsin ya," demesiyle telefonu elinden kapmıştım panter gibisinden. Kaşlarını çatarak bana baksa da siklememiştim açıkçasu.

Telefonumu açtığımda Eda ve Yiğit kaşarından gelen bildirimleri yok saymaya çalışırken, bir de Dinçsoy Paket diye bir grup açmıştı Onurlar Konurlar ve yedi yirmi dört aktif olarak mesaj yazıyorlardı. İşin garip kısmı ise, Seyit, Fırat ve Aziz abilerin de durmadan grupta kavga etmeleriydi. Arada Kadirim aşkom hepsine kızıyor ve grubu engelliyordu.

Hepsini geçtim ve Poyraz'ın mesaj kısmına girdim.

Poyraz & Selin

Poyraz

Sarışın

O herife bakmayı kes

Selin

Tobe bismillah

Hwngş hgerife bakiorum

swni dikizliyorum sabahtqn beri

Poyraz

Bana baktığını görüyorum zaten sarışınım

Ama benim dışımda şu mavi piçe de bakıyorsun

Bakma

Selin

LASJGLKJADSLKGJSDLKGJ

kizma kocwm bakmiyom tamam

ama tanidik geliyo diye sey ediyodum

Poyraz

Kocam?

Kurban olurum kızım sana

Selin

Of twamam kes potraz 

ay poyrwaz 

poyraz amk poyraz

Poyraz

Beş dakika romantik kalabilsek dişimi kıracağım

Selin

askim

kirma disini

opim sinirin gecsin

Poyraz

Yok sarışın yok

Ben hiç güvenmiyorum sana

Öpeceğim diye çağırıp tokat atıp yollarsın sen beni

Selin

Poyraz sqn beni swbmiyosun

anladim ben

aglicm simdi

Poyraz

He yavrum he

çerezleri tavşan gibi kemiren de benim değil mi

Selin

YA CEREZ YEMEM NEDEN BATİYO SU AN SANA

ABİME SOYLEYECEÖM SENİ

Poyraz

Tam olarak hangi abiye

Selin

Hangisi olabilir poyraz

bi abim tek seni biliyo zaten o da Musa abisim

Lan ellerin niye titriyo senin

askim sakinles ve cayi birak dokeceksin

LAN YANDİN GERİ ZEKALİ CAYİ BİRAK DEMİSTİM SANA

ZİKKİMCİK KALK DEFOL BANYOYA ARKANDAN GELİYORUM


Hızla ayaklandım. Salak poyraz üstüne çay dökmüştü ve benim de yanına gitmem gerekiyordu ama şu an pek mümkün durmuyordu çünkü hepsinin bakışları bana dönmüştü.

Nenoşum annemle olan sohbetini bölüp bana döndü. "Nereye cideysun torinum?" diye sordu.

Ensemi kaşıdım bahane bulmak adına. Aydınlanmayla durdum. "Lavabo, lavaboya gideceğim de." dedim.

"Ha dur Gokçe kizum torinuma goster bakayum." demişti. Gökçe'nin de benimle birlikte kalkmasıyla birlikte hızlı adımlarla ilerlemeye başladık. Beni banyonun önüne götürmeden önce kulağıma fısıldadı.  "Kuzen gece anlatmazsan valla yolarım seni." dedi ve geldiği gibi geri döndü. Ulan işte bu yüzden kız kuzenciyiz! Eşşek Kaya ya da Konur olsaydı abilerim gibi kıskanır ve salmazlardı beni.

Banyonun kapısını tıklatmadan içeri girdim. 

"Yuh!" diyen poyrazı takmamıştım. Zaten o da beni gördükten sonra durmuştu.

Yanına ilerledim ve neresini yakmış diye baktım. Bakmaz olaydım. "Ya geri zekalı! Çocuklarımız olmayacak senin yüzünden!" dedim çemkirerek.

Şaşkınlıktan gözleri açılmış hemen ardından da dibime girip beni kapıya yaslamıştı. "Sen düşünme o işi, benimki sağlam." demişti. 

Gülmemek için dudaklarımı üst üste bastırdım. "İnşallah öyledir Poyraz, biliyorsun ki çok önemli bir aşiretin tek kızıyım ve çocuğumun olması gerek." dedim. Kaşları havaya kalkmış, konuşmamı bekliyordu. "Yani demem o ki üstüne kuma getirebilirim." deyip omuz silkmiştim.

Elini belime attı ve hafifçe sıktı. "Kuma he?" diye konuştu sorarcasına.

"He." dedim ben de. Antep kekosu Selin moodumu açmıştım hemencecik.

