Aşiret Paket

By icheisseniss

1.8M 108K 56.8K

Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz... More

1
DUYURU
2-karakter Tanıtımı-
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
FİNAL

25

48.2K 2.7K 2.6K
By icheisseniss

Her satırda yorum olacak.

Burası açıklama olacak. Arkadaşlar, aptal mısınız amina koyayım ha? Zorla mı okutuyorum ben size bu kurguyu? Saçma zaten amk ne okuyorsunuz mantık arıyorsanız? Ona rağmen mantık hatası yazmamaya çalışıyorum siktirymeyin belanızı vallahi sinirleniyorum ya. Geçen bölüm basinda yazdım diye papatya çayı yazdınız amk yorumlarda yine linclemisler beni. Sikime kadar yolunuz var yarramin başları sizi, okumayın geçin. Ben güzelim okuyucularımla devam ederim. Mis gibiler zaten bana yetiyorlar. Bu kitlem hiç büyümesin diye dua ediyorum linç gelmesin diye amk ne duruma getirdiniz hevesle bölüm yazan beni. Kuduruyorum resmen. Neyse uzun lafın kısası, okumak istemeyen okumasın abi Allahıma kimseyi zorlamıyorum oku diye (güzel okuyucularım dışında onlar yapmak zorunda cunku yapcaksiniz karilarim siz hayirdir??)

Gelgelelim ikinci hususa. Olm yeni okuyucular geliyor amk çok da komik konu aq hsjdhsjdh olm off. Yeni okuyucular geliyor ya, bazen kuduruyorlar okuyucu ayırıyorsun diye yav kurban verenler, ben yorum yapan birçok kişi ile samimi oluyorum zaten. Mesela Elifim her bölümde en az 10 yorum yapıyor. Suri ablam da öyle ya da pofuduk ablam, Ferzane, Gökçe, Emiralirmak, Gözde, Allahvar, bunlar artık okuyucu değil, benim için arkadaş oldular hocam.(ismini hatirlamadiklarim alınmasın hepinize asigim karilarim) neyse bebelerim hepinizle yakın olmaya çalışıyorum, devam da edeceğim, kurban olurum size çok uzun oldu kızmayın.

Sizleri seviyorum, opdum, sg olun (yenge sen haric, hurmetler)


∆∆∆

Elimdeki yüzükle gergince oynamaya başladım. Fazla mı ağır konuşmuştum? 

Odamda, armut koltuğun üstünde, önümde Paulo'nun Simyacı adlı kitabıyla birlikte oturuyordum. Kitabı okuyalı uzun zaman olduğu için yeniden dönüyordum okumaya. Altını çizdiğim, yazı yazdığım, post itlerle işaretlediğim cümlelere ve sayfalara bakacaktım. O dönem içerisinde hissettiğim her şey, kitaplarımda işaretlediğim yerlerde yazanlarla doğru orantılıydı.

İnsanların hayatları genel olarak zorlu geçerdi. Kimse hayatının kolay olduğunu yahut yaşanılır olduğunu savunmazdı. Ben de öyleydim lakin bazen. 

Genel olarak hayatından memnun bir çocuktum. Bana kendi çocuğu gibi değer veren bir abim, dosttan da öte, kardeşim dediğim arkadaşlarım vardı. Adı duyulmuş bir sporcuydum ve okulda da saygı duyulan, sevilen biriydim. Etrafımdan görmüş olduğum ilgi, çoğu zaman ailemin vermediği ilgiyi bastırmıştı. Ancak şimdi bastıramıyordu.

Kandırılmış, ihanete uğramış hissetmenin yanı sıra kırılmıştım da.

Abim, hayatım boyunca beni kıran, üzen insanların karşısında arkamda demir bir kapı gibi durmuş, beni korumuştu. Bundandı ona olan sonsuz güvenim.

Lakin o kapının bir gün paslanacağını nereden bilebilirdim? 

Hatta bir gün de değildi ki bu. Kapı, yavaş yavaş paslanmış, ben ise paslanmayı fark edemeyecek kadar güvenmiştim. 