Sinirle güldü. "Bak bakayım kimse dolanabiliyor mu senin çevrende." dedi kurban verene kocişim. Iy gerçekten çok toxic bir insan olup çıkmıştım.

"Sarışın sen onu bunu bırak da, Musa abin nasıl bizi biliyor?" diye konuştu şaşkınca.

Kısık sesle güldüm ve kollarımı boynuna sardım. "Valla geldi aranızda ne var dedi biraz şey edince ben de anlattım hemen-"

"Nasıl tepki verdi?" diye heyecanla konuştu. 

Gülümsedim. "Normal karşıladı ve," deyip bakışlarımı gözlerinden dudaklarına indirdim. Onun da bakışları dudaklarıma inerken hafifçe gülümsedi. "Ve?"

Aramızdaki mesafeyi daha bir aza indirdim. Elleri gerginlikten belimi sıkmaya başlamıştı ama muhtemelen bunun farkında bile değildi. Sesi neredeyse bana ulaşan kalp atışlarından belliydi. "İlk öpücüğünü de alacaksın dedi." konuşurken neredeyse birbirine değecek olan dudaklarımızı önemsemedim.

Tutmuş olduğu nefesini dudaklarıma verdi ve gözlerini kapatıp dudaklarıma bir hamlede bulundu. Uzun tırnaklarımla ensesine işkence yaparken ben de gözlerimi kapatmıştım. Tam dudaklarımızın buluşacağı sırada kapının tıklanmasıyla Poyraz derince küfretti. "Sikerler ama böyle işi." dedi fısıldayarak.

Gülümsedim ve dudaklarımı yanağına bastırdım sıkıca. Huysuzca dudaklarını da göstermesi karşısında sessizce kıkırdadım. Dudaklarına yönelecekken hızla durdurmuştu beni. "Yok, tamam, böyle saçma bir anda ilk öpüşmemizi yaşamayalım." deyip yanağımı öpmüştü.

Gülümsedim düşüncesi karşısında. "Önce ben çıkayım, benden sonra sen?" diye konuştum sorarcasına. Kafasını salladı. Kilidi açıp çıkmak üzereyken kolumdan tuttu. "O mavi piçe baktığını görmeyeyim sarışın." demişti itiraz istemeyen bir tonla.

Burnumdan nefes vererek güldüm. "Taamaam." dedim ve kapıyı küçük bir aralıkla açıp çıktım. Kapıyı çalan Berkcan ibnesiydi.

"Lan ne arıyorsun burada köpek?" dedim ibnelik için gelen kardeşime.

Kaşlarını çattı. "İçeride mi o şerefsiz ırz düşmanı?" dedi fısıldayarak.

Kafasına vurdum. "Enişten hakkında düzgün konuş köpppek!"

Yüzünü buruşturdu. "Lan abla!" dedi ve bana laf anlatamayacağını anlayıp lavabonun kapısını tıklatmaya başladı. "Çık dışarı ırz düşmanı!" diye fısıldayarak bağırdı. Hızla kolunu tuttum. "Beynini yediğim Beko, Allah çarpsın gebertirim seni burada!" diye cırladım kapıyı tıklatmaya devam eden Berkcan salağına.

Bana döndü ve tehdit edercesine kafasını salladı. "Bekle sen bekle, ben Musa abime söylemez miyim bu ırım ırım ırz düşmanını!" 

Alayla güldüm ve ses çıkartmayıp kapıya yaslandım.

Gözleri hemen kocaman açılmıştı. Direkt olarak dizlerinin üstüne yere düştü. "Allah'ım Allah'ım nerede hata yaptım ben!? Bu kız niye bu kadar güzel de her orrrospu evladı bunun peşine düşüyo- ah!" diye acıyla inlemişti ona tekme atınca ama devam etmişti. "Peki ya abim? Abim niye bu kadar gavat!?" diye bağırmıştı sonda.

Yüksek sesli bir kahkaha attım ve yerdeki aktör kardeşimi kaldırdım. "Hadi bebeğim gidelim biz, enişten de-"

"Lan ne eniştesi!?" diye sessiz bir şekilde bağırmıştı. "Ağahağaha," diye ağlamıştı ama hemen toparlamış ve arkasını dönüp yine banyonun kapısına vurmaya koşmuştu."Bekle sen ırz düşmanı bekle, Musa abim yoksa Doruk, Bora, Cenk, Cihan ve Barlas abilerim var! Onlar gavat değil! Dinçsoylardan kız almaya cüret eden düşüncelerini sikim sikim sik- Ahh abla! Vurma abla!" diye inildemeye başlamıştı ona vurmamla birlikte.

Berkcan'ı bıraktım ve hızla ilerlemeye başladım. "Kal orada salak! Konuşmayacağım seninle, ortada ablam var ablam var diye de gezme!" dedim kudurarak.

Arkamdan gelişini ayak seslerinden anlıyordum. İçeri girdiğimizde götüme yanaştı. "Ya abla, özür dilerim." Ama onu dinlememiş ve takmıyormuş gibi yapmıştım.

"Cel yeğenum yamacima oturasun." diyen İdris dayımla, Berkcan'dan ayrılmış ve dayımın yanına yerleşmiştim. "Ha kimse saa tanitmamuş erkeklerimuzu." deyip Dursun dayıma bakmıştı imayla. O sırada Poyraz öksürüp içeri girmişti. Göz göze geldiğimizde hafifçe gülümsemiş ve başını eğip yerine oturmuştu.

"Başlayayum mu yeğenum?" diye konuşmuştu sorarcasına. Gülüp kafamı sallamıştım.

En büyükleri olduğu belli olan adamı işaret etti. "Hasan, benum en buyuk uşağum." demişti ve hemen devam etmişti. "Kendusu Cerrahtur." Ah ulan ah! 

Kaşlarım kendiliğinden havaya kalkarken, kuzenim bey bundan hoşnut olduğunu belli edercesine yerinde yükselmişti. 

Cihan abim kıskançlıkla konuştu. "Gülüm niye o kadar şaşırdın, abin de doktor." dedi memnun olmadığını açıkça belli ederek.

Hasan abi gülmüştü. "Boş yapma Ciho." zortingen strize.

"Memnun oldum Hasan abi." dedim tebessümle. O da aynı şekilde gülümsedi. "Ben de memnun oldum Selin." diye karşılık verdi.

İdris dayım, çocuğuyla anlaşmama sevindiğini belli edercesine güldü. "Diğer oğluma geçeyruz hazir misun?" diye sordu. "Ha hazirum da!" dedim onunla aynı şekilde.

Dedem bey gülenler arasında başı çekerken, hepsi birden gülmeye başlamışlardı. Dayım gülmeyi durdurunca Hasan abinin yanında oturan adamı gösterdi. Ondan yaşça küçüktü ama bizim yaşlara yakın değildi. Yani muhtemelen Cihan abimle yaşıttı belki de B*ra ile. 

"İkinci uşağum Demir." Adı nasıl da güzeldi lan bu kuzenimin.  "Kendusu Fizuk öğretmenidu-" demesiyle ayaklandım ve yanına ilerleyip elini sıktım. 

"Hayatımda böyle önemli bir şahsiyetle tanışmamıştım. Düşün Cumhurbaşkanı ile bile tanışıyorum Demir abi." dedim durumun ciddiyetini daha nasıl açıklayacağımı bilemezken. 

Yüksek bir kahkaha attı. "İltifat için teşekkür ederim güzel hanımefendi. " Of deme öyle manitam kıskanıyor sonra. 

Elini bırakmadığım fark edince derin bir nefes alarak elini bıraktım ve yerime oturdum. Poyraz yine gözlerini dikmiş bakıyordu. Dudaklarımı ısırdım ve bana bir şeyler anlatan dayıma döndüm.

"Son bi tane uşağum kaldu, o da Enis." dedi ve oğlunu gösterdi. Poyraz ağzının içinden Enesleri sikeyim diye mırıldanmıştı. Gülmemek adına dudaklarımı üst üste bastırdım.

Enis'i övecek bir şey bulmak için ağzını açınca durdu. Yine ağzını açtı yine durdu. Omuzlarını kaldırıp indirdi. "Ha vallah Enis'te iş yoktur yeğenum, boyle boşa yaşayip cidey." demişti. Ben gülünce Enis de itiraz etmişti.

"Babama bakma kuzen, ben dede parası yeme konusunda ustayım. Tüm Gümüşhane'yi tanırım, gezdireyim yarın seni?" diye sorarcasına konuşmuş ve göz kırpmıştı.

O sırada Cenk abim içeri girmiş, "HÖST, ESTAĞFURULLAH." Diye tepki göstermişti. Yüksek bir kahkaha attım. Diğerlerinin de benden pek bir farkı yoktu. Cenk abim hızla gelmiş ve dayımın kolunun altında duran beni alıp yerdeki minderlere oturtmuştu. Kolunu da üstüme sarmıştı. "Yerimizi bilelim e mi Enisciğim? Sonra ağzımızın üstüne tespih falan çarpar maazallah." demişti sonda yine zikirler çekerek.