Şimdi içimden kendime söyleniyordum. Keşke karıştırılmasaydım, keşke Doruk ile hiç tanışmamış olsaydım, keşke bu kadar güvenmeseydim. Aklıma doldu Dinçsoy ailesi. Musa ile büyümüş olsaydım nasıl olurdu diye düşündüm. Bugün canımı yakmıştı, Cihan ise yaralarımı sarmıştı. Musa bugün, en değerlisinin bile canını yakabileceğini göstermişti bana. Bana insanoğlunu göstermişti aslında. Doruk, beni ütopik bir dünyada büyütmüşken; Musa, bir gün canımı yakabileceğini lakin eninde sonunda birlikte olacağımızı, benim arkamda değil, önümde duracağını göstermişti bana.

Doruk ile barışır mıydık? Kesinlikle barışacaktık. Olması gereken buydu zaten. Hakkını asla yemeyecektim, bana çok güzel şeyler öğretmişti. Ona kin tutarsam ve affetmezsem, zararlı çıkan ben olacaktım. Neden kafamı benim için hiçbir değeri olmayan insanlarla doldurarak küçük bir yer de olsa, onlara ayıracaktım ki? Değmezdi.

Belki kullandığım cümleler kırıcı, kullandığım sözcükler abartılı geliyordu lakin değildi. Ben az bile yapmıştım. 

Ortaokul sonda bir sevgilim vardı. Biliyordum, küçüktüm ve saçmaydı ancak vardı çünkü kafamın ders dışında bir şeyle dolması gerekiyordu. Abim her zamanki gibi üstüme düşmüş, en iyi yerlere gelmem için uğraşıyordu, biliyordum lakin bazen bu bir tık baskıya kaçıyordu. Evde ders çalıştığım zamanlar için başıma birini dikmiş, etutlere ayırmış ve o etüt sırasında kapımı kilitlettirirdi.

Kafamın dağılması için dershaneden biri ile görüşüyordum ve ders dışında bir şey ile ilgilenmek oldukça hoşuma gidiyordu. Lakin bu mutluluk kısa sürmüştü çünkü abim öğrenmiş, beni o dershaneden almıştı. Lgs sınavına 4 ay vardı ve o dört ay boyunca benimle bir kez bile konuşmamıştı. Ne için? Sırf ona söylemediğim için. 

Şimdi ise 2 yıldır beni kandırdığını öğreniyordum. Acı vericiydi. Gerçekten öyleydi.

Armut koltukta öne doğru eğilmiş, başımı ellerimin arasına hapsetmiştim. Bugün kafamın dağılması gerekiyordu ama müsabakalara da hazırlanmam gerekiyordu. Yaklaşık on beş dakika önce bilgilendirme mesajı gelmiş, bay seçildiğim söylenmişti. Tabii ki mutlu olmuştum. Yalnızca bir maça girecektim. Benimle birlikte 9 sporcu vardı. Yenmem geren tek bir sporcu. 

Müsabakanın anlayışı basitti. 8 yan, 1 bay'dan oluşuyor, 8 sporcu kendi aralarında ikişer olacak şekilde maç yapıp, yalnızca dördü geriye kalıyordu. O dört kişi de kendi arasında maç yapıp iki kişiye kalıyor ve sonra iki kişiden tek bir kişi kalıyordu. O tek kişi de benim rakibim oluyordu. Bana gelene kadar güç topluyordu, sırf beni yere serebilmek için.

Kafamı sağa sola salladım yavaşça ve önümdeki kitabı kapatıp ayaklandım. Musa bana antrenörüm olacağını söylemişti ama zamanı var mıydı? Şirkete gelip gidiyordu ve onun dışında birçok şey ile ilgileniyordu. 

Barlas ile de konuşmam gerekiyordu. Sikerler. Dört bir yandan bataklığa batmış durumdaydım. Normalde bana sopa uzatıp beni bataklıktan kurtaran abim, beni bataklığa zorla sokan kişi olmuştu.

İlk önce Barlas ile aramı düzeltip ardından Musa ile konuşmaya karar vermiştim uzun düşüncelerim sonucunda. Yani yaklaşık iki dakika filan. Bu arada ciddi olmak da bana hiç yakışmıyor, şu an bunu fark ettim.

Makyaj masamın üstündeki yüzüğü aldım ve parmağıma takıp odadan çıktım. Kapıyı açtığım gibi Barlasla yüz yüze gelmiştik. 

Elini ensesine attı ve boğazını temizleyip gülümsedi. Buna karşılık ben de çekingen bir şekilde gülümsedim. Ona karşı kendimi suçlu hissediyordum. 