Babam güldü. "Oğlum teravih namazı mı kıldın sabahtan beri içerdesin?" diye sordu.

Dedem hemen babama laf yetiştirmeye başlamıştı. "Saane damat, uşağum isteduğu gibi kilar namazunu." demişti.

"Baba, siz münafık olduğunuz için bilmiyor olabilirsiniz ama bugün Kandil. Ben de ona özel namazlarımı kıldım." deyip omuz silkmişti.

Dibine girdim. "Bana da dua ettin mi?" diye sordum.

Bana döndü. "Islah olman için mi? Evet." göz devirdim ve önüme döndüm. 

"E Dursun dayı hani senin uşaklar kim?" diye sordum.

Yerinde gururla dikleşti ve sabahtan beri sert bakışlarıyla beni korkutan adamı gösterdi. "En buyuk uşağum Alphan, kendusu usteğmendur." Ne.

"O şimdi asker canı neler ister, uykuda Mevlam beni ona göster." diye mırıldandım. Cenk abim hemen kafama vurmuştu. "Düzgün konuş Selin, ağzının orta yerine çarparım." diye sinirle konuşmuştu. Üsteğmen beyciğim de sert yüz ifadesini kısa bir süreliğine bırakmış ve yan bir şekilde gülümsemişti. ÜSTÜME BAS.

"Ya abi!" dedim sinirle.

"Ula, ula siz niye durmadan torinuma vuraysunuz!" diye bağırmıştı dedem Cenk abime.

Ağlamaklı bir şekilde burnumu çektim. "Bunlar hep böyle dede, dövüyorlar beni." dedim acıklı bir şekilde. 

Dedem kaşlarını çattı. "Ula ben sizin burnunuzdan fitul fitul getirmez miyum!?" demesiyle üsteğmen beyciğime dönüp göz kırptım. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı ve güldü. Güldü. Sabahtan beri gülmeyen adam güldü!

Abim de açıklama yapmaya başlamıştı. "Ya dede ne dediğini bilmiyorsun ki!"

"Ay ne demişim abi! Kuzenimize sevgimizi de belli etmeyelim mi? Bak dede bak gör, sizi sevmeyeyim diye uğraşıyorlar ama boşuna!" dedim hızla. 

Dedem anlamış gibi kafasını salladı. "Bekleyesun Cenk efendu bekleyesun, sen de o cehennem zebanisu damada çekmişsun." demişti. Gülmemek için zor dururken dedeme hak veriyormuş gibi kafamı salladım.

"Gel bakalım buraya." diyen üsteğmen beyciğimle koşa koşa oraya gidecekken kuyruğumdan yakalanmıştım. 

"Ya bıraksana beni!" diye çemkirdim kuyruğumu tutan B*ra'ya. 

Çenesini sıktı. "Otur oturduğun yerde Selin." diye mırıldandı. 

"B*ra, bırakasun torinumu! Terlik celey ağzinun ortasina." demişti nenem. Omuz silktim ve üsteğmen beyciğimin yanına oturdum. Kolunu omzuma attı. 

Herkes kendi arasında konuşmaya başlarken bana döndü. "Çok mu seviyorsun askerleri?" diye sordu. Alayla güldüm ve telefonumun ekranını açtım. Yüzünde siyah maske olan ve üzerinde askeri üniforma olan, geniş omuzları insana sanatsal bir görüntü sunan asker vardı. Bu da bana yetmeyince hızla telefonumun kilidini açtım ve galeriye girdim.

Başta bizim kuzenlerle ya da abilerimle olan fotoğraflarım vardı. Onları hızla geçtim ve asker flörtlerimden aldığım fotilere indim. Gerek üniforma ile gerek de üniformasız ama asker olduklarını belli eden cinsten fotoğrafları gösterdim. Fotoğraflar bitince telefonu kapattım. "Nası? Seviyor muymuşum?" diye gülerek sordum.

Kaşları çatık bir haldeyken bana döndü. "Yavrum senin telefonunda bizim askeriyede olan sayıdan daha fazla asker var." 

Güldüm. "Hayatımda aldığım en güzel iltifattı bu Alphan abim kocam üsteğmenim bey." 

Kurduğum cümleye karşı güldü ve bana eğildi. "Bak şimdi bi anlaşma yapalım seninle," dedi önce. Kaşlarım hafifçe çatılırken o devam etti. "Sen telefonundaki bütün bu asker fotoğraflarını sil-"

"YOOAAK!" Dedim hızla.

Kaşlarını çattı. "Yavrum bir dinle önce. Sen onları sil-"

"Bak abi, lütfen sınırımızı bilelim, ben ne zorluklarla istedim o fotoğrafları haberin var mı? Yok. O yüzden pilis uzak dur onlardan." 

Kaşları daha fazla çatıldı. "İstedim demedin değil mi? Aradım dedin ve ben yanlış duydum." dedi kendini telkin etmek istercesine.

"Hahah evet öyle dedim canım üsteğmenim, ararken çok zorlandım dedim." 

"Tamam işte ben de diyorum ki sen onları sil, ben de sana fotoğraf vereyim. Kendi fotoğraflarımı." dedi sonda muzurca.

Düşünürmüş gibi yaptım. "Çıplak fotoğraf da çekebilirsem why not?" dedim gülümseyerek.

"Abartma Selin." demesiyle yine yükseldim. "Asıl sen abartma be! Ben o fotoğrafları almak için her biriyle bir hafta konuştum! Nasıl bir zaman israfı haberin var mı?" dedim çemkirerek.

"Hay- Tamam ona da tamam!" demişti sinirle. 

Yan bir şekilde üsteğmen beyciğimi süzdüm. "of sıkıldım ben burada ya." diye mırıldandım. Kalkmak adına ayaklanmışken kolumdan yakalayıp kolunun altına sıkıştırmıştı beni. "Kızım rahat dur da kuzenimizle vakit geçirelim biraz." diye mırıldandı.

"Üsteğmenim abim, manitam çok kötü bakıyor, seni de beni de vururlar." dedim korkuyla.

Kaşları çatıldı hızla. Zaten normal durduğu bir an bile yoktu ki! "Söyle kimmiş manitan, dağıtayım beynini." Poyraz sad. Manitam diye ondan bahsetmiştim ama bize kaşları çatık bakan abilerim de dahildi buraya. 

Annem hızla kalktı ve üsteğmen beyciğimle fotoğrafımızı çekti. "Anne ne yapıyorsun Allah aşkına?" diye sordum.

Güldü. "Kızım telefonun hep Antep'teki kuzenlerinin fotoğraflarıyla dolu, biraz da Karadeniz'dekilerle fotoğraf çek." demişti saçma bir savunmayla. Bu arada araları kesinlikle kötü değildi ve anladığım kadarıyla dedem, Nasuh dedoşumu seviyordu ama bizimkiler dalgasına takılıyordu. 

Enis bunu duyunca yerinde dikleşti. "Eee anlat kuzen, bizden daha çok mu seviyordun oradaki kuzenlerini?" diye sordu alayla.

Yüksek bir kahkaha attım. Öyle ki, üsteğmen beyimin kollarında öne doğru ilerlemiştim. Gözlerim gülüşümden dolayı dolmuşken, hepsi beni şaşkınca izliyordu. Gülüşüm hafiflerken babama dönüp konuştum, "Daha birkaç dakika önce tanıştık gelmiş diyor ki oradaki kuzenlerini bizden çok mu seviyorsun?" Yüksek bir kahkaha attım. "Kere çole." diye mırıldandım ama babam duymuş ve kahkahayı basmıştı. 

"Aferin kızıma!" demişti gülüşlerinin arasından. Abilerim ve kardeşlerim de gülmeye başlamış, annem bana terlik fırlatmıştı.

"Ne var anne? Senin yeğenin de beyninin sınırlarını çok zorluyor." deyip omuz silktim. "Hadi Gökçe, Ebsa ya da Aslı söylese anlarım," dedim ve B*ra'ya yılışan Sevim denen kızı çıkardım içlerinden. " Yav hadi Alphan abi söylese de anlarım da, Enis söyleyince çok komik durdu vallahi." dedim yeniden gülerek.

Nenemin hoşuna gitmemişti. "Torinum daha buradasun, kaynaşursunuz, taniş olursunuz." demişti.

Enis'e baktığımda çenesini sıktığını gördüm ama önemsemedim ve Dursun dayıma döndüm. "Eee dayı senin uşaklar bu kadar mı?" diye sordum.

Güldü ve yanındaki genç çocuğu gösterdi zaten bir tek onunla tanışmamıştık. "Bu benum son gençluk hatam; Omer, kendusu senunle yaşit." demişti. 

Ömer aşırı zıpır bir tipti. Belliydi abi, biz bu bebeyle başımızı boktan boka sokacaktık. Ona bakıp gülümsedim, gülüşümü anlamış gibi göz kırptı. 

"Bak kızım, mavi gözlü olan da benim kuzenim Tarık." demişti annem. 