"Ben de sana geliyordum tam." Dedi hafif tebessüm ederek.

"Hoş geliyordun. Bahçede konuşalım mı? Odamda çok sıkıldım." Dedim gülümseyerek.

Onaylar bir şekilde kafa salladı ve birlikte merdivenlerden indik. Kot şortumun cebinden telefonumu çıkarttım. Attığım postları silecektim birazdan. Elimde telefona bakarak ilerlerken salondaCihanım ile çarpışmıştık. Gergo gergo bir yere ilerliyordu . Aslanım bana da gerginliğini almak düşer.

Ellerimi hemen gözlerime siper ettim. O, ne olduğunu anlamazken, parmaklarımın arasından baktım ve sonunda ellerimi önümden çektim. "Kusura bakma abilerin güllllüüü, ışığın gözlerimi aldı da." Dedim ve çapkın bir şekilde sırıtıp göz kırptım.

Az önceki sinirinin aksine, Cihan ilk defa benimle dalga geçmek yerine sahici bir tebessüm kondurmuşu dudaklarına. Yaklaştı ve kafamın üstünü öptü. 

Ellerini saçlarımdan çektim ve gözlerimi kıstım. "N'oluyo be!? Ölecek miyim Cihan doğru söyle, bak tetikleniyorum." Dedim endişeli bir şekilde.

Savaşa giren ellerimizi böldü ve ellerini çekip kafama vurdu. "Kardeşimi sevemez miyim?"

Yüzümü buruşturdum. "Bu evde sevgiden başka her şeyi gördüm valla Cihanım, sözüm meclisten dışarı asla değil, özellikle senden gördüm." 

Beni takmadı ve güldü. Odasına doğru gitmeden konuştu. "Biri sana bir hoşuna gitmeyen bir şey söylerse," dedi ve koltukta, babamların karşısında oturan Doruk ile Bora'yı gösterdi. "Yanıma gel." Dedi ve saçlarımı yeniden okşayıp gitti. Ulan bunlar saçlarımı okşayınca kendimi mal gibi hissetmem saka miydi?

Babam yüzünü buruşturdu. "Hele hele kaçıncı olduğunu hatırlamadığım nabıra bak! Bana gel diyor bir de Dilek, duyuyor musun?! Kızım, babana gel onlara gitmeden önce. Milletin ağzına kaf verme pilis." Dedi mükemmel İngilizcesiyle. Yeniden hevesle konuştu. "İngilizce kursuna yazıldım, nasılım Selinim?" Diye sordu hevesle.

"Efsosun baba! Ben seni tebrik ve takdir ediyorum." Dedim ve gülüp bahçeye doğru adimlamaya başladım.

Barlas, bahçedeki koltuklarda sanki dikene oturuyormuş gibi oturuyordu. Yanina ilerledim va yakınındaki koltuğa oturdum.

"Barlas-"

"Selin- önce sen konuş." Dedi aynı anda konuştuğumuz için.

Başımı salladım.

"Özür dilerim senden. Haklıydın bir açıdan. Sana değil de Bora'ya abi dememe kuruldun, biliyorum..." Önümdeki ellerimle oynamaya başladım. "Bora bana ilgi gösterince seni unutmuşum gibi oldu ama yemin ederim unutmadım seni ben... Bu yüzden... Yani... Affet beni?" Diye konuştum konuşamazken.

Ellerini gözlerinden çekti ve bana odakladı. Dudaklarını ısırıyordu durmadan, muhtemelen ağlamamak içindi. Daha fazla dayanamadı ve hızla bana sarıldı. Ben de aynı şekilde kollarımı sarmıştım ona. 

"Bir abi gibi davranmadım, özür dilerim. Ama... ama nasıl abi olunur bilmiyorum ki." Dedi boğuk çıkan sesiyle.

Hızla böldüm onu. "Abi gibi davranıyorsun, öylesin de." Dedim kendine haksızlık yapmaması için.

Burnunu çekti. "Hayır, davranmıyorum. Musa abim olsaydı, önce düzgünce seninle duygularını paylaşırdı ama ben peşin hüküm verdi-"

"Sen benim abimsin. Barlas abim. Sen, Musa değilsin, o değilsin, bu değilsin abi. Sen, benim Barlas abimsin. Bir başkası gibi davranmana gerek yok. Eğer bu sensen; bağır, çağır, kır ama sonunda yine bu şekilde gelip bana sımsıkı sarıl. Nereye elimi atsam kurutuyorum, lütfen abi, lütfen benim gösterdiğim çabadan göster ve kendini saçma şeyler için suçlama." Dedim ve ondan ayrıldım.

Elimi kızarık gözlerine getirdim ve nahifçe sildim. "Kimlere kimlere güvendim, sırtın yere gelmez dediler ama sırtımı kendileri yere zorla yapıştırdılar. Basit 17 yaşında bir çocuğum ben abi, her şeyi öyle kolay anlamam, bazen şımarıklık yaparım, bazen anı duygu değişimleriyle kalbini kırarım ama ben hep sana koşarım..." Derince nefeslendim. Musa arkada bizi izliyordu. "Çünkü kardeşlik budur abi. Paramparça da etsek birbirimizi, yine biz toplayacağız kırık parçalarımızı ve sanki bir puzzle yapıyormuş gibi yeniden yapıştıracağız, teker teker." Dedim ve yanağını öptüm gülümseyerek.

Dudaklarını birbirine bastırdı ve yeniden bana sarıldı. "Kardeşim değil de ablammışsın gibi hissettiriyorsun." Dedi ve boynumu öptü.

Güldüm ve ayrıldım ondan. "Ay yeto bu kadar! Abi de dedim sana, ödülüm nerede benim!?" 

Güldü. "Ne istiyorsun söyle bakayım." Dedi gülerek.

"İki tane bontiyy bi tane snicckers, bir tane bescouit ferreuula, eee senk yu."

Kafama vurulmasıyla sinirle bana vurana baktım. Berkcan?????

"Abla! Abla Gök Tengri seni korgasın abla! Arap sevicisi mı çıktın başımıza!? Ppuh sana"

Gözlerim hemen büyüdü. Tam cevap verecektim ki, Musa gelip Berkcan'ın omzunu tutmuştu (!)

Berkcan'ın ağzından acı dolu bir nida çıkarken, dudaklarımı üst üste bastırdım gülmemek için.

"Bir daha ablana o şekilde hareketler yaparsan Berkcan, son yapışın olur. Tamam mı aslanım?" Dedi ona bakarak.

Berkcan hızla bana dönüp özür dilemişti.

"Konuşalım mı?" Diye sordu Musa.

Tebessüm ettim ve başımı salladım. Barlas, odasına hazırlanmak için gitmişti çünkü birlikte Eda ve Yiğit ile kudurmaya gidecektik. Çınar yine sabah erkenden dershaneye gittiği için onunla bir yere gitme düşüncelerim püf olup uçuyordu.

Musa'nın peşine takıldım ve arka bahçeye doğru ilerlemeye başladım. Doruk ve Bora da burada oturuyordu. Tam ona soracaktım ki, ikisinin önünden geçmiş ve ilerideki koltuklara oturmuştuk. O ikisinin bakışları bizim üstümüzdeyken, Musa onları siklemiyordu bile. Güldüm.

Karşımdaki koltuğa oturdu. Bu adamın eril enerjisi şaka mıydı? Olmayan şeyim kalkıyordu bazen. Sadece şakaydı. Ensest yok. Ship yok.

"Nasılsın?"

Güldüm. "Her gün bu şekilde soracak mısın?" 

Benim aksime o gülümüyordu ancak tebessüm etti. "Sana nasıl hissettiğini sormayıp, hislerini kendi içinde yaşamana neden olmak yerine, hislerini apaçık anlatmanı istiyorum senden. Kendini bizden kapatmak yerine, en çok bize açman için." Dedi ve gülümsedi. "Şimdi, nasıl hissediyorsun?" Dedi koyu gözleri üstünde gezinirken.

Parmağımdaki yüzüğü sıkıca kavradım. Gözlerim bize bakan eski abilerime döndü ve Musa'ya dönüp acıyla tebessüm ettim. "Canları yansın istiyorum. Sence... Bu beni kötü biri yapar mı?" Dedim bakışlarım elimdeki yüzükten ona dönerken.

Ellerimi, ellerinin içine sakladı. " Yapmaz. Aksine, yaşadığını hissettirir." 

Onu sevdiğimi hissediyordum.

Bakışları elimdeki yüzüğe çarptı ve yarım bir şekilde gülümseyip gözlerime odaklandı. "Nefretini, kinini diri tut kızım."