Tarık abi anneme gülümsedi ve bana döndü. "Biz zaten tanışıyoruz Selinle." dedi. Hepsi, özellikle abilerim ve Poyraz, kaşlarını çatmışlardı anlamamışçasına.

"Nasıl tanışıyoruz?" diye sordum.

Güldü. "Hatırlamıyor musun?" diye sordu.

Hatırlamak adına uzaklara daldığım sırada teyzem konuşmuştu. "Ula Tarık, meraklandurmadan anlatasun da." demişti.

Tarık abi güldü. "İstanbul'da benim me-"

"TAMAM SUS! HATIRLADIM!" diye bağırarak konuştum. Sesim fazla çıkmış olmalı ki, herkesin bakışları üstüme dönmüştü. 

Bu beyefendi kimdi hatırlamıyor musunuz lan? Polis baskını olan mekanda bana deniz gözlü diyen ve çok güzelsin deyip kadeh kaldıran herif buydu.

Dedem kaşlarını çattı. "E anlatasunuz da!"

Samimiyetsizce güldüm. "Ahaha dedoşum boş ver, çok önemli değildi, değil mi Tarık ABİ?" dedim sondaki kelimeye baskı yaparak.

Hoşuna gitmediğini belli edercesine baktığında ağzının ortasına çerezlik tabağı fırlatmamak için zor duruyordum.

"Uiyh! Yeter da! Hadi Selin, kalk cideyruz yatacağumuz odaya!" deyip beni Alphan abinin kolunun altından çıkartan Ebsa'ya şaşkın gözlerle baktım. "Kız siz beni yatağa mı atacaksınız Allah'ın kuduzları?" diye sordum ciddili ciddili. Konunun arada kaynaması da iyi olmuştu.

Gökçe göz devirdi. "He teyze kizu, he." deyip beni kaldırdılar. 

Odadan çıkmadan önce bizimkilere baktım. "Ben cideyrum ahali, öpücükler bissuru." 

Onlar bana odayı tarif edip geçmişlerdi çünkü annemle konuşacağım demiştim. Mutfağa geçtim ve bir bardak soğuk su içtim. O sırada annem gelmişti.

"Ne oldu yavrum?" diye sordu. Ona yaklaştım. "Anne bu Tarık kim biliyor musun?" dedim önce ve hemen devam ettim. "Hani Fırat abiyle tanışma anımı anlatmıştım ya, işte orada bir mafya bozuntusu bana takmıştı. Deniz gözlüm falan deyip çok güzelsin demişti. Anne bak bu adam abim yaşında, ki Poyraz da hiç sevmedi zaten bunu, burada kalırsa kavga çıkacak." dedim sıkıntıyla. 

O da sıkıntıyla nefes verdi. "Bunu bana anlatmana çok sevindim Selin. Tarık sürekli burada kalmıyor ama birkaç gün daha burada." deyip durdu. Şoku atlatamamış gibiydi. "Hiç beklemezdim ben ondan bunu. Nasıl kardeşi yaşındaki bir çocuğa öyle bakar ki?" diye konuştu şaşkınlıkla. "Ama sakın abilerine ya da babana söyleme. Bakma babanın her şeyle dalga geçtiğine, Tarık'ı öldürür." demişti. Hızla kafamı salladım. Annem de saçlarımın üstünü öpmüştü. Mutfaktan çıkmadan önce konuştu. "Poyrazla da çok yakışıyorsunuz ha, biz Feyza ile düğün hazırlıklarına başlayalım." deyip kıkırdadı.

Söylediği şeye güldüm ve kuzenlerimin tarif ettiği odaya ilerlemeye başladım. Ev gerçekten çok hoştu. Büyüktü ama samimiyetten uzak değildi. Her köşesi Karadeniz sıcaklığına uyuyordu ve içinde sıkıntıdaymış gibi hissetmiyorduk.

Girdiğimde yerde yataklar gördüm ve duraksadım. Ayy yer yatağısı keyfisisisi!

İçeri girdiğim gibi Aslı beni yatakların üstüne oturttu. "Kız anlat! O çocuk eniştemiz mi?" diye sordu heyecanla. 

Ebsa ve Gökçe de oturmuş heyecanla anlatmamı bekliyordu. Güldüm. "Valla enişteniz." dedim gülerek.

Gökçe elini yastığa vurdu. "Ben seni abimle yapacaktım ama!" dedi mutsuzca. "Neyse olsun olsun çok yakışıyorsunuz teyze kızı!" dedi gülerek.

"Lan siz Karadeniz ağzıyla konuşmuyorsunuz?" dedim şaşkınca.

Ebsa güldü. "Hep Karadeniz ağzıyla mı konuşalım kuzen, ohooo." dedi.

Kurduğu cümleye karşılık güldüm ve yorganın içine girip onlar için de yer açtım. Üçü de gülerek yorganın altına girdiler ve bana döndüler. 

Kızlara döndüm. "Şu Sevim denen kız ne ayak?" diye sordum. "Yani hayırdır B*ra'ya çok yakın." dedim gerginlikle.

Ebsa kaşlarını çattı. "Kız sen niye B*ra abiye abi diye seslenmiyorsun da diğerlerine sesleniyorsun?" diye sordu.

Elimi salladım. "Ne sen sor ne ben anlatayım Essanur Chan." dedim derin bir oflama nefesi alarak.

Gökçe önce bir süre düşündü. Ardından konuştu. " Harbiden ya, Barlas ve Cenk abiye de abi diyorsun ama ona söylemiyorsun. Bu arada Atakan abi niye gelmedi?" diye sordu.

Abimi anmasıyla gülümsedim. "İşleri vardı diye bizden sonra gelecek." dedim ardından sinirle konuştum. "Niye Musa abimi sormuyorsunuz be!?"

Aslı'nın bakışları yorgana döndü ve yorganın köşesiyle oynamaya başladı. "Biz Musa abiyi hiç canlı canlı görmedik ki." 

Kaşlarım çatıldı. "Nasıl görmedik? Abim hiç gelmedi mi Karadeniz'e?" diye sordum merakla.

Gökçe kafasını salladı. "Musa abi şu Fulya denen kız yüzünden anne ve babasıyla bile konuşmuyordu ki, bırak bizimle konuşmayı." dedi ve omuz silkti.

Ebsa derin bir nefes aldı. "Neyse ne, bırakın onu ya, sen eve geldiğinden beri neler geçti başından onu anlat kuzen." diye konuştu heyecanla.

Güldüm ve kafamı salladım. Anlatmaya başlayacakken telefonum çalmıştı. 'Aslanım' arıyordu. 

Yerimden kalkmaya uğraşmayarak telefonu cevaplandırdım.

"He gülüüüüm!" dedim sonunu uzatarak.

Hattın ucundan önce gülüş sesi gelmişti. "Naber yavruuum." demişti ardından.

Bizimkiler merakla bakarken anlatacağımı belirten birkaç hareket yaptım. "İyidir abilerin en aslanı, senden naber, nabıyon?" diye sordum.

"Valla," dedi ve ağzına birkaç şey tıktığını belli edercesine eysamar (asmr) sesleri geldi. "Musa abi ve Atakan şerefsiziyle oturmuş yemek yiyoruz. Sen nabıyorsun?" diye sordu.

"Oh oh afied, güç, kas, karizma olsun abilerime. Ben de kuzenlerimle uzanıyoru- AY ABİ BENİM KIZ KUZENLERİM VAR HEM DE ÜÇ TANE." Dedim heyecanla bağırarak. Aslı, Ebsa ve Gökçe kahkaha atmıştı.

Abim de güldü. "Sonunda be! Sonunda kız kuzenin var artık, zaten yeteri kadar pezevenk var etrafında. Lan- Lan o Poyraz piçi de orada- ah abi vurmasana!" diye sonda muhtemelen Musa abime çemkirmişti.

"Bak abim, enişten hakkında düzgün konuşmayı öğrenmen gereken yerdeyiz artık." dedim sakince. Relax yanisi, biraz quality ey ey ey.

Abim dayak yediğini belli edercesine sesler çıkardıktan sonra sakinleşti. "Ben yaşadığım müddetçe öyle bir şey olmayacak kızım, şansına küs."  demesiyle güldüm.

"Musa abime ver telefonu aslanım, uzatma, hadi."

"Allah belanı verecek Selin verecek." deyip telefonu abime vermişti.

"Kızııım," diyerek kelimenin sonunu uzatıp kalbimde bin bir zelzele yaratan Musa Dinçsoy şaka mıydı?

Yatakta eriyormuş gibi yapmama gülen kuzenlerime aldırmadım. "Abiiiim, nasılsın?" diye sordum.

Güldü. "İyiyim kızım, sen nasılsın? Kuzenlerinle tanışabildin mi?" diye sordu.

Sanki görebilecekmiş gibi kafamı salladım. "Tanıştım ama senin de tanışman gerekiyormuş gibi duruyor hayatım." 

Kısıkça güldü. "Galiba öyle duruyor ama halledeceğiz be kızım, halledeceğiz." dedi.

"Neyse abi, Atakan abime ver telefonu." dedim sonunda.