Kaşlarım hafifçe çatıldı. "Ama... Onları affedip hayatımdan çıkartmam benim için daha iyi olmaz mı? Onları önemsemediğimi görürler, affettiğim zaman üstümden bir yük kalkmaz mı?"

Yüksek bir kahkaha attı ve alnımı sertçe öptü. Yüzündeki gülümseme, yerini korkunç sayılacak bir şekile bırakmıştı. Yarım bir şekilde gülümsedi ve elini yanağıma getirdi.

Her bir sözcüğünün üstüne bastırarak devam etti. "Sen onları affedeceksin ve onlar bu şekilde hayatlarına devam edecekler. Peki ya... Senin kırılmış kalbini kim onaracak kızım? Kırılan güvenin, yanan canın, bunlar kimin umurunda olacak? " Dedi ve güldü.

Gülüşü yerini soğuk bir tebessüme bıraktı ve elleri yanaklarımdan yüzüğü taktiğin parmağıma indi. " Hepsini mahvet kızım. Hak ettiklerini ver onlara. Ben, sonuna kadar yanında olacağım. Arkanda değil." Dedi ve elimi öptü.

ƦMusa's PovƦ

Nefret etsin istiyordum. Doruk denen ibneden nefret etsin istiyordum. 

Bu bencillik değildi. Kız kardeşimi kendi aileme istiyordum ve öyle de olacaktı. Benim kızım, bana benziyordu. Her haliyle, tamamen benim kız halimdi. Güçlü, bazen yalnızca kendini düşünen, bazen ise sırf değer verdiklerini korumaktan kendine zaman ayırmayan...

Keşke benim kızım olsaydı diye düşünüyordum son günlerde.

Derin bir nefes aldım ve göğsüme uzanmış kardeşime bakıp gülümsedim. Son zamanlarda çok fazla gülümsüyordum. Elimi yavaşça saçlarının arasından geçirdim.

"Öyle işte Musacım." Dedi gülerek.

Abi demesini istiyordum ama zorlamayacaktım. Yavaş yavaş olması belki de ikimizin arasındaki ilişkinin sağlığı için daha iyi olabilirdi.

"Ya benim maçım var, ne yapacağız, nasıl çalışacağız?" Diye sordu endişeyle.

Güldüm ve bizi izleyenlere bakarak saçlarını koklayıp öptüm. " Akşam seni bir yere götüreceğim kızım, çalışacağız orada." 

Kafasını kaldırdı ve alttan alttan bana baktı. Güldüm. "Ne oldu?" Diye sordum gülümseyerek.

Karşımda bu şekilde sevimli sevimli durmaya devam etseydi, muhtemelen bebek severmişçesine sevecektim.

"Nereye gideceğiz?" Diye sordu.

"Nereye gideceğimizi akşam öğrenirsin." Dedim ve yavaşça ayaklandım. "Benim birazdan şirkete geçeceğim, senin için birkaç koruma ayarladım. Gitmek istediğin yere seni götürsünler." Dedim ve saçlarını öpüp ayaklandım.

Güzel kokuyordu. Kiraz çiçeği gibi. Bir gün Japonya'ya götürüp ağaçlarının altında gezdirirdim onu.

Kaşlarını çattı. "Koruma filan istemiyorum." Dedi sert bir şekilde.

Tebessüm ettim. "Bebeğim, zorunlu olmasa İnan bana ben de senin peşine bir düzine adam takmak istemezdim." Dedim ve saçlarını okşadım. "Lütfen biraz tolerans göster." 

Kafasını salladı. Hem anlayışlı hem olgun bir kızdı. En sevdiğim huylarından biri olmuştu bile şimdiden.

Dudakları hafifçe öne doğru büzüldü. Yaptığının farkında bile değildi muhtemelen. "Ne zaman geleceksin peki?" Diye sordu.

Onu içime saklamak istiyordum. Kardeşimden uzun zamandır ayrıydım ve şimdi bu denli sakin kalmak canımı sıkıyordu. Üstüne bu Doruk denen onun bunun çocuğunun da Selin'i iki yıldır yalanlarla kandırması ağrıma gidiyordu. Eğer Selin bu piçe hâlâ değer veriyor olmasaydı, kafasına sıkardım lakin arada kızımın duyguları vardı.

Tebessüm ettim yeniden. "Ne zaman ararsan, o zaman geleceğim kızım." 

Söylediğim şeye şaşırmıştı. "Toplantıda olsan bile mi?" Diye sordu.

Kurduğu cümleye gülmemek için dudaklarımı üst üste bastırdım. "Toplantıda olsam bile, küçük Dinçsoy ne zaman ararsa, o zaman geleceğim." 

Hoşuna gitmişti. Güldü ve parmak uçlarına çıkarak yanaklarıma sıkı bir öpücük kondurdu. Tam olarak donakalmıştım. 

Ben yerimde dikilmeye devam ederken, o gülmüş ve sekerek içeri ilerlemeye başlamıştı. Elimi yanağıma attım ve gülümseyerek üstünde gezdirdim. 

"Sen ne sikim yapıyorsun!? Kardeşimi bana karşı dolduruyor musun!?" Diye bağırdı Doruk.

Kardeşimin yüzüme yapıştırdığı gülümsemeyi sildim. "Saçmalıklarına vaktim yok, Can." Dedim ve arkamı dönüp ilerlemeye başladım.

"O dönüp dolaşıp bana gelecek! Ve sen de mal gibi ortada kalacaksın Dinçsoy! Selin ne yaparsam yapayım beni silmez!" Dedi kendinden emin bir şekilde.

Histerik biçimde güldüm ve arkamı döndüm. " Kulvarımda değilsin Can. Geldiğin çöplüğe geri dön. Ayrıca Selin, ne yapacağına kendisi karar verebilecek kadar olgun bir kız. Onu yönlendirecek birine ihtiyacı yok."

Güldü. "17 yaşındaki bir çocuk ne kadar olgun olabilir Dinçsoy? Sakın onu bana karşı doldurmaya çalışma, beni affettiği zaman silinen sen olursun."

Ona acıyordum. Selin asla bir ergen gibi davranmıyordu, keşke davransaydı da ikisinin de kalbini daha fazla kırsaydı. Onu ağlarken gördüğümde, Bora'nın ağzını yüzünü dağıtma isteğimi zorlukla bastırmıştım.

Dilimi dişlerimin üstünde gezdirdim. "Kanunla işim yok, Can, sevgilin anlatmıştır belki. Ben kurallarımı kendim yazarım ve İnan bana, kızım bir daha senin yüzünden tek bir gözyaşı  daha dökerse," dedim ve histerik bir şekilde gülerek ona eğildim. " Seni ağlata ağlata sikerim. Öyle ki, o ezberlemiş olduğun hukuk kitapları bile bir işe yaramaz. Ayağını denk al, Can. Gözüm üzerinde." Dedim ve onlara sırtımı dönüp ilerlemeye başladım. 

Bu işin başını şimdiden almam gerekiyordu. Yılanın başını küçükken ezmek misali. Kardeşimin canını sıkanın canını alırdım ve Doruk biraz daha Selin'i ağlatmaya devam ederse, faili meçhul bir cinayete kurban gidecekti.




{✓}

Naber lan, nasılsınız karilarim?

Olm yengem okuyor cok gergoyum şu an, zaten onun zorlamasıyla yazıyorum bölümü....

Neyse neyse, bölüm hakkindaki düşüncelerinizi alayım karilarim.

✓Musa hakkında düşüncelerinizi alayım✓

✓Selin hakkındaki düşüncelerinizi alayım ✓

Sizleri seviyorum kendinize iyi bakiin ♥️💋


@Allahvar2321 ile birlikte bunun Musa Vibe verdiğine karar verdik ama aklinizdakiyle devam edebilirsiniz. Esmer ve geniş omuzlu olduğunu bilin yeter. Bu arada unutmuşum aq oaylasmasi shkdjskdh kusura bakmayın pilis






Continue Reading

You'll Also Like

4.5M 337K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
101K 6.7K 54
KİTAPTA REKLAMLARA YER VERİLMEYECEKTİR! ♪ ♪ ♪ Ben: Yok ben gelemem Kulağımın Pası: Neden gelemezmişsin Kulağımın Pası: Niloya bile sahurd...
137K 5.6K 33
Güçlü olmaya ant içmiş bir kız, Defne Demir... Ve şairane ruhlu bir erkek, Rüzgar Karahan... Not: Bu kitap, gücün sadece erkeklere özgü olmadığını gö...
534K 16.6K 25
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...