"Ha Atakan'ı bana tercih ediyorsun, öyle mi küçük Dinçsoy?" diye sordu.

Güldüm ve yine beklemediği bir cevap verdim. "Belki." deyip omuz silktim.

"Selin, kızım, beni sakin biri olarak tanıyor olabilirsin ama değilim, tamam mı güzelim?" demişti sonunda dayanamayarak. 

"Ya şaka yaptım zaten abi, hadi abime ver onunla da konuşayım bizimkiler bekliyor." dedim.

"Seni seviyorum." demesine "Ben de." diyerek karşılık vermiştim.

"Güzelim, nasılsın?" diyerek girmişti Atakan abim.

Gülümsedim. "İyiyim abi, sen nasılsın?" diye sordum.

"İyiyim ben de, senin salak abinin nazını çekmekle uğraşıyorum." demişti.

Kahkaha attım. "Olur öyle şeyler. Çok fazla işin kaldı mı?" diye sordum. Şu kazadan sonra gerçekten ona bağlanmıştım. Tıpkı Musa abime bağlandığım gibi ve bu beni korkutuyordu. 

"Çok mu özledin beni?" diye sormuştu gülerek.

Güldüm. "Özledim abi ama çok fazla yorulmamaya dikkat et. Ayrıca psikolog randevularının son günüydü bugün, iyisin değil mi?" diye ardı ardına sıraladım cümlelerimi.

Hattın ucundan gelen gülüş ve tartışma sesleriyle duraksadım. "İyiyim bebeğim, bu şerefsiz Doruk beni ondan çok sevmeni çekemiyor- Lan pezevenk! Abi dökeceğim bunun üstüne ayranı!" diye abimle kavga etmesiyle, telefonu kapatma zamanımın geldiğini anlamıştım.

"Ben kapatanze, eve karı atarsanız üçünüzü de gömerim, öpdüm dudaklarınızdan cok cok." dedim ve yüzüne kapattım telefonu.

"Eee nabayruz?" diye sordum ortadayken.

Ebsa güldü. "Her şeyi en başından anlatıyorsun." 

Ve ben gece boyunca onlara hayatımın en ince ayrıntılarına kadar anlattım, onlar da beni dinleyip yorumlar yaptılar. Bazı yerler oldu, birlikte ağladık; bazı yerler oldu, birlikte güldük. Ancak ben yine neden kız kuzenim olmasını istediğimi hatırladım. Onlar gerçekten harika insanlardı. 

Ağlama seansımıza kısa bir ara verip Gökçe'nin manitalarından bahsederken telefonuma gelen mesajla duraksadım ve ekranı açtım.

Poyraz

İyi geceler sarışınım,

Rüyaların da en az senin kadar güzel olsun.


İşte gecenin en güzel kısmı da buydu. Kalp atışlarımı hızlandıran çocuktan almış olduğum mesaj ve kuzenlerimin çığlıklarını yastıklara hapsederek bağırması.

Bakalım yarın bizi neler bekliyordu.


<>

İlk defa bir gün sonra bölüm attım. Nasilim arkadassaklarim?

Of cok hos ama cok komikli olmayan bir bolumdu. Poyrazla opusturcem bi dahaki bolum ama ne kadar ileri gideyim diye dusunuyorum acikcasi. Bunlar ergen diye bisiler yasicaklar ama sevistimicem tabii ki arkadassaklarim abartmyin hemen.

iki gonul bir olursa samanlik seyran olur kelimesi size spoi olsun ŞJDAŞLFJAŞSLJFLAJSL cok acik oldu

Bu arada artik daha cok selim kasarini on plana cikarnze

baska geri planda kalan karakter varsa yazin ben yazdgim şcin goremiyorum bazen siz soyleyin de geride kalmasinlar

neyse opdum dudaklarinizdan hadi bb

Allah'a emanet olanze

Continue Reading

You'll Also Like

28.9K 1.4K 22
*** "Mira! Mira! Mira!" Bana seslenen milyonlarca hayranıma mutlulukla gülümsedim. Nasıl gelebilmiştim buralara ben? Monoton bir hayatım vardı benim...
646K 40K 45
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
39.9K 3.6K 18
0537*******: Biliyor musun, gökyüzü herkese mavi değil. ٠ Kitap son bölümün hâtırına Wattpad'den kaldırılmamıştır. ٠ 05.02.2021 - 25.02.2021
727 86 12
Kurt uluduğu vakit, sefer vakti demektir. Ataları kurt olan yüce soy ve en güçlü Kurt Adam kavimi olan Türkler, bozkıra yeni bir huzur getirmek için